En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
15 Temmuz 2016

BİLİM KARNEMİZ NE DURUMDA ?




Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Politikaları Araştırma ve Uyguluma Merkezi (BEPAM), yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıklıyor :  2007-2016 yılları arasında yazılmış 470’i yüksek lisans ve 130’u doktora tezi olmak üzere 600 tezden üçte biri (yüzde 34) çalıntılarla dolu yani 207 tezde yüksek oranda bilimsel hırsızlık saptanmış.

Herkese Bilim ve Teknoloji dergisinde Orhan Bursalı, ülkemizdeki bilimsel hırsızlıklarla ilgili yazısında bakın ne diyor : bilim hırsızlıkla değil, özgünlükle gelişir ilerler, özgün araştırmalar üretemezseniz, hırsızlık yapar ve düzinelerce benzer konularda sözde tezler yazar ve akademik unvanlar alırsınız. Bunun sonucu bilimde yerinde saymaktır. Bakmayın siz yayın sayımızın artmasına diyerek bilim karnemizi özetliyor : Bilimsel kopya, hırsızlık ve h faktörü düşük kalitesiz yayınlar.

Öte yandan bilim dünyası, bilim mafyasının oyunlarıyla çalkalanıyor. Hormonlu akademisyenlerin kurduğu atıf çeteleri, bizi dünyaya rezil ederken örgütlü bir şekilde rektörlük seçimlerini etkiliyor ve ülkenin beyni sayılan bilim yuvalarını ele geçirmeye çalışıyor. Yöntem belli : Bu amaca uygun dergilerde yayınlanan makalelerle akademik kadroları ele geçirmek. Yabancı dergilerde yayınlanan makaleler akademik kariyer için gerekli. Bir derginin kalitesini ise makalelere yapılan atıf sayıları belirliyor. Atıflar sadece saygınlık değil, para da kazandırıyor. Çünkü üniversiteler ve TÜBİTAK, atıf alan ve etki değeri yüksek dergilerde makalesi çıkanlara yayın teşviki veriyor. Atıf çeteleri bu yolla milyonlarca lirayı hortumluyor. Düzgün bilim insanlarımızla gurur duyuyor ve onları bilim mafyasından ayırıyoruz. Kişileri değil modern sömürüye çanak tutan sistemi sorguluyoruz.

Ülkelerin beyni sayılan akademik dünyayı ele geçirmenin amacı, modern sömürüdür. Bilim ve teknoloji bu açıdan ikiye ayrılır : Cebimizi dolduran veya boşaltan. Aşıdan ilaca, akıllı telefondan kalp piline ihraç ettikleriniz cebinizi doldururken, ithal ettikleriniz cebinizi boşaltır. Akademik dünyanın, ithal edilen milyarlarca dolarlık yüksek teknolojiyle övünmesi, caka satması, özerklik ve özgürlük gibi cilalı laflar etmesi sizi aldatmasın. Yozlaşmış akademinin özerklikten anladığı, devletin ve halkın bu modern sömürüye boyun eğmesidir. Modern sömürü devam ederken kimse bunlardan hesap sormasın, bunlar kaynakları tüketmeye devam etsin. Bilim ve teknoloji üretmek bunların umurunda değil. Yozlaşmış aydınları ve akademiyi kullanarak acıtmadan yapılan bu sömürünün amacı, trilyonlarca dolarlık ilaç ve teknolojiyi pazarlamak. Daha yenilerde JAMA dergisinde yayınlanan bilimsel bir araştırma, satılması  istenilen ilaçların yazılması için 3 dolarlık pizzanın yeterli olduğunu gösteriyor. 

Modern sömürüye çalışan bilim mafyasıyla ve bilimsel mandacılıkla gidilecek yer, sömürge pazarı olmaktır. Yüzbinlerce molekülün pazarlandığı dünyada bunların keşfettiği bir tek ilaç var mı? Milyarlarca $ ödediğimiz ilaç, cihaz ve teknolojiyi üretmeye yönelik multi-disipliner bilim dallarının çözümler ürettiği ulusal kongreler neden yapılmıyor? Kongrelerde yabancı çıkarların pazarlamasını yapmak, kendi çıkarlarımıza ihanettir. Küresel sistemin kurduğu düzene uymak zorunda olan hekimleri suçlamıyoruz. Lafımız bu modern sömürü düzeninin turistik fedailerine. Tıptan mühendisliğe tüm bilim dallarında yapılan kongrelerde, Üniversite, Sanayi, Bilim Teknoloji Bakanlığı katılımını sağlayan oturumlar ne zaman düzenlenecek? Küresel şirketler de tabii ki bu toplantılara katılacak ama birlikte üretim için. Herkes kazansın. Alnımızda enayi yazmıyor. Son 30 yılda trilyonlarca doları, bu yozlaşmış akademi yüzünden telef ettik. Modern sömürü böyle yapılıyor. Akademiyi küresel kontrol altına almak bunun için gerekli. Bilim dünyamız ve kongreler küresel boyunduruktan kurtulmadan bilim ve teknolojide ilerleme hayaldir.

Bilim, teknoloji, tasarım, üretim ve para, Da Vinci’nin şifresidir. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş oluyor. Da Vinci şifresini çözmek bu nedenle önemli. Bu şifreyi çözemediğimiz için kendini bilim adamı zanneden yüzbinlerce insanımız yıllardır havanda su dövüyor. Herkes bilim yapacağız diye kıt kaynakları, kuruş para getirmeyen sözde araştırmalara gömüyor. Arabın gülyağı misali, her yerine sürüyor, çarçur ediyor. Yozlaşmış akademi, küresel araştırmaların aptal ayağı olmayı bilim yapmak zannediyor. Trilyon dolarları cebe indiren batı dünyası da bizim bu ahmaklığımızı, bu zavallı halimizi zevkle izliyor.

Çağımızda telefondan bilgisayara, aşıdan enerjiye keşfeden ve üreten kazanıyor. Keşfettiği ile değil, tükettiği ile övünenin özgür yaşama şansı yok. Milletler ancak bu şekilde ayakta kalabilir, yoksa ayaklar altında kalır. Milletler, ancak bilim ve teknoloji ürettiği kadar özgür ve bağımsız olabilir. Artık sokaklarda bağırarak özgür ve bağımsız olma dönemi bitti. Bağımlılığın dipsiz kuyusundan ancak bilim ve teknoloji ipiyle çıkabiliriz. Gerçek dünyada keşfettiğiniz kadar özgür, ürettiğiniz kadar bağımsızsınız. Bilim ve teknoloji üretemezseniz, yaşama hakkınızda yoktur, şansınızda. Filistin’den Afganistan’a İslam aleminin sefaleti ve zavallı durumunun asıl nedeni bu. Doğal kaynaklara sahip 57 İslam ülkesi bilim ve teknolojide bir İtalya etmiyor. Modern sömürgecilik adı verilen bu sistemin amacı, cep telefonundan uçağa, ilaçtan aşıya ülkeleri acıtmadan sömürmektir.

Teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunları çözemeyen akademi ne işe yarıyor? Başkalarının ekmeğine yağ süren araştırmaların bize ne faydası var? Sadece makale yayınlamakla, atıf almakla sorunlar çözülmüyor. Oyun dümene dayalı atıf indeksi ve h faktörü karın doyurmuyor. Nerede kendi sorunlarımızı çözen araştırmalar? Nerede kendimizin ürettiği ilaç, aşı ve teknolojiler? Nerede projeler? Nerede patentler? Dünyadaki donanım, yazılım, bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon pazarı yılda dört trilyon $. Dünya bu dört trilyon doları paylaşırken, keşif, patent ve teknoloji üretme yerine laf üretenler yüzünden cep telefonu ve geyik muhabbete son 10 yılda 250 milyar $ harcadık. Dünya 4. sanayi devrimine giderken sizin planınız ne?

Bilim dünyamız asırlardır bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş ve ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor. Harem ağası yapmanın yolu, önce bilim ve teknoloji üreten yolu budamak, sonra da teknolojik üretime ve kazanca dönüşmeyen sözde bilimsel çalışmalarla kıt kaynakları tüketmek : Bilimde kendi kendini tatmin. Bütün bunların nedeni ; masa başından herkes bilimsel araştırma yapsın kolaycılığıdır. Bilim böyle yapılmaz. Bilim merkezleri olmadan bilim yapılırsa bilimin cılkı çıkar. Laf olsun diye yapılan kopya araştırmalar kendini tatminden başka bir işe yaramıyor. Yozlaşmış akademi, bu acı gerçeği neden gizliyor : Patent, proje, teknoloji geliştirir satarsan paran olur. İthal malların reklamcısı olursan borcun olur.

Üniversitelerin öncelikle kendi bilimsel rehberlerimizi hazırlaması ve hayati sorunlarımıza çözüm arayan ulusal kongreleri yapması gerekiyor. Üniversiteler beyindir. Bu beyin milli ve yerli yazılıma kavuşmadan, organlar bizim yararımıza çalışamaz. YÖK ve Üniversitelerin darbelerle belirlenen hedefinin küresel insan yetiştirmek olduğunu hatırlatalım da neden işlerin sürekli ters gittiği anlaşılmış olsun. Domuz gribi skandalının bilim dünyamızın eseri olduğunu unutmayalım. Her yağmurda göl olan göl havzasına havaalanı yapanların bu üniversitelerde yetiştiğini bilelim. Deprem bölgesi ülkemizde mağara adamının evleri tarihe meydan okurken, riskli diye yıkılan ve yıkılması gereken daha 20-30 yıllık olan milyonlarca binanın plan, proje, yapım ve onayını verenleri kim yetiştirdi. 

Üniversiteler deprem uzmanı kaynarken, 30 milyon insanın hayatını koruyacak Marmara deprem araştırmalarını, Ermeni soykırım yasasını çıkaran Fransa araştırma gemilerinin yaptığını bilelim. Milyonlarca dolarlık araştırma fonunu bile Avrupa vermedi mi? Ne kadar zavallı haldeyiz. Soykırım yasası çıkaran ülkeler mi bizi koruyacak? Unutmayalım : İki yıl süreyle penisilin hammaddesini vermediler, paramızla ithal bile edemedik. Füze kalkanını söküp götürdüler, Kilis’e atılan füzeleri seyretmek zorunda kaldık. Teknolojisi olmayanın ne can güvenliği olur ne de ekonomisi. Küresel çıkarlara pazarlama yapmayı, bunlara uşaklık etmeyi kimse bilimsellik numarasıyla satmasın. Kimse ülkeyi ithal teknoloji mezarlığına çevirmesin. Hiç kimse yabancı bilimsel rehberlerin bile onay vermediği ilaç ve teknolojiyi bize kakalamasın. Bilim ve teknolojide devrim, eğitimden başlar. Üniversite, sanayi, küresel işbirliği ile kongrelerde kendini gösterir. Milyon tane palavra, kopya, çalıntı  yayının olmuş neye yarar? Milyon tane düzgün yayının olmuş patent, proje ve teknolojiye dönmezse neye yarar? Yardıma koştuğumuz Güney Kore bugün 3 markayla dünyayı sallıyor. Özgürlük, bağımsızlık ve gelişmenin yolu bu. 

Kaynaklar :

1. http://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarhp/doktora-tezlerinde-hirsizlik-bilimsel-duzeyimizin-olcutu

2.  Akademik tezlerin yüzde 34'ü yüksek intihalli : http://onedio.com/haber/arastirmaya-gore-akademik-tezlerin-yuzde-34-u-yuksek-intihalli--719267

3.  http://www.haberturk.com/yazarlar/pervin-kaplan/974474-akademisyenlerin-atif-cetesi 

4.  http://www.haberturk.com/yazarlar/pervin-kaplan/1054893-atif-cetesi-rektorluk-yolunda

5. http://www.milliyet.com.tr/egitimin-tek-sorunu-yabanci-dil-mi--gundem-ydetay-2336063/

 

Eğitimin tek sorunu yabancı dil mi?

 

Abbas Güçlü - Milliyet

Yabancı dil hazırlık sınıfı konulsun mu, konulmasın mı?

Konulacaksa, kaçıncı sınıfta konulsun?

Günlerdir bu tartışılıyor.

Sanki tek derdimiz yabancı dilmiş gibi!

Yabancı dil önemsiz mi?

Elbette önemli. Hem de çok önemli...

Hatta sadece İngilizce değil, Almanca, Fransızca, Çince, Arapça, İtalyanca, Japonca, İspanyolca gibi diğer yaygın diller de öğretilsin.

Nasıl bir öğretme yöntemi bulunur, kaçıncı sınıfa başlanır, süresi kaç yıl olur, bütün bunlar ayrıca tartışılır.

Peki ya diğer dersler?

Türkçe, Matematik, Fen, Tarih, Coğrafya, Müzik, Beden Eğitimi, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, ve seçmeli dersler, onlar daha mı az önemli?..

Matematikçi matematik hazırlık sınıfı, fenci de çıkıp fen hazırlık sınıfı isterse ne olacak?

Önceliğimiz ne?

Eğitim sisteminin öncelikli hedefi, sınavlara öğrenci hazırlamak ya da yabancı dil öğretmek değildir.

Peki, o zaman nedir?

Temel Eğitim Kanunu’nda bunlar tek tek belirtilmiştir ama nedense başta MEB olmak üzere hiç ama hiç kimse açıp da bunu okumuyor.

Çünkü kendi öncelikleri, ülkenin, öğrencinin, velilerin önceliklerinin önüne geçiyor.

İyi bir yurttaş yetiştirebiliyor muyuz? Hayır!

Donanımlı gençler yetiştiriyor muyuz? Hayır!

Sorun üreten değil, sorun çözen bir eğitim anlayışımız var mı? Hayır!

Müfredat programlarımız ve dersler günün koşullarına uygun mu? Hayır!

Milli ve manevi değerlere saygılı, hoşgörülü nesiller yetişti mi? Hayır.

Eğitim sistemimiz, ezbere dayalı, sınav-dershane odaklı ve maalesef en yakın arkadaşını bile rakip olarak gören ve başarı için her şeyi mubah gören bir noktaya geldi.

Sanki asıl üzerinde durulması gereken de bu!..

Eğitim, sil baştan

Eğitim sistemimizin tepeden tırnağa değişmesi konusunda hemen herkes hemfikir.

Ama her defasında köklü bir reform gerçekleştirileceğine, zaten bozuk olan sistemi daha da bozmanın ötesine geçemiyoruz.

Çünkü eğitime pedagojik olarak değil, ideolojik olarak bakıyoruz.

Bu yüzden de bir türlü sonuç alamıyoruz.

Ve en önemlisi de eğitim, sadece iktidarların değil, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle, öğretmeniyle, velisiyle herkesin ortak paydada buluşacağı bir alan.

Ben ne istersem o olur dediğiniz zaman, sonuç almanız mümkün değil.

ANAP döneminde, Ak Parti döneminde olduğu gibi, uzun süre tek başına iktidar da olsanız, eğitimin yumuşak karın olmasının önüne geçemiyorsunuz!

Ciddi anlamda devlet ya da parti politikalarının olmaması ve gelen bakanların, eğitim geçmişlerinin bulunmaması, yaşanan sıkıntıların en önemli nedeni...

Özetin özeti: Eğitimde neyin önemli, neyin önemsiz olduğu, bakanlara, partilere, iktidarlara ya da döneme göre değil, milletin ortak iradesi ve sarsılmaz bütünlüğü çerçevesinde düzenlenmelidir..

http://www.milliyet.com.tr/egitimin-tek-sorunu-yabanci-dil-mi--gundem-ydetay-2336063/


 



Bu yazı 1,589 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,663 µs