En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
17 Ağustos 2019

MİLLİ KURTULUŞUN YOLU





Dünyada ve Türkiyede büyüyen sağlık sektörü, Türkiye için bir şans ve fırsat olabilir. Nasıl mı? İzah edelim : Türkiye sağlıkta yaptığı devrimle sağlık turizminde lider olabilir. Bu devasa sektörün son 30 yılda trilyonlarca $ harcadığımız ilaç, aşı, tıbbi cihaz ve malzemelerini biz üretmeye ve satmaya başlarsak, bu devrim ülkemiz için milli ve yerli kurtuluş çaresi olur. Tabii hastalıkları da önlemek şartıyla. Çünkü hasta toplumlar üretemez.

TEKNOLOJİK DEVRİMİN YOLU 

Son 30 yılda ilaç ve teknolojiye trilyonlarca dolar harcadık. Halbuki arge ve patentlerini bizimle paylaşacak şirketlerle, alım garantisi karşılığı ortaklıklar kursaydık hem trilyon dolarların yarısı bizde kalacaktı, hem de bilim teknolojide en ileri noktada olacaktık. Şimdi kurduğumuz teknokent ve arge merkezlerinde, argeye sıfırdan başlayıp demode sonuçlarla hüsrana uğramak istemiyorsak ortaklık yöntemi çıkar yol olabilir. Sıfırdan başlanılan işlerde, elde edilen demode ürünler para etmez, kaynaklar çarçur olur. Hızla gelişen dünyaya yetişebilmenin yolu, yarışa son noktadan başlamaktan geçer. Son teknolojiyi yakalamanın en kestirme yolu budur. Diğer bir yöntem ise, ekonomik yönden zora düşen küresel şirketleri patentleriyle beraber satın almak, en iyisi ortak olmaktır.

Bilim ve teknolojide devrim, birbiriyle bağlantılı bir organizasyon ve bilgi işidir. Arge, patent, proje, pazarlama işini bilmeden yapılan harcamaların sonucu iflastır. Tıbbi teknoloji, ilaç ve aşıya harcanan milyarların geri dönüşü için, 60 araştırma hastanesi, eczacılık, farmakoloji, biyoteknoloji ve genetik bölümlerini teknolojik gelişim için sanayi ile integre etmeliyiz. Bu integrasyon yapılamadığı için patenti bize ait kazanca dönüşen buluşumuz yok. Halbuki arge ve teknokentlerde küresel ortaklıklar kurup birlikte çalışsak bizim mühendislerimiz de argeyi öğrenmiş olur. Hem de teknolojik yarışa, eski yüzyıldan değil, bu günden başlamış oluruz.

Şu an bize ait tek ilaç bile yok. Milyarlarca dolarlık ilaç hammaddesini ithal edip ambalaj yapıyor, buna da yerli üretim diyoruz. Gelişmekte olan ülkelerde kurulan sömürü sisteminin esası, bilim ve teknolojide gelişimi patente dönüşmeyen kısır yayınlarla oyalayıp önlemek ve ithalata muhtaç etmek üzerine kuruludur. Kurgulanan bu sistemin adı modern sömürüdür. Teknolojik kısırlığın nedeni sadece akademi değil, 70 yıldır arge, patent, inovasyon  konusunda akademi ve eğitimi kısırlaştıran sistemdir. Bu sistem sadece bilimsel papağanlığa izin vermiştir. Bilimsel papağanlığın nedeni de trilyonlarca dolarlık ilaç ve teknolojinin reklam ve pazarlanması için gerekli olmasıdır.

Ekonomiden üretime, siyasetten savunmaya kadar herşeyin temeli teknolojidir. Teknolojiniz yoksa akıllı telefondan uçak ve otoya kadar dışa bağımlı olduğunuz için ekonominiz bozulur, borç almak zorunda kalırsınız. Borç alan emir alır. Düyunu umumiden, Dervişe mahkum olduğumuz 2001 krizlerine kadar bu acıyı son 2 asırdır yaşıyoruz. Sadece oto ithali bile modern sömürünün nasıl yapıldığını gösteriyor. Yergök ithal araç dolu. 30 milyon aracı ülkemizde üretseydik, bunlara harcadığımız yüzlerce milyar dolar içerde kalır, dış borcumuz olmazdı. Yüksek faizle borçlanmak ve borç verenlerin dayatmaları sonucu asgari ücretli bir ülke olmazdık. Modern sömürü budur. Kazandığımız parayı faize ödüyoruz. Borçlar ise sürekli artıyor. Sömürü lobisi ise bunları biz üretelim, dövizi teknolojik devrim için harcayalım demiyor. Aksine yerli otoda milli teşebbüslere karşı çıkıyor, şeftali üretin diye dalga geçiyor. Ülkeyi modern sömürü ve asgari ücrete mahkum eden bu lobi tasfiye edilmeden Türkiye düze çıkamaz.

Silah, füze kalkanı, uçak, nükleer teknolojiniz yoksa, savunmanızda dışa bağımlı olursunuz, Milli güvenliğiniz ve siyasetiniz vesayete dayanır. İkinci dünya savaşı sonrası dayatılan Marshall misyonu ve Fulbright anlaşmasının hedefi vesayet altına almaktı. Fulbright eğitimi, zihinlere vesayet yazılımı yani bilimsel mandacılık yüklemektir. Eğitim dış kaynaklı olursa, zihinleriniz, yaşam tarzınız, kültürünüz milli olmaktan uzaklaşır, gayrimilli olur. Düğünleriniz bile gavur düğünü gibi olur. Savaşların hedefi, sömürüyü pekiştiren yaşam tarzını dayatmaktır. Acıtmadan yapılan bu savaşın adı zihinsel savaştır. Hedefi bilim ve teknolojiden uzak, tüm değerlerini kaybetmiş zombi toplum yaratmaktır. Ülkeleri bilim ve teknolojiden uzaklaştırmanın yolu da, mistik yaşam tarzını empoze eden uydurma bir din ile bunu empoze eden bir avuç din adamından geçer. Koca Hint kıtası bu yöntemle acımasız bir şekilde sömürüldü. Bilim ve teknolojik üretimde bir İtalya etmeyen 57 İslam ülkesi de yine bu yolla acımasız bir şekilde sömürülüyor. 

Zihinlere gayrimilli yazılımı yükleyen Fulbright eğitimi ve yabancı kolejler yozlaşmaya ve beyin göçüne yol açarken akademiyi bilim ve teknolojide mandacılığa mahkum etti. Zihinsel işgalin kadroları, milli aşıdan milli uçağa kadar yaptığımız üretimi engelledi. Milli teknolojik hamleler darbelerle, gayrimilli medya ve iş dünyasıyla önlendi. Trilyonlarca doları dışarıya transferle görevli sömürü dünyasının içimizdeki taşaronları ve komisyoncuları, yerli oto yerine şeftali üretin diye dalga geçtiler. Vesayetin kadroları teknolojik üretimi engellemek için akademinin üniversite-sanayi işbirliğini yok ederek, akademiyi batının papağanı yaptı. Bunlar yüzünden ilaç, aşı, tıbbi teknoloji, oto, uçak ithalatına trilyonlarca dolar ödedik. Cari açığın, ekonomik krizlerin, yoksulluk ve yozlaşmanın, siyasi kargaşa ve kaosun gerçek nedeni Modern sömürgecilik işte budur.

Sömürü sistemi üniversite-sanayi işbirliğini baltalama üzerine kurulu. Bu sistem akademiyi milli teknolojik üretim için değil, kendi ilaç ve teknolojisini pazarlamak için kullanıyor. Hem de devlet ve yetkililerinin gözleri önünde ve onların müsadesi altında yapılan kongrelerde. Milli kongrelerle ilaç ve teknoloji üretiminin yolunu açarsanız adamlar ilaç ve teknolojiyi kime satacak? 2023 yılında Türkiye sağlık sektörü büyüklüğünün 170 milyar dolara ulaşacağını hatırlatalım. Bu rakam, eğer biz üretirsek Türkiyenin kurtuluşu olur. Ama önce akademinin küresel boyunduruktan yani bilim ve teknolojide mandacılıktan kurtulması gerekiyor. Eğer mandacılık yani onlar yapsın bize satsın, biz de bu sömürüye aracılık edelim anlayışı devam ederse yani ilaç, aşı ve teknolojide yabancıya muhtaç olursak, sağlık ve hayatımız tehlikede demektir. Vermezlerse ne yaparız?

Teknolojik devrim için milyarlarca dolar harcayan ülkeler için en büyük tehlike, geri dönüşü olmayan zihni sinir projelerdir. Diğer bir tehlikede güvenliktir. FETÖ, her yeri sinsice işgal ettiği dönemde, ARGEye harcanan milyarlarca doları hain çıkarları için kullandı. Yurtdışına bilim adamı diye gönderilen binlerce kişi örgüt elemanı çıktı. FETÖ, Teknolojik araştırma ve milli projelerin sırlarını yabancı ülkelere sattı, engelledi ve nadide bilim insanlarımızı acımadan katletti. Milyarlarca doları hain emellerine kullanan FETÖ yüzünden, gazoz kapağı patenti bile alamadık. Bu yapının bilim, teknoloji, akademi, üniversite, arge, patent ayağı üzerine birkaç operasyon hariç henüz gidilmedi. Fetönün rol aldığı modern sömürü sistemi ve oligarşik yapılar üzerine de gidilmedi. FETÖ, bunları tek başına yapmış olamaz. 

TEKNOLOJİK DEVRİMİN EN KISA YOLU

Trilyonlarca dolarlık ilaç ve tıbbi teknoloji sektöründe dünyada 20-30 şirket mevcut. Ticaret savaşları ve pazarlama sorunu nedeniyle bunların çoğu ekonomik sıkıntıda veya batmak üzere. Türkiye bunlardan bir ikisiyle ortaklık kurabilirse, bu şirketlerin arge deneyimlerine ve patentlerine anında sahip olabilir. Böylece arge ve patentden habersiz kısırlaştırılmış bilim dünyamız, bu tüp bebek yöntemiyle teknolojik devrimi başarabilir. Aksi halde önümüzdeki yıllarda çığ gibi artacak pahalı teknolojiler, dijital hastaneler ve akıllı ilaçların milyarlarca $ tutan faturalarını ödeme şansımız yok. Medyada izlediğimiz bir yavrumuzun sadece 1 yıllık tedavi masrafının 4 milyon TL olduğunu hatırlatalım. 

Peki bu şirketler ortaklığa yanaşır mı? Batma riskinde olan şirketler tabii ki yanaşır ve şartlarımızı kabul eder. Avantajlar, ortaklık yapacak şirketlerimizin pazarlık yeteneğine bağlı. Türkiye metro, tünel, otoyol, sanayi, IHA, SIHA, ALTAY, ATAK, GÖKTÜRK modelini ilaç ve tıbbi teknoloji sektöründe de başarabilir. Türkiye gibi alım garantisi olan dev bir pazar, 2 milyarlık Türk - İslam alemine de bu üretimi pazarlayacak potansiyele sahip. SGK ve modern hastanelerimiz zaten tek alıcı pozisyonunda. 

Amacımız, dünya çapında teknoloji öncüsü olan şirketlerin arge deneyiminden yararlanmak ve patentleri sayesinde teknolojik devrime en son noktadan başlamaktır. Dev adımlarla ilerleyen teknolojik devrime başka türlü yetişemeyiz. Sıfırdan başlarsak kıt kaynakları çarçur ederiz. Şimdiye kadar yaptığımız gibi her yıl milyarlarca doları arge yapacağız diye arge nedir bilmeyen kadrolara aktarırsak bir gazoz kapağı patenti bile üretememin ezikliğini tekrar yaşarız.

70 yıldır liyakat abidesi diye sunulan kadroların sadece batıya komisyon ve pazarlama yaparak modern sömürü düzenini kurduklarını unutmayalım. Bizim liyakatsiz kadrolara da  bilimsel kongreler yoluyla aynı hastalığın bulaştığını görüyoruz. Liyakatli diye pazarlanan kadrolar yabancıya uşaklık ederken milli kadroları liyakatsiz diye suçluyor. Liyakatin yolu da modern sömürü sistemine hizmet etmekten geçiyor. Sömürü dünyası gelişmiş ülkelerde burs, eğitim, araştırma ve mesleki yükselme için her türlü desteği veriyor. 1200 akademisyenin sömürü sistemine borcunu ödemek için Türkiye aleyhine çalışması ve imza vermesi, sistemin nasıl çalıştığının belgesidir. Osmanlıdan beri "adam yok" diye özetlenen aynı sorunu yaşıyoruz. Küresel sistem devşirme aydın ve bilim insanı üzerinden sömürü düzenini kuruyor. Yabancı kolejlerde yetiştiği için birkaç dil bilen kadrolar iki asırdır halkı ve yönetimleri binbir tezgahla aldatmaya ve teknolojik devrimi saptırmaya çalışıyor. Milli uçaktan yerli araba Devrime kadar bu oyunu yaşadık. Elektrikli taşıta bile karşı çıkan yapı şeftali üretin diye Milli iradeyle dalga geçti. Oligarşik yapı milleti yıllarca taşıt diye tenekeye bindirdi. Milli ilaç ve teknolojiyi geliştirmek yerine, ithal ilaç ve tıbbi teknoloji pazarlayan modern sömürü düzenini teknolojik gelişme diye yutturan oligarşik yapılar tasfiye edilmelidir. Milli teknolojik devrimin önündeki en büyük engel  budur.


Bu yazı 1,475 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,392 µs