En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
11 Nisan 2018



KİMSE BİLİM YAPIYORUZ DİYE HALKI UYUTMASIN

Ülkelerin akıl hocası, danışmanı ve yol göstericisi, aydınlar ve bilim dünyasıdır. Bunlar milletin beyni ve sinir sistemidir. Ülke ve toplumun gelişme düzeyini, kalite ve karnesini bunlar belirler. Toplumun ve ülkenin zihinsel aynası bunlardır. Bu ayna bulanık ve karanlık ise istiklaliniz vesayet altındadır. Bu ayna, sorunları ve çözüm yollarını bulanık ve karışık gösterirse, sağlık ve hayatınız tehlikede demektir. Örnek verelim : Kolesterolden domuz gribine, depremden teröre birinin ak dediğine diğeri kara diyorsa, geleceğimiz bulanık hatta karanlıktır. 

Aydın ve bilim dünyanızın kendi ışığı yani kendi keşfettiği ve ürettiği ışığı sönmüşse, sorunların çözümü için başkasının ağzına bakıyorsa, dış dünyanın ışığına muhtaçsınız demektir. Füze kalkanından, ilaca, aşıya kadar başkasına muhtaç olursunuz. Aydın ve bilim dünyamız kendi ülkesinin değil başka ülkelerin, başka çıkarların aynası olmuşsa, yansıttığı ışık yine sizin için karanlık bir gelecektir. 

Peki, aydın ve bilim dünyamız, dış dünyanın ışığını ülkesi ve halkı yararına yansıtabiliyor mu? Yoksa dışarının şavkıyla gözünüzü kör mü ediyor, yani toplumu aydınlatmak ve yol göstermek yerine aşağılık kompleksiyle toplumu esir mi alıyor? 

Bu ışığın yansıdığı yerler ; toplantılar, açık oturumlar, kongrelerdir. Bunlara bakarak bugünü ve geleceği okumak, anlamak, öngörmek mümkündür. Toplantılar, açık oturumlar, kongreler, madem ki bu kadar önemli, bu ışığın dünyadan ve bizden yansımaları nasıldır, görelim :

Bilimsel kongreler, küresel sistemin geleneklerinden biridir. Bilimsel kongrelerde bu yapının üretip sunduğu bilgiye muhtacız. Dünyanın öbür ucuna kadar bu sistemi kuran bizler değiliz, biz sadece misafir ve seyirciyiz. Bizim ülke insanı olarak sağlıktan ekonomiye, bilimden teknolojiye düzenlenen kongrelere gidecek ne paramız var ne de onlara sunacak bilgi ve teknolojimiz. Tereciye tere satamayız. Bu sistemde her şey küresel yapı tarafından düzenlenir ve orada içeceğiniz bir bardak suya kadar her şey bu yapı tarafından ödenir. Çünkü büyüklerimiz bunun için bize para vermez, veremez. Bunda bir kötülük yoktur.

Bu tiyatroda, uçak biletlerinden küresel otellere, kongre programından konuşmacılara kadar her şey bir orkestra titizliğinde hazırlanır. Parayı veren düdüğü çalar, siz de zevkle izlersiniz. Bu da kötü bir şey değildir. Büyükleriniz ve hocalarınız dahil herkes küresel yapının parçası olmak için can atıyor ve bu gayeyi hedef olarak gösteriyorsa, doğru yerdesiniz. Sizin tavaf ettiğiniz kongreler, küresel sistemin tapınaklarıdır. Orada yiyip içtikleriniz ve öğrendikleriniz piyasa tanrısının rahmetidir. Burada öğrendiğiniz bilgiyi bir daha ki kongreye kadar ezber edersiniz. Milyar dolarlık bilimsel araştırmaları planlayan ve finanse eden bilim tanrısı ne diyorsa o.

Kongrelerde yediğiniz, içtiğiniz, gezdiğiniz, öğrendiğiniz, seyrettiğiniz her şey onların sunduğu kıyaktır. Ama unutmayın : Hayatta hiçbir şey bedava değildir. Son 30 yılda trilyonlarca doları ilaç, aşı ve teknoloji ithalatıyla bu kıyakların parasını dolaylı olarak fakir ve gariban halkımız öderken, Tabib  odaları 'yoksul halkımız' edebiyatı yapmaya devam ediyor. Halbuki yoksulluğun ve geri kalmanın nedeni, bilim ve teknoloji üretmekten aciz, sömürü sisteminin taşaronu olan aydın ve bilim dünyamız. Son 300 yıldır kötü kaderimizden, dışarının ferini dışarının çıkarlarına göre yansıtan, feri gitmiş bu taife sorumlu. İşte bu yüzden, bizler bu sistemin figüranı ve seyircisiyiz.

Da Vinci robotlarından suni kalp pompasına kadar ithal edilen milyarlarca dolarlık teknoloji, narsistik hezeyanları tatmine kadar bir sürü yarar sağlarken, bu güzel sistemi kuranlar bize sattıklarıyla zengin ve gelişmiş ülke olur. Sizi de gelişmekte olan ülkeler yalanıyla 70 yıldır aldatır ve uyuturlar. Ne biçim gelişmeyse, bırakın aşı ve ilaç üretmeyi, muzu bile ithal ediyoruz. Bu oyunun, artiz yapma numarasıyla gazozuna  ilaç koymadan farkı ne? Uyanık geçinenler bu oyuna gelirse, gariban halkımız ne yapsın. Aydın ve bilim dünyamız, bu acı gerçeği idrak etmekten bile aciz. İthal edilen pahalı teknolojilerin medyada reklamını yapmak, bunlarla fiyaka yapmak marifet mi? Bunları siz mi keşfettiniz?

İşte bu fiyaka yüzünden milyarlarca dolar tutan bilimsel araştırmaları yapacak paranız ve kapasiteniz yoktur. Borç aldığınız paraları da bilim ve teknoloji yerine, arapın gülyağı misali pahalı ithalata harcadığımız için, penisilini bile üretemiyoruz. Penadur ilacını 2 yıl vermedikleri için romatizma, böbrek ve kalp iltihabından koruyan penisilin profilaksisi yapamadık haberiniz var mı? En eski teknoloji ürünü olan penisilini bile 70 yıldır neden üretemiyoruz diye kongre yaptınız mı? Yapamazsınız. Parayı veren olmazsa düdüğü çalan olmaz. Neskafeden aşıya… Sarımsağı bile Çin'den ithal ederken biz neyi tartışıyoruz?

Biyoteknoloji ve mRNA Üniversitesi ve Araştırma merkezi acilen kurulmalı

Yıllardır anlatıyoruz ama başaramadık. Bütçe açıkları ve cari açığın temel nedeni ilaç, aşı ve teknoloji harcamaları. Buna hiçbir hazine dayanamaz. Bu harcamalar postmodern tıbbın çok pahalı faturası nedeniyle giderek artıyor ve artacak. Buna hazırlıklı değiliz. Sağlık harcamaları 9 yılda 8 kat arttı ama yine de yetmiyor. Ekranlarda ağlayan bebekler, hastalar ve anneler giderek artıyor. Sadece bir hasta için SMA ilacı fiyatı 2.4 milyon $ dersek konu daha iyi anlaşılır. SGK kanser, diyabet  kalp, böbrek... ilaçları için sürekli açık veriyor. Bilim teknolojideki vesayet zihinleri küresel çıkarlara kilitlediği için bu deli gömleğinden çıkamıyoruz, çıkmamız mümkün değil. Beyin gücümüz mandacılık nedeniyle milli çözümler üretemiyor. Önümüzdeki yıllarda mRNA CRISPR teknolojisiyle yeni tedaviler gelecek. Bazı tedaviler geldi zaten. Mesela  SMA tedavisi. Ama fiyatı 2.4 milyon $. Sadece aşıya 5 milyar dolar ödedik. Bu tedaviyi almak isteyenler neyini verecek? Her şeyin tedavisi bulunuyor diye kimse boşuna sevinmesin. Vatandaş yılda 40 milyar TL tutan çok ucuz ilaçların katkı payını bile ödemekte zorlanıyor. Sağlık bütçeleri sürekli açık veren ülkeler milyon dolarlık mRNA ilaçlarının parasını nasıl ödeyecek? Küresel sistem Kızılaya çalışmıyor. Tek çare, kaynakları tek yerde toplayan Biyoteknoloji ve mRNA Üniversitesi ve Araştırma merkezini kurmaktan geçiyor. Acilen. Yoksa ağlayan hastalar, bebekler, anneler kaderimiz olacak. Kaynak yok diyenlere, her yıl 110.000 kişiyi öldüren milyonlarca kişiyi de hastalıktan süründüren sigara, alkol ve zararlarına her yıl 25 milyar harcadığımızı hatırlatalım.

GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR?

Bilim ve teknolojide geri kalan ülkeler hammaliye işlerle uğraşır. Bilim ve teknolojide ileri giden ülkeler ise arge, patent, proje ve teknolojiyle uğraşır. Bunun anlamı şu : Apple gibi bir şirket teknolojik üstünlük nedeniyle 2 trilyon dolara koşarken üzüm, incir, fındık, kahve üreten ülkeler asgari ücrete talim eder, bunların getirisini bile yabancı şirketlere kaptırır. Bugün çalışanların % 43ü asgari ücret alırken çalışmayan emekli, dul ve yetimler ise yine bu düzeyde gelirle geçinmeye çalışıyor. Bilim ve teknolojide ileri giden ülkeler, trilyonlarca dolarlık zenginlik ve bilimsel araştırma yatırımlarıyla gelişmiş silah, techizat ve güçlü ordulara sahip olarak geri kalan ülkeleri vesayet altına alıyor. Eski Türkiyenin vesayet ve yoksulluk altında olmasının nedeni budur. Borç alan emir alır. Üzüm incirle buraya kadar. Bilim ve teknolojik gelişim için pahalı yatırımlar şarttır. Ancak zenginlik, refah ve gücün kaynağı bu yatırımların getirisidir. Yeni Türkiye bu gerçeği idrak ettiği için gücünü bilim ve teknolojik devrime çeviriyor. Aksi halde ilaçtan aşıya, biyoteknolojiden yapay zekaya kadar dışa bağımlı modern sömürge oluruz.

Refah ve sağlığın yolu, bilim ve teknolojide keşif, patent ve üretimden geçer ama bilim dünyamız bu işleri bir türlü beceremedi. Son 30 yıldır trilyonlarca doları, bu yüzden ithal teknolojiye ödedik. Çünkü üniversite - sanayi işbirliği kurarak, keşfetmek ve üretmek zorumuza gidiyor. İlaçtan aşıya, muzdan yüksek teknolojiye... ithal etmek ise kolayımıza geliyor. Sağlıktan örnek verelim : Da Vinci robotlarının sayısı 300 olmuş. MR, BT… Bunların İthalatında gelişmiş ülkeleri çoktan geçtik. Akıllı telefona kadar ithalata giden paraları düşünün.

Kimse bilim yapıyoruz diye halkı uyutmasın. Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor? Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz? Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz? Lafa gelince herkes bilim yapıyor.Bilimde asıl konu kazanılan trilyon dolarların kimin cebine gittiği. Asıl Da Vinci'nin şifresi bu. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur, parmağını yalarken bizim de ağzımız sulanır.

Bilim ve aydın dünyamız, asırlardır fikir, bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş ve ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor. Bundan teknoloji, tasarım, üretim ve bizi zengin edecek bilim çıkmaz. Yıllardır bilim yapıyoruz da ne oluyor? Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, bilim ve aydın dünyamız yüzünden tüketim pazarı olmamız, sürüngenliğin ve bağımlılığın asıl nedeni. Çağımızda asgari ücretli köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Modern sömürgecilik işte bu! Adamlar, bizi otla çöple meşgul ederken milyarlarca dolarlık yapay kalp, ortopedi, göz… cihazlarını, ilaçları ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe oluyorlar. İlaçtan aşıya, uçaktan silaha cep telefonuna yüzlerce trilyon dolarlık teknoloji pazarlarının hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, üzüm incir ihracıyla uyutulan ülkeler. Bu kadar okumuş, yazmış, yetişmiş aydın ve bilim adamı olan, bu kadar üniversitesi olan ülkeler nasıl olur da uyutulur?

Teknolojiden tıbba kadar her alanda sektörlerin kontrolüne giren kongreler, toplantılar, açık oturumlar, fuarlar bilgilendirmenin ötesinde ülkeyi pazar haline getirdi. Bilim ve aydın dünyamız başkasının keşfettikleriyle övünmekten, bunların reklamını yapmaktan özel zevk alıyor. Bu da aşağılık kompleksini yenmenin başka bir yolu. Ülkelerin kaynakları ilaç, pahalı teknoloji ve tüketime harcanıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, aydın ve bilim dünyasını kullanarak yapılan küresel teknolojik sömürüden kaynaklanıyor. Yani bilim ve teknoloji edebiyatı yapanlar, bilerek veya bilmeyerek bu modern ve kibar soygunun içinde, kendi cukkasını düşünüyor. Bunlar ithal ilaç ve teknolojiye giden milyar dolarlar ile yabancıyı zengin ederken cari açığı artırıp ülkeyi ekonomik krize zorluyorlar. Milli ilaç ve teknoloji üretimini organize eden kongreler yerine, ülkeyi sömürge pazarı haline getiren kongrelerde reklam ve pazarlama yapmak bakalım ne zaman sona erecek?

Bizim gibi ülkeler, 'gelişmekte olan ülkeler' masalıyla  uyutulurken tatlı bir pazara dönüşüyor. Hastalıklara harcadığımız para 67 milyar dolar olmuş ve bu rakam giderek artıyor ama aydın ve bilim dünyamız yeterli görmüyor, daha da artsın diyor. SGK bütçesi alarm veriyor, nedendir demiyor. Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artarken hastalıklar azalmamış hızla artmış, bilmiyor. Ne dev hastaneler, ne sağlığa harcanan milyarlar sağlığı korumuyor ama görmüyor. 'Önce hasta et, sonra cebini boşalt' sisteminin figüranı olmak onu rahatsız etmiyor. Çünkü sistemin hayat kaynağı bu, yaşaması buna bağlı.

Modern tıp ilerlerken, hastalıklar azalacağına artıyor ama bilim dünyamız nedenlerine ve çözüm yollarına kafa yormuyor. Hastalıktan sürünüyor, hasta toplum oluyoruz farkında değil. Gelişmiş ve sağlıklı toplum olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama aydın ve bilim dünyamız bunu da bilmiyor. Sağlığa harcanan paranın aslan payı ilaç ve ithal teknolojiye gittiği için, masraflar çıktıktan sonra 2 TL'ye hasta muayene ediyoruz onu da bilmiyor. Bildiği ve sürekli istediği bol para. Çok az bir ücrete hasta muayenesinin nedeni ; ilaç ve teknoloji ithalatına harcanan bütçeden, geriye çok az para kalacağını okuyamadığı, anlayamadığı, idrak edemediği içindir. 2013 yılında hasta sayısının 700 milyona ulaştığını hatırlatalım. Hesap ortada. İthal ilaç ve teknolojiden kalan parayı bölün 700 milyona, görün çıkan rakamı. Hastalıkları önlese, bol para alacak ama akıl edemiyor. Aklınca bindiği dalı kesmek istemiyor. Hastalıklar önlenirse bunca ilaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Dünya Sağlık Örgütü, geri kalmış ülkeler için çok az masrafla hastalıkların önemli oranda önleneceğini, bu yolla sağlık sistemlerinin iflasının da önleneceğini bildiriyor ama bizimkilerin umurlarında değil.

En hayati aşıları üretmekten aciz durumdayız ama EMAR çekiminde dünya şampiyonuyuz. Ülkemiz ithal teknoloji ile, akıllı telefonlarla doldu ama kendi hayati sorunlarımızı çözen araştırmaları akıl edemiyoruz. Pahalı teknoloji bize akıl vermiyor. 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde yapılan sektörün yönlendirdiği bilimsel kongreler, sorunlarımıza çözüm bulamıyor. Çünkü milli, yerli ve insani anlayış yok. Topu sektöre atmanın nedeni bu. Sermayenin derdi ise rant ve daha çok kazanmak. Bu yüzden kötü kader yakamızı bırakmıyor. Bu yüzden her çeşit kriz bizim kaderimiz olmuş. Bilimsel ve akıllı çözümler, bu yüzden kongrelerden topluma ve ülkeye dalga dalga yayılamıyor. Kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Yediğiniz, içtiğiniz helal olsun ama nerede çözümler? Neden ithalat girdabında debelenip duruyoruz. Çıkar ilişkisini kesmeden çözüm beklemeyin. Bu yüzden her çeşit sosyal ve bedensel hastalıklardan telef oluyoruz. Ölümlerin %86'sı önlenebilir nedenlerden ise, telef oluyorsunuz demektir. Önlenebilir demek, önlemeyi beceremiyorsunuz demektir.

Tercüme aydın ve bilim dünyamız, yabancılar ne derse papağan gibi onu tekrar ediyor. Tekrar etmekle kalmıyor, yönetimleri de yanlış bilgilendiriyor, yanıltıyor, sonra da eleştiriyor. Halbuki yanlış bilgi ve yönlendirmenin nedeni kendisi. Asgari ücretten emekli maaşlarına kadar yoksulluğun nedeni, işte bu keşfetmeden, üretmeden sürekli tüketen anlayış. İşte bu yüzden son 10 yılda 250 milyar doları cep telefonu ve GSM hatlarıyla geyik muhabbete harcadık. Aydın ve bilim dünyamız bu acı gerçekleri bilmez, görmez, duymaz, okumaz, anlamaz, konuşmaz ve uyarmaz. Onun bildiği başkasının keşfettiği pahalı telefonlarla caka satmak. 

Kongreler gösteri merkezi olmaktan ne zaman kurtulacak?

Başkasının keşfettiği ürünlerin reklamını yapmaktan ne zaman kurtulacağız?

Yaşamsal sorunlara çözüm arayan 'Ulusal Bilim Kongreleri' ne zaman düzenlenecek?

Milli Kongreler ne zaman?


https://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-kongre-katilim-sayisi-4-oldu-iste-kongrelerle-ilgili-tum-degisiklikler-1-11-66323.html?refid=7&pos=4



Bu yazı 1,478 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,935 µs