En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
6 Haziran 2021

ÇEVRE SAVAŞI



Yayın tarihi : 2011


https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,165/ 


• Çevre felaketiyle karşı karşıyayız. Radyasyon raporu, Türkiye’nin radyasyon tehlikesine açık bir ülke olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. Radyasyonlu çay ve çevre felaketine yol açan binlerce zehirli varilden sonra, şimdi de radyasyonlu hurdalar başımıza bela oldu. Denetlenmeden ülkemize giren radyasyonlu hurdaların tümü eritilerek iç piyasada kullanılan malzemelere dönüştürülmüş. Soframızdaki çatal-bıçak, yemeğimizi pişirdiğimiz tencere, cebimizdeki anahtar bile radyasyonlu olabilir.    


• TBMM Araştırma Komisyonu, Dilovası’ndaki kanser patlaması üzerine bölgenin boşaltılmasını öneriyor. Peki ya o fabrikalarda çalışanlar ne olacak? Çevre felaketine yol açtığı ve önlemleri milyarlarca avro tuttuğu için cennet vatanımızın en kalabalık bölgelerine kaydırılan Avrupa’nın kirli işleri ölüm saçıyor. Gökten zehir yağıyor. İzmir’in Çernobili” olarak bilinen Gaziemirde radyoaktif atıklar nedeniyle ölçülen radyasyon oranı yasal sınırın 7 bin 291 kat üzerinde. Gaziemirde olduğu gibi önce radyasyon gibi ölümcül atıkları tertemiz çevreye atıyoruz, sonra da seyrediyoruz.

Küreselleşmenin acımasız kar hırsı yüzünden tersaneler bile ölüm kusuyor. Döviz tanrısına canlarımız kurban olarak sunuluyor. Halka rağmen gizli eller her şeyi ayarlıyor. AB ülkeleri, çevreyle ilgili alınması gereken önlemler 500 milyar euro gibi çok pahalı çevre yatırımlari gerektirdiği için en kirli sanayisini cennet vatanımızın Marmara bölgesine kaydırarak kendi ülkelerini çevre felaketlerinden kurtarmış bulunuyor. Boğaz tokluğuna sağlanan istihdamla gariban ülkeleri aldatırken, çevresel hastalıkların çok pahalı tedavileriyle cebini dolduruyor. AB ülkelerinde dizel kullanımı azalırken bizde hızla artıyor. Hurda demir ve çimento üretimini, çevre bilincinden yoksun ülkelere postalıyor. Boğaz tokluğuna ölüme gittiğinin farkında bile olmayan zavallı işçilerimizi ve toplumu koruması gerekenler ise felaketin farkında değil. Cennet vatanımız küresel oyunlarla cehenneme çevriliyor. Nasıl mı?


• Sanayi atıkları ve Avrupadan Türkiyeye gönderilen milyonlarca ton çöp, en verimli topraklara, göllere ve denizlere göz göre göre boşaltılıyor. Ergeneden Dilovasına kadar çevre felaketini medya sürekli göstermesine rağmen ilgili kurumlar görevini yapmıyor. Fabrikaların arıtma tesisleri sadece denetlemeler esnasında göstermelik olarak çalıştırılıyor. Denetlemeler ise bir gün öncesinden fabrika yönetimine bildiriliyor. Ortada kesin suç olmasına rağmen yetkililer seyrediyor. Daha doğrusu çevre felaketleri yetkililerin bilgisi dahilinde oluyor. Kimse kimseyi kandırmasın, küresel oyunları bilmeden yaşadığımız çevreyi, sağlık ve hayatımızı koruyamayız. Sonuçta ne mi oluyor? Çevre kirlenmesi sonucu kanserden akciğer kalp damar hastalıklarına kadar milyarlarca doları ilaç ve güya tedavi için ödüyoruz. Yediğimiz, içtiğimiz, soluduğumuz hava kanserojen zehirler içeriyor. 


• Havadaki kadmiyum oranı, Avrupa Birliği’nin tehlike sınırı kabul ettiği rakamların tam 239 katı yüksek! TÜBİTAK, Kocaeli Üniversitesi ve Gebze İleri teknoloji Enstitüsü ölçümlerine rağmen zavallı işçilerimiz tehlikeden habersiz çalışıyor. Kanserojen maddeler ve kirletilen hava her çeşit kanser, kalp-damar ve akciğer hastalığına davetiye çıkarıyor. Ölümlerden ölüm beğenin! 


Dünyanın çöplüğü oluyoruz !  


• Derelere akıtılan zehirler, içme suyumuza karışan kanalizasyon suları, denizlere vahşice akıtılan kimyasallar, kanserojen tarım ilaçları, gıdalara bulaşan glifosat gibi zehirler,  atık sular, çöpler... Yemyeşil çevreye atılan, toprağa gömülen binlerce varil içindeki kimyasal atıklar, filtresiz bacalardan üstümüze çöken zehirli dumanlar, devasa gemilerle ülkemize sokulan milyonlarca ton radyasyonlu hurdalar... Yüce Allah’ın kusursuz yarattığı çevrede yaşamak, kul hakkı değil mi? Temiz çevreyi korumak ve kirlenmesini önlemek kimin görevi? Yazıktır, günahtır, bunun acısını yarın hep birlikte çekeceğiz, siz de hiç vicdan yok mu? Çevre kirlenmesine göz yumanlar, kulların temiz çevrede yaşama hakkının gasbedilmesi günahına ortak değil mi? Kul hakkı yemenin en acımasızı bu. Çünkü henüz doğmamış bebeklerin temiz çevrede yaşama hakkı bile elinden alınıyor. Çevre kirlenmesine göz yumup, çevre kirlendikten sonra kamu kaynaklarını ahmakca çarçur etmek ise yolsuzluğun yeni tanımı. Çevreyi kirletmeden önce korumanız daha kolay, daha ucuz ve daha mantıklı değil mi? Denizler, dereler, göller ve cennet vatanın göz göre göre kirletilmesine neden göz yumuyorsunuz?


• Dünya Sağlık Örgütü arseniği içme suyu için en tehlikeli kimyasal olarak kabul ediyor. İçme suyunda 1 mikrogram arsenik bulunması  5 binde bir kanser yapma riski taşırken, her türlü kimyasal zehir, tarım ilacı ve kanalizasyonun karıştığı Kızılırmak suyunu içmeye çalışıyoruz. Ergene, ölüm saçıyor. Kirlenmeyi önlemek yerine kirlendikten sonra arıtmak ne anlama geliyor? Hereke ve Dilovasında gökten halkın üzerine çimento, hurda demir tozu ve kimyasal zehir yağıyor. İnsanlar pencere açıp nefes alamıyor, çamaşır asamıyor. En yakın temas halinde olan liman ve fabrika işçileri ise, aç kalmamak için zehire, toza, dumana katlanıyor. Zavallı halkımız çaresiz, akciğer hastalıkları ve kanserden kırılıyor.  Ekzosdan, silikat ve kimyasallara ciğerlerimizde, damarlarımızda dolaşan nanopartiküller gözle görülmeyen zehir, bilen var mı?  Bu felaketi önlemek çok mu zor? Birazcık vicdan ve Allah korkusu yok mu? 


• Hollanda kökenli Royal Vopak firması Yalova Taşköprü'de dünyanın en büyük tehlikeli kimyasal atık depolama tesisini kuruyor! YALOVA'yı "gelişmiş ülkelerin istemediği zehirli, patlayıcı kimyasal atıklarının deposu" haline getiriyor! Rakamlar korkunç; yaklaşık 30 dönüm üzerine 150'den fazla depolama tankı yapılacak ve bu tanklara denizden ulaşım için 1000 metreye yakın "iskele" kurulacak! Hollanda'dan, Fransa'dan, Kanada'dan ve daha birçok "değerli vatandaşı" olan ülkenin kendi sınırları içinde istemediği "PİSLİKLER" gemilere yüklenecek ve TÜRKİYE'deki ÇÖPLÜĞE gönderilecek! Sorun sadece Yalova ile de sınırlı değil! Burada depolanacak ve bizim asla "kontrol etmeyeceğimiz" atıklar "altından geçen aktif fayın" kırılması veya başka bir sebeple "patlarsa" Marmara Bölgesi YOK OLACAK! Kendi elimizle İstanbul'un yani KÜRESEL GÜÇ BÜYÜK DEVLET TÜRKİYE'nin KALBİNİN dibine BOMBA inşa ettirmiş olacağız! (4)


• Avrupa’dan cennet vatanımıza kaydırılan küresel ortaklı çimento fabrikaları ve diğer çevre canavarları oksijenin önemli bölümünü tüketir çevreyi kirletirken, bizim insanımızın sağlık ve hayatını tehlikeye atıyor. Bizim oksijenimiz tükenecek, bizim çevremiz kirlenecek ve bu sağlıksız çevrede bizim insanımız hasta olacak, kimin umurunda? Uygarlık bu mu? Nerede insan hakları? Nerede sendikalar, sivil toplum örgütleri? Batı ülkeleri çevre felaketine yol açan çöp dağlarını ihraç etmek dahil, çimento, hurda demir, zehirli kimyasallar ve sömürge madenciliği gibi kirli işleri sömürge ülkelere havale ederek kendi çevrelerini temiz tutacak, olan gariban ülkelere olacak. Onların çevresi kirlenecek, onların enerjisi tükenecek,  Onlar hasta olacak. Batı ise çimento ve demiri gerekirse ithal edecek. Bugün Somali’de olanlar yarın bizim başımıza gelebilir. Afrika’yı yüzlerce yıldır acımasız şekilde sömüren ve kirleten batılı şirketler, iş sahası açma bahanesiyle zavallı insanları açlığa ve ölüme mahkum etti. Somali sahillerine attıkları nükleer atık dolu variller ise Peygamber emaneti Somali halkının son yiyeceği olan balıkları yok etti. Şimdi birkaç milyon dolar yardımla Batı, vicdanını rahatlatmaya çalışıyor. Sömürge madenciliğinden halka kalan : çevre faciası  kanser, hastalık ve ölümlerdir. Çıkarılan madenlerde halkın avcuna sıkıştırılan para resmiyette %1, gerçekte ise binde 1 bile değil. Bu para yol açtığı hastalıkların ilaç parası bile değil. Cennet çevre kirlenecek, çevre halkı hasta olacak, milyar dolarlar ise küresel finansa gidecek. Sömürge ülkelerde etkili ve yetkililerin eline sıkıştırılan rüşvetler her türlü tecavüzü yapmak için yeterlidir. Afrikaya tecavüz eden batı sadece çevre katliamı yapmadı. Sömürü sonucu toplumu sadece açlığa mahkum etmedi. HİVden frengiye hasta ettiği milyonları kaderiyle başbaşa bırakıp gitti. Sömürge madenciliği tertemiz çevreye ve halkına tecavüz ettikten sonra bırakıp gitmek demektir.

 

• Bu akıl oyununda kurallar çok acımasız. Doğadaki oksijeni tüketen kirli sanayi ile çimento ve hurda demir eriten  fabrikaları, bu akıl oyununu idrakten yoksun ülkelere kaydırmanız yeterli. Şimdi artık Rusya bile bizdeki çimento fabrikalarını satın alıyor. Hem çevre kirlenmesinden kurtulacak hem de oksijeni azalmayacak. Türklerin nasıl olsa oksijene ihtiyacı yok. İhtiyacı olan varsa yeni moda oksijen barlarına gidebilir.


• Bu çevre canavarlarının enerji ihtiyacını karşılamak için tezgahlanan milyarlarca dolarlık ithal enerji ve santralleri ise ballı börek. Hem kirli sanayiden hem de çevre felaketinden kurtulurken milyarlarca doları da cebe indirmiş oluyorlar. Akıl oyunu böyle oynanıyor. Biz ise çimento ve demir ihraç ediyoruz diye seviniyoruz. Aldığımız parayı ilaca ve hastalığa harcarken, rüzgarla yayılan kirli hava ve çevrenin yol açtığı hastalıklarla sürünüyoruz. Bunları ihraç etmeyi Avrupa Birliği bilmiyor mu? Kirlilik ve zararlar bizim ülkemizde kalacak, Avrupalı’da bizden ithal edip tertemiz kullanacak. Bizler boğaz tokluğuna asgari ücretle iş bulduk diye sevinirken, ilaçtan teknolojiye milyarlarca dolar kimin cebine akacak? İnsan haklarını bu durumda kim ihlal etmiş oluyor?


  • Bizim çevremiz kirlenecek, bizim oksijenimiz ve kıt enerjimiz tükenecek, Onlar da bize nükleer enerji, rüzgar  ve güneş enerjisi teknolojisi satarak 10-15 milyar doları cebe indirecekler.  Çağdaş uygarlığın kriteri olan Yüksek teknoloji merkezlerini İsrail gibi, İran gibi kendimizin kurmasına neden izin vermiyorlar?


 • Bizim aydınlarımız ise Kyoto anlaşmasını imzalamıyor diye kendi ülkesini şikayet etmeyi çözüm zannetti. Türkiye gibi ülkeler suçlanırken, Avrupa’dan cennet vatanımıza kaydırılan küresel ortaklı çevre canavarlarının arkasındaki küresel şirketler niçin gizleniyor? Bu  durumda dünyayı biz mi kirletmiş oluyoruz? Bunlara diş geçiremeyen bize saldırıyor. Bu yarı cahiller yüzünden ülkemiz günah keçisi oluyor. Neyse ki ABD eski başkan yardımcısı Al Gore açık yürekle gerçeği söyledi: Hastalıklı yaşam tarzının temeli olan tek dişi kalmış canavarı sorgulamak zorundayız.


• Sorunu yaratanlar çözümü de dayatıyor. Çözümün öncülüğünü de yine onlar yapıyor. Kirlettikleri dünyada pislik kendilerine bulaşınca hemen harekete geçtiler. Sabahtan akşama konser vermekle, şarkı söylemekle, şaklabanlık yapmakla  küresel ısınma azalmıyor. Tercüme aydınlarımız ise onlardan gelen her mesajı en ince ayrıntısına kadar beynimize kazımakla meşgul. Şimdi de diş fırçalarken akıttığımız suya, aydınlanmak için kullandığımız lambaya göz diktiler. Dünyayı asıl kirleten ve kaynaklarını tüketen kim? Binlerce yılda yetişen  Brezilya’nın balta girmemiş ormanlarını, dev ağaçlarını acımadan buldozerlerle talan eden ve küreselleşme masalıyla dünyanın öbür ucuna satan anlayış, bu ağaçların küresel ısınmanın sigortası olduğunu bilmiyor mu?


• Bu vahşi yaşam tarzı yüzünden dünyamız hızla kirleniyor ve hayatımızın en temel ihtiyacı olan oksijen azalırken karbondioksit hızla artıyor. Bundan 200 yıl önceye göre  havadaki oksijen miktarı, günümüzde yarıya düşmüş bulunuyor. Kirli sanayisini sermaye girişini teşvik masalıyla bu oyunu idrak edemeyen ülkelere kaydıran Avrupalı temiz havayı ciğerlerine çekerken, halkımız hastane kuyruklarında ömür tüketiyor, leblebi gibi ithal kalp ve akciğer ilaçları yutuyor. Çimento satışıyla övünürken, asıl sattığımız sağlık ve hayatımız!  İdrak eden var mı? Avrupa birliğinin çevre politikası temeli olan ‘kirleten öder’ prensibi neden uygulanmıyor? Kendi çöpümüz yetmiyormuş gibi, çöp ithaliyle milyonlarca ton çöp üç kuruş para uğruna  ithal ediliyor ve cennet vatanımız bu çöplerle kirletiliyor, hem de yetkililerin destek ve himayesiyle. Sonra da aptal aydınımız, ülkemizi çöplüğe çeviren vahşi batının kurduğu Greenpeace benzeri kökü dışarda küresel yapıların peşinde temiz çevre diye koşuyor, imza topluyor. Onlar bu çöp dağlarını sana niye kakalıyor?


• Marmara gibi 30 milyon insanın yaşadığı insandan yoğun bir bölgeye Avrupa’nın en kirli sanayisini kaydırmak nasıl bir anlayış, bilen var mı? Dünyanın kirli sanayisinin yol geçen hanı oluyoruz. Milyonlarca ton sanayi atığını doğaya zararsız hale getirecek yeterli tesis olmadan bu felakete nasıl izin veriliyor ve neden göz yumuluyor? Zehirli atıkları gizlice gömmek, sonra medya  ve yetkililer nezaretinde topraktan çıkarmak ve analiz etmek, sonra tekrar halka göstere göstere gömmek ne anlama geliyor? Daha mı ucuza geliyor? Aynı felaketi yaşamsal su kaynaklarımız olan dereler, nehirler ve göllere boşaltılan zehirli atıkları tekrar temizleme işleminde de yaşıyoruz. Toplumsal refleksimiz aynı: Cennet vatanımız kirletilirken seyretmek, insanlar ve balıklar zehirlendikten sonra söylenmek.  


Canlarımız para hırsının kurbanı 


• Bilim dünyamız ve yetkililerimiz sonuçlarla bizi ve kendilerini meşgul etmek yerine, biraz da içimizi karartan bu sonuçlara  yol açan sebeplere kafa yorsalar daha mantıklı olmaz mı? Yoksa güçleri mi yetmiyor? Zehirli atıkların çoğunu zararsız hale getirecek tesis olmadığına göre biz bu filmi çaresiz seyir mi edeceğiz? Siyanürden zehirli varillere kötü kaderimiz devam mı edecek? Sadece havamız, toprağımız değil suyumuz da kirleniyor. Temiz çevremiz kirlendikten sonra temizleyecek paramız, göç edecek yerimiz yok. Bu çevre canavarlarını baştan engellemek veya insansız bölgelere kaydırmak mümkün değil mi? Ulusal beyin’in aldatıldığı ülkelerde, küresel beyin halka rağmen her şeyi planlıyor. Yani canlarımız para hırsının kurbanı. Batının altın tepside sunduğu zehirli tekliflere sazan gibi atlamamak için Türkiyeyi felakete sürükleyen küresel oyunları siyaset, medya, bürokrasi ve yönetimlere ders olarak okutmalıyız. Yoksa bunlarla başedemeyiz.


• Bu akıl oyununda işimiz zor. İşsizliğin çaresi sağlık ve hayatımız karşılığında boğaz tokluğuna çalışılan kirli iş alanları olmamalı. Alınan ücretler hastalık ve ilaç masraflarını bile karşılamıyor. Böyle iş olmaz olsun. Kişi başına düşen milli gelir yüzbin dolar olsa ne yazar? Altından çanağın olsa içine hergün kan kustuktan sonra neye yarar. Yazık değil mi bu millete? Neredeyse  sağlam insan kalmadı. Ciğerimize çektiğimiz hava, yediğimiz içtiğimiz her şey sağlığa zararlı partikül ve kimyasal zehir içeriyor. Bilimsel raporları okuyan yok mu? Cennet vatanımızı hastalık üreten bataklığa çevirenlere karşı bizi kim koruyacak? Nerede bilim adamları ve aydınlar? Önce hasta eden ve sonra da tedavi için süründüren kötü kaderimiz ne zaman değişecek?   


• Ülkemizde öksürük ve nefes darlığı olan astım hastası sayısı 4 milyon. Nefes darlığından ızdırap çeken akciğer hastası (KOAH) sayısı ise 3 milyonu buluyor.  En büyük etken olan sigara içimi ve hava kirliliği ise devam ediyor. Hava kirliliğine bağlı kanser riskinin %70’ inden tek başına dizel egzozu sorumlu. Dizel egzozu kalp ve damar sistemi için de zararlı. Kanserden başka astım krizlerine de yol açıyor. Minibüs, kamyon ve çocuklarımızı okula taşıyan dizel araçlardan sağladığımız tasarruf, sağlık ve ilaç masraflarını karşılamıyor.  


• Gelişmiş ülkeler biyodizele geçerken,  bizler biyodizel bile olmayacak yanmış yağları sulu yemeklere veya denize döküyoruz. Yanmış yağların tekrar tekrar kullanılması yüzünden ileri derecede kanserojen ve sağlığa zararlı maddelere maruz kalan mide ve damarlarımız ise her çeşit hastalığa açık. Mazot bile olmayacak yağları afiyetle yiyoruz. Hamburger zincirleri sağlık ve hayatımıza dolanıyor. Atık borularını bile tabaka tabaka tıkayan bu yağlar damarlarımızı mahvediyor. Bu atık yağlar denize ulaştığında ise bir litresi bir milyon litre suyu zehirliyor. Denizlerimiz kirleniyor. Deniz anaları yüzünden denize giremiyeceğiz.  


Bu felaket kalıcı ve yok edici


• Çin’de çevre kirlenmesine bağlı ölümler birinci sıraya yükseldi bilen var mı? (5). Yarın çevre kirlenmesine bağlı ölümlerde dünya şampiyonu olursak şaşırmayın. Çevre sağlığını düşünmeden yapılan yatırımlar, ölüme ve felakete yatırımdır. Altından çanağın olsa hergün içine kan kustuktan sonra neye yarar? Kanser ve çevre hastalıklarının maliyetini bilen var mı? Boğaz tokluğuna kanser olmanın mantığı ne? Hele bu tip yatırımların İzmit körfezi gibi cennet vatanın yerleşim yerlerine yapılmasına ne demeli? Başka yer kalmadı mı?  


• Marmara’ya kaydırılan bilinçsiz yatırımlar yüzünden sözde uygar (!) dünyanın çöplüğü oluyoruz. Çevre felaketi sağlık savaşına dönüşüyor. Bir toplumu yok etmenin yeni yöntemi bu olsa gerek: Çevre savaşı! Bize dayatılan kirlenmiş çevre ve yaşam tarzı hastalık saçıyor. Çevre kirlenmesi, korunmasız zavallı halkımız da her çeşit kanser, hastalık ve ölümlere yol açarken, bu felakete göz yumanlara, yetkisini zehirden, radyasyondan, kanserden yana kullananlara çeşitli ulufeler olarak geri dönüyor.


• Önce, kirletilen akvaryumda yaşamaya ve hasta olmaya zorlanan ve sonra da tedavi olmak için çırpınan zavallı bir toplumun kısa hayat hikayesi budur...


• Modern kelimesi ardına gizlenen vahşi ve yok edici bir yaşam tarzı ile karşı karşıyayız. Sadece sağlık ve hayatımızı değil, tüm yaşam alanlarımızı, dünyamızı felakete sürüklüyor. Savaşlar geçici bir yıkıma yol açarken bu yıkım ilerleyici ve yok edici. Biz ise bunu idrak edecek bilimsel öngörüyü bile yitirdik. Bu küresel felakete acilen dur demeliyiz.


KÜRESEL ISINMA YAŞAM TARZININ SONUCU 


Küresel ısınmanın mimarları, tarım ve hayvancılığı yok ederek açlık, kıtlık ve gıda krizi çıkarmak istiyor. Küresel ısınma bahanesiyle gariban hayvanlar, mera ve otlaklar yok ediliyor, yem fiyatları artırılıyor. Halbuki küresel ısınma hayvanların değil, iki ayaklı küresel şeytanın hasta eden yaşam tarzının eseri. Tarımdaki karbon ineklerin değil traktörlerin mazotu. Küresel yaşam tarzının enerji kaynağı termik santraller, petrol, doğalgaz. Sınırsız tüketim, üretim ve ticaretin sorumlusu ise Çin, ABD ve AB küresel şirketleri. Dünyayı kirleten ve yaşanmaz hale getirenler utanmadan kurtarıcı rolüne soyunuyor.


Hayvancılığı yok etmenin asıl  nedeni, proteinsiz bıraktıkları insanı suni ete mahkum ederek küresel oyunlardan habersiz beyinsiz zombiye çevirmek ve Hindistan'da olduğu gibi kolayca sömürmek. Kendileri yılda 140 kg et yerken, bize eti ve hayvancılığı yasaklıyor. Finanse ettiği sözde bilim ve aydın dünyasına et süt peynir zararlı dedirtiyor.


Sürekli karbon üreten milyonlarca uçak, devasa gemiler, taşıtlar küresel aklın ürünü. Küresel ısınmaya yol açan özel yat ve jetlerinden vazgeçmek, kirleten üretimi azaltmak, Brezilya yağmur ormanlarını talandan vazgeçmek, petrol ve doğalgaz yağmasını terketmek, enerji canavarı kripto paralardan vazgeçmek bunların zoruna gidiyor.


KÜRESEL PLAN DEVREDE : 


ABD, küresel ısınma için 10 yıl içinde 100 trilyon $ harcayacağını ilan etti. Yani dünya yeni bir dönem giriyor : Küresel ısınma ile mücadele adı altında yaşam tarzı tamamen değişecek. Mesela hayvancılık yok edilecek : yani et süt peynir yoğurt gibi hayvansal besinleri unutacaksınız. Hayvancılık nasıl biter? Nasıl mı? Bilim dünyası etin ne denli zararlı olduğunu beyninize kazır. Yem fiyatları kasten artırılır. Mera ve otlaklar madencilik bahanesiyle yok edilir. Yangınlar ile de her şey yok edilir. Sonuçta gıda üretimi krize girer, açlık ve kıtlık yüzünden isyanlar çıkarılır. İklim felaketleri nedeniyle göç artar. Pandemi yüzünden ekonomi ve sağlık sistemi çöker. Milyonlarca insan ölür, açlık susuzluk ve hastalıktan kırılır. Zombiler dönemi başlar. Bunun üzerine BM küresel devlet gibi yönetimi devralır. Bundan sonra ulusal devletler etkisini kaybeder ve dünya yeni düzene geçer. Bunlar masal değil. Adamlar pervasızca bunların olacağını Economist ve Time gibi yayın organlarında açıklıyor zaten. 


Müsilaj, pandemi, yangınlar, ekonomik kriz, açlık, kıtlık, susuzluk, savaşlar, terör... bu döneme geçişi hızlandırmak için. Herkes küresel ısınma için küresel gücün canla başla çalıştığını zannedecek ama gerçek tamamen tersi : Milyonlarca uçak, özel jetler ve yatlar, ışıl ışıl şehirler, petrol ve doğalgaz savaşları devam edecek. Kimse niye bunları yapıyorsunuz diyememiyecek. Kimse daha sıcak ve kuru bölgelerde yangınlar neden olmuyor da, turizm bölgelerinde oluyor düşünemeyecek. Katrilyonlarca dolarlık dijital devrim ve küresel ısınma ekonomisine geçmek için yangınlar, müsilaj, salgın hastalıklar, çevre felaketleri artacak, kitlesel kısırlık ve artan ölümler nedeniyle dünya nüfus artış hızı frenlenecek, sonra da aşağıya çekilecek. Hedef ; hastalık üreten çevrede hastalıklar içinde debelenen zombi toplum. 


Küresel felaketi önlemenin yolu, bu felaketin asıl nedeni olan küresel yaşam tarzından vazgeçmek. Milyonlarca uçaktan, milyarlarca otoya, ışıl ışıl şehirlerden çevre kirliliğine tüketici küresel yaşam tarzından vazgeçmek tek akılcı çözüm ama o zaman uçaklar, otolar, ışıl ışıl şehirler ve tüketici yaşam tarzı ne olacak? Küresel yaşam tarzından vazgeçmek mümkün olmadığına göre, küresel akıl için geriye tek çözüm kalıyor : Dünya nüfusunu 1 milyarın altına çekmek. Hayvan nüfusunun yok edilmesi zaten uygulamaya konmuş durumda. GDO ve toplu aşılama yoluyla küresel çapta kısırlık nüfus artışını uzun vadede azaltır. En etkili ve acil çözüm, nüfusun çoğunu yok edecek pandemiler. DSÖ ve bilim dünyasına yön veren küresel elitler sistemli ve planlı olarak yönetimleri ve dünyayı bu fikre alıştırıyor. Asıl büyük sıfırlama bu. Dünya yeniden başlayacak ama yaşayan elitler için küresel yaşam tarzı, aynen devam edecek.


Dünya ve Türkiye, hastalıklardan yangınlara kuyruğu peşinde koşan kedi gibi bela ve felaketlerle zaman harcarken, küresel aklın hasta insan, zombi toplum ve dijital devrim planı tıkır tıkır işliyor. Zombiye çevrilen zihinlerin bu plana karşı çıkma şansı şimdilik yok. Çünkü başına gelecek belalardan haberleri yok. Bilmek zaten yeterli değil. Küresel oyunlar konusunda her türlü bilgi ve donanıma sahip bilim insanlarından oluşan Tıbbi istihbarat örgütü belki çözüm olabilir. Tabii binbir sorunla uğraşmaktan yorulan ve bu yüzden büyük resmi göremeyen yönetimlerin ve karar vericilerin öncelikle bu felaketi idrak etmesi gerekir.


https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,165/


Kaynaklar:


1.  Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006


2.  Soframızda radyasyonlu çatal var. Hürriyet 14 nisan 2006 S:24


3.  Dilovası boşaltılıyor. Hürriyet, 2 temmuz 2006, s:16


4.  www.haberturk.com/.../654844-turkiye-buna-evet-demis-olamaz 44


5.  http://www.skyturk.net/haber/cin-cevre-kirliligine-bagli-olumlerde-ilk-sirada-yeryuzu-12291.html 


6. Hastane kanalizasyonunu nehre bağlamışlar


https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/hastane-kanalizasyonunu-nehre-baglamislar-6513474/


……………………………………………………………………………………………..


 İLGİLİ HABERLER


 https://www.greenpeace.org/turkey/basin-bultenleri/turkiyede-plastik-atik-ithalati-son-15-yilda-173-kat-artti/


Türkiye buna 'EVET' demiş olamaz!  www.haberturk.com/.../654844


ÜLKEMİZ çok ciddi bir tehlike altında! Birileri "nasıl" yapıyorlar bilmiyorum "YAPMIŞLAR" ve Yalova'ya "Dünyanın en büyük kimyasal atık deposunu" kurmak için belirli bir noktaya gelmişler...

Sevgili dostlar, durum ve gelinen nokta Türkiye adına ÇOK AMA ÇOK VAHİM! Türkiye bakıyor ve Hollanda kökenli Royal Vopak firması Yalova Taşköprü'de dünyanın en büyük tehlikeli kimyasal atık depolama tesisini kuruyor! Daha açık yazayım: YALOVA'yı "gelişmiş ülkelerin istemediği zehirli, patlayıcı kimyasal atıklarının deposu" haline getiriyor! Rakamlar korkunç; yaklaşık 30 dönüm üzerine 150'den fazla depolama tankı yapılacak ve bu tanklara denizden ulaşım için 1000 metreye yakın "iskele" kurulacak! Hollanda'dan, Fransa'dan, Kanada'dan ve daha birçok "değerli vatandaşı" olan ülkenin kendi sınırları içinde istemediği "PİSLİKLER" gemilere yüklenecek ve TÜRKİYE'deki ÇÖPLÜĞE gönderilecek!

Sorun sadece Yalova ile de sınırlı değil! Burada depolanacak ve bizim asla "kontrol etmeyeceğimiz" atıklar "altından geçen aktif fayın" kırılması veya başka bir sebeple "patlarsa" Marmara Bölgesi YOK OLACAK! Daha açık yazayım: Kendi elimizle İstanbul'un yani KÜRESEL GÜÇ BÜYÜK DEVLET TÜRKİYE'nin KALBİNİN dibine BOMBA inşa ettirmiş olacağız!

Sonuç: Bu tesisi yapanlar amaçlarına ulaşmak için her türlü yolu deniyorlar! Hem pisliklerini depolayacaksın, hem de Türkiye'nin KALBİNE bombayı yerleştireceksin!

Son söz: Türkiye buna İZİN vermiş olamaz! Bu işi takip edenler "bizi hükümet destekliyor, olur aldık" diyorlar ki; BEN BUNA ASLA AMA ASLA inanmak istemiyorum ve inanmıyorum! Bu hükümet küresel-emperyal güçlere karşı büyük bir savaş verdi ve IMF'yi Türkiye'den kovma başarısını gösterdi. Böyle bir gerçeklik içinde "Hollanda Kraliçesi'nin İsrail kökenli ortakları" ile Türk halkını zehirlemesine asla ama asla izin ve onay vermeyecektir! DURDURUN BU TESİSİ! Türkiye'yi sevenlere DUYURULUR!

Not: Başta Yalovalı kardeşlerim olmak üzere bölgede hatta İstanbul'da yaşayan herkese sesleniyorum: Çocuklarınızın sağlığını ve can güvenliğini düşünüyorsanız; VATANDAŞLIK haklarınızı kullanın ve mutlaka "BU BOMBAYA" engel olun!


www.haberturk.com/.../654844 


………………………………………………………………………………………………………


ÇİNDE, ÇEVRE KİRLİLİĞİNE BAĞLI ÖLÜMLER İLK SIRADA


Dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi Çin’de, hızlı ekonomik büyümenin çevreye ve insan sağlığına etkisi devam ediyor


PEKİN (CİHAN)- Dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi Çin’de, hızlı ekonomik büyümenin çevreye ve insan sağlığına etkisi devam ediyor. Çin’de hava kirliliğine bağlı bir yılda ölenlerin sayısı 650 bin kişi. Bu rakamla Çin dünyada hava kirliliğine bağlı ölüm sayısında birinci sırada yer alıyor.


Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünyada hava kirliliğine bağlı ölüm sayısında Çin birinci sırada yer alıyor. Dünyanın en kalabalık olan ülkesinde fabrikalardan ve kalabalık otoyollardan yayılan hava kirliliği, sorunun sadece bir parçası olarak gösteriliyor. Çin’de yaşanan çevre kirliliği sonucu kardiyovasküler rahatsızlıklar ve solunum hastalıklarından dolayı yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği bildirildi.


Yayınlanan verilere göre ayrıca, dünyada hava kirliliğine bağlı ölüm sayısında Çin'i 527 bin 700 kişi ile Hindistan ve 99 bin 400 kişi ile Pakistan takip ediyor. Türkiye'de ise yılda 21 bin 300 kişi hava kirliliğinden yaşamını yitiriyor. Türkiye hava kirliliği ölümlerinde dünyada 14. sırada yer alıyor.


Hong Kong Üniversitesi Kamu Sağlığı Bölümü'nden Profesör CM Wong, "Asya'daki hava kirliliğinin boyutu ekonomik büyüme nedeniyle dünyanın diğer ülkelerinkinden daha ciddi . Hava kirliliğinin büyük bölümü de Asya kaynaklı." şeklinde konuştu.


Uzmanlar, bir taşıtın insanın günlük gereksinimi olan 15 metreküp havayı 10 dakikada kirlettiğini belirtiyor. İnsanlardaki kanserin yüzde 2-5’i endüstriyel etkilenmeye bağlı olduğu ifade edilirken, hava kirliliği en fazla akciğer kanserine neden oluyor.


01 Ağustos 2011


…………………………………………………………………………………………………………………

Bu yazı 1,254 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,234 µs