En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
24 Kasım 2013

MİLLİ ve BİLİMSEL EĞİTİM BU MU ?




  BEYİNSİZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR    

 

Bilimsel düşünme ve sorgulamayı, tarihimizi, kültürümüzü bize hocalarımız öğretti, hem de imkansızlıklar içinde olduğumuz 40-50 yıl önce. Ülkemizi ve dünyayı,  oynanan oyunları, perde arkasını hep onlar sayesinde öğrendik. Hak, hukuk, adalet, mücadele kavramını onlardan öğrendik. İnsani, ahlaki, vicdani, dini ve milli değerlerimizi onlar öğretti. Her yönden sağlıklı bir toplum ideali için mücadele etmedikce, cennetin hayal olduğu zihnimize işlendi. İyilik ve sağlığın ışığını yansıtmazsak, her çeşit kötülükle mücadele etmezsek iyi bir insan olamayacağımız bilinçaltımıza kodlandı. Kötülük hastalıktı. Kutsal görevimiz kötülüğü önlemek, mücadele alanımız ise tüm dünya idi. Hayat bizim için kutsal bir imtihandı. Hocalarımıza çok şey borçluyuz ve minnettarız.

Ezberci ve teste dayalı eğitim yerine, hocamız hergün bir atasözü yazdırır, yazılı olarak yorumlarımızı alır, sonrada herkesin yaptığı yorumları sözlü olarak sırayla okutur, düşünmeyi, sorgulamayı ve tartışmayı öğretirdi. Atalarımızın ne kadar bilge kişiler olduğunu böyle öğrendik. Başkalarının düşüncelerini dinleyerek öğrenmeyi, özgün düşünmeyi, fikir üretmeyi, bize çocuk yaşta hocalarımız öğretti. O tarihlerde test nedir, ezber nedir bilmezdik. Bugün olduğu gibi yarış atı gibi o testten öbür teste koşmazdık. Özel ders, özel öğretmen, özel okul, özel dersane yoktu. Günümüzdeki teknolojik ve maddi imkanların hiçbiri yoktu.

80 darbesinden sonra eğitimden ekonomiye herşey değişti. Tüketim toplumuna geçmek için milli anlayıştan yoksun küresel insan yetiştirmek gerekliydi. Bu amaçla düşünmeyi ve sorgulamayı önleyen teste dayalı ezberci eğitim yaygınlaştı. Şimdi anlıyoruz ki zihinleri işlemez hale getiren bu operasyon, klonlanan zombilerle devleti işgal etmek için Fetö tarafından planlı olarak yapılmış. Meğer test imtihanı soruları yabancı istihbarat örgütleri tarafından çalınarak aydın ve bilim dünyasını ele geçirmek için Fetöye verilmiş. Düşmanın hedefi, zombilerle devleti ele geçirmek ve ülkenin kaynaklarını  bu yolla sömürmek. Sonuç ortada : Koskoca bir rektör veya paşa, el ayak öpen müride dönüşüyor. Bu yolla test sorularını çalanlar, üniversitelerden eğitime kadar tüm devlet kadrolarını işgal ediyor ama bilimsel ve teknolojik üretim yok. Bu yüzden hiçbir sorunu çözemeden debelenip duruyoruz. Sorun çözme, matematik, fen, biyoloji, okuduğunu anlama ve idrak etmede maalesef nal topluyoruz.

Şimdiki eğitim ve öğretim sistemine ve yetiştirdiği insanlara bakınca geleceğimiz için endişe ediyoruz. Sıradan insanları bırakın, aydın ve bilim dünyamız bile en hayati konularda ne yapacağını bilemiyor. Eğitim öğretim sisteminin eseri toplumsal idrakımız çalışmıyor. Sanki bitkisel hayattayız. Bir iki örnek verelim :  Bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, ülkemizde ölümlerin %86’sı önlenebilir ama önlenemiyor. Çünkü pisipisine ölüp gittiğimizden haberimiz yok. Çünkü bize bu hayati konuları anlatması gereken medya, aydın ve bilim dünyası için televole ve geyik muhabbet daha önemli. Milyonlarca insanın ölümü, çatıya sıkışan kedi kadar neden ilgi görmüyor? Haber linkleri aşağıda, lütfen inceleyin ve niye o yıllarda uçurumdan atlayan koyunlarla uyutulduğumuzu ve yıllardır zehirli bir dille yapılan kardeş kavgalarını düşünün. Demek ki, tartışma, ağız dalaşı ve kavga olarak zihnimize kodlanmış. Yüce kitabımızda ve alfebemizde ilk emir 'oku' olmasına rağmen ne anlamını bilmişiz ve ne de gereğini yapmışız. Okumayı, kıraat etme veya göz gezdirme zannetmişiz. Oku emrinin ; 'sebep - sonuç ilişkilerini gör, anla yani bilimsel düşün ve gereğini yap' anlamına geldiğini, eğitim bize öğretememiş.

Milyonlarca insanın önlenebilir nedenlerden ölümünü tartışmıyoruz da neden uçurumdan atlayan koyunları, anlamsız dizileri, maçları saatlerce tartışıyoruz? Nedeni basit : Eğitim ve öğretim sistemimiz maalesef, toplumsal beynimizi kilitliyor. Bir nevi kendimize karşı  yapılan zihinsel soykırım, bizi bitkisel hayata sokuyor. Kurbağa bacağından Missisipi nehrine kadar zihnimize yüklenen gereksiz moloz bilgiler yüzünden zihnimiz yavaşlıyor ve kitleniyor. Bilimsel eğitim beyinlere moloz bilgiyi yükleyerek zihinleri işlemez hale getiren değil, arge, proje, patent ve bilgi üretmeyi öğreten eğitimdir. Ezberci Fulbright eğitimi ise zihinleri zombiye çeviren virüsün adıdır.

Teste dayalı ezberci eğitim sistemi, lüzumsuz bilgileri ezberle zihinleri işgal ederken, genç beyinleri düşünemez ve sorun çözemez hale getiriyor. Bu sistem bilinen sözleri hıfz etme ve şiir yeteneğini geliştirmede yararlı olsa da, yeni bilgi ve yeteneklerin keşfi ve geliştirtirilmesine manidir. Yani bu sistem,  İbni Sina, Mimar Sinan veya Edison gibi dahilerin ortaya çıkmasını engeller. Nasıl çıksın ki? Beyinleri işe yaramaz moloz bilgiyle doldurursanız, çıkacak dahileri de yok edersiniz.  Yat yat uyu diye beyinlere kazınan Fulbright sisteminin hedefi, yüklenen ezber yazılıma uygun robotlar yetiştirmek. Bu sistem bilim, teknoloji ve uygarlığın gelişimi için gerekli olan yeni bilgi, yetenek ve keşifleri engellediği için yerimizde sayıyoruz.

Ezberle beyinleri işlemez hale getiren bu sistemde öğrencilerin farklı yeteneklerini keşfetmek ve geliştirmek mümkün değildir. Malum bilgileri ezberleme, sadece keşif ve yaratıcılığı öldürmez, bilim ve teknolojinin gelişimini ve ilerlemesini de önler. Çünkü ezberle zihinlerin kilitlenmesi, sorun çözme, sorgulama, araştırma, keşif ve inovasyon yeteneğini köreltiyor. Sonuçta matematik, fen, biyoloji, okuduğunu anlama, idrak gibi bilimsel gelismede esas alınan PİSA testinde nal topluyoruz. 

Seçenekleri dayatan teste dayalı ezberci yazılım yüzünden zihnimizde, kendi değerlerimizi yükleyecek yer ve zaman kalmıyor. Çünkü çocuklarımız yarış atı gibi anlamsız testlerin ve ezberlerin peşinden koşuyor. Kan dökmeden, işgal etmeden sömürmenin en kolay yolu bu olmalı : Zihinleri işlemez hale getirmek. İngiliz sömürgeciliğinin geçen asır logaritma cetvellerini ezberletmek suretiyle  Hintlilere yaptığı zihinsel soykırımın benzerini, biz kendimize yaparken kimse bu durumu sorgulamıyor. Bu zulmü kendimize neden yapıyoruz, kimse sormuyor. Zihnimize yüklenen zararlı, virüslü yazılım beynimizi haşat ediyor. Bize ait değerler yok edilirken yerine yüklenen virüslü, zararlı programlar, ahlak ve karakter bozukluğu olan inançsız robotlar yetiştiriyor, kimsenin umurunda değil. Haberleri izleyin veya trafiğe çıkın bolca görür, gelecek için endişe edersiniz. Giderek artan tecavüz, şiddet, hırsızlık, gasp, cinayetler… eğitimle düzelmezse neyle düzelecek?

Üniversite bitirmiş damat adayına nasıl bir elbise istersiniz diye soruyorlar. Cevap yok. Kitleniyor. Sudan çıkmış balığa dönüyor. Neyse tezgahtar durumu anlıyor ve hemen 5 farklı elbise getirip soruyor, hangisini seçersiniz?

Restoranda yine aynı durum. Far yemiş tavşana dönüyor. Eğitim sistemi, ne yiyeceğini ifade etmekten aciz insan yetiştiriyor. İngilizcesini biliyor ama Türkçe konuşamıyor. Cem Yılmaz'ın deyimiyle ; ortaya karışık! Neyse ki garson durumu anlıyor, beş çeşit meze getiriyor, damat içinden seçiyor.

Bir hastamın çoçuğu pahalı bir özel okula gidiyor, ayrıca çoğu ders için özel hocadan ders alıyordu. Tabii ki dersaneye de gidiyordu ve  hiç boş zamanı yoktu. Zavallı çocuk depresyonda olduğu için ve yüklenen bilgilerin çokluğundan donuk ve boş boş bakıyordu. Kalbi aşırı çarpıyor ve sıkışıyormuş. Şikayetleri  imtihandan sonra geçti, çünkü zihinsel esaret bitti.

Böyle bir toplum hiçbir yönden sağlıklı değildir ve olamaz. Bedensel, sosyal, ruhsal veya zihinsel. Çünkü yaşam tarzımız sakat. İnanmayan trafiğe çıksın veya haberleri izlesin vehameti anlar. Eğitimin eseri olan yaşam tarzımız, her çeşit hastalık üretiyor. Böyle bir ortamda herkes üniversiteyi kazansa, en yüksek puanları alsa ve üstüne 5 tane de üniversite bitirse ne yazar? Son 10 yılda cep telefonu ve GSM hatlarına 250 milyar dolar harcayan, kıt kaynaklarını bilim ve teknoloji yerine taşa toprağa gömen, doğal kaynaklarını Afrikalı gibi işlemeden satan, bindiği taşıtların %80'ini ithal eden ve elektrikli yerli oto bile yapamayan bir toplum olduktan sonra neye yarar?

Genç nesillerin zihinsel enerjisini, teste dayalı ezberci eğitimle yok etme stratejisi, modern sömürgeciliğin yeni yöntemi. Bu zihinsel savaş ülkeleri bitirir, zavallı hale getirir. Bu yöntemle zihinsel soykırıma uğrayan toplumları tüketici yaşam tarzına hapsedip sömürmek çok kolay. Artık bu zulme dur diyelim. Çağımızda küresel aktör olmanın yolu bilim ve teknolojiden geçiyor. Cep telefonundan tablete, aşıdan enerjiye keşfeden ve üreten kazanıyor ve yaşıyor. Keşfettiği ile değil, tükettiği ile övünenin özgür yaşama şansı yok. Teste dayalı ezberci eğitimle, zihinsel enerjiniz tüketilirse nasıl keşfedeceksiniz? Nükleerden tüp geçide başkasının eline bakar, pazar oluruz. Eğitim işini çözelim, bizi kimse tutamaz.

Beynimize giren her çeşit bilginin çıktısı yaşam tarzıdır. Zihnimize giren zararlı ve işe yaramaz virüslü programlar ve bilgiler değişmediği sürece hastalıklı yaşam tarzımız değişmez. Şaşalı binalar, tablet bilgisayarlar, akıllı tahtalar olsun ama sorunları idrak eden, çözmesini bilen, hakka hukuka saygılı, tarihte olduğu gibi insanlığa örnek akıllı bir nesil yetişsin. Şimdi öyle mi? Zihni boş, dünyadan habersiz, baba parasıyla caka satan tüketici Y nesli yetişiyor. Batı hayranlarının takdiri boşuna değil. Onlar satacak, biz de onlardan aldığımız tabletlerle, akıllı telefon ve tahtalarla pazar olacağız. Akıllı cihazlar bize akıl olarak yansımıyor. Bunları üretmemiz gerektiğini idrak edemiyoruz. Bilim ve teknoloji odaklı, ahlak ve fazilet sahibi düzgün bir toplum olmak istiyorsak eğitim ve öğretim sistemimiz, bunu sağlayacak nitelikte olmalıdır. Tüm sorunların nedeni, bilim ve teknolojik ilerlemeye yaramayan, tüketici insan yetiştiren teste dayalı ezberci eğitim ve öğretim sisteminin kökten değişmesi gerekiyor. Yani eğitimde devrim şart. Yoksa halimiz harap. 

Eğitim konusunda 70 yıldır yapılan, eğitimin alt yapısını geliştirmek. Devasa binalar, elektronik yazı tahtaları, bilgisayarlar, online eğitim... Eğitimin sadece teknolojik altyapısını ve yöntemlerini geliştirmek yeterli değildir. Eğitimin kime yaradığı çok daha önemlidir. Eğitim, küresel çıkarlara değil, milli çıkarlara uygun olmalıdır. Böyle olmazsa, parayı siz harcarsınız ama yetişen nesiller yurtdışına kaçar. Milli ve yerli teknolojik üretime değil, ithal lobisi küresel şirketlere çalışır. Sonra da sigara, alkol, fastfood, akıllı telefon, ithal taşıtlar... için trilyon dolarları yabancıya hediye ederiz.

Önemli olan, eğitimin kullandığı yöntemlerden çok hedefidir. Milli olmayan eğitim, yabancı değerleri yüklerken zihinleri köreltiyor, bilimsel düşünmekten, idrak ve muhakeme etmekten, sorun çözmekten aciz robotlar imal ediyor. Eğitime harcanan milyarlarca dolarla kendi kendimizi esir alıyor, modern sömürge oluyoruz. Yabancı kolejlerde okuyan gençlerimiz dahil eğitim sistemi küresel sistemin çıkarlarına uygun robot devşiriyor. Hindistanda bir asır önce yapılana benzer modern köle yetiştiren ezberci, teste dayalı, dersaneci, fetöcü eğitim yerine, zihinleri geliştiren, bilimsel düşünceyi ve milli değerleri formatlayan eğitime geçmeliyiz. 

Çocuklarımızı körelten değil, saklı yeteneklerini bile keşfedip geliştiren bir eğitim istiyoruz. Süpergüç olmanın yolu, ahlaksız yazılımla zombileştiren sömürge eğitimden değil, gençlerin teknolojik ve entellektüel yeteneğini açığa çıkarıp üretime katan bilimsel eğitimden geçer. Bizi millet yapan geleneklerimizi, milli kültür ve değerlerimizi yok eden değil, tam tersine genç nesillere öğreten bir eğitim istiyoruz. Batının dikte ettiği toplumu çileden çıkaran ahlak dışı değerlerin modernlik ve LGBT maskesiyle körpe beyinlere yüklenmesini istemiyoruz

Bu eğitim sistemiyle 4. Sanayi devrimine koşan dünyaya yetişmemiz mümkün değil. Bu ezberci teste dayalı eğitim, süperzeka çocuklarımızı maalesef aptallaştırıyor. Milyarlarca lirayla ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Bizi okuduğu anlamayan idrakten yoksun robotlara dönüştüren bu eğitim sistemi değişmeden bu coğrafyada tutunamayız. Bilimsel eğitime geçemezsek batı ülkelerinin asgari ücretli kölesi oluruz. 

4. devrime, ya Türkiyeyi süpergüç yapacak olan her bireyin özel yeteneklerini keşfedip geliştiren bilimsel ve milli bir eğitimle gireceğiz. Ya da küresel sistemin mikroçiplerle yönettiği asgari ücretli robotları olarak gireceğiz. Fulbright eğitimin 80 yıldır yetiştirdiği ucuz işgücümü olacağız, yoksa milli uçaktan tanka, milli ilaçtan aşıya kadar teknolojik devrimi yapan bilimsel ve milli bir eğitime mi geçeceğiz? Seçim bizim.

KAYNAKLAR

1. http://www.milliyet.com.tr/egitimin-amaci-ne-/gundem/ydetay/2180837/default.htm

2. http://www.milliyet.com.tr/universitelerimiz-ne-kadar-uretken-/gundem/ydetay/2135142/default.htm

3. http://www.yenisoz.com.tr/hem-hastayiz-hem-de-cok-konusuyoruz-haber-9243 

4Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006 

Eğitimin amacı ne?

Abbas Güçlü

MİLLİYET

Sınavlar yüzünden çocuklar çocukluklarını, gençler de gençliklerini yaşayamıyor. Veli ve öğretmenler için de hayat hiç kolay değil.

Peki, onca uğraşa, onca dayatmaya ve onca harcamaya karşın geldiğimiz son nokta ne?

Verilen mücadeleye, harcanan paraya değiyor mu? Keşke, evet diyebilseydik. PISA’ya göre, eğitimde Avrupa’da sonuncuyuz. YGS’de 40 fen sorusunda Türkiye ortalaması 2.5.

YÖK, kaliteyi yükseltmek adına, barajı 160 soruda 16’dan 20’ye çıkardı!..

Hadi akademik olarak çok başarılı değiliz. Sanatta, sporda, ticarette, girişimcilikte, özgüvende, her şeyden önemlisi de iyi bir yurttaş yetiştirmede çıtayı yükseltebildik mi?

Hayır, hayır, hayır!..

Hemen her alanda yerlerde sürünüyoruz. Yıldız takımlarımız sporcu bulamıyor çünkü o yaş grupları test peşinde koşuyor. Yüzde 10’umuz bile herhangi bir enstrüman çalamıyor, yabancı dil bilmiyor, aile desteği olmadan ayakta duramıyor.

Sadece ve sadece diploma veriyoruz. Gerçi şimdi onun da sahtesi çıkmış. Okula gitmeye bile gerek duymadan, bastırıp parayı alıyorlarmış!

İşsizlik sıralamasında ise ilk sırada üniversite mezunları var. Mühendisler teknisyen olarak bile iş bulamıyor...

Ne olur artık birileri şu soruyu sormalı:

Koyduğumuz hedeflerden hiçbirine ulaşamıyorsak, çocuklarımıza çektirdiğimiz bu eziyet niye?

Kabahatli kim?

Onlar mı, biz mi? Yoksa hepimiz mi?..

Yeni hedefler?..

2023 vizyonu çerçevesinde, eğitimde yeni hedefler belirlemek zorundayız.

Eğer bunu yapmayıp, yola böyle devam edersek, çocuklarımıza ve ülkemizin geleceğine en büyük kötülüğü biz yetişkinler yapmış oluruz.

Ne olur artık eğitimi, bilimi ve geleceği ciddiye alalım. Neredeyse son 50 yıldır eğitimde patinaj yapıyoruz. 

Niyet iyi ama sonuç hep sorunlu oluyor...

Özetin özeti: Hiçbir şey çocuklarımızın mutluluğu ve ülkemizin huzurundan daha önemli değil. Bunu herkes diyor ama sonuç da ortada!..

http://www.milliyet.com.tr/egitimin-amaci-ne-/gundem/ydetay/2180837/default.htm

Üniversitelerimiz ne kadar üretken?

Abbas Güçlü - MİLLİYET 

Üniversiteleri üretken olmayan bir ülkenin üretken olması çok zor!

Çünkü geleceğe yön verenleri onlar yetiştiriyor.

Batılı üniversiteler, ekonomik olarak, genelde üçlü bir sacayağı üzerinde duruyor.

Gelirlerinin üçte birini devlet ya da vakıf veriyor, üçte biri öğrenciden alınıyor, üçte birini de üniversite kendi üretiyor.

Bizim üniversitelerin pek çoğu tek ayak üzerinde.

Arkalarında ya devlet var ya da vakıf ve öğrenci gelirleri.

Bilim ve teknoloji üreterek bütçeye katkıları yok denecek kadar az.

Yani bilimi üretime dönüştürme konusunda sıkıntıları var.

Yıllardır üniversite-sanayi işbirliğinden söz edilir ama arkası bir türlü gelmez.

Yine aynı şekilde teknokentlerle çağ atlayacağız vaatleri de havada kaldı.

İşte bu yüzden kendilerini gösterme zamanları geldi de geçiyor.

Üreterek hem öğrencilerine hem de ülkeye örnek olsunlar ki tüketim toplumu olmaktan kurtulup üretime odaklanalım.

Yoksa işimiz çok zor!..

http://www.milliyet.com.tr/universitelerimiz-ne-kadar-uretken-/gundem/ydetay/2135142/default.htm

HEM HASTAYIZ HEM DE ÇOK KONUŞUYORUZ

Türkiye internet, sabit ve cep telefonlarına geçtiğimiz yıl 53 milyar lira (18 milyar dolar) harcadı. Asgari ücretin bin lira olduğu Türkiye’de, 4 kişilik ailenin yıllık iletişim gideri 2 bin 695 lira olarak gerçekleşti. Sağlıkta sınıfta kalırken iletişim israfında çok becerikli çıktık.

http://www.yenisoz.com.tr/hem-hastayiz-hem-de-cok-konusuyoruz-haber-9243

Cep telefonları ve iletişim hatlarına son 10 yıllık harcama : 250 milyar$




Bu yazı 2,200 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,645 µs