En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
17 Ocak 2019

DÜNYA NEREYE GİDİYOR?



Dünya ve insanlığın nereye gittiğini bilmeden ne bilimin, ne de ekonominin nereye gideceğini bilemeyiz. Harari bu hayati konuyu çok güzel özetliyor. 3. Kitabı geçen yıl çıktı. Üçünü de okumakta yarar var. Neden mi?  Yeni dünyada artık toprak, makina veya parayı yöneten değil verileri yani zihinlere yüklenen bilgiyi yöneten üst akıl, insana ve dünyaya hakim olacak. Özgürlüğün gaspedildiği böyle bir dünya mikroçiplerle yönetilen kuklalar alemi olacak. İnsanlık tarihinin dönüm noktasındayız. Allahın özgür olarak yarattığı insanlık aleminin belki de son özgür nesliyiz.  Beyin yıkayan bilgilerin robotu oluyoruz. Şimdi artık bir tek kurşun atmadan ve kanlı savaşların risklerine girmeden sihirli bir yöntemle toplumlar gönüllü kölelere dönüşüyor.

 

İnsanların yaşam tarzını şekillendiren bu karanlık savaş hiçbir sınır tanımadan sessiz ve derinden devam ediyor. Eski görüşler, eski inanışlar değişirken yeni bakış açısı dediğimiz paradigmalar yeni gözlüğümüz oluyor. Artık dünyayı bu gözlüğün gösterdiği şekilde algılıyoruz. Toplumlar, planlanan şekilde düşünüyor ve yaşamaya başlıyor. Yaşam tarzı işte böyle değişiyor. Güle oynaya yapılan bu sinsi ve karanlık savaşın hedefi; bilinçaltı kurgulama ile özgürlüklerin sessizce yok edildiği güdümlü bir dünya.

 

Ekrandan insan beynine yüklenen renkli, sesli, hareketli dosyaların miktarı, zaman içinde kullanılabilir belleğini işgal ettiğinde, kişi artık TV’nin, akıllı telefonun, internet aleminin esiridir. Bilgimiz artsın derken bilgiyi formatlayan bilgi tanrısının kölesi oluyoruz. Sonra da sosyal atık oluyoruz. İnternet aleminde milyarlarca insan aptal balık sürüleri gibi bizi yutmaya çalışan küresel balinanın ağzına doğru ilerliyor. Küresel balina milyarların beynini yutuyor, sindiriyor sonra da posa halinde çıkarıyor. Sosyal atık oluyoruz. Bilgi tanrısı zihinlerimizi önce işgal ediyor, sonra bize ait değerleri yok ediyor, sonra da kendi değerlerini yüklüyor. Nasıl mı?

 

Dış dünyadan yüklenen bilgilere X diyelim. Dışarıdan yüklenen bilgi (X) sonsuza giderken, yani temel bilgi dışarıdan akan bilgiler içinde kaybolurken, kişinin karşılaştığı sorunu kendi temel bilgisiyle çözme olasılığı matematiksel olarak sıfırdır. Dışardan yüklenen bilgi (X) sonsuza giderken, limit 1 bölü X = sıfırdır. Renkli, sesli ve hareketli görüntüler arasına saklanan virüslü yazılımlar zihinleri teslim alıyor. Ne yiyeceğinden, ne içeceğine ve hatta hangi marka taşıt alacağına kadar her şeyin yüklendiği yazılımın sonucu ; modern yaşam tarzı.

 

Çünkü insanlar karşılaştıkları her problemin çözümünde, bu virüslü bilgileri kullandığı için, zaman içinde bu bilgilerin yönettiği küresel kuklalara dönüşür. Bu insanların duyguları, düşünceleri, davranışları ve yol haritası bu yeni bilgiye göre yeniden şekillenir. Davranış ve alışkanlıklar böylece değişir ve toplum bağımlı hale gelir. Siz selfi çeker, mesaj yollar, beğeni yaparken zihin haritanız bilgi tanrısının kontrolüne geçiyor. Çünkü bu bilgiyle beslenen bilinçaltı artık medyanın yani üst aklın elindedir. İstenilen  insan tipini yaratmak artık çok basittir: Bilgi akışını kısıtlamak ve istenen bilgileri yüklemek yeterlidir. Radyo frekansını ayarlar gibi zihinsel frekanslar ayarlanır, toplumun başka kanallardan bilgi alması kolayca engellenir. Bu teknoloji zihinleri sinsice ele geçiriyor. Bilgi sahibi olalım derken, beynimize giren bilgilerin yönettiği robotlar oluyoruz. Çizgi filmlerle körpe beyinlere vahşet, tecavüz, kapkaç ve sağlıksız hayat programları kolayca yükleniyor. Zihinsel virüsler insanı zombiye dönüştürüyor.

 

Kızılderililerin ateş suyu ile uyutulup her şeylerinin ellerinden alındığı gibi, hayatı kolaylaştırdığı söylenen araçlarla  özgürlüğümüzü kaybediyoruz. Sıradan bir tamirci çırağının bir elinde yabancı sigara, diğer elinde cep telefonu, cebinde kredi kartı... Aldığı üç kuruşu bunlara yatıran insanlar kimin için yaşıyor? Bu insanların yaşam tarzları nasıl sağlıklı olsun? Hayatın amacı artık bu araçları almak, bu araçlar için çalışmak ve bu araçlarla yaşamak oluyor. Bunların esiri oluyoruz.

 

Caddeler, sokaklar, işyerleri ve evlerimiz kameralarla sürekli izleniyor. Kredi kartlarıyla yaptığımız tüm alışverişler, cep telefonu ve internetle beynimize giren çıkan her şey küresel iradenin bilgisi ve kontrolü altında. Dev ekranda sanki sanal bir hayat yaşıyoruz. Kendi yaptığımızı zannettiğimiz şeyler, aslında büyük gözün bilgisi ve programının bir parçası. Tüm yaşam tarzımız, her şeyimiz gözetim altında. Bedenimizi esir alan taşıt, asansör ve koltuktan oluşan ‘Bermuda şeytan üçgeni’ne hapsedilen tüm yaşantımız, üzerine eklenen kredi kartı, cep telefonu ve internetten oluşan ikinci bir üçgenle, sanki bir kara deliğin korkunç çekim gücü altındaymış gibi her geçen gün biraz daha eziliyor, felç oluyor.

 

İhtiyaçlara göre değil reklâmlara göre belirlenen tüketime dayalı yaşam tarzı, üretmediğimiz malları ve olmayan paraları bize harcatarak sürekli artan faizlerle geleceğimizi ipotek altına alıyor. İnsanlar bir rüya âleminde, olmayan geleceğini tüketiyor, borçlanıyor. Paranın yerini alan kredi kartları, milli egemenliği küresel mağazalar zincirlerine devrederken, yaşam tarzımız artık kuyruğa girmek için aldığımız sıra fişinden öte bir anlam taşımıyor. Algı yönetimi, istediği her şeyi gizlice ve sessizce değiştiriyor, ruhumuz bile duymadan. Değişiklikleri moda olarak algılıyoruz. Sadece modern yaşantı algısı yaratmak yeterli. Milyonlarca insanın gökdelen mezarlara tıkılması bile modern yaşantı algısıyla sunuluyor.

 

Bu zihinsel esareti neden göremiyoruz ? Çünkü bu karanlık savaşta kullanılan silah ve yöntemler mükemmel. Bunlarla başetmek çok zor. Cep telefonundan hamburgere, koladan sigaraya kadar her türlü silah, ‘hayatı kolaylaştırır, bununla her şey iyi gider’ algısıyla insanları gönüllü olarak teslim alıyor. Hem de inanılmaz bir hızla. Türkiye’deki kayıtlı cep telefonu abone sayısı 100 milyona ulaşmış bulunuyor. Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir bulaşıcı hastalık bu kadar hızla yayılmadı.

 

Özgürlüğün tanımı bile sessizce değiştiriliyor. Gerçek özgürlük; insanın kendi hayatını kendisinin yönetmesi ve yaşam tarzını kendisinin belirlemesi iken, kredi kartlarının limiti; özgürlüğün yeni tanımı ve sınırı olarak sunuluyor. Artık daha çok özgürlüğün yolu, bu limitleri genişletmekten geçiyor. İnsanoğlu da, bu sahte özgürlüğün sınırlarını genişletmek için tüm enerjisini, zamanını, aklını ve her şeyini ömür boyu tüketiyor, tüketiyor, tüketiyor. Alış veriş çılgınlığı ve tüketmenin dayanılmaz hafifliği sağlığımızı, hayatımızı ve dünyamızı bir hastalık gibi kemiriyor, tüketiyor. ‘Ne kadar tüketirsen o kadar özgürsün’ anlayışı, küresel üretim dağlarını eritmek için pompalanıyor. Markalar dünyasında alış veriş çılgınlığı ve kredi kartı limitiyle belirlenen satın alma gücü özgürlük olarak sunulurken, insanlar, derin iradelerinin sinsice teslim alındığının farkında değil. Hafıza kartlarımız işlenirken, ‘kuklalar alemi’ yeni yaşam biçimi oluyor. Algı savaşı herkesi su dolu kapta yavaşca ısıtılan kurbağaya çeviriyor. Bu olayın toplumsal örneği televole uykusu. İnsanlar yıllar süren sessiz ve derin uykuya dalarken derin iradeleri hoş ve boş şeylerle zaman içinde teslim alınıyor. 

 

Tüketim toplumunun yeni dünya düzeni çoktan kuruldu. alibaba.com, istenilen herseyi çok ucuz fiyata kapınıza kadar getiriyor. Çarşı pazar çok ucuz Çin mallarıyla dolu. Bu fiyata başka kimse üretemez. Şimdilik ucuzluk olsun diye bunlara göz yumuluyor. Trump, bu istilayı engellemek için astronomik vergiler koyuyor. Ancak kimse farkında değil : 1000 liralık telefon vergiyle 5000 olursa, genç nesil, gelsin bunlar bizi yönetsin diyecek ve vergi koyana oy vermeyecek. Çünkü işsiz veya düşük ücretle çalışanın başka çaresi yok. Üretim artmaz ve önlem alınmazsa patates soğan olayı daha sık yaşanacak. .

Sonuçta küresel tsunami, ucuz tüketime alışan ve üretim gücünü yitiren devletleri ve iktidarları sürükleyecek. İstanbul seçiminde bunu yaşadık. Bu tsunami, sadece ekonomiyi değil, tüm milli değerleri de önüne katıp götürüyor. Sınırları, orduları, dinleri ve devletleri en büyük engel olarak görenlerin sayısı hızla artıyor. Bu tsunaminin en sinsi yönü ise genç nesilde kendi ideolojisi olan deizm, ateizmi yani modern putperestliği yayması. Akıllı telefona tapan nesillr zombiye dönüşecek. Zaten dönüşüyor.


Son 30 yıldır özgür yaşam tarzı olarak sunulan sahte bir özgürlüğü yaşıyormuş gibi yapıyoruz. Aslında yaşadığımız, tüm benliğimizi silen dış dünyanın istekleri. Bu sanal hayatta her şey hafıza kartımıza medya ile sinsice işleniyor, biz de güya ‘özgür seçimler’ yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Böyle bir dünyada, biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait özgür irade ve yaşam nerede? 

 

İrademizi yok eden bu savaşın hedefi; zihnimizi ve bedenimizi ele geçirmek.  Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize yüklenen programlar mı, yoksa biz mi? Küresel yazılımı modern yaşam tarzı olarak dayatan dünyada özgür yaşamak mümkün değil mi? Başkalarının kurguladığı hayatın figüranı olmaktan başka çaremiz yok mu? Bizi hiçe sayan küresel yaşam tarzına teslim mi olacağız? Esir alınan kendi irademiz ve hayatımız ne olacak? 

 

Bu yaşam tarzı sadece insanı hasta etmiyor, dünyamızı da küresel ısınmayla yaşanmaz hale getiriyor. Bilimsel rehberler ve bilim dünyası ise, ilk önce ve ısrarla "hasta eden bu yaşam tarzını değiştirin" diyor. Bilime rağmen bu yazılımı neden değiştiremiyoruz? Bilim adamları mı anlatamıyor, yoksa biz mi anlamıyoruz? Onların söylediği şeyleri yapmak neden bu kadar zor? Bizi hasta eden yaşam tarzını değiştirmede bilim dünyamız ve yönetimler neden başarılı değil? Geleceğimizi kurgulayan şeytani üst akla neden direnemiyoruz?

 

Bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel sağlığımızı bozan yaşam tarzıyla aramızdaki savaş, sonsuz cephede devam ediyor. Bu karanlık savaşta teslimiyet kölelik, kaçmak ise imkansız. Hasta eden yaşam tarzının ardındaki üst aklı ve planlarını idrak edemiyoruz. Halbuki bizi yutmaya çalışan yaşam tarzına karşı direnişin yolu, öncelikle kurgulanan yeni dünyayı bilmekten geçiyor. Başka çaremiz yok. Özgürlüğe atılan ilk adım bu. 

Zihinsel soykırımla insanı zombiye dönüştürecek küresel planı bilmeden özgür ve sağlıklı olamayız. Bu karışık bilmecede, ‘hasta eden yaşam tarzı nasıl değişir’ yani ‘nasıl sağlıklı oluruz’ sorusu içine, gerçekte ‘nasıl özgür oluruz’ şifresi gizlenmiş bulunuyor. Küresel yazılımın zihnimize yüklediği esaretten nasıl kurtuluruz? Sağlık ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Asıl Da Vinci’nin şifresi bu. Bu şifreyi çözmeden sağlıklı ve özgür yaşamak mümkün değil. Bu açıdan bakılırsa  sorun özgürlük sorunu, çözüm de bilim ve akıl oyunu. 

Bu savaş, sağlık ve hayatımızı esir alan yaşam tarzına karşı vicdanımızın isyanı ve masum savaş ilanıdır. Zihnimizi ele geçirmeye çalışan zihinsel esarete karşı irademizin özgürlük savaşıdır. Bu savaşın galibi, insan bedenine ve onu yöneten beynine hükmedecektir. Bu savaşı; ya biz kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim edecek ve modern köleler olacağız. Yaşam tarzının beynimize ve bedenimize dolanan iplerini, ya derin irademizle keseceğiz, ya da küresel robot olacağız. Seçim bizim.

 

Gelecek yeni dünyayı heyecanla anlatan Harariyi lütfen tekrar tekrar izleyiniz.

 

KAYNAKLAR

 

https://www.youtube.com/watch?v=RDAZ1DrTRKA

 

https://www.webtekno.com/davos-ta-konu

 

https://m.timeturk.com/yuval-noah-harari/biyografi-797227

 

https://www.halimiz.com/gelecek-nasil-gelecek/?doing_wp_cron=1547415193.8584721088409423828125

 

https://m.haberturk.com/video/haber/izle/unlu-yazar-harari-acik-ve-nette/579025

 

 



Bu yazı 1,567 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,222 µs