En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
30 Ocak 2020



BİYOLOJİK SAVAŞ

HİV, SARS, MERS, EBOLA, ZİKA, H1N1, İNFLUENZA, CORONA... gibi virüsler yıllarca Afrikada, Güney Amerikada denendi ve nihayet ideal virüs bulundu. Yeni yayınlanan makaleye bakılırsa bu yeni virüsün genetik haritasında HIV virüsüne benzeyen genetik yazılım mevcut yani virüs ısmarlama olabilir. Makalede yazılanlar doğru ise yeni virüs biyomühendislik ürünü. Baskıya rağmen gerçeği söyleyen uzmanların yorumlarını beklemek gerekiyor. Bildiğimiz ve gizlenemeyen gerçek ise ; bu yeni virüs çok bulaşıcı olduğu için hızla yayılıyor, insanları karantinaya hapsediyor, ulaşımı, şehirleri ve ekonomiyi felç ediyor. Ölüm oranı diğerleri gibi fazla olmasa da milyonlara yayıldığı için fazla sayıda ölüme korku ve paniğe yol açıyor. Yani rakip ülkeyi çökertmek ve safdışı etmek için ideal. Gözle görülmeyen minnacık bir virüs dünyayı tuş edecek. Sırada İran  ve can sıkan diğer ülkeler var. Tabii bunların eli de armut toplamıyor. Karşılıklı zincirleme reaksiyonla salgının dünyaya yayılması an meselesi.

Çin bayramına denk getirilip milyarlık Çine yayılması, dünyanın bir anda Çinle ilişkilerinin kesilmesi, süpergüç Çinin bir anda çökertilmesi, hastaların Hollywood filmlerindeki gibi yüzüstü devrilmesi... Sanki macera filmi gibi hazırlanan tezgahın parçaları. 7 asır önce dünya nüfusunun üçte birini öldüren veba salgını Vuhandan çıkmıştı. Şimdiki salgının da Vuhandan başlaması bile ilginç ve düşündürücü. Küresel akıl nostaljik takılıyor.

ABD ticaret anlaşması bu salgın öncesi yapıldı, Noeli takiben salgın başladı. Küresel bir salgın halinde dolara hücum olacağını bilen FED, sadece aralık ayında 500 milyar $ bastı ve nisana kadar dolar basmaya devam edeceğini açıkca ilan etti. Nisandan sonrada azalarak dolar basmaya devam edeceklermis. Havaların ısınmasıyla salgının azalacağını tabii ki biliyorlar.  Dünyanın gündemini sarsan bu salgın, ABD ve İsrailin Kudüs kararına karşı tepkileri de azaltmış oldu. Dünya salgın paniğinde iken bu kararı alıp geçtiler. Sanki herşey en ince ayrıntısına kadar planlanmış. Sonuçta koskoca Çinin dünyayla olan ilişkisi kesildi. Akıl sahipleri için küresel oyunu ortaya koyan kanıtlar o kadar çok ki... 

Çin ve İranın cezalandırılmasından dünyada başlatılan ekonomik çöküşe kadar pespese gelen olayları salgınla birlikte analiz etmezsek, yeni savaş yöntemi olarak tezgahlanan küresel oyunu idrak edemeyiz. Malum vurüs yıllardır beklenen asrın ekonomik krizininin günah keçisi oldu. 40 yıl önce yazılan kusursuz ve mükemmel bir senaryo. Dolar, faiz, altın, borsa, emtia ve gıda spekülasyonuyla dünyanın birikimi çalınırken dijital sömürü düzeni ve küresel yaşam tarzına geçilecek. Paranın yol açtığı bulaşmayı güya önlemek için planlanan dijital takip ise küresel plana kılıf olacak.

Virüs salgınları 2 şekilde ortaya çıkar :

1. Tesadüfi salgınlar

2. İradi salgınlar yani biyolojik savaş.

Süpergüçlerin hakimiyet savaşında 1 ay önce söylenen şuydu : Elimizde çok güçlü silahlar var. Bu tehditin ne anlama geldiğini o günlerde anlayamadık. Bakalım daha neler çıkacak. Anlaşılan şu ki bundan sonra bilim ve teknoloji konuşacak. GDO ve akıllı virüslerle belli ırklara yönelik genetik yazılımlar yeni savaşın gizli silahları. Kullanılan virüsler çok akıllı ama aynı aklı bu virüsü araştıranlarda göremiyoruz. Hedefteki ülkeleri ve önemli kişileri seçen virüse akıllı virüs denmezse ne denir? Dünyadaki korku ve panik bundan kaynaklanıyor. Dünya, virüsün ardındaki  şeytani akıldan ve akla hayale gelmeyen yapacaklarından korkuyor.Milyarlarca dolarla kurulan yüzlerce virüs laboratuvarında, ölüm ve bulaşma oranları farklı yüzlerce virüs koleksiyonu mevcut. Düşük ölüm oranı, yüksek bulaşıcı oranı olan virüslerlerle isterlerse tedarik zincirlerini kırıp ekonomik felç yaparlar, isterlerse yüksek ölüm oranı olan virüslerle hedef ülkeleri yok edebilirler. Keyif onların. Bunu da gizlemiyorlar ama zombi aydınlar ve bilim dünyası görmek istemiyor. Nasıl bir körlük ise itirafları bile kanıt kabul etmiyorlar. Körlüğün sebebi belli : Bilim dünyasını ve araştırmaları finanse eden küresel akıl bilime yön veriyor, zihinleri istediği şekilde formatlıyor.

Küresel hakimiyet savaşında yeni yöntemler, şimdiye kadar nükleer dahil hiçbir silahta olmayan üstünlüğe sahip. Neredeyse sıfır maliyetle istediğiniz ülkeyi kısa sürede çökertmek artık çok kolay. Bununla dünyayı istenilen şekilde hizaya getirmek, kontrol altına almak, istediğinizi yaptırmak artık çocuk oyuncağı. Bu yeni yöntem, hızla yayılıyor, insanları öldürürken korku ve panik yaratıyor, aşısı bulunamıyor, ekonomileri çökertiyor. Uçak, gemi, metro benzeri kapalı alanlar, umumi tuvaletler, biyolojik savaşta  virüsü en kolay yayma yerleri olduğu için buralardan uzak durunuz. Spreyleme yöntemiyle virüsler bunları kullanan binlerce insana kolayca bulaşır. Japonyada karantinaya alınan gemiyi unutmayın.

Virüslerden GDOya kadar genetik teknolojideki bilimsel gelişmeler, küresel savaşın şeklini değiştirdi. Nükleer ve diğer savaşlar dünyayı yakıp yıkarken, biyolojik savaş tam tersine küresel ısınma ve çevre felaketiyle tükenen dünyaya ilaç oluyor. Artık istediğiniz özelliklere sahip virüs veya GDOlu gıdalarla nüfusu azaltmak kolay. Kısırlık ve hastalıklarla dünya nüfusunu azaltmak ve bu yolla küresel ısınmayı kontrol altına almak mümkün. Binlerce uçak, gemi, taşıt ve fabrikaların salgın nedeniyle durması karbon emisyonunu ve petrol tüketimini bir anda azalttı. 

Dünyayı etkileyen bu felakette her ihtimal gözden geçirilirken, nedense biyolojik savaş olasılığı konuşulmuyor. Sanki kesin kanıt varmış gibi herkes ağız birliği halinde yarasayı günah keçisi ilan ediyor. Dünya virüsün nerelere yayıldığı ile oyalanmaya ve mantıklı uyarılara komplo teorisi demeye devam etsin. Biyolojik savaş yapan küresel gücün devşirme bilim adamları, Covid19 un biyolojik silah olmadığı fikrini yaymaya çalışıyor. Gerekçeleri ise çok komik. Yeni coronavirüs, türdeşleri arasında bulaşıcılık durumu en yüksek, ancak mortalitesi, yani öldürücülük oranı en düşük virüsmüş. 2000’lerin başında ortaya çıkan SARS ve MERS gibi virüslerin mortalitesi sırasıyla yüzde 10 ve yüzde 35 imiş. Yeni virüsün oranı ise yüzde 3,5 imiş. Öldürücülük oranı bu kadar düşük bir virüs biyolojik silah olmazmış. Bunlar ya süzme salak, ya da görevleri biyolojik savaşı gizlemek. Virüsü kullanan gücün küresel planı sıfır ölüm oranı olsa, sıfır ölüm oranı olan virüs bunlara göre biyolojik silah olmuyor. Bayıltan ama öldürmeyen bir cihaz, silah değildir demeye benziyor. Biyolojik savaş değil diyenlerin bilimsel kanıtı ne? Virüsün öldürücülüğü çok azmış. Böyle bilimsel kanıt olur mu? Bunların, dünyada her alanda devam eden savaştan ve küresele iradeden haberi yok. Virüsü kullanan küresel aklın planı, dünya  üretimi ve ticareti engelleyerek dünyayı krize ve kaosa sokmak. Covid19 tam da bu iş için biçilmiş kaftan. Sprey tarzında hazırlanan virüsleri metro, AVM ve kalabalık yerlerde çaktırmadan kullanacak bir sürü terör örgütü dünyada sürdürulen kalleş savaşın aptal taşaronu. 

Virüsün yapay olarak veya laboratuvar ortamında üretildiğine dair hiçbir bilimsel kanıt yok diye biyolojik savaş yok, bu virüs salgını kendiliğinden doğal olarak oluyor diyemeyiz. Hayvandan insana, insandan da insana geçmesi, biyolojik silah olmadığına kanıt olamaz. Biyolojik savaş, doğal olarak bulunan veya evrimleşen virüs, bakteri ve parazitleri kullanarak yapılan savaşın adıdır. Kızılderili soykırımına yol açan virüslü battaniyeler laboratuvar ortamında gelistirilmedi,  doğal ortamda gelişen bildiğimiz virüslerle yapıldı. Günümüzde biyolojik savaş laboratuvarları, doğal ortamda evrimleşen ama planlanan hedefe uygun virüsün araştırılması, seçilmesi ve kullanılmasını sağlıyor. İnsanlığı yok etme hedefiyle sadece ekonomik kriz çıkarma ve dünyayı ev hapsine mahkum etme hedefi, farklı hedefler olduğu için hedefe uygun virüslerin kullanılmasını gerektirir. Günümüz teknolojisi ile genetiği ile oynanmış virüsler kolay bilinir diye, ölümcül yapay virüsleri kimse kullanmaz diyemeyiz. Yapılan Bilimsel araştırmalarda virüsün laboratuvar ortamında üretildiğine dair kanıt yok diye Covid19un biyolojik savaşa uygun olmadığını söyleyemeyiz. Bu kanıya varmak için dünyayı, ekonomiyi, sağlık ve hayatı etkilemeyen sonuçların olması gerekir. Bu virüs oynanmamıs bir virüs diyen araştırmanın yorumu, olsa olsa virüsün doğal ortamda geliştiğini söylemek olabilir. Doğal ortamda evrimleşen virüsler biyolojik savaşta kullanılamaz mı? Bu sorunun cevabı, virüsün yol açtığı sonuçların içinde gizlidir. Covid19 dünyayı, ekonomiyi, sağlık ve hayatı perişan ettiğine göre ayrı bir araştırmaya gerek var mıdır?

Diyelim ki virüsün yapay olarak veya laboratuvar ortamında üretildiğine dair hiçbir kanıt yok. Virüs tamamen doğal ortamda ve tamamen evrim yoluyla oluşmuş olsun. Böyle doğal ortamda oluşan bir sürü virüsten, işine gelen virüsleri seçip laboratuar ortamında üretip biyolojik savaş amacıyla kullanan ülkeler veya terör örgütleri olamaz mı? Mesala fazla ölüme yol açmadan sadece karantina yoluyla ekonomileri felç eden, ülkeleri çökerten Covid19 gibi bir virüsü kullanmak, şeytani anlayış için çok mu zor? Sprey tarzında hazırlanan virüslerle kalabalık yerlerde virüsü yaymak kolay olduğuna göre, kimsenin böyle birşey yapmayacağından nasıl emin olabiliriz? Petrol için dünyayı kana bulayanlar, dünyayı hizaya getirmek için nükleer silah kullanmaktan çekinmeyenler, geride hiçbir kanıt ve iz bırakmayan böyle akıllı bir virüs silahını neden kullanmasın? Koskoca ABD elinde kanıt olmadan neden Çin virüsü diyor? Koskoca Çin açık ve net elimizde kanıtlar var, Covid19 virüsünü Wuhana siz soktunuz diyor. İngiltere ise virüsün kasti olarak yayıldığını ima ederek önleyemeyiz diyor. Sürü yöntemi lafının asıl nedeni bu. Yoksa ölen ölür kalan sağlar bizimdir anlayışı değil. Almanya Koch enstitüsü bütün bu olanları 8 yıl önceden en ince teferruatına kadar nasıl biliyor ve Alman hükümetine rapor yazıp veriyor?

Biyolojik savaş değil diyenler, bilim dünyasına hakim küresel anlayışın sözcülüğünü yapıyor. Yıllar sonra olup bitenlerin organize planların sonucu olduğu ifşa edilirse ne diyecekler? HIV yeşil maymundan geçmiş, CORONA yarasa ve yılanlardan geçmiş gibi hikayelerle dünyayı oyalamak devşirme bilim dünyasının görevi. Bunları tartışmak, hergün ölen sayısını ezberlemek size ne kazandıracak? Dünyada en gelismiş ileri teknolojiye sahip virüs, aşı ve biyolojik araştırma laboratuvarları kimin elinde? Milyonları öldüren bir salgın halinde bunun aşısını bulmak yıllar sürüyor. 7 milyar insan için aşı üretimini yapacak kapasite ise yok. 

Bu hastalık savaşında sağlık orduları, sağlık sistemleri, bilim gücü, ilaç, aşı, tıbbi teknoloji ve teçhizat gücüyle savaşıyor. Savaşı güçlü olan kazanacak, sayılan güçleri zayıf olan ülkeler ise perişan olacak. Bilim ve teknolojik gücü zayıf olan ülkelerin sağlık sistemi ve ekonomisi çökecek ve bu ülkeler hastalık savaşını kaybedecektir. Hastalık savaşını yürütecek akıl Sağlık istihbarat örgütüdür. İstihbarat örgütümüz olan beşduyu, beyin ve akıl olmadan yaşamak nasıl ki mümkün değilse, Sağlık istihbarat örgütü olmayan milletlerin de yaşaması, herkesi hedef alan bu kalleş savaşta mümkün değildir

Bunun anlamı şu : Yüksek teknolojiye sahip böyle araştırma laboratuvarları, aşı ve ilaç üretim merkezleri yoksa tehlikeli bir salgında tarihten silinebilirsiniz. Özellikle milli bekasını düşman ülkelerin vicdanına ve yardımına bağlayan, düşmanın bilim insanı kılığındaki uzantılarına inanan ve onların dediklerine göre hareket eden ülkeler, tarihten ilk silinen ülkeler olacak. Yeni savaş yöntemlerini bilmeyen ve kıt kaynaklarını buna göre organize etmeyen milletler, yeni savaşta yenilmeye ve yok olmaya mahkumdur.

HASTALIK SAVAŞI

Yeni savaş yöntemleri sadece virüsler ve biyolojik savaşla sınırlı değil. Hastalık üreten yaşam tarzından zihinsel savaşa kadar her çeşit savaş yöntemi sinsice devam ediyor. 1980 darbesi sonrası başlayan küreselleşme ve küresel yaşam tarzı yüzünden hastalık patlaması yaşıyoruz. Son 10 yılda 60 milyon insan sadece hipertansiyondan öldü. Obesite, hipertansiyon, diyabet, kalp-damar, akciğer, böbrek, ruh hastalıkları, kanser gibi yaygın sağlık sorunları giderek artıyor. 

Türk Nefroloji derneği araştırmasına göre ülkemizde 100 kişiden 95i hasta. Astım ve KOAH 5 milyon insanı etkiliyor. Yani 40 yaş üstü her 5 kişiden biri akciğer hastası. Her yıl 200 bine yakın kişiye kanser teşhisi konuluyor. Böyle devam ederse yıllık kanser ilavesi 2030’da yarım milyona ulaşacak. Hepatit B - C taşıyıcı sayısı 5 milyona ulaşmış. Her 6 kişiden biri böbrek hastası. Diyabet artışı tsunami gibi. 2006’da CREDIT-1’de %12,7 olan diyabet sıklığı CREDIT-2 çalışmasında %18,3’e yükseldi. Diyabet 1990 yılından bugüne 14 kat arttı. Bu savaş demektir. Bu Milli güvenlik sorunudur. Askerlik hizmetini kim yapacak? 

HAPPY araştırmasına göre Türkiye'de kalp yetmezliği sayısı 4 milyon. 1,5 milyonu ileri düzeyde. 40 yaş üstü oran: Batı ülkeleri %3, Türkiyede %9. Sıklık dünya ortalamasının 3 katı yani %300 fazla. Yani dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz. Bu şampiyonluk uzun yıllar devam edecek. Çünkü ülkemizde 9 milyon kişi kalp yetersizliği riski altında. Bu sayı 10 yıl içinde 2-3 kat artacak. Sağlık savaşının sonu tıklım tıklım hastaneler ve mezarlar. 

Sigara, alkol, fastfood, kola, kimyasallar, tarım ilaçları, GDO ve ilaçların ölümcül ciddi yan etkileri yüzünden her yıl onlarca milyon insan pisipisine ölüyor veya hastalıktan sürünüyor. Hastalık canavarının parçaladığı insan hayatı, vahşi hayat belgeseli gibi herkesin üşüştüğü kanlı bir pazar yaratıyor. Milyonlarca insanın kanı, canı, gözyaşı  trilyonlarca dolarlık hastalık sektörünün cebine para olarak akıyor. 

Obesiteden kansere kadar çözümler, önlemek yerine yaratılan sektörü büyütmek üzerine kurulu. Obesite ve diyabete bile ameliyat,  kesin çözüm diye sunuluyor. Daha şimdiden, 5-6 ilacın ayrı ayrı veya bir tek tablet halinde alınacağı ilginç bir döneme giriyoruz. Yüksek tansiyon ve kalpten ölümler ilaçlarla kontrol altına alınabilirse, şeker hastalığı ile boğuşan obes bir dünyada yaşıyor olacağız. Sonuçta ne mi oluyor? Hastalıklar daha şimdiden rekora koşuyor. Kanser çığ gibi artıyor, önümüzdeki yıllarda 1 numaralı ölüm nedeni olacak. Kalp hastalıkları zaten 1 numaralı ölüm nedeni. Bu gidişle haftanın her günü ayrı bir uzmana ihtiyacımız olacak: Kalp, damar, akciğer, böbrek hastalıkları, kanser, diyabet... 

Giderek sağlıksız bir toplum oluyoruz. Türk toplumu milli bir felakete doğru hızla ilerliyor. Son 10 yılda 2 kat artan ve önümüzdeki 10 yılda 2 kat artacağı öngörülen hastalıklarla uğraşan sağlık sistemi yorgun. Kayıplarımız, günümüzün işgallerinden, tsunamiden ve beklenen depremde tahmin edilen kayıplardan fazla. Sivrisinek bulutlarıyla uğraşmaktan bataklığı göremiyoruz. Bilim dünyası insanın sağlık ve hayatına tecavüzü önlemek yerine neden tecavüzün sonuçlarını tartışıyor? Tecavüzü önlemek mi önemli, yoksa tecavüz sahnesinin ayrıntısı mı? Hangisi? 

Yaşam tarzı, ölüm ihtimali % 17 olan Rus ruletinden daha tehlikeli. Fast-food tarzı kötü beslenme sigaradan daha ölümcül. Her yıl 11 milyon kişi zararlı gıdalarla kötü beslenmeden ölüyor. Sigara, alkol ve zararlı gıdalardan her yıl 22 milyon kişi ölüyor. 10 ölümcül hastalıktan 6’sının sebebi sigara. Türkiyede her yıl 110.000 kişi sigaradan ölüyor. Koronavirüs, sigara alkol ve benzeri katillerin yanında bir hiç ama yaratılan korku ve panik, diğerlerini gözden ırak ediyor. Koronavirüse yasak koyanlar, bu yüzyıl milyarlarca insanı öldürecek olan sigara alkol ve benzerine neden göz yumuyor? 

İNTER-HEART araştırmasına göre kalp krizi sigara, obesite, kolesterol, diyabet, hipertansiyon gibi %90 yaşam tarzıyla ilgili  önlenebilir nedenlere bağlı. Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesinin 2005 yılındaki açıklanan ortak araştırmasına göre, sağlığa dikkat edilse ölümlerin yüzde 86'sı önlenebilir. Bizi hasta edenlerin vicdanına sığınarak hastalıkları önleyemeyiz. Sağlıklı toplum olmanın yolu, sağlıkta oynanan küresel oyun ve planları bilmek ve buna göre önlem almaktan geçer. Bu kurumlardan yoksun ülkeler, hastalık salgınıyla sürünürken sağlık savaşını kaybedecek, ekonomileri çökecektir :

1. Sağlık istihbarat örgütü

2. Milli Sağlık Akademisi. 

Devletlerin sağlık istihbaratı olmalı. Çoğu gelismis ülke bilim adamlarını bu yolla transfer ederken rakip ülkelerin bilim adamları ve merkezlerini etkisiz hale getiriyor. Sağlık istihbaratı dünyada cereyan eden hastalık savaşını, virüs salgınlarından aşı, ilaç araştırmalarına, bilimsel tıptan postmodern tıbba, beyin göçünden sağlıkta dönen dolaplara kadar bütün gelişmeleri takip ederek salgın ve felaketler öncesi proaktif önlemler alır. 

Salgın başlar başlamaz Sağlık Bakanlığı ve Bilim kurulumuz yıldırım hızıyla önlemleri aldı. Elleri yıkayın diye toplumu uyaran kamu spotları başladı. Aslında Bilim kuruluna yakışan şu : Virüsü ve genomunu Avustralyanın yaptığı gibi 2 günde Çinden temin ettik. Hemen aşı çalısmalarına başladık. Dünyanın en ileri aşı ve ilaç araştırma merkezleriyle yakın temas halindeyiz. Temin ettiğimiz çeşitli antiviral ilaçların etkinliğini denemeye başladık. Bilimsel ve teknolojik altyapımız mukemmel. Böyle bir organizasyon için Sağlık istihbarat örgütümüz bize her türlü destek ve yardımı sağlıyor demesi lazım. Ama önce bu nitelikte Sağlık istihbarat örgütünü ve Aşı ilaç virüs araştırma merkezini kurmak gerekiyor. Yoksa önlemler dahil her çeşit bilgiyi googledan bulup söylemek çocuk oyuncağı.

Bilim ve teknolojideki yetenekleri ve gelismeleri takip eden, onları transfer eden, koruyan, kollayan, onlara her türlü imkanı sağlayan ekip ve kurumlarımız maalesef yok. Bu yüzden kendi yeteneklerimizi elimizden kaçırıyor veya ülkemizde öldürülmelerini seyrediyoruz. Hayatlarını korumaktan aciz durumdayız. İstihbarat amatör çalışmalarla olmaz. Bilim insanlarını mıknatıs gibi kendine çeken, bilim ve teknolojiyi takip eden istihbarat ağına sahip olan ülkeler bile bu yeteneklerini kaybettikleri oranda güç kaybına uğrarlar. ABD, beyin göçünün Çine dönmesi yüzünden güç kaybediyor.  

ABD kaynaklı küresel - ulusal çatışmasında küresel sermaye, son 40 yılda binlerce bilim adamını ve kendine ait yüksek teknolojiyi Çine transfer ederek Çin mucizesini yarattı. Bilim ve teknolojideki üstünlüğünü bu nedenle Çine kaptıran ABDde, kaçırılan bilim adamları teknoloji ve patent hırsızlığından vergi kaçırmaya kadar bir sürü suçlama ve baskı altında. Küresel şirketlere ceza üstüne ceza kesiliyor. Savaş çok derin ve çetin. Çinin arkasındaki aklın kendi içinden çıktığını bilen ABD, bilim, teknoloji, patent ve benzeri kaynakların Çine transferini bir türlü hazmedemiyor. Çünkü bu durum dünya hegamonyasını kaybetmesine ve çöküsüne yol açabilir. Bu durum ABD için adeta ölüm kalım savaşı. Her ne pahasına olursa olsun bu gidişi önlemesi ve caydırıcı cezalar vermesi gerekiyor. Son salgında Coronavirüs genomunda HİV genleri olduğunu yani yeni salgının biyomühendislik ürünü olduğunu yayınlayan bilim adamlarının makaleyi geri çekmek zorunda kaldığını hatırlatalım. 

Sağlık istihbarat örgütünüz yoksa ne bilim adamlarınızı, ne de bilim ve teknolojideki kazanımlarınızı koruyabilirsiniz. Keşfettiğiniz şeyler karşı tarafa uçar haberiniz olmaz. Bilim ve teknoloji daima güvende olduğu yerde gelişir. Bunu sağlayacak olan sağlık istihbarat örgütüdur. Ambargo ve salgın halinde, ihtiyacınız olan hayati ilaç, aşı, teknoloji ve bilim insanı transferini sağlayacak olan da yine sağlık istihbarat örgütüdür. Yoksa düşmana teslim olursunuz. 

4. Endüstri devrimi, zayıf olanın köle olacağı bir dünya. Teknolojisi olmayan hasta toplumların yaşama şansı yok. Hayati ilaç ve teknolojiyi mutlaka üretmek zorundayız : İlaç, aşı, BT, MR, teknoloji... Fatura giderek artıyor. 2023 te hastalık sektörü büyüklüğü 170 milyar $ olacak. Dijital devrimle birlikte gelen biyogenetik tsunami bizim gibi ülkeleri krize sokabilir. Hasta başına yıllık tutarı 4 milyon TL olan ilaçlar geliyor dersek konu daha iyi anlaşılır. Sadece Hemofili hastalarına geçen yıl 3 milyar TL ödedik.

Milli Sağlık Akademisi; NIH(ABD Milli Sağlık Enstitüsü) gibi, FDA (ABD Gıda ilaç dairesi) ve Milli İlaç ve Aşı Merkezi gibi benzeri kurumların çalışmasını organize eden üst akıl olacaktır. Halk sağlığı için kurulan önleyici kanser, önleyici kardiyoloji, önleyici tıp gibi eğitim ve öğretim kurumlarını kuracak ve bunlara yön verecektir. Başka türlü sağlıklı toplum alamayız. Önce hasta et, sonra tedavi edersin sektörünün perde arkasını bilmezsek, kuyruğu peşinde dolanan kedi gibi hastalıklar içinde debelenmek kaderimiz olur.

Alman kimya ve ilaç devi Bayer, tohum ve tarım ilaçları üreticisi Amerikan Monsanto şirketini 66 milyar dolara satın aldı. Bayer böylece dünyanın en büyük tohum ve tarım ilacı üreticisi haline geldi. Global ilaç devi Bristol-Myers Squibb kanser ilacı üreticisi Celgene’i 74 milyar dolara satın aldı. Dünyada glifosat ve kanserojen tarım ilaçları kullanımı giderek artıyor. Son 15 yıl içinde ülkemizde glifosat kullanımı 8-9 kat arttı. Kanserli hasta sayısı artarken kanser ilaç ve tedavi faturası da artıyor. 

GDO ve tarım ilaç ilaçları, patent ve tohum yasalarının kullanıldığı bu sinsi mücadelede, açlık, kıtlık, salgın hastalıklar ve zihinsel savaşla, halkları devletlerine karşı kışkırtma planları hazır ve yakında devreye girecek. İsrailli yazar Harari Yuval, Davos'taki konuşmasında, yapay zeka konusunda Çin ve Amerika'nın liderlik konusunda arayı açtığını, bu konuda geri kalan ülkelerin batacağını veya sömürge ülkeler olacağını söyledi. Küresel tezgahtan habersiz ülkeler aklını başına toplamazsa, koskoca Çinin akibetini paylaşacaktır.  

Bu çağda biyolojik savaş olmaz diye uyuyan ve milleti uyutanlara asla aldanmayın. Daha dün II. Dünya savaşında savaşı bitirmek bahanesiyle Japonyaya atom bombası atarak yüzbinlerce insanı öldüren, milyonlarca insanı da sakat ve hasta bırakan anlayışın vicdani ve insani değerleri yoktur. Dünyayı sömüren küresel irade için her yöntemi kullanmak mübahtır. Bunları niye kullanıyorsunuz demenizin bir anlamı yoktur. 

Sinsi ve acımasız düşmanın biyolojik savaş saldırısına karşı, bu günden tezi yok, milli aşı ve ilaç üretimine başlamalıyız. Bunların üretimi ha deyince olmaz. Üreten ülkelerin vicdanına sığınamayız. Savaşı başlatan bu ülkeler önce kendi halkını sonra parayı düşünür. Bu kadar saf olmayalım. Geçtiğimiz yıllarda başka ülkelerden ithal edilen aşılar yüzünden aşıya rağmen nükseden salgınlar, aşımızı mutlaka kendimizin yapmasını zorunlu kılıyor. Allah korusun yüzbinlerce kişiyi öldüren bir salgın varlığında, 

1. Virüsün genetik haritasını kaç ayda çıkarabiliriz?

2. Virüse karşı ilk aşıyı kaç ayda üretebiliriz?

3. 80 milyona yetecek aşıyı kaç yılda üretebiliriz?

4. Virüsü yok edecek ilacı keşfedecek bilimsel ve teknolojik kapasitemiz var mı?

5. Türkiyeyi tehdit eden tehlikeli bir salgında Milli aşı araştırmalarını yapabilecek bilimsel ve teknolojik altyapımız hazır mı?

Milli aşı araştırmaları ve üretimi için altyapımız var. Akademik gücümüz çok iyi. Milli irade var gücüyle bilim ve teknolojik gelisimi destekliyor. 80 yıldır elimizi kolumuzu bağlayan bilim ve teknolojide mandacılık zincirlerini kırıyoruz.  Milli aşı ve ilacı medyanın sürekli desteklemesi gerekir. Milli bekamız buna bağlı. 

Türkiye güçlü ve tarihi birikimi olan bir ülkedir. 1885'te çiçek aşısı üretti. 1887'de kuduz aşısı, 1896'da difteri, 1897'de sığır vebası, 1911'de tifo, 1913'te kolera ve dizanteri, 1927'de verem aşısı, 1942'de ise tifüs aşısı ürettik. II. Dünya savaşında ABD ordusunun bir kısım aşı ihtiyacını Hıfzı sıhha Refik Saydam laboratuvarında biz ürettik. Özgüvenimizi artıran tarihimizle gurur duyuyoruz.

Heryere yayılan virüsün henüz Türkiyede görülmemesi, Sağlık Bakanlığı ve Bilim Kurulunun aldığı akıllı önlemler yüzünden. Muhaliflerin bile takdirini kazanan Sayın Bakanımıza, süper ekibine, fedakar ve eğitimli sağlık ordumuza minnettarız. Onlara milletce sağlık ve hayatımızı borçluyuz. İçimizdeki ecnebiler ve halk düşmanları ise fitne çıkarmakla ve milletin moralini bozmakla meşgul. Yarın biyolojik terör ve savaşın salgınlarına teslim olmak istemiyorsak bugünden tezi yok Milli aşıları en kısa zamanda üretecek hale gelmeliyiz. 10 yıl önce yazdığımız uyarı ve temennimizle yazıyı bitirelim :

Kötü kaderimizi değiştirecek beyin nakli olan; ‘Milli Araştırmalar Merkezi’, ‘Milli Sağlık Akademisi’, ‘Milli Aşı ve İlaç Merkezi’ ve Bilim Teknoloji Merkezini başarmak dileği ile… 30 Ekim 2009

KAYNAKLAR 

1. MİLLİ AŞI ve İLAÇ MERKEZİ 2009  https://www.kemalyesilcimen.com/?haber,34

2. https://tr.euronews.com/2019/02/21/dso-dunyada-saglik-harcamalarinin-yillik-maliyeti-73-trilyon-dolar

3.  http://www.fortuneturkey.com/bristol-myersten-74-milyar-dolarlik-satin-alma

4. Alman kimya ve ilaç devi Bayer, tohum ve tarım ilaçları üreticisi Monsanto şirketini 66 milyar dolara satın aldıhttps://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-37361302

5. https://theprepared.com/blog/no-the-2019-ncov-genome-doesnt-actually-seem-engineered-from-hiv/

6. NEDEN BU KADAR HASTAYIZ? https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,496/neden-bu-kadar-hastayiz/prof-drbr-kemal-yesilcimen

7. SAĞLIKTA KÜRESEL OYUNLAR https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,495/saglikta-kuresel-oyunlar/prof-drbr-kemal-yesilcimen

8. MİLLİ AŞI VE İLAÇ MERKEZİ NEDEN YOK? https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,498/milli-asi-ve-ilac-merkezi-neden-yok

9. SOSYAL OLAYLARDA  BİLİMSEL YAKLAŞIM  https://www.kemalyesilcimen.com/?haber,59 

10. https://www.sabah.com.tr/dunya/2020/02/14/son-dakika-haberler-wuhan-400-virusunu-39-yil-once-yazmis-koronavirus-ile-benzer-ozellikteler 

Makaleye 5 mart 2020 tarihinden sonra ilave edilen aşağıdaki kısım, biyolojik savaş fikrine komplocu hezeyan diyenlere ithaf olunur :

SAVAŞIN ŞEKLİ DEĞİŞTİ, HAZIR MIYIZ? 

Covid19 virüsü, nokta atışla hedef ülke İranın Kum kentinden yayılmaya başladı. Tıp fakültesi dekanı, Sağlık bakan yardımcısı, Devlet Başkanı Hameneyin yardımcısı, 23 milletvekili gibi üst düzey yönetime bulaşarak turlarına devam ediyor. Şimdide AB Parlementosuna sıçradı. Ne akıllı virüs. Kralları, kraliçeleri, başbakan ve bakanları, milletvekillerini, ünlüleri çok seviyor. Hala yarasadan yılandan geçti laflarıyla dünyayı eşek yerine koyuyorlar. Zavallı insanlık. ABDde bu virüsten ölen ilk 12 hastanın Washingtonda olması karşılıklı mesaj gibi. Bir kısım hastaya hiç temas olmadan bulaşması ise Dünya Sağlık Teşkilatını endişelendirdi. Virüsün yayılımı salgın epidemiyolojisine uymuyor yani biyolojik savaş kanıtı gibi. Hani biyolojik savaş değildi? Çin ciddi önlemlerle salgını kontrol altına alırken İran gibi bilimden nasibini almayan ülkelerin hali perişan. Bilim ve teknolojiden uzak milletlerin yaşama şansı yok. 

Virüslerin doğal ortamda ve evrim yoluyla mutasyona uğrayarak değiştiğini biliyoruz. Doğal ortamda oluşan bir sürü virüsten, işine gelen virüsleri seçip laboratuar ortamında üreten ve biyolojik savaş amacıyla kullanan ülkeler veya terör örgütleri olamaz mı? Mesala fazla ölüme yol açmadan sadece karantina yoluyla ekonomileri felç eden, karantinayla ülkeleri ve sağlık sistemlerini çökerten Covid19 gibi bir virüsü kullanmayı, nükleer silaha tercih eden güçler olamaz mı? Petrol için dünyayı kana bulayan veya dünyayı hizaya getirmek için nükleer silahları göze alanlar, geride hiçbir kanıt ve iz bırakmayan böyle akıllı bir virüs silahını neden kullanmasın? Parfüme benzer minik spreyler tarzında hazırlanan virüsleri metro, AVM ve kalabalık yerlerde çaktırmadan kullanacak bir sürü terör örgütü, dünyada sürdürulen kalleş savaşın aptal taşaronu.

Virüsün yapay olarak veya laboratuvar ortamında üretildiğine dair hiçbir bilimsel kanıt yok diye biyolojik savaş yok, bu virüs salgını kendiliğinden doğal olarak oluyor diyemeyiz. Hayvandan insana, insandan da insana geçmesi, biyolojik silah olmadığına kanıt değildir. Biyolojik savaş, doğal olarak bulunan veya evrimleşen virüs, bakteri ve parazitleri kullanarak yapılan savaşın adıdır. Kızılderili soykırımına yol açan virüslü battaniyeler laboratuvar ortamında gelistirilmedi, bildiğimiz virüslerle yapıldı. Günümüzde biyolojik savaş laboratuvarları, doğal ortamda evrimleşen ama planlanan hedefe uygun virüsün araştırılması, seçilmesi ve kullanılmasında rol oynuyor. İnsanlığı yok etme hedefiyle sadece ekonomik kriz çıkarma ve dünyayı ev hapsine mahkum etme hedefi, farklı virüslerin kullanılmasını gerektirir. Günümüz genetik teknolojisi ile virüslerle oynamak veya ileride kullanılmak üzere virüslerin koleksiyonunu yapmak zor değildir. Bunu göze alan ve yapmaktan çekinmeyen küresel güçlerin olduğunu unutmayalım. Kimyasal ve nükleer silahlar bunların eseri.

2015te yayınlanan ve Covid19 virüsünü ve biyolojik savaş hipotezini adeta kanıtlayan bu çok hayati makaleyi, bilim dünyası, yönetimler ve aydınların dikkatine sunuyoruz. Bakalım yazarlar bu makaleyi ne zaman geri çekecek veya silecekler : 

A SARS-like cluster of circulating bat coronaviruses shows potential for human emergence

Vineet D Menachery1, Boyd L Yount Jr1, Kari Debbink1,2, Sudhakar Agnihothram3, Lisa E Gralinski1, Jessica A Plante1, Rachel L Graham1, Trevor Scobey1, Xing-Yi Ge4, Eric F Donaldson1, Scott H Randell5,6, Antonio Lanzavecchia7, Wayne A Marasco8,9, Zhengli-Li Shi4 & Ralph S Baric1,2 

Nature medicineVOLUME 21 | NUMBER 12 | DECEMBER 2015 

Bundan tam 5 yıl önce, bir grup bilim adamı bir araştırma yapmışlar : Yarasalarda bulunan bir coronovirus türününe bildiğimiz SARS corona virüsünün spike proteinini (virüsün ACE2 reseptörünü kullanarak hücreye girişini sağlıyor) kodlayan genetik materyalini revers genetik metodla monte edip bir yeni Chimeric (hibrit) corona virus yaratmışlar. Sonrada bu virüsle in vivo ve in vitro bir takım deneyler yapıp bu virüs üzerinde çeşitli ilaç ve aşıları denemiş ve hiç  birinin işe yaramadığı sonucuna varmışlar. Böyle bir virus ortaya çıkarsa,  mahvoluruz mealinde bir sonuca varmışlar. iyi mi?!!

Daha da ilginç olanı ise, bu ileri görüşlü araştırmacıların ikisi Çin bilimler akademisi Wuhan biyogüvenlik laboratuvarı mahreçli?? Demek ki neymiş : Dünyada savaşın şekli değişti. Peki biz bu savaşa hazır mıyız?

WHO, ABD, Almanya çok bulaşıcı olan bu virüsün zamanla 5 milyar insana bulaşacağını söylüyor. Yeni yayınlar ölüm oranının %3.5 olduğunu ifade ediyor. Kaç milyon kişi eder? Toplumun % 30-40ına bulaşıyor, bulaşanların %5i hastaneye yatıyor, % 2 yoğun bakıma ve % 1 ventilasyon cihazına ihtiyaç duyuyor. Peki biz ne yapacağız? Şu an henüz salgın yokken yoğun bakımlar tamamen dolu. Yer yok. Salgın çıkarsa ne olacak?

Ölüm oranı düşük diyenler bu verileri iyi incelesin :  https://www.worldometers.info/coronavirus/

Durumu ağır vakalar bu rakama dahil değil. Bunlar hariç ölüm oranı kaçmış iyi baksın. Eğer % 5 ölüm oranı önemsizse, o zaman emniyet kemeride takmayalım. Her yıl sadece 550 kisiyi kurtarmak için bütün Türkiye emniyet kemeri takıyor. Yüzbinde 1 kisi bile demek ki önemli. Ayrıca %5 Türkiye için 4 milyon niyazi demektir. Virüs yaşlı gruba hiç uğramasa ve bu nedenle ölüm oranı % 1 bile olsa 800.000 ölüm demektir. Yani 10 tane Sarıkamış demektir.

Medyada her şey tartışılıyor ama biyolojik savaş olduğuna dair kanıtlar geçiştiriliyor. Biyolojik savaş olduğunu kabul edersek ve bu virüs bilim dünyasının söylediği gibi 5 milyar insana bulaşacaksa, köklü çözüm aşı ve etkili ilaçtır. Yani yakında aşı ve ilacı  bulan ülkeler, diğerleri üstünde hakimiyet kuracaktır. Demek ki yapılacak iş belli : 5 milyonluk İsrail bile bulduk diyorsa virüsün aşı ve ilacını bulmak zorundayız. Bunu yapacak kurum Milli ilaç ve aşı merkezidir. Ama önce dünyadaki gelismeleri takip eden, gerekli bilgi, bilim adamı, ilaç, aşı, teknolojiyi transfer eden Sağlık istihbarat örgütü gerekli. Dünya yeni bir döneme girerken amatör ve kisisel gayretlerle geldiğimiz yer burası. Elleri yıkayın, dışarı çıkmayın sözünü kamu spotları da tekrar edebilir. Etkili ilaç ve aşıyı keşfettik diyen bilim adamı ve bilim kurumlarına ihtiyacımız var. Kapsamlı önlemleri, who sitesinden çocuklar bile indirip anlatabilir. Alınan önlemlerin hepsi mevcut. Sadece evlerde hapis olarak yaşayamayız. Yarın deha tehlikeli ve öldürücü bir virüs vizyona girerse ne yapacağız. Üretimi kim yapacak?

Çin, Covid19 virüsünü Vuhana ABDnin getirdiğini açıkca söyledi. Artık dünyada yeni bir dönem başlıyor. Terör örgütleri dahil birbirine düşman ülkeler, çok az maliyetle savaş başlatabilir. Covid19 sonrası çeşitli virüslerle yapılacak biyolojik savaşa kendimizin ürettiģi milli aşı ve ilaçlar dahil her yönden hazır olmalıyız. Aşı köklü çözüm dedik ama aşı bulunsa bile 8 milyarlık dünyaya yeterli aşının üretimi ne kadar sürer? Bu kadar parayı kim nasıl verecek ve kimin cebine gidecek? İsrail bize aşıyı verir mi? Verirse ne karşılığı verir. Kudüsün bizim olduğunu kabul edin vereyim der. Veya Akdeniz doğalgaz hattı sizden geçsin öyle vereyim der. Aşı etkisi veya yan etkileri ne olacak? Domuz gribi aşısı etkisiz çıkmıştı. Virüs mutasyon geçirirse aşı etkisiz olacak. Antiviral ilaç bulurlarsa bu daha mantıklı ve para getirici olur. Biyoteknoloji bunların hakından gelecek. Kanserden her çeşit hastalığa biyoteknoloji şirketleri dünyaya hakim olacak.

Salgınla birlikte borsa, faiz, döviz, altın, gıda ve emtiada oynanan küresel oyunlara da hazırlıklı olmalıyız. FED bir günde 1.5 trilyon $ bastı. Bunu 20 trilyon dolara tamamlayacak. Basılan para bankalara ve borsalara akmaya başladı, borsalar yükseliyor. Aynısını Avrupa merkez bankası da yapıyor. Basılan karşılıksız dolar ve euroları, virüs salgını bahanesiyle haraç gibi çakıyorlar. Son 1 ayda borsa, döviz, faiz, dijital paralar, altın, emtia ve gıda spekülasyonuyla 50 trilyon $ el değistirdi. Trilyonlarca $ offshore hesaplarına aktı. Yıllardır geleceği söylenen meşhur 2020 krizi, covid19a ciro edildi. Dünya, ölen insanlar ve virüsle oyalanırken bu gizli soygunu idrak edemedi..

Salgın başlar başlamaz Sağlık Bakanlığımız ve Bilim kurulumuz çok yıldırım hızıyla önlemleri aldı. Elleri yıkayın diye toplumu uyaran kamu spotları çok yararlı oluyor. Devletimiz, Başkanlık sisteminin avantajını kullanarak anında çok etkili önlemler aldı. YÖK ve bütün kurumlar bilimi ve aklı referans alan kararları başarıyla uyguluyor. Muhalefet  bile ilk defa bu başarıyı takdirle karşıladı. Bilim kurulumuzun aşağıdaki açıklamayı yapacağı günleri bekliyoruz : 

Virüsü ve genomunu Avustralya ve İsrailin yaptığı gibi Çinden temin ettik ve hemen aşı çalısmalarına başladık. Dünyanın en ileri aşı ve ilaç araştırma merkezleriyle yakın temas halindeyiz. Temin ettiğimiz çeşitli antiviral ilaçların etkinliğini denemeye başladık. Bilimsel ve teknolojik altyapımız dünyanın en ileri araştırma merkezlerinden transfer edilen bilim adamları ve teknolojik altyapı yönünden  mükemmeldir. Böyle bir organizasyonun kurulmasında her türlü desteği veren Milli iradeye ve Sağlık istihbarat örgütümüze minnettarız. 

Bu açıklamaların yapılacağı günler hayal değil. Ama önce bu nitelikte Sağlık istihbarat örgütünü ve Aşı ilaç virüs araştırma merkezini kurmak gerekiyor. Yoksa önlemler dahil her çeşit bilgiyi googledan bulup söylemek zor değil.

KAYNAKLAR

1. https://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,497/

2. https://www.haberturk.com/12-yillik-kehanet-end-of-days-adli-kitap-koronavirusu-ongormus-olabilir-mi-2611758 

3. SARS-like cluster of circulating bat coronavirus pose threat for 

human emergence. Nat Med. 2015 December ; 21(12): 1508�"1513. doi:10.1038/nm.3985.

4. "Bir yerde bulaşıcı hastalık ortaya çıktığını duyduğunuz zaman oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde bulaşıcı bir hastalık ortaya çıkarsa, oradan da çıkmayınız." (Buhârî, Tıb 30; Müslim, Selâm 100)Hz. Muhammed (SA)

........... 

AŞAĞIDAKİ YAZI ALINTI YAZIDIR :

BÖYLE BİR TESADÜF OLABİLİR Mİ? 

GÖKHAN GÜLER 

https://m.ednews.net/tr/news/specialist-view/420493-blockchain-gelecegi-nasil-etkileyecek

1981'de basılmış 2 kitap. End of Days ve The Eyes of Darkness!

 9 Ocak 1988'de yayınlanmış The Economist dergi kapağı!

- End of Days; "2020 yılında tüm dünyada ağır zatürre salgını olacak ve kısa bir süre içinde kaybolacak."

- The Eyes of Darkness : "Bir ülkenin bir şehrini komple yok edebilecek Wuhan-400 adında biyolojik bir silahtan bahsediliyor."

- Üçüncü olarak ise The Economist Dergi Kapağı. The Economist 1988'de yayınlamış olduğu bir degi kapağında bakınız neyi resmediyor; dolar yanıyor, doların küllerinden anka kuşu üzerinden kripta/dijital para doğuyor! Yıl 1988! Tesadüf mü?

- Dünyayı yönetmeye and içmiş son 150-200 yıldır küresel ölcekte hareket eden örgütler ulus devletleri tasfiye ederek blokchain tabanlı dijital dünya düzenine geçebilmeyi mi test ediyorlar? Yeni yazımın konusu bu olacak...

Blokchain hakkında kısa bir süre önce yazmış olduğum köşe yazimin linkini aşağıda bilgilerinize sunuyorum;

https://m.ednews.net/tr/news/specialist-view/420493-blockchain-gelecegi-nasil-etkileyecek

Şaşırtıcı bir bilgi daha! 

Rockefeller ailesinin sahip olduğu vakıf, Mayıs 2010'da önemli bir rapor yayınlamış.

Bu rapora göre gelecek 15-20 yıkda teknolojinin getireceği düzenler irdelenmiş.

Raporun önemli yanı şu: Bazı senaryolar oluşturulmuş ve bu senaryoların yaratacağı etkiler incelenmiş.

Rapor "önceden belirlenebilir durumlar" ve "belirsizlikler" olarak iki kategoriye sahip.

Tüm senaryolar "Çin, Hindistan ve diğer ulusların" yükselerek çok kutuplu  bir küresel sistemin ortaya çıkmasıyla başlıyor.

Yani neredeyse bugünü ifade ediyor.

Çin, özellikle yakın geçmişte yükselmeye başlamış. 2017 yılında abd ile çin arasında ticari/askeri bazı sürtüşmeler başladı. 2019 da ise NATO'nun çin i tehdit olarak nitelediğini gördük.

Çin ise kendi vizyonunu "yeni ipek yolu" ile ortaya koyarak alternatif düzen seçeneği sunuyor.

Rapor gelecek için dört önemli senaryo oluşturuyor.

1- Clever Together,

2- Hack Attack,

3- Smart Scramble,

4- Lock Step

İlk senaryo koordineli ve başarılı bir dünya öngörüyor. Küresel sorunlar el birliği ile çözülüyor. Bu senaryoda güçlü ittifaklar ve daha temiz bir dünya görülüyor.

İkinci senaryo nispeten daha güvensiz ve düzensiz. Ana tema teknolojinin kontrolsüzleşmesi.

Üçüncü senaryo ise merkezi otoritelerin zayıfladığı, bireylerin ve yerek toplulukların ön plana çıkarak sorunları çözmeye giriştiği bir senaryo.

Ve Dördüncü senaryo..

Son senaryo yani "LOCK STEP" İSE "YUKARIDAN AŞAĞIYA HÜKÜMET KONTROLÜ" öngören, otoriter bir düzen yaratıyor.

Bu senaryoya göre dünyaya SALGIN BİR HASTALIK bulaşıyor ve 7 AYDA 8 MİLYON İNSAN ÖLÜYOR. 

Salgının ekonomi üzerine öldürücü bir etkisi oluyor.

Rapor, felaket senaryosu için "pandemi" kavramını kullanıyor.

Senaryoya göre:

-Virüs Güneydoğu Asya da yayılyor.

-Uçuşlar durduruluyor.

-Uluslararası ticaret duruyor.

-Turizm zayıflıyor. 

-Dükkanlar ve ofisler boş kalıyor.

Rapor, olacakları daha 2010 yılından nokta atışı şeklinde yazmış.

Ülkeye girişlerde vücut ısısının kontrol edilmesi için önlem alınacağından, çin in vatandaşlarını korumak için aşırı önlemler alacağına kadar.

Rapora göre insanlar salgından korunabilmek için hükümete sınırsız yetki vermeye başlıyor.

Yaşanan kriz sonucu toplumlar kendi egemenliklerinden vazgeçiyor ve güvenlik karşılıgında kontrollu bir dunyaya geçiş yapılıyor.

Yeni düzende teknolojik gelişmeler hükümetler kontrolüne giriyor, gelişme yavaşlıyor.

Yenilikler hükümetler tarafından hayata geçiriliyor.

https://nurcivert.tumblr.com/

https://m.ednews.net/tr/news/specialist-view/420493-blockchain-gelecegi-nasil-etkileyecek





Bu yazı 1,593 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    24,197 µs