En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
24 Nisan 2015

SAĞLIKTA DEVRİM



Hatırlamaya çalışın lütfen :

Çok değil 10 yıl öncesine kadar toplama kamplarına benzeyen hastanelerde sürünürdük.  

'Sağlam gittik, hasta çıktık' lafı o zamana aittir.

Birbiri üstüne yığılan hastalardan nefes alınamayan poliklinikler gaz odası gibiydi.

Doktora 'trafik polisi gibi herkesi sevkediyor' denirdi.  

Gece 3'te randevü alan hasta basit bir muayene için akşama kadar beklerdi. Unutmayın.

Yolsuzluk dizboyu idi. Kaynaklar hırsızların cebine aktığı için hastalar perişandı. Neşter davası nedir duydunuz mu? Hastaların kanı, canı, gözyaşından süzülen milyarlarca doların bir avuç oligarşik çetenin cebine aktığı soygunun adı. 30 dolarlık stentlerin 3000 dolara SSK'ya takıldığı organize hırsızlığın adı. Dünya tarihinde sağlık alanında böyle bir soygun olmadı. Bir stentin 100 misline satıldığı dünyanın hangi ülkesinde görülmüş?

Roche davasını da unutmayın. İlaçların 10 katına SSK'ya içirildiği soygunun adı. Soygunun acımasızlığından vicdanı sızlayan müdürü ele vermeseydi, yolsuzluk zehirini içmeye devam edecektik. 13 yıl önce 84 lira olan bir ilacın bugün 5 lira olduğunu söylersek 70 yıldır yediğimiz kazığın boyutunu daha iyi idrak edersiniz.

Bunları unutmayın.

Faturayı ödemeyen hastaların ölüsü dirisi rehindi. 

Hastaneler şimdi herkesin yararlandığı çok güzel bir sisteme kavuştu.

Yapılan hizmetleri inkar eden nankör olur.

Nüfus cüzdanını gösteren kral muamelesi görüyor.

Hastaya ayrılan muayene zamanı bile en az 3 kat arttı.

Alt yapı inanılmaz düzeldi. Hastalar kısa bir süre beklerken bile TV seyrediyor, isterse çayını kahvesini bile içebiliyor.

Bahsettiğimiz özel hastane değil, devlet hastanesi.

Bu hizmetten herkes yararlanıyor ve eskiye göre memnun.

Sağlık turizmi dev adımlarla ilerliyor. Artık teşhis tedavi merkezi oluyoruz.

SAĞLIKTA DEVRİM

Doktorlar ve sağlık personeli fedakarca gece gündüz çalışıyor. Hasta yakınları da canla başla koşturuyor. Yüksek teknolojiyi gördünüz yok yok. Kalp nakilleri, kalbe takılan milyarlık yapay kalp cihazları, kalp pilleri, stentler... Sanki Amerikan filmlerinde görüp imrendiğimiz bir dünyayı yaşıyoruz. Sağlıkta sessiz bir devrimi yaşıyoruz. Devletimiz sağlıkta hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor. Önümüzdeki yıllarda hizmete girecek Şehir hastaneleri, dünyanın en modern hastaneleri düzeyinde sağlık hizmeti verecek. Halk sağlığı için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan devletimizle gurur duyuyoruz.

 

Amerikada milyonlarca insanın sağlık güvencesi yok perişan. Eski japon başbakanı yaslılara ve doktorlara ekonomiyi çökertiyorsunuz derken Türkiye insani nedenlerle mültecilere bile sağlık hizmeti veriyor. Kaldı ki bu ülkeler ilaç ve teknolojiyi kendileri ürettiği halde ağlıyor. Gittikçe artan hasta sayısına rağmen Türkiyenin her yerinde bu hizmeti yaşıyoruz. 


İman insafın yarısıdır. Eleştirirken biraz insaflı olalım ve maziyle mukayese edelim.

Mahalle aralarına kadar klinikler açıldı, dev hastaneler fabrika gibi çalışıyor.

Herkes önüne gelen hastaya MR, BT… çektiriyor.

Da Vinci robotlarıyla ameliyatlar yapılıyor.

SGK açıklamasına göre, hastalık harcaması 9 yılda 8 kat arttı.

2013 hasta muayene sayısı 700 milyon.

Başka rakam vermeye gerek var mi?

Herkes ilaca ve doktora kolayca ulaşabiliyor.

Devletimiz sağlık konusunda hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor. 

Hastaların teşhis ve tedavinde milyarlar harcanırken, hastalık üreten bataklığın önlenmesi için de Sağlık Bakanlığı ve devlet kurumları canla başla çalışıyor.

Hastalık odaklı olan sağlık anlayışı ülkemizde artık değişiyor. Bundan sonra sağlık odaklı olacak. 

Artık hedef ; Hastalıkları önleme ve sağlığı koruma yani her yönden sağlıklı toplum.

İşte en büyük devrim bu : Sağlıklı toplum.

Sağlık Bakanlığı, kurduğu Milli Sağlık Enstitüsü ile bu sistemi sağlık odaklı yapmayı amaçlıyor.

Ekmekten suya yapılan düzenlemelerin amacı bu. Fırıncıların ifadesiyle ekmeğimiz eskisine göre daha sağlıklı.

İçindeki tuz oranı azaltıldı. 17 çeşit katkı maddesi yasaklandı.

Su dolum tesisleri sürekli kontrol ediliyor. 

Tarihimizde ilk defa okul kantinlerinde sağlığa zararlı kola, meşrubat, janjanlı zehirler ve fastfood satışı yasaklandı.

Sağlıklı nesiller için sağlıklı beslenme ve sağlık bilinci şarttır. Okullarda süt ve benzeri gıdaların dağıtımı bunun için yapılıyor. 

Ülkemizdeki obesite ve diyabet salgınını önlemek için Sağlık Bakanlığı, kamu spotları ve kampanyaları sürekli hale getirdi.

Sağlıklı toplum için fiziksel aktivitenin artırılmasına yönelik kampanyalarda bizzat Sayın Bakanımız öncülük yapıyor.

Sigarayla mücadelede bazı eksikler olsa da dünyada örnek ülke seçildik.

Sağlık Bakanlığının katkı ve yönlendirmesiyle medyada sürekli sağlıklı toplum konusu işleniyor.

Milli Aşı ve Milli İlaç Merkezinin kurulması bir devrimdir. Artık kendi aşımızı kendimiz üreteceğiz.

Sistem baştan aşağı değişecek. Sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi, hastalıktan sağlıklı topluma geçiştir. Bu bir devrimdir.

Tabii bu devrimi hastalıktan beslenen hastalık lobisini ürkütmeden yapmak mümkün değil.

Son zamanlarda halk sağlığı için mücadele eden hekimleri susturmak için yapılan kampanyalar sebepsiz değil.

Milli irade, sağlıklı toplum olmaya karar verdikten sonra bunun önünde kimse duramaz.

Sayın Cumhurbaşkanımızın sık sık dile getirdiği, Kanuni'nin şiirinde ifade ettiği gibi :

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, Olmaya devlet, cihanda bir nefes sıhhat gibi.

İnancımız, iyiliği yani sağlığı emreder, kötülüğü yani hastalık yapan anlayışı yasaklar.

Kültürümüzün temeli : İyilik ve sağlıktır. 

Sağlık : Bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel iyiliktir.

 

Sağlıkta devrimin kanıtları ortada :


TÜRKİYE'DE YAŞAM SÜRESİ 10 YIL ARTTI.

DSÖ Sağlık İstatistikleri ve Enformasyon Sistemleri Bölümü Başkanı Ties Boerma: "Türkiye'de ortalama yaşam süresi 75 yıla çıktı."

CENEVRE

Türkiye, Soma'daki maden faciasında 301 genç insanını kaybetmenin şokunu yaşarken, bir yandan da Türkiye'de yaşam süresinin arttığı haberi geldi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Türkiye'nin, dünya genelinde ortalama yaşam süresi istatistiklerine bakıldığında, en fazla gelişme gösteren ülkelerden biri olduğunu belirtti.

BM Cenevre ofisinde, AA muhabirine konuşan DSÖ Sağlık İstatistikleri ve Enformasyon Sistemleri Bölümü Başkanı Ties Boerma, DSÖ istatistiklerine göre, Türkiye'de 2012 yılında doğan birinin, 1990'da doğanlara göre 10 yıl daha fazla yaşayacağını söyledi.

Türkiye'de yenidoğan ölümlerinin azaldığını ifade eden Boerma, genel olarak ülkedeki can kaybı oranının yüksek gelirli ülkelerin seviyelerine çok yakın olduğunu kaydetti. Akdeniz bölgesinde genel olarak ilerleme gözlemlendiğini ve Türkiye'ye ek olarak İspanya ve İtalya için de rakamların olumlu olduğunu söyleyen Boerma, "Araştırmalardan çıkan sonuç, bu bölgede yaşayanların beslenme biçimleri ve yaşam tarzlarının uzun ömürlü olmalarına destek verdiğini gösteriyor" dedi.

Türkiye'de 2012 yılında doğanlar için ortalama yaşam süresinin 75 olduğunu ifade eden Boerma, Türkiye'de yaşayanların, sağlığı tehlikeye atacak alışkanlıklardan uzak durması halinde, ortalama yaşam süresi 80'li yaşlarda bulunan yüksek gelirli ülkeler seviyesine çıkabileceğinin altını çizdi.

Boerma, Türklerin bunun için sigaradan uzak durması ve obezite ile diyabete neden olan yetersiz spor yapma alışkanlığını terk etmesinin önemini vurguladı.

DSÖ istatistiklerine göre, Türkiye'de ortalama yaşam süresi 75 yıl iken, Türk kadınları 78 yıl, erkekleri ise 72 yıl yaşıyor.

http://m.radikal.com.tr/saglik/turkiyede_yasam_suresi_10_yil_artmis-1192978

ESKİ YAZILAR İÇİN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ


Bu yazı 1,593 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,911 µs