KÜRESEL OYUN : BÜYÜK SIFIRLAMA
15 Şubat 2021 15:24 tsi
Küresel oyunun adı : Bul karayı al parayı
Son oyunun adı : Büyük sıfırlama.
Kumarhanenin sahibi : Küresel akıl.
Bu oyun herkes iflas edene kadar devam edecek.
Ta ki, dünyanın serveti küresel aklın eline geçene kadar.
İkinci Dünya Savaşı bitmeden 1944 yılı Temmuz ayında ABD New Hampshire eyaletinin Bretton Woods kasabasında, 44 ülkeye Uluslararası para sisteminin kurallarını belirleyen dayatma ile modern sömürü dönemi başlamıştır. Devletler ancak bu dayatmayı kabul ettikten sonra Avrupa işgalden kurtarılmış, II. Dünya savaşı da ancak bu anlaşmanın kabulünden sonra bitirilmiştir. Yani sağlanan barış bedavaya değildir. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu (IMF), bu sistemi yürütmek için kuruldu. Modern sömürü sistemi 1971 yılında sınırsız dolar basma dayatmasıyla haraç almaya dönüştü. O günden beri kendi kullandığının yüzlerce katı dolar, dünya parası olarak karşılıksız basıldı. Nükleer güçle bu sistem garanti altına alındı. Dünyadaki iktidarlar veya muhalefet partileri küresel düzene uyum için birbiriyle yarış ediyor. Küresel projeyi kim daha iyi uygularsa iktidarda o kalıyor. Herkes iktidara gelmek için, en iyi ben uygularım diyor, iktidarla adeta yarış ediyor. Sebep basit: En gelişmiş ülkeler dahil dünyanın Küresel finansa borcu 286 trilyon $. Bu borç sürekli arttığı için ödenme şansı sıfır. Bu yüzden küresel proje hızla gerçekleşiyor. Paranın karşısında kimse duramıyor. Yaptıkları sadece küresel projeye hizmet için yarış. Borçlu ülkeleri seçilenler değil borç verenlerin gizli iktidarı yönetir. Buna vesayet sistemi diyorlar. Bu sistemin taşaronu borç alanlar, mimarı ise borç verenlerdir. ABD, AB, Japonya gibi gelişmiş ama borç içinde yüzen ülkeler bile halkının değil küresel gizli vesayetin askeridir. Vietnamdan Irak işgaline kadar kararları halk değil küresel irade vermiştir. Dünya savaşları sonrası yenilgi ve yıkımlar üzerine kurulan bu sistem, darbeler, borçlar ve baskılarla güncelleniyor.
II. Dünya savaşı sonrası kurulan modern sömürü sisteminin özü ; acıtmadan sömürmek, yeterince sömüremezse acıtmak esasına dayanıyordu. Karşı çıkan Irak, Libya gibi ülkeler darmaduman edildi. Bu sistemde devletlerin para basma ve senyoraj hakkı dolaylı olarak küresel bankalara devredildi. Son 50 yıl içinde dolar 99 kat değer kaybetti. Karşılıksız basılan bu para sistemi modern sömürünün can damarıydı. Karşılığı olmadan basılan bu parayı borç olarak almak için tüm dünya yalvarmakla kalmıyor, ayrıca üstüne faiz vermek zorunda kalıyordu. Şimdi aynı soygun ve haraç sistemi, dijital paralarla yapılıyor. Bitcoin 55 bin kat artıyor. Bu parayı kumarda bile kazanamazsınız. Tabii yarın sıfır olursa yani tüm paranızı kaybettiğinizde, tarihe postmodern olarak geçecek bu soygunda derdinizi anlatacak bir muhatab bile bulamayacaksınız. Kanlı savaşlarla elde edilen kazançlar kısa süreli iken, acıtmadan yapılan modern sömürü, kimsenin idrak edemediği akıl oyunu.
Amerika ve Avrupa halkının milli iradesi üzerindeki küresel irade ve akıl her şeye kadir. Bu gizli iktidar, medya ve paranın gücüyle halkın iradesini etkiliyor. Halka rağmen Vietnam’dan Irak’a kadar pek çok savaşa küresel irade karar veriyor. Oligarşik yapıları organize eden, Milli iradeleri baskılayan, darbeleri finanse eden, oligarşik gizli iktidarlara medya ve dış destek sağlayan yine bu irade. Dünyadaki paylaşım savaşının mimarı ve yöneten aklı küresel irade ile buna karşı çıkan iradeler arasındaki gizli savaş her alanda devam ediyor. Peki bu iradenin gücü nereden geliyor?
Küresel sermayenin kontrolündeki bankalar, sürekli ve sınırsız döviz basıyor ve dünyaya satıyor. 11 eylülde yıkılan ikiz kuleler hacminde olan bu kağıtlar yerinde dursa, bunları kimse almasa bunlar bir değer ifade eder mi? Tabii ki etmez. Bunların bir değer ifade edebilmesi için dünyanın bunları alması gerekiyor. Bu kağıtlar o kadar çok basılıyor ki, dünyadaki merkez bankaları, bankalar ve şirketler, bu ikiz kulelerden sadece birini alabiliyor.
Peki diğeri ne olacak? Diğer kule büyüklüğündeki dövizi de dünyanın alması yani dolarize olması gerekiyor. Ama ABD halkının değil. Çünkü basılan dolarları ABD alırsa balon oluşur yani enflasyon. ABD içinde balon oluşmaması için gelişmekte olan ülkelerde yani bizde balon oluşması gerekiyor ve oldu zaten. Nerede mi? Emlak piyasasında. Fiyatlar dolar üzerinden son 10 yılda 4-5 kat arttı. Demek ki o kadar dolar basılmış yani dolar enflasyonu olmuş. Basılan dolar dağları nispetinde altın ve gümüş artıyor. En hassas gösterge olan altın piyasaya sürülen karşılıksız dövizi anında ele verir ve basılan oranda artar. Kaos ve kriz halinde bütün kağıtlar düşerken sadece altın gümüş ve emtianın değeri artar. Dijital paraların değeri ise yazılımı yapana bağlıdır.
Dolar bizim gibi ülkelere nasıl giriyor? Şirketler ve bankalar döviz kredisi alıyor ve TL olarak kullanıyor veya kredi olarak veriyor. Dolar artmazsa mesele yok. Çünkü faizsiz kredi anlamına geliyor. Peki dolar artacak algısı yaratılırsa? O zaman herkes dolara saldıracaktır. Doları basanlar açısından, doların ABD'de enflasyon ve balon yaratmadan değer kazanması için elden çıkarılması önemlidir yani dışarıda talep yaratmak gerekiyor.
Dolara talep yaratmanın yolu ise çok basit : Bir düzine devşirme ekonomistin, güya halkı uyarıyor numarasıyla döviz fiyatlarının artacağı algısı yaratması yeterli. Döviz artarsa, enflasyon artacak sonra da iktidar zora girecek. Çaktırmadan yapılan bu. Zaten bu sahte dünyada herkes aynı şekilde davrandığı için oynanan oyun kısa sürede gerçek oluyor. Herkes artacak denilen dövize saldırınca döviz yükseliyor. Peki bu oyunun tersi oynanırsa ne olacak? Sürekli basılan ve pahalı satılan dövizler, alanın elinde patlayacak.
Peki bu kağıtları siz bassanız ne olur? Basamazsınız, bassanız bile satamazsınız, çünkü kimse almaz, almasına müsade edilmez. Karşılığı modern haraç olarak toplanan bu sistemi, adamlar nasıl başarıyor? Çok basit : Akıl oyunu ve güç sayesinde. Bu oyunu uyuşturulmuş toplumların anlaması çok zor. Bu oyun, ateş suyu denen alkolle Kızılderili kardeşlerin, kutsal denen kitapla da Afrikalı kardeşlerin uyutulup her şeylerinin ellerinden alındığı oyunun aynısı. Borç veya kredi olarak kağıt veriyor ve tüketime alıştırıyorsunuz, sonra da bu kağıtlarla her şeylerini satın alıp borçlu yapıyorsunuz. Oyunun esası, toplumu tüketim denen uyuşturucuya alıştırmaya bağlı. Ondan sonrası kolay. Tüketime bağımlı yapılan ülkeler, tükettiklerini temin için bu kağıtlara bağımlı olacağı için, sıcak para denen bu kağıtlar bağımlı ülkeler için bir nevi morfin olacaktır. Gelişmiş ülkeler halkın parasını üretken yatırımlara dönüştürürken, sömürge ülkeler halkın parasını tüketime, ithalata, betona, kripto soygunlara yönlendirir, yolsuzluğa kurban eder, aşırı vergi ve enflasyonla üstüne yatar.
Gelelim küresel gücün etkisine. Her türlü dalavereye rağmen bu kağıtları almamakta direnen ve dolara savaş açan ne olur? Irak… gibi sopayı yer ve ibreti alem için perişan olur. Bu yüzden, modern sömürge dünyasında bu kağıtları almaya herkes mecbur olur. İsterseniz direnin ve Irak gibi olun. İran gibi ülkeler ise modern haraç sistemini reddedip yerine altın istediği için kara listede. Kara listede olanların başına ne geldiğini Irak’ta gördük.
Krize sokulan dünyayı, yıllardır basılan sıcak parayla uyutup yatağa bağladılar. Şimdi ise bu tedaviyi keseceklerini ima ederek tehdit ediyorlar. Morfin etkisi yapan parasal genişlemeye bağımlı ülkeler, yalvarırcasına morfin istiyor. FED para basmayı azaltmasın diye herkes yalvarıyor, çünkü bağımlı. Morfin, bağımlı ülkeler için kurtuluş. İşte hastalığı ve uyuşturmayı kurtuluş gibi gösterme, algı savaşının yeni hedefi. Medyadaki süslü kuvvetler ise, bu tedavinin hemşiresi. Morfini yiyen tüketimle mayışıyor.
Sıcak paraya muhtaç ülkelerin tek istediği, her ne pahasına olursa olsun morfin yani karşılıksız basılan ve sıcak sıcak giren para. Ama eski dozlar artık yeterli olmuyor ve giderek daha yüksek doz gerekiyor. Hasta ekonomiler ise bu serumla şiştikçe şişiyor. 2008 krizinde ABD parasal genişleme miktarı kısa sürede 4 misli oldu. Peki ABD enflasyonu neden bu oranda artmadı? Artmadı çünkü basılan dolarları ABD dışındaki dünya aldı ve alıyor.
Para basmanın şifresi : Q…
Yani parasal genişleme, tahvil alımı...
Bas basabildiğin kadar, nasıl olsa bu harfi ve sifreli kelimeleri kimse anlamaz. Anlayan da kanıksadı. Piyasa tanrısının haracı olarak basılan kağıtları almaya herkes mecbur. Bu kağıtları yeteri kadar almazsanız, tüketime yani cari açığa dayanan ekonominiz krize giriyor. Bu morfine ihtiyacınız var. Önce morfine alıştırma, sonra da morfini aniden piyasadan çekip krize sokma, küresel sermayenin klasik numarası. Buna karşı, birçok ülke trilyon dolarlık havuz oluşturup krize karşı önlem almak istiyor.
Petro-dolar ülkeleri, Çin ve Japonya gibi dolar stoku olan ülkeler, FED’in sürekli para basması karşısında elindeki dolardan kurtulmak istiyor, çünkü son 5 yıl içinde basılan 4 misli dolar nedeniyle ellerindeki dolar pul oldu. FED dolar basmasa bu seferde ABD bütçe açıklarını finanse edemediği gibi maaşları bile ödeyemiyor. En iyi çözüm ; dolar basmayı azaltma iradesini beyan etmek. Bu durumda değerlenecek doları kimse elden çıkarmayacağı için gökten yağmur gibi yağan dolar azalacak ve bizim gibi ülkeler bundan zarar görecek. Öte yandan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS ülkeleri, Dünya Bankasına alternatif ortak bir banka projesinde anlaştılar. Yani Bretton Woods Antlaşması’yla kurulan dolar imparatorluğu çökebilir.
Peki ülkeleri morfine bağımlı yapmanın nedeni ne? Sıcak parayla yaşayan ülkeler, serum ve morfinin kesilmesiyle her an krize ve şoka girebilir, yoğun bakıma düşebilir. Yoğun bakımın doktorları hazır ; IMF, Dünya Bankası ve yabancı fonlar. Ama bedava yardım yok. Ne derlerse yapacaksınız. Ülkeleri kucağa oturtmanın en kolay yolu bu. Akıl oyunu böyle oynanıyor. Acı ama gerçek. Ülkeleri acıtmadan sömüren bundan daha kibar ve akıllı bir yöntem yoktur. Bu kağıtları almamakta direnen ve yerine altın isteyen ülkelerin sonu ise İran.Sisteme uyum için iktidarlar, muhalefet, herkes birbiriyle yarış ediyor, Küresel projeyi kim daha iyi uygularsa iktidarda o kalıyor. Herkes iktidara gelmek için, en iyi ben uygularım diyerek iktidarla adeta yarış ediyor. Sebep basit: En gelişmiş ülkeler dahil dünyanın Küresel finansa borcu 286 trilyon $. Ödedikce borcunuz artıyor. Bu borç sürekli arttığı için ödenme şansı sıfır. Küresel sistemin şifresi bu. Pandemide trilyonlarca $ küresel sisteme aktı. Bu yüzden küresel proje hızla gerçekleşiyor. Paranın karşısında kimse duramıyor. Yapılan sadece küresel projeye hizmet için yarış. Milli iktidarların çoğu kere neden küresel akla uygun hareket ettiğinin sırrı da bu şifrede gizli. Devleti borç batağına mahkum eden ve gelirlerine çökerek devletleri halkın sefaleti karşısında çaresiz bırakan küresel sömürü, devletleri halkın malına mülküne üstüne çökmeye zorluyor. Büyük sıfırlama dedikleri bu. Küresel sömürüyü gizleyen siyaset ve aydın dünyası ise, halkı devlete karşı kışkırtıyor. Küresel aklın kendilerine verdiği görev bu.
Halbuki, dünyayı sömüren küresel asalakları temizlemeden, tüketim ve sıcak para bağımlılığını kırmadan hastanın ayağa kalkma ihtimali yok. Spekülasyonlarla hasta ekonomilerin kanını iliğini sömüren tenyaları, parazitleri, solucanları dökmeden, hasta ekonomilere sürekli serum vermenin faydası yok. Zaten bir damardan verilen serum, borsa, faiz, döviz oyunuyla ve her çeşit sömürüyle öbür damardan geri alınıyor. Yatalak ekonomiler bu sömürü nedeniyle iyileşmiyor. İnsafsızca sömürülen halkın alım gücü kalır mı? Dünyayı sömüren küresel parazitler temizlense, hasta hemen ayağa kalkacak, bunu bilen biliyor ama kimse cesaret edemiyor. Hasta ekonomiler için gerçek çözüm; cari açığı kapatacak yüksek teknolojik üretim yani kan yapıcı tedavi.
Hastayı iyileştirecek ve ayağa kaldıracak gerçek tedaviyi kim uygulayacak? Tüm organlar ekonomiyi sömüren parazitlerin istilası altında. Oligarşik yapılar her yeri sarmış. Hasta ise asalaklara ve morfine yani sıcak paraya bağımlı, bu yüzden acı ilacı yutmak istemiyor. Borsa, faiz, döviz ve emtia spekülasyonuyla beslenen oligarşik akıllı yapılar ve bunların içimizdeki uzantıları, hem karşılıksız basılan dolarları alın, hem de bunlara yüksek faiz ödeyin diye bastırıyor, bu sömürüye karşı çıkan milli iradeye karşı saldırıyor, halkları kışkırtıyor ve tedaviyi engelliyor. Neymiş, Merkez bankaları bağımsız olmalıymış. Bağımsızlık dedikleri, milletten bağımsız ama küresel soyguna bağımlı olmak. Çünkü gerçek tedavi, sömürüyü önleyen tedavi, adamlar bunu çok iyi biliyor ve kendince önlemler alıyor. Küresel parazitlerle, sömürülen ülkeler arasındaki gerilim bu yüzden giderek artıyor.
Yıllardır yapılan oyalayıcı tedavinin sonucu şudur : Küresel sistemin haracı, sürekli basılan sıcak paralar, emme-basma tulumbayla küresel sisteme tekrar geri çekildiğinde hasta kötüleşiyor, şoka giriyor. Tüketim ve cari açığı kapatan sıcak para yani morfin, önce zevk verse de, sonu hüsran. Sömürü ve morfinle krize giren, yoğun bakıma düşen ülkelerin akibeti hüsran : Bitkisel hayata girecek bu ekonomiler, küresel makinaya bağlanacak. Emme basma tulumbayla; borsa, faiz, döviz, emtia oyunlarıyla zenginlikleri emen, dünyayı sömüren, krize ve şoka sokan akıl oyununun işte ayrıntıları :
Bu yazı 2008 krizinde yazılmıştır :
http://www.kemalyesilcimen.com/artikel.php?artikel_id=53
EKONOMİDE ALGI OYUNU -2008
Algı oyunu, göz boyama ve aldatmaya dayanıyor. Zihinleri bilinçaltı davranışlara sevk eden bu oyunun en yoğun yaşandığı alan ekonomi. Bu oyun, göz boyama ve aldatmaya dayanıyor. Getirisi kanlı savaşlardan daha fazla olan bu oyunun nasıl kurgulandığını özetleyelim:
İlk aşamada ‘Kriz; dövizin yükselmesidir’ algısı yaratılır. Bu algının kazındığı beyinler, petrol, altın, emtia ve hububat fiyatlarının astronomik yükselişini ve sonra düşüşünü kriz olarak algılayamadığı gibi, dövizin yıllardır neden düştüğünü sonra da neden yükseldiğini bilemez.
İkinci aşamada ise ‘Küresel kriz geliyor’ korkusu yaratılır. Bu dönemde sürekli basılan ve adına kibarca ‘parasal genişleme’ denilen bu değersiz kağıtları elden çıkaranlar, telefondan enerjiye tüm şirketleri satın alır, petrol, altın, emtia, hububat ticaretini ele geçirir ve fiyatları belirleyecek yapıyı oluşturur. Merkez bankaları, bankalar, şirketler, tasarruf sahipleri gibi mağdurlar ise almış oldukları değer kaybeden kağıtlara boğulmuş olur. Bu kağıtları almayan ülkelerin başına her çeşit felaket gelebilir. Piyasa tanrısının gazabından kurtulmak isteyenler bu kağıtları çapına göre almak zorundadır. Aslında dövizden tahvile kadar basılan bu kağıtlar, piyasa tanrısının gariban ülkelerden aldığı haracın belgesidir. Bu belgelerle piyasa tanrısı, petrolden doğalgaza… trilyonlarca dolarlık mal ve hizmeti bedavaya almış olur. Bu kağıtların üstünde yazan: Borcum borçtur. Ama filigranında gördüğünüz kol saatidir. Böylece hem bu kağıtların sürekli basılıp satışıyla, hem de elde tutulan petrol, altın, emtia ve hububat spekülasyonuyla çifte soygun yapılmış olur. Borsa, döviz ve faizden oluşan üç kağıt oyunu, ülkelerin zenginliğini yutan şeytan üçgenine dönüşür.
‘Kriz yıllarca sürecek’ algısı ise aldatmanın üçüncü boyutudur. Yıllar süren kriz olur mu? Bu çaresizlik algısı ile ülkelerin davranışları yeniden şekillenir. Bunun yolu; kaos, kriz, buhran ve zorunlu değişimdir. İstenilen şekilde değişim için seçenekler sunulur. Küresel medyanın süslü askerleriyle oynanan bu kumarın kod adı: ‘bul karayı al parayı’. Ancak bulamazsanız koyduğunuz para bu kumarda buhar olacaktır. Parayı bulduğunuzu zannettiğinizde ise acı gerçeği idrak edeceksiniz: Trilyonlarca doların yatırıldığı kağıtlar ve bankalar birbiri ardına batıyor. Şoka giren ülkelere acı ilaçla birlikte verilen serum yani döviz borcu, hastaya şifa vermiyor, sadece geçici bir düzelme sağlıyor ama hasta yine yatalak. Borcu sürekli artıyor. Bu tedavi aslında uzun vadede ülkeleri teslim alan bir zehir. Bu tedavi dünyayı hasta ediyor, insanlığı öldürüyor.
Acı ilaç niçin içilir? Ağır bir hastalıktan iyileşmek için yani şifa için verilir. Gerçek şu ki, acı ilaç şifa vermiyor, aksine hasta ediyor. Dünya bu acı ilaç yüzünden hasta. Acı ilaç yüzünden kazanan, sanal parayı sürekli basan oligarşi, kaybeden ise faiz yüzünden sürekli borçlanan devletler yani tüm insanlık. Bu acı ilaçla verilen sözde tedavi yüzünden devletlerin borcu giderek artıyor ve ödenmesi imkansız. Devletlerin bir avuç oligarşiye borcu yüzlerce trilyon $ oldu. Acı ilaç denilen yüzünden hasta komaya giriyor, devletler kriz ve kaosa ilerliyor, can çekişiyor. Hasta ettiğini bilmemize rağmen acı ilacı neden içiyoruz?
Küresel kumarhaneye girenlerin algısı bozulur, bu yüzden sağlıklı düşünemez. Sürekli kazanacağını, acı ilacı içince iyileşeceğini zanneder ve Sonuçta trilyonlarca dolarlık kumarın faturası, tüm dünyaya ödetilir. Borsa, faiz, döviz şeytan üçgeni, insanlığın birikimini yutan emme-basma tulumbaya dönüşür. Sistemi kumara çeviren kumarhane sahipleri dışında kalanların kazanma şansı yoktur. Kaybeden ülkeleri borç girdabına sokarak istediğiniz ekonomik modeli ve yaşam tarzını uygulamak artık çok kolay. Piyasa tanrısı her şeye kadir. 2008
KÜRESEL KRİZ: En büyük kumar
İnsanlık tarihinin bu en büyük kumarının esaslarını özetleyelim:
Kumarı oynayan ve oynatan krupiyelerin üstündeki piyasa tanrısı asla görünmez. Medyatik sahte mehdileri ise kurtarmak için pusudadır.
Algı oyunu nasıl kuruluyor?
Önce oynayanlara 2 seçenek sunulur:
Düşük getirili ‘Küçük oyun’ ve yüksek getirili ‘Büyük oyun’
Faiz ve döviz; Düşük kazanç sağlayan ‘Küçük oyun’
Borsa, fonlar, türev ürünler ise yüksek kazanç sağlayan ‘Büyük oyun’
‘Küçük oyun’ dan çok daha fazla kazanç sağlayan ‘Büyük oyun’, aslında sanal bir balondur.
Oyunun sembollerini yerine koyalım:
Dünya : büyük bir kumarhane.
Döviz ve nakitler : ‘küçük oyun’un fişleri.
Borsa, türev ürünler, fonlar, bono ve senetler : ‘büyük oyun’un fişleri.
Ekonomide algı oyunu nasıl oynanıyor?
Oyun sırasında döviz ve faizin getirisi sürekli düşürülürken, borsanın, fonların ve türev ürünlerin getirisi sürekli artırılır. Kumarın en heyecanlı yeri burasıdır. Böylece tüm oyuncular yüksek getirisi olan büyük oyuna yönlendirilir. Ne de olsa işin içinde büyük kazançlar vardır ve kimse düşen faiz ve dövize yatıracak kadar enayi değildir.
Küresel mehdiler ülke ülke gezerek, binbir garanti, teşvik veya baskıyla trilyonlarca dolarlık servet sahiplerini büyük oyuna girmeye mecbur ederler. Savaş tehditleri, terör, parite değişmeleri ise dikkat dağıtan ve göz boyayan algı oyununun bir parçasıdır.
Kriz nasıl başlıyor?
Büyük oyunun en heyecanlı yerinde ‘battık’ çığlığıyla piyasayı avucunda tutan binlerce şirket, banka, borsa ve aracı kurumların alacakları silinir. Ve bunlar planlı olarak, göstere göstere ve birbiri ardına törenle batmaya başlar. Zaten süslü kurupiyelerin aylardır yaptığı ‘küresel kriz geliyor’ anonsu nedeniyle bütün dünya ‘kriz gelsede kurtulsak’ diye, küresel krizi, ‘mehdi’ gibi beklemektedir. Trilyonlarca dolar anında buharlaşır ve böylece ‘Büyük oyun’ sona erer. İnsanlık aleminin battığı, yüzyılın tüm birikimlerinin kaybolduğu an işte bu andır. Buharlaşan trilyon dolarlık petrol gelirleri, piyasa tanrısına ulaşmıştır artık. Görevini hakkıyla yapan TV’lerin süslü kuvvetleri ve krupiyeler ise mutlu mesuttur. Şimdi artık utanma da kayboldu : ‘mecburduk’ diyorlar.
Oyunun püf noktası
Türev ürünlerle, borsayla oynanan bu ‘Büyük oyun’un tutması için, ‘Küçük oyun’un yani döviz ve nakit sektörünün önceki yıllarda sürekli kaybetmesi gerekir. Bu yüzden ‘küçük oyun’ yıllar süren karşılıksız fiş (para) basımıyla planlı olarak çökertilir ve bu oyuna girenler pişman edilir. Sonunda herkes zarar ettiren bu küçük oyundan kaçarak daha fazla kar getiren büyük oyuna sokulmuş olur.
Oyunun ikinci aşamasında kumarhane sahibi, tüm dünyadan topladığı döviz ve nakitleri, ‘büyük oyun’un sahte fiş ve jetonlarıyla çaktırmadan değiştirir.
Son aşamada ise kıvrak bir çalımla gerekeni yapar : Şimdiye kadar büyük kazançlar dağıtarak teşvik ettiği ‘Büyük oyun’u bir anda çökertir. Çarptığı büyük fonlardaki paraların üstüne yatarak küresel krizi tekrar başlatır.
Bundan sonra ne olacaktır?
Buharlaşan trilyonlarca dolar yeniden damıtılarak oyun yeniden başlayacaktır ancak farklı kurallarla. Büyük oyunda çarpılanlar için, garantili ancak getirisi az olan ‘küçük oyun’ başlayacaktır. Büyük oyunun başlaması, yani kaybedenlerin yediği tokadın acısını unutması yıllar sürecektir. ‘Dibi görünmeyen küresel kriz yıllar sürecek’ ninnisinin nedeni işte budur. Güven ortamı sağlanana kadar herkes (merkez bankaları, bankalar, şirketler ve halk) korka korka düşük getirili küçük oyuna girecektir. Çünkü batıklar ve üstüne yatmalar nedeniyle güven ortamı kaybolmuştur. Ancak kumarhane sahibinin yani piyasa tanrısının koyduğu yeni kurallara uymak şartıyla. Yıllarca karşılıksız basıldığı için artmayan hatta değer kaybeden fişleri (dövizleri) almak zorunda kalacaktır. Yüzyılın kazığı nedeniyle büyük oyunun yeniden başlaması ve tekrar büyük katılım, ancak gerekli güven pompalandıktan sonra olacaktır. Bu ise yıllar alır. Algı oyunuyla eski tokatın izleri silinip büyük ikramiye algısı yaratıldığı zaman ‘büyük oyun’ tekrar başlayacaktır. Her çeşit fiş, tahvil, türev ürün ancak ve ancak oyunu işleten piyasa tanrısının kontrolündedir. Dışarının fişi oyuna sokulmaz.
Şimdi ortaya çıkan yeni problem şudur :
Kumarhanenin döviz ve nakitle oynanan ‘Küçük oyun’ için ne kadar fişe (dövize) ihtiyacı vardır?
Cevap basit :
Hastanın kanı yani ülkelerin zenginliği alındıktan sonra, karşılıksız basılan para yani serumun miktarı dolaşımı sağlayacak kadardır. Yani, bas basabildiğin kadar. Çünkü krizin güven kaybı nedeniyle büyük oyunun sanal fişleri artık geçmiyor. Herkes sadece ve sadece nakitle iş yapıyor, nakit dışındaki kağıtlara ise kimse itibar etmiyor. Sürekli piyasaya sürülen dövize rağmen, ‘küçük oyun’a talep olduğu sürece dövizin değeri artacaktır. ‘Büyük oyun’un türev piyasaları, fonlar ve borsalar çöktükçe yani nakit dışı piyasaya güven sarsıldıkça, döviz ve nakit piyasası coşacak, ‘küçük oyun’a rağbet artacaktır. Herkes bir değer ifade etmeyen türev fişler yerine, küçük oyun için zorunlu olan döviz, nakit ve faiz fişleri talep edecektir. Döviz ve faiz getirisi arttıkça küçük oyunun müşterileri artacak, getirisi azaldıkça küçük oyuna katılım azalacak, büyük oyuna eğilim ise artacaktır. Döviz ve faizin değerini yeni arz-talep dengesi belirleyecektir.
‘Küçük oyun’dan ‘büyük oyun’a geçiş nasıl olacaktır?
Küçük oyunun fişleri olan döviz ve faizdeki kayıpların sürekli artması gerekir. Bu kayıplar artarken bunun telafisi için müşterilerin hırslandırılması ve büyük oyunun özendirilmesi gerekir. En önemlisi de daha önce büyük oyunda kaybedenlerin kötü algılarının silinmesi gerekir. Hafızadaki kötü kayıtlar silindiği zaman büyük oyun tekrar başlayacaktır. Daha önce büyük oyuna katılmamış olanlar ise büyük oyunun zaten doğal müşterisidir. Oyunun süslü meddahları, ekranların değişmez aktörleri olarak maharetlerini sergilemeye hazır.
İster ‘büyük oyun’ isterse küçük oyun’ olsun, kumarın değişmeyen kuralı şudur :
Müşteriler kaybederken, kumarhane sahibi yani piyasa tanrısı daima kazanacaktır. Kaybeden kumarhane yoktur. Bu iki oyundan ağzı yanıp oyundan kaçanlar veya seyredenler, eninde sonunda oyuna girmek zorundadır. Bedava seyir yok. Başka oyun arayanlar veya kendi oyununu kurmak isteyenler ise bahar temizliği ile kapı dışarı edilecektir.
Bu kriz dünya tarihinin bir tek kurşun atmadan yapılan en büyük oyunudur. Neden?
Ülkelerin, milletlerin asırlık birikimleri ve petrol gelirleri, bu ‘büyük oyun’la sessiz sedasız buharlaşmış, şişirilen balonla uçurulmuş, bir kısmına da cebren el konulmuştur. Kaybedenler ağlamaya bile vakit bulamamıştır.
Nakit piyasasının 80 katına çıkan sanal sektörün(türev ürünlerin) çökmesiyle kaybolan güven nasıl telafi edilecektir? Tabii ki ‘küçük oyun’ için gerekli olan ve gece gündüz basılan dövizlerle, yani sizin basamadığınız dövizle. Bunun sosyetik adı, parasal genişlemedir. Yani yeni jetonlarınız hazır. Ülkeler, bankalar, şirketler ve herkes bu jetonları ve kağıtları almak zorunda. Almayan veya oyunun kuralına uymayanlar, bazı Ortadoğu ülkeleri gibi kapı dışarı atılır. Bu jeton ve kağıtlar, piyasanın sahte cennetine girmenin haracıdır. Yoksa sistemin dışına itilirsiniz.
Kim kazanacak?
Daha önce satılmadığı için değer kaybeden döviz ve nakit piyasa tutarının onlarca kat miktarını, basma ve satma fırsatını elde edenler kazanacak. Dövizden daha çok kazandıran türev piyasalara güven sarsıldığı için, daha az kazandıran ancak elinizde olduğu sürece türev ürünler kadar uçucu olmayan dövizi basanlar kazanacak. İster ‘küçük oyun’un jetonları, isterse ‘büyük oyun’un fişleri, hepsi de piyasa tanrısının kudreti. Trilyon dolarlık vadeli kağıtları almak, borsaya girmek piyasa tanrısına imanın şartı. Bu kağıtların karşılığı bankalar, şirketler, petrol, doğalgaz bağışlanmış demektir. Çünkü türev ürünlerin üzerindeki kol saati oyunun promosyonudur. Piyasa tanrısı, kurbana doymuyor.
Kim kaybedecek?
Asırlık birikimlerini daha fazla kar hırsıyla büyük oyuna yani türev ürünlere, borsa ve fonlara yatıranlarla, dövizleri basamadığı için almak zorunda kalanlar ise kaybedecek.
Küresel kredi krizi olarak adlandırılan bu kriz, rakı krizine ne kadar da çok benziyor. Sahte bandrolle satılan rakılar(karşılıksız basılan dövizler), gerçek bandrollü rakıların yerini alınca, piyasaya gizlice sürülen zehirli rakılar(yani zehirli türev ürünler), yarattığı korku, panik ve güven kaybı nedeniyle, şimdiki küresel krize benzeyen rakı krizine yol açmıştı. Sonuçta rakı sektörü ağır bir durgunluğa girmiş, satışlar durmuştu. Sahte bandrolle kaybolan güven ancak gerçek bandrolle yıllar içinde sağlanmıştı.
Bu krizdeki sembolleri yerine koyalım:
Rakı krizi; küresel kredi krizi.
Sahte bandrol; türev piyasalar, tahvil ve bonolar
Zehirli rakı; kredi balonunu patlatan toksik türev ürünler
Gerçek bandrol; altın ve nakit.
KÜRESEL OYUNUN ADI :
BUL KARAYI - AL PARAYI
Küresel oyunun yani soygunun adı : Bul karayı al parayı tezgahıdır. Bu küresel oyunda kağıtlar ; borsa, faiz, döviz, emtia ve türev ürünler. İleri ki yıllarda türev ürünler yerine dijital paralar konacak. Bu sefer saftirik oyuncular artacak diye dolar ve altına yüklenirken kara kağıt ; dijital paralar olacak. Dijital paralar yüzlerce kat artarken dolar ve altın yerinde sayacak veya düşecek. Nasıl mı olacak : herkes düşenden çıkıp yükselen dijital paralara girecek. Daha sonraki oyunda, düşükten dolar ve altın satıp artacak diye dijital para satın alanlar, bir anda dijital paraların sıfır olmasıyla iflas edecek. Bu oyun tüm oyuncular iflas edene kadar böylece devam edip gidecek. Ta ki, dünyanın serveti küresel aklın eline geçene kadar yani sıfırlanana kadar... Son oyunun adı, büyük sıfırlama olacaktır. Bul karayı al parayı oyununun kazananı kumarhanenin sahibidir yani küresel akıldır. Gelişmiş ülkeler dahil insanlık aleminin kumarhane sahibine borcu, şimdiden yüzlerce trilyon dolar oldu.
İnsanlık alemine geçmiş olsun. 2008
MODERN SÖMÜRÜ NASIL YAPILIYOR - 2022
FED, son 200 yılda bastığı bir trilyon doların 8 katını son dönemde basarak dünyayı 8 kere tokatlamış oldu. Bu organize eylemler ince ayar bir plan dahilinde yapılıyor. Küresel akıl, aşırı dolar basacağı zaman önce altının fiyatını bir bahaneyle artırıyor. Sonra aşırı dolar basma haberlerini sızdırıp altına hücum başlatıyor. Fiyatı aşırı şişen altını satarak dünyayı bir kere daha tokatlıyor. Altını henüz artmadan alanlar, küresel soygunu en az zararla kapatmış oluyor ama bu şansı yakalama oranı çok düşük.
Düşükken sahip olduğu borsaları yükseltirken ve bir bahaneyle çökertirken yüksekten sattığı hisselerden ve yüksekten sattığı altından elde ettiği ve bastığı dolarlarla, çökerttiği borsaları düşükten kapatarak yine trilyon dolarları tekrar cebe indiriyor.
Borsa, faiz, dolar, altın spekülasyonuyla ve bu emme basma tulumba yöntemiyle, dünyanın servetini defalarca soymuş oluyor. Son dönemde bu spekülasyonlara kripto soygununu da dahil etti. Kripto paraları artırırken de, çökertirken de, düşükten toplarken de aynı oyunu ustalıkla yapıyor.
Soygun içinde soygunun amacı ne : Biriken dolar dağlarını ülkelere yüksek faizle borç vererek küresel kontrolü sağlamış oluyor. Borç alan emir alır. Küresel aklın dünyayı yöneten gizli iktidarı böyle çalışıyor. Pandemiden küresel ısınmaya ülkelere yapılan milyarlarca dolar yardımın dayattığı kurallar, paranın gücünü gösteriyor. Gelişmiş ülkelerin küresel finansa borcu 370 trilyon doları aşmış bulunuyor.
ÇÖZÜM NE?
Sorunu yaratan anlayışla hiçbir sorunu çözemeyiz. Sorunu yaratanın sahte çözümleri, sorunları kördüğüm yapar. Sorunun nedenlerini, faillerini ve mekanizmasını bilmeden çözüm üretemeyiz. Ekonomide oynanan küresel oyunları ve çözümü özetleyelim :
Para ister nakit ister dijital isterse kripto olsun, ekonomik hayatı sağlayan ödeme aracıdır. Nasıl ki vücuttaki kan hücreler ve organlar için gerekli besin maddelerini ve oksijeni taşırsa, para da şirketler ve bireyler için aynısını yapar. Vücutta yeterli kan olmaz veya sürekli kan kaybı olursa, tansiyon düşer, kriz ve devamında şok tablosu gelişir. Küresel ekonomideki en önemli sorun işte bu kan kaybıdır.
Gelişmiş ülkelerin küresel finansa borcu, 370 trilyon doları aşmış bulunuyor. 8 milyar insanın borcu ise katrilyonlar düzeyinde ve üstelik ödendikce artan borç yükü, küresel ekonomiyi çökertiyor. Ülkelerin kanı, canı, enerjisi ve birikimleri, küresel parazitler tarafından emildiği için ekonomik hayatı sağlayacak para kalmıyor. Bu kanı borsa, faiz, döviz, emtia spekülasyonuyla emen paraziter yapı, çare olarak kanın yerini tutmayan serumla yani karşılıksız basılan paralarla kriz ve şoku atlatmaya çalışıyor. Hasta ekonomilerin bir türlü düzelmeyişinin nedeni bu. Serum, vücut için hayati olan kanın yerini tutamaz. Bu sahte tedavi, ister serumlarla vücudu şişirsin, ister faizi indirsin isterse yükseltsin sonuç farketmez, hastayı ölüme götürür.
Tek çare, sürekli kan emerek hastayı mecalsiz bırakan, krizden krize sokan Küresel parazitlerin temizlenmesidir. Dünyadaki yönetimleri kontrolü altına alan oligarşik yapıları temizlemek imkansız olsa da, bunun dışında hiçbir tedavi hastayı kurtaramaz. Asırlardır uygulanan klasik tedaviler, dünyayı sürekli krize sokmaktan başka bir işe yaramadı. Kuyruğu peşinde koşan kedi gibi, sorunu yaratan küresel yapının sahte çözümleriyle sağlık ve hayatını tüketen insanlık alemine geçmiş olsun.
Bu haber 1,375 defa okundu.
Yorumlar
+ Yorum Ekle