En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
9 Kasım 2015

SİSTEMİN BAŞTAN SONA DEĞİŞMESİ GEREKİYOR



TÜM YAZILAR İÇİN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ 

 

Ekonomiden üretime, siyasetten savunmaya kadar herşeyin temeli teknolojidir. Teknolojiniz yoksa akıllı telefondan uçak ve otoya kadar dışa bağımlı olduğunuz için ekonominiz bozulur, borç almak zorunda kalırsınız. Borç alan emir alır. Düyunu umumiden, Dervişe mahkum olduğumuz 2001 krizlerine kadar bu acıyı son 2 asırdır yaşıyoruz.


Silah, füze kalkanı, uçak, nükleer teknolojiniz yoksa, savunmanızda dışa bağımlı olursunuz, Milli güvenliğiniz ve siyasetiniz vesayete dayanır. İkinci dünya savaşı sonrası dayatılan Marshall misyonu ve Fulbright anlaşmasının hedefi  vesayet altına almaktı. Vesayet demek Fulbright eğitimi demektir. Eğitim dış kaynaklı olursa, zihinleriniz, yaşam tarzınız, kültürünüz milli olmaktan uzaklaşır, gayrimilli olur. Düğünleriniz bile gavur düğünü gibi olur. Savaşların hedefi, sömürüyü pekiştiren yaşam tarzını dayatmaktır. Acıtmadan yapılan bu savaşın adı zihinsel savaştır. Hedefi bilim ve teknolojiden uzak, tüm değerlerini kaybetmiş zombi toplum yaratmaktır. Ülkeleri bilim ve teknolojiden uzaklaştırmanın yolu da, mistik yaşam tarzını empoze eden uydurma bir din ile bunu empoze eden bir avuç din adamından geçer. Koca Hint kıtası bu yöntemle acımasız bir şekilde sömürüldü. Bilim ve teknolojik üretimde bir İtalya etmeyen 57 İslam ülkesi de yine bu yolla acımasız bir şekilde sömürülüyor. 


Zihinlere gayrimilli yazılımı yükleyen Fulbright eğitimi ve yabancı kolejler yozlaşmaya ve beyin göçüne yol açarken akademiyi bilim ve teknolojide mandacılığa mahkum etti. Zihinsel işgalin kadroları, milli aşıdan milli uçağa kadar yaptığımız üretimi engelledi. Milli teknolojik hamleler darbelerle, gayrimilli medya ve iş dünyasıyla önlendi. Trilyonlarca doları dışarıya transferle görevli sömürü dünyasının içimizdeki taşaronları ve komisyoncuları, yerli oto yerine şeftali üretin diye dalga geçtiler. Vesayetin kadroları teknolojik üretimi engellemek için akademinin üniversite-sanayi işbirliğini yok ederek, akademiyi batının papağanı yaptı. Bunlar yüzünden ilaç, aşı, tıbbi teknoloji, oto, uçak ithalatına trilyonlarca dolar ödedik. Cari açığın, ekonomik krizlerin, yoksulluk ve yozlaşmanın, siyasi kargaşa ve kaosun gerçek nedeni Modern sömürgecilik işte budur.


Çağımızda İlaçtan aşıya, uçaktan silaha yüzlerce trilyon dolarlık pazarın hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, fındık fıstıkla oyalanan ve 70 yıldır gelişmekte diye uyutulan ülkeler. Modern sömürüye göre tasarlanan bu sistem 70 yıldır kanımızı iliğimizi emerken kıt kaynaklarımızı emme basma tulumba gibi dışarıya pompalıyor. 


Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi bu sistemle artık işler yürümüyor. Modern sömürüye yol açan tüm sistemin baştan aşağı değişmesi gerekiyor. Sistemden şikayetçi olması gereken muhaliflerin, elimizi kolumuzu bağlayan ve bizi modern sömürgeye dönüştüren sistemin bekçiliğini yapması şaşırtıcı. Küresel sömürü sistemi hakkında tek laf etmemeleri ve küresel mehdileri kurtarıcı olarak davet etmeleri ise düşündürücü. Bunlar küresel Dervişlerin müritleri olmuş. Demek ki dış görünüş aldatıcı. Demek ki muhalif yapı küresel blokta ve sistemin yanında yer alıyor.


Neden dört asırdır patinaj yapıyoruz? Neden 70 yıldır pazar olduk? Kendimize ait bir aşı - bir ilaç bile yok. 2 yıl önce bırakın penisilin üretmeyi ithal bile edemedik. Adamlar vermezse halimiz harap. ABD'de 1849'da yani 2 asır önce 600'ün üzerinde patentli ilaç vardı. Milyon tane palavra yayın yapsan ne olacak? Başkalarının yaptığı araştırmaların kötü tekrarı maaşını artırsa da derde derman olmuyor. Tohuma kadar dışardan ithal ediyoruz, neden? Haremağası yöntemiyle kastre edilen üniversiteler bilim ve teknoloji üretemiyor. Çünkü sanayi - üniversite bağı küresel sistem tarafından kesilmiş, niye diyen yok. Modern sömürge yapmanın yolu bu. Herkes yayın yaptık diye hava atarken, ülkemiz cep telefonu çöplüğü oldu. Papyonlu, sakallı, bilim adamı pozunda bir sürü zat, başkalarının keşfettiklerinin reklamını yapar, yabancıların ekmeğine yağ sürerken, bize de hacıağa gibi izlemek düşüyor. Patent ve projeye dönük olmayan palavra yayınlarla, başkasının keşfettiği akıllı robotlarla, halkı keriz yerine koyan reklamlarla kıt kaynakları çarçur etmekten ne zaman vazgeçeceğiz?


1985 yılında 2703 adet yerli patent başvurusu yapılan Güney Kore'de, 1991 yılında 13253 patent başvurusu yapılmış, sonra 1 yılda bu sayı 2'ye katlanmış, 1 yıl sonra ise bu sayı tekrar ikiye katlanmış ve nihayet 2008 yılında sadece yerli patentlerin sayısı 127.114 adete ulaşmıştır. Güney Kore'de 1947-2006 yılları arasında toplamda 1.111.818 adet yerli patent başvurusu yapılmıştır. ABD ise 1.000.000. patente 1911 yılında ulaşmıştır.


Adamlar, bizi otla çöple, alternatif masallarla meşgul ederken, milyarlarca dolarlık ilaç ve teknolojiyi bize satarak köşe oluyorlar. Yıllardır insanımızın korkulu rüyası olan Kanamalı Kırım Kongo hastalığının aşısını bile üretemedik ama lafa gelince herkes araştırma yapıyor. Bu virüsleri yayan vahşi batı aşısını yapacak ve sonra da bize himmet edecek(!) Bilim dünyamızın beklentisi bu. Bilim ve teknolojik ilerleme idrak sınırlarımız ötesinde. Beklenen Marmara depreminden bizi koruyacak araştırmaları, soykırım yasası çıkaran Fransız araştırma gemileri yapmadı mı? Batı dünyası yapar, biz seyrederiz. Bilimsel mandacılık işte bu! Bu kadar okumuş, yazmış, yetişmiş adama, bu kadar üniversiteye rağmen neden bu haldeyiz? Altyapısı bile olmayan üniversitelerde zaman ve para gücünü tüketmek, kopya ve palavra araştırmalarla bilim yapıyor görünmek bir işe yaramıyor. Bizim araştırmalar para kazanmıyor, kıt kaynakları tüketiyor.


Bizi modern sömürge olmaktan kurtaracak bilim ve teknoloji savaşına, İMF boyunduruğundan kurtulduktan sonra başladık. Bilimsel ve teknolojik mandacılıktan kurtulmak için başkaldırdığımız bu tarihi unutmayın. Türkiye'nin modern sömürge olmaktan kurtulup bağımsızlık bayrağını açtığı tarih işte bu tarihtir. Askerin palaskasını bile NATO'nun verdiği bir ülkeden, tarihimizde ilk defa kimseden izin almadan ve kendi ürettiğimiz silah, cihaz ve yazılımlarla terör operasyonlarını başaran bir Türkiye'ye geçiyoruz. Kıbrıs'a çıkarma gemimiz olmadığı için geri döndüğümüz günleri unutmayın. Füze kalkanı için Çin'le yapılan görüşmelerden sonra çıkarılan kaosu ve terörü unutmayın. Bunların bağımsız ve süpergüç Türkiye'ye tahammülleri yok.


YERLİ OTO, ANKA uçağı, ALTAY tankı, ATAK helikopteri, HÜRKUŞ uçaģı, GÖKTÜRK uydusu MİLLİ AŞI , MİLLİ İLAÇ ve F16 YAZILIMLARI ile bilim teknoloji savaşına yeni başladık. Başladık ama sömürü lobisi yerli otoda bile, nasıl hemen saldırıya geçti? Yer gök ithal taşıtla doldu ama bir yerli otoya bile tahammül edemiyorlar. Bunlar Türkiye'nin bağımsız ve gelişmiş olmasını istemiyorlar. Bunların derdi Türkiye'nin modern sömürge olması. Çünkü bunların yaşaması bu sömürüden aldıkları paya bağlı. Yoksa yok olurlar. Bunların yaşaması sizlerin hasta olmasına bağlı. 


Yoksulluğun ve geri kalmanın nedeni, bilim ve teknoloji üretmekten aciz, sömürü sisteminin taşaronları. Yer gök ithal oto doldu, bunları biz yapalım demiyorlar. Hava kirliliğinden dünyada her yıl 7 milyon insan ölürken çevre kirliliğinin ilacı elektrikli yerli otoya karşı çıkıyorlar ama dışarıdan ithal rüzgar ve güneş enerjisi tribünlerini ısrarla istiyorlar. Neden? Çünkü bunlar ithal ve bunların ithali Avrupa'ya kazandırıyor. Bunlar, bizim başarmamıza, bizim üretmemize karşı. Şeftali  üretin diye dalga geçiyorlar. Bunların derdi yabancıya uşaklık. Cennet vatanı, yeraltı sularına kadar siyanür havuzlarıyla kirleten, Kaz dağlarını delik deşik eden, ormanları talan eden kim? 3 tane ağaç için ortalığı toz duman eden güya çevreci aydın ve bilim dünyamız, bu katliamı yapan küresel şirketlere ses çıkarmıyor, aksine bunları destekliyor. Hani çevre, hani doğa?


Son 300 yıldır kötü kaderimizin sorumlusu, dışarının ışığını dışarının çıkarlarına göre yansıtan, batının uşaklığını yapmaktan başka bir marifeti olmayan yerli oligarşi. Matbaadan yerli otoya kadar her türlü gelişmeye, teknolojik ilerlemeye karşı çıkan işte bu yapı. İşte bunlar yüzünden sömürü sisteminin kurbanı, figüranı ve seyircisiyiz. Asgari ücretli köleliğin nedeni, bunların alet olduğu modern sömürü düzeni. Bilim ve teknoloji olmadan, fındık fıstık satarak ne asgari ücret artar, ne de bu düzen değişir.


Da Vinci robotlarından suni kalp pompasına kadar ithal edilen milyarlarca dolarlık teknoloji bizi borca garkederken, modern sömürüye aracılık eden, keşif ve patentten habersiz taşaronlar sayesinde, bu güzel sistemi kuranlar bize sattıklarıyla zengin ve gelişmiş ülke oluyor. Bizi de gelişmekte olan ülkeler masalıyla, yalan rüzgarıyla 70 yıldır aldatıp uyutuyorlar. Ne biçim gelişmeyse, bırakın aşı ve ilaç üretmeyi, muzu bile ithal ediyoruz. Bu oyunun, artiz yapma numarasıyla gazozuna ilaç koymadan farkı ne? Modern sömürüden yoksulluğa kadar başımıza gelen tüm felaketlerin nedeni işte bu kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen taife sorumlu. Bunlar bu acı gerçeği idrak etmekten bile aciz, zavallı. İthal edilen pahalı teknolojilerin medyada reklamını yapmak, bunlarla fiyaka yapmak marifet mi? Bunları siz mi keşfettiniz?


Çağımızda telefondan bilgisayara, aşıdan enerjiye keşfeden ve üreten kazanıyor. Keşfettiği ile değil, tükettiği ile övünenin özgür yaşama şansı yok.Milletler ancak bu şekilde ayakta kalabilir, yoksa ayaklar altında kalır. Çağımızda milletler, ancak bilim ve teknoloji ürettiği kadar özgür ve bağımsız olabilir. Artık sokaklarda bağırarak özgür ve bağımsız olma dönemi bitti.Bağımlılığın dipsiz kuyusundan ancak bilim ve teknoloji ipiyle çıkabiliriz. Gerçek dünyada keşfettiğiniz kadar özgür, ürettiğiniz kadar bağımsızsınız. Bilim ve teknoloji üretemezseniz, yaşama hakkınızda yoktur, şansınızda. Filistin'den Afganistan'a İslam aleminin sefaleti ve zavallı durumunun asıl nedeni bu. Doğal kaynaklara sahip 57 İslam ülkesi bilim ve teknolojide bir İtalya etmiyor. Modern sömürgecilik adı verilen bu sistemin amacı, cep telefonundan uçağa, ilaçtan aşıya ülkeleri acıtmadan sömürmektir. 


Bu akıl oyunu, Üniversite - Sanayi bağını keserek teknoloji üretimini önlerken, harem ağasına çevirdiği yüzbinlerce kişilik bilim ordumuzu palavra araştırmalarla oyalıyor, uyutuyor ve kıt kaynakları çarçur ediyor. Sonuç : bilim ve teknolojide mandacılık. Kısırlığın nedeni bu. Herkes güya araştırma yapıyor da hangi sorunumuz çözülüyor ve kaç para kazanıyoruz bilen var mı? Halbuki, kıt kaynakları, 'Bilim ve Teknoloji Merkezleri'nde hayati ihtiyaçları üretmek için harcamak gerekiyor. Orta gelir tuzağı diye kimse şifreli konuşmasın, masal anlatmasın. Sorun belli, çözüm belli : Emme basma tulumba gibi kaynaklarımızı dışarıya pompalayan tüm sistemin baştan sona değişmesi gerekiyor. Türkiye şimdi bunu başaracak bilim ve teknoloji savaşını veriyor.

GAZAMIZ MÜBAREK OLSUN.


Bu tüketim çılgınlığına dayanmamız mümkün değil


Abbas Güçlü - Milliyet


Türkiye cep telefonuna 15 yılda 20 milyar dolardan fazla para harcamış. 

Mobil cep telefonları için her ay cebimizden çıkan para da 5 milyar lirayı geçiyormuş. 

Peki, arabaya, kozmetiğe, enerjiye, lüks tüketime ve nelere, ne kadar para harcadık? Kimileri 500 milyar dolar diyor, kimileri bir trilyon dolardan daha fazla olduğunu iddia ediyor... 

Peki, bu değirmenin suyu nereden geliyor? 

Beş üretip üç mü harcıyoruz yoksa üç üretip beş hatta on mu harcıyoruz? 

Daha da önemlisi, sırtımızdaki borç kamburu inanılmaz boyutlara ulaşırken, ithalat için yaptığımız bu harcamalar ne kadar doğru? 

Örneğin, hemen herkesin elinde akıllı telefon var ve inanılmaz özelliklere sahipler. 

Peki, bu özelliklerin ne kadarını kullanıyoruz? 

Sadece konuşma ve mesajlaşma için ise o kadar pahalı telefona ne gerek var? 

Harcama kalemleri içerisinde belki de en elzem olanı enerjiye harcanan para.   

O da büyük bir savurganlık değil mi? 

Üretilen elektriğin neredeyse yarısı doğal gazdanmış. Sanki 15 yıl önce doğal gaz vardı! 

Ve daha da önemlisi, otomobil saltanatı ve artık kaosa dönüşen trafikte, havayı daha fazla kirletmenin ötesinde hiçbir işe yaramayan akaryakıt tüketimi!.. 


Biz konuşuyoruz onlar kazanıyor! 

Telefonla konuşmada, mesajlaşmada, internet sitelerinde vakit geçirmede, Avrupa’da ilk sıradaymışız.! 

Aksi olsa zaten şaşardım. 

Onlar çalışıyor, üretiyor, biz konuşuyoruz. 

O da yetmiyor, konuşmadan ve internetten kalan zamanlarda dadizi izliyoruz. 

Tam da Batılıların istediği gibi sırtüstü yatıyor ve sürekli tüketiyoruz... 

Borç tavan yapmış, eğitim dibe vurmuş, bir telefon için yüzlerce kilo domates, buğday, incir, zeytin veriyor olmamız kimin umurunda! 

Onların bize biçtiği rol, düşük katma değerli ürünler üretmek ve sürekli tüketmek. 

Sürekli tüketelim ki AR-GE’leri daha büyüsün, daha çok zengin olsunlar. 

Soran, sorgulayan nesiller yetiştirmekten vazgeçip, çocuklarımızı 4-5 seçenekli sınavlara mahkum etmemiz de bu yüzden. 

İhracat yüzde 20 azalmış, turizm çökme noktasına gelmiş, ticaret can çekişiyormuş?..


http://www.milliyet.com.tr/bu-tuketim-cilginligina-dayanmamiz/gundem/ydetay/2202028/default.htm


TÜM YAZILARI GÖRMEK İÇİN EN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ




Bu yazı 1,527 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,161 µs