Sağlık ; bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel tam bir iyilik hali. Hastalık ise kötülük hali. Hastalık yani kötülüklerin önlenmesi, bunların yol açtığı felaketlerin tedavisine göre daha kolay, ucuz ve mantıklıdır. Koruyucu ve önleyici hukuk ve tıp, sağlıklı bir toplum için çok önemlidir ve zorunludur. Alkol ve uyuşturucunun pençesine düştükten sonra her köşe başına Amatem açmak sorunu çözmüyor. Kadın ve çocuk ticaretini önlemeden sonuçlarıyla uğraşmak kedinin kuyruğu peşinde koşmasına benzer. Kumar, mafya ve çeteleri önlemek bunların yol açtığı bataklıkla uğraşmaktan çok daha mantıklıdır. Önemli olan toplumu, suçun ve suçlunun pençesine düşmeden korumaktır. İnancımızın temeli budur. Peşinden koştuğumuz çağdaş yaşam tarzında ise her türlü kötülük ve hastalığın yayılması özgürlük adına serbesttir. İçki, kumar, fuhuş, kadın ticareti, hatta uyuşturucu serbesttir. Obesite, yüksek tansiyon, diyabet, kalp damar hastalığı, kansere yol açan her şey serbesttir. Küresel anlayışın temeli, hasta ol tedavi ederiz üzerine kuruludur. Modern hapishaneler, hastaneler bu anlayışın ürünüdür. Şifahaneler ve vakıflar ise karıncayı incitmeyen medeniyetimizin eseridir. Ulaşmak için peşinden koştuğumuz çağdaş batının enkazını özetleyelim :
2 milyar doları kripto yöntemlerle Türkiyeden kaçıran Todexten saadet zinciri kuran Çiftlikbanka, her çeşit imar yolsuzluğundan mafyanın cirit atmasına kadar yapılan soygunlar ve suçlar, devlet sisteminde koruyucu ve önleyici mekanizmanın olmadığını veya çalışmadığını gösteriyor. Kripto paralara yol vermek veya göz yummak, bu yolla terör ve casus örgütlerinin finansmanına, kriz ve kaos operasyonlarına ve rüşvete izin vermek demektir. Sanal kumardan uyuşturucuya topluma dalga dalga yayılan hastalık ve kötülükler bu yolla yapılıyor. Ayrıca ülke bu yüzden sürekli döviz krizine giriyor, kaçırılan dövizleri yüksek faizle borç almak için dileniyoruz. Türkiyedeki sistem, suçlar işlenirken seyretme ve sonrasında zabıt tutma ve bunları ekranlara taşıyarak halkın moralini bozmak ve devletin varlığı konusunda şüphe yaratmaktan ibaret. Küresel medya bu yöntemle devletin ve kurumların işe yaramadığını zihinlere işliyor.
İnternet ve telefonla milyonlarca insanı aldatan, tuzağa düşüren suç örgütlerini yok etmek yerine, milyonlarca suçun peşinde koşarak bir şeyler yapıyor görünen kurumlar güzel bir örnek. Bunlara milyonlarca kişiye ulaşan sağlığa zararlı gıdaları da ilave edebiliriz. Sağlığa zararlı gıdalar halka ulaşmadan yetkili kurumlar kontrol görevini yapmadığı için, sağlık kurumları milyonlarca hastayla uğraşmak zorunda kalıyor. Tabii ölen hastalar geri gelmiyor. Dev adalet sarayları ve hapishaneler, önleyici ve koruyucu hukuk olmadığı için artan suçlu sayısına yetişemiyor. Suç örgütlerini yok etmek yerine milyonlarca suç oluştuktan sonra enerjisini ve kaynaklarını kuyruğu peşinde dolanan kedi misali bunlara harcayan kurumlar ve harcanan milyarlar sorgulanmalıdır.
Yüzlerce suç kaydı olan sabıkalı suç makinaları elini kolunu sallayarak toplumu tehdit ediyor, çalıyor, öldürüyor, sonra da teşvik eder gibi tekrar aramızda dolaşıyor. Ölen öldüğü ile kalıyor. Bu nasıl bir hukuk bilen var mı? Caydırıcı değil suçları teşvik eden hukuk sisteminin kurbanı oluyoruz. Böyle bir ortamda dev adalet sarayları açsan ne yazar, için de hukuk ve adalet olmadıktan sonra...
Göstere göstere yapılan suçlara göz yumulması, kanunların ve hukukun çiğnenmesine çanak tutulması devlete olan güveni sarsıyor. Sağlık ve hayatımızı tehdit eden tehlikeli atıkların ve kanalizasyonların arıtılmadan derelere, göllere, denizlere akıtılması, sonrada müsilajı temizleme işgüzarlığı aynı laçkalığın göstergesi. İzinsiz simit bile sattırmayan bürokrasi, nasıl oluyor da cennet vatanın yaşanmaz hale gelmesine göz yumuyor? Rüşvet ve yolsuzluk devlet ve toplum yapısını çürütüyor. Önleyici ve koruyucu hukukun olmaması yüzünden her çeşit suç, tsunami gibi toplumu tehdit ediyor. Hukuksuzluk ve suç üreten sistemi değiştirip koruyucu ve önleyici bir sisteme geçmedikten sonra, her yere hukuk fakültesi açılsa, herkese avukat ve polis verilse ne yazar? İnsanlar sağlık ve hayatını kaybettikten sonra, hukuk gideni geri getirebiliyor mu?
Türkiyede 6.5 milyon suçlunun kayıtları dijital ortama yüklenmis. Çek, senet, icra olayları buna dahil değil. 24 milyon kişi icralık. İlerisi düşünülmeden çıkarılan yasalar yüzünden milyonlarca ev sahibi kiracı birbirine düşman haline gelmiş. Herkes mahkemede. Adliyeler miting meydanı gibi. Yazık değil mi bu insanlara? Sağlıklı bir toplumda nadiren görülen psikopat kişilik, karakter bozuklukları, antisosyal kişilik oranları rekor kırıyor. Hırsızlık, gasp, tecavüz, cinayet, uyuşturucu oranları toplumu yaşanmaz hale getiriyor. Küresel aklın yıllardır her çeşit medyada uyguladığı zihinsel soykırım ve zihinsel işgal, bütün insani, ahlaki, vicdani, dini ve milli değerleri yok ederken yerine ahlaksız, vicdansız ve insani değerlerden yoksun bir yaşam tarzını zihinlere sinsice yüklüyor. Çocuk yaştan başlayarak çizgi filmler ve oyunlarla zihinlere yüklenen her çeşit canilik, taciz, tecavüz, şiddet yazılımlarının sonucu olarak kadına şiddet, cinayet, hırsızlık, gasp, taciz, tecavüzde patlama yaşanıyor. Bir sürü sabıka kaydı olan suçlular dışarda suç işlemeye devam ediyor. İslediği bir sürü suça rağmen bunlar masum halkın arasında serseri mayın gibi dolaşarak korku salmaya devam ediyor, topluma hayatı zehir ediyor. Hırsızlıktan gaspa, cinayetten tecavüze kadar hukuku çiğneyenlere karşı adaletin caydırıcı cezalardan yoksun olması veya adaletin olmayışı, çetelerin ve mafyanın yaygınlaşmasına yol açıyor. Gittikçe çoğalan çeteler ise adaleti tamamen yok ediyor. Çaresizlik içinde kalan halk kendi derdine düştüğü için yukarıda olup biten organize kötülüklerle uğraşma gücünü ve dikkatini kaybediyor. Zaten halkı soyup soğana çeviren organize çetelerin amacı da bu. Kimse ülkedeki yolsuzluk, uyuşturucu, kumar gibi kötülüklere karşı çıkmasın, kendi derdiyle uğraşsın, meydanı boş bulan organize çeteler ise soygun ve talana devam etsin. Modern sömürge ülkelerde kurulan soygun düzeni böyle işliyor.
Böyle bir toplumda milli gelir milyon dolar olsa ne yazar? Suça ve suçluya bulaşmadan yaşamanın imkansız olduğu bir toplumda milyon tane kanun adamı, her köşebaşında mahkeme olsa ne yazar? Her yere hukuk fakültesi açmak, dev adalet sarayları ve dev hapishaneler inşa etmek, sorunu çözmüyor. Her türlü sosyal hastalık, kötülük ve suç giderek artıyor. Koruyucu ve önleyici hukuk yerine, suç oranları bizde Batıdan daha az diye bahane bulunması ise ayrı bir dram. Bilmedikleri şu : Kötü emsal olmaz. Bu tip olaylar yozlaşmaya paralel ahlaki erozyonun arttığı yerlerde en fazla görülüyor. Küresel yaşam tarzının dayattığı sosyo-ekonomik nedenler ve kültürel yozlaşma yüzünden evlilikler azalır boşanmalar artarken taciz, tecavüz ve cinsel sapmalar hızla artıyor. Küresel yaşam tarzı ve zihinsel savaşın ürünü olan milli olmayan anlayış her çeşit haksızlık, yolsuzluk, ihtilaf, şiddet, çatışma üretiyor ve toplum bu yüzden birbiriyle çatışmalı. Birbiriyle çatışan milyarlarca insan dünyanın servetine sahip bir avuç oligarşinin kurduğu modern sömürü düzenini göremiyor. Etnik, dini, laik-antilaik, sağ-sol... tüm çatışmaların nedeni dünyadaki modern sömürüyü gizlemek ama kimse idrak edemiyor. Şimdi buna kadın-erkek çatışması da eklendi.
Mesela İstanbul sözlesmesi. Güya kadına şiddeti önlemek için dış güçler tarafından kucağımıza bırakılan bu bombadan sonra kadına şiddet ve ölümler sürekli artarken, 4 milyondan fazla kadın KADES uygulaması indirmiş. Bir o kadar erkek ise elektronik kelepçe ile takip ediliyor, yani evden uzaklaştırma cezası verilmiş. Bunlar dünürleri ve çocuklarıyla birlikte kaç milyon ediyor. Bu kadar insan mutsuz ve huzursuz. Milletin temeli aile yok ediliyor, farkında değiliz. Toplum sürekli şiddet haberleriyle sarsılıyor. Kızgınlık, korku ve panikten düşünemez halde. Karıncayı incitmeyen bir millet kasten birbirine düşman hale getiriliyor. Milyonlarca insan aile ve sosyal yapımızın çökertilmesinden mutsuz ama milli çözüm üretemiyoruz.
Bu sözleşmeyi dikkate almayan çiftler mutlu mesut yaşarken, bu sözleşmenin çatışmalı hale getirdiği çiftlerde şiddet ve ölümler giderek artıyorsa, sebep budur. Bilim sebep-sonuç ilişkisini araştıran disiplinin adı ise, sonuçlar ilişki kurulan sebeplerin ürünüdür. Kötü sonuçları önlemenin yolu, buna yol açan sebepleri önlemekten geçer. Ölümleri azaltacak diye verdiğiniz ilaç veya aşıdan sonra ölümler aksine artıyorsa o ilaç veya aşıya devam edilmez. Araştırılır. Önleyecek diye verdiğiniz ilaç öldürüyorsa, ölümün muhtemel sebebi odur. Bu ilaçtan sonra çok sayıda kişi ölüyorsa sebep kesinleşir ve o ilaç tamamen yasaklanır. Gerçek bu olmasına rağmen, zihinsel işgal ve zihinsel soykırımın mimarı olan küresel anlayış, konuyu saptırmaya, çözümleri önlemeye ve kontrolü elinde tutmaya çalışıyor. Halbuki şiddet, taciz, tecavüz, gasp, hırsızlık gibi olaylardaki anormal artış, sinsice sürdürülen zihinsel savaşın sonucudur.
Uzaktan kumanda elimizde, ekran karşısında hipnotize oluyoruz. Morfinli diziler ve reklamlar toplumun bilinçaltını uyuşturuyor, teslim alıyor. Bağımlılık artarken özgürlükler kayboluyor. Algıyı yöneten toplumu esir alıyor. Kanlı ve acımasız savaşlar, kıyamet sahneleri, soygun, hırsızlık, kapkaç, tecavüz ve insanlık dışı ne varsa hepsi, sıradan olaylar gibi zihinlere işleniyor. Amaç, insanlık vicdanını yok ederek vahşet dolu kötü bir dünyaya ve kötülük yapmaya alıştırma. Her çeşit kötülük ve ahlasızlık normalize ediliyor, fuhuş, zina, homoseksüel ilişkiler onurlu yaşam diye sunuluyor. Beyinlere kazınan algı aynı: kötülük o kadar da kötü değil, hayatın parçası. Kötülük dünyasında kötülerle ve kötülüklerle yaşamaya alışmalıyız. Çünkü kötülüğün cezası yok. Kötülük bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılıyor. Toplumsal çürüme ve şiddetin asıl nedeni bu. Bu yüzden dünyadaki vahşeti film gibi izliyoruz. Küresel akıl, toplumu özgürlük bahanesiyle her türlü suçlunun kol gezdiği bir dünyaya hapsediyor, sonra da beladan muzdarip insanları reyting konusu yapıyor.
Küresel irade youtube, facebook gibi sosyal medyada ve TV kanallarında ekonomiden siyasete, sanattan televoleye kadar herşeye yön verirken toplumu güdüyor, zihinleri dönüştürüyor. Medyada binlerce kişi bu amaçla küresel iradenin hizmetinde. BBG, televole, aile ve kadın programlarında aile ve ahlak yapımız bilinçli olarak dinamitleniyor. Toplumu zombiye dönüştüren zihinsel savaşı görmeden, bilmeden, anlamadan zihinleri işgal etmek isteyenlere karşı önlem almaya çalışıyoruz. Toplumu zihinsel yönden esir almaya çalışan zihinsel savaşın inceliklerini bilmeden, bu savaşı kazanmak mümkün değildir. Milyonların önünde horoz dövüşü yapanları millet saf saf izlerken, toplumun bilinçaltına ekonomiden siyasete, şiddetten ahlaka kirli yazılımlar sinsice yükleniyor. Bunlarla RTÜK filan baş edemez. Zaten öyle bir niyeti de yok. Kısa bir süre sonra şiddet, yozlaşma ve ahlaksızlığın yaygın hale geldiği bir topluma dönüşmek istemiyorsak bu zihinsel savaşta bilimsel yöntemleri araştıran MEDYA AKADEMİSİ kurulmalıdır. Çağımız bilim teknoloji çağı. Zihinsel savaş her çeşit medya üzerinden yapılıyor. Bunu bireysel takip etmek yeterli değil, organize takip gereklidir. Medyadaki teknolojik gelişmeleri takip edecek ve PROAKTİF önlemleri alacak kurumun adı Medya Akademisidir. 200 Üniversite ve 170 binlik bilim ordumuz niçin var? Çağımızda sürdürülen zihinsel savaşı bilim ordusunu organize etmeden kazanamayız. Başımıza musibet gelmeden proaktif önlem alamıyoruz. Düşmanın silahıyla zafer kazanılmaz. Tweeter, facebook, instegram... Her alanda milli medyamızı kurmalıyız. Tek çare : En gelismiş bilimsel ve teknolojik yöntemleri araştıran Medya Akademisidir.
Hukuk ve adalet erozyonunun nedeni, tüketimi ve hırsı körükleyen küresel yaşam tarzı. Küresel yaşam tarzı, dünyayı ve insanı hasta etmekle kalmıyor, toplumu mahkemelik, hayatı yaşanmaz hale getiriyor. Bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel yönden bizi hasta eden bir savaşın içindeyiz. Milyonlarca gencimiz sigara, alkol ve uyuşturucu terörünün hedefinde. Bu savaşın sonucu giderek artan sayıda her çeşit bedensel, ruhsal, sosyal hastalık ve ölümdür. Küresel yaşam tarzı, yaşadığımız çevreyi bataklık haline dönüştürüyor. Bataklığı önlemek bataklığı kurutmaktan daha kolay, ucuz ve mantıklıdır. Bırakınız yapsınlar diyen küresel anlayış ise bizi sivrisinek ordusuyla basbaşa birakıyor. Çünkü her çeşit suç, kötülük ve hastalık oluştuktan sonra bu orduyla uğraşmak dev bir sektör doğuruyor : cibinlik, sprey, şaplak... Bu sistemde toplumun yarısı, kötülük ve suça bulaşmış diğer yarısıyla uğraşarak sağlık ve hayatını tüketecek. Her çeşit sosyal hastalık ve kötülüğün ilacı olan inanç ve kültürümüz, insanlık için kurtuluş reçetesi. Bu reçeteyi dünyaya sunacak olan aydınımız çağdaş diye dünyayı ve insanı hasta eden anlayışın peşinden koşuyor, ondan medet umuyor.
Milyonu aşan sağlık ordumuz var. Milyonu aşan eğitim ordumuz var. Diyanet ve güvenlik ordumuz çok güçlü. Her çeşit kötülük ve hastalığı önlemek ve bunlardan toplumu korumak üzerine düzenlemeler yapılır ve devlet mekanizması buna göre işlerse, daha sağlıklı bir toplum olabiliriz. Toplum artık medyada suç ve kötülük dünyasını izlemekten bıktı. Küresel yaşam tarzı ve zihinsel savaşın kumanda merkezi olan küresel medya toplumu yozlaştırıyor, değerlerini yok ediyor. Toplumun ruh sağlığını bozuyor, hasta ruhlu psikopat oranını artırıyor, her çeşit hastalık kötülük ve suç üretiyor. Bu savaşta, değerlerimizi kim koruyacak, karıncayı bile incitmeyen kültür ve medeniyetimizi dünyaya kim sunacak?
Hastane, mezar ve hapishane sayısı bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel yönden toplumun sağlık durumunu yansıtır. Koruyucu ve önleyici hukuk yerine, olur böyle vakalar Türk polisi yakalar anlayışının sonucu, hapishaneleri doldur boşalt sistemidir. Toplumlar enerjisini, sağlık ve hayatını daha az oranda hastane ve adliyede geçirmeli. Bunun yolu koruyucu ve önleyici tıp ve hukuk. Her çeşit hastalık kavramına çevre kirliliği ve hastalık düzeyinde yapılaşmada dahildir. Dere yatağına yerleşim yerleri kurulursa sel ve heyelan gibi felaketleri nasıl önleyeceksiniz? Fay hatlarına çürük inşaatlara göz yumarsanız Allah sizi neden korusun? Yüce Allah ne diyor : Allah aklını kullanmayanların üstüne pislik yağdırır (Yunus suresi - 100. ayet). Türkiye aklını kullanmazsa, kuyruğu peşinde koşan kedi gibi kaynaklarını, sağlık ve hayatını harcamaya devam edecek. İslamın temeli ; sağlık ve hayatı, kul hakkını yani hukuku, aklı, ahlaki ve nesli korumaya dayanır. Sağlıklı çevre ve sağlıklı toplum, inancımızın gereğidir. İnancımız, iyiliği ve kötülükle mücadeleyi emreder. İyilik sağlık, kötülük her çeşit hastalıktır. Her türlü sosyal hastalık, suç ve kötülüğün hayatı yaşanmaz hale getirdiği bir ülkede milli gelirin milyon dolar olması neye yarar? Adalet duygusunu da yok eden kötülük ve suç dünyasında akademiden aydınlara, din adamlarından diyanete, siyasetten meclise kadar herkes koruyucu ve önleyici hukuk anlayışına kafa yormalı, önlemler almalıdır. Yoksa sosyal hayat kendileri için de yaşanmaz hale gelecektir.
Kaynaklar :
1. https://istatistikler.uyap.gov.tr/
2. https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-46945215
3. https://www.yenisafak.com/gundem/26-suca-ragmen-serbest-kaldi-polisi-sehit-etti-4646610
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle