En Sıcak Konular

SOSYAL OLAYLARDA  BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?

10 Aralık 2014 18:42 tsi
SOSYAL OLAYLARDA  BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI? Pozitif bilimlerde, sebep sonuç ilişkisini tekrar tekrar test etmek ve benzer sonuçları gözlemek mümkün olmasına rağmen sosyal olaylarda böyle bir şansımız yoktur. Çünkü sosyal bir olay, bir kere olur ve geçer. 

Pozitif bilimlerde geleceği öngörmek için kullanılan yöntem, kanıtları birleştirerek olayların yönünü belirlemektir. Ortalama ömür yılda on gün artıyorsa, aynı şartlar altında 20 - 30 yıl sonraki ortalama ömrü hesaplayabiliriz. Aynı şekilde dünya nüfusunun artış hızından, sonraki yılları öngörebiliriz. Ancak bu yöntemler sosyal olaylarda geçerli değildir. Sosyal olaylarda olaylara odaklanarak, olay mahallindeki kanıtları toplayarak geleceği öngöremeyiz. Çünķü sosyal olaylar bir seferliktir, olur ve geçer. Aynısını tekrar edemezsiniz ama Gezi tipi bir olayın küresel odak tarafından planlanıp organize edildiğini ve Gezinin özelliklerini (kırmızılı kadın, duran adam, müzikal gösteriler ve festival görüntülerini) bilirseniz, başka ülkelerde benzer şekilde başlayan olaylarda oluşacak olayları önleyebilirsiniz. Amaç, kötülüğü yani ölümleri, krizleri... önlemektir. Gezi olayları benzerlerinin bizden çok önce başka ülkelerde yapıldığı bilinseydi, önlem alınabilirdi. Sosyal olaylarda bilimsel yaklaşımın amacı kötülüğü, felaketi veya hastalığı, olmadan görmek ve önlemektir. 

Geçmişten günümüze sosyal olayların analiz ve yorumuyla geleceğin öngörüsü, iki yönteme dayanır. 

1. Kanıta dayalı okuma

2. Niyete dayalı okuma

Yaygın olarak kullanılan niyete dayalı okumalar nitelikli kanıtlara dayanmadığı sürece komplo teorisi veya yıldız falından öteye geçemez. Medyada bu tip okumaları sıkca görüyoruz. Bunların çoğu zihin karıştıran, gerçeyi gizleyen ve toplumu uyutan zararlı yayınlara dönüşmüş bulunuyor.

Kanıta dayalı okuma yöntemi az sayıda insanın yaptığı akademik yaklaşım olup tarih, sosyoloji, uluslararası ilişkiler, ekonomi, tıp, bilim ve teknoloji gibi çok sayıda disiplini bilmeyi gerektirdiği için zordur ve nitelikli ekip çalısması gerektirir.  Kanıtları toplamak ve milyonluk pazılda bunları yerine koymak zahmetli ve zaman alıcı bir iştir. Ancak dünyaya yön veren olayların doğru analizi, doğru yorumu ve bu yorucu işleme dayanan geleceğin doğru öngörüsü, bu okuma işlemini yapmadan mümkün değildir. Kanıtlar o kadar bol ve o kadar çeşitli ki... Dünyayı avucunun içine alan küresel akıl ve irade son yıllarda bu kanıtları orta yere dökmekten ve niyetini açık seçik ifade etmekten artık çekinmiyor. Yeter ki bunları bıkmadan usanmadan toplama sabrına sahip düşünce kuruluşları bulunsun. Küresel akıl yapacaklarını kitap, makale ve haberler arasına serpiştiriyor, diziler veya filmler arasına yerleştirdiği fragman veya  senaryolarla planlarını kendi tarafına önceden haber veriyor zaten. Marifet bunları okuyabilmek. Konunun uzmanları 11 eylülden pandemiye kadar bu planları ve olacakları bunları dikkatlice okuyarak tahmin edebilir. Konuya Fransız kalanlar ise komplo teorisi der geçer.

Bu birikim ve değerlendirme olmadan olayların perde arkasını net olarak göremeyiz. Davostan Bilderberge, tweeterdan facebooka kadar görüş ve düşünceleri okuyan, analiz edip yorumlayan yapay zekanın hakim olduğu dijital bir dünyadan bahsediyoruz. Ekonomiden sağlığa her şeyin chiplerle takip ve kontrol edildiği bir dünyada, bununla başedecek yapılar olmadan proaktif önlem alamayız, kimseyle yarışamayız, ayakta bile kalamayız. Bilimsel yaklaşım olmadan olayların perde arkasını göremeyiz. Olaylara sadece seyirci kalırız. Olaylar olup bittikten sonra enkaz çalışmaları yapmak kaderimiz olur. Orman yangınları, iklim felaketleri ve virüs salgınında bunları acı tecrübelerle yaşadık ve yaşıyoruz. Yıllardır devam eden terör olaylarının aniden bıçak gibi kesilmesi ve salgın filminin vizyona konulması bile kimsenin dikkatini çekmiyor.

KOMPLO PLANLANMIŞ KÖTÜLÜKTÜR

Komplo teorisi ise planlanmış kötülüklerin tekrarını önlemek için kötülüğü kimlerin neden planladığını anlama ve perde arkasını araştırma çabasıdır.  Kötülük hastalıktır, hastalıklı düşüncedir. Dünyayı yaşanmaz hale getiren işte bu hastalıktır. Komplo ; hastalıklı düşünce ve kötülük planının hayata yansımasıdır. Kötülüğü ve perde arkasını yöneten şeytani aklı deşifre etmek ise en büyük iyiliktir. Her çeşit kötülüğü önlemenin ilk adımı budur. Kötülüğü yani komploları açığa çıkarma çabasının amacı, kara çalmak, iftira atmak değildir. Burada amaç, kötüleri kötülükleriyle birlikte teşhir etmek, karanlığı aydınlatmak ve kötülüğün tekrarını önlemektir.

Komploları savunanlara göre ise dünyada asla kötülük yani komplo yoktur. Komploculara göre kötülükleri planlayan, yapan ve yaptıran kötüler de yoktur. Dünya güllük gülistanlık bir yerdir. Komploları gizlemenin en kolay yolu, çözmek isteyenleri komplocu diye suçlamaktan geçer. Bunlara göre kötülükler tesadüflerin eseridir ve kendiliğinden olur. Veya küresel aklın kendi medya organlarında açıkladığı şekildedir. İneğin altında buzağı aramaya gerek yoktur. Küresel izahın dışında kötülüklerin yani komploların perde arkasını merak edenler, araştıranlar, kafa yoranlar kafayı yemiş paranoyaklardır.

Gerçekte dünya tarihi, iyilik ve kötülüğün savaşıdır. Kötülük komplonun sonucu olduğuna göre, kötülüğü önlemek için neden, nasıl olduğunu, faillerin kim olduğunu yani kötülüğün perde arkasını bilmeliyiz. Perde arkasını anlamak için kurulan hipoteze komplo teorisi diyoruz. 11 Eylül ve sonrasında dünyanın başına gelen felaketlerin tekrarını önlemenin yolu, bu komplonun perde arkasını anlamak için hipotezler yani komplo teorileri kurmak ve bunları incelemekten geçer. Felaketlerin perde arkasını araştıran derin düşünmeyi önlemek için zihinsel çalışmayı yapanları komplocu diye suçluyorlar.

Komploları aydınlatmanın yolu, bilimsel anlayışla kanıta dayalı komplo teorileri kurmak ve bu hipotezleri, olaylar ve kanıtlar ışığında test etmektir. Komplo teorisi ; komploları çözmek için kurulan hipotezlerdir. Akıl, mantık ve kanıta  dayanır. Bilim ise bunlara ilaveten tekrarlanabilen deney ve gözleme dayanır. Akıl, mantık ve kanıta dayanmayan tutarsız ve çelişkili laflar, komplo teorisi değil hezeyandır. Komploları anlamak için yapılan beyin fırtınası, bilimsel anlayışa, sağlam kanıtlara ve bunların mantıklı yorumuna dayanan akıl oyunudur, iyilerle kötülerin satrancıdır.   Kötülüğü önleme çabalarına karşı çıkmak ise en büyük kötülüktür. Asıl kötü olan, komployu çözmeye çalışanlar değil, komployu tezgahlayan kötülük simsarlarıdır. Bunlar kötülüklerinin deşifre olmasını istemedikleri için komployu açıklamak için kafa yoranlara komplocu diye saldırırlar. Bunlar kötülükten daha tehlikelidir. Çünkü kötülük bir sefer olur ve biter. Komplocular ise kötülük tohumlarını saçmaya devam eder.

Bilimsel düşüncenin bilime dönüşmesi, her çeşit kötülüğü, hastalığı, tehlikeyi yani komplo olarak özetlenen felaketleri algılama ve önleme çabasından doğmuştur. Hastalıkların, mesela kanserin perde arkasını, oluşum mekanizmalarını, sağlıktan hastalığa geçişi anlamak için araştırmalar yapıyoruz, hipotezler kuruyoruz . Hastalık veya kanser sağlıklı vücuda yapılan komplo olduğuna göre, yaptığımız iş bu komployu aydınlatmak için hipotezler kurmaktır. Yani komplo teorileri kuruyor ve bunları bilimsel yöntemlerle test ediyoruz.

Bilim, tekrarlayan olaylar arasında sebep - sonuç ilişkileri kuran disiplinin adıdır. Bilim sebep sonuç ilişkisi kuran bir disiplin olduğuna göre, sebep sonuç ilişkisi kurulabilen sosyal olaylara bilimsel anlayısla yaklaşmak mümkündür. Ancak bir sonucun farklı sebepleri olabildiği gibi, bu farklı sebepler farklı oranlarda sonuca etkili olabilir. Ayrıca aynı sebep farklı zamanlarda ve farklı yerlerde farklı sonuçlara yol açabilir. Sosyal olayların pozitif bilimin konusuna giren olaylardan farklı olması, bilimsel değerlendirmeyi zorlaştırır.

Bir görüşün bilimsel olması için, diğer araştırmacılar tarafından tekrar tekrar test edilmeye müsait olması gerekir. Sosyal olaylar ise tekrarlamaz, bir kere olur geçer. Mesela 11 eylülün aynısını tekrar tekrar test edemezsiniz. Bilgisayar modelleri olayın aynısı değildir. 2008 krizini tekrar edemezsiniz. O zaman perde arkasındaki gerçeği nasıl  öğreneceğiz?Medyadan mı, dedikodu veya geyik yapanlardan mı, yoksa resmi kanallardan mı? Bağımsız ve bilimsel anlayışın ışığında anlamak mümkün değil mi? Mümkünse, bu yaklaşım nasıl olmalıdır?

Sosyal olayları, pozitif bilimlerde olduğu gibi, tüpün içinde tekrarlamak mümkün değil demiştik. Keşke zaman tünelinde böyle bir imkan olsa. Keşke filmi geriye doğru oynatarak kanıtları ve olayları planlayan üst aklı görebilsek. Göremiyoruz çünkü üst akıl kendini daima gizliyor. Bugün için yapılan şu : olayın kamera kayıtları varsa ağır çekim videosunu izleyip kanıt toplamak. Bilgisayar modellerinde değişkenleri test etmek. Ancak bunlar, perde arkasını göstermez. Bilgisayar modellerinde ikiz kuleleri yıkarken tüm neden ve değişkenleri test etseniz bile, 11 Eylülü planlayan derin aklı ve amaçlarını göremezsiniz. İşte bu nedenle, sosyal olayları çözme merakı komplo teorilerini doğurmuştur.

Olayları çözmeye çalışan herkes, kanıtlar toplayacak, düşünecek, hipotezler üretecektir. Sinsice yapılan kötülükleri ve tuzakları başka türlü nasıl aydınlatır ve kötülükle nasıl baş ederiz? Bunun aksi, her çeşit kötülük karşısında uyumak ve sessiz kalmaktır. Hangi akıl ve vicdan buna razı olur ki? 11 Eylülün perde arkasını merak etmeyen kişi var mıdır? Komplo teorileri akıl oyunudur, kara çalmak, çamur atmak değildir. Ancak doğru ve güvenilir bilgiler ve sağlam kanıtlar olmadan kurulan hipotezler, çürüktür ve bilimsel anlayışa uygun değildir. Basit gündelik olaylarda suçluyu bulmak için para ve kadını takip etmek işe yarayabilir. Küresel çapta planlanan sosyal olaylarda bu yöntemler işe yaramaz. Hafiyelik yöntemleriyle karmaşık sosyal olayların ardındaki derin aklı bulamayız. Öncelikle dünyada işleyen küresel sistemi bilmeliyiz. Bu sisteme uyum için iktidarlar veya muhalefet partileri adeta birbiriyle yarış ediyor. Küresel projeyi kim daha iyi uygularsa iktidarda o kalıyor. Herkes iktidara gelmek için, en iyi ben uygularım diyor, iktidarla adeta yarış ediyor. Sebep basit: En gelişmiş ülkeler dahil dünyanın Küresel finansa borcu 286 trilyon $. Bu borç sürekli arttığı için ödenme şansı sıfır. Küresel şifrenin esası bu. Bu yüzden küresel proje hızla gerçekleşiyor. Paranın karşısında kimse duramıyor. Yaptıkları sadece küresel projeye hizmet için yarış. Milli iktidarların çoğu kere neden küresel akla uygun hareket ettiğinin sırrı da bu şifrede gizli.

 DÜNYA AKILLA YÖNETİLİR

Tarih boyunca para, güç ve teknolojiyi yöneten akıl savaşları kazanmış ve dünyayı yönetmiştir. Sadece kaba güçle yönetmek mümkün değildir. Projeleri ve teknolojiyi yöneten, para ve güce yön veren yine üstün akıldır. Üst akıl altındaki akılları kullanır. Alt akıllar ise kullanıldığının farkına bile varmaz. Dünya akılla yönetilir ama bu akıl Küresel irade dışında kimsede yok.Bu gözle bakılırsa, II. Dünya savaşını kazanan Beşgen yapıdır ama savaşın getirisini gaspeden Küresel akıldır. Beşgen yapı, bunu düzeltmek için BOP projesini başlattı. Beşgen yapının hedefi kaybettiği kazanımları ele geçirmek :

"II. Dünya savaşında batıyı ben kurtardım ama Afrikayı Fransa gaspetti. Ortadoğuyu ise İngiltere sömürüyor. Sömürme hakkı bana aittir. Çünkü II. Dünya savaşını ben kazandım, Avrupayı ben kurtardım. Afrika, ortadoğu, uzakdoğu benim hakkımdır. Fransa ve İngilterenin tayin ettiği gizli iktidarlar değişecek, benim dediğim olacak" BOPun perde arkası amacı bu.

Dünyadaki savaş, Ulusalcı Beşgen yapı ile bu yapının haklarını gaspeden Küresel akıl arasında. Trump Küresel oligarşinin dünyayı sömürdüğünü açıkca söyledi. ABDnin Iraka 7 trilyon dolar harcamasına ve binlerce askeri ölmesine rağmen petrolü Küresel şirketlerin sömürdüğünü, ABD askerlerinin boşuna öldüğünü söyledi ve bunlardan kurtulacağız dedi ama Küresel akıl kendisini alaşağı etti. Beşgen yapı kaba güçle sağa sola saldırıyor, her ay denize bir nükleer denizaltı indiriyor ama kaba güçle dünyayı yönetmenin mümkün olmadığını bilmiyor. İçindeki Küresel yapıdan bile habersiz. 

Lübnan ve Suriye Fransadadan abd ye geçecekti fakat Rusya bu paylaşımda Suriyeden pay kaptı. İsrail bu paylaşımda büyük İsraili istiyor. Netanyahu ağzından kaçırdı ortadoğu sınırları değişecek diye. İran Türkiye topun ağzında. Hamas saldırısının 11 Eylül benzeri planın parçası olduğu anlaşıldı. Zayiatın büyüklüğü israil ve batı halkını bu plana ikna için gerekliydi.

Uzakdoğudaki iktidar savaşı, Çin hanedanı ile modern Çini yaratan küresel akıl arasında. Küresel akıl batı ve doğudaki iktidar savaşını kazanırsa, tek dünya yönetimi gerçek olacak. Hindistan zaten Küresel aklın hizmetinde.

Yeni dünya düzeni için oluşturulan kaos ortamında Türkiye çok dikkatli denge politikası uyguluyor. Küresel - Beşgen yapı arasındaki gizli savaşı Türkiyeyi yanına çeken tarafın kazanacağını hesaplayan küresel İngiliz aklı Türkiyeyi öne sürerken ikili oynuyor. Bizim gibi denge siyaseti uygulayan ülkelere gaz verirken, ABDye de yanındayım diyor. Beşgen yapı kötü polis rolünde, küresel akıl ise para ve akıl veren iyi polis rolünde. Savaşın sonunda küresel üst akıl, alt akıl olan beşgen yapının dizginlerini ele geçirirse, Sevr ötesine geçecektir.

SAVAŞLARIN PERDE ARKASI (ilave)

I. Dünya savaşını kazanan İngiltere ve Fransa, İsrail devleti kurulması için verdikleri sözü tutmadıkları için II. Dünya savaşında halı bombardımanına tabi oldular. Savaşın sonlarına doğru ortadoğudaki haklarını ABDye devretmeyi ve dolar hakimiyetini

kabul ettikleri için ABD tarafından kurtarıldı. Ancak bu iki ülke ortadoğu ve Afrika'daki çıkarlarını ve hakimiyetini ABDye devretmekten yan çizdi. Bu yüzden İngilterenin 3 asır boyunca tarikat ve cemaatlerle kurduğu hakimiyeti, Nato ve gladyo darbeleriyle sarsıldı. İngilterede karşı darbelerle buna karşılık verdi. ABD, Fransanın Afrika hakimiyetini kırdı ama Lübnan ve Suriyede etkin olamadı. Darbeler, NATO, gladyo, Fetö benzeri örgütlerle müdahale yeterli olmayınca BOP devreye sokuldu. Ancak BOP bu iki ülkenin gizli baltalaması nedeniyle gecikti. Ayrıca 15 temmuzda BOP en büyük darbeyi yedi. Bütün planları altüst oldu.  ABDnin beklemeye tahammülü kalmayınca arzı mevud karşılığında İsrailin çevresini oşgal planı devreye sokuldu. 15 temmuz başarılı olsaydı arzı mevud kolayca gerçek olacaktı ama olmadı.

II. Dünya savaşı sonrası ABD hakimiyetine giren AB ülkeleri ise ABD boyunduruğundan kurtulmak için Çinle birlikte küresel yapıya oynuyor. İngiltere, Fransa zaten küresel Çinle oynuyor. Ulusalcı Beşgen yapı, bunları hizaya getirmeden küresel Çinle mücadelenin imkansız olduğunu biliyor. Beşgen yapı, önce arkasını sağlama almak zorunda. Ukrayna ile AByi hizaya getirdi. İsrail operasyonu ile de İngiltere ve Fransayı hizaya getirecek. Afrikada Fransayı hizaya getirdi. Suriye ve Lübnanda etkisini sıfırlayacak. Sonra, sıra Çine gelecek.

İsraildeki çatışma küresel İngiltere ile ABD ulusalcı beşgen yapı arasında. Bu iki grup devlet, istihbarat, ordu,  medya ve halk arasında çatışıyor. ABD küresel yapısı, bu savaşta İngiliz küresel yapısıyla birlikte hareket ediyor. ABD Beşgen yapısı yani Penta..., II. Dünya savaşı sonrası kurtardığı küresel İngilizin, gasbettiği ortadoğu haklarını BOP ile almak istiyor. Ürdün küresel ingilizin, Suriye ise küresel Fransızın kontrolünde. Mısır, Katar, Kuveyt küresel ingilizin kontrolünde. İran küresel Çin tarafında. Bidon küreselci. Trump ulusalcı. İsrailde küresel ve ulusal güç çatışıyor. Bu yüzden İsrail karıştı. Hastane katliamını yapan grup diğer grubu güç duruma düşürmek istedi. Ortadoğuyu dizayn etmenin amacı, küresel ingilizin hakimiyetini beşgen yapıya aktarmak.  Böylece Küresel Çin ipekyolu projesini baltalamak. Beşgen yapı her ay bir nükleer denizaltı indiriyor. 11 eylül benzeri projelerle ve kaba güçle dünyayı ele geçirmek istiyor. Ancak kendi içindeki küresel aklın ve gücün farkında değil. Küresel akıl her yere hakim. Binlerce yıllık tecrübe, para, bilgi, medya rakip tanımıyor. 2024 seçimlerinde dananın kuyruğu kopacak.

BOPun ne olduğunu bilmeyenler, ABD neden İsrailden fazla İsrailci diyorlar. İsraili ateşe atanın ABD olduğunu görmüyorlar. İsrailin bir kısmı bunu görüyor ve meydanlarda direniyor. Beşgen yapı, Arz-ı mevudu vadederek İsraille bölgeyi dizayn ederken Siyonizmin dünyadaki gücünü yıpratıyor. Bu plan başarılı olursa, hem Siyonist baskıdan kurtulacak hem de Ortadoğu ve Afrikayı kontrol altına aldıktan sonra Çine dönecek. Arkasını sağlama almak istiyor. Beşgen yapı, şüphe çekmemek için arazi olmuş durumda. Akdenizde operasyona göz kulak oluyor. Gizlice silah ve uçakları Ürdüne indiriyor. Hedefinde İran var. BOPun kuyusunu kazdığını bilen Türkiye bölgenin eski hakimiyle birlikte karşı koyduğu için şimdilik can yakacak sabotajların hedefinde. Böylece hem Rusya hem de Filistin desteği nedeniyle cezalandırılmış olacak. Bidon, Türkiye milli güvenliğimizi tehdit ediyor diyerek sinyali verdi zaten. Bunun anlamı, milli güvenliği tehdit eden ülkelerin köprü ve marmaray gibi stratejik tesislerini yıkarak cezalandırın demektir.

İngiltere İsraili destekleyeceğini (korkudan) söylemesine rağmen İsrail, İngiltere başbakanını havaalanında karşılamadı. Çünkü BOP un amacı, İngiltere ve Fransanın ortadoğu hükümranlığına son vermek. Bu iki ülke çaktırmadan operasyonu baltalıyor. Bombalanan hastane İngiliz Anglikan kilisesinin ait. Verilen mesaj açık : kazıyacağız.

Küresel akıl bilim dünyasını da vesayet altına aldığı için, akademi ve üniversiteler  modern sömürü sistemi ve çözüm yollarını ders olarak okutmuyor, yönetimleri ve halkı uyarmıyor yani milletlerin beyin gücü Küresel akla çalışıyor. Sömürünün devamı ve devletlerin Küresel finansa 330 trilyon $ borcu bu yüzden. Küresel akıl borçlarla iktidarları baskı altına alırken STK, sendikalar, vakıflar ve muhalefetle iç çatışma ve kaos yaratarak küresel sömürüyü gizler. Etnik, dini, kadın-erkek, laik-antilaik gibi kışkırtmaların nedeni, hedef saptırmaktır. Ülkeleri sömüren küresel düzeni yıkmak yerine, bu düzene karşı çıkan iktidarları devirmek için her yola başvururlar. Sömürüye karşı sözde mücadele eden sol hareketlerin genetik yazılımı ve yönetimi sömürünün kontrolünde olduğu için solun hedefi, petrolden faize dünyayı sömüren küresel iradeyi gizlemek, buna karşı çıkan milli iradeleri devirmektir. Devletleri zam ve vergilere mecbur eden  küresel oligarşiye karşı tek laf etmezler.

BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI? 

Sosyal olaylarda en mantıklı yaklaşım, yöneten aklın planlarını yani ne yapmak istediğini anlamaktan geçer. Çünkü dünyada yöneten akıldan habersiz yaprak kıpırdamaz. Bu yüzden yapılacak iş, amaçları ve bunu hedefleyen yöneten aklı bulmaya çalışmaktır. Tetiği çeken önemli değildir. Kim yarar sağlamıştır? Planı yapan kimdir, ne yapmak istiyor ve neden? 

Üst aklın inançlarını, planlarını, hedeflerini bilirsek ne yapmak istediğini bilir, gerçekleşen olaylardan da arkasındaki üst aklı kolayca görebiliriz. Dünya dijital devrime giderken bunun sadece teknolojik gelişimin eseri olduğunu söylersek, teknolojinin gelismesi için trilyon dolarları harcayan üst aklı ıskalarız. Hiçbir teknoloji kendiliğinden gelişmez. Kalemtraş dahil en basit teknolojiyi bile geliştiren bir akıl daima vardır. Dünyadaki en büyük arge merkezlerini kuran ve bu yapılara trilyonlarca dolarlık arge fonlarını akıtan üst akıl olmasa ilaçtan uzay teknolojisine yapay zekadan nükleer teknolojiye hiçbir teknoloji gelişmez. Üst akıl ise trilyonlarca doları Kızılaya yardım olsun diye argeye yatırmıyor. Üst aklın tanrı rolüne soyunduğunu bilirsek, insanı yönetmek için yapay zekayı, dijital parayı kullandığını görebiliriz. Yoksa gelistirilen teknolojinin kölesi oluruz. İnsana takılan çiplerin birçok faydası olabildiği gibi, bu mikroçipler insanı robot yapmanın yolu da olabilir.

Sosyal olayların perde arkasını ve planlayan üst aklı anlamada birinci yöntem, belge ve kanıtlardan giderek büyük resmi görmeye çalışan polisiye yöntemdir. Diğer yöntem ise, zihnimizde öngördüğümüz büyük resimden hareketle olayları, belge ve kanıtları bu hayali resim üzerinde yerli yerine koyarak hipotezi test eden istihbaratcı yöntemidir. Bu iki yöntemle, sosyal olayları planlayan ve yöneten derin aklı bilimsel anlayışla kavramak mümkündür. Sonuçların güvenilir olması için biasdan kaçınmak ve tarafsız analizler gerekiyor.

Kanıtlardan planlayanı bulmak yanıltıcıdır

Sosyal olayların perde arkasını anlamada kanıtları birleştirerek olayların yönünü belirlemek, belge ve kanıtlardan giderek büyük resmi görmeye çalışmak en sık kullanılan polisiye yöntem. Uzun araştırmalar sonucu bulduğunuz, kameralarda size sunulan bir kaç tetikçidir, üst akıl değildir. Kanıta dayalı bu yöntem yanıltıcı olabilir. Neden? Herkesin yaptığı gibi minik kanıtları, puzzla'da yerine koyarak gizlenen büyük resmi görünür hale getirmek, yem olarak sunulan kanıtlar nedeniyle bizi yanlış resme götürür. Çok zahmetli ve zaman alıcı olan bu yöntemde ortaya çıkan resim, gerçek olmaktan çok bizi aldatmaya yönelik bir resimdir. Çünkü ekonomik kriz, terör, ayaklanma, isyan, devleti veya devlet kurumlarını ele geçirme gibi operasyonları yöneten akıl, kendisini gizlemek ve olayın anlaşılmasını önlemek için yanıltıcı ve sahte kanıtlar üretir. Tıpkı savaş uçaklarının füzeleri yanıltan sistemi gibi. İsterse ortamı bulandırır ve olayları anlaşılmaz hale getirebilir. Veya olmasını istediği şekilde toplumu yönlendirir. Sosyal medyanın bu iş için başarıyla kullanıldığını biliyoruz. 

Mesela son teknoloji bir virüs laboratuvarına sızmış kripto bir yapı, dünya çapında bir salgın çıkarmış olsa, dünyanın görebildiği, salgını o ülkenin çıkardığıdır. Halbuki gerçek sorumlu, o ülke değil kripto yapıdır. Salgını gerçekte organize eden ve düğmeye basan kripto yapı, dünyayı perişan edecek salgınları önlemek için yıllarca çaba gösterse, bu uğurda milyar dolarlar harcasa, yüzlerce bilimsel toplantı yapsa, küresel medyada dünyayı salgınlara karşı sürekli uyarmış olsa, dünyada nasıl bir algı oluşturmuş olur? Salgını tabii ki bunlar çıkarmış olamaz deriz. Demek ki bize gösterilenle hakikat aynı şey değildir. 

Virüsün yapay olarak üretildiğine dair hiçbir bilimsel kanıt yok diye biyolojik savaş yok, bu virüs salgını kendiliğinden doğal olarak oluyor diyemeyiz. Hayvandan insana, insandan da insana geçmesi, biyolojik silah olmadığına kanıt olamaz. Biyolojik savaş, doğal olarak bulunan veya evrimleşen virüs, bakteri ve parazitleri kullanarak yapılan savaşın adıdır. Kızılderili soykırımına yol açan virüslü battaniyeler laboratuvar ortamında gelistirilmedi,  doğal ortamda gelişen bildiğimiz virüslerle yapıldı. Biyolojik savaş niyetiyle, doğal ortamda evrimleşen virüsler üzerinde çalışan laboratuvarlarların varlığı artık sır değil. Genetiği ile oynanmış virüsleri anlamak kolay olduğu için, yapay virüsleri kimse kullanmaz diyemeyiz. Virüsün laboratuvar ortamında üretildiğine dair kanıt olmasa bile, Covid19 virüsünun biyolojik savaşa uygun olmadığını söyleyemeyiz.

Doğal ortamda oluşan bir sürü virüsten, işine gelen virüsleri laboratuar ortamında çoğaltan ve kullanan yapılar olamaz mı? Fazla ölüme yol açmadan sadece karantina yoluyla ekonomileri felç eden, ülkeleri çökerten Covid19 gibi bir virüsü kullanmak, çok mu zor? Petrol için dünyayı kana bulayanlar, dünyayı hizaya getirmek için nükleer silah kullanmaktan çekinmeyenler, geride hiçbir kanıt ve iz bırakmayan böyle akıllı bir virüsü neden kullanmasın? Sprey tarzında hazırlanan virüsleri metro, AVM ve kalabalık yerlerde çaktırmadan kullanacak terör örgütleri sadece Hollywood filmlerinde mi olur? Covid 19 ilk çıktığında bu tamamen doğal bir virüstür, asla oynanmış değil diyenler, günümüzde virüsün laboratuvar eseri olduğunu yani biyolojik savaşı kimin başlattığını tartışıyor. Virüs meğer yanlışlıkla halkın arasına karışmış.

Küresel akıl ve gücün gövde gösterisi ve restleşmesine şahit oluyoruz. Koskoca ABD elinde kanıt olmadan neden Çin virüsü diyor? Koskoca Çin açık ve net elimizde kanıtlar var, Covid19 virüsünü Wuhana siz soktunuz diyor. İngiltere ise virüsün kasti olarak yayıldığını ima ederek önleyemeyiz diyor. Sürü yöntemi lafının asıl nedeni bu. Yoksa ölen ölür kalan sağlar bizimdir anlayışı değil. Almanya Koch enstitüsü bütün bu olanları 8 yıl önceden en ince teferruatına kadar nasıl biliyor ve neye dayanarak Alman hükümetine rapor yazıp veriyor? Tabii ki sağlık istihbaratı yoluyla elde edilen bilimsel kanıtlara dayanarak.

Virüs salgınının ismini, yılını, çıkacağı ülkeyi eyaletine kadar yazan, virüsün kaç kere mutasyon geçireceğine kadar yıllardır anlatan bilimsel raporlar, kitaplar, filmler bilimsel anlayışla incelenmeden salgınları doğal bir kadermiş gibi kabul ederek önlem alamayız çözüm bulamayız. Milyonlarca insanın hastalık ve ölümü karşısında çaresiz hapis hayatı yaşarız.HIV yeşil maymundan geçmiş, CORONA yarasa ve sürüngenden geçmiş gibi hikayelerle dünyayı oyalamak küresel komployu gizler. Toplumu bunlarla uyutmak, rakamlarla oyalamak, hergün ölen sayısıyla moral bozmak, küresel oyunları anlamayı ve proaktif önlemler almayı önler. Korku ve panik içindeki toplumlar  düşünemez, idrak edemez, çözüm üretemez. Bu da sosyal olayların ayrı bir boyutudur.   

Salgının feci sonuçlarıyla boğuşan dünya, kuyruğu peşinde koşan kedi gibi virüsün sonuçlarını tedaviye çalışırken, salgın felaketi giderek yayılıyor ve şekil değiştiriyor. Bilim reaktif değil proaktif olmalı. Yoksa salgınların sonu gelmez. Bilim, aydın dünyası ve yönetimler sonuçlarla meşgulken küresel salgın, mutasyona uğrayan yeni virüslerle kedinin fareyle oynadığı gibi gibi dünya ile oynuyor, salgının biri bitmeden diğeri başlıyor. Aklımızı özgürce kullanmadan küresel ezberlerden kurtulamayız. Dünya Sağlık Teşkilatı, şimdiye kadar alınan önlemlerin defansif olduğunu ve salgına karşı artık atağa geçilmesi gerektiğini söylüyor. Bilim Kurulumuzun söylediklerine tabii ki harfiyen uymalıyız. Bizim eleştirimiz, dünyaya yön veren bilim dünyasının çok yönlü sorgulamadan yoksun olmasına. Bilimin temeli şüphe ve sorgulamadır. Dünyanın sağlık istihbarat örgütlerinin raporları, virüsün gelecekte mutasyon geçireceğini ve dünyanın %70ını etkileyeceğini söylüyor. Virüsler böyle bir yıkıma yol açabilir mi? Kıyameti zorlayan zombi virüsünü bilim dünyası zaten tartışıyor. Ellerinde öldürme oranı yüksek başka virüsler var mıdır? Bu soruların cevabı, biyolojik savaşla nüfusu azaltmayı küresel ısınma için çözüm olarak gören ve dünyanın en gelişmiş virüs araştırma merkezlerine milyar dolarlar harcayan küresel akılda saklı. Bu soruları araştıracak olan tabii ki Tıbbi istihbarat örgütüdür. Bilim dünyası istihbarattan anlamaz, istihbarat dünyası da pandemi ve tıptan anlamaz. Bu ikisini bir araya getiren disiplinin adı ; Tıbbi istihbarat örgütüdür.

Tarihi gelişimi incelemeden askeri savaşları, ekonomi, hukuk, medya, akademi ve sağlık ordusuyla yapılan savaşları anlayamayız. Dünyayı kaos ve krize sürükleyen bu savaşta sağlık orduları, sağlık sistemleri, bilim gücü, ilaç, aşı, tıbbi teknoloji ve teçhizat gücüyle savaşıyor. Savaşı güçlü olan kazanacak, sayılan güçleri zayıf olan ülkeler ise perişan olacak. Bilim ve teknolojik gücü zayıf olan ülkelerin sağlık sistemi ve ekonomisi çökecek ve bu ülkeler hastalık savaşını kaybedecektir. Gerçek önleyici ve koruyucu çözümler, virüs saçan salgın odaklarını deşifre edip engellemekten geçer. Dünyanın ve ülkerin sağlık ve hayatını tehdit eden olayları ve komploları önceden bilecek ve önlem alacak olan yapı Sağlık istihbarat örgütüdür.

Olayların perde arkasını böyle bir üstün akıl, zeka, bilgi küpü ve engin deneyim olmadan anlayamayız. Bize gösterileni değil, perde arkasını görmek, hakikatı anlamak için istihbarat biliminden ve onun klasik yöntemlerinden yararlanmak gerekir. İşte istihbarat adı verilen bilim dalı bize büyük resmi yani planlayan üst aklın zihnini görmeyi sağlar. Oyun içinde kurgulanan oyunları anlamamızı sağlar. Sahte ve gerçek kanıtları ayırmayı, doğru ve güvenilir analiz ve yorumlar yapmayı öğretir. Sebeplerden sonuçlara ve sonuçlardan sebeplere gitmeyi öğretir. Binlerce kanıt içinde kaybolmadan, üst aklın plan, proje ve talimatlarını deşifre eder. Medyanın satır aralarını okumayı öğretir.

Gerçeği görmek istiyorsak istihbaratın temel kurallarını bilmek zorundayız. Birinci kural; hiçbir şey göründüğü gibi değildir. İkinci kural; bildiğimiz şeyler yanlış olabilir. Üçüncü kural; yöneten aklı ve hedeflerini bilmeliyiz. Dördüncü kural ; olaydan yararlanan kim ve ne yapmak istiyor? Beşinci kural : Önemli sonuçlar ve değişimler, büyük güçlerin eseridir. 

6. Büyük resmi görmeliyiz. Büyük resmi görmek için de, küçük ayrıntılardan uzaklaşıp farklı düşünmek gerekir.

7. Büyük olaylar büyük nedenlerin sonucudur. Mesela 11 eylül gibi yeni bir çağı başlatan olayın ciddi nedenleri olmalıdır. 

8. Sosyal olayların hedefi yani sonuçları vardır. Bilim; sebep - sonuç ilişkisini inceleyen disiplin olduğuna göre bu ilişkiyi anlamak gerekir. Pek çok olayın peşpeşe geldiği zincirleme reaksiyonlarda, sonuçlar daima sonraki olayın sebebi olabilir. Bu yüzden ilgisiz görülen olay ve sonuçlar arasındaki bağlantıyı gözden kaçırmamak gerekir.

9. Tarih tekerrürdür. Sosyal olayların tarihte benzer örnekleri ve yansımaları olabilir. Üst aklın tarihini ve temel işletim programlarını bilmek gerekir. Modifikasyonlar daima tarihi ve ezoterik izler taşır. Ezoterik bilgiler, Kabala, Tevratın yansımaları olabilir.

Sosyal olayların perde arkasını anlamada bilimsel modelimiz nasıl olmalıdır?

Hipotezden hareketle büyük resmin test edilmesi daha kolay ve mantıklıdır. Çok sayıda kanıtın büyük resme uymaması, zaten o hipotezi geçersiz kılacaktır. Elimizde az sayıda hipotez yani büyük resim olduğuna göre, puzzle parçalarının bu resme yerleştirilmesi, uymuyorsa uyan parçaların aranması gerekir. Böylece hangi olayın hangi yöneten aklın eseri olduğu bilinir. Örneğin büyük resimlerden birinde hipoteze göre dünyada 11 Eylülle başlayan savaşın tarafları, küresel sermaye ve bunun ele geçirmek istediği ulus devletler olsun. Hipoteze göre, küresel sermaye ulus devletleri tasfiye edip tek dünya devleti kurmak istesin. Bu durumu ulus devletler seyredecek değildir. Onların refleksi de küresel sermayeyi ele geçirmek olacaktır. Örneğin Rusya'da olduğu gibi Oligarkların hapse atılması, kaçması, sermayenin el değiştirmesine yol açacaktır. Bizim gördüğümüz, futbol takımlarını satın alan zenginlerdir. Oysa perde arkasındaki olaylar çok farklıdır.

Büyük resimde Küresel sermaye para, faiz, türev ürünler ve ekonomik kriz silahını kullanıyorsa, bu devasa sermayeyi ele geçirmek isteyen ulus devletler de buna karşı faizi sıfırlayacak, türev ürünleri yasaklayıp borsada fırıldak çevirmeyi önleyecek. Küresel sermaye ise, halk hareketleri ve turuncu devrimlerle iktidarları alaşağı ediyor. Terör örgütlerini kimin kurduğunu ve finanse ettiğini bilirsek, yapılan eylemlerin amacı ve mesajını kolayca anlayabiliriz. Tabii ülkelerin uzun vadeli planlarını da bilmek kaydıyla. Bazı olaylar asıl hedefe ulaşmak için tezgahlanırken bazıları da asıl hedefi gizlemek ve dikkat dağıtmak için yapılır. 

Dünyayı etkileyen olayların seyri de bunların doğal veya planlı olduğu konusunda fikir verir. Deprem, sel baskını, orman yangını veya salgın hastalıklar doğal nedenlere bağlı ise doğal seyir izler. Mesela bir deprem sonrası 40 metre boyunda tsunami olması doğal değildir. Rus ismi verilen sel baskını ve kasırgaları da incelemek gerekir. Geçtiğimiz yıl aylarca süren Amazon orman yangınları, 80.000 ayrı yerde başlamış ve ölen yerlilerde Covid virüsü tesbit edilmişse bunları doğal kabul edemeyiz. Virüs salgını denemelerini örtbas etmek için yapıldığını akla getirir. 

Doğal olmayan yani önceden planlanan olaylar doğal seyir izlemez. Salgınla birlikte eğitimden e ticarete dijital dünyaya çok önceden planlanmış gibi hızlıca geçiş, salgının doğal olmadığını gösteriyor. Bir cinayetin bile iz bıraktığı ve bu izin takibiyle deşifre olduğu bir dünyada, milyarlarca insanı etkileyen bir salgının doğal olup olmadığını anlamakta zor değildir. Mesela virüs salgınının 1.5 milyarlık Çinde belli bir bölgede görülüp kısa sürede önlenmesi, Çinin finans ve yönetim merkezi olan Pekin ve Şangayda salgın görülmezken, onbinlerce km uzaktaki ABDde 50 eyalette birden kundaklama gibi başlaması, saman alevi gibi birden yayılması ve dünyanın süpergücü olan bir ülkeyi kısa sürede perişan etmesi doğal değildir. WHO, salgının epidemiyolojik yayılıma uymayışının tehlikeli bir gelişme olduğunu söylerken doğal olmayan bir gidişi ima ediyor. Wuhan'daki Virüs araştırma laboratuvarının bulaşma riski bulunan hayvan pazarının dibine kurulması, her ülkenin virüse bağlı ölüm oranlarının çok farklı olması da doğal değildir. Bunlar izaha muhtaç noktalar. Dünyadaki terör olaylarının da bıçak gibi aniden kesilmesi ve gündemin virüsle işgali bilmecenin kilit noktaları.

Tezgahlanan olaylar doğal seyir izlemez. Değişik alanlarda ve şekillerde devam eder ve mutlaka iz bırakır. Kameralar ve diijital takiple online izlenen bir dünyada iz bırakmadan yaşamak mümkün değildir. Çok büyük güce sahip olmak, her şeyin kendi kontrolünde olduğu ve asla iz bırakmayacağı anlamına gelmez. Büyük güçlerde mutlaka açık verir ve iz bırakır. Bu izleri silmek için yapılan suikastleri ifşaatlar takip eder. Bu kanıtların bilimsel ve istihbarat anlayışıyla değerlendirilmesi halinde, hakikat çorap söküğü gibi açığa çıkar. Bir süre sonra da taraflar bunun planları eseri olduğunu zaten itiraf eder. Yakında göreceğiz.

KÜRESEL PLAN VE YÖNTEMLER

Küresel savaş topyekün. Sadece küresel savaş planını bilmek yetmez, kullanılan yöntem ve araçları da bilmek zorundayız. Artık bu savaşta GDOdan biyoteknolojiye, siber savaştan biyolojik savaşa kadar her yöntem kullanılıyor. Din ve hukuk adamlarından, aydın ve bilim dünyasına kadar herkes sanki bu savaşın askeri. Artık hukuk, bilim veya din adamı diye kimseye güvenemeyiz. Terör örgütleriyle yapılan vesayet savaşları, zaman içinde yerini hukuk ve din adamalarıyla yapılan savaşa bıraktı. Devşirme din adamları, kadim dinlerin altını oyuyor ve inançları kökten sarsarak modern putperestliği, deizm ve ateizmi pazarlıyor. Savaşan taraflar, hukuku kullanarak diğer tarafı tutukluyor ve tasfiye ediyor. Zihinsel savaş ise, bilim ve aydın dünyasını kullanarak medya yoluyla yapılıyor. Vesayet altına alınan bilim ve aydın dünyası, gerçekleri değil kendilerini büyütüp besleyen küresel finansın ajandasını papağan gibi tekrarlıyor. Küresel akıl ve finansın kurumları daha güçlü olduğu için ulus devletler bunların kontrolü dışına çıkamıyor. Çünkü ilaçtan aşıya dünyadaki bilimsel araştırma merkezlerine sahip olan küresel finans, bilime ve bilim dünyasına yön veriyor. Borsa, altın, döviz, gıda ve kripto paralar üzerinde yapılan trilyon dolarlık spekülasyon ve soygunlar, bilim dünyasının yaptığı planlı açıklamaları takip ediyor. Birisi açıklıyor, diğeri sessizce silkeliyor. Pandeminin ilk aylarında 50 trilyon $ bunların güya bilim adına yaptığı açıklamalar sayesinde el değiştirdi. Dünya küresel finansın oyuncağı haline gelen bilim dünyasına artık şüpheyle bakıyor. Toplanan paraların küçük bir kısmı, ülkelerin dijital devrimle zombi toplum hedefine geçmesi için kullanılyor. Dayatılan yeni dünya düzeni  kurtuluş olarak sunuluyor ama her şeyi tartışmalı diyen bilim dünyası etken virüsün yapay olduğunu tartışmıyor. Yapay olduğunu söyleyenler ise yok ediliyor. Çünkü virüs yapaysa, bir avuç elit teröristin başlattığı dünya çapında biyolojik savaşın kurbanıyız demektir. Küresel ısınmadan dünyanın kurtuluşuna açıkca ifade ettikleri reçete ise, dünya nüfusunun hızla azaltılması. Bunun anlamı, kitlesel kısırlıktan kitlesel ölümlere kadar yeni pandemilere, nükleerden yangınlara yeni felaketlere hazır olun demektir.

ABD, küresel ısınma için 10 yıl içinde 100 trilyon $ harcayacağını ilan etti. Yani dünya yeni bir dönem giriyor : Küresel ısınma ile mücadele adı altında yaşam tarzı tamamen değişecek. Mesela hayvancılık yok edilecek : yani et süt peynir yoğurt gibi hayvansal besinleri unutacaksınız. Hayvancılık nasıl biter? Nasıl mı? Bilim dünyası etin ne denli zararlı olduğunu beyninize kazır. Yem fiyatları kasten artırılır. Mera ve otlaklar madencilik bahanesiyle yok edilir. Yangınlar ile de her şey yok edilir. Sonuçta gıda üretimi krize girer, açlık ve kıtlık yüzünden isyanlar çıkarılır. İklim felaketleri nedeniyle göç artar. Pandemi yüzünden ekonomi ve sağlık sistemi çöker. Milyonlarca insan ölür, açlık susuzluk ve hastalıktan kırılır. Zombiler dönemi başlar. Bunun üzerine BM küresel devlet gibi yönetimi devralır. Bundan sonra ulusal devletler etkisini kaybeder ve dünya yeni düzene geçer. Bunlar masal değil. Adamlar pervasızca bunların olacağını Economist ve Time gibi yayın organlarında açıklıyor zaten. 

Müsilaj, pandemi, yangınlar, ekonomik kriz, açlık, kıtlık, susuzluk, savaşlar, terör... bu döneme geçişi hızlandırmak için. Herkes küresel ısınma için küresel gücün canla başla çalıştığını zannediyor ama gerçek tamamen tersi : Milyonlarca uçak, özel jetler ve yatlar, ışıl ışıl şehirler, petrol ve doğalgaz savaşları devam edecek. Kimse niye bunları yapıyorsunuz diyememiyecek. Kimse daha sıcak ve kuru bölgelerde yangınlar neden olmuyor da, turizm bölgelerinde oluyor düşünemeyecek. Katrilyonlarca dolarlık dijital devrim ve küresel ısınma ekonomisine geçmek için yangınlar, müsilaj, salgın hastalıklar, çevre felaketleri artacak, kitlesel kısırlık ve artan ölümler nedeniyle dünya nüfus artış hızı frenlenecek, sonra da aşağıya çekilecek. Hedef ; hastalık üreten çevrede hastalıklar içinde debelenen zombi toplum. Aşılar kısırlık yapar mı yapmaz mı diye tartışırken, kısırlık beka sorunu yaratacak düzeye çıktı haberimiz yok. Ülkemizde 1975 yılına kadar %2 olan kısırlığın 2009′da %25′e çıktığı, 2050′de % 95′e çıkabileceği bilimsel öngörü olarak yönetimleri uyarıyor. Ülkemizde son 60 yılda nüfusun her yıl artış oranı, % 2.5 tan yıllar içinde % 1.5 oranına düşerken 2020 yılında aniden % 0.55e düşmüş bulunuyor. Bu oran sıfıra düşerse önümüzdeki asır bu topraklarda Andımızı söyleyecek kimse kalmayacak. Her yeri saran tüp bebek merkezlerine milyarlar ödüyoruz. Son bilimsel veriler, erkeklerde kısırlık oranının yüzde 45'e çıktığını ve doğurganlık durumunu gösteren altın oranın beka sorunu yaratacak 1.76 düzeyine düştüğünü gösteriyor. Toplum ise kısır çekişmelerle oyalanıyor. Kuş gribinde yerli tavuk neslini yok eden anlayışın niyeti kötü. Bunun çoğu konuda gerçekleştiğini görüyoruz. Muhalif unsurlar bunları yapmada daha da istekli. Parayı veren kuralı koyarken, paraya alan küresel dayatmayı uygulamak zorunda.

Dünya kuyruğu peşinde koşan kedi gibi pandemi ve felaketlerle uğraşırken, küresel aklın hasta insan, zombi toplum ve postmodern sömürü planı tıkır tıkır işliyor. Postmodern sömürü, kendi gönlüyle sömürüye koşan ve sömürüden zevk alan bir dünya yaratıyor. Zombiye çevrilen zihinlerin bu plana karşı çıkma şansı şimdilik yok. Çünkü başına gelecek belalardan haberleri yok. Bilmek zaten yeterli değil. Küresel oyunlar konusunda her türlü bilgi ve donanıma sahip bilim insanlarından oluşan Tıbbi istihbarat örgütü belki çözüm olabilir. Tabii binbir sorunla uğraşmaktan yorulan ve bu yüzden büyük resmi göremeyen yönetimlerin ve karar vericilerin öncelikle bu felaketi idrak etmesi gerekir.

http://www.kemalyesilcimen.com/artikel.php?artikel_id=266



Bu haber 11,249 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    111,986 µs