En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
27 Ekim 2015

MODERN SÖMÜRÜ ve YOKSULLUK KİMİN ESERİ?



MODERN SÖMÜRÜ NASIL YAPILIYOR?

Önce reklam ve pazarlama ile maddi gücünüzün ötesinde tüketime dayalı yaşam tarzı pompalanarak talep yaratılır. Akıllı telefondan ithal taşıta, ilaçtan aşıya ve her türlü teknolojiye kadar herşeyi, paranız olmadığı için borçla alırsınız. Size bu borcu nasıl verirler?

Borç olarak istenen rakamı ekrana yazıp hesabınıza enter yaparlar, hepsi bu kadar. FED, son 200 yılda bastığı karşılıksız doların 8 katını pandemi döneminde basmadı mı? Nasıl bastı? Mürekkep bile harcamadan enter tuşuna basarak. Devşirme ekonomistlerin görevi ise laf ebeliği ile halkı uyutmak, modern sömürüye aracılık etmek. Türkiyenin tasarruf edecek parası yokmuş, mecburen borç alarak yaşamak zorundaymışsınız. Verdikleri hayali doların karşılığında hem faiz alırlar, hem de isteklerimizi yapacaksınız diye dayatırlar. Pandemi nedeniyle 650 milyar dolar dağıttılar. Küresel ısınma bahanesiyle 3.5 milyar euro dağıttılar. Tabii bedavaya değil. Ne dedilerse yapmanız kaydı şartıyla. Modern sömürgecilik işte böyle parmak oynatarak, emir ve talimatları kibarca ileterek yapılıyor. Karşı çıkarsanız önce parmak sallar, sonra mehdi kılığında Derviş gönderirler. Derviş, 15 günde 15 kanun çıkararak isteklerini aynen dikte eder. İnat ederseniz papaz olayında olduğu gibi doları yükseltir, ekonominizi perişan ederiz diye açıkca ve terbiyesizce söylerler. Adamların gizlisi saklısı yok artık. Darbeler, postmodern darbeler, 15 temmuz gibi işgal denemeleri, direnen yönetimleri hizaya getirmek içindir. Sözün özü, ekonomi, modern sömürünün aracısı olan ekonomistlere bırakılmayacak kadar önemlidir.

Modern sömürünün bir diğer yolu da, bilim ve teknoloji yoluyla acıtmadan yapılan sömürüdür. Modern sömürü, kan dökmeden, aydın ve bilim dünyasını kullanarak, güle oynaya yapılır. Bunun için sömürülecek ülkenin bilim, teknoloji, fikir üretimini kısırlaştırmak yeterlidir. Bunun en kestirme yolu da teste dayalı, ezberci, dersaneci, bilim dışı eğitimdir. Bunun yolu bilimsel mandacılığı teşvik eden, milli değerleri yok eden eğitimdir. Bunun yolu, bilim dünyasıyla sanayi arasındaki teknolojik köprüyü yıkan eğitimdir. Bunun yolu, teknolojiye, patent ve projeye dönüşmeyen sanal bilimle oyalamaktır. Kendinizin üreteceği bilim, teknoloji, patent, proje, fikir olmazsa, mecburi istikamet ithalattır. Her çeşit çözüm dışarıdan gelir. Bu sömürünün girdabına düşen ülkeler için karşı koyacak, savunacak hiçbir yol yoktur, çünkü toplumun beyni olan bilim ve aydın dünyası artık sömürüden yana çalışır, onların taşaronluğunu yapar. Beyinleri yabancılaşan toplumlar, bildiğiniz sürüye dönüşür. Etinden, sütünden... yararlanmak artık çok kolaydır.

Dünyadaki donanım, yazılım, bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon pazarı yılda dört trilyon dolara yaklaşıyor. Adamlar bu dört trilyon doları paylaşırken, biz de cep telefonuyla şimdiye kadar 250 milyar dolar harcadık. Nasıl mı? Geyik muhabbetle! Üretmeden, keşfetmeden, hazıra konduğunuz, tükettiğiniz her şey sizi de tüketir, ülkeyi de. Akıllı telefon, 5G, ilaç, aşı ve teknoloji… ile yapılan bu sömürünün sonucu yoksulluk, sebebi ise laf üreten aydın ve bilim dünyasıdır. Neden mi? Borsa, faiz, döviz oyunuyla kaynaklar dışarı uçarken, bu yapı FED diye sayıklıyor. Yerli oto isteyen milli iradeyi baltalıyor, şeftali üretin diye dalga geçiyor. Yerli otodan aşıya, akıllı telefondan uyduya siz üretirseniz, küresel irade bunları kime satacak?

Ülkelerin akıl hocası ve yol göstericisi, aydınlar ve bilim dünyasıdır. Bunlar milletin beyni ve sinir sistemidir. Felaketlerin ve krizlerin erken uyarı sistemidir. Ülke ve toplumun gelişme düzeyini bunlar belirler. Kasım kasım kasılan bunlar değil mi? Toplumun ve ülkenin zihinsel aynası bunlardır. Bu ayna, sorunları ve çözüm yollarını bulanık ve karışık gösterirse, sağlık ve hayatınız tehlikede demektir. Aydın ve bilim dünyamızın ışığı yani kendi keşfettiği ve ürettiği ışığı muma dönmüşse dibine bile ışık vermez, kimseyi aydınlatamaz. Aydın ve bilim dünyanızın kendi ışığı yani kendi keşfettiği ve ürettiği ışığı sönmüşse, sorunların çözümü için başkasının ağzına bakıyorsa, dış dünyanın ışığına muhtaçsınız demektir. Füze kalkanından, ilaca, aşıya kadar başkasına muhtaç olursunuz. Aydın ve bilim dünyamız kendi ülkesinin değil başka ülkelerin, başka çıkarların aynası olmuşsa, yansıttığı ışık yine sizin için karanlık bir gelecektir.

Aydın ve bilim dünyamız, dış dünyanın ışığını ülkesi ve halkı yararına yansıtmak yerine, dışarının şavkıyla gözümüzü kör ediyor, gelişmiş ülkelerin reklamıyla topluma aşağılık kompleksi aşılıyor. Son 30 yıldır trilyonlarca doları ilaç, aşı ve teknoloji ithalatıyla fakirleşen halkımız öderken, Tabib ve meslek odaları 'yoksul halkımız' edebiyatı yapmaya devam ediyor. Her konuda ahkam kesen bunlar değil mi? Hani bilim, hani teknoloji? Diğer bir kısmı ise zehirli bir dille halkı oyalıyor, bu sömürüyü gizliyor. Halbuki sömürünün nedeni, hiçbir şey üretmeden, keşfetmeden paylaşım savaşını kışkırtan ve teknolojik sömürüyü gizleyen bu yapı.

Yoksulluğun ve geri kalmanın nedeni, bilim ve teknoloji üretmekten aciz, sömürü sisteminin taşaronları. Yer gök ithal oto doldu, bunları biz yapalım demiyorlar. Hava kirliliğinden dünyada her yıl 7 milyon insan ölürken çevre kirliliğinin ilacı elektrikli yerli otoya karşı çıkıyorlar ama dışarıdan ithal rüzgar ve güneş enerjisi tribünlerini ısrarla istiyorlar. Neden? Çünkü bunlar ithal ve bunların ithali Avrupa'ya kazandırıyor. Bunlar, bizim başarmamıza, bizim üretmemize karşı. Bunların derdi yabancıya uşaklık. Cennet vatanı, yeraltı sularına kadar siyanür havuzlarıyla kirleten, Kaz dağlarını delik deşik eden, ormanları talan eden kim? 3 tane ağaç için ortalığı toz duman eden güya çevreci aydın ve bilim dünyamız, bu katliamı yapan küresel şirketlere ses çıkarmıyor, aksine bunları destekliyor. Hani çevre, hani doğa?

Son 300 yıldır kötü kaderimizin sorumlusu, dışarının ışığını dışarının çıkarlarına göre yansıtan, batının uşaklığını yapmaktan başka bir marifeti olmayan yerli oligarşi. Matbaadan yerli otoya kadar her türlü gelişmeye, teknolojik ilerlemeye karşı çıkan işte bu yapı. İşte bunlar yüzünden sömürü sisteminin kurbanı, figüranı ve seyircisiyiz. Asgari ücretli köleliğin nedeni, bunların alet olduğu modern sömürü düzeni. Bilim ve teknoloji olmadan, fındık fıstık satarak ne asgari ücret artar, ne de bu düzen değişir. Sadece oto ithali bile modern sömürünün nasıl yapıldığını gösteriyor. Yergök ithal araç dolu. 30 milyon aracı ülkemizde üretseydik, bunlara harcadığımız yüzlerce milyar dolar içerde kalır, dış borcumuz olmazdı. Yüksek faizle borçlanmak ve borç verenlerin dayatmaları sonucu asgari ücretli bir ülke olmazdık. Modern sömürü budur. Kazandığımız parayı faize ödüyoruz. Borçlar ise sürekli artıyor. Sömürü lobisi ise bunları biz üretelim, dövizi teknolojik devrim için harcayalım demiyor. Aksine yerli otoda milli teşebbüslere karşı çıkıyor, şeftali üretin diye dalga geçiyor. Ülkeyi modern sömürü ve asgari ücrete mahkum eden bu lobi tasfiye edilmeden Türkiye düze çıkamaz.

Da Vinci robotlarından suni kalp pompasına kadar ithal edilen milyarlarca dolarlık teknoloji bizi borca garkederken, modern sömürüye aracılık eden, keşif ve patentten habersiz taşaronlar sayesinde, bu güzel sistemi kuranlar bize sattıklarıyla zengin ve gelişmiş ülke oluyor. Bizi de gelişmekte olan ülkeler masalıyla, yalan rüzgarıyla 70 yıldır aldatıp uyutuyorlar. Ne biçim gelişmeyse, bırakın aşı ve ilaç üretmeyi, muzu bile ithal ediyoruz. Bu oyunun, artiz yapma numarasıyla gazozuna  ilaç koymadan farkı ne? Modern sömürüden yoksulluğa kadar başımıza gelen tüm felaketlerin nedeni işte bu kendi çıkarlarından başka hiçbir şey düşünmeyen taife sorumlu. Bunlar bu acı gerçeği idrak etmekten bile aciz, zavallı. İthal edilen pahalı teknolojilerin medyada reklamını yapmak, bunlarla fiyaka yapmak marifet mi? Bunları siz mi keşfettiniz?

İşte bunların alet olduğu modern sömürü yüzünden trilyonlarca dolar çarçur oluyor. Bu yüzden pahalı Teknoloji merkezleri kurmaya ve bilimsel araştırmaları yapmaya paramız kalmıyor. Borç aldığınız paraları da bilim ve teknoloji yerine, arapın gülyağı misali pahalı ithalata harcadığımız için, penisilini bile üretemiyoruz. Penadur ilacını 2 yıl vermedikleri için romatizma, böbrek ve kalp iltihabından koruyan penisilin profilaksisi yapamadık. 'En eski teknoloji ürünü olan penisilin, aşı ve hayati ilaçları bile 70 yıldır neden üretemiyoruz' diye kongreler yapıldı mı? Parayı veren olmazsa düdüğü çalan olmaz. Neskafeden aşıya, muza… Sarımsağı bile Çin'den ithal ederken biz neyi tartışıyoruz?

Refah ve sağlığın yolu, bilim ve teknolojide keşif, patent ve üretimden geçer ama bilim dünyamız bu işleri bir türlü beceremedi. Son 30 yıldır trilyonlarca doları, bu yüzden ithal teknolojiye ödedik. Çünkü üniversite - sanayi işbirliği kurarak, keşfetmek ve üretmek zorumuza gidiyor. İlaçtan aşıya, muzdan yüksek teknolojiye... ithal etmek ise kolayımıza geliyor. Sağlıktan örnek verelim : Da Vinci robotlarının sayısı 300 olmuş. MR, BT… Bunların İthalatında gelişmiş ülkeleri çoktan geçtik. Akıllı telefona kadar ithalata giden paraları düşünün.

Kimse bilim yapıyoruz diye fiyaka yapıp halkı uyutmasın. Bilim, teknoloji, tasarım, üretim ve para, Da Vinci'nin şifresidir. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur. Patent ve teknolojiye dönüşen bilimsel araştırmamız var mı? Kilitlenen sorunları çözecek bilgi ve teknolojiyi kim üretiyor? Milli gelirin ne kadarını bilim ve teknolojiden kazanıyoruz? Kendi aşı ve ilacımızı üretebiliyor muyuz? Lafa gelince herkes bilim yapıyor. Bilimde asıl konu kazanılan trilyon dolarların kimin cebine gittiği. Asıl Da Vinci'nin şifresi bu. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş olur, parmağını yalarken bizim de ağzımız sulanır.

Ülkemizin sorunlarını çözen, kötü kaderini değiştiren düşünce, bilgi, araştırma ve projeler üretemiyoruz. Gecekondu üniversiteler diplomalı işsiz yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Gösterişli binalar ve dev kampüsler ise dünyanın en iyi üniversiteleri arasına girmeye yetmiyor. Düşünen ve sorgulayan yetenekli çocuklarımızı bir servet ödeyerek gönderdiğimiz şaşalı okullar, insanımızı bilimsel düşünemeyen bir topluma dönüştürüyor. Teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunlarımızı çözemeyen bilimsel anlayışımız ne işe yarıyor? Başkalarının ekmeğine yağ süren araştırmaların bize ne faydası var? Sadece makale yayınlamakla, atıf almakla sorunlarımız çözülmüyor. Nerede kendi sorunlarımızı çözen araştırmalar? Nerede kendimizin ürettiği teknolojiler? Nerede projeler? Nerede patentler? ABD' de geçtiğimiz yıl 600.000 patent başvurusunun 100.000 'i patent alırken, bizler komik bir şekilde parmaklarımızı sayıyoruz.

Bilim ve aydın dünyamız, asırlardır fikir, bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş ve ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor. Bundan teknoloji, tasarım, üretim ve bizi zengin edecek bilim çıkmaz. Yıllardır bilim yapıyoruz da ne oluyor? Yaşamsal sorunlarımız çözüm beklerken, bilim ve aydın dünyamız yüzünden tüketim pazarı olmamız, sürüngenliğin ve bağımlılığın asıl nedeni. Çağımızda asgari ücretli köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Modern sömürgecilik işte bu! Adamlar, bizi otla çöple meşgul ederken milyarlarca dolarlık yapay kalp, ortopedi, göz… cihazlarını, ilaçları ve yüksek teknolojiyi bize satarak köşe oluyorlar. İlaçtan aşıya, uçaktan silaha cep telefonuna yüzlerce trilyon dolarlık teknoloji pazarlarının hedefi, bizim gibi bilim ve teknoloji üretemeyen, üzüm incir ihracıyla uyutulan ülkeler. Bu kadar okumuş, yazmış, yetişmiş aydın ve bilim adamı olan, bu kadar üniversitesi olan ülkeler nasıl olur da uyutulur?

Teknolojiden tıbba kadar her alanda sektörlerin kontrolüne giren kongreler, toplantılar, açık oturumlar, fuarlar bilgilendirmenin ötesinde ülkeyi pazar haline getirdi. Bilim ve aydın dünyamız başkasının keşfettikleriyle övünmekten, bunların reklamını yapmaktan özel zevk alıyor. Bu da aşağılık kompleksini yenmenin başka bir yolu. Ülkelerin kaynakları ilaç, pahalı teknoloji ve tüketime harcanıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, aydın ve bilim dünyasını kullanarak yapılan küresel teknolojik sömürüden kaynaklanıyor. Yani fakirlik edebiyatı yapanlar, bilerek veya bilmeyerek bu modern ve kibar soygunun içinde, kendi cukkasını düşünüyor.

Bizim gibi ülkeler, 'gelişmekte olan ülkeler' masalıyla  uyutulurken tatlı bir pazara dönüşüyor. Hastalıklara harcadığımız para 67 milyar dolar olmuş ve bu rakam giderek artıyor ama aydın ve bilim dünyamız yeterli görmüyor, daha da artsın diyor. SGK bütçesi alarm veriyor, nedendir demiyor. Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artarken hastalıklar azalmamış hızla artmış, bilmiyor. Ne dev hastaneler, ne sağlığa harcanan milyarlar sağlığı korumuyor ama görmüyor. 'Önce hasta et, sonra cebini boşalt' sisteminin figüranı olmak onu rahatsız etmiyor. Çünkü sistemin hayat kaynağı bu, yaşaması buna bağlı.

Modern tıp ilerlerken, hastalıklar azalacağına artıyor ama bilim dünyamız nedenlerine ve çözüm yollarına kafa yormuyor. Hastalıktan sürünüyor, hasta toplum oluyoruz farkında değil. Gelişmiş ve sağlıklı toplum olmanın yolu hastalıkları önlemekten geçiyor ama aydın ve bilim dünyamız bunu da bilmiyor. Sağlığa harcanan paranın aslan payı ilaç ve ithal teknolojiye gittiği için, 2 TL'ye hasta muayene ediyoruz onu da bilmiyor. Bildiği ve sürekli istediği bol para. Çok az bir ücrete hasta muayenesinin nedeni ; ilaç ve teknoloji ithalatına harcanan bütçeden, geriye çok az para kalacağını okuyamadığı, anlayamadığı, idrak edemediği içindir. 2013 yılında hasta sayısının 700 milyona ulaştığını hatırlatalım. Hesap ortada. İthal ilaç ve teknolojiden kalan parayı bölün 700 milyona, görün çıkan rakamı. Hastalıkları önlese, bol para alacak ama akıl edemiyor. Aklınca bindiği dalı kesmek istemiyor. Hastalıklar önlenirse bunca ilaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Dünya Sağlık Örgütü, çok az masrafla hastalıkların önemli oranda önleneceğini, bu yolla sağlık sistemlerinin iflasının da önleneceğini bildiriyor ama umurlarında değil. Onların dertleri para ve fiyaka.

Küresel şirketlerin baskısıyla GDO'lu mısır şekeri kotaları artar, millet şeker hastalığından kırılırken her yıl 4 milyar doları şeker ilaçlarına, 10 milyar doları da doğurduğu hastalık ve sorunlara ödüyoruz. Hastalıkları önleyip bu parayla teknoloji merkezleri kuralım demek bunların işine gelmiyor. Sömürü dünyasının taşaronluğunu yapmak bunların genlerine işlemiş. Yoksa, 'Önce hasta et, sonra cebini boşalt' küresel sistemi çöker.

ABD'de her yıl 300.000 kişi şişmanlık nedeniyle ameliyat olurken, bilim dünyamız ameliyatlar bizde niye az yapılıyor diye üzülüyor. Binbir çeşit diyetler, zayıflama ilaçları ve merkezleri, bitkisel numaralar, uzmanlar… sistemi ne kadar güzel özetliyor. Bu sistem, şişmanları öğütüp paraya çevirirken GDO'lu mısır şekeri, fastfood, kolalı içecekler, alkol ve sigara sağlık ve hayatımızı çökertiyor, aydınımız bunu özgürlük olarak görüyor. Hangisini önlemek kolay? Bu sağlık düşmanlarını mı yoksa diyabeti, şişmanlığı, hipertansiyonu ve bunlara bağlı bir düzine hastalığı mı? Hastalıkları önlemek yerine sektörün figüranı bilim dünyamız yüzünden, her yıl milyarlarca doları, hastalıktan beslenen canavara hediye ediyoruz.

En hayati aşıları üretmekten aciz durumdayız ama EMAR çekiminde dünya şampiyonuyuz. Ülkemiz ithal teknoloji ile, akıllı telefonlarla doldu ama kendi hayati sorunlarımızı çözen araştırmaları akıl edemiyoruz. Pahalı teknoloji bize akıl vermiyor. 5 yıldızlı otel ve tatil köylerinde yapılan sektörün yönlendirdiği bilimsel kongreler, sorunlarımıza çözüm bulamıyor. Çünkü milli, yerli ve insani anlayış yok. Topu, ilgili sektörlere atmalarının nedeni bu. Sermayenin derdi ise rant ve daha çok kazanmak. Bu yüzden kötü kader yakamızı bırakmıyor. Bu yüzden her çeşit kriz bizim kaderimiz olmuş. Bu yüzden bilimsel ve akıllı çözümler, kongrelerden topluma ve ülkeye dalga dalga yayılamıyor. Kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Bu yüzden her çeşit sosyal ve bedensel hastalıklardan telef oluyoruz. Ölümlerin %86'sı önlenebilir nedenlerden ise, telef oluyorsunuz demektir. Önlenebilir demek, önlemeyi beceremiyorsunuz demektir. Sömürü düzeninin çıkar ilişkisini yıkmadan  çözüm beklemeyin.

Tercüme aydın ve bilim dünyamız, ithalat lobisi ne derse papağan gibi onu tekrar ediyor. Tekrar etmekle kalmıyor, yönetimleri de yanlış bilgilendiriyor, yanıltıyor, sonra da eleştiriyor. Halbuki yanlış bilgi ve yönlendirmenin nedeni kendisi. Memleketin unu, yağı, şekeri bunlar değil mi? Bunlardan olan helva bu. Asgari ücretten emekli maaşlarına kadar yoksulluğun nedeni, işte bu keşfetmeden, üretmeden sürekli tüketen anlayış. Aydın ve bilim dünyamız bu acı gerçekleri bilmez, görmez, duymaz, okumaz, anlamaz, konuşmaz ve uyarmaz. 

Kongreler sektörün gösteri merkezi olmaktan ne zaman kurtulacak?

Yaşamsal sorunlara çözüm arayan 'Ulusal Bilim Kongreleri' ne zaman düzenlenecek?

Milli Kongreler ne zaman?

Kaynaklar :

Cep telefonu yılda 13 milyon adet satılıyor.
http://www.hurriyet.com.tr/turkiyedeki-teknoloji-sirketlerin-cep-rekabeti-kizisti-40015769

http://www.trtturk.com/haber/cep-telefonuna-5-ayda-35-milyar-odedik-139297.html

Geçen yıl haberleşmeye harcadığımız para: 36,7 milyar lira.

http://www.vergialgi.net/vergi/gecen-yil-haberlesmeye-harcadigimiz-para-367-milyar-lira-12-milyari-vergi/

www.aciamagercek.com

 



Bu yazı 1,567 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,547 µs