En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
18 Haziran 2013

MODERN KÖLELİĞE DİRENİŞ NE ZAMAN?




TÜM YAZILAR İÇİN AŞAĞIDAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ  

Üç asırdır Afrika'dan Asya'ya, Çin'den Hindistan'a, İslam ülkelerine, Kızılderililere, zencilere kadar tüm dünyayı vahşi bir şekilde sömüren ve kılıçtan geçiren batı, iki dünya savaşı deneyiminden sonra, küreselleşmenin sağladığı yöntem ve imkanlar sayesinde sömürüyü akıl oyununa çevirdi. Oyun içinde oyun. Küresel matruşkayı açtıkça içinden çıkan ise yine aynı ; küresel ısınma, çevre felaketleri, sömürü, şiddet, hastalık ve ölüm.

İlk oyun olan tüketen yaşam tarzı; küresel ısınmayla dünyayı, her çeşit hastalıkla da insanlık alemini bitirme noktasına getirdi. Batı için genleri terbiye edilmiş olsa da, bu yaşam tarzı yüzünden tüm dünya, hastalıklar ve felaketler altında inliyor. Sebep, ABD başkan yardımcısı Al Gore’un söylediği  'uygunsuz gerçek' yani dayatılan yaşam tarzı. İnsanlık alemini esir alan 'modern kölelik' işte bu. Ve biz  bu zehiri, 70 yıldır özgürlük ve uygarlık için içiyoruz. Bizi ve dünyamızı yok olma noktasına getiren bu yaşam tarzı, tek dişi kalmış canavar gibi sırıtıyor.

Tüm dünyada halkı iliklerine kadar sömürmek için iki ayrı yöntem devrede. Birinci yöntem devşirilen oligarşik yapıyla hem devletin hem de halkın soyulmasına yol açan ve ülkeleri iç sömürge yapan sistem. Kullanılan araçlar ise; borsa, faiz, döviz yani Bermuda şeytan üçgeni. Ülkeleri açık pazar ve dış sömürge haline getiren ikinci yöntem ise, döviz denilen kağıtların kullanımı ile milli gelirin gizli haraç yöntemiyle transferi.  Döviz adı verilen kağıtlar, beyaz adamın üzerine alacağı rakamı yazdığı haracı. Üzerinde yazan; borcum borçtur. Ancak filigranda gördüğünüz ise sadece kol saatidir. Yabancı parayı yani döviz kullanmayı reddeden ülkeler acımasız şekilde cezalandırılır ki kimse bunu aklına bile getirmesin.

Sömürünün en sinsi yapılan şekli ise zihinsel, bilimsel ve teknolojik mandacılıktır. bu sömürünün girdabına düşen ülkeler için karşı koyacak, savunacak hiçbir yol yoktur. çünkü beyinler dumura uğramıştır. Bu son durum, toplumsal beyin felci olup acınacak bir durumdur. Kıymetli madenlerin ve doğal kaynakların hammadde olarak transferi ise, sömürünün en bilinen klasik yöntemi.

Eğer ülkeler bir gün gelir bu sömürüye isyan ederlerse, onun da çaresi hazırdır : Batı icadı olan 3 S (Seni Sana Öptürme) yöntemiyle, devşirilen aydınları, bilim dünyası ve yönetimleri marifetiyle, birbirine kırdırılıp cezalandırılır. Bu vicdansız oyunu viskiyle kutlayan beyaz adamın zevki için Afrika'da milyonlarca insan, bu yolla birbirini doğramıştır. Tanesi birkaç dolar olan palalar beyaz adamın hediyesidir. Bizde de tezgahlanmak istenen 3 S yöntemi vahşetin diğer adıdır. 

Petrolü, doğalgazı, doğal kaynakları sömürülen İslam ülkeleri, batı icadı mezhep savaşlarıyla, kargaşa ve kaosla perişan edilmektedir. Bu yöntemler, 70 yıldır ezilen ve sömürülen ülkelerde oynanan akıl oyunudur. Aydınları, bilim dünyası ve yönetimleri bu soygun düzenine uygun şekilde devşirildiği için, acımasız iç ve dış sömürü bu ülkeler için kötü kaderdir. Bu üç grup; yani aydınları, bilim dünyası ve yönetimleri, bu soyguna dur diyecek şekilde halkın yanına geçmez ve aksine şimdiye kadar olduğu gibi halklarını birbirine kışkırtmaya devam ederlerse, bu sömürü sonsuza kadar devam edecektir.

Şimdi aynı yöntem, yüksek faiz ve teknolojik mandacılığın zincirlerini kırmaya çalışan ülkemiz için tezgahlanıyor. Hem de yem boruları kesilen oligarşik sermaye, Soroz ve sahte solla birlikte, özgürlük, bağımsızlık ve demokrasi numarasıyla. Fesat yuvalarında, emperyalizmin derin dehlizlerinde en ince ayrıntısına kadar planlanan, simülasyon testleri yapılan bu senaryolar, aydınımızın aymazlığı yüzünden vizyona girmiş bulunuyor. Bu senaryoda aklın ve bilimin sükuneti, şiddete kurban gidiyor. Bu senaryo, yakıp yıkarken bizi dünyaya rezil ediyor. Arap ülkelerinden farkımız kalmıyor.

Küresel güçlerin ve onların üç asırdır taşaronluğunu yapan yerli işbirlikçilerin, oynanan oyunun perde arkasını bilmeyen masum halkı sokağa dökerek, faizden bilimsel mandacılığa soygunu reddeden halk iradesini yıkmaya çalıştıklarını görüyoruz. Türkiye ne zaman küresel sömürü zincirlerini kırmaya kalksa, hemen ya darbeyle ya da planlı kargaşa ile önü kesilir. 3 S yöntemiyle ahali birbirine kırdırılır. Artık bu kirli oyun tutmayacak ve bozulacaktır.

Ancak, bizi ve dünyamızı deli gömleğine hapsederek sömüren ve hasta eden diğer oyunu yani yaşam tarzı oyununu bozmak, modern köleliği önlemek ve bu esaret için direnmek kimsenin harcı değildir. Hadi kardeşler cesaretiniz varsa bizi ve dünyamızı perişan eden yaşam tarzını özgür, bağımsız ve sağlıklı hale getirmek için mücadele edelim, var mısınız? Modern kölelikle mücadele edecek babayiğit yoktur, çünkü küresel sistem buna müsaade etmez, ezer.  Neden mi?

Küresel yapıya son 10 yılda, sadece cep telefonları ve geyik muhabbet için çeyrek trilyon dolar hediye ettiğimizi hatırlayalım. Bu sadece devede kulaktır. Alkol, sigara, uyuşturucu, kumar, fastfood, kola, meşrubat, kahve, janjanlı gıdalar, GDO, kimyasallar, ilaçlar, petrol, taşıt, uçak, turizm, kadın ve organ mafyası, medya… yoluyla küresel dev şirketlere aktarılan trilyonlarca dolar, küresel sistemin her şeyi satın alan ve yöneten, kimsenin karşı koyamadığı görünmez ama hissedilir gücünü oluşturur.

Karşımıza yeni dünya düzeni olarak çıkan bu sömürü sistemi, yediğimize içtiğimize harcadığımıza kadar her şeyi her saniye izleyen ve hatta dayatan, her yerde hazır ve nazır Piyasa tanrısı olarak dikiliyor. İnsanlık alemi, hangi inanca sahip olursa olsun yaşam tarzı olarak pazarlanan bu Piyasa dinine göre yeniden formatlanıyor. Yaşam tarzını sinsice beyinlere tebliğ eden medyatik liderler elçileri, en ücra yerlere kadar nüfuz eden 350 küresel şirket melekleri, herkesin sürekli tavaf ettiği gökdelenler ve AVM’ler, kabesi ve tapınakları olarak gerçek hayatta yerini alıyor. Renkli camdan el sallayan yakışıklı ve güzelleri huriler olarak hizmet ediyor. Kredi kartları, piyasa tanrısının rahmetini sürekli dağıtırken, borsa, faiz, dövizden oluşan şeytan üçgeni ödül ve cezanın dağıtıldığı sistem olarak yerini alıyor. Gerçek hayatta insanlar şeytanın modern putlarına tapınmaya mahkum. Tesbih edilen yeni putlar; borsa, faiz, döviz ve para. İnsanlık aleminin binlerce yıl sonra geldiği yer, işte bu modern putperestlik.

Bilgi ve paranın akışkanlığı sayesinde sınır tanımadan her yere yayılan yaşam tarzı, tsunami gibi bize ait ne varsa içine çekiyor ve kendi istediği şekle dönüştürüyor. Trilyon dolarların oluşturduğu bu görünmeyen dev dalgalara karşı koymak imkânsız. Dış dünyadaki yaşam alanlarımız, binalar, caddeler, arabalar ve çevre kirliliği ile işgal edilmiş durumda! İçinde yaşamaya çalıştığımız küçücük evlerimiz ise eşyalarla…  TV karşısında gömüldüğümüz, bize kalan tek özgürlük alanımız olan rahat koltuğumuz ise uzaktan kumandalı bin bir kanal ve reklâmla beynimizin işgal edildiği, yeniden düzenlendiği mini hapishanemiz!

Özgürlük adı altında, köleliğin en ağır şeklini yaşıyoruz : ZİHİNSEL KÖLELİK. Tarihin en ünlü köleleri Spartaküs ve Bilal-i Habeşi bile, bizden daha özgürdüler, hatta zihinsel özgürlüğün zirvesinde idiler. Bu sahte özgürlük cennetinde, özgürlük anıtı gölgesinde yaşam tarzı olarak sunulan gizli bir köleliği yaşıyormuş gibi yapıyoruz. Aslında yaşadığımız, tüm benliğimizi silen dış dünyanın istekleri… Bu sanal hayatta her şey hafıza kartımıza işleniyor, biz de güya ‘özgür seçimler’ yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Böyle bir dünyada, biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait özgür irade ve yaşam nerede? 

İnsanlık alemini demir cendereye hapseden bu gücün karşısısında ulus devletlerin ve insanlık aleminin kurtuluş şansı şimdilik yoktur. Peki bu sömürü ve kölelik düzeni nasıl yaşıyor ve gelişiyor? Sistem çok basit çalışır : Küresel ahtapotun kolları, sürekli biriken bu trilyon dolarlarla ulus devletlerin ve halkların asırlık birikimlerini sürekli olarak yutar, yutar, yutar. Bu satın almalar ekonominin kuralı olarak dayatılır ve rasyonalize edilir. Acı duymamanız için pembe diziler, yüce dininizi kendi emellerine uygun hale getiren hocalar, çıkarlarını pazarlayan bilim adamları, yalanlardan oluşan sahte ve sanal cennetler hizmetinizde. Batı tipi modern kölelik düzeni, kendi yaşam tarzını, deli gömleği gibi dünyanın ve insanlığın üzerine işte böyle zevk-i safa içinde güle oynaya geçirir, ruhunuz bile duymaz.

Trilyon dolarların çok az bir kısmıyla medya, sosyal medya, reklamlar, diziler, maçlar yoluyla beyinler uyuşturulur, yıkanır ve sürekli formatlanır. Bu vahşet, zihinsel soykırımla insanlığın zihinsel değerlerinin imha edilmesi ve yerine yeni sömürü anlayışının sahte özgürlük yalanıyla ekilmesine kadar giden zihinsel işgal demektir. Yaşam tarzı olarak dayatılan bu sömürü düzeninde, bu modern kölelik sisteminde, bu deli gömleğinde, insanlık alemi için debelenmekten başka yapacak hiçbir şey yoktur.

Modern köleliğin hiçbir noktasına dokunmak, kimsenin haddine değildir. En ufak dokunma yaşam tarzına müdahale olarak algılanır ve şiddetle cezalandırılır. Çünkü beyinlere özgürlük olarak kodlanan modern kölelik, yaşam tarzı olarak süslü cümlelerle, sanki kişisel hakmış gibi anayasalarda güvence altına alınmıştır. Alkolden kadın ticaretine kadar bunu yaşıyoruz. Elinden bağımlı olduğu oyuncağı alınan çocuklar gibi, ’yaşam tarzı elden gidiyor’ diye dünya alem ayağa kalkıyor, isyan ediyor.

Ancak 1999 yılında, ABD hükümeti, dev sigara şirketlerinden, sağlığa verdikleri zarar nedeniyle 246 milyar doları almayı başardı. Çünkü küresel sermayenin ele geçirmeye çalıştığı ulus devletler olayın vehametini görmüş, deli gömleğini çıkarmak ve küresel sermayeyi bizzat ele geçirmek için kendi içine kadar uzanan bu sivil örümceğe karşı göremediğimiz bir savaş başlamıştır. Göremiyoruz çünkü iki tarafta değişik yöntemler ve silahlar kullanıyor. Ekonomik krizden faize, türev ürünlere, off shore hesaplarına el konulmasına kadar bu savaşın yansımalarını görüyoruz.

Görüldüğü gibi özgürlük adına özgürlüğün yok edildiği karanlık bir savaşın kurbanıyız. İrademizi yok eden bu savaşın hedefi; zihnimizi ve bedenimizi ele geçirmek. Taşıdığımız bedeni kim yönetecek? Patron kim olacak? Dış dünyadan beynimize yüklenen programlar mı, yoksa biz mi?

Kendi yaşam tarzını dayatan bu dünyada özgür yaşamak mümkün değil mi? Başkalarının kurguladığı hayatın figüranı olmaktan başka çaremiz yok mu? Bizi hiçe sayan küresel yaşam tarzına teslim mi olacağız? Esir alınan kendi irademiz ve hayatımız ne olacak? Hasta eden yaşam tarzını değiştirin diyen bilime rağmen neden değiştiremiyoruz? Bilim adamları mı anlatamıyor, yoksa biz mi anlamıyoruz? Onların söylediği şeyleri yapmak neden bu kadar zor?

İnsanlık tarihinin bitmek bilmeyen bu özgürlük savaşı, bizimle dış dünya arasında sonsuz cephede devam ediyor. Bu karanlık savaşta teslimiyet kölelik, kaçmak ise imkansız. Bizi yutmaya çalışan küresel yaşam tarzına karşı direnmek ve sağlıklı yaşam alanları yaratmaktan başka çaremiz yok. Özgürlüğe atılan ilk adım bu.

İsrafı ve sömürüyü yasaklayan, kul hakkını esas alan, karıncayı bile düşünen manevi anlayışımız çözümün temeli. Batı dünyasının dünyayı sömüren ve kirleten tüketim hırsının tek tedavi yolu bizim gönül dünyamız, dünyanın yaşam sigortası.  Dünyayı ve insanı tüketen hastalığın ilacı olan kültürümüz dünyayı ve insanı hasta etmiyor, aksine çağımızın kötülük ve hastalıklarını önlüyor. Ancak bu anlayışı dünyaya sunacak aydınımız, dünyayı hasta eden küresel anlayıştan medet umuyor, çağdaş diye ona koşuyor.

Yaşadığımız hayatı kirleten kanalları sökmeden, akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçemeyiz. ‘Hasta eden yaşam tarzı nasıl değişir’ yani ‘nasıl sağlıklı oluruz’ sorusu içine, gerçekte ‘nasıl özgür oluruz’ şifresi gizlenmiş bulunuyor. Sağlık ve hayatımızı kilitleyen bu şifreyi nasıl çözebiliriz? Asıl Da Vinci’nin şifresi bu. Bu şifreyi çözmeden sağlıklı ve özgür yaşamak mümkün değil. Zihnimize yüklenen küresel esaretten nasıl kurtuluruz? Bu açıdan bakılırsa sorun özgürlük sorunu, çözüm de bilim ve akıl oyunu.

Bu savaş, hayatımızı esir alan yaşam tarzına karşı vicdanımızın isyanı ve masum savaş ilanıdır. İrademizi ele geçirmeye çalışan zihinsel esarete karşı irademizin özgürlük savaşıdır. Bu savaşın galibi, insan bedenine ve onu yöneten beynine hükmedecektir. Bu savaşı; ya biz kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim edecek ve modern köleler olacağız. Yaşam tarzının beynimize ve bedenimize dolanan iplerini, ya derin irademizle keseceğiz, ya da küresel robot olacağız. Seçim bizim.

Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap  2006

www.kemalyesilcimen.com

twitter:@YesilcimenKemal

 

 

www.aciamagercek.com Twitter:@YesilcimenKemal   

TÜM YAZILAR İÇİN AŞAĞIDAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ  

 

 



Bu yazı 2,149 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,884 µs