• Hastalık üreten yaşam tarzı yüzünden küresel bir salgınla karşı karşıyayız. Şeker ve kalp hastalığından, şişmanlık ve hipertansiyona kadar yaygın sağlık sorunları giderek artıyor.
• Bu salgına yol açan yaşam tarzı, ABD eski Başkan yardımcısı Al Gore'un belgeseline isim olan 'uygunsuz gerçek' olarak sadece bizi değil dünyamızı da tehdit ediyor.
• Peki uygunsuz olan ne?
• 'Uygunsuz gerçek' şu:
• Peşinden koştuğumuz, yere göğe sığdıramadığımız bu yaşam tarzı, modern ve çağdaş ise neden bizi ve dünyamızı hasta ediyor?
• Sorgulanması gereken bu!
• Eğer salgın gibi artan hastalıklar, çevre felaketleri, kuraklık, susuzluk olmasaydı ve buzdağları tereyağ gibi erimeseydi bu soruyu sormayacaktık.
• Bizi ve dünyamızı boğan bu deli gömleğini nasıl çıkarabiliriz? Bu gömleği giydirenler de dahil kimse bu sorunun cevabını bilmiyor.
• Zihinlerin moloz bilgiyle kirlenmesi ve işgali, sağlık ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi çözmeyi engelliyor.
• Çözüm diye dayatılan her şey, trilyon dolarlık sektörü şişirmekten başka işe yaramıyor. Artan sağlık harcamalarına rağmen, insanlık daha sağlıklı değil.
• Bu hastalıklarla mücadelede bunca yılda gelinen yer; Hastalık doğuran risk faktörlerini ortadan kaldırma stratejisi. Yani bizi sokan ne kadar sivrisinek varsa, hepsine birden girişmek anlayışı. Risklerle dolu bir dünyada, sivrisinek bulutlarını yok etme savaşı, dev bir sektör doğuruyor.
• Bu riskleri üreten bataklığı kurutmak çok daha ucuz ve kolay olmasına rağmen idrak sınırlarımız ötesinde.
• Bilim dünyası ve bilime yön veren sektörler ise, para getiren hastalık ve sonuçlara odaklandığı için tıp kurumu dahil hiç kimse bindiği dalı kesemiyor. Bu yüzden bataklık kurutma görevini üstlenen yok. Küresel boyunduruk altında, küresel sistemle bütünleşen ülkelerin ise böyle bir işe girişmesi oldukça zor.
• Şişmanlıktan kansere kadar bir dizi sağlık sorununa getirilen çözümler, yaşam tarzını değiştirmek yerine yaratılan sektörü daha da büyütmek esasına dayalı. Daha şimdiden, 5-6 ilacın avuçla alınacağı ilginç bir döneme giriyoruz. Sadece yüksek tansiyon için bile çok sayıda ilaca mahkum olabiliriz. Bunu alamayanların akibeti ise kötü. Yüksek tansiyon ve kalpten ölümler bu yöntemle kontrol altına alınabilirse, şeker hastalığı ile boğuşan şişman bir dünyada yaşıyor olacağız.
• Şeker hastalığı ve şişmanlıkla ilgili araştırmalar ise son sürat devam ediyor. Yediğiniz içtiğiniz kalorilerin emilmeden atılması da dahil olmak üzere bir sürü çözüm(!) hizmetinizde. Mideye konan kelepçe ve balonlar, karında toplanan yağların ameliyatla alınması, iştah artıran reklamlardan sonra alınan iştah kesen ilaçlar ve daha niceleri…
• Herkesi hasta, hastayı müşteri ve her şeyi de para olarak gören bu sağlık anlayışı, sağlığın önünde bir duvar gibi duruyor. Sağlığın önündeki engel sanıldığı gibi tıp kurumu veya bilim dünyası değil, günümüz tıbbını ve bilimi bu yola sevk eden Piyasa tanrısı! Hastalık üreten yaşam tarzı ise bunun kırbacı.
• Piyasa tanrısının sağlık mehdileri ise sihirli gıdalarla ve yüksek teknolojiye dayalı rüyalarla toplumu uyutmaya devam ediyor. Yeter ki hastalık üreten bu sistemi değiştirmeyi kimse aklına bile getirmesin! Zaten isteseniz bile değiştiremezsiniz. Verilen mesaj bu! Dayatılan yaşam tarzını zorunlu olarak yaşıyoruz.
• Küresel sistemin yönlendirdiği bilim dünyası, sağlıklı yaşam tarzının nasıl kurulacağı yerine, kirli akvaryumda temizlenmenin yollarını araştırıyor. Bu konu bilim dünyasını aşıyor olmalı. Bu yaşam tarzının mimarları bilime yön veriyor olmasın?
• Küresel yaşam tarzı, insanı ve dünyayı önce hasta ediyor, sonrada parası mukabilinde güya tedavi ediyor. Son 6 yıl içinde hasta sayısı artmış, muayene sayısı rekor kırmış herkes bununla övünüyor. Sanki hasta olmak imtiyaz, mahalle aralarına kadar yayılan hastanelerde tedavi olmak bir lütuf! Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış bilen var mı? Sağlıklı yaşamanın bilimsel formüllerini uygulamak neden kimsenin aklına gelmiyor?
• Canavarı yaratanlar ne yapacağını bilemez durumda. Küresel ısınma mehdisi Al Gore, 'Uygunsuz gerçek' belgeseliyle bizi ve dünyamızı yok oluşa sürükleyen bu yaşam tarzını sorguluyor: Çağdaş ve modern ise, neden bizi ve dünyamızı hasta ediyor?
• Derelere akıtılan zehirler, içme suyumuza karışan kanalizasyon suları, yemyeşil çevreye atılan, toprağa gömülen binlerce varil içindeki kimyasal atıklar, filtresiz bacalardan üstümüze çöken zehirli dumanlar, devasa gemilerle ülkemize sokulan milyonlarca ton hurdalar...
• Bu vahşi yaşam tarzı yüzünden dünyamız hızla kirleniyor ve hayatımızın en temel ihtiyacı olan oksijen azalırken karbondioksit hızla artıyor. Sermaye girişini teşvik ve istihdam masalıyla kirli sanayisini ülkemize kaydıran Avrupalı, temiz havayı ciğerlerine çekerken, halkımız hastane kuyruklarında ömür tüketiyor, leblebi gibi ithal kalp ve akciğer ilaçları yutuyor. Çimento ve hurda demir satışıyla övünürken, asıl sattığımız sağlık ve hayatımız. Neredeyse sağlam insan kalmadı. Ciğerimize çektiğimiz hava, yediğimiz içtiğimiz her şey sağlığa zararlı partikül ve kimyasal zehir içeriyor. Bilimsel raporları okuyan yok mu? Cennet vatanımızı hastalık üreten bataklığa çevirenlere karşı bizi kim koruyacak? Nerede bilim adamları ve aydınlar? Önce hasta eden ve sonra da tedavi için süründüren kötü kaderimiz ne zaman değişecek? Sadece havamız, toprağımız değil suyumuz da kirleniyor. Dünyanın çöplüğü oluyoruz ! Temiz çevremiz kirlendikten sonra temizleyecek paramız, göç edecek yerimiz yok. Bizi hasta eden tek dişi kalmış canavarı sorgulamak zorundayız.
• Modern ve çağdaş kelimesi ardına gizlenen vahşi ve yok edici yaşam tarzı, sadece sağlık ve hayatımızı değil, tüm yaşam alanlarımızı ve dünyamızı felakete sürüklüyor. Savaşlar geçici bir yıkıma yol açarken bu yıkım ilerleyici ve yok edici. Bu küresel felakete acilen dur demeliyiz.
• İçinde yaşadığımız akvaryumu hastalık üreten bataklığa çeviren her çeşit kirlenme, felaketlerin asıl nedeni. Bu yüzden, 'şunu yiyin, bunu yapmayın' türünde öneriler, sağlığımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini ne yazık ki çözemiyor. Bizler bu öneriler peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık üretmeye devam ediyor. Ne yiyeceğimizden nasıl yaşayacağımıza kadar her şey zihnimize yüklenirken, biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait yaşam nerede? Sağlık ve hayatımıza geçirilen çuval içinde debelenip duruyoruz.
• Akvaryumu kirleten kanalları kesmeden ve akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçmek mümkün değil.
• İşte, yaşadığımız akvaryumu kirleten kanallar :
• Ülkemizi kirleten çevre savaşı, toplumun yaşam tarzını yozlaştırıp çürüten medya savaşı, özgür iradeyi yok ederek toplumu uzaktan kumandayla yönetmeye çalışan algı savaşı, beyinleri işgal ederek küresel yaşam tarzını dayatan ve bize ait ne varsa yok eden zihinsel soykırım savaşı, boyalı içkileri ve alkolü dayatan su savaşı, Türk toplumunu hasta topluma dönüştüren sağlık savaşı, bilimsel mandacılığa yol açan bilim savaşı…
• Sayısı belirsiz tuzakların arka planını gösteren sihirli bir gözlüğe ihtiyaç duyuyoruz.
• Küresel yel değirmenlerine saldıran Don Kişot'luk yerine, yaşam tarzı filminin perde arkasını gözler önüne sermeliyiz.
• Küresel yaşam tarzının bilimsel analizini yaparken, sağlık ve hayatımızı kilitleyen şifreyi çözmeliyiz.
• Bu dayatmanın sağlık ve hayatımızı tehdit ettiğini idrak eden derin akıllar ve karar vericiler için çözüm yollarını sunmalıyız. Çünkü çözüme onlar karar verecek. Hastalık üreten bir yaşamdan sağlıklı yaşama geçişin yol haritasını onlar çizecek. Onlar çözelim derlerse çözülecek, yoksa kötü kaderimiz devam edecek.
• İnsanı tüketim canavarına dönüştüren, küresel ısınma ve çağımızın yaygın hastalıklarıyla sonumuzu hazırlayan bu yaşam tarzının alternatifini bulmak zorundayız. Modern yaşam tarzının akıl hocası Noam Chomsky bile dünyanın geleceğini iyi görmüyor. Küresel ısınmada 2 yıl içinde doğru adımlar atılmazsa geri dönülmez bir felaketin yakın olduğunu söylüyor. Aborjinleri bile perişan eden bu vahşi yaşam tarzından kurtuluşu, dün ilkel ve vahşi dedikleri çevreye saygılı tüketmeyen yaşam tarzında görüyor.
• Batıda ruh hastaları içine şeytan kaçmış diye yakılırken, Fatih Vakfiyesi yazılı emriyle doktorlar evde sağlık hizmeti veriyordu. Peşinden koştuğumuz Çağdaş Batı, doğayı ve insanı kirletir, tüketimle küresel kıyamete yol açarken israfı yasaklayan, tüketim yerine temizlik ve gönül almayı esas alan inancımız küresel ısınmaya yol açmıyor. Batının dünyayı ve insanı hasta eden tüketim hırsının tek tedavi yolu Yunus'tan Mevlana'ya Anadolu erenlerinin karıncayı incitmeyen gönül anlayışı. Dünyayı ve insanı tüketen vahşi batının ilacı, fakiri, hastayı, çevreyi gözeten milli kültürümüz. Bu mirası dünyaya sunması gereken aydınımız, çağdaş diye vahşi batının peşinden koşuyor, ondan medet umuyor. Beyin nakli nasıl yapılır?
• Önce, kirletilen akvaryumda yaşamaya ve hasta olmaya zorlanan ve sonra da tedavi olmak için çırpınan zavallı bir toplumun kısa hayat hikayesi budur...
• Sağlığı ticari meta haline getiren küresel oyunlar karşısında, sihirli gıdalarla, teknolojik rüyalarla oyalanan bir toplumun şok olup uyanması ve sağlık bilincine kavuşması zaman alacaktır. Kötü kaderimizin değişmesi için, sağlıklı ve özgür yaşama yöntemlerini içeren düşüncelerin, ülkemizin en ücra köşelerine kadar yayılması ve doktor ithal eden değil, ihraç eden bir ülke olmak dileği ile…
Kaynak : Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006
Hangi İstiklal var ki, ecnebilerin nasihat ve planlarıyla yükselebilsin. Atatürk
İLGİNÇ HABERLER :
Yakında herkes ameliyatlı olacak.
AMELİYAT SAYISINDA REKOR ARTIŞ
Sağlık Bakanlığı’nın istatistik yıllığına göre, Türkiye’de 12 yılda tam anlamıyla bir ameliyat patlaması yaşandı. 2002’de 1 milyon 598 bin 362 olan ameliyat sayısı, 2014’te 14 milyon 742 bine yükseldi.
Türk Tabipleri Birliği artışı ‘performans’ sistemi ve ‘ciro’ kaygısına bağladı. Verileri değerlendiren Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı Bayazıt İlhan, ”Veriler her 5 kişiden birinin ameliyat olduğunu gösteriyor” dedi.
SAĞLIK Bakanlığı, Kamu Hastaneleri İstatistik Yıllığı 2014 rakamlarını açıkladı. Yıllığa göre 2014’te hastanelerde 392 milyon muayene yapıldı.
Acillere başvuru, geçen yıllardaki yüzde 30 oranını korudu. Yıllıkta, ‘ameliyat artışı’ göze çarptı. 2002’de sadece Bakanlık hastanelerinde yapılan ameliyatlar 1 milyon 72 bin 417 iken, bu rakam 2010’da 5 milyon 658 bin 819’a, 2014’te ise 10 milyon 269 bin 694’a yükseldi.
Tüm hastanelerdeki ameliyatların sayısı 1 milyon 598 bin 362 iken, 2014’te 14 milyon 742 bin oldu. Hastanelerde ortalama yatış gün sayısı ise son 10 yılda 5.7’den 4.2’ye düştü
Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı Bayazıt İlhan, verileri şöyle değerlendirdi:
‘5 KİŞİDEN BİRİ AMELİYATLI’
“Veriler her 5 kişiden birinin ameliyat olduğunu gösteriyor. Bu, öteden beri eleştirdiğimiz kamuda performans sistemi, özelde ciro baskısının sonucu. Bakanlık personeline düşük maaş veriyor ve ‘gelirini yükseltmek istiyorsan çok muayene et, çok ameliyat yap’ diyor.”
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29179339.asp
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle