En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
23 Nisan 2019

SAĞLIK VE ÖZGÜRLÜĞÜN GASPI



Savaşlar bitmez, şekil değiştirir : Zihinsel, ekonomik, dijital, teknolojik, siyasi, kültürel, psikolojik ve hastalık savaşı. Savaşların amacı sadece kaynakları ele geçirmek değildir. Esas hedef, savaş sonrası sömürüyü sürekli hale getiren yaşam tarzını dayatmaktır. Savaşlar bu nedenle barış döneminde dayatılan yaşam tarzıyla sessiz sedasız devam eder. Yenilen ülkeler ve milletler, savaş sonrası dayatılan yaşam tarzını ve sosyo-kültürel değişimi güzellikle veya zoraki olarak yaşarlar. Dayatılan yaşam tarzı, geleneksel yaşam tarzını yozlaştırır ve milleti tanınmaz hale getirir. Biz de galip geldiğimiz halde, dikte edilen batının tüketici ve yozlaşmış yaşam tarzını yaşıyoruz. Hem de çağdaş uygarlık söylemine yedirilmiş bir halde. Bunun adı gönüllü köleliktir. 

II. Dünya savaşından sonra kurulan düzen çökmeye başlayınca, yeni savaş yöntemleriyle yeni dünya düzeni kuruluyor. Biyolojik, dijital, zihinsel, iklim, ekonomik, hastalık savaşı devam ediyor. Hedef postmodern sömürüye elverişli zombi toplum. Pandemi, haarp ve iklim silahları, kripto paralar, metaverse, uzaydan dijital takip, yapay zeka, mRNA teknolojisi yeni savaşın kullandığı silah ve yöntemler.

Savaşların amacı nedir? Kaynakları ele geçirmek ve bunu sürdürecek yaşam tarzını dayatmak. Kaynaklar çok çeşitli : Başta insan olmak üzere doğal, ekonomik, yeraltı, yerüstü, zihinsel, sosyal, kültürel aklınıza ne gelirse… İster kanlı, ister kansız yöntemler kullanılsın amaç millet ve ülkelere boyun eğdirmek: 'Yaşam tarzını değiştir, benim istediğim gibi ol'  Eski çağlarda insanların yaşam tarzı savaşla değişirdi. Bu amaçla uzun ve kanlı savaşlar yapılır, işgal edilen yerlerde sömürge düzenini zorla sürdürecek yeni yaşam tarzı zorla dikte edilirdi. Buna rağmen insanlar bir süre sonra baskı ve zulme karşı mücadele ederek kendi özüne dönerlerdi. Savaşların büyük kayıplara yol açtığı tarihsel bir gerçek. ABD'nin Irak'taki kaybı trilyonlarca dolar, imajı ise bozuldu.

Şimdi artık postmodern sömürüyle bir tek kurşun atmadan, kanlı savaşların risklerine girmeden ülkeler ve dünya kolayca kontrol ediliyor. Postmodern sömürü, kendi gönlüyle sömürüye koşan ve sömürüden zevk alan bir dünya yaratıyor. İnsanların yaşam tarzını şekillendiren bu savaş hiçbir sınır tanımadan sessiz ve derinden devam ediyor.  Üstelik savaş bile ilan etmeden hayatı kolaylaştırma, barış, insanlık, demokrasi, uygarlık, modern yaşam maskesi altında, toplumlar gönüllü kölelere dönüşüyor. Eski görüşler, eski inanışlar değişirken modern yaşam tarzı yeni gözlüğümüz oluyor. Artık dünyayı bu gözlüğün gösterdiği şekilde algılıyoruz. Toplumlar, empoze edildiği şekilde düşünüyor ve yaşamaya başlıyor. Yaşam tarzı işte böyle değişiyor. Güle oynaya yapılan bu sinsi ve karanlık savaşın hedefi; bilinçaltı kurgulama ile özgürlüklerin sessizce yok edildiği  bağımlı bir dünya. Yani, küresel iplerle yönetilen kuklalar alemi. Kanlı savaşlarla bu hedefe ulaşmak mümkün mü? Klasik savaşlar direnme refleksine yol açtığı için özgürlük kaçınılmaz. 

HASTALIK SAVAŞI

II. Dünya savaşı sonunda kurulan bu küresel sömürü düzeni, sömürüyü ebedileştirmek amacıyla hastalık üreten küresel yaşam tarzını dayatan yöntemlerle desteklendi. Son 50 yıldır sömürüyü kolaylaştıran yeni savaş yöntemleri eklendi. Medyanın kullanıldığı zihinsel savaş yöntemi çok başarılı. Reklamlarla hastalık üreten yaşam tarzını beyinlere yüklemek, beslenme alışkanlıklarıyla toplumları hasta etmek artık çok kolay. İki cihan harbinin doğurduğu açlık ve kıtlıktan sonra insanları sağlıksız gıdalarla şişmanlatmak ve hasta etmek zor olmadı. Diyabet, hipertansiyon, kalp ve damar hastalıkları, kanser ve bir sürü hastalık salgını, işte bu hastalık savaşının doğal sonucu. Chicago Üniversitesi, yüzbin reklamı inceledi: Reklamı yapılan gıdaların % 98'i yağ, tuz ve şeker yükü, % 90'ı ise besin değeri düşük bulundu. Bu yüzden ABD'de çocuk obezite oranı 1978-2004 yılları arasında 3 kat arttı.

Çevre kirliliği, gıda üzerine oynanan oyunlar, fastfood, kola, içki, sigara, katkı maddeleri, hormonlar, kimyasal zehirler, tarım ilaçları, GDO ve daha niceleri hastalık patlamasına ve petrolden bile zengin yeni bir sektörün doğmasına yol açtı : Sağlık sektörü günümüzde uğruna kanlı savaşların yapıldığı petrol sektörünün bile önüne geçmiş bulunuyor. Hastalık patlaması başka bir işe daha yarıyor. Hastalıklı toplumlar üretemiyor ve ilaçtan aşıya, Emardan Tomografiye başkalarına muhtaç sömürge oluyor. Teşhis ve tedavi etme numarasıyla ülkelerin kaynakları emme-basma tulumbayla soyulurken ülkeler yavaşca modern sömürgelere dönüşüyor.

Ülkelerin kaynakları ilaç, pahalı teknoloji ve tüketime harcanıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, küresel teknolojik sömürüden kaynaklanıyor. Gelişmekte olan ülkeler masalıyla bizim gibi ülkeler uyutuluyor, tatlı bir pazara dönüşüyor. Hem de aydın ve bilim dünyasını kullanarak. Onlarda bir şekilde payını alıyor. En hayati aşıları ve Penisilini bile şimdilik üretmekten aciz durumdayız. 2 yıl önce penadur yoktu ithal bile edemedik. Ama EMAR çekiminde dünya şampiyonuyuz.

ABD'de her yıl 300.000 kişi şişmanlık nedeniyle ameliyat olurken, bilim dünyamız ameliyatlar bizde niye az yapılıyor diye üzülüyor. Binbir çeşit diyetler, zayıflama ilaçları ve merkezleri, bitkisel numaralar, uzmanlar… Modern tıbbı ne kadar güzel özetliyor. Şişmanları öğütüp paraya çevirirken GDO'lu mısır şekeri, fastfood, kolalı içecekler ve alkol sağlık ve hayatımızı çökertiyor kimsenin umurunda değil. Hangisini önlemek kolay? Bu sağlık düşmanlarını mı yoksa diyabeti, şişmanlığı, hipertansiyonu ve bunlara bağlı bir düzine hastalığı mı? Her yıl milyarlarca doları hastalıkları önleyemeyen bilim dünyamız yüzünden hastalıktan beslenen canavara hediye ediyoruz. Artan hekim sayısının tarihi seyri hastalık savaşının şiddetini çok güzel özetliyor : 1923 yılı hekim sayısı : 554, 1960 yılı hekim sayısı : 9826 , 2013 yılı hekim sayısı : 130.000, 2023 yılı hedefi : 300.000, 100.000 doktor ithal edilecek. Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artarken hastalıklar azalacağına hızla arttı.

Önce hasta et sonra cebini boşalt. Yaşam tarzı bizim bilinçli tercihimiz değil, küresel planın eseri. Reklam ve medya dünyası, irademizi önce bağımlı hale getiriyor, sonra da yaşam koçları, diyetisyenler, doktorlar, çeşit çeşit uzmanlar göstermelik özgürlük formüllerini parayla satıyor. Önce bağımlı hayatın modern köleleri oluyoruz, sonra da parası olanlara kısmi özgürlük veriliyor. Parası olanlar için yüzme havuzları, tenis kortları, koşu bantları, organik gıdalar, damacana sular, duvarlar arkasında lüks yaşam. Sinsice çağdaş köleliye dönüşen fakir veya zengin hayatın kontrolü piyasa tanrısının vicdansız kurallarına geçiyor. En küçük ayrıntısına kadar planlanan böyle bir dünyada biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bizim hayatımız nerede?

Bizi hasta eden bir sürü risk faktörünün yani silahın kullanıldığı bu hastalık savaşında sadece sigarayı anlatarak konuyu kapatalım.

BU YÜZYIL BİR MİLYAR KİŞİ SİGARADAN ÖLECEK

Dünya Akciğer Vakfı, mevcut eğilimin sürmesi halinde bu yüzyılda 1 milyar kişinin sigara içmesi ya da sigara dumanı yüzünden hayatını kaybedeceğini bildirdi.  Vakıf, sadece 2013 yılında 6 milyondan fazla kişinin tütün kullanımının yol açtığı hastalıklar yüzünden öldüğünü açıkladı. Tütün şirketlerinin iki yıl önceki toplam kârı ise 44 milyar dolardan fazla. Bu noktanın altını çizen vakıf, tütün endüstrisinin ürünleri nedeniyle ölen her kişiden 7 bin dolar kâr ettiğine dikkat çekiyor.

Dünya Akciğer Vakfı ve Amerikan Kanser Derneği'nce 2013 yılı verilerine dayanılarak hazırlanan küresel Tütün Atlası'na göre, dünyada yılda 5 trilyon 800 milyardan fazla sigara içiliyor. Çin'de sigara alışkanlığının artması yüzünden, diğer ülkelerde daha az sigara içilse de, toplam tüketim azalmıyor. Ülkede 1980 yılına kıyasla yüzde 50 oranında daha fazla sigara içiliyor. Birçok gelişmiş ülkede tütün tüketimi azalır veya sabit kalırken, Afrika ile Asya'nın kimi bölgelerindeki yoksul ülkelerde sigara bağımlılığı artıyor. Kadınlar arasında da sigara tüketimi ve akciğer kanseri vakalarında artış var.

Tütün Atlası'nda Türkiye'ye ilişkin veriler de var. Bu verilere göre Türkiye'de her yıl 83 binden fazla kişi tütün kullanımı nedeniyle hayatını kaybediyor. Sigara içenlerin yetişkinlerin sayısı 14 buçuk milyondan, çocukların sayısı da 252 binden fazla. Türkiye'de 2010 yılında tütün kullanımı kökenli ölümlerin oranı erkeklerde yaklaşık yüzde 31, kadınlarda ise yüzde 12. Bu iki oran da, orta gelirli ülkelerde görülenlerden yüksek. Tütün kullanımı, çoğu zaman ölümle sonuçlanan akciğer kanserinin yanı sıra, diğer pek çok hastalığın da en önemli nedeni.

Dünyada kalp hastalığı, beyin kanaması ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkların yol açtığı erken yaştaki ölümlerde; tütün kullanımı, önlenebilir etmenlerin başında yer alıyor ama önleyemiyoruz. Nedeni basit : Küresel baskıya direnemiyoruz. Bu yüzden sağlık ve hayatımızı ve son 30 yılda trilyonlarca doları, hastalık canavarına kurban veriyoruz. Çünkü gücümüz yetmiyor.  'Bu sigara halkımızı öldürüyor ve hasta ediyor, bu yüzden yasaklıyoruz' diyemiyoruz. Hadi söyleyin bakalım, başınıza neler geliyor. Radikal önlem alan ülkelerde iç savaş bile çıkartırlar.   

Bu yüzden sigara içindeki katkı maddelerini azaltın diye adeta yalvarıyoruz. Aynı kıvırtmayı hipertansiyon ve kalp hastalıklarını önlemek için yapılan tuz mücadelesinde de görüyoruz. Paket ürünler içindeki tuzu yani sodyumlu katkı maddelerini yasaklamaya gücümüz yetmediği için, halkın sofrasındaki tuzluğu alıyoruz. Hani özgürlük, hani seçme hakkı? Sigara, alkol, katkı maddeleri, tarım ilaçları, zararlı kimyasallar, GDO, mısır şekeri, fastfood, kola … Küresel amcalara yaptırım yok mu?

Son 10 yılda sigaraya harcadığımız para 230 milyar TL. Kaçak sigara ve alkol bu rakama dahil değil. Her yıl hastalıklara harcanan para ise 60 milyar dolar. Ülkemizde ölüm ve hastalıkların yüzde 86'sı önlenebilir ama önlenmiyor. Dünyada moda olan küresel sağlık anlayışı yüzünden hasta oluyor ve güya tedavi oluyoruz ama hasta olmadan sağlıklı yaşamak kimsenin  aklına gelmiyor. Çünkü beyinler esir alınmış düşünemiyor.

Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesinin 2005 te yayınlanan ortak araştırmasında ; 250 bin kişi tarandı; Türkiye'nin hastalık haritası çıkarıldı. Ölen 430 bin kişiden %86'sının, yaşam tarzını değiştirmediği için pisipisine öldüğü açığa çıktı. Yaşam tarzı değişse, milyonlarca insan hayatta olacaktı. Hesaplayın bakalım 10 yılda ölen milyonları. Sağlığa dikkat edilse ölümlerin %86'sı önlenebilecekti. Önlenebilir demek, önlenmiyor demek. Her yıl 372.000 kişi önlenebilir nedenlerden dolayı ölüyorsa, her gün 3 Soma felaketi yaşıyoruz demektir. Önlem diye yırtınanlar nerede? Yediğimiz, içtiğimiz, soluduğumuz, yaşadığımız çevre bizi hasta eden kimyasallar, katkı maddeleri ve sağlığa zararlı maddeler içeriyor. Küresel şirketler çevreyi kirletirken, sigara, alkol, fastfood, kirli hava… ile bizi zehirlerken, kimsenin sesi çıkmıyor.

Pisipisine ölmek sözlükte : Niyazi olmak. 'Ölürsek şehidiz kalırsak gazi' anlayışı, yerini 'ne şehittir ne gazi pisi pisine gitti Niyazi' anlayışına bıraktı. Malum, Osmanlıda halkın 2 görevi vardı. Mehter marşından hatırlayın : Ölürsek şehidiz kalırsak gazi, haydi aslanlar düşman üstüne. Buna cumhuriyette üçüncüsü eklendi. Önlenebilir nedenlerden Niyazi oluyoruz. Sigara içimi azalırken ölümler artıyor, neden?

TÜRKİYEDE ÖLÜM ORANI YÜZDE 4.7 ARTTI !

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 yılı 'Ölüm İstatistikleri'ni açıkladı. Buna göre; ölüm sayısı revize edilen 2013 yılı verisine göre 372 bin 686 iken bu sayı yüzde 4,7 artarak 2014 yılında 390 bin 121 oldu. Ölenlerin yüzde 54,7'sini erkekler, yüzde 45,3'ünü kadınlar oluşturdu.

Yediğimiz, içtiğimiz, soluduğumuz, yaşadığımız çevre bizi hasta eden kimyasallar, katkı maddeleri ve sağlığa zararlı maddeler içeriyor. Küresel şirketler çevreyi kirletirken, sigara, alkol, fastfood, kirli hava… ile bizi zehirlerken, evrenselcilerin sesi çıkmıyor. Sigara, alkol kanser ve kalp hastalığına yol açıp öldürürken, küresel lobiler evrensel hukuk ve özgürlük diye direniyor. Ne yani, evrensel hukuk küresel şirketleri koruyor diye, sağlıklı yaşam hakkından vaz mı geçeceğiz?  Aynı irade, kendine tehdit olanı yok etmeyi, önleyici hak olarak görüyor. Halbuki, Anayasanın 56. maddesi çok açık : 'Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir'.

Kanada, anayasal hak olarak sigaraya bağlı sağlık sorunlarının tedavisi için sigara şirketlerinden tazminat talep etti. Sadece Quebec eyaleti 58 milyar $ tazminat istiyor. 2005'te Kanada Anayasa Mahkemesi, halkın sağlığını koruyan kararı aldı. 1999'da ABD'de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yıllık süre içerisinde 246 milyar dolar ödemeyi kabul etti.

Peki biz ne yapıyoruz? Yabancı şirketlerin keyfi için twitter'i, facebook'u, youtube'u evrensel hukuk diye sayıklarken,  vergi kaçakçılığını bile görmüyoruz. Sigara kaçakçılığına çok ağır cezalar olmadan sigarayla mücadele bitmeyen şarkıdır.

Anayasanın 58. maddesi çok açık bir şekilde devleti yöneten iktidara çok önemli bir görev veriyor : "Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden, uyuşturucu maddelerden, suçluluk, kumar ve benzeri kötü alışkanlıklardan ve cehaletten korumak için gerekli tedbirleri alır" Devlet önlem almak istiyor ama, hastalık ve kötülük lobisi, 'özgürlük, insan hakları, serbest ticaret, serbest piyasa' diye taş koyuyor. Küresel katil sigara 21. yüzyılda bir milyar insanın canına kıyacak. Bizim gibi ülkeler, fincancı katırlarını ürkütmemek için sesini fazla çıkarmıyor, sağlık ve hayatımızı hastalık lobisinin vicdanına bırakıyor. Peki dünyanın yöneticileri, insan haklarının hızlı savunucuları ne yapıyor? Nerdesin BM, NATO, küresel mahkemeler, insan hakları... Terör diye yırtınanlar, bu terör değil mi? Yoksa bir milyar insanın ölümü sizi kesmedi mi?  Daha mı çok insanın ölmesi gerekli. Yoksa bu nüfus planlaması mı? Bu insanlar önce kalp damar ve akciğer hastası olacak sonrada kanser, sonra da acı içinde ölecek. Bu rakam atmasyon değil bilimsel öngörü. Trilyonlarca dolarlık hastalık harcaması ise ülkeleri ve insanları çökertecek. Nerdesiniz?

SEBEPLERİ ÖNLEMEDEN SONUÇLARI ÖNLEYEMEYİZ

Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temiz tutma devletin görevidir. Bilim; sebep sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, sebepleri ortadan kaldırmadan kötü sonuçları önleyemeyiz. Toplumu hasta etmek veya hasta eden riskleri göze almak özgürlük değildir. Hasta olma hakkı diye bir hak yoktur. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı ve özgürlüğü vardır. Sağlıklı bir çevrede yaşama ve sağlık insan hakkı ise, bu hakkı gasp edenlere karşı resmen savaş açmalıyız. Çünkü insan haklarının ihlali sivil toplumun ve devletin çok ciddi müdahalesini gerektirir. Bizi hasta edenleri ve bu ortama göz yumanları affedemeyiz. Aksi halde önlem alınmadığı için pisipisine ölen ve hastalanan milyonların hesabını veremeyiz.

Bilim dünyası, koyunlara kalp hızına duyarlı çip takmış, vahşi hayvan görünce korkudan kalp hızı artıyor, çobanına kurtar beni baba diye mesaj atıyor. Tehlike anında kalp hızı arttığında takılan çiple otomatik olarak çobanına mesaj atarak koyunları bile koruyan dünyada, insanımızı koruyan bir sistemi kurmak zorundayız. Fırat kenarındaki koyundan bile Hz. Ömer'i sorumlu tutan inancımız, insanı koruyan bu sistemi kurmayı emrediyor.

KAYNAKLAR

1. Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap

2. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor.

3. Böbrek hastalığında dünya şampiyonuyuz.

4. Erişkin diyabetli sayısı 1990'da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: 20-26. KKH riskini yükselten diyabet hızla artıyor.

5. Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz.

6. Vasküler risk çalışmasının sonuçları açıklandı.

7. Türk Kardiyoloji Derneği Ulusal kalp sağlığı raporu �" 2007

8. 'Happy' kalp yetmezliği araştırması.

9.
 Yapay kalbin trilyonlık faturasını devlet ödeyecek.

10. TURDEP-1 ve TURDEP-2 (2010) HEM BEL HEM KALÇA BÜYÜYOR.

11. Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı!

12. Hastalıkların maliyeti 47 trilyon doları bulacak

13. Sigaraya yılda 15 milyar dolar harcıyoruz.

14. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI.

15. Sağlık Harcamaları 127 Trilyon Dolara Çıkacak

16230 milyar lira ''duman'' oldu. 

17KAÇAK SİGARA TERÖRÜ FİNANSE EDİYOR.

18. Kanada'da 58 milyarlık Sigara Davası


İLGİLİ YAZILAR :

ULUSLARARASI SERMAYE VE BAĞIŞIKLAMA PAZARI -3

http://ahmetrasimkucukusta.com/2015/05/04/misafir-yazar/uluslararasi-sermaye-ve-bagisiklama-pazari-3/

SAĞLIK HARCAMASI 12 YILDA 16 KAT ARTTI. SGK BATAĞI 58 MİLYAR

SAGEM'in verilerine göre, 1999'da 4,9 milyar olan toplam sağlık harcaması, 2011'de 76 milyar seviyesine çıktı.

ASTIMIN TÜRKİYE’ YE MALİYETİ 9 MİLYAR LİRAYI AŞTI. BUNA KONTROLSÜZ HASTALAR DAHİL DEĞİL.

Astımın Türkiye'ye maliyeti 9 milyar lirayı aştı. Ankara'daki 4 üniversiteden öğretim üyelerinin ortak araştırması, sadece astımın sosyal güvenlik sistemine yıllık maliyetinin 9 milyar lirayı aştığını ortaya koydu. Türkiye’de 2 milyon 292 bin yetişkin astım hastası bulunuyor. Bir milyondan fazla astım hastası, “kontrol edilemeyen” kategorisinde yer alıyor.
Astımı kontrol edilmeyenlerin maliyetinin diğerlerinden 2,5 kat daha yüksek olduğu dikkate alındığında, 1 milyon astım hastasının kamu kaynaklarına maliyeti de 2,5 kat daha fazla.

KALP, DAMAR, HİPERTANSİYON, DİYABET, DİYALİZ, TRANSPLANTASYON, KANSER....

Altalta hesaplayın bakalım. Bu kadar faturayı ödemek için paranız çıkışmazsa ne yapmayı düşünüyorsunuz? Emekli maaşlarını bile ödeyemez hale gelebiliriz.

AŞAĞIDAKİ KAYNAKLARI İNCELEYİN LÜTFEN :

http://www.bugun.com.tr/saglik/saglik-harcamalari-71-milyar-artti-haberi/206471

http://www.gazetevatan.com/57-6-milyar-liralik--batak--551944-ekonomi/

http://www.aksam.com.tr/ekonomi/sgk-butcesi-alarm-veriyor-hedeflenen-acik-asilabilir/haber-223271

http://www.aa.com.tr/tr/saglik/516163�"astimin-turkiyeye-maliyeti-9-milyar-lirayi-asti


Dilovası’nda Çevre Kirliliği

 

Dilovası’ndaki çevre kirliliği televizyon ekranlarına taşındı. İzmitli ünlü gazeteci Emin Çapa’nın CNN Turk’te sunduğu Dünyanın 1001 hali isimli programda, “Türkiye’de nerede yaşarsanız kanser olma oranınız diğer yerlere göre daha fazla artar?” sorusuna yanıt arandı. Programda ilimizin kansere bağlı ölümler ve çevre kirliliği ile anılan ilçesi Dilovası’na uzunca yer verilerek, ilçeye ait kirlilik verileri ekranlara taşındı.

 

DSÖ: 20’NİN ÜZERİ TEHLİKELİ,  DİLOVASI: 91.3

“Türkiye’de sanayiye bağlı hava kirliliği, insan düşünülmeden yapılan yatırımların en yoğun olduğu, Türkiye’nin sanayi başkenti Kocaeli’de, Dilovası’nda insanlar kanser riski ile karşı karşıya” diyerek Dilovası’na ait verileri ekrana taşıyan İzmitli gazeteci Çapa, Dilovası’ndaki hava kirliliğinin yıllara göre artışından bahsetti. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre havadaki zararlı partiküllerin en fazla 20 birim olması gerektiğini de hatırlatan Çapa, Dilovası’nda bu oranın 2009 yılında 73.3, 2010 yılında 78.0, 2011 yılında 72.7 olduğunu belirtti. Geçtiğimiz yıl bu oran ise 91,3’e yükseldi.

 

ONUR HOCA: ÇÖZÜMÜ VAR AMA…

Programın devamında ilçedeki çevre kirliliği ile ilgili yaptığı araştırmalar yapan Kocaeli Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu’nun görüşlerine de yer verildi. İlçedeki kanser görülme oranının yüzde 32,1 olduğunu ortaya koyan araştırmanın sahibi Hamzaoğlu programda, “DSÖ havada 20 değer tozu sınır olarak kabul ediyor. 2013’te Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Dilovası’ndaki ölçüm istasyonundan alınan oran 91,3. Bu 5 kata denk gelen bir kirlilik demek. Bunun çözümü var ancak maliyetli. Kardan feragat ederek bu kirliliğin önüne geçilebilir” diye konuştu. Prof. Hamzaoğlu, yaptığı araştırmalar sebebi ile Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ile davalık olmuş, Karaosmanoğlu’nun kendisine ‘şarlatan’ demesi sebebiyle açtığı hakaret davasını kazanmıştı.

 

DİLOVASI HAVA KİRLİLİK ORANLARI

2008 �" Veri yok

2009 �" 73,3 (Sınır değerin* 3,7 katı)

2010 �" 78,0 (Sınır değerin 3,9 katı)

2011 -  72,7 (Sınır değerin 3,6 katı)

2012 �" Veri yok

2013 �" 91,3 (Sınır değerin 4,6 katı)

 

*Dünya Sağlık Örgütü’ne göre bir havanın kirli olarak kabul edilmesi için 20 birim partikül içermesi gerekiyor. Dünya genelinde bu oran hava kirliliğinde sınır olarak kabul ediliyor.

 

DİLOVASI KANSERE YAKALANMA ORANI

2008 �" Veri yok

2009 �" 6,5 kat*

2010 �" 7,1 kat

2011 �" 6,4 kat

2012 �" Veri yok

2013 �" 8,7 kat

 

*Türkiye’de diğer bölgelerde yaşayan insanlara göre kansere yakalanma oranı. Sağlık Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre Kocaeli’de son 7 yılda 20 bin kişiye kanser teşhisi konuldu.

 

http://www.41havadis.com/haber/dilovasinda-cevre-kirliligi-cnn-turkte_h3308.html



Bu yazı 1,068 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,814 µs