En Sıcak Konular

SAĞLIKTA CİDDİ TEHLİKE

11 Şubat 2011 15:35 tsi
SAĞLIKTA CİDDİ TEHLİKE Mısır şekeri eşittir obezite, obezite eşittir kalp hastalığı. "Mısır şekeri kan kimyamızı bozuyor. Kilo, aşırı şişmanlık insülin direncini yaratıyor.

Mısır şekeri kan kimyamızı bozuyor.

 

Hayatımızda ciddi bir tehlike haline gelen mısır şurubu hakkındaki tartışmalar devam ediyor. Gazozdan çikolataya dek pek çok üründe kullanılan mısır şurubu, kronik hastalıkları salgına dönüştürdüğü ve kanser, kalp, siroz, diyabet gibi çok sayıda hastalığa neden olduğu için Fransa, Hollanda ve İngiltere'de yasaklandı. En büyük üretici olan ABD'de üretim kotası %10'dan %2'ye düşürülürken, Türkiye'de %10'dan 15'e çıkarıldı. Bu durum bilim insanlarını kaygılandırıyor.

 

Prof. Dr. Bingür Sönmez(Kalp cerrahı):
"Mısır şurubu şerbeti kan kimyamızı bozuyor. Kilo, aşırı şişmanlık insülin direncini yaratıyor. Bu sefer hasta ikinci periyoda geçiyor. Sürekli yiyen ve sürekli şişmanlayan hale geliyor. Mısır şurubu şerbeti eşittir obezite, obezite eşittir kalp hastalığı. Metabolik sendrom çıkıyor ortaya. Yüksek tansiyon, aşırı kilo yapıyor, insülin direncimiz artıyor. Aslında biz bir şey yapamıyoruz çocuklarımız için. Sabah verdiğiniz ekmeğin üzerine sürdüğü tatlı, okulda yediği bal(şekerli bal), şekerleme, tatlı, akşam babasının getirdiği tatlı... Hepsinde mısır şurubu var. Burada mücadele devlet boyutundadır. Devlet kotaları düşürmelidir. Kota %1 ve %1'in altına inmelidir. İmalathaneler denetlenmeli, ne kadar şeker kullanıldığı teftiş edilmeli. Bu ürünler doyma hissini siliyor. Ürünlerdeki etiketler de tüketici için aldatıcı. Mesela 'Bir miktar şurup vardır' yazıyor. Devletin bu işe ciddi olarak el atması lazım. Amerika'da kota %2. Sigara konusunda büyük mücadele verildi. Hükümet galip geldi. Mısır şurubunda da hükümetin özel kararlar olacağına inanıyorum.

 

Bir başka tehlike daha var soframızda. Bunlara "Çin Tuzu" deniyor. Çin mutfağının ürünü. Hangi yemeğe koyarsanız o yemeğin lezzetini artırıyor fakat o da doyma noktasını kaybettiriyor. Piyasada bulunan bütün yiyeceklerin içinde MSG (Mono Sodyum Glutamat) var. Ne yiyorsanız iştahınızı artırıyor. Salam, sucuk, lahmacun, tatlı... Hepsinde var. İçeriğe yazılmıyor. Yazılırsa da E 260 gibi bir kod yazılıyor. Bilim insanları çıkıyor, azı yarar faydası zarar diyor. Çocuklar sabah kalktığından akşam yatana kadar bu içerikli ürünlerden yiyor. Akut belirtileri, yüzde yanma, kaşıntı. Kronik dönemde obezitenin en büyük nedeni. Mesela bir ortamda cips yiyorsunuz. Önce bir tane yiyorsunuz kibarca sonra bir tane daha yiyorsunuz. Dikkat edin iki iki almaya başlıyorsunuz. Evde yalnızsanız avuç avuç yiyorsunuz. Bunların içinde de MSG var. Endüstri ürünleri bizi mahvediyor. Mesela aspartam var... Bir kamyon şeker kadar size tat veriyor. Piyasada kullanılan ürünlerde var. Aspartam insülin salgılatıyor. Açlık uyandırıyor. Bir şeyler yiyorsunuz, sürekli yiyorsunuz, doymayan şişmanlar oluşturuyor."

 

İsa Gök (Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı):
Avrupa'da kişi başına NBŞ tüketimi 1-1.5 kilo, Türkiye'de ise 6 kilo civarında. Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde de pancardan şeker elde ediliyor. 25 Avrupa ülkesi 1 milyon 200 bin ton NBŞ üretirken, Türkiye tek başına 500 bin ton üretiyor. Bir tarafta GDO'lu mısır tüketip halkın sağlığını bozuyoruz; diğer taraftan Türkiye'deki çiftçiyi değil, başka ülkeleri desteklemiş oluyoruz. Sendika olarak kotanın düşürülmesi için her yıl dava açıyoruz, mahkeme bizi haklı buluyor ama Bakanlar Kurulu kararı uygulamıyor. "Çocuklarınızı NBŞ'den uzak tutun" adlı kampanya başlattık.

 

Kenan Demirkol (Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr.):
Fruktoz, şişmanlığa, şişmanlık da başta kalp damar hastalığından kaynaklı inmeye ve birçok kronik hastalığa yol açıyor. Türkiye'de denetim yok. Piyasada kayıt dışı fruktoz var. Etiketlerde fruktoz oranları belirtilmiyor.

 

Dr. Yavuz Dizdar (İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü):
Nişasta bazlı şeker, insan metabolizmasıyla uyumlu değil. Mısır şurubu
elde edilen mısırın da, GDO'lu mısır olma olasılığı yüksektir. Mısır şurubundan elde edilen yüksek fruktoz içerikli şeker, iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli nedenlerinden birisidir. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla, siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da artmaktadır. Alkolik olmayan insanlarda da karaciğer yağlanması sık görülür oldu. Bu yağlanmayla diyabet ve kanser gelişmesi olasılığı artmakta.

www.yaklasansaat.com

 

...........................................................................................................................................................

 

Bütün şekerler kansere yol açar

 

Son dönemdeki salgınları tetiklediği öne sürülen ama asıl kanserin davetçisi olduğu bilinen 'yalancı şeker'e bakanlık el koydu.

 

Avrupa ve ABD’nin damlalıkla kullandığı Türkiye’nin ise tonlarca tükettiği ‘yalancı şeker’ fruktoz olayına devlet kayıtsız kalmadı.

Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi konuyla ilgili bir rapor hazırladı.

Ay sonunda Bakan Recep Akdağ ile Tarım Bakanı Eker, ortak bir basın toplantısı yaparak açıklayacak.

Şeker pancarından şeker üretimi, iki yüzyıl önce ‘Sanayi devrimi’ ile başladı. Daha önce şeker kamışından elde edilen ve sadece zenginlerin sofrasına konuk olan şeker, böylece gelir düzeyi çok yüksek olmayanların da kolayca satın alabileceği bir ürün haline geldi. Doğal olandan uzaklaşan gıda piyasası 1970’lerde fruktoz içerikli mısır şurubunu şeker niyetine üretmeye başladı.

1980’lerde yıllık 3 milyon ton olan üretim, günümüzde 20-30 milyon tonun üzerine çıktı. Bir anlamda fruktoz icad oldu, mertlik bozuldu. Mısır nişastası parçalanarak glukoza, ardından glukoz fruktoza dönüştürülüyor. Bazı ürün paketlerinde mısır şurubu yerine “nişasta bazlı sıvı şeker” veya “NBŞ” yazıyor.

Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı, üstelik daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da üreticiler için daha düşük maliyet ve daha yüksek kar anlamına geliyor. Ülkemizde 2001’de çıkartılan şeker yasası ile mısır şurubu üretim kotası yüzde 10 olarak belirlendi, fakat sonra yüzde 15’e yükseltildi. Halbuki bu kota ABD’de yüzde 2, Almanya’da binde 8.9, Fransa’da ise binde 4.9!

Bisküvi, baklava, çikolata hatta gazlı içeceklerdeku kullanımına sık sık rastlanan ‘nişasta bazlı şekerlerin’ (früktoz) kansere yol açtığı iddiaları bilim insanlarının belki de gıda terörü başlığı altında yapıkları incelemelerin en üst sırasında yer alıyor. Vatan Gazetesi son yıllarda Türkiye'de de yoğun olarak kullanılan ve tartışmalara neden olan mısırdan elde edilen nişasta bazlı şekeri (früktoz) uzmanlara sordu.

'KANSEROJEN'
* Prof. Dr. Ahmet Aydın - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Bölümü Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı: “Mısırdan üretilen nişasta bazlı şeker kansere yol açar. Sadece fruktoz değil bütün şekerler kansere yol açar, ama içlerindeki en kötüsü nişasta bazlı şekerdir. Şeker en önemli kanserojen maddedir. En hızlı kan şekerini yükselten mısır şurubundan yapılmış fruktozdur. Kanser hücresi sadece şekerle geçinir, yağlarla, proteinlerle beslenmez. Früktoz tüm şekerler arasında en hızlı yağa dönüşme özelliğine sahiptir. Mısır şurubu şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalığı, gut, karaciğer sirozu ve depresyon gibi hastalıkların ana nedeni.”

'KARACİĞERİ BOZAR'
* Prof. Dr. Metin Özata - Endokrinoloji ve metobolizma uzmanı: Amerika’da yapılan araştırmalarda günde 50 gramdan fazla fruktoz yiyen kişilerde şişmanlık ve diyabet riski artmakta olduğunu gösteriyor. Sofra şekerinde bulunan fruktoz şişmanlık olmadan bile şeker hastalığına neden olmaktadır. Fruktoz trigliserid denen kan yağının karaciğerden üretimini artırır. Kan trigliserid seviyesini, kan ürik asit düzeyini, kandaki zararlı AGE ürünlerini, kan şekerini düşürse de uzun zamanda insülin direncini artırır, tansiyonu yükseltir.”

'AYRAN İÇİN'
* Prof. Dr. Nurdan Taçyıldız - Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi: “Yüksek fruktozlu gıdaların en büyük etkisi metobolik sendrom yapmaları ve aşırı kiloya yol açmalarıdır. Bunlar lezzetli gıdalar, vücudun insülin dengesini bozuyorlar. Hızla, yeniden acıkmayı oluşturuyorlar. Hazır gıdalarda kullanılıyor. Kekler, çikolatalar, boyalı gıdalar, kolalı gıdalardan en iyisi tüketmekten uzak durmak gerekir. Devlet kontrol etmeli, kotaları azaltmalı.Okul kantinlerine de denetim getirilmelidir. Kola yerine ayran, süt olmalı. Kek, çikolata, gofret yerine meyveler satılmalı.

KANSER RAPORU BAKANDA
* Prof. Dr. Murat Tuncer - Kanser Dairesi Başkanı: “Basında çıkan haberler üzerine kanser kurulunu topladık ve rapor hazırladık, görüşümüzü bildirdik. Bu raporu da Sağlık Bakanlığı’na sunduk. Daha fazla açıklama yapamam. Önümüzdeki günlerde Sağlık Bakanı hazırladığımız raporu Tarım Bakanı ile birlikte kamuya açıklayacak.” 

 

 

.......................................................................................................................................................

 

 

Türklere biyo-soykırım uygulanıyor !

 

Panko Birlik’in Danışmanı Özfatura: “Nişasta Bazlı Şekerler ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’la Türklere biyo-soykırım uyguluyorlar”

 

Başbakan, CHP Lideri Kılıçdaroğlu ve Tarım Bakanı Eker’e mektup gönderen Panko Birlik’in Danışmanı, eski İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Özfatura, “Nişasta Bazlı Şekerler ve Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’la Türklere biyo-soykırım uyguluyorlar” dedi.

Son 10 yıldır Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ve şeker bazlı nişastalar konularında araştırmaları derleyen, Pancar Üreticileri Kooperatifi’ne (PANKO Birlik) danışmanlık yapan eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Burhan Özfatura, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Tarım Bakanı Mehdi Eker’e “Bize biyolojik savaş açtılar. Türklere soykırım yapılıyor” diye mektup gönderdi. GDO’lu ürünler, kısır tohumlar ve Nişasta Bazlı Şekerlerle (NBŞ) Türkiye’ye yönelik tam bir soykırım uygulandığını ileri süren Özfatura 1975’te yüzde 2 olan kısırlık oranının 2009’da yüzde 25’e yükseldiğine dikkat çekerek “Türkiye bir biyolojik savaşla, bir biyo-soykırımla karşı karşıya.

Türkiye’nin bir numaralı gündemi ne Ergenekon ne başka bir şey. İktidar muhalefet demeden bu konuda el ele verilmeli” dedi. Türkiye’nin gelecek nesillerinin tehdit altında olduğunu ifade eden Özfatura gönderdiği mektupta, Başbakan Erdoğan’ın mektubunda yer verdiği bazı gıdaları tetkik ettirmesini istedi. Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesinin bu olması gerektiğini kaydeden Özfatura, şunları söyledi: “35 yıl önce yüzde 2 olan kısırlık oranı bugün yüzde 25’e çıktı.

Bu gıdaları tüketenlerin DNA’ları bozuluyor. Cinsi sapıklar türüyor. Türkiye biyolojik bir savaşla, bir soykırımla karşı karşıya. Geceleri uykularım kaçıyor. Hepimizin geleceği tehlike altında. Neticede Sayın Başbakan’ın da çocukları, torunları tehlike altında. Çünkü yediğimiz hemen her gıdada bunlar var.”

TERMİNATÖR TOHUM
Dünyanın en zengin isimlerinin oluşturduğu “Dünya Nüfus Konseyi” adlı örgütün dünya nüfusunun 8.3 milyarı aşmaması için çaba gösterdiğini, bu amaçla bir soykırımı uyguladıklarını da iddia eden Özfatura, “Bill Gates, David Rockefeller, Ted Turner, George Soros gibi zenginler dünyaya hükmediyor. Dünya Nüfus Konseyi adıyla örgütlüler. Hitler’e de destek veren bu gruptu” sözleriyle dikkat çekti. Özfatura GDO’lu ürünleri terminatör tohumlara benzetti.

Habertürk 16 Şubat 2011

 

 

Nişasta bazlı şeker alarmı !

 

Tokluk hissi vermeyen ve kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şeker (NBŞ), Fransa, Hollanda ve İngiltere’de yasaklandı. Türkiye'de ise tüketim rekoru kırıyor!   1 Şubat 2011 11:55

Üç tehlikeli beyaz olarak bilinen ‘un, şeker ve tuz’un insan sağlığına etkisi tartışılırken, daha az maliyetle elde edilen ve gazozdan çikolataya pek çok üründe kullanılan nişasta bazlı şeker (NBŞ), bazı AB ülkelerinde yasaklandı. Türkiye, dünyanın en büyük 4. şeker pancarı üreticisiyken, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” üretmek için sadece 2010’da 500 bin ton mısır ithal etti. Ancak içeriğinde fruktoz olan mısır şurubu ile yapılan gıdalar, doktorlara göre kronik hastalıkları salgına dönüştürüyor.

FRANSA, HOLLANDA VE İNGİLTERE YASAKLADI!
Fransa, Hollanda ve İngiltere, bu nedenlerle Nişasta Bazlı Şeker (NBŞ) olarak da adlandırılan mısır şurubu üretimini yasakladı. En büyük üretici ABD, üretim kotasını düşürdü. Türkiye’de ise Danıştay’ın kesinleşmiş kararına rağmen Bakanlar Kurulu kotayı düşürmemekte ısrar ediyor. NBŞ artık kotalı, kotasız ve merdiven altı olarak; alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, baklava, bisküvi ve her türlü unlu mamul sanayiinde kullanılıyor. Üstelik yalnızca tat verici olarak değil fermantasyon, raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da... İnsan sağlığına etkisi nedeniyle tartışılan mısır şurubunu, sağlık ve ticari yönüyle inceledik.

NİŞASTA BAZLI ŞEKER ALARMI!
Tokluk hissi vermeyen ve kanserden kalp hastalıklarına ve karaciğer yetmezliğine kadar birçok kronik hastalığa yol açtığı ileri sürülen nişasta bazlı şeker (NBŞ), Fransa, Hollanda ve İngiltere’de yasaklandı. Bağımsız bilim adamlarının, “Mısırdan elde edilen NBŞ’de yüksek oranda fruktoz (meyve şekeri) var. Fruktoz, tokluk hissi uyandırmaz aksine yedikçe yedirir. Kronik hastalıklar salgına dönüşmeden önlem alınmalı” dediği NBŞ için Türkiye bir cennet durumunda. Türkiye’de mahkemeler, şirketlere ‘kotayı düşür’ dese de Bakanlar Kurulu yetkisini, kotayı artırma yönünde kullanıyor. NBŞ artık kotalı, kotasız vemerdiven altı olarak tümgıdamaddelerinde kullanılıyor. En büyük üretici konumundaki ABD’nin Gıda ve İlaç İdaresi FDA, Nisan 2008’de “içeriğinde yüksek fruktoz olan NBŞ suni tatlandırıcıdır” açıklaması yaptı.

HER ŞEY TON BAŞINA 250-300 DOLAR İÇİN
ABD’de bilim adamları, obezite ve obeziteye bağlı hastalıkların artışını NBŞ’ye bağlayınca, yüzde 10 olan ABD üretim kotası, yüzde 2’lere düşürüldü. Bu gelişmeler yaşanırken Türkiye, yüzde 10 olan NBŞ üretim kotasını yüzde 15’e çıkardı. Bunun tek nedeni ise nişasta bazlı şekerin, pancardan elde edilen şekere oranla ton başına 250-300 dolar daha ucuz olmasıydı. Şeker pancarında dünyanın 4’üncü büyük üreticisi olan Türkiye, yeterli orandamısır üretiliyor olmasına rağmen dışarıdan ithal ettiğimısırla NBŞ üretiyor. Türkiye’de gıdamaddelerinde kullanımoranı ise bazı verilere göre yüzde 30 ancak yüzde 50- 80’lere vardığı iddia ediliyor.

ÜRETİMDE 25 AVRUPA ÜLKESİNİN TOPLAMIYLA YARIŞIYORUZ 
Avrupa’da kişi başına NBŞ tüketiminin 1-1.5 kilo, Türkiye’de ise 6 kilo civarında olduğunu söyleyen Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, NBŞ üretimiyle ticari açıdan Türkiye’nin kâr etmediğini, buna rağmen halk sağlığının bozulmasına göz yumulduğunu şu verilerle açıklıyor: “Fransa, İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde de pancardan şeker elde ediliyor. Ama bu ülkelerden Fransa, Hollanda ve İngiltere NBŞ bazlı şeker üretimini yasakladı. 25 Avrupa ülkesi 1milyon 200 bin ton NBŞ üretirken Türkiye tek başına 500 bin ton üretiyor. Türkiye 2008 yılında 1milyon 151 bin 490 tonmısır ithal etmiş, 2009 yılında 485 bin 130, 2010 Eylül ayı itibarıyla 425 bin 646 ton mısır ithalatı yapmışız. Bir tarafta GDO’lu mısır tüketip halkın sağlığını bozuyoruz diğer taraftan Türkiye’deki çiftçiyi değil başka ülkeleri desteklemiş oluyoruz.

 PROF. YALÇIN: DEVLET TAKİP ETMELİ
Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şuayip Yalçın: “Bu konu üzerinden direkt yapılmış bir çalışma yok ancak ilişki şişmanlık üzerinden kuruluyor. Bu iddiaların klinik temelini çoğu zaman göremiyoruz ancak kullanımı sınırlandırılmış bir ürün olması nedeniyle Devletin kurumları bunu takip etmeli.”

OBAMA’NIN EŞİ HALKINI UYARMIŞTI
ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama’nın, ‘İçerisinde mısır şurubu ihtiva eden ürünleri tüketmeyeceği ve çocuklarına vermeyeceği’ yönündeki açıklamasını hatırlatan Gök, “Türkiye’de NBŞ lobisi çok iyi çalışıyor. ABD’nin NBŞ fiyatları bizden yüzde 40 daha ucuz. Neden AB’ye satmıyorlar veya niye bizden almıyorlar? Fruktoz, şeker muadili olduğu için ve de insan sağlığı üzerindeki etkisi nedeniyle karşı çıkıyorum. Sendika olarak kotanın düşürülmesi için her yıl dava açıyoruz, mahkeme bizi haklı buluyor ama Bakanlar Kurulu kararı uygulamıyor” dedi. “Avrupa ve ABD, NBŞ bazlı şeker tüketilmemesi için halkı bilinçlendiriyor” diyen Gök, Türkiye’de NBŞ ile üretilen gıda maddeleri üzerindeki etiketlerde uyarı bulunmuyor. Hangi gıdada ne kadar NBŞ kullanıldığı belirtilmiyor. ‘Sigara sağlığa zararlıdır’ gibi etiket bulunmalı. Etiket üzerinde bir insanın günde en fazla tüketeceği miktarın belirtilip uyarının da bulunması gerekiyor. Tedbir alınmayınca ‘Çocuklarınızı NBŞ’den uzak tutun’ kampanyası başlattık” diye konuştu.

EN BÜYÜK ÜRETİCİ CARGILL-ÜLKER

Türkiye’de NBŞ üreten sadece 5 şirket var!
TÜRKİYE’de NBŞ üreten 5 tesis var. Bunlardan Cargill’ın kapasitesi 400 bin ton, Adana’da bulunan Amylum’un kapasitesi 250 bin ton, Ülker- Cargill ortaklığındaki Pendik Nişasta’nın kapasitesi 110 bin ton, Tat firmasının kapasitesi 70 bin ton ve Sunar’ın kapasitesi 55 bin ton mısır. Bu 5 tesisten biri olan Pendik Nişasta Sanayi, Ülker Grubu’na ait. Ülker Grubu, Pendik Nişasta Sanayi tesisinde Cargill ile ortak olarak mısır şurubu üretiyor.

DAHA UCUZ KOLA, DAHA ÇOK NBŞ
Üç büyük kola üreticisi (Coca-Cola, Pepsi-Cola ve Cola Turka), içeceklerini tatlandırmak için pancar şekeri yerine, ton başına 250-300 dolar daha ucuz olan “mısır şurubu” kullanmayı tercih ediyor. NBŞ üreten 5 firma arasında yer alan Ülker, piyasanın en büyük şirketi olan Cargill’a ortak ve neredeyse tekel konumunda. Ülker aynı zamanda NBŞ’yi en çok kullanan gıda üreticisi olduğu için de bu üretimden en çok kâr eden firma konumunda. Üstelik Ülker daha önce Bakanlar Kurulu’nun üretim kotasını aşmayı da başarmıştı.

PROF. DEMİRKOL: KALP HASTASI YAPIYOR
Fruktozun şişmanlığa, şişmanlığın da başta kalp damar hastalığından kaynaklı inmeye ve birçok kronik hastalığa yol açtığını söyleyen Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Kenan Demirkol, “AB ülkelerinde bu ürünlerin tüketimi ve gıda ürünlerinde kullanımı azaltılırken Türkiye’de durum vahim. Denetim yok. Piyasada kayıt dışı fruktoz var. Türkiye’deki 5 ayrı üretici firma, piyasadaki kayıt dışı fruktoz olduğunu kabul ediyor ancak bu veriyi de kotayı yükseltmek amacıyla kullanmak istiyorlar. Etiketlerin üzerinde ne kadar fruktoz kullanıldığı belirtilmiyor.

ÜRETİP GIDAYA DÖNÜŞTÜREN TEK ŞİRKET
CARGİLL şirketi, mısırı işleyip elde ettiği nişasta sütünü 2004 yılının temmuz ayından itibaren Ülker ile birlikte ortak olduğu PNS’ye (Pendik Nişasta Sanayi) satıyordu. Ülker, PNS’den aldığı bu ara maddeyi Akyazı’daki Cola Turka tesisinde kurduğu ilave tesiste, nişasta bazlı şekere dönüştürüyor ve üretimde kullanıyordu. Ülker böylece Bakanlar Kurulu’nun NBŞ için belirlediği kotayı aşan tek firma olmuştu. Coca-Cola ve Pepsi-Cola, Ülker’i emsal gösterip aynı tesisi kurmak istedi ancak Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, talebi yerinde bulmadı. 4 Nisan 2001 tarihinde yürürlüğe giren Şeker Kanunu, ürettiği mısır şurubunu aynı tesiste kullanan şirketleri kota dışında tutuyordu; ancak Sanayi Bakanlığı, bundan haberdar değildi. Şikâyet üzerine Şeker Kurulu, üretim yapan Cargill ve Amylum şirketine bir yazı gönderdi ve Şubat 2005’ten itibaren aylık üretim ve satış bilgilerini istedi. Kurul, Cola Turka üretiminde kullandığı nişasta bazlı şekerin `kendi üretimi olmasa da` kota fazlası ürün olduğu gerekçesiyle Ülker’e 32 milyon TL ceza kesti. Bu tarihten sonra Cargill, Ülker’e PNS üzerinden nişasta sütü satışını durdurdu. 2005 yılında Ülker, nişasta NBŞ üretiminin durduğunu, cezaya itiraz etmek için mahkemeye başvurduklarını açıkladı. Ülker grubu, mahkeme sonucu konusundaki sorularımızı yanıtsız bıraktı.

 SAĞLIK BAKANI AKDAĞ AÇIKLADI: HER 3 KİŞİDEN BİRİ ŞİŞMAN!

Gofretten bisküviye, meşrubattan unlu gıda mamüllerine varana kadar tükettiğimiz bir çoK gıda malzemesinin içinde yer alan Nişasta Bazlı Şeker (NŞB) maddesi Türkiye'yi obezitede ABD ve Meksika'ya yaklaştırdı.


Sağlık Bakanı Recep Akdağ, kendisinin de normalden kilolu olduğunu, kendisi için önlem almaya başladığını söyledi. Akdağ, Sağlık Bakanlığı'nın başlattığı şişmanlıkla mücadele eylem planının da detaylarını anlattı.

Bakan Akdağ, "İnsanımızın 3'te biri normal kilolu, 3'te biri obez, 3'te biri de kilolu ki ben de bu gruba dahilim" dedi, kendi adına önlem almaya başladığını anlattı.

Akdağ, "Sofradan tam doymadan kalkmayı öğrenmemiz lazım. Acıkmadan sofraya oturulmamalı. Ama Sağlık Bakanlığı'nın yapabilecekleri sınırlı, bireylerin yaşam biçimlerini değiştirmeleri gerek" şeklinde konuştu.

Hastalıklar salgına dönüşüyor
Pancar şekerinin yerini almaya çalışan mısır şurubu yani NBŞ’nin (nişasta bazlı şeker) insan sağlığını tehdit ettiğini söyleyen doktorlar, “kronik hastalıklar ve kanser salgına dönüşür” diyerek uyarıyor

Bilimsel verilere göre çay şekeri olarak bilinen sakkaroz 74 birim, mısır şurubu olarak bilinen fruktoz ise 173 birim tatlılığa sahip. Son araştırmalar, ‘şekerli gıdalara olan bağımlılığın, uyuşturucu veya uyarıcılara oranla daha fazla olduğu’ tartışmalarını gündeme getirdi. Bu da ‘Şeker uyuşturucu gibi yasaklansın mı’ tartışmasını doğurdu. Normal şekere oranla daha tatlı olan fruktozun, bilinen ve tartışmasız kabul edilen en önemli etkisi, beyinde tokluk hissini uyarmıyor olması. Tıp otoriteleri, fruktozlu gıda ürünlerinin şişmanlatıcı etkisi üzerinde hemfikir. Bağımsız bilim adamları, fruktozun obeziteye ve metabolik sendroma yol açtığını ileri sürüyor.


GIDA GÜVENLİĞİ DERNEĞİ: ELİMİZDE VERİ YOK
Özellikle kanser uzmanları ve cerrahlar, karşılaştıkları vakalar karşısında, “Glikoz, vücudun tüm hücrelerinde kullanılırken fruktoz sadece karaciğer için gereklidir ve bu miktar 15 gram kadardır. Fazlası, ürik asit düzeyini yükseltir, obezliğe, karaciğerde yağlanmaya ve devamında pankreas kanseri, kalp hastalıklarına, diş çürümesi, depresyon, böbrek, gut, tansiyon, migren, varis gibi hastalıklara yol açıyor. Mısır şurubunun gıda maddelerinde yoğun kullanımının önüne geçilmeli” diyerek tepkilerini dile getiriyor.
75 kadar gıda firmasının üyesi olduğu Gıda Güvenliği Derneği Başkanı Samim Saner, “Biz, uluslararası sağlık otoritelerinin verisini baz alırız. Bugüne dek NBŞ’nin zararlı olduğuna dair bir veri elimize ulaşmadı” dedi. Şekerin insan sağlığı üzerine etkisi üzerindeki sorumuzu ise, “Şişmanlatıcı etkisi biliniyor. Şişmanlığa bağlı sağlık sorunlarına da yol açıyor olabilir ancak bu bizim değil gıdacıların yanıtlayacağı bir soru. 20’si öğretim üyelerinden oluşan danışma kurulumuz var, onların da NBŞ’nin gıda güvenliği açısından sakıncalı olduğunu belirten bir beyanı olmadı” şeklinde yanıtladı.

İNSAN YAPISIYLA UYUMLU DEĞİL
Nişasta bazlı fruktozun insan sağlığına etkisini, hızla artan kanser ve özellikle pankreas kanseriyle ilişkilendiren İstanbul Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü’nden Dr. Yavuz Dizdar, “Son yıllarda yapılan araştırmalar, nişasta bazlı şekerin insan metabolizmasıyla uyumlu olmadığını ortaya koydu. Ülkemizdeki yüzde 15’lik NBŞ kotası en az yüzde 1 seviyesine indirilmeli. Mısırdan elde edilen NBŞ, genzinizde yanma tadı bırakır ve mide ekşimesine neden olur. Akışkandır ve soğukta şekerlenmeye neden olmaz. Mısır şurubu elde edilen mısırın da GDO’lu mısır olma olasılığı yüksektir” diyor.

NEDEN MISIR ŞURUBU?
Mısırdan yüksek fruktoz içerikli mısır şurubu yapımına 1970’lerde başlandı. 1980’lerde yılda 3 milyon ton olan üretim, günümüzde 20-30 milyon tonun üzerine çıktı Nişasta glikoz moleküllerinden oluşan birleşik bir şeker. Mısır şurubu, mısır nişastasının kimyasal işlemden geçirilmesiyle elde ediliyor. Nişasta parçalanarak glikoza, ardından glikoz fruktoza dönüştürülüyor. Bazı ürün paketlerinde mısır şurubuna “nişasta bazlı sıvı şeker” adı veriliyor; kısaca “NBSŞ” dendiği de oluyor. ABD’de HFCS olarak isimlendiriliyor.
Mısır şurubu, şeker pancarından elde edilen şekerden daha tatlı ama daha ucuz ve taşınması daha kolay. Bu da gıda üreticileri için daha düşük maliyet ve daha yüksek kâr anlamına geliyor. Mısır şurubunun içinde yüzde 90’lara varan fruktoz (meyve şekeri) bulunur. Şeker pancarından elde edilen sakkaroz (çay şekeri) yarı yarıya fruktoz ve glikoz içerir. Sakkaroz: 100 birim, glikoz 74 birim, fruktoz 173 birim tatlılığa sahiptir.

KARIN İÇİ YAĞLANMAYA DİKKAT EDİLMELİ
DİZDAR, NBŞ ile ilgili bilimsel araştırmaları da şöyle anlattı: “Mısır şurubunda elde edilen yüksek fruktoz içerikli şeker, iç organlarda ve karın içinde yağlanmanın en önemli nedenlerinden birisidir. Yağlanma sonucu oluşan metabolik sendromla; siroz, karaciğer kanseri, karaciğer rezeksiyonu (karaciğerin bir kısmının ameliyatla alınması) ve transplantasyonu gereken hasta sayısı da artmaktadır. ‘Steatozis’ olarak adlandırılan yağlanma, özellikle son 10 yıl içerisinde artış göstermiştir. Alkolik olmayan insanlarda da karaciğer yağlanması sık görülür oldu. Bu yağlanmayla diyabet ve kanser gelişmesi olasılığı artmakta. Taşsız safra kesesi iltihabı, akut pankreatit tablolarındaki artış yüzlerce cerrahi ve dahili tedavi girişimi ile sonuçlanıyor.”

GIDALARI TATLANDIRIYOR RAF ÖMRÜNÜ UZATIYOR
Fruktoz şurubu, yalnızca tatlandırıcı değil nemi çekme özelliği yanında gıda aktivitesini düşürmekte ve gıdaların raf ömrünü uzatmaktadır. Alkollü, gazlı, kolalı içeceklerde, tat verici olarak meyve suyu sanayiinde, tadı artırma ve fermante edilebilirlik için de çikolata şekerleme, tatlılar, bisküvi, unlu mamuller sanayiinde kullanılır. Raf ömrünü uzatma, nem dengesini koruma amacıyla da kullanılan NBŞ, süt ürünleri, ketçap, mayonez, hazır çorba gibi işlenmiş gıdalarda ve meyve sebze ürünlerinin salamurasında da kullanılıyor.

Obezite ve depresyona yol açıyor
CERRAHPAŞA Tıp Fakültesi Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkan Prof. Dr. Mehmet Aydın da, bilimsel çalışmaları şöyle anlattı: “Fazla fruktoz tüketen deney hayvanları üzerinde çalışmalar yapıldı. Fruktozun, diyabet, koroner kalp hastalığı, karaciğer yağlanması ve hipertansiyona yol açtığı görüldü. Son 30-40 yıldır çay şekeri yerine mısır şurubunun kullanılması, şişmanlığın ve şişmanlıkla ilgili hastalıkların bir salgın haline dönüşmesini kolaylaştırdı. Ayrıca obezite, hipertansiyon, diyabet, karaciğer yağlanması, depresyon ve böbrek yetersizliği olan hastalar üzerinde yapılan incelemede, kanlarındaki ürik asit oranınının yüksek olduğu belirlenmiş. Deney hayvanlarına fruktoza eşdeğer miktarda glikoz ya da laktoz (süt şekeri = Glukoz + galaktoz) verildiğinde ise bu hastalıklar görülmüyor.

GAZLI İÇECEKLER UYUŞTURUCU GİBİ
Gazlı içeceklerin en görünür zararı şişmanlık. Çünkü çok miktarda hızlı emilen şeker içeriyorlar. Bu nedenle diğer uyuşturucular gibi bağımlılık yapıyor ve haz duygusuyla birlikte vücuda zarar veriyor. Son yıllarda normal şeker yerine çok daha ucuz olan mısır şurubu (fruktoz) kullanılıyor ki şişmanlık salgınının en önemli etkeni bu tip şekerler. Mısır şurubu şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalığı, gut, karaciğer sirozu ve depresyon gibi hastalıkların ana nedeni.”

Şekersiz kola reklamı yasak ama karara uyan yok
Türkiye Şeker-İş Sendikası, Nisan 2008’de; Coca-Cola ve Pepsi firmaları tarafından piyasaya sürülen ve ‘zero sıfır şeker’ ile ‘şekersiz maksimum tat’ sloganlarıyla tanıtılan “Coca Cola Zero” ve “Pepsi Max” isimli ürün reklamlarının durdurulması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu Başkanlığı’na şikâyet başvurusunda bulundu. 12 Ağustos 2008’de karara varan Reklam Kurulu, “söz konusu ürünlerde hiç şeker bulunmadığı izleniminin yaratıldığına ve reklamların tüketicileri yanıltıcı ve aldatıcı nitelikte olduğuna” karar verdi. Kurul, reklamları veren Coca-Cola ve Pepsi-Cola şirketlerini 60 bin TL idari para cezası ile cezalandırdı ve reklamların durdurulmasına hükmetti. 31 Aralık 2008’de de sendika, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü’ne yazılı başvuru yapılarak, kararın uygulanmasını istedi. Ancak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, süresi içinde (3 Mart 2009’a kadar) herhangi bir cevap vermediği gibi kararı uygulamadı. Sendika, Ankara Nöbetçi İdare Mahkemesi’ne başvurarak, Bakanlığın bu kararının yürütmesinin durdurulması ve iptalini istedi.

Kanser hücrelerinin büyümesini hızlandırıyor
Bugüne kadar yapılan pek çok araştırma, doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine neden olduğunu gösterdi. ABD’de 88 bin 802 kadının katılımıyla gerçekleştirilen ‘Nurses Health Study’ adlı araştırmada, 18 yıllık takip süresinde 180 kişide pankreas kanseri saptandı. Bu çalışmaya göre çay şekeri (sükroz) pankreas kanseriyle ilişkili bulunmadı. Buna karşılık özellikle vücut kitle indeksi yüksek olan ve artmış ensülin direnci bulunan bireylerde, yüksek glisemik yük ve fruktozdan (mısır şurubu şekeri) zengin diyet, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel anlamlı bir biçimde artırdığı görüldü. Multiethnic Cohort adlı çalışmada ise diyetteki glisemik yük (bir yiyeceğin bir porsiyondaki gerçek karbonhidrat miktarı), eklenen şekerler ve karbohidratların pankreas kanseri oluşturma riski araştırıldı.
8 yıl izlenen 162 bin denekten 434’ünde pankreas kanseri ortaya çıktı. Analiz sonucunda nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan fruktozun pankreas kanseri ile istatistiksel anlamlı ilişkili olduğu gösterildi.

ABD KOTA KOYDU
Los Angeles Üniversitesi araştırmacıları geçtiğimiz ağustos ayında yayınladıkları çalışmalarında, fruktozun pankreas kanseri hücrelerinin çoğalmasını hızlandırdığını ortaya koymuştu. Pankreas hücre soylarında yapılan bu araştırmaya göre, fruktoz kanser hücreleri tarafından enerji kaynağı olarak kullanılabilmektedir. Araştırma ABD’de Ağustos 2010’da ciddi tartışmalara neden oldu. ABD, nişasta bazlı şeker için kendi ülkesinde yüzde 2 kota koydu.

Şükran ÖZÇAKMAK / HT GAZETE

Çocuklar ‘kanser’ yiyor

 

Avrupa'da yaşayan 10 yaşındaki bir çocuk, yiyecekler yoluyla her gün ortalama 128 kimyasal kalıntıya maruz kalıyor. Bunların bir kısmı ise kansorejen...

25 Ocak 2011 10:38

Avrupa'da yaşayan 10 yaşındaki bir çocuk, yiyecekler yoluyla her gün ortalama 128 kimyasal kalıntıya maruz kalıyor. Bu 128 kimyasal kalıntı 81 değişik ürün aracılığıyla çocuklarla tanışıyor.

Bu ürünlerden bir kısmı "kansorejen" olarak nitelendiriliyor.

Bu bilgilerin sahibi ise Fransa ve Belçika'daki araştırmalar.

Generations Futures, Health and Environment Alliance, Reseau Evvironnement Sante ve WWF Farance bu araştırmanın sahibi...

Araştırmacılar, Fransa'nın çeşitli bölgelerinden, 10 yaşındaki bir çocuğun bir gün boyunca  yediği yiyeceklerden satın aldılar. Yiyecekler organik değildi ancak, dengeli beslenen bir çocuğun yediklerini içeriyordu.

Araştırmacılar bu yiyecekleri bağımsız laboratuarlara yolladılar. Yiyeceklerde tarım ilacı kalıntısı, dioksin, ağır metaller olup olmadığını incelemelerini istediler.

Sonuçlar şaşırtıcıydı. Örneğin somon balığında bulanan 34 kimyasal maddenin bir kısmı kansorejendi.... Aynı şekilde peynirde de altı kansorejen maddeye rastlandı. Sabah kahvaltısında çocuklara yedirilen tuzsuz tereyağında ise 15 tarım ilacı kalıntısına bulundu. Tüm bunları bir çocuk gün içinde yiyordu. Tabi ki tüm bu kimyasal kalıntılar yasal sınırlar içindeydi. Dr. Laurent Chevallier, tüm bu kimyasalların biraraya geldiğinde yaratacağı etkiden endişeli... François Veillerette de araştırmacılardan biri... "Sonuçlar beklediğimizden de kötü" diyor ve ekliyor "Tüm bu kimyasallar kalıntılar tek başlarına belki sorun yaratmıyor. Ama tüm bunlar biraraya geldiğinde bir kimyasal kokteyl yaratıyorlar. Bunun da uzun dönemde bizlerin üzerinde yaratacağı etki gözardı ediliyor. Burada zararlı olan kimyasal kalıntıların miktarı değil. Bu küçük küçük dozlar, uzun süreli alındığında yaratacağı etki..."

 

www.iyilikguzellik.com özel Nihal Doğan





 

 

 

 

 



Bu haber 3,065 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,448 µs