ESKİ YAZILAR - 2013 :
NEDEN BAĞIMLIYIZ - 2013
Tüm sorunların nedeni Osmanlı’dan beri aynı : Bilimsel ve teknolojik mandacılık sonucu, her konuda dışa bağımlılık. İlaçtan uçağa, füze kalkanından borç paraya dışa bağımlı olursanız, yüksek faiz, cari açık, hayat pahalılığı kaderiniz olur. Tüm sorunların anası olan modern sömürünün sebebi, beyin gücünün bu zinciri kırmak yerine, orta sahada top çevirmesidir. Modern sömürüye aracılık eden bilim ve aydın dünyası, teknolojik kısırlığı aşmak yerine bu sömürüyü orta gelir tuzağı, ekonomik kaynak kıtlığı, sermaye ve yatırım azlığı, işsizlik, ithalat artışı, döviz kıtlığı, cari açık… gibi laflarla gizler ve halkı uyutur. Hatta ilaç, aşı ve her çeşit pahalı teknoloji ürünlerine kadar küresel şirketlerin reklam ve pazarlamasını yaparak ülkesini ithalata peşkeş çeker. Bilim teknoloji merkezleri açalım, biz de yüksek teknoloji üretelim diyen var mı? Yerli kömür yerine ithal kömür, rüzgar ve güneş santralleri ithal edelim diyorlar. Bunları biz üretelim diyen yok. Hepsinin nakarat halinde söylediği ; borç döviz bulmak için faizi artıralım ve borç verenler ne diyorsa yapalım. Alınan yüksek faizli borçları da lüks ithalata ve betona gömelim. Muzu, mısırı, pirinci, sarımsağı... bile ithal ederken biz neyi tartışıyoruz? İthalat ve cari açık neden artıyor?
MODERN SÖMÜRÜ NASIL YAPILIYOR?
Küresel sömürü sistemini anlamadan olayların perde arkasını göremeyiz. Gelişmiş ülkeler halkın parasını üretken yatırımlara dönüştürürken, sömürge ülkeler halkın parasını tüketime, ithalata, betona, kripto soygunlara yönlendirir, yolsuzluğa kurban eder, aşırı vergi ve enflasyonla üstüne yatar. Toplanan vergiler ödenecek borçların faizini bile karşılamaz, yeniden yüksek faizli borç verir.
Önce reklam ve pazarlama ile maddi gücünüzün ötesinde tüketime dayalı yaşam tarzı pompalanarak talep yaratılır. Akıllı telefondan ithal taşıta, ilaçtan aşıya ve her türlü teknolojiye kadar herşeyi, paranız olmadığı için borçla alırsınız. Size bu borcu nasıl verirler?
Borç olarak istenen rakamı ekrana yazıp hesabınıza enter yaparlar, hepsi bu kadar. FED, son 200 yılda bastığı karşılıksız doların 8 katını pandemi döneminde basmadı mı? Nasıl bastı? Mürekkep bile harcamadan enter tuşuna basarak. Devşirme ekonomistlerin görevi ise laf ebeliği ile halkı uyutmak, modern sömürüye aracılık etmek. Türkiyenin tasarruf edecek parası yokmuş, mecburen borç alarak yaşamak zorundaymışsınız. Verdikleri hayali doların karşılığında hem faiz alırlar, hem de isteklerimizi yapacaksınız diye dayatırlar. Pandemi nedeniyle 650 milyar dolar dağıttılar. Küresel ısınma bahanesiyle 3.5 milyar euro dağıttılar. Tabii bedavaya değil. Ne dedilerse yapmanız kaydı şartıyla. Modern sömürgecilik işte böyle parmak oynatarak, emir ve talimatları kibarca ileterek yapılıyor. Karşı çıkarsanız önce parmak sallar, sonra mehdi kılığında Derviş gönderirler. Derviş, 15 günde 15 kanun çıkararak isteklerini aynen dikte eder. İnat ederseniz papaz olayında olduğu gibi doları yükseltir, ekonominizi perişan ederiz diye açıkca ve terbiyesizce söylerler. Adamların gizlisi saklısı yok artık. Darbeler, postmodern darbeler, 15 temmuz gibi işgal denemeleri, direnen yönetimleri hizaya getirmek içindir. Sözün özü, ekonomi, modern sömürünün aracısı olan ekonomistlere bırakılmayacak kadar önemlidir.
Bu esaret zincirini kırmadan faizi ve enflasyonu düşüremezsiniz. Elin adamı bedava para verir mi? Lafı uzatmadan acı gerçeği söyleyelim : Nitelikli yani teknolojik üretim yapamıyoruz. Aldığımız borçları da ilaçtan cep telefonuna tüketime gömüyoruz. Sonra da modern sömürünün devşirme ekonomistleri aynı şarkıyı söylüyor : Yapısal reform. Yapısal reform ve evrensel hukuk dedikleri, borç verenlerin dayattığı kurallar. Modern sömürü ve gizli esaret işte budur. Küresel akıl bilim dünyasını vesayet altına aldığı için, akademi ve üniversiteler modern sömürü sistemi ve çözüm yollarını ders olarak okutmuyor, yönetimleri ve halkı uyarmıyor yani milletlerin beyin gücü Küresel akla çalışıyor. Sömürünün devamı ve devletlerin Küresel finansa 330 trilyon $ borcu bu yüzden.Borçlu ülkeleri seçilenler değil borç verenlerin gizli iktidarı yönetir. Buna vesayet sistemi diyorlar. Bu sistemin taşaronu borç alanlar, mimarı ise borç verenlerdir. ABD, AB, Japonya gibi gelişmiş ama borç içinde yüzen ülkeler bile halkının değil küresel gizli vesayetin askeridir. Vietnamdan Irak işgaline kadar kararları halk değil küresel irade vermiştir. Dünya savaşları sonrası yenilgi ve yıkımlar üzerine kurulan bu sistem, darbeler, borçlar ve baskılarla güncelleniyor.
Küresel akıl borçlarla iktidarları baskı altına alırken STK, sendikalar, vakıflar ve muhalefetle iç çatışma ve kaos yaratarak küresel sömürüyü gizler. Etnik, dini, kadın-erkek, laik-antilaik gibi kışkırtmaların nedeni, hedef saptırmaktır. Ülkeleri sömüren küresel düzeni yıkmak yerine, bu düzene karşı çıkan iktidarları devirmek için her yola başvururlar. Sömürüye karşı sözde mücadele eden sol hareketlerin genetik yazılımı ve yönetimi sömürünün kontrolünde olduğu için solun hedefi, petrolden faize dünyayı sömüren küresel iradeyi gizlemek, buna karşı çıkan milli iradeleri devirmektir. Devletleri zam ve vergilere mecbur eden küresel oligarşiye karşı tek laf etmezler.
ll. Dünya şavaşı sonrası kurulan modern sömürü sistemi, beyin gücünün küresel çıkarlara hizmet edecek şekilde devşirilmesi esasına dayanıyordu. Yabancı kolejler ve Fulbright eğitimi, modern sömürüyü yürütecek kadroları devşirdi. Ezberci, teste dayalı Fetöcü dersane sistemi altın vuruştu. Sorular çalındı, kripto yapılara verilerek bürokrasi, akademi, medya, iş dünyası modern sömürüye göre dizayn edildi. Bu maksada uygun kurulan yabancı dergilerde yayınlanan palavra makalelerle beyin gücü ele geçirildi. Bilim ve argeye harcanan paralar da Fetö ve benzeri yapılar tarafından devleti ele geçirmek için kullanıldı. Binlerce akademisyen Türkiyeyi kötülemek için imza yarışına girdi. 1812den itibaren faaliyet geçen yabancı okul ve kolejler, üçgen yapılar, Fetöden kediciklere kadar bir sürü kripto yapıyla ve sınırsız parayla stratejik makamları ele geçirmek için çalıştı. Bilim insanlarımızı katlettiler. Milli projeleri yok ettiler. Her yıl milyarlarca dolar güya argeye harcandı ama bir gazoz kapağı bile keşfedemedik. Bilimsel kongrelerde küresel şirketlerin reklam ve pazarlamasını yapanlar, bilimin sadece lafını etti. Sonuçta keşfettiğimiz bir ilaç veya aşı bile olmadı. Medyada bilim adamından geçilmiyor ama para getiren keşif ve teknolojik üretim yok.
Beyin gücünü ele geçiren her şeyi ele geçirmiş oluyor. Beyin gücünü küresel çıkarlara kaptıran ülkeler ilaç, aşı ve teknoloji üretemez ve bunları almak için borç - faiz sarmalına girerek modern sömürüye mahkum olur. Modern sömürü, beyin gücünü küresel çıkarlar için kullanarak yapılan sömürüdür. Sömürü ve fakirliğin nedeni beyin gücünün yabancıya çalışmasıdır. Bunun yolu da yabancı kolejler ve Fulbright sömürge eğitiminden geçiyor.
Dijital devrimle birlikte postmodern sömürü çağına geçiyoruz. Bu sömürüde trilyon dolarları kripto paraları dijital yolla kaçırmak artık çok kolay. Bu soygunu önleyecek zihinleri ele geçirmek yeterli. Zihinleri küresel aklın kontrolüne geçen zombi toplumlar, bu savaş yöntemlerine önlem alamadığı için yeni dünyada asgari ücretli postmodern köle olacak.Postmodern sömürü, kendi gönlüyle sömürüye koşan ve sömürüden zevk alan bir dünya yaratıyor. Küresel akıl, zihinsel formatla insanı zombiye çevirecek olan 6G teknolojisine geçiyor. Dünya etrafındaki yüzbinlerce uydu, ulus devletlerin bittiğini ilan ediyor ama ulus devletler farkında değil. Herkes bedavadan uydu internete bağlanacak. Hatta uydudan gönderilen parazit dalgalar, ulusal interneti bile engelleyecek. Big datayı kontrol eden Küresel irade reklamlarla zihinlere istediği formatı atacak. Dünya bedava internete sazan gibi atlarken postmodern sömürünün gönüllü kölesi olacak. Kripto paralarla ulus devletlerin egemenlik hakkı sona eriyor. Küresel eğitim, içi boşaltılan milli eğitimin yerini alıyor. Küresel hukuk ve küresel değerler ulusal değerlerin üzerine çıkıyor. Zihinlerin küresel iradeye bağlandığı bir dünyada, sınırlar ve bayraklar sembol olmaktan öte bir anlam taşımıyor. Böyle bir dünyada, biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait özgür yaşam nerede?
Ekonomiden teknolojiye çalışmadan, üretmeden, teknolojide ilerlemeden borsa faiz döviz spekülasyonuyla gelinen yer burası. Ekonomik sorunlar küresel akılla çözülmez, teknolojik keşif ve üretimle çözülür. Bunun yolu da arge ve teknolojik yatırımdır. Pahalı ithalat ve tüketime dayalı küresel reçeteler, sorun çözmez aksine borç ve faiz bağımlısı yapar, sonra işin içinden çıkamazsınız. İç çatışma yaratan küresel reçete ve sözleşmelerin amacı, enerjimizi tüketmek, dikkatimizi dağıtarak modern sömürüyü gizlemek içindir. İstanbul sözleşmesinde bunları yaşıyoruz. Etnik, dini, ideolojik, sağ-sol, laik-antilaik, LGBT çatışmalarını körüklemenin amacı da aynı : modern sömürüyü gizlemek. Modern sömürüyü gizlemenin en önemli yolu, vergi ve zamlarla halkı vahşice sömüren devlet algısı yaratmaktır. Küresel medya ve muhaliflerin bu algıyı yaratmak için sürekli iktidarı suçlaması gerekir. Halbuki ulus devletleri sömüren ve 300 trilyon dolar birikmiş borcunu almak için enerji ve ulaşım fiyatlarını artıran, devletleri vergi ve zamlarla borcunu ödemeye mecbur eden küresel oligarşik sömürüdür.
Yergök ithal araç dolu. 30 milyon aracı ülkemizde üretseydik, bunlara harcadığımız yüzlerce milyar dolar içerde kalır, dış borcumuz olmazdı. Yüksek faizle borçlanmak ve borç verenlerin dayatmaları sonucu asgari ücretli bir ülke olmazdık. Modern sömürü budur. Kazandığımız parayı faize ödüyoruz. Borçlar ise sürekli artıyor. Zenginlik üreten teknolojiler yerine ottan sarımsağa, muzdan mangoya kadar ithal edersek buna hiçbir hazine dayanmaz. MR, BT, DA VİNCİ ROBOTLARI, ANJİYO gibi pahalı cihazlarını üretmek yerine ithal edersek buna hiçbir hazine dayanmaz. Yağ, Buğday, Mısır, mercimek, pirinç üretmek yerine ithal edersek buna hiçbir hazine dayanmaz. En kolay iş olan hayvancılığı bile ithal yemle yaparsak buna hiçbir hazine dayanmaz. Belediyeler vergileri har vurup harman savurursa buna hiçbir hazine dayanmaz. Kamu, kendi taşıtın binmek yerine pahalı ithal taşıtlarda yabancıya çalışırsa buna hiçbir hazine dayanmaz.
Küresel oyunları idrak eden, milli çözümleri uygulama becerisi olan liyakat, sadakat, milli anlayışa sahip kadrolar olmadan çözüm zor. Osmanlıdan beri aynı dert : Etrakı bi idrak. Acilen yapılması gereken modern sömürüye değil ülkesine çalışacak beyin gücünün yetiştirilmesidir. Eğitim sistemi milli aidiyet vermediği için, milyarlar harcadığımız nesiller ülkesinden kaçmaya çalışıyor.
Milli irade, milletin değerlerini geçmişten geleceğe taşıyan iradedir. Milli irade, şehitlerin ruhudur. Milli irade, milletin çıkarlarını koruyan iradedir. Bu yüzden Milli iradeyi yok etmek istiyorlar. Bu savaş, hamburgerle etli ekmeğin, pizzayla lahmacunun savaşı. Gayri milli olanla milli olanın mücadelesi. Bir asırdır değişen sadece savaş ve işgalin şekli. Şimdiki işgal ; ekonomik, teknolojik, kültürel ve zihinsel işgal. Hedef ; bilim ve teknolojide mandacılık yoluyla modern sömürü sistemini perçinlemek. Dün resmen ve cebren işgal ettikleri topraklarda, bugün zihnimiz dahil her alanda modern sömürü düzeni kurmak istiyorlar. Güzellikle ya da zorla. Sömürüye karşı çıkarsanız, Irak gibi, Mısır gibi olursunuz verilen mesaj bu. Nükleer santrallerden yerli otoya, ilaçtan aşıya kadar her çeşit teknolojik atılıma karşı çıkmalarının nedeni, kurdukları sömürü düzeninin tehlikeye girmesi. Bir anda ülke çapında başlatılan kaos ve iç savaş provalarının nedeni bu. Hamburgerden, kahveye, çaya, suya, tohuma, telefona, enerjiye… her şeyi ele geçirip bizleri asgari ücretli köle yapmak istiyorlar. Bundan daha iyi, bundan daha güzel acıtmadan sömüren başka hiçbir düzen yoktur.
Yönetimler, modern sömürü düzenini bozan milli ve yerli hedeflere yönelir, küresel çıkarlar ve formatın dışına çıkarsa, ekonomik kriz ve kaos ortamı yaratarak medya ve muhalefet saldırısıyla yıpratılır, halk desteği buna rağmen devam ederse iç ve dış tehditlerle, muhtıra ve darbelerle halkın iradesi yok edilir. Küresel sömürüye son verecek ulusal akıl, bilgi, deneyim, irade, akıl ve organizasyon yoksa yenilgi kaçınılmazdır. Bu oyunu uyuşturulmuş toplumların anlaması çok zor. Bu oyun, ateş suyu denen alkolle Kızılderili kardeşlerin, kutsal denen kitapla da Afrikalı kardeşlerin uyutulup her şeylerinin ellerinden alındığı oyunun aynısı. Borç veya kredi ver, tüketime alıştır, sonra da her şeylerini satın alıp borçlu yap. Oyunun esası, toplumu tüketim denen uyuşturucuya alıştırmaya dayanıyor. Hedef ; keşfetmeden, üretmeden baba parasıyla en iyi markaları tüketmeye alışan, her şeyin en iyisini isteyen bir nesil. Ondan sonrası kolay.
KANIMIZI EMEN OLİGARŞİ
Yıllardır yapılan oyalayıcı tedavinin sonucu şudur : Küresel sistemin haracı, sürekli basılan sıcak paralar, emme-basma tulumbayla küresel sisteme tekrar geri çekildiğinde hasta kötüleşiyor, şoka giriyor. Tüketim ve cari açığı kapatan sıcak para yani morfin, önce zevk verse de, yoğun bakıma düşen ülkelerin akibeti hüsran : Bitkisel hayata girecek bu ekonomiler, küresel makinaya bağlanacak. Emme basma tulumbayla; borsa, faiz, döviz, emtia oyunlarıyla zenginlikleri emen, dünyayı sömüren, krize ve şoka sokan akıl oyununun emar görüntüsü bu.
KÜRESEL KONTROL NASIL YAPILIYOR?
Kurtuluş için küresel oyunları ve küresel kontrolün nasıl sağlandığını bilmek gerekiyor. Bu konuyu araştıran aydınlar, halkı aydınlatmada yararlı olabilir ama korunmasız halkın küresel tezgaha karşı yapabileceği birşey yok. Trilyon dolarlara hükmeden küresel aklın karşısında gelişmiş ülkeler, devletler bile duramıyor. 370 trilyon dolar borçlu olan ülkeler küresel aklın çözümlerini uygulamak şartıyla borç alabiliyor. Borç veren kuralı koyar, borç alanlar kurala uyar. Dünya borçlu. Borçlu olduğu küresel finansın koyduğu kurallara uymak zorunda. Sağlıklı, eğitimli, borçsuz milletlere hükmetmek zordur.
Küresel akıl için insanları yönetmenin iki yolu var : medya ile korkutur ve yaşam tarzıyla hasta eder. Kafasını kaldıranı kriz, kaos, terör, iç savaş ve salgınlarla ezer. Dünyanın çoğunluğu hasta, fakir ve borçlu. Bu yüzden morali bozuk, korku, endişe, panik içinde. Dayatılan herşeyi yapmaya hazır. Hasta eden yaşam tarzıyla hasta olacak, borç alacak ve küresel sistemin kurallarına uyacak.
Özgürlük, demokrasi, insan hakları ve adalet diyenlere hatırlatalım : Bağımlı iseniz özgür olamazsınız. Nasıl olacaksınız ki? Bağımlı iseniz güçlünün hukuku olur, adalet olmaz. Bağımlı iseniz medyanızda bağımlı olur, milli iradeye baskı olur demokrasiniz çalışmaz, darbeler kaderiniz olur. Yoksulluktan yolsuzluğa tüm sorunlar bağımlılığın bataklığında gelişir. Sorunları çözmenin ilk adımı Milli iradeden geçer. Milli irade milletin değerlerini ve çıkarlarını koruyan iradedir. Milli irade yoksa kedinin kuyruğu peşinde koştuğu gibi dolanıp dururuz. Bu güç olmazsa güçlü olana bağımlı olursunuz. Hergün meydanlarda toplanarak, direniş yaparak bu devrimi yapamayız sadece fakirlik ve kaosu paylaşırız.
Biyoteknoloji ve mRNA Üniversitesi ve Araştırma merkezi acilen kurulmalı.
Yıllardır anlatıyoruz ama başaramadık. Bütçe açıkları ve cari açığın temel nedeni ilaç, aşı ve teknoloji harcamaları. Buna hiçbir hazine dayanamaz. Bu harcamalar postmodern tıbbın çok pahalı faturası nedeniyle giderek artıyor ve artacak. Buna hazırlıklı değiliz. Sağlık harcamaları 9 yılda 8 kat arttı ama yine de yetmiyor. Son 30 yılda ilaç, aşı ve teknoloji ithaline ödenen trilyonlarca dolar ve yüksek faizli borçlanma ekonomiyi çökertiyor. Milli kurtuluş savaşı veriyoruz ama hastalıkları önleyemez ve teknolojik devrimi başaramazsak bunca fedakarlık hastalık canavarına yine yem olacak. Ekranlarda ağlayan bebekler, hastalar ve anneler giderek artıyor. Sadece bir hasta için SMA ilacı fiyatı 2.4 milyon $ dersek konu daha iyi anlaşılır. SGK kanser, diyabet kalp, böbrek... ilaçları için sürekli açık veriyor. Bilim teknolojideki vesayet zihinleri küresel çıkarlara kilitlediği için bu deli gömleğinden çıkamıyoruz, çıkmamız mümkün değil. Beyin gücümüz mandacılık nedeniyle milli çözümler üretemiyor. Önümüzdeki yıllarda mRNA CRISPR teknolojisiyle yeni tedaviler gelecek. Bazı tedaviler geldi zaten. Mesela SMA tedavisi. Ama fiyatı 2.4 milyon $. Sadece aşıya 5 milyar dolar ödedik. Bu tedaviyi almak isteyenler neyini verecek? Her şeyin tedavisi bulunuyor diye kimse boşuna sevinmesin. Vatandaş yılda 40 milyar TL tutan çok ucuz ilaçların katkı payını bile ödemekte zorlanıyor. Sağlık bütçeleri sürekli açık veren ülkeler milyon dolarlık mRNA ilaçlarının parasını nasıl ödeyecek? Küresel sistem Kızılaya çalışmıyor. Tek çare, kaynakları tek yerde toplayan Biyoteknoloji ve mRNA Üniversitesi ve Araştırma merkezini kurmaktan geçiyor. Acilen. Yoksa ağlayan hastalar, bebekler, anneler kaderimiz olacak. Kaynak yok diyenlere, her yıl 110.000 kişiyi öldüren milyonlarca kişiyi de hastalıktan süründüren sigara, alkol ve zararlarına her yıl 25 milyar harcadığımızı hatırlatalım.
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle