En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
4 Mart 2024

NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?



YAŞAM TARZIMIZ MODERN ESARET

 • Eskiden özgürce yaşadığımız alanlar gökdelenler, caddeler, trafik, egzos ve çevre kirliliği ile işgal altında. Hapsedildiğimiz evler ise eşyalara boğulmuş. TV karşısında bize kalan tek özgürlük alanı koltuğumuz ise binbir kanalla algımızın yeniden düzenlendiği mini hapishanemiz. Trafik, asansör, koltuk Bermuda şeytan üçgeni gibi toplumu esir almış durumda. Bu yaşam tarzı sağlık ve hayatımızı yok ediyor.

 • Özgür yaşam tarzı adı altında köleliğin en ağır şeklini yaşıyoruz : ZİHİNSEL yani POSTMODERN KÖLELİK. 

• Bu zihinsel savaşta yenilen içilen yaşanan her şey hafıza kartımıza işleniyor, biz de güya ‘özgür seçimler’ yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Aslında yaşadığımız, tüm benliğimizi silen dış dünyanın sınırsız istekleri, özgürlük dedikleri ise kredi kartlarının limitleri.

 • Çağımızın yaygın hastalıkları ve ölümlerin başlıca nedeni hastalık üreten yaşam tarzı ile yakından ilgili. Sigaradan bu yüzyıl 1 milyar insan ölecek, milyarlarcası da hastalıktan sürünecek. Her yıl 7 milyon insan hava kirliliğinden, 3 milyon insan alkolden, 7 milyon insan da sigaradan ölüyor. Fast-food tarzı kötü beslenme sigaradan daha ölümcül. Her yıl 11 milyon kişi zararlı gıdalarla kötü beslenmeden ölüyor. Sigara, alkol, zararlı gıdalar her yıl 22 milyon insanı öldürüyor. Bu ölümlerin çoğu önlenebilir. Modern diye sunulan bu vahşi yaşam tarzı, Rus ruletinden daha tehlikeli. Rus ruletinde ölüm ihtimali % 17. Yaşam tarzı ise rus ruletinden çok daha tehlikeli. Bu yüzden tüm bilimsel kuruluşlar ilk önce ve ısrarla yaşam tarzını değiştirin diyor.

 • İçinde yaşadığımız akvaryumu bataklığa çeviren her çeşit kirlenme bedensel, ruhsal, sosyal, zihinsel hastalıkların asıl nedeni. Bu yüzden, ‘şunu yiyin, bunu yapmayın’ türünde öneriler  sağlık ve hayatımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini ne yazık ki çözemiyor. Bizler bu öneriler peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık üretmeye devam ediyor.

 • Bu yaşam tarzının mimarları, her çeşit gıdayı GDO, tarım ilaçları ve kimyasallarla bozuyor, sonra da parası olana doğal ve organik diye pazarlıyor. Temiz su ve havayı önce kirletiyor, sonra da bunları parayla satıyor. Pahalı rezidans ve siteleri, havası temiz manzarası güzel diye pazarlıyor. GDO, mısır şekeri, katkı maddeleri ile obesite, diyabet, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kanser ve bir sürü hastalığı pandemi haline getirirken tedavi numarasıyla ilaç, tıbbi teknoloji ve dev hastanelerle trilyon dolarlık dev bir sektör doğuruyor. 

 • Her yıl milyonlarca insanı öldüren milyarlarca insanı da hastalıktan süründuren sigara, alkol ve uyuşturucuyu özgürlük diye pazarlarken, amatem gibi merkezlerle ve pahalı ilaçlarla güya bağımlılığı tedavi ediyor. Hasta ederken de, tedavi ediyorum derken de trilyon dolarları cebe indirirken hayır duanızı almayı da ihmal etmiyor. Pahalı kanser ilaçlarını alan hastalar Allah razı olsun diyor. Bilmiyor ki kanser eden zararlı maddeleri satan, ilaçtan aşıya teknoloji merkezlerini finanse eden aynı akıl. Hasta olmazsanız bunları kime satacak? Ama önce hasta olmanız lazım. Hasta ederken de tedavi ederken de her türlü kolaylığı hizmetinize sunuyor. Pahalı spor salonları, diyetisyen ve uzmanlar, detoks merkezleri, binbir çeşit diyetler hizmetinizde. Kimyasallar, tarım ilaçları, aşılar ve GDO ile  kısırlaştırırken, her köşe başına açılan tüp bebek merkezleriyle cebinizi boşaltıyor.

 • Suyu havayı denizleri temiz doğayı tarım ilaçları, kimyasallar, petrol ürünleri, fabrika atıklarıyla kirletiyor. Binlerce yıldır doğada özgürce yaşayan insanları, çok katlı beton mezarlara akıllı bina ve çağdaşlık numarasıyla gömerken, yeşile boyadığı ev ve araçları temiz doğa diye pazarlıyor. Koltuk, asansör, taşıtla sedanter hayata mahkum ettiği milyonlara pahalı spor salonları, tenis kortları, yüzme havuzları, kiralık bisiklet ve araçları sağlıklı hayat diye sunuyor. Sağlıksız gecekondulara hapsettiği milyonları, milyon dolarlık gettolarda asgari ücretli köle yapıyor. Cep telefonundan hamburgere, koladan sigaraya kadar her türlü silah, ‘hayatı kolaylaştırır, bununla her şey iyi gider’ algısıyla insanları gönüllü olarak teslim alıyor. Hem de inanılmaz bir hızla.

• Caddeler, sokaklar, işyerleri ve evlerimiz kameralarla sürekli izleniyor. Kredi kartlarıyla yaptığımız tüm alışverişler, cep telefonu ve internetle beynimize giren çıkan her şey küresel iradenin bilgisi ve kontrolü altında. Dev ekranda sanki sanal bir hayat yaşıyoruz. Kendi yaptığımızı zannettiğimiz şeyler, aslında büyük gözün bilgisi ve programının bir parçası. Tüm yaşam tarzımız, her şeyimiz gözetim altında.

• Bedenimizi esir alan taşıt, asansör ve koltuktan oluşan ‘Bermuda şeytan üçgeni’ne hapsedilen tüm yaşantımız, üzerine eklenen kredi kartı, cep telefonu ve internetten oluşan ikinci bir üçgenle, sanki bir kara deliğin korkunç çekim gücü altındaymış gibi her geçen gün biraz daha eziliyor, felç oluyor. Özgürlüğün tanımı bile sessizce değiştiriliyor. Gerçek özgürlük; insanın kendi hayatını kendisinin yönetmesi ve yaşam tarzını kendisinin belirlemesi iken, kredi kartlarının limiti; özgürlük olarak sunuluyor. Artık daha çok özgürlüğün yolu, bu limitleri genişletmekten geçiyor. İnsanoğlu da, bu sahte özgürlüğün sınırlarını genişletmek için tüm enerjisini, zamanını, aklını ve her şeyini ömür boyu tüketiyor, tüketiyor, tüketiyor.    

• Alış veriş çılgınlığı ve tüketmenin dayanılmaz hafifliği sağlığımızı, hayatımızı ve dünyamızı bir hastalık gibi kemiriyor, tüketiyor. ‘Ne kadar tüketirsen o kadar özgürsün’ anlayışı, küresel üretim dağlarını eritmek için pompalanıyor. Markalar dünyasında alış veriş çılgınlığı ve satın alma gücü özgürlük olarak sunulurken, insanlar, derin iradelerinin sinsice teslim alındığının farkında değil. Hafıza kartlarımıza format atılırken, ‘kuklalar alemi’ yeni yaşam biçimi oluyor.

• İhtiyaçlara göre değil reklâmlara göre belirlenen tüketime dayalı yaşam tarzı, üretmediğimiz malları ve olmayan paraları bize harcatarak sürekli artan faizlerle geleceğimizi ipotek altına alıyor. İnsanlar bir rüya âleminde, olmayan geleceğini tüketiyor, borçlanıyor. Paranın yerini alan kredi kartları, milli egemenliği küresel mağazalar zincirlerine devrederken, yaşam tarzımız artık kuyruğa girmek için aldığımız sıra fişinden öte bir anlam taşımıyor.

 • Modern diye pazarlanan vahşi yaşam tarzı, sadece doğayı havayı suyu ve çevreyi kirletmiyor. Binlerce tv, radyo. gazete, dergi ve küresel medya ordusuyla zihinsel, sosyal ve ruhsal hayatı da zehirliyor. Sosyal medya toplumun aklını alırken, ev hapsine mahkum edilen insanlar online hayatla doğrudan küresel akla bağlanıyor. Tek tip insan modeli yaratılıyor: Aynı markaları tüketen, aynı tepkiyi veren beyinler binlerce kere tekrarlanan görüntü ve yazılımla yeniden formatlanıyor. Zihinsel savaşın zombiye çevirdiği toplumlar, küresel balinanın ağzına doğru yüzen balık sürüleri gibi. Yaşam tarzı adını verdiğimiz küresel balina yutuyor, sindiriyor ve posa halinde çıkarıyor. Şiddet, cinayet, gasp, terör ile ruh ve zihin sağlığı bozulan toplumlar sosyal atık oluyor.

• Böyle bir dünyada, biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait özgür irade ve yaşam nerede?

BİLİM NE DİYOR?

 • Dünyada ölümlerin birinci nedeni olan kalp damar akciğer hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, obesite, metabolik sendrom, kanser bu yaşam tarzıyla yakından ilişkilidir.

• Yaşam tarzını düzelterek bu insanlık düşmanlarını yenmede ne kadar başarılı olursak, kalp, tansiyon, kolesterol ve şeker ilacı kullanma ihtiyacımız o kadar azalır, bu hastalıklara yakalanma ve bunlardan ölme oranları da o ölçüde düşer. Bu yüzden yaşam tarzı değişikliği, hastalıkları önleyici kardiyoloji programlarının da temelidir.

• Amerikan Kalp Birliği’nden, Avrupa ve Türk Kardiyoloji Derneği’ne kadar tüm bilimsel kuruluşlar, şeker hastalığından yüksek tansiyona, metabolik sendromdan şişmanlık ve kolesterol yüksekliğine kadar sağlığımızı ve hayatımızı tehdit eden risk faktörlerinin tedavisinde ilk önce ve ısrarla yaşam tarzı değişikliğini şart koşuyor.

• Çünkü yaşam tarzındaki köklü değişiklik, 1 yıl içinde bile koroner damar sertliğinde önemli gerilemeye yol açar.

• Obes kişilerin vücut ağırlığının % 5-10’u arasında kilo vermesi kan basıncı, kan şekeri, kan yağları ve kanın pıhtılaşması üzerine iyi etki gösterir. Yaklaşık 4 kg’lık kilo kaybı bile riskli hastalarda şeker hastalığına gidişi önler. Fiziki aktiviteyi artırmanın hemen akla gelen önemli iki yararı, HDL kolesterol düzeyinde artma ve tüm sebeplere bağlı ölüm oranında azalmadır.

• Bütün bu yararlara rağmen, yaşam tarzını neden değiştiremediğimiz ve nasıl değiştireceği konusu, hâlâ önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Neden değiştiremiyoruz çünkü, sorunun ne olduğunun farkında bile değiliz. Yavaşça ısıtılan suda yaşayan kurbağa gibi bu küresel akvaryumda yaşayan insanlar, suyunun ısındığını fark edemiyor. Ayrıca sıradan insanların yaşam tarzını değiştirme yetkisi ve bilgisi yok. Onlar sunulan bir hayatı farkında olmadan yaşıyorlar. Son yıllarda küresel ısınmayla birlikte gözler bu yıkıcı yaşam tarzına çevrildi ve konforlu hayatın böyle sürüp gitmeyeceği anlaşıldı. Küresel yaşam tarzının mimarları, çağdaş diye pazarladıkları yaşam tarzı küresel ısınma gerçeğine toslayınca, akvaryumu kirletenler dahil herkes ‘küresel kıyamet geliyor, önlem alalım’ demeye başladı.

• Bilim dünyası ise çözümün şartını kesin olarak söylüyor: ‘Hastalık ve felaket üreten, dünyayı ve insanı bitiren yaşam tarzınızı değiştirin!’ Bu konuda hiçbir fikir ayrılığı yok. Asıl sorun şu: Alışageldiğimiz konforlu yaşam tarzından nasıl vazgeçeceğiz? Ve daha önemlisi; modern kılıfı içinde pazarlanan yaşam tarzı nasıl değişir? Bu şifreyi çözemezsek, felaket senaryoları yazmaya ve yaşamaya devam edeceğiz.

• Yaşam tarzı sadece sağlığın ilgi alanı değildir. Küreselleşme sürecinde sağlıktan ekonomiye, eğitimden eğlenceye ve iletişime kadar her alanda devam eden gizli ve açık mücadele, yaşam tarzını değiştirmek veya etkilemek üzerine odaklanmış bulunuyor. Bilgi ve paranın akışkanlığı sayesinde sınır tanımadan her yere yayılan yaşam tarzı, tsunami gibi bize ait ne varsa içine çekiyor ve kendi istediği şekle dönüştürüyor. Trilyon dolarların oluşturduğu bu görünmeyen dev dalgalara karşı koymak neredeyse imkânsız. Öte yandan sınır tanımadan her yere yayılan bu bilgi ve paranın oluşturduğu deniz olmadan yaşamak da imkânsız. Ona ihtiyacımız var. O zaman asıl mesele ve çözümü ne?

DA VİNCİ'NİN ŞİFRESİ

• Özgürlük adına özgürlüğün yok edildiği bu karanlık savaş insanları zombiye çeviriyor. İrademizi yok eden bu sinsi savaşın hedefi; zihnimizi ve bedenimizi ele geçirmek. 

• Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize yüklenen programlar mı, yoksa biz mi?

• Kendi yaşam tarzını dayatan dünyada özgür yaşamak mümkün değil mi? 

• Başkalarının kurguladığı hayatın figüranı olmaktan başka çaremiz yok mu? 

• Sağlık ve hayatımızı hiçe sayan küresel yaşam tarzına teslim mi olacağız? 

• Esir alınan kendi irademiz ve hayatımız ne olacak? 

• "Hasta eden yaşam tarzını değiştirin" diyen bilime rağmen neden değiştiremiyoruz? 

• Bilim adamları mı anlatamıyor, yoksa biz mi anlamıyoruz? Onların söylediği şeyleri yapmak neden bu kadar zor? 

• ‘Hasta eden yaşam tarzı nasıl değişir’ yani ‘nasıl sağlıklı oluruz’ sorusu içine, gerçekte ‘nasıl özgür oluruz’ şifresi gizlenmiş bulunuyor.  

• Bu açıdan bakılırsa sorun özgürlük sorunu, çözüm de bilim ve akıl oyunu.

ÖZGÜRLÜK SAVAŞI 

• İnsanlık tarihinin zihinsel esarete karşı bitmek bilmeyen bu özgürlük savaşı, bizimle dış dünya arasında sonsuz cephede devam ediyor. Bu karanlık savaşta teslimiyet kölelik, kaçmak ise imkansız. 

• Zihinlere yüklenen küresel esaretten nasıl kurtuluruz? Sağlık ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Asıl Da Vinci’nin şifresi bu. Bu şifreyi çözmeden sağlıklı ve özgür yaşamak mümkün değil.

• Bu savaş gerçekte bir özgürlük savaşı. İrademizi ele geçirmeye çalışan zihinsel esarete karşı irademizin özgürlük savaşı. 

• Bu savaş, sağlık ve hayatımızı esir alan hastalıklı yaşam tarzına karşı bedenimizin ve vicdanımızın isyanı ve masum savaş ilanı. 

• Bizi yutmaya çalışan küresel yaşam tarzına karşı direnmek ve sağlıklı yaşam alanları yaratmaktan başka çaremiz yok. Özgürlüğe atılan ilk adım bu. 

• Bu savaşın galibi, insan bedenine ve onu yöneten beynine hükmedecektir. 

• Bu savaşı; ya biz kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim edecek ve modern köleler olacağız. Yaşam tarzının beynimize ve bedenimize dolanan iplerini, ya derin irademizle keseceğiz, ya da küresel robot olacağız. Seçim bizim.

Yaşam tarzı nasıl değişir? - 2006


Bu yazı 112 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,146 µs