En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
25 Kasım 2016



DÜNYADAKİ SAVAŞ ;

Üst akılla alt akıl arasında.

Üst akıl bilim teknolojiye hakim.

Alt akıl upgrade olamazsa yok olup gidecek.

Bunun yolu bilim ve teknolojiden geçer.

Bu devrimi yapamayan kırıntı akla döner, kırıntı peşinde koşar.

Dünyanın yarısı günde 2 dolara yani kırıntıya talim ediyor. 

Dünyayı etkileyen 62 ailenin geliri ise dünyanın yarısının gelirinden fazla.

Neden mi?

Bilim ve teknolojiye onlar hükmediyor.

Çağımızda akıllı telefonu, nükleeri, uçakları, yüksek teknoloji, ilaç ve aşıları üreten kazanıyor. 

Bilim ve teknolojide geri kalan ülkeler hammaliye işlerle uğraşır. Bilim ve teknolojide ileri giden ülkeler ise arge, patent, proje ve teknolojiyle uğraşır.

Bunun anlamı şu :

Apple gibi bir şirket teknolojik üstünlük nedeniyle 2 trilyon dolara koşarken üzüm, incir, fındık, kahve üretimiyle yetinen ülkeler asgari ücrete talim eder, bunların getirisini bile yabancı şirketlere kaptırır.

Bugün Türkiyede çalışanların % 43ü asgari ücret alırken çalışmayan emekli, dul ve yetimler ise yine bu düzeyde gelirle geçinmeye çalışıyor. 3. dünya ülkelerinde ise milyarlarca insan günde 2 dolara talim ediyor. 800 milyon insan aç ve günde 16 bin kişi açlıktan ölüyor.

Bilim ve teknolojide ileri giden ülkeler, trilyonlarca dolarlık zenginlik ve bilimsel araştırma yatırımlarıyla gelişmiş silah, techizat ve güçlü ordulara sahip olduğu için geri kalan ülkeleri çeşitli yöntemlerle vesayet altına alıyor. Eski Türkiyenin vesayet ve yoksulluk altında ezilmesinin nedeni budur. Askerin palaskasında bile Natoya muhtaç olmanın nedeni, II. Dünya savaşı sonrası dayatılan vesayet sistemidir. Yıllık ihracatı 1980 öncesi 3 milyar dolar olan eski Türkiyenin son 10 yılda boyunduruktan kurtulmasını, teknolojik gelişmeye borçluyuz.

Ekonomiden üretime, siyasetten savunmaya kadar herşeyin temeli teknolojidir. Teknolojiniz yoksa akıllı telefondan uçak ve otoya kadar dışa bağımlı olduğunuz için ekonominiz bozulur, borç almak zorunda kalırsınız. Borç alan emir alır. Düyunu umumiden, Dervişe mahkum olduğumuz 2001 krizlerine kadar bu acıyı son 2 asırdır yaşıyoruz.

Silah, füze kalkanı, uçak, nükleer teknolojiniz yoksa, savunmanızda dışa bağımlı olursunuz, Milli güvenliğiniz ve siyasetiniz vesayete dayanır. İkinci dünya savaşı sonrası dayatılan Marshall misyonu ve Fulbright anlaşmasının hedefi vesayet altına almaktı. Fulbright eğitimi, zihinlere vesayet yazılımı yani bilimsel mandacılık yüklemektir. Eğitim dış kaynaklı olursa, zihinleriniz, yaşam tarzınız, kültürünüz milli olmaktan uzaklaşır, gayrimilli olur. Düğünleriniz bile kendi kültür ve geleneklerinizi değil batı kültürünü yansıtır.

Dünyada son hızla devam eden bilim teknoloji savaşı, hastalık savaşı, zihinsel savaş ve dijital savaşı idrak edecek ve bunu yönetecek kurumları olmayan hiçbir ülke, kahramanlık türküleri söyleyerek, kahramanlık filmleri çevirerek bu savaşı kazanamaz, ayakta bile kalamaz. Savaşı da zenginliği de kazanan akıldır, bilimdir, teknolojidir ve bunu sağlayan eğitim ve organizasyondur. Gücün kaynağı budur.

Savaşların hedefi, sömürüyü pekiştiren yaşam tarzını dayatmaktır. Acıtmadan yapılan bu savaşın adı zihinsel savaştır. Hedefi bilim ve teknolojiden uzak, tüm değerlerini kaybetmiş zombi toplum yaratmaktır. 

Ülkeleri bilim ve teknolojiden uzaklaştırmanın yolu da, mistik yaşam tarzını empoze eden uydurma bir din ile bunu empoze eden bir avuç din adamından geçer. Koca Hint kıtası bu yöntemle acımasız bir şekilde sömürüldü. Bilim ve teknolojik üretimde bir İtalya etmeyen 57 İslam ülkesi de yine bu yolla acımasız bir şekilde sömürülüyor. 

Zihinlere gayrimilli yazılımı yükleyen Fulbright eğitimi ve yabancı kolejler yozlaşmaya ve beyin göçüne yol açarken akademiyi bilim ve teknolojide mandacılığa mahkum etti.

Zihinsel işgalin kadroları, milli aşıdan milli uçağa kadar yaptığımız üretimi engelledi. Milli teknolojik hamleler darbelerle, gayrimilli medya ve iş dünyasıyla önlendi. Trilyonlarca doları dışarıya transferle görevli sömürü dünyasının içimizdeki taşaronları ve komisyoncuları, yerli oto yerine şeftali üretin diye dalga geçtiler.

Vesayetin kadroları teknolojik üretimi engellemek için akademinin üniversite-sanayi işbirliğini yok ederek, akademiyi batının papağanı yaptı. Bunlar yüzünden ilaç, aşı, tıbbi teknoloji, oto, uçak ithalatına trilyonlarca dolar ödedik. Cari açığın, ekonomik krizlerin, yoksulluk ve yozlaşmanın, siyasi kargaşa ve kaosun gerçek nedeni Modern sömürgecilik işte budur.

Bilim ve teknolojik gelişim için pahalı yatırımlar şarttır. Ancak zenginlik, refah ve gücün kaynağı da bilim ve teknolojiye  yapılan yatırımların getirisidir. Yeni Türkiye bu gerçeği idrak ettiği için gücünü bilim ve teknolojik devrime çeviriyor. Aksi halde ilaçtan aşıya, biyoteknolojiden yapay zekaya kadar dışa bağımlı modern sömürge oluruz.

Eski Türkiyede bilim dünyamız ve üniversiteler, asırlardır bilim ve teknolojik yönden kastre edilerek ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bağımlı bir ülke idi.

Harem ağası yapmanın yolu, önce bilim ve teknoloji üreten yolu budamak, sonra da teknolojik üretime ve kazanca dönüşmeyen sözde bilimsel çalışmalarla kıt kaynakları tüketmek : Bilimde kendi kendini tatmin işte budur. Kendi kendini tatmin etmeyi bilim yapıyoruz diye yutturanlar yüzünden asgari ücrete mahkum olduk. Son 30 yılda solunum ve kalp cihazından, ilaç ve aşıya trilyonlarca doları bunlar yüzünden yabancıya hediye ettik.

Kimse bilim yapıyoruz diye fiyaka yapıp halkı uyutmasın. Bilim, teknoloji, tasarım, üretim ve para, Da Vinci'nin şifresidir. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur. Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor? Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz? Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz? Lafa gelince herkes bilim yapıyor. Bilimde asıl konu kazanılan trilyon dolarların kimin cebine gittiği. Asıl Da Vinci'nin şifresi bu. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur, parmağını yalarken bizim de ağzımız sulanır.

Kendinizin üreteceği bilim, teknoloji, patent, proje, fikir olmazsa, mecburi istikamet ithalattır. Çözümler dışarıdan gelir. Bilimsel mandacılığın nedeni, kısırlaştırılmış ithalci akademidir. Bu sömürünün girdabına düşen ülkeler için karşı koyacak, savunacak hiçbir yol yoktur. Çünkü toplumun beyni olan bilim ve aydın dünyası artık sömürüden yana çalışır, onların taşaronluğunu yapar. Bundan teknoloji, tasarım, üretim ve bizi zengin edecek bilim çıkmaz. Yıllardır bilim yapıyoruz da ne oluyor? Adamlar, bizi otla çöple meşgul ederken milyarlarca dolarlık yapay solunum, kalp, ortopedi, göz… cihazlarını, ilaçları ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe oluyorlar.

Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, bilimsel mandacılıkla oyalanmamız bağımlılığın asıl nedeni. Gelişmiş ve sağlıklı toplum olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama bilim dünyamız yabancının keşfettiği cihazları pazarlamakla meşgul. Sağlığa harcanan paranın aslan payı ilaç ve ithal teknolojiye gittiği için, geriye bir şey kalmıyor. Hastalıklar önlenirse bunca ilaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Dünya Sağlık Örgütü, çok az masrafla hastalıkların önemli oranda önleneceğini, bu yolla sağlık sistemlerinin iflasının da önleneceğini bildiriyor ama teknoloji tacirlerinin işine gelmiyor. Çünkü bu işte para yok. Hastalıkları önlerseniz  bindiğiniz dalı kesmiş olursunuz. Kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Çünkü kurdukları sistem hasta et cebini doldur sistemi. Hastalıkları önlerseniz bunca ilaç, aşı ve teknolojiyi kime satacaksınız? Bu yüzden hasta olacak ve tedavi olacaksınız. Merak etmeyin sömürü sistemi hastalık üreten yaşam tarzıyla hasta ederken de tedavi ederken de size yardımcı olacak. Sadece cebinizden paranızı almakla kalmayacak, hayır duanızı da alacak. Ne kadar akıllı bir sistem değil mi?

Ülkelerin kaynakları ilaç, pahalı teknoloji ve tüketime harcanıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, aydın ve bilim dünyasını kullanarak yapılan küresel teknolojik sömürüden kaynaklanıyor. Yani fakirlik edebiyatı yapanlar, bilerek veya bilmeyerek bu modern ve kibar soygunun içinde, kendi çıkarını düşünüyor. 

Dün Hintlilere logaritma cetvellerini ezberleterek beyinleri körelten anlayışın bugünkü yöntemi çok farklı. Bilim ve teknoloji yoluyla acıtmadan yapılan sömürünün adı : modern sömürüdür. Modern sömürü, kan dökmeden, aydın ve bilim dünyasını kullanarak, güle oynaya yapılır. Çağımızda asgari ücretli köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Modern sömürgecilik işte bu!

Üst akıl milyarlarca dolarlık ilaç, aşı, cihaz ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe olurken, bizim akademi bunlara aracılık yapıyor. Son 30 yılda, trilyonlarca doları ilaç, aşı ve teknoloji ithaline harcadık, yetmedi mi? Bunların pazarlamasını yapmak bizi kurtarmaz. 

Kimse modern sömürüye aracılık etmeyi, bilimsellik diye yutturmasın. Kongrelerde ilaç ve teknoloji reklamı yapmak, bunları keşfetmiş gibi fiyaka yapmak, pazarlama uzmanı gibi çalışmak bilim değildir. Bilim maskesiyle kaynakların dışarıya transferinde rol alanlar ve bunlara göz yumanlar ülkenin soyulmasına birlikte alet oluyor. 30 dolarlık stentlerin 2650 dolara SSKya satıldığı Neşter davasını unutmayın. Hastaların kanı, canı ve gözyaşından her yıl çalınan 12 milyar doların 10 yıllık tutarını hesaplayın. 

Teknolojiden tıbba kadar her alanda sektörlerin kontrolüne giren kongreler, toplantılar, açık oturumlar ülkeyi pazar haline getirdi. Bilim ve aydın dünyamız başkasının keşfettikleriyle övünmekten, bunların reklamını yapmaktan özel zevk alıyor. Bu da aşağılık kompleksini yenmenin başka bir yolu.

Hastalıklara harcanan bütçede milyarlarca dolarlık ilaç ve teknoloji payı her yıl artarken, zavallı halkın payına, çöken SGK ve ekonomik kriz düşecek. Kongrelerin ışıltısı kimseyi aldatmasın. Bunlar Pompeinin son günleridir.

Kongreler ithal ürünler pazarı ve gösteri merkezi olmaktan ne zaman kurtulacak? Ünvanların arkasına sığınarak halkı yabancı reklamlar ile aldatmaya son verelim artık. Binlerce ilaç ve molekül içinde bize ait bir şey var mı? Çağımızda İlaçtan aşıya, uçaktan silaha yüzlerce trilyon dolarlık pazarın hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, fındık fıstıkla oyalanan ve 70 yıldır gelişmekte diye uyutulan ülkeler. Yozlaşmış bilim dünyası hem uyutuyor, hem soyulmamıza yardımcı oluyor.

Bu yolla yapılan modern sömürüye çanak tutan ülkeler krize davetiye çıkarıyor. Son 30 yıldır Milli kongrelerle pahalı ilaç ve teknolojiyi Türkiyede üretmenin yolları aransaydı, bugün 2 milyarlık İslam Türk alemine bunları biz satıyor olacaktık.

Yeni dünyada nükleerden füze kalkanına, solunum cihazından yapay kalbe, ilaçtan aşıya, stentten kalp piline bilim ve teknoloji üretemeyen, 4. sanayi devrimini yapamayanlar, yapanların uşağı olacak yani modern köle olacak.

Bu devrimi yapamazsak ezan bile dinletmezler.

Hatırlatalım : Kabeyi bile üst aklın füze kalkanı koruyor.

Üst akıl olmanın yolu teknoloji pazarı olmaktan değil, teknoloji üreten 4. sanayi devriminden geçer. İncir üzüm satarak buraya kadar.

Milli irade, bilim teknolojide AR-GEye yılda 6.5 milyar $ harcamış, daha ne yapsın? Suçlu kim?

Suçlu ; bu paraları kendi çıkarları için kullananlar

Suçlu ; Arge, patent, proje ve teknolojiden hadım edilmiş yapılar

Suçlu ; teknolojik üretimle cebimizi dolduran değil, cebimizi boşaltanlar

Suçlu ; teknolojik keşif yerine, ilaç ve teknolojik pazarlamayı bilim diye yutturan bilim dünyamız.

Suçlu ; küresel iradenin çıkarları için milli iradeye savaş açan, ülkesi aleyhine imza toplayan yozlaşmış akademi. 

İlk yapacağımız iş :

Solunum cihazından yapay kalbe, ilaçtan aşıya kullandığımız milyarlarca dolarlık teknolojik ürünleri Türkiyede üretmenin yollarını araştıran Milli kongreler yapmaktır. 

2 milyar nüfusa sahip İslam - Türk alemi ve Afrika doğal pazar olarak bizim öncülük etmemizi bekliyor.

TÜBİTAK

ÜNİVERSİTELER VE AKADEMİ

SANAYİ BAKANLIĞI

MESLEK ODALARI, DERNEKLERİ, KURUMLARI

YERLİ ve MİLLİ ŞİRKETLER,

Bugünden tezi yok,  

Kıt kaynakları çarçur etmek yerine

Küresel çıkarların aracısı olmak yerine

Bayi toplantısına dönen kongrelerda ilaç ve teknoloji pazarlaması yapmak yerine

Bilim ve teknolojide Milli kongreler

Milli toplantılar düzenlemelidir.

Hadi kır zihninin zincirlerini.

Özgürlük ve Bağımsızlık buradan geçiyor.

KAYNAKLAR

http://m.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2015/12/24/ar-ge-destegi-nasil-verilmeli

http://m.milliyet.com.tr/rusvet-verenler-kurtuldu-alanlar-cezalandirildi-gundem-1470569/

http://www.tipkurumu.org/news.php?newsId=7

TÜRKİYENİN ARGE, PATENT KARNESİ

Patent sahibi olmak, bir ülkenin ekonomik gücü ve teknik bilgi birikimi açısından önemli bir gösterge olarak kabul ediliyor. Güney Kore, 1950'li yıllarda Türkiye'den geride iken 50 yılda sanayi, refah ve teknoloji üretme bakımından bizden çok ileri bir seviyeye gelmiştir. 1 milyon nüfusa göre yılda üretilen patent sayısı 2006 yılında Güney Kore 2 bin 189 adet, ABD 587 iken Türkiye sadece 7 dir. Arge'de verimlilik göstergesi olan 1 milyon dolarlık Ar-Ge harcaması ile üretilen patent sayısı ise Güney Korede 4.60 iken, Türkiye'de bu sayı sadece 0.14 dür. Anlaşıldığı üzere önemli olan çok para harcamak değil paranın hakkını vermek yani Arge işini bilmektir. Apple gibi servet kazandıran patent odaklı Ar-Ge gerekiyor. Kıt kaynakları çarçur eden yani arge'yi bilmeyen bizim gibi ülkeler için çözüm, Argeyi bize öğretecek bir bilenle akıllı ortaklıktan geçiyor. 

Son yıllarda atağa geçen Türkiye patent artış hızıyla patent açığını kapatmaya çalışıyor. Türkiye uluslararası patent başvurularında 2019 yılında yüzde 46 artış oranıyla dünya birincisi oldu ve 22'ncilikten 13. sıraya geldi. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) verilerine göre uluslararası patent raporu hazırlamada Türkiye 2019 yılında 997 adetle 13. olmuştu. 2020de ise koronavirüse rağmen ilk 6 ayda 9. sıraya çıktı.

Üniversitelerimiz son yıllarda Arge çalışmaları medyada kötülendiği gibi değildir. Arge ve patent kısırlığından kurtulmuş ve ivme kazanmıştır.  2019 yılında 157 üniversitede ulusal ve uluslararası özel veya resmi kurum ve kuruluşlar tarafından

desteklenen 8 bin 362 Ar-Ge projesi yürütüldü.  Desteklenen Ar-ge proje sayısı, Hacettepe Üniversitesi 533, Boğaziçi Üniversitesi 492, Ege Üniversitesi 487, Ankara Üniversitesi 464, Sakarya Üniversitesi 434 oldu. 

https://www.turkpatent.gov.tr/TURKPATENT/allNews/newsDetail?newsId=1241


NEREDEEEN NEREYE... (25 nisan 2020)

TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal, Covid-19'a karşı aşı ve ilaç çalışmalarıyla ilgili çok önemli açıklamalarda bulundu. İlacın klinik öncesi çalışmalarının bu yaz ayları ya da öncesinde tamamlanıp, üretme noktasına gelinebileceğini dile getiren Mandal, "Aşı çalışmalarında ise 9 aylık bir zaman dilimi içinde klinik öncesi aşama tamamlanacak" ifadelerini kullandı. Demek ki önemli olan Milli irade.

 

AR - GE DESTEĞİ NASIL VERİLMELİ ? (2015)


Yılda 6.5 milyar $'ı Ar-Ge'ye harcayıp umulan verimi alamıyorsak, ortada çözmemiz gereken bir sorun var demektir. Nitekim Bilim Bakanı Fikri Işık, son 1.5 yılda sayıları %50  artmasına rağmen Ar-Ge merkezlerinden nitelikli proje çıkmadığından yakınıyor.

Misal TÜBİTAK, son 8 yılda 3.5 milyar $ harcayıp bir gazoz kapağı dahi geliştirememiş ise, varlığını sorgulamamız gerekir. Belki de bilim adına her şeyi adreslediğimiz bu kurumu yıkıp, arazisini sulu tarıma açsak daha faydalı olabilir.

Eğer MEDA fonlarını soyup soğana çeviren Yunanistan olmak istemiyorsak, Ar-Ge desteklerinidaha akıllı tasarlamak ve tam da adresine teslimetmenin daha akılcı yolunu bulmak zorundayız.

http://www.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2015/12/24/ar-ge-destegi-nasil-verilmeli


Bu yazı 2,315 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,511 µs