En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
27 Haziran 2017

BİLİMSEL VE MİLLİ EĞİTİM NE ZAMAN?



ZİHİNSEL KELEPCE : FULBRİGHT EĞİTİMİ 

Bilimsel eğitim beyinlere moloz bilgiyi yükleyerek zihinleri işlemez hale getiren değil, arge, proje, patent ve bilgi üretmeyi öğreten eğitimdir. Milli eğitim ise milli değerleri yükleyen, nesillere milli aidiyet veren eğitimin adıdır. Ezberci Fulbright eğitimi ise zihinleri zombiye çeviren, küresel çıkarlara uşak yetiştiren küresel virüsün adıdır. Hiçbir yönetimin bir türlü değiştiremediği Fulbright eğitimi, II. Dünya savaşı sonrası küresel sömürüyü sağlamak için zihinlere takılan kelepçedir. 

Bilimsel eğitim; bedensel, ruhsal, sosyal, çevresel ve zihinsel hastalıklı yaşam tarzından sağlıklı topluma geçişin yoludur. Bilimsel eğitim; bilim ve teknolojide, ekonomi, kültür ve sanatta Fatih olmanın yoludur. Bilimsel eğitim; gerçek anlamda özgür, bağımsız ve muktedir olmanın yoludur. Mevcut eğitim bu hedefleri sağlıyor mu?  

Bilimsel anlayıştan yoksun teste dayalı ezberci eğitim sistemi yüzünden, malumattan bilgiye, bilgiden fikire, fikirden bilime, bilimden teknolojiye geçemiyoruz. ‘Malumatın olsun’ anlayışı ile sırtlarında yük yük kitaplar taşıyan nesiller malumata boğulmuş. Bilgi okyanusunda sonsuz bilgiyle doldurulan beyinler, fazla yükleme nedeniyle tıpkı bilgisayar gibi yavaşlıyor ve çalışmaz hale geliyor. Diziler, reklamlar, filmler, haberler... Sürekli medya bombardımanı renkli, hareketli ve sesli dosyalarla hafızayı işgal ederken zihinler virüs girmiş bilgisayar gibi çöküyor. Bu yüzden  sorunlar karşısında toplum ne yapacağını bilemiyor, başkasından medet umuyor. Zihinsel üretim yok, zihinsel çözümler kısır. Dünyayı kontrol eden batının istediği de işte bu: ZİHİNSEL MANDACILIK. Topluma yem olarak sunulan ise, bilimin dışında kalan öbür dünyanın konuları: Melekler kaç kanatlı?

‘Bilimsel düşünme, bilimsel anlayış ve bilimsel değerlendirme’ dersi, gerekli bilgiye kolayca ulaşmayı öğretir, bilgiyi analiz eder, virüs taramasından geçirir : Bilgi okyanusunda, doğru ve yararlı olanı nasıl seçebiliriz? Yanlış ve zararlı olanı nasıl tanırız? Bilgiyi nasıl yorumlar, değerlendirir ve yarar sağlarız? Bilgi hamalı olmaktan nasıl kurtuluruz? Akıl yürütmeyi, sorun çözmeyi, düşünce ve çözüm üretmeyi öğreten bu program ders olarak okutulmalıdır. Bu bilinçle yetişen bir toplumu aldatmak zordur. Eğitimin bu programdan yoksun bulunması, ezberci eğitimle beyinlerin kilitlenmesi yüzünden sorunlar karşısında, ıssız yolda far yemiş tavşan gibi donup kalıyoruz. Depremden GDO’ya, aşıdan kolesterole kadar tüm hayati konularda bilim dünyamızın bir bölümü ak, diğer bölümü kara derken, seyredenler kafamız karıştı diyor. Çünkü zihinler, kafa karışıklığını önleyen anti-virüs programından yoksun.    

Peki milyar dolarlar harcadığımız şaşalı okullar bize ne öğretiyor? Sadece malumat. Televizyon bilgi yarışması programlarının, test imtihanlarının, dersanelerin, okulların amacı, bilgi çöplüğünden çoktan seçmeli hastalık. Bilgi yarışmalarında bilgi hamallarına kaç trilyon veriyoruz? Aptal kutusu olan TVler beyinleri gereksiz bilgiyle doldurarak işlemez hale getiriyor. Herşeyi bilme uğruna aptalca bilgi hamalı olan ama kırmızı eti niye dünyanın üç katı pahalı yediğini çözemeyen beyinler bu eğitimin eseri. Teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunları çözemeyen para ve zaman kaybı ne işe yarıyor? ‘Bilimsel değerlendirme’nin ders olarak okutulması yerine kurbağa bacağından Missisippi nehrine kadar işe yaramaz bilgiyle beyinlerin işgali bilimsel esaretin nedeni. Eğitim ve öğretimin önündeki en büyük engel, insanları çözüm üretemeyen, isteklerini bile ifade edemeyen zombiye dönüştüren, bilimden uzak ezberci dayatma. Gereksiz bilgiyi moloz gibi zihinlere boşaltan eğitim ve medya yüzünden zihinler çöp bilgi enkazı altında can çekişiyor. Bu enkazdan kurtulmadan hangi sorunu çözebiliriz?

Bu nasıl eğitim ki, sağlıklı, ahlaklı, vicdanlı, saygılı bireyler de yetiştiremiyor. Tarladaki sebze ve meyveyi pazarda 10-15 katına satan ahlaksız ve vicdansız insanlar bu eğitimin eseri. Kırmızı ışıkta geçen, kurallara uymayan, vicdan ve ahlaktan yoksun insanlar bu eğitimin üretimi. Bu eğitim tecavüzü, vahşeti, şiddeti, alkol ve uyuşturucu bağımlılığını önleyemiyor aksine artırıyor. Bu nasıl bir eğitim ki okulları bile kirleten ama bir türlü temiz olmayı, temizlik yapmayı öğrenemeyen Fulbright eğitimi. Çocuklar ve gençler okullar dahil temiz çevreyi kirletecek, annesi babası yaşındaki insanlar da temizleyecek.

Milyarlar harcadığımız yabancı okullar ise yabancıya uşak yetiştiriyor. Buradan yetişen nesiller zihinlere yüklenen küresel aidiyet ve çıkarlar nedeniyle yabancıya hizmeti kurtuluş olarak görüyor. Bu eğitim milli aidiyet vermiyor. Dışarıya kaçmak için fırsat kolluyor.

Bu eğitim sistemi bilimsel anlayışta veremiyor. Zihinlere bilimsel yazılımı yükleseydi, şişmanlık, sigara, hipertansiyon, diyabet, kanser, KOAH benzeri hastalıklar içinde kıvranmaz, sağlıklı hayatın hayal olmadığını anlardık. Son 9 yıl içinde sağlık harcamaları % 800 artarken, bu astronomik artışın bize sağlık olarak dönmediğini görür, hastalıkları önlemenin tek çıkar yol olduğunu akıl ederdik. Yarın hastalık değirmenin de öğütülecek hasta kalmazsa, sağlık taramaları bahanesiyle herkesin bu taşın altında öğütüleceğini hatırlatalım. Ama kanser olmadan, hasta olmadan yaşamak kimsenin aklına gelmeyecek. Önce kanser olmak, sonra da erken teşhisle tedavi olmak kaderimiz olacak. Önce diyabet olacak, sonra da erken teşhisle ömürboyu tedavi olacaksın. Ama GDOlu mısır şekerini yasaklamayı akıl edemediğin için 1500 gıdanın içinde yemeğe devam edeceksin. Önce kısır olacak, sonra da tüpbebek merkezlerine abone olacaksın ama son 30 yılda kısırlığın neden arttığını çözemeyeceksin. Hastalıkları önlemeyi ve sağlığı korumayı akıl edemeyen nesiller ve hastalık değirmenine çalışan  akademi işte bu eğitimin eseri. Eğer bilimsel değerlendirme dersi okutulsaydı, mikroplu suların parayla bize satıldığını idrak eder, damacana hamallığı yerine eskiden olduğu gibi, musluktan temiz su akıtmanın yolunu bulurduk.

Eğitim bilimsel olsaydı, enerji kaynakları içinde yüzerken ithal enerjiye bağımlı kalmazdık. Çağımızda akıllı ve bilimsel düşünenin üç kere kazandığını bilir, ona göre planlama yapardık. Eğer toplum bilimsel eğitimin süzgecinden geçseydi, son 10 yılda cep telefonları ve geyik muhabbete yani telefon hatlarına enayice yatırdığımız 250 milyar dolarla, dünyanın bilim ve teknoloji devi olurduk.

Eğer bu ders okutulsaydı, GDO’nun kısırlıktan kansere kadar pek çok hastalığa yol açtığını, milletlerin akıl oyunuyla kısırlaştırıldığını anlar, oyuna gelmezdik. Kısırlık oranı 40 yıl önce %2 iken, şimdi neden % 25 oldu diye merak eder, sebebini bulur, önlem alır, tüp bebek peşinde koşmazdık. Ucuz diye sazan gibi mısır şekerine atlamaz, sonra da şişmanlık, diyabet, hipertansiyon, metabolik sendrom, kalp damar hastalıkları niye artıyor diye dövünmezdik. Milyarlarca doları ilaçlara kaptırmaz, kendi aşımızı kendimiz üretirdik. Kendini önce hasta eden sonra da tedavi etmek için kampanyalar ve zincir hastaneler açan bir topluma dönüşmezdik.    

Eğer bu ders okutulsaydı, yüzlerce milyar doları, cep telefonlarına, hastalıklara, enerjiye, gökdelenlere saçıp savurmak yerine, bilim ve teknoljiye yatırır kısa sürede dünya devi olurduk. Bu söylenenlerin hepsi gerçek ve kanıtları ortada. Ama bilimde ‘kanıtın gücü’ konusunu bilmeyen toplumlar, kanıtları nasıl bulsun ve nasıl değerlendirsin? Bilim toplumu olmanın yolu, aklımızı kullanmayı öğreten derslerden geçer, yoksa beynimizi haşat eden lüzumsuz bilgileri ezberlemekten değil.

Eğitim konusunda 70 yıldır yapılan, eğitimin alt yapısını geliştirmek. Devasa binalar, elektronik yazı tahtaları, bilgisayarlar, online eğitim... Eğitimin yazılımı küresel sömürüye yarıyorsa, teknolojik altyapı ve yöntemler yabancıya iyi uşak yetiştirir. Eğitimin kime yaradığı önemlidir. Eğitim, küresel çıkarlara değil, milli çıkarlara uygun olmalıdır. Böyle olmazsa, parayı siz harcarsınız ama yetişen nesiller yurtdışına kaçar. Milli ve yerli teknolojik üretime değil, ithal lobisi küresel şirketlere çalışır. Sonra da sigara, alkol, fastfood, akıllı telefon, ithal taşıtlar... için trilyon dolarları yabancıya hediye ederiz. Alkol, sigara ve yol açtığı hastalıklara 25 milyar dolar harcarken kendimizi hasta ettiğimizi bile idrak edemeyiz. Bu eğitim yüzünden PİSA testinde sonuncuyuz. Yani okuduğumuzu anlamaktan bile aciz durumdayız. Bu yüzden bilim ve teknolojide, ilaçtan aşıya, uçaktan biyoteknolojiye yabancıya bağımlı ve muhtacız.

Mağara adamlarının yaptığı evler tarihe meydan okurken, teknoloji çağında binlerce mühendisin kontrolünde yapılan binalar çürük diye yıkılıyor. Yüzlerce üniversitesi, yüzbinlerce akademisyeni olan bir ülkede binalar neden çürük. Fay hattından, dere yatağından haberleri mi yok? Bütün bunların nedeni, sorunları çok önceden görüp çözecek ve önleyecek bilimsel anlayışı veremeyen eğitim sistemi. Fulbright eğitimiyle öngörü ve önlem yetenekleri felç edilen, zihinleri bitkisel hayata sokulan ülkelerin kaderi bu. Bu acı gerçeği gören bir Allahın kulu yok mu? II. Dünya savaşından sonra dikte edilen binlerce anlaşma sonucu eğitimden yaşam tarzına kadar teslim alınan ülkelerin kaderi, kördüğüm olan sorunlar içinde debelenmektir. Modern sömürü zihinleri işlemez hale getirmekle başlıyor. OECD verilerine göre, halkın %40’ı okuduğu en basit metni bile anlayamıyor. Entelektüel bir metni ise anlayıp çözebilecek yahut bir konuda araştırma yapabileceklerin oranı %3. İşin içine kanıta dayalı bilgiyi değerlendirebilmek ve karşıt görüşlere bakarak bir sentez yapabilmek girince bu oran %1’in altında. Bunun anlamı, toplumun çoğunluğu ile tartışmaya girmenin anlamı yok, sizin fikrinizi anlayabilecek seviyede değiller. Fulbright sömürge eğitiminin zombileştirdiği bir toplumda kime ne anlatıyoruz?

İngilizlerin, logaritma cetvellerini ezberletme yoluyla Hintlilerin beynini işlemez hale getirmesi, acımasız sömürü için gerekliydi. Batı dünyasının İslam ülkelerinde uyguladığı eğitim sistemi, ayfon 5’leri, cep telefonlarını, tablet bilgisayarları, süperlüks taşıtları satması için gerekli. Apple firması trilyon dolara koşarken bizim enayiliğimiz onların cebine para olarak akıyor. Çünkü İslam dünyası, İslam’ın ‘oku, anla, araştır’ emrinden habersiz. İslam alemini bilim ve teknoloji yerine öbür dünya ile oyalayan devşirme din adamları, sömürgeci batıya çalışıyor. Fulbright eğitimi ise ezberci eğitimle ithal lobisine çalışan tüketici zombi nesiller yetiştiriyor. İslam alemi zengin doğal kaynaklara rağmen bilim ve teknolojide bir İtalya etmiyor, sürekli israf ediyor, tüketiyor. Barış dini olan İslamın yaşandığı toprakların neden kan revan içinde olduğunu idrakten bile yoksun. ‘Oku, anla, araştır, İlim Çin’de bile olsa…’ emrine uymayan, adeta direnen, lüzumsuz işlerle birbirini yiyen İslam alemi, İslam’ın önünde bir duvar gibi duruyor. 2006

Kaynaklar

Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006 



Bu yazı 1,910 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 14 Mart 2025 HASTALIK BORSASINDA KAYBOLAN SAĞLIK - 2008
    • 28 Şubat 2025 SAĞLIKTA KÜRESEL DEVRİM
    • 16 Şubat 2025 NEDEN BÖYLEYİZ? - 2
    • 11 Şubat 2025 KISIRLIK LAFLA ÖNLENMEZ
    • 27 Ekim 2024 NEDEN BU KADAR HASTAYIZ
    • 27 Ekim 2024 ÇÖZÜM NE?
    • 21 Ekim 2024 SAĞLIKTA KÜRESEL OYUNLAR
    • 19 Ekim 2024 HASTALIK BORSASINDA KAYBOLAN SAĞLIK - 2008
    • 15 Mayıs 2024 OTLARLA ALDATMAK - 2017
    • 7 Mayıs 2024 MODERN SÖMÜRÜDEN POSTMODERN SÖMÜRÜYE...
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,087 µs