En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
8 Mart 2013

NEREYE GİDİYORUZ ?



 


TÜM YAZILAR İÇİN AŞAĞIDAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ

17 aylık bebeğe tecavüz edip öldürdü.

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=8199

Eşini çocuğunu öldürdükten sonra intihar etti

http://www.haber7.com/polisiye-vakalar/haber/948568-esini-cocugunu-oldurdukten-sonra-intihar-etti

14 yaşındaki kızına tecavüz eden, ilişkiye girdiği annesini boğarak…

http://gundem.milliyet.com.tr

Parası için annesini öldürdü.

http://www.haber3.com

İzmit'te katliam: Anne ile 3 çocuğu öldürüldü, baba kayıp.

http://www.sondakika.com

Annesini bıçaklayarak öldürdü.

http://www.aksam.com.tr

Erkekler 150 kadına tecavüz etti 165 kadını öldürdü.

http://blog.milliyet.com.tr/Erkekler_150_Kadina_Tecavuz_Etti_165_Kadini_Oldurdu/Blog/?BlogNo=396963&RefNo=22

YAŞAM TARZIMIZ HASTALIK ve KÖTÜLÜK ÜRETİYOR

Hasta bir toplumun acı ama gerçek hikayesini okuyorsunuz. Cahiliye devrinde bile böyle vahşet olmuyordu. Nasıl bir toplum olduk, nereye gidiyoruz? Ahlaki, insani, vicdani değerlerimiz sinsice yok ediliyor. Kötülük tohumları ekiliyor. Ahlaksız ve vicdansız bir savaşın kurbanı oluyoruz. Farkında değil misiniz?

Karıncayı bile incitmeyen bir toplum, neden ve nasıl bu hale geldi? Kendiliğinden mi? Bir anne veya baba, çoçuğunu vahşice neden öldürür? Bir evlat, anne veya babasının canına neden kıyar? Bir eş, hayat arkadaşına neden şiddet uygular, neden öldürür? Bir iki olay olsa üzerinde durmayalım. Ama her gün, her yerden kötülük, vahşet, tecavüz fışkırıyor. Bu bir zihinsel soykırım. bu bir ahlaki soykırım, bu bir vicdani soykırım...

Doğrudan beynimize saldırıyorlar, farkında değiliz. Milli ve manevi tüm değerlerimiz siliniyor, beynimiz biçimlendiriliyor, bilinçaltımıza şiddet ve vahşet içeren ahlak dışı yeni programlar yükleniyor. Bizi biz yapan değerler elden giderken habersiz seyrediyoruz. Dizilerle, filmlerle planlanan davranış modeli, toplumun bilinç altına binlerce kere işlenerek tüm değerler ve bilgiler alt üst ediliyor. Yüklenen dosyalar, algı ve yaşantıyı yeniden formatlıyor. Sonuçta algımız giderek değişiyor, dünyayı artık bu pencereden görüyoruz. Beş duyumuz ve zihnimiz gizlice ele geçiriliyor. Algıyı ele geçiren, algı sahibine ait herşeyi ele geçirmiş oluyor.

Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bu karanlık savaş uyutuyor, aldatıyor ve tüm değerlerimizi yok ediyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, sinsi bir savaşın kurbanı oluyoruz. Yaşamsal sorunlarda bile beyinler donmuş, insanlar boş boş bakıyor. Her çeşit zihinsel aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyor, kendimizden bile şüpheye düşüyoruz. Sanki zaman tünelinde aklımız ve dimağımız kayboluyor. Akıl tutulması işte bu! Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın en kestirme yolu bu.

Göz göre göre dini, milli, ahlaki değerler yok edilirken planlı, programlı, dış kaynaklı GDO'lu kötülük tohumları ekiliyor. Tarihe yön veren bir milletin DNA'sı, bu kötülük tohumlarıyla sinsice değiştiriliyor. Eğitim ve medyanın eseri, kendi değerlerinden habersiz, dizi filmlerde gördüğünü taklit eden saygısız, sabırsız, duyarsız, vicdansız, bilgisiz, boş beyinli tipler giderek artıyor. Karakter bozukluğu, anti-sosyal kişilik, psikopatik bozukluk had safhada. İnanmayan trafiğe çıksın veya maçları izlesin, insanların nasıl canavarlaştığını görsün. Küfür, hakaret, şiddet hayatın gerçeği oldu. Zihinsel soykırım işte bu. Borcu için böbreğini satanlar, ailesini dövenler, doktorunu öldürenler… Çocukla evlenme, tecavüz, her çeşit ahlaksızlık ve sapıklık normalize ediliyor.

Kötülük dünyasına hoşgeldiniz : Kanlı ve acımasız savaşlar, kıyamet sahneleri, şiddet, dehşet, vahşet, soygun, hırsızlık, kapkaç, tecavüz ve insanlık dışı ne varsa hepsi, sıradan olaylar gibi en küçük ayrıntısına kadar zihinlere işleniyor. Hepsini saymaya gerek var mı? Amaç, insanlık vicdanını yok ederek vahşet dolu kötü bir dünyaya ve kötülük yapmaya alıştırma. Toplumsal şiddetin asıl nedeni bu. Bu yüzden dünyadaki vahşeti film gibi izliyoruz. Beyinlere kazınan algı aynı: kötülük o kadar da kötü değil, hayatın parçası. Kötülük dünyasında kötülerle ve kötülüklerle yaşamaya alışmalıyız, hatta sizde yapabilirsiniz. Çocuklar dizilerde filmlerde gördüğü her şeyi taklide bayılıyor. Kötülük bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılıyor. Artık her türlü kriz ve çelişki beklenir ve normal karşılanır oldu. İnsanlar, vahşeti seyrederken afiyetle yemeğini yiyor.

Gösterilen her sahne rol model oluyor. Millet gördüğünü yapıyor. Şiddeti körükleyen yaşam tarzını beyinlere yükledikten sonra kadına şiddete hayır demek, ikiyüzlülük. Karıncayı bile incitmeyen bir toplumu kim bu hale getirdi? Uzaktan kumanda elimizde, ekran karşısında hipnotize oluyoruz. Morfinli diziler ve reklamlar toplumun bilinçaltını uyuşturuyor, teslim alıyor. Bağımlılık artarken özgürlükler kayboluyor. Algıyı yöneten toplumu esir alıyor. Ne yapacağımızdan, hangi markayı alacağımıza kadar her şey zihnimize yüklenirken, kirlenmiş akvaryumda biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait yaşam nerede?

Dev adalet sarayları, modern hapishaneler, silahlanma, özel güvenlik sistemleri, kameralı hayat, elektronik kelepçe, kırmızı buton, rehabilitasyon merkezleri… çözüm olarak sunuluyor. Herkesin başına polis mi dikeceğiz? Beyinlere yüklenen şiddet, vahşet ve ahlak dışı programları önlemek yerine, bataklığın ürettiği sivrisineklerle mücadele dev bir sektör yaratıyor. Toplumun bilinçaltına yüklenen vahşi batının şiddet programlarını silerek yerine, karıncayı bile incitmeyen kültürümüzü yüklemek gerekiyor ama bilim ve aydın dünyamız, hastalık ve kötülük üreten anlayışta çözüm arıyor. Beyin nakli nasıl yapılır?  

Hastalık üreten yaşam tarzı yüzünden, kişilik bozukluğu hızla artıyor ve maalesef tedavisi yok. Bunlara, trafikten hastanelere kadar her yerde rastlıyoruz. Şiddet, taciz, sahtekarlık, hırsızlık, yolsuzluk, cinayet toplumda artan kişilik bozukluğunun sonucu. Şiddetin önlenmesinde, kapkaçta olduğu gibi caydırıcı önlemler gerekir. Bunlar başka dilden anlamaz. Şiddet azalsa bile, karakter bozukluğunun diğer belirtileri artarak devam edecektir. Esas çözüm, ruh sağlığını bozarak sakat tipler üreten yaşam tarzını düzeltmek.

Yaşam tarzımızı kirleten, değerlerimizi çürüten ve her çeşit hastalığı üreten, işte bu zihinsel savaş. Bu kirli ortamda zihinsel, sosyal ve ruhsal sağlığı korumak imkansız. Sağlıktan ekonomiye her alanda devam eden bu savaşı idrak edemeyen toplumların, en değerli varlığı olan zihnini koruması çok zor. Bu savaşı bilmeyen millet ve devletlerin yaşama şansı yok. Bu savaşın galibi, insan beynine hükmedecektir. Bu karanlık savaşta teslimiyet kölelik, kaçmak ise imkansız. Bu savaşı; ya biz kazanacağız ve gerçek anlamda özgür olacağız, ya da ipleri dış dünyanın eline teslim ederek modern köleler olacağız.

Bu sinsi savaşı anlayan ve önlem alan Milli Algı Kurumu’na ihtiyaç duyuyoruz. Yoksa halimiz harap. Bir süre sonra nasıl bu hale düştük diye dövüneceğiz ama iş işten geçmiş olacak. Diyanet ve ilgili tüm kurumların, kendini gözden geçirmesi gerekiyor. Hata ve eksik nerede? Milyarlarca liralık harcamaya rağmen neden sağlıklı bir toplum olamıyoruz? Halk için muteber olan sağlıktır. Devlet ve kurumlar sağlıklı bir toplum için vardır. Cihanda bir nefes sağlık yoksa, devlet ve zenginlik ne işe yarar? Yaşadığımız akvaryum ve toplumsal bilincimiz, bilinçaltımız kirlenirken ‘milli gelirimiz artıyor’ diye övünüyoruz. Zihinsel soykırımın acımasız sonucu bu.

Bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel açıdan sağlıklı bir toplum için, bunu başaracak Milli Sağlık Akademisi'nin acilen kurulması gerekiyor. Yoksa kişi başı milli gelirin milyon dolara çıkması bir şey ifade etmez. Altından çanağın olsa hergün içine kan kustuktan sonra neye yarar? İnanç ve kültürümüz; iyiliği ve adaleti emreder, kötülüğü nehyeder, bize de tutalım diye nasihat eder... Tabii inananlar için. Bizim DNA'mız bu.

KAYNAKLAR

http://www.iyibilgi.com/artikel.php?artikel_id=5475 14 Eylül 2006

http://www.aciamagercek.com/?p=5908

Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap

ERKEKLER 150 KADINA TECAVÜZ ETTİ, 165 KADINI ÖLDÜRDÜ

http://blog.milliyet.com.tr/Erkekler_150_Kadina_Tecavuz_Etti_165_Kadini_Oldurdu/Blog/?BlogNo=396963

Erkekler 2012'de 165 kadın öldürdü; 150 kadına tecavüz etti, 210 kadını yaraladı, 137 kadını taciz etti. Koruma talep ettikleri, tedbir kararı çıkarttıkları halde 24 kadın öldürüldü, 21 kadın ağır yaralandı.

Çiçek TAHAOĞLU
İstanbul - BİA Haber Merkezi - 10 Ocak 2013, Perşembe

bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler 2012'de 165 kadın, 14 çocuk, üç bebek ve 15 erkek öldürdü; 150 kadına tecavüz etti, 210 kadını yaraladı, 137 kadını taciz etti.

Erkekler 2011'de 257 kadın, 32 erkek, 14 çocuk ve iki bebek öldürdü, en az 102 kadın ve 59 kız çocuğuna tecavüz etti.

Kadınları en çok kocaları öldürdü ve yaraladı, tanıdıkları erkekler tecavüz etti, tanımadıkları erkekler taciz etti. Şikayette bulundukları, koruma talep ettikleri, tedbir kararı çıkarttıkları halde 24 kadın öldürüldü, 21 kadın ağır yaralandı.

Cinayet

Erkekler 2012'de 165 kadın, 14 çocuk, üç bebek ve 15 erkek öldürdü. En çok kadın katli İstanbul, Ankara ve İzmir'de yaşandı.

Mart ayı itibarıyla şiddet gören kadınlara verilen koruma tedbirlerinin sayısı arttı, ancak bu da onları korumaya yetmedi. 24 kadın hukuki süreci başlatmalarına rağmen öldürüldü:

* Öldürülen dokuz kadın defalarca şikayette bulunmasına rağmen şikayetleri kayda alınmadı. İki kadın koruma talebine cevap alamadı.

* Yedisi saldırganları hakkında uzaklaştırma kararı çıkartmasına rağmen öldürüldü.

* Bir kadının katili ceza almış ancak denetimli serbestlik kapsamında dışarı çıkmıştı, birinin ise cezasının açıklanmasının ertelenmesine karar verilmişti, birinin aldığı hapis cezası ise paraya çevrilmişti.

* Bir kadın adliye önünde boşanma dilekçesi yazarken, birisi koruma kararını uzatmak için evden çıktığı sırada öldürüldü.

* Bir kadın ise koruma kararına ve sığınmaevine yerleştirilmesine rağmen öldürüldü.

Cinayetlerin yüzde 45'i ateşli silahlarla, yüzde 38'i bıçakla işlendi. 11 erkek boğarak, yedi erkek döverek, üçü baltayla, biri işkence yaparak, biri ise arabayla ezerek öldürdü.

Kadınların yarısından çoğunu kocaları öldürdü. 85 kadını kocaları, 12'sini eski kocaları, beşini boşanma davası süren kocaları, 16 kadını sevgilileri, üçünü eski sevgilileri, beşini babaları, dördünü damatları, sekizini diğer akrabaları (ağabey, oğul, kayınbirader...), yedisini ilişki teklifini reddettiği erkekler, iki seks işçisini ise müşterileri öldürdü. Diğer cinayetlerin ise faili meçhul.

Öldürülen 15 erkeğin çoğu, öldürülen ya da şiddet gören kadınları korumaya çalışan erkeklerdi. Diğerleri namus bahanesiyle öldürüldü.

Cinayetlerin ardından 15 fail intihar etti, üçü intihara teşebbüs etti, 12'si kolluk kuvvetlerine teslim oldu.

Tecavüz

Erkekler 2012'de 150 kadına tecavüz etti. En çok tecavüz İstanbul, Antalya ve Adana'da gerçekleşti.

Kadınlara en çok tanıdıkları erkekler tecavüz etti. Kadınların yüzde 61'i tanıdıkları, yüzde 39'u tanımadıkları erkeklerin tecavüzüne uğradı. Tanıdık tecavüzcüler sırasıyla arkadaşlar, kocalar, sevgililer, akrabalar, iş arkadaşları, öğretmenler ve komşulardı.

Kadınların yüzde 42'si kendi evinde tecavüze uğradı. 63 kadın evde, 37'si sokakta, 29'u zorla alıkonuldukları mekanlarda, altısı işyerinde, yedisi otel, bar, restoran gibi mekanlarda tecavüze uğradı. Sekiz kadına zorla seks işçiliği yaptırıldı.

www.aciamagercek.com

TÜM YAZILAR İÇİN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ

 



Bu yazı 3,172 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,934 µs