En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
10 Ocak 2020

YAŞAM TARZIMIZ HASTALIK ÜRETİYOR



BU YAZI 2008 YILINDA YAYINLANDI

https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,67/

Yaşam tarzımız bu:    

Önce kirletmek, sonra seyretmek !

Yaşadığımız akvaryumun suyu olan yaşam tarzımız ölüm ve hastalık saçıyor ! 

Bataklığa dönüşen bu akvaryum, içindeki her şeyi kirletiyor.

Bu akvaryumda temiz ve sağlıklı kalmak çok zor.

Sağlık sistemimiz ise binbir emek ve parayla tek tek temizlediği balıkları yine bu kirlenmiş akvaryuma geri atmak zorunda.

Çünkü temiz akvaryum yok ! 

Akvaryumu temizlemek ise kimsenin aklına ve işine gelmiyor.

Neden acaba ?

• Derelere akıtılan zehirler, içme suyumuza karışan kanalizasyon suları, yemyeşil çevreye atılan, toprağa gömülen binlerce varil içindeki kimyasal atıklar, filtresiz bacalardan üstümüze çöken zehirli dumanlar, devasa gemilerle ülkemize sokulan milyonlarca ton radyasyonlu hurdalar...

 

• Dünya Sağlık Örgütü arseniği içme suyu için en tehlikeli kimyasal olarak kabul ediyor. İçme suyunda 1 mikrogram arsenik bulunması  5 binde bir kanser yapma riski taşırken, her türlü kimyasal zehir, tarım ilacı ve kanalizasyonun karıştığı suları içmeye çalışıyoruz.

 

Kirlenmeyi önlemek yerine kirlendikten sonra arıtmak ne anlama geliyor? 

 

Bize dayatılan kirlenmiş çevre ve yaşam tarzı hastalık saçıyor.

Çevre felaketiyle karşı karşıyayız • Radyasyon raporu, Türkiye’nin radyasyon tehlikesine açık bir ülke olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. Radyasyonlu çay ve çevre felaketine yol açan binlerce zehirli varilden sonra, şimdi de radyasyonlu hurdalar başımıza bela oldu. Denetlenmeden ülkemize giren radyasyonlu hurdaların tümü eritilerek iç piyasada kullanılan malzemelere dönüştürüldü. Soframızdaki çatal-bıçak, yemeğimizi pişirdiğimiz tencere, cebimizdeki anahtar bile radyasyonlu olabilir.     

• TBMM Araştırma Komisyonu, Dilovası’ndaki kanser patlaması üzerine bölgenin boşaltılmasını öneriyor. Peki ya o fabrikalarda çalışanlar ne olacak? Çevre felaketine yol açtığı ve önlemleri milyarlarca avro tuttuğu için cennet vatanımızın en kalabalık bölgelerine kaydırılan Avrupa’nın kirli işleri ölüm saçıyor. Küreselleşmenin acımasız kar hırsı yüzünden tersaneler bile ölüm kusuyor. Döviz tanrısına canlarımız kurban olarak sunuluyor. Halka rağmen gizli eller her şeyi ayarlıyor. Boğaz tokluğuna ölüme gittiğinin farkında bile olmayan zavallı işçilerimizi ve toplumu koruması gerekenler ise göz yumuyor.

 

• Havadaki kadmiyum oranı ise, Avrupa Birliği’nin tehlike sınırı kabul ettiği rakamların tam 239 katı yüksek! TÜBİTAK, Kocaeli Üniversitesi ve Gebze İleri teknoloji Enstitüsü ölçümlerine rağmen zavallı işçilerimiz tehlikeden habersiz çalışıyor. Kanserojen maddeler ve kirletilen hava her çeşit kanser, kalp-damar ve akciğer hastalığına davetiye çıkarıyor.

 

Ölümlerden ölüm beğenin! 

 

• Derelere akıtılan zehirler, içme suyumuza karışan kanalizasyon suları, yemyeşil çevreye atılan, toprağa gömülen binlerce varil içindeki kimyasal atıklar, filtresiz bacalardan üstümüze çöken zehirli dumanlar, devasa gemilerle ülkemize sokulan milyonlarca ton radyasyonlu hurdalar...

Dünyanın çöplüğü oluyoruz

 

• Dünya Sağlık Örgütü arseniği içme suyu için en tehlikeli kimyasal olarak kabul ediyor. İçme suyunda 1 mikrogram arsenik bulunması  5 binde bir kanser yapma riski taşırken, her türlü kimyasal zehir, tarım ilacı ve kanalizasyonun karıştığı suları içmeye çalışıyoruz.

 

Kirlenmeyi önlemek yerine

kirlendikten sonra arıtmak ne anlama geliyor?

 

• Avrupa’dan cennet vatanımıza kaydırılan küresel ortaklı çimento fabrikaları ve diğer çevre canavarları oksijenin önemli bölümünü tüketir çevreyi kirletirken, bizim insanımızın sağlık ve hayatını tehlikeye atıyor. Bizim oksijenimiz tükenecek, bizim çevremiz kirlenecek ve bu sağlıksız çevrede bizim insanımız hasta olacak, kimin umurunda? Uygarlık bu mu ?Nerede insan hakları? Nerede sendikalar, sivil toplum örgütleri?  

 

• Bu akıl oyununda kurallar çok acımasız. Doğadaki oksijeni tüketen kirli sanayi ile çimento ve hurda demir eriten  fabrikaları, bu akıl oyununu idrakten yoksun ülkelere kaydırmanız yeterli. Şimdi artık Rusya bile bizdeki çimento fabrikalarını satın alıyor. Hem çevre kirlenmesinden kurtulacak hem de oksijeni azalmayacak. Türklerin nasıl olsa oksijene ihtiyacı yok. İhtiyacı olan varsa oksijen barlarına gidebilir. Daha şimdiden milyar dolarlık cirolar söz konusu. Çimento ve demir ihraç ediyoruz diye sevinmeyin, aldığınız parayı ilaca ve oksijene verecek ya da yorgunluk ve hastalıktan sürüneceksiniz. Yoksa bunları ihraç etmeyi Avrupa Birliği bilmiyor mu? Kirlilik ve zararlar bizim ülkemizde kalacak, Avrupalı’da bizden ithal edip tertemiz kullanacak. Bizde ihracat yapıyoruz diye sevineceğiz. Bunun adı; akıl oyunu. İnsan haklarını bu durumda kim ihlal etmiş oluyor?  

 • Bizim aydınlarımız ise Kyoto anlaşmasını imzalamıyor diye kendi ülkesini şikayet etmeyi çözüm zannediyor. Türkiye gibi ülkeler suçlanırken, Avrupa’dan cennet vatanımıza kaydırılan küresel ortaklı çevre canavarlarının arkasındaki küresel şirketler niçin gizleniyor? Bu  durumda dünyayı biz mi kirletmiş oluyoruz? Bunlara diş geçiremeyen bize saldırıyor. Bu yarı cahiller yüzünden ülkemiz günah keçisi oluyor. Neyse ki ABD eski başkan yardımcısı Al Gore açık yürekle gerçeği söyledi: Hastalıklı yaşam tarzının temeli olan tek dişi kalmış canavarı sorgulamak zorundayız.

• Sorunu yaratanlar çözümü de dayatıyor. Çözümün öncülüğünü de yine onlar yapıyor. Kirlettikleri dünyada pislik kendilerine bulaşınca hemen harekete geçtiler. Sabahtan akşama konser vermekle, şarkı söylemekle, şaklabanlık yapmakla  küresel ısınma azalmıyor. Önce bu zevatın özel uçak saltanatından vazgeçmesi gerekiyor. Tercüme aydınlarımız ise onlardan gelen her mesajı en ince ayrıntısına kadar beynimize kazımakla meşgul. Şimdi de diş fırçalarken akıttığımız suya, aydınlanmak için kullandığımız lambaya göz diktiler. Dünyayı asıl kirleten ve kaynaklarını tüketen kim? Binlerce yılda yetişen  Brezilya’nın balta girmemiş ormanlarını, dev ağaçlarını acımadan buldozerlerle talan eden ve küreselleşme masalıyla dünyanın öbür ucuna satan anlayış, bu ağaçların küresel ısınmanın sigortası olduğunu bilmiyor mu?

• Bu vahşi yaşam tarzı yüzünden dünyamız hızla kirleniyor ve hayatımızın en temel ihtiyacı olan oksijen azalırken karbondioksit hızla artıyor. Bundan 200 yıl önceye göre  havadaki oksijen miktarı, günümüzde yarıya düşmüş bulunuyor. Kirli sanayisini sermaye girişini teşvik masalıyla bu oyunu idrak edemeyen ülkelere kaydıran Avrupalı temiz havayı ciğerlerine çekerken, halkımız hastane kuyruklarında ömür tüketiyor, leblebi gibi ithal kalp ve akciğer ilaçları yutuyor. Çimento satışıyla övünürken, asıl sattığımız sağlık ve hayatımız!  İdrak eden var mı? Avrupa birliğinin çevre politikası temeli olan ‘kirleten öder’ prensibi neden uygulanmıyor?

• Marmara gibi 30 milyon insanın yaşadığı insandan yoğun bir bölgeye Avrupa’nın en kirli sanayisini kaydırmak nasıl bir anlayış, bilen var mı? Dünyanın kirli sanayisinin yol geçen hanı oluyoruz. Milyonlarca ton sanayi atığını doğaya zararsız hale getirecek yeterli tesis olmadan bu felakete nasıl izin veriliyor ve neden göz yumuluyor?

 

• Zehirli atıkları gizlice gömmek, sonra medya  ve yetkililer nezaretinde topraktan çıkarmak ve analiz etmek, sonra tekrar halka göstere göstere gömmek ne anlama geliyor? Daha mı ucuza geliyor? Aynı felaketi yaşamsal su kaynaklarımız olan dereler, nehirler ve göllere boşaltılan zehirli atıkları tekrar temizleme işleminde de yaşıyoruz.

 

Toplumsal refleksimiz aynı:  

Cennet vatanımız kirletilirken seyretmek

İnsanlar ve balıklar zehirlendikten sonra söylenmek   

Kirlenen akvaryumda yaşamaya alışmak

 

Türkiye'deki ölümlerin yüzde 12'si hava kirliliğine bağlı

 

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, hava kirliliği öldürmeye devam ediyor. Verilere göre, dünyadaki yaklaşık 50 milyon ölümün 2 milyon 390 binine yani yaklaşık yüzde 4-5’ine hava kirliliği neden oluyor. Türkiye’de ise ölümlerin yüzde 12’si hava kirliliğine bağlı olarak gerçekleşiyor.

TÜRKİYE’DE HAVA KİRLİLİĞİNDEN YILDA 20 BİNİN ÜZERİNDE KİŞİ YAŞAMINI YİTİRİYOR

Dünya Sağlık Örgütü verileri hava kirliliğine bağlı ölümlerde çarpıcı tabloyu gözler önüne serdi. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre; dünya da bir yılda iç mekan kirliliği nedeni ile 1 milyon 497 bin kişi, dış mekan kirliliği nedeniyle ise 865 bin kişi olmak üzere toplam 2 milyon 362 bin kişi hava kirliliğine bağlı olarak ölüyor. Yani dünyadaki yaklaşık 50 milyon ölümün yüzde 4-5’ine hava kirliliği neden oluyor.

Verilere göre, Türkiye’de ise bir yılda hava kirliliği'nden 21 bin 300 kişi ölüyor. Türkiye’de bir yılda yaşamını kaybeden yaklaşık 240 bin kişinin yüzde 10’u hava kirliliğine bağlı olarak hayatını kaybediyor.

HAVA KİRLİLİĞİNE BAĞLI ÖLÜMLERDE ÇİN İLK SIRADA

Hava kirliliğine bağlı ölümler açısından dünya ülkeleri arasında sıralama yapıldığında ise kalabalık nüfusu ile ilk sıraya Çin yerleşiyor. Hava kirliliğinden ölümlerde 656 bin 300 kişi ile birinci sırada Çin, 527 bin 700 kişi ile ikinci sırada Hindistan, 99 bin 400 ölüm ile Pakistan üçüncü sırada geliyor. Türkiye ise yıllık 21 bin 300 kişinin hava kirliliğinden ölümü 14’üncü sırada yer alıyor. Bin kişide hava kirliliğine bağlı ölüm oranları sıralaması yapıldığında ise; binde 1.805 ile Angola birinci sırada, binde 1.790 kişi ölümü ile Burkina Faso ikinci sırada, binde 1.394 kişilik ölüm ile Mali üçüncü sırada yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü verilerinde hava kirliliğinden sıralamasında Türkiye dünyada 15’inci sırada yer alıyor.

Canlarımız para hırsının kurbanı  

 

• Bilim dünyamız ve yetkililerimiz sonuçlarla bizi ve kendilerini meşgul etmek yerine, biraz da içimizi karartan bu sonuçlara  yol açan sebeplere kafa yorsalar daha mantıklı olmaz mı? Yoksa güçleri mi yetmiyor? Zehirli atıkların çoğunu zararsız hale getirecek tesis olmadığına göre biz bu filmi çaresiz seyir mi edeceğiz? Kötü kaderimiz devam mı edecek? Sadece havamız, toprağımız değil suyumuz da kirleniyor. Temiz çevremiz kirlendikten sonra temizleyecek paramız, göç edecek yerimiz yok. Bu çevre canavarlarını baştan engellemek veya insansız bölgelere kaydırmak mümkün değil mi? Ulusal beyin’in dağıtıldığı ülkelerde, küresel beyin halka rağmen her şeyi planlıyor. Yani canlarımız para hırsının kurbanı.  

 Bu akıl oyununda işimiz zor. İşsizliğin çaresi sağlık ve hayatımız karşılığında boğaz tokluğuna kirli iş alanları olmamalı. Neredeyse  sağlam insan kalmadı. Ciğerimize çektiğimiz hava, yediğimiz içtiğimiz her şey sağlığa zararlı partikül ve kimyasal zehir içeriyor. Bilimsel raporları okuyan yok mu? Cennet vatanımızı hastalık üreten bataklığa çevirenlere karşı bizi kim koruyacak? Nerede bilim adamları ve aydınlar?

Önce hasta eden ve sonra da tedavi için süründüren kötü kaderimiz ne zaman değişecek?  

• Ülkemizde öksürük ve nefes darlığı olan astım hastası sayısı 4 milyon. Nefes darlığından ızdırap çeken akciğer hastası (KOAH) sayısı ise 3 milyonu buluyor.  En büyük etken olan sigara içimi ve hava kirliliği ise devam ediyor. Hava kirliliğine bağlı kanser riskinin %70’ inden tek başına dizel egzozu sorumlu. Dizel egzozu kalp ve damar sistemi için de zararlı. Kanserden başka astım krizlerine de yol açıyor. Minibüs, kamyon ve çocuklarımızı okula taşıyan dizel araçlardan sağladığımız tasarruf, sağlık ve ilaç masraflarını karşılamıyor. 

 

• Gelişmiş ülkeler biyodizele geçerken,  bizler biyodizel bile olmayacak yanmış yağları sulu yemeklere veya denize döküyoruz. Yanmış yağların tekrar tekrar kullanılması yüzünden ileri derecede kanserojen ve sağlığa zararlı maddelere maruz kalan mide ve damarlarımız ise her çeşit hastalığa açık. Mazot bile olmayacak yağları afiyetle yiyoruz. Hamburger zincirleri sağlık ve hayatımıza dolanıyor. Atık borularını bile tabaka tabaka tıkayan bu yağlar damarlarımızı mahvediyor. Bu atık yağlar denize ulaştığında ise bir litresi bir milyon litre suyu zehirliyor. Denizlerimiz kirleniyor. Deniz anaları yüzünden denize giremiyeceğiz. 

  

Bu felaket kalıcı ve yok edici  

 

• Çin’de çevre kirlenmesine bağlı ölümler birinci sıraya yükseldi bilen var mı? (5). Yarın çevre kirlenmesine bağlı ölümlerde dünya şampiyonu olursak şaşırmayın. Çevre sağlığını düşünmeden yapılan yatırımlar, ölüme ve felakete yatırımdır. 

 

• Marmara’ya kaydırılan bilinçsiz yatırımlar yüzünden sözde uygar (!) dünyanın çöplüğü oluyoruz. Çevre felaketi sağlık savaşına dönüşüyor. Bir toplumu yok etmenin yeni yöntemi bu olsa gerek: Çevre savaşı! Bize dayatılan kirlenmiş çevre ve yaşam tarzı hastalık saçıyor. Çevre kirlenmesi, korunmasız zavallı halkımız da her çeşit kanser, hastalık ve ölümlere yol açarken, bu felakete göz yumanlara, yetkisini zehirden, radyasyondan, kanserden yana kullananlara çeşitli ulufeler olarak geri dönüyor.

 

• Önce, kirletilen akvaryumda yaşamaya ve hasta olmaya zorlanan ve sonra da tedavi olmak için çırpınan zavallı bir toplumun kısa hayat hikayesi budur...

• Modern kelimesi ardına gizlenen vahşi ve yok edici bir yaşam tarzı ile karşı karşıyayız. Sadece sağlık ve hayatımızı değil, tüm yaşam alanlarımızı, dünyamızı felakete sürüklüyor. Savaşlar geçici bir yıkıma yol açarken bu yıkım ilerleyici ve yok edici. Biz ise bunu idrak edecek bilimsel öngörüyü bile yitirdik.Bu küresel felakete acilen dur demeliyiz.

Hangi İstiklal var ki, ecnebilerin nasihat ve planlarıyla yükselebilsin.

 ATATÜRK 6 Mart 1922, TBMM   

Kaynaklar:

1.  Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap 8. Baskı, 2008

2.  Soframızda radyasyonlu çatal var. Hürriyet 14 nisan 2006 S:24

3.  Dilovası boşaltılıyor. Hürriyet, 2 temmuz 2006, s:16

4.   www.haberturk.com/.../654844-turkiye-buna-evet-demis-olamaz 44

5.   http://www.skyturk.net/haber/cin-cevre-kirliligine-bagli-olumlerde-ilk-sirada-yeryuzu-12291.html

 

……………………………………………………………………………………………..

 

Türkiye buna 'EVET' demiş olamaz!     

 

www.haberturk.com/.../654844

  

ÜLKEMİZ çok ciddi bir tehlike altında! Birileri "nasıl" yapıyorlar bilmiyorum "YAPMIŞLAR" ve Yalova'ya "Dünyanın en büyük kimyasal atık deposunu" kurmak için belirli bir noktaya gelmişler... 
Sevgili dostlar, durum ve gelinen nokta Türkiye adına ÇOK AMA ÇOK VAHİM! Türkiye bakıyor ve Hollanda kökenli Royal Vopak firması Yalova Taşköprü'de dünyanın en büyük tehlikeli kimyasal atık depolama tesisini kuruyor! Daha açık yazayım: YALOVA'yı "gelişmiş ülkelerin istemediği zehirli, patlayıcı kimyasal atıklarının deposu" haline getiriyor! Rakamlar korkunç; yaklaşık 30 dönüm üzerine 150'den fazla depolama tankı yapılacak ve bu tanklara denizden ulaşım için 1000 metreye yakın "iskele" kurulacak! Hollanda'dan, Fransa'dan, Kanada'dan ve daha birçok "değerli vatandaşı" olan ülkenin kendi sınırları içinde istemediği "PİSLİKLER" gemilere yüklenecek ve TÜRKİYE'deki ÇÖPLÜĞE gönderilecek! 
Sorun sadece Yalova ile de sınırlı değil! Burada depolanacak ve bizim asla "kontrol etmeyeceğimiz" atıklar "altından geçen aktif fayın" kırılması veya başka bir sebeple "patlarsa" Marmara Bölgesi YOK OLACAK! Daha açık yazayım: Kendi elimizle İstanbul'un yani KÜRESEL GÜÇ BÜYÜK DEVLET TÜRKİYE'nin KALBİNİN dibine BOMBA inşa ettirmiş olacağız! 
Sonuç: Bu tesisi yapanlar amaçlarına ulaşmak için her türlü yolu deniyorlar! Hem pisliklerini depolayacaksın, hem de Türkiye'nin KALBİNE bombayı yerleştireceksin! 
Son söz: Türkiye buna İZİN vermiş olamaz! Bu işi takip edenler "bizi hükümet destekliyor, olur aldık" diyorlar ki; BEN BUNA ASLA AMA ASLA inanmak istemiyorum ve inanmıyorum! Bu hükümet küresel-emperyal güçlere karşı büyük bir savaş verdi ve IMF'yi Türkiye'den kovma başarısını gösterdi. Böyle bir gerçeklik içinde "Hollanda Kraliçesi'nin İsrail kökenli ortakları" ile Türk halkını zehirlemesine asla ama asla izin ve onay vermeyecektir! DURDURUN BU TESİSİ! Türkiye'yi sevenlere DUYURULUR! 
Not: Başta Yalovalı kardeşlerim olmak üzere bölgede hatta İstanbul'da yaşayan herkese sesleniyorum: Çocuklarınızın sağlığını ve can güvenliğini düşünüyorsanız; VATANDAŞLIK haklarınızı kullanın ve mutlaka "BU BOMBAYA" engel olun!

www.haberturk.com/.../654844 

………………………………………………………………………………………………………

ÇİNDE, ÇEVRE KİRLİLİĞİNE BAĞLI ÖLÜMLER İLK SIRADA

Dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi Çin’de, hızlı ekonomik büyümenin çevreye ve insan sağlığına etkisi devam ediyor

PEKİN (CİHAN)- Dünyanın en hızlı büyüyen ülkesi Çin’de, hızlı ekonomik büyümenin çevreye ve insan sağlığına etkisi devam ediyor. Çin’de hava kirliliğine bağlı bir yılda ölenlerin sayısı 650 bin kişi. Bu rakamla Çin dünyada hava kirliliğine bağlı ölüm sayısında birinci sırada yer alıyor. 

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünyada hava kirliliğine bağlı ölüm sayısında Çin birinci sırada yer alıyor. Dünyanın en kalabalık olan ülkesinde fabrikalardan ve kalabalık otoyollardan yayılan hava kirliliği, sorunun sadece bir parçası olarak gösteriliyor. Çin’de yaşanan çevre kirliliği sonucu kardiyovasküler rahatsızlıklar ve solunum hastalıklarından dolayı yüz binlerce insanın hayatını kaybettiği bildirildi. 

Yayınlanan verilere göre ayrıca, dünyada hava kirliliğine bağlı ölüm sayısında Çin'i 527 bin 700 kişi ile Hindistan ve 99 bin 400 kişi ile Pakistan takip ediyor. Türkiye'de ise yılda 21 bin 300 kişi hava kirliliğinden yaşamını yitiriyor. Türkiye hava kirliliği ölümlerinde dünyada 14. sırada yer alıyor. 

Hong Kong Üniversitesi Kamu Sağlığı Bölümü'nden Profesör CM Wong, "Asya'daki hava kirliliğinin boyutu ekonomik büyüme nedeniyle dünyanın diğer ülkelerinkinden daha ciddi . Hava kirliliğinin büyük bölümü de Asya kaynaklı." şeklinde konuştu. 

Uzmanlar, bir taşıtın insanın günlük gereksinimi olan 15 metreküp havayı 10 dakikada kirlettiğini belirtiyor. İnsanlardaki kanserin yüzde 2-5’i endüstriyel etkilenmeye bağlı olduğu ifade edilirken, hava kirliliği en fazla akciğer kanserine neden oluyor.

01 Ağustos 2011



Bu yazı 1,625 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,348 µs