En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
6 Mayıs 2020

VİRÜSÜN HEDEFİ EKONOMİK KRİZ VE KAOS



Yeni savaş yöntemlerini bilmeyen ve kaynaklarını buna göre organize etmeyen milletler, yeni savaşta yenilmeye mahkumdur. Bilim dünyası virüsün perde arkasındaki gerçekleri neden konuşmuyor? Pandeminin insan eliyle yayılmış olabileceği, hedefinin pahalılık, ekonomik kriz ve kaos yoluyla iktidarları değistirip dijital bir dünyaya ilerlemek olduğu neden söylenmiyor? Pandeminin biyolojik savaşın ilk perdesi olduğunu söyleyenlerin eleştirisi bu. Bu görüşe göre, virüsün ardındaki küresel akıl kısıtlamalar, ekonomik kapanma, fiyat artışları, gıda kıtlığı ve işsizlikle ekonomik kriz, kaos ve ayaklanmalara yol açarak ulusal yönetimleri devirecek, küresel akla uygun hükümetlere geçişi sağlayacaktır. Dijital coinler, borsa, faiz, döviz, altın, emtia ve gıda spekülasyonlarıyla gaspedilen yüzlerce trilyon dolar, online eğitim, dijital takip gibi dayatmalar küresel düzene geçişi kolaylaştıracaktır. Mutasyonlar, varyantlar ve yeni virüsler zombi topluma geçişe kadar devam edecektir. Küresel ısınma ve pandemiyle mücadele gündemden düşmeyecektir. Bu görüşün ne derece doğru olduğunu yakın zamanda göreceğiz.

Dünyaya hayatı zindan eden komploları araştırma görevi devletlerin işidir. Aydınlar ve bilim adamları tabii ki  fikirleriyle topluma ve yönetimlere yardımcı olacaktır. Ancak doktorlar ve bilim dünyası, bu konuda gerekli kanıtları toplayan ve değerlendiren tıbbi istihbarat örgütünün yerini dolduramaz. Bu görev Sağlık alanında her türlü bilgi, deneyim ve organizasyona sahip istihbarat örgütlerinin işidir. Devletler böyle hayati bir görevi tıbbi istihbarat konusunu bilmeyen meslek gruplarına tevdi edemez. Çoğu ülke bu bilgi ve yetenekte örgüte sahip olmadığı gibi böyle bir yapıyı idrak edecek akla da sahip değildir. DSÖ ne diyorsa onun peşine takılmış gidiyorlar. DSÖ ise dünyayla ve bilim dünyasıyla resmen dalga geçiyor. Pandemi ardındaki akıl STKlar, meslek odaları, muhalifler ve bilim kurullarını yönetimlere karşı sürekli kışkırtıyor. Yönetimlerde bu baskı yüzünden halkı ve ekonomiyi bezdiren kararlar almak zorunda kalıyor. Halbuki bu kararlardan zarar görecek olan yine yönetimler olacak. Ülkeler küresel oyunun vehametini idrak ettikleri zaman iş işten geçmiş olacaktır.

Dünya, pandemi ve zihinsel savaşla birlikte yeni bir döneme giriyor. Zihinsel savaşa karşı Medya akademisi, hastalık savaşına karşı da Sağlık istihbarat örgütü gibi bir organizasyon olmadan komplo türünden yapılan yorumlar ve bireysel çabalar ülkeleri salgın hastalıklar, kriz ve kaosdan koruyamaz. Bilim adına aynı lafları medyada sürekli tekrar ederekte virüsü yok edemeyiz. Virüsün ardındaki akıl, medya ve bilim teknoloji gücünü organize ederek planlarını icra ediyor. Başka ülkelerin tavsiye ve aklıyla hastalık ve virüs savaşına karşı koyamayız. Zihinsel savaşı yöneten akıl diğerleriyle kedi fare gibi oynuyor. Yapılacak iş basittir : Acilen her türlü donanım ve bilgiye sahip Sağlık istihbarat örgütü kurmaktır. Geçtiğimiz aylarda İsrail istihbarat servisi, koronavirüs aşısını kendi bilim adamlarının incelemesi için Çin'den gizlice getirdi. Günümüzde tıbbi istihbarat hayati öneme sahip. Hergün binlerce insan pandemiden ölürken tedavide kullanılan ilaç, aşı, tedavi ve teknolojinin kısa yoldan elde edilmesi ülke güvenliği için şarttır.

Sağlık istihbarat örgütünüz yoksa, bilim adamlarınızı, bilim ve teknolojideki kazanımlarınızı  bile koruyamazsınız. Keşfettiğiniz şeyler karşı tarafa uçar haberiniz olmaz. Bilim ve teknoloji daima güvende olduğu yerde gelişir. Ambargo ve salgın halinde, ihtiyacınız olan hayati ilaç, aşı, teknoloji ve bilim insanı transferini sağlayacak olan da yine sağlık istihbarat örgütüdür. Yoksa virüsün ekonomik ve sosyal sonuçlarına teslim olursunuz :

Evlere kapanmayla başlayan üretim kaybı, ticaretin durması, hizmet sektörünün zararları ekonomiyi sarsıyor. Masraflar artarken gelirler azalıyor. Milyonlarca insan sırf bu yüzden işini kaybediyor. Aynı şekilde devletin vergi gelirleri de azalırken giderleri sürekli artıyor. İhracat ve turizm gibi başlıca döviz gelirlerindeki kayıplar, cari açığı artırıyor. Hem üretim kaybı hem de finansal krizle karşı karşıyayız. Uzun sürmesi halinde üretim kaybı özellikle gıda ve tarım ürünlerinde ciddi kayıplara yol açabilir. Bu durumun doğal sonucu tabii ki enflasyondur. Salgının 1 yıl sürmesi halinde turizm, eğlence ve kültür ile otel harcamaları yüzde 90’dan fazla azalacak. Devletin yoksullara aktarmak için 428 milyar liralık kaynağa ihtiyacı olacak. Vergiler azalırsa devletimiz bu harcamaları nasıl karşılayacak? Virüs, ekonomik kriz ve kaosla devleti çökertmek istiyor. Bunları bilmek için ekonomist olmaya gerek yok.

Pandemi bahanesiyle trilyonlarca dolar karşılıksız döviz basılıyor. Trilyonlarca dolar, euro ve karşılıksız döviz basmanın amacı, dünyada enflasyon tufanı yaratarak ekonomik kriz ve kaos yaratmak ve bu yolla mevcut iktidarları yıkıp kendi iktidarları yoluyla dijital devrimi tamamlamak. Küresel ısınma bahanesiyle enerji ve hayvansal ürün fiyatlarındaki artış dalga dalga tüm fiyatları artıracaktır. Borsa, faiz, döviz, emtia, gıda,  enerji ve tedarik zincirlerinin küresel aklın kontrolünde olduğunu unutmayın.

Virüsle mücadelede şimdiye kadar uygulanan yöntemler virüsün hızlı yayılmasını önlüyor ama salgını bitirip güvenli bir çalışma ortamı sağlamıyor. Bu  yüzden üretim durma noktasına geldi. Buna  hiçbir ülke daha fazla dayanamaz. Dünya devleri bile bir an önce ekonominin çarklarını döndürecek yöntemler peşinde. Aksi halde  ekonomik kriz, kaos ve çöküş kapıda. Dünyayı alıştırmak için 20 yıldır geleceği ilan edilen asrın ekonomik krizi ve kurulacak yeni sömürü düzeni virüse ciro edilecek. Sadece salgın hızını azaltmakla yetinirsek toplumun çoğunluğu hastalanana kadar bu salgınla uğraşmak zorunda kalacağız. Salgını önlemenin yolu, bulaşan herkesi kısa sürede tesbit edip karantinaya almaktan geçer. Tayvan ve Çin, salgını aldığı akılcı ve bilimsel yöntemlerle bitirdi. Aynı yöntemleri biz de uygulayabiliriz. 

Virüs taşımayanların önlemler altında çalısmasına ve normal hayata geçmesine mani bir durum yoktur. Virüs taşıyanları nasıl bileceģiz. Tabii ki filyasyon, dijital takip ve testlerle. 80 milyona test yapamayız dersek bu savaşı kaybederiz. Neden mi? Yarın 2. ve 3. dalga gelirse ne yapacağız? Tekrar mı evlere kapanacağız. Peki bu durumda üretim ve ekonomi ne olacak?  Ekonomik kayıpların maliyeti testin maliyetinden daha mı az?

DÜNYANIN KURTULUŞU BU CİHAZDA 

Dünyanın başına bela olan salgınları önlemede teknoloji hızla gelişiyor. Kısa süre sonra virüs ve antikorları % 100e yakın kesinlikle gösteren teknolojik yazılımın akıllı telefonlara indirildiğini duyabiliriz : 5 dkda Covid ortaya çıkacak. Bir damla kanla 5 dkda bağışıklık durumun belli olacak. Bundan sonra ise akıllı telefon sahibine ne yapacağını söyleyecek. El kadar şeker cihazıyla herkes kan şekerine günde 4 kez bakmıyor mu? Minik bir cihazla yarın Covid testini herkes istediği an yapacak. Pozitif olanlar gönderilen mesajla anında karantinaya alınacak. Az sayıda bulaştıran yüzünden milyarlarca insan boş yere evlerde hapis olmayacak. Önemli olan böyle bir cihazı en kısa zamanda yapmak. Bu cihaz, Türkiye ve dünyayı salgından, ekonomik krizden ve maskeli esaretten kurtarır. Dünya ve Türkiyede çok sayıda araştırma merkezi bu test  cihazını geliştirmek için gece gündüz çalışıyor. ODTÜlü mühendis bir grup 2 ay önce benzer bir test cihazı yaptı. Hassasiyeti yüzde yüze yakın diyorlar. Bir ay önce de Abbott firması 5 dkda % 100 sonuç veren cihazı piyasaya çıkardı. Bu cihazlar ilk çıkan cep telefonları gibi hantal gelebilir. Ancak dünya bunu küçültmek için çalışıyor. Araştırmalardaki hedefler gerçekleşirse dünya salgınlardan kurtulacak.

KURTULUŞ BİLİM VE TEKNOLOJİDE

Teknolojide geri kalırsan sadece camiler ve kabe kapanmakla kalmaz, ezan yerine şarkı bile dinletirler. Ama teknolojik yazılımın varsa birşey yapamazlar. 80 milyona bir hafta içinde test yapıp covidli olanları karantinaya alacak teknolojin varsa salgınlar sorun olmaktan çıkar, camiler kapanmaz, ekonomi durmaz, hayat zehir olmaz. İnsanlık alemine dayatılan dijital esarette, teknolojisi olmayanın inancını ve hayatını yaşaması mümkün olmayacak. Tabii yerli ve milli ilaç, aşı ve tıbbi teknolojinin önemini şimdi daha iyi anlıyoruz. Yarın batı dünyası aşıyı bulursa bize bedavaya mı verecek? Yoksa domuz gribinde olduğu gibi işe yaramaz aşıları mı verecek? Bir defa unutmayalım ki her ülke önce kendini, sonra cebini düşünür.

Salgının bitmek bilmeyen kötü sonuçlarıyla uğraşmak yerine, bu kaynağın yüzde biriyle milli aşı, ilaç ve Covid test cihazının seri üretimi yapılarak salgın kısa sürede önlenebilir. Bu yöntemle bundan sonra ortaya çıkacak mutasyon ve yeni salgınlarında önlemi alınmış olur. Evlerde yıllarca kalmaya mahkum olmak, hem toplumun sağlık ve psikolojisini bozar, hem de ekonomiyi çökertir. Üretim ve ticaret olmazsa, hizmetler aksarsa bu durum virüsün faturasından daha ağır sonuçlara yol açar. Ekonomik krizle tökezlersek iç ve dış düsmanlar kaos ve halkı kışkırtarak ülkemizin üstüne çullanacaktır. 

Bilimsel öngörülere göre toplumun en az % 60ı virüsü geçirir veya aşılanırsa toplumsal bağışıklık olacak. Türkiye için hesaplarsak 83.000.000×%60= 50 milyon kişinin Covid geçireceği anlamına gelir. WHO ölüm oranının en az % 2.5 üzerinde olduğunu söylüyor. Bu hesaba göre beklenen ölüm : 1.250.000 kisidir. Yani 50 milyon kişiye bulaşması halinde, ne yaparsanız yapın çıkacak en iyi rakam bu. Bunlar DSÖ denen küresel yapının bilimsel tahminleridir. Eğer kayıplar gripte görülen oranda kalırsa, bu resmen DSÖ ve onun kontrolündeki yapılar tarafından aldatıldığımız anlamına gelir. Böyle bir aldatma, yeni dünya düzeni ve zombi topluma geçiş için virüsün planlanmış küresel  bir komplo olduğunu gösterir.

Yönetimlerin cevabını aradığı soru şu :

Salgının sağlık sistemi ve ekonomiyi çökertmesini önleyerek salgınla mücadele etmek mümkün mü? Tabii ki mümkün. Toplum artık virüsten nasıl korunacağını biliyor. Öğrenme döneminde gerçekleşen rakamlar bile ülkemizin iyi mücadele ettiğini gösteriyor.

Bisiklete ilk binen için risk yüksektir. Öğrendiği zaman risk azalır. Covidle ilk karşılaştığımızda risk yüksekti. Çünkü ne yapacağımızı bilmiyorduk ve toplum bu konuda eğitimli değildi. Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulumuz sayesinde her türlü önlemi aldık ve gereken herşeyi yaptık. Virüsle mücadele konusunda çok şey öğrendik ve toplum fevkalade eğitildi. Riskleri azaltmayı öğrendik. Şimdi bunları uygulama ve imtihan zamanı. Norveç  İsveç Tayvan Çin gibi daha eğitimli olursak risk daha da azalacak. Dünle bugünün farkı bu yüzden. Küresel krizin ve virüsün hedefi olan ekonomik kriz ve kaosu önlemek ve evlere kapanmaktan bunalan halkın yoğun baskısı nedeniyle dikkatli, kontrollü ve kademeli olarak normal hayata geçmek zorundayız. Aksi halde kayıplar virüsten daha fazla olacaktır.

Bilimsel istatistiki modeller ve öngörüler, salgının küresel hesaplaşmanın ürünü olduğunu ve ardından ekonomik kriz ve kaosun geleceğini idrak edemeyenler için birşey ifade etmez. Atılan taşın ve kırılan camın peşinden koşanlar, taşı atanı ve amacını bilemez. Atılan taşı, kırılan camı veya virüsün genomunu inceleyerek faili ve niyetini bilemeyiz. Küresel oyunu göremezsek kuyruğu peşinde koşan kedi gibi kaynakları, gücümüzü, sabrımızı virüsün sosyal ve ekonomik sonuçlarına harcamakla tüketiriz. Hergün virüsün yol açtığı rakamlar içinde boğulur küresel oyunun perde arkasını göremezsek, kriz ve kaos kaderimiz olur.

Barışta parayı veren kuralı koyar. Savaşta ise kazanan kuralları koyar, kaybeden bu kurallara uyacağını beyan eder. Savaşların değişmeyen kuralı budur. Virüsle savaşın daha başındayız ama virüs dünyayı parmağında oynatıyor. Virüs ölü bir protein olduğuna göre bizimle savaşan virüsün ardındaki akıl. Bu savaşta kuralları dayatan O. Savaş daha bitmeden savaşı kazanan kim? Virüs, A dan Z ye hayatınızı değiştiriyorsa, biz kazandık diyerek sadece kendimizi aldatırız. Virüsle savaşı kazandıysak, sosyal hayattan ekonomiye kadar virüsün dayattığı esareti neden yaşıyoruz? Virüsü yendik demek için virüsün kökünü kazımanız lazım. Bu ise bilim, teknoloji ve üstün akılla olur.

Küresel aklı ve olayları iyi okuyan, küresel planları deşifre eden öngörü merkezine ihtiyaç duyuyoruz. Bu üst akıldan yoksun milletler, okyanusta ceviz kabuğu gibidir. Kriz ve kaosları öngöremedikleri için herşey olup bittikten sonra reaksiyon verirler. Öngören akıl olmadan proaktif önlemler olmaz. İlkel toplumlar tehlike ve sorunlar olduktan sonra reaksiyon gösterirler. Akıllı toplumlar ise öngördüğü için tehlike ve krizleri olmadan gerekli tedbirleri alır yani olmadan önler. Öngörü için Küresel aklı ve olayları okuyabilen örgütlü akıl gerekir. Görünen o ki ; pandemiyle ekonominin kapanmasını işsizlik, üretimin düşmesi, enflasyon, tedarik zincirlerinin kırılması, gıda krizi, kıtlık, kriz, kaos ve yönetimlerin değişmesi takip edecektir. Bunu bilmek için alim olmaya gerek yoktur.   Geleneksel davranış modelimiz herşey olup bittikten sonra reaksiyon göstermek. Öngörü merkezi olmadan proaktif önlemler alamayız, felaket ve krizler kaderimiz olur.

 



Bu yazı 1,607 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,442 µs