Giderek sağlıksız bir toplum oluyoruz
Türk toplumu milli bir felakete doğru hızla ilerliyor… Bu sonuçlara yol açan bataklığı kurutmak yerine, son 10 yılda 2 kat artan ve önümüzdeki 10 yılda 2 kat artacak hastalıklarla uğraşan sağlık sistemi yorgun. Bu sinsi sağlık savaşında kayıplarımız, günümüzün felaketlerinden, terörden ve beklenen depremde tahmin edilen kayıplardan fazla. Sivrisinek bulutlarıyla uğraşmaktan bataklığı göremiyoruz.
Koroner kalp hastalığı ve kalpten ölümler hızla artıyor. Kalp yetmezliği oranı dünya ortalamasının 3 katı olmuş. Kalpten ölümler önümüzdeki 10 yılda % 100 artacak. Sekiz milyon kişi böbrek hastası. Yani her 6 kişiden birisinde kronik böbrek hastalığı var. Astım ve KOAH 6 milyon insanı etkiliyor. Yani 40 yaş üstü her 5 kişiden biri akciğer hastası. Hepatit B - C taşıyıcı sayısı 5 milyona ulaşmış. Her yıl 200 bine yakın kişiye kanser teşhisi konuluyor. Böyle devam ederse 2030’da yarım milyona ulaşacak. Bunlar felaket değilse nedir ?
Yok edilen sağlık ve hayatımız
Derelere akıtılan zehirler, kimyasal atıklar, içme suyuna karışan kanalizasyon suları, oksijenimizi tüketen kirli sanayi, ekzos ve partiküller, filtresiz bacalardan üstümüze çöken dumanlar, devasa gemilerle ülkemize sokulan radyasyonlu hurdalar, GDO’lu, hormonlu, katkı maddeli, tarım ilaçlı gıdalar her çeşit kanser, hastalık ve ölümlere yol açıyor. Kirlenmiş akvaryumda önce hastalanan, sonra da tedavi için çırpınan zavallı bir toplumun içler acısı hali.
Bunca hastane, doktor, ilaç ve parayla yaptığımız,
hasta balıkları yıkayıp temizleyip yine aynı kirli akvaryuma atmak. Peki tartışılan ne? Tartışılan şu; hasta balıklara 1000 euro’luk stent mi takalım, yoksa 100.000 euro’luk yapay kalp cihazı mı takalım? Halbuki bu iki yöntem de ne hastalığı önlüyor ve ne de ölümü. Elimizde ayda 5-10 euroya hastalığı önleyen, ölüm oranını azaltan koruma yöntemleri var, ancak en ucuz yolla hastalık ve ölümü azaltmak sosyetemizi bozuyor. Neden pahalı yöntemler peşinde koşuyoruz?
En zengin ülkeler bile hastalıkları önlemek için en kolay, en ucuz ve en etkili yöntemleri uygularken biz neden yapamıyoruz? ABD'de Framingam araştırması sonuçlarına göre başlatılan sigara, şişmanlık, hipertansiyon ve kolesterolle mücadelede, kalp hastalıkları ve kalpten ölümler % 53 azaldı. Bu tarihi savaşın sonuçları sarsıcıydı; İstikbalde kurulacak her iki hastaneden biri ve yine her iki mezardan biri olmayacaktı. Bu başarı her yıl kalp hastalıklarına harcanan 200 milyar dolar kadar tasarruf demekti. Peki biz ne yapıyoruz.
SGK 2011 açıklaması dudak uçuklatıyor:
Sağlık harcaması son 9 yılda % 800 arttı, ancak bu artış bize sağlık olarak geri dönmüyor. Hastalıkları önleme yoluna gitmediğimiz için boşuna para harcıyoruz. Ne dev hastaneler, ne sağlığa harcanan milyarlar ve ne de giydiğimiz kırmızılar sağlığı korumuyor, hastalık ve ölümler artıyor. ''Vasküler Risk'' araştırması kötü kaderimizin belgesi; Balon, stent, baypas oranı son 5 yılda % 90 artarken, azalması gereken kalp krizi veya inmeye bağlı ölüm oranı ; % 270 arttı. TV'lerde aydın ve bilim dünyası neyi tartışıyor?
Hasta sayısı artmış, ilaç satışı rekor kırmış herkes övünüyor. Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf. Herkesin elinde tahliller, filmler dev hastaneleri tavaf ediyor. Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış? Hasta ve hastalık artışıyla övünen başka toplum var mı? Milyarlarca dolara aldığımız ilaçların % 40'ını da çöpe atıyoruz. Yazık değil mi?
Dünya Sağlık Örgütü ise kişi başına yıllık 1,2 $ (2 TL) harcanarak hastalıkların önemli oranda önleneceğini bildiriyor. Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesi ortak araştırması ; ülkemizde ölenlen yüzde 86'sının hastalıklı yaşam tarzından öldüğünü gösterdi. Yani önlem alınsa, ölümlerin yüzde 86'sı önlenecek ve geçtiğimiz yıllarda ölen milyonlarca insan hayatta olacaktı.
Sebepleri ortadan kaldırmadan kötü sonuçları önleyemeyiz.
Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temiz tutma devletin görevidir. Bilimsel kanıtlara ve rakamlara dayalı bilimsel değerlendirme olmadan işin içinden çıkamayız. Bilim; sebep sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, sebepleri ortadan kaldırmadan kötü sonuçları önleyemeyiz. Toplumu hasta etmek veya hasta eden riskleri göze almak özgürlük değildir. Hasta olma hakkı diye bir hak yoktur. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ve özgürlüğü vardır. Sağlıklı bir çevrede yaşama ve sağlık insan hakkı ise, bu hakkı gasp edenlere karşı resmen savaş açmalıyız. Çünkü insan haklarının ihlali sivil toplumun ve devletin çok ciddi müdahalesini gerektirir. Bizi hasta edenleri ve bu ortama göz yumanları affedemeyiz. Aksi halde önlem alınmadığı için pisipisine ölen ve hastalanan milyonların hesabını veremeyiz.
Şimdi, hastalıkları azaltan ve sağlığı koruyan sistemi güzelce anlatalım. İnşallah uygulanır ve kötü kaderimiz değişir. Başka şansımız yok.
Sigara, alkol, aşırı kalori ve tuzlu gıda tüketenlerin hasta olma riski ve hastalık harcamaları, bunlardan uzak duranlardan katbekat fazla. Bu nedenle hastalık üreten yaşam tarzıyla kendini hasta edenlerin masraflarını sağlığına dikkat edenler yani hastalık yapan risklerden uzak duranlar ödüyor. Suyu getirenle testiyi kıranların eşitlendiği haksız bir dünyada yaşıyoruz.
Halbuki hastalıkları önlemenin birinci yolu, risklerden uzak duranları cezalandırmak değil ödüllendirmek olmalıdır. Sağlıklı yaşamayı yani sağlığı korumayı teşvik etmek için ABD meclisi yeni bir yasa çıkardı. Kişiler, sağlığını koruyacak şekilde yaşam tarzını değiştirirlerse, kişi başına 400 dolara kadar ödül alacaklar. Bu yasanın, ABD’nin devasa sağlık sorunlarının çözümüne katkıda bulunacağı düşünülüyor. Bu yöntemi yıllardır söylüyoruz ama Amerikan vatandaşı olmadığımız için kimse takmıyor. Bilim ve aydın dünyamız bile yabancıların ağzına bakıyor. İnşallah bizde de uygulanmaya başlanır da sağlığı korumak özendirilmiş olur. Nasıl olsa bu yöntem Amerika’da bilimsel olarak onaylandı. Kendi bilim insanımızın fikir ve önerilerini ne zaman dikkate alacağız? Ülkenin önünü tıkayan, milli iradeyi ve değerlerini yok sayan yapıyı bir türlü aşamıyoruz.
Hastalıkları önlemenin ikinci yolu ise kendini bilerek hasta edenleri caydırmak olmalıdır. Hastalık risklerinden uzak duranlar, bu risklere çanak tutanların hastalık harcamalarını neden ödesin? Kim kendini hasta etmek için çalışıyor ve bunu da özgürlük olarak anlıyorsa faturayı kendisi ödemelidir. Hastalıkları önleyen ve sağlığı koruyan sistem bu temel üzerine kurulmalıdır. Yani riskleri davet edenler, risklerin sonucuna katlanmalıdır. Ancak bu yolla sosyal güvenlikte hak ve adalet korunurken, hastalıklar önlenir ve sağlıklı toplum olabiliriz.
Taşıt üzerinde anahtar unutanlar, çalınan taşıtın parasını kaskodan alabiliyor mu? Dikkat edenler, unutanların parasını niye ödesin? Bu yöntem nedeniyle taşıt çalınması en aza inmiş bulunuyor. Kaldı ki, sigara, alkol, aşırı tuzlu ve kalorili gıdaları zevk için tüketenler, unuttuğu için değil bilerek bu riskleri davet ettiği için sonucuna da kendileri katlanmalıdır.
Peki ‘hastalıkları azaltan ve sağlığı koruyan sistem’ nasıl çalışacaktır?
Hastalık yapan riskleri satın alanların hastalık harcamaları, bu risklerden uzak duranlardan 10 kata kadar yüksek olduğu için, bu fazladan harcamaları karşılayan 'Hastalık fonu' kurulması gerekiyor. Bu fonun iki kaynağı olacaktır; Bu riskleri satanlar ve bu riskleri satın alanlar. Örnek olarak dev sigara tekelleri ve sigara içenler bu fona para aktarmak zorundadır. Sigaranın fiyatı 5 TL ise, 10 TL hastalık fonu için kesilecek, ayrıca dev sigara tekelleri, ABD’ye ödediği 246 milyar doların beşte biri kadar parayı, hastalık tazminatı olarak bu fona aktaracaktır.
Bilim, sebep - sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, kötü sonuçlara yol açanların bunun tazminatını ödemesi gerekir. Ayrıca sağlığa zararlı maddelerin fiyatı cezbedici değil, caydırıcı olmalıdır. (1999’da ABD’de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda 246 milyar dolar ödemeyi kabul etmişti. Kanada’nın Quebec eyaleti sigara üreticisi şirketlere 58 milyar $’lık dava açtı. Eyalet yönetimi sağlık harcamalarını sigara üreticilerinden tahsil edecek)
Benzer şekilde obesite, diyabet, metabolik sendrom, hipertansiyon, kalp… gibi bir düzine hastalığa yol açan sağlığa zararlı şekerli, tuzlu ve yağlı gıdaları satanlar, çok ucuz olduğu için yüzlerce gıdanın içine giren GDO’lu mısır şekerini satan küresel şirketler ve bütün bunları tüketenler, hastalık fonuna tazminat ödemek zorundadır. Hastalığa yol açan risklere, çevreyi yaşanmaz hale getiren kirli sanayi ile zehir saçan halk otobüsleri de dahildir. Halkı enayi yerine koyan yeşile boyama, riskleri azaltmıyor.
ÇÖZÜM; MİLLİ SAĞLIK AKADEMİSİ
Bilime dayalı olarak, sağlığa zararlı riskleri, bunlara yol açan maddeleri, fon kesintilerini ve tazminatları A'dan Z'ye belirleyecek ve yürütecek kurumun adı; MİLLİ SAĞLIK AKADEMİSİ'dir. Bu kurumun belirlediği hastalık kesintileri fona aktarıldıktan sonra, riskleri alan ve satanlar ile özgürlükten bahseden hastalık lobisi, 'alan razı satan razı, size ne’ diyebilir. Aksi takdirde, bu risklerden uzak duranların ödediği primleri, hiç kimse kendi keyfi için harcayamaz, çarçur edemez ve hastalık lobisine hediye edemez. Buna SGK dahil hiçbir kasko sigorta kurumu müsaade etmez, edemez.
Sağlığa zararlı ve tehlikeli demeden her şeyi ye, iç, yap, yaşadığımız akvaryumu kirlet, yaşanmaz hale getir, sonra da faturayı iyilik ve sağlık için çırpınanlara gönder. Hastalık fonuyla sigara ve alkol kullananların özgürlüğü kısıtlanmıyor, hastalık faturalarını ödeyenlerin hakları korunuyor, ayrıca hastalığa yol açan riskler önlendiği için sağlıklı bir çevre sunuluyor.
‘Hasta et, tedavi et, cebini doldur’ anlayışı
İnsani ve ahlaki değildir. Böyle bir anlayış, ancak kötülük ve hastalık lobisinin şeytani planı ve yöntemi olabilir. İnancımız, iyilik ve sağlığı koruma, kötülük ve hastalığı önleme üzerine kuruludur. Ancak bunu dünyaya sunacak aydınımız, kendi inanç ve kültüründen habersiz, dünyayı hastalık ve kötülüğe garkeden yaşam tarzının peşinden sürüklenip gidiyor.
‘Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma’ sistemi, hakka dayanan bir sistem ve adalet anlayışıdır. Her şeye kadir olan yüce Allah, her şeye kadir olmasına rağmen işi çok sağlam bir sisteme bağlamış, cennet-cehennem sistemine ilaveten sağ ve sol omzumuzda her saniye, iyi veya kötü her davranışı izleyen ve buna göre işleyen adaletli bir sistem kurmuştur. Bu sistemde hiçbir davranış karşılıksız kalmayacaktır. Dünyanın ve hayatın dengesi ancak bu şekilde sağlanabilir.
Hastalık ve kötülükle mücadele edecek iyilik ve sağlık sisteminin, bu şekilde kurulması gerekiyor. Öncelikle ve hemen. Sistemi bu şekilde inşa etmeden hastalıkları önlemek ve sağlığı korumak mümkün değildir. Hastalıkları önlemek yerine, kötü sonuçlarla uğraşmak, kıt kaynakları bu amaçla heba etmek şeytanın ekmeğine yağ sürüyor.
http://www.kemalyesilcimen.com/artikel.php?artikel_id=201
KAYNAKLAR
1. Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap
2. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor.
http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/24/gun101.html
3. Böbrek hastalığında dünya şampiyonuyuz. http://bizimsaglik.com/c/ho.asp?Pagenum=11&id=6455&yid=-1&
4. Soframızda radyasyonlu çatal var. Hürriyet 14 nisan 2006 S:24
5. Dilovası boşaltılıyor. Hürriyet, 2 temmuz 2006, s:16
6. Duran E.:Kalp ve damar cerrahisi. Sönmez B.:Koroner arter hastalıkları Cilt II, s 1344, 2005.
7. Altun B,Arıcı M, Nergizoglu G, et al . Hypertens. 2005 ;23(10):1817-23
8. http://www.sdplatform.com/Haberler/Haberler/2510/Vaskuler-Risk-Calismasinin-sonuclari-aciklandi.aspx
9. Türk Kardiyoloji Derneği Ulusal kalp sağlığı raporu – 2007 http://www.tkd.org.tr/pages.asp?pg=432
10. 'Happy' araştırması.
http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-kardiyologlar-istanbul8217da-toplandi-676-405-6680.html
11. Arici M, Turgan, C, Altun B, et al. J Hypertension 2010; 28(2): 240-44.
12. TURDEP-1 ve TURDEP-2 (2010) HEM BEL HEM KALÇA BÜYÜYOR. http://kongresunumgazetesi.com/archives/933
13. Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı ! PURE – 2010. http://www.sagliktagundem.com/haber/turkiye_de_sismanlik_ve_diyabet_alarmi.htm
14. Dilovasında çocuklar kanser içiyor. http://www.ntvmsnbc.com/id/25169730
15. http://www.bizimsaglik.com/c/ho.asp?id=7063&Title= Sigara yasağı kalp krizine “DUR” dedi
16. ACCF/AHA Guidelines for the Diagnosis and Management Heart Failure in Adults. Circulation 2009;119(14):1977-2016.
17. ESC Guidelines for the diagnosis and treatment of acute and chronic heart failure 2008 Eur. Heart J. 2008;29:2388-2442 (1).
18. Yeşilay alkol raporu - 2009. http://www.yesilay.org.tr/Raporlar/2009_Alkol_Raporu.pdf
19. Sigaraya yılda 15 milyar dolar harcıyoruz. http://www.ntvmsnbc.com/id/25101255/
20. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/dis-haberler/tr-hastalklarn-maliyeti-47-trilyon-dolar-bulacak-1-76-37482.html
21. www.aciamagercek.com
22. http://gundem.milliyet.com.tr/kanada-da-58-milyar-lik-sigaradavasi/gundem/gundemdetay/09.06.2012/1551346/default.htm
1999’da ABD’de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda 246 milyar dolar ödemeyi kabul etti.
24. http://www.medimagazin.com.tr/hekim/sgk/tr-saglik-harcamalari-9-yilda-8-kat-artti-2-18-34892.html
25. http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2012/08/30/ilacta-yolsuzlugun-belgesi
SAĞLIK HARCAMASI 12 YILDA 16 KAT ARTTI. SGK BATAĞI 58 MİLYAR
SAGEM'in verilerine göre, 1999'da 4,9 milyar olan toplam sağlık harcaması, 2011'de 76 milyar seviyesine çıktı.
ASTIMIN TÜRKİYE’ YE MALİYETİ 9 MİLYAR LİRAYI AŞTI. BUNA KONTROLSÜZ HASTALAR DAHİL DEĞİL.
Astımın Türkiye'ye maliyeti 9 milyar lirayı aştı. Ankara'daki 4 üniversiteden öğretim üyelerinin ortak araştırması, sadece astımın sosyal güvenlik sistemine yıllık maliyetinin 9 milyar lirayı aştığını ortaya koydu. Türkiye’de 2 milyon 292 bin yetişkin astım hastası bulunuyor. Bir milyondan fazla astım hastası, “kontrol edilemeyen” kategorisinde yer alıyor.
Astımı kontrol edilmeyenlerin maliyetinin diğerlerinden 2,5 kat daha yüksek olduğu dikkate alındığında, 1 milyon astım hastasının kamu kaynaklarına maliyeti de 2,5 kat daha fazla.
KALP, DAMAR, HİPERTANSİYON, DİYABET, DİYALİZ, TRANSPLANTASYON, KANSER....
Altalta hesaplayın bakalım. Bu kadar faturayı ödemek için paranız çıkışmazsa ne yapmayı düşünüyorsunuz? Emekli maaşlarını bile ödeyemez hale gelebiliriz.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle