YÜZ YIL SONRA...
Ülkemizde son 30 yılda kısırlık artışı inanılmaz boyutta. Her yere yayılan tüp bebek merkezlerine gitmeden çocuk sahibi olmak zorlaştı. Eskiden yüksek doğum hızı nedeniyle "genç toplumuz, gelişmiş ülkeler gibi yaşlı değiliz" diye övünüyorduk ama son yıllarda yaşlı oranının artması ve doğum oranının azalması nedeniyle yaşlı toplumlar kervanına katıldık.
Türkiyede doğurganlık hızı, 2001 yılında 2,38 çocuk iken 2020 yılında 1,76 çocuk olarak gerçekleşti. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 2020 yılında 1,76 oldu. Bu durum, doğurganlığın nüfusun yenilenme düzeyi olan 2,10'un çok altında kaldığını gösteriyor.
Doğurganlık oranı azalırken yaşlı nüfus artıyor, yaşlı toplum oluyoruz. Türkiyede yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı 2015 yılında %8,2 iken, 2020 yılında %9,5'e yükseldi. Yaşlı nüfus oranı yüzde 7'yi geçen ülkeler "yaşlı toplum" kabul ediliyor. Yüzde 10'u geçen ülkeler ise "çok yaşlı bir toplum" olarak tanımlanıyor. Dün genç toplumuz diye övünürken, yakında çok yaşlı toplum olacağız, haberiniz olsun.
Güney Kore, kısırlığı azaltmak için milyarlarca $ harcıyor ama sonuç vermiyor, hiç değilse bunu bilelim. Altın oran kritik seviyenin altına inerse, nüfusu korumak için alınan önlemler sonuç vermiyor. Güney Kore'de çiftleri bebek sahibi olmaya özendirmek için uygulanan 70 milyar dolarlık programa rağmen, doğum oranı azalarak ülke tarihinin en düşük seviyesine indi. Yani düşen doğum oranını artırmak öyle kolay bir iş değil.
Kısırlık artışı basit bir olay değil, milli güvenlik sorunudur. Dünyanın nüfusu yarı yarıya azalsa iyi olur diyenlere hatırlatalım : Bu azalma her millet için aynı oranda olmayacak. Milletimizi soykırımla suçlayan Sevr takıntılı küresel aklın hedefi bizi tarihten silmek, yani sessiz soykırım. Kısırlık oranı bu hızla artarsa önümüzdeki yüzyıl tarih sahnesinden silinebiliriz. Bu durumda Türkiyeyi kime emanet edeceğiz? Andımızı kimse yasaklayamaz diyenler, andımızı bu durumda kim söyleyecek? Bundan daha önemli beka sorunu var mı? Bunun çaresi milli ve yerli aşıdır. Milli aşı piyasaya çıkıncaya kadar mRNA aşısının uzun vade sonuçlarını beklemekte yarar var. Elde kanıt olmadan çocuk aldatır gibi konuşmak yerine gerçekleri söylemek gerekiyor. Giderek artan kısırlık oranı bu hızla devam ederse ciddi sorunlar bizi bekliyor. Buna şimdi de dünyaya yön veren Bill Gates ve küresel efendilerin açıkca ifade ettiği dünya nüfusunu virüsler ve aşılarla azaltma projeleri yani biyolojik savaş eklenmiş bulunuyor. GDOdan mRNA ve CRISPR Gen sürüşü teknolojisine kadar keşfettikleri yeni yöntemler buna imkan sağlıyor.
Trilyonlarca dolarlık postmodern tıbbın temeli olan mRNA - CRISPR Gen sürüşü teknolojisi, hızla ilerliyor. Biontec aşısıyla gündeme gelen bu teknolojiyi, kanserden genetik hastalıkların tedavisine kadar artık daha sık duyacağız. Mesela SMA hastalığı nedeniyle tartışılan İlaç Zolgensma 2.1 milyon $ fiyatıyla vicdanları kanatıyor, anneleri ağlatıyor, bütçeleri batırıyor. Küresel aklın vicdanı yok. Tek bir hastanın tedavisi için Zolgensma tedavisine ödenecek tutar tam 2,4 milyon dolar. Alternatif bir SMA ilacı olan Spinraza, hayat boyu yılda dört kez alınan bir tedavi süreci sunuyor. İlk yıl 750 bin, daha sonra yıllık 350 bin dolar olan ilaç için 10 yılda ödenecek tutar yaklaşık 4 milyon dolar oluyor. Bu yüzyıla damgasını vuracak olan Postmodern tıbbın faturası, modern tıbbın 1000 katı olacak, kimsenin haberi yok. Sadece SMA ilacı bile bir hasta için 2.4 milyon $. Medya hergün ağlayan anne ve çocuklarla bu ilacı devlet ödesin diyor ve ödüyoruz.
Yapay zeka,
dijital hastaneler
5G iletişim
Akıllı ilaçlar
Genetik teşhis
Kök hücre tedavileri
Tüp bebek çalışmaları
Biyolojik veya mekanik yapay organlar, yapay greftler, ortez ve protezler
Biyogenetik ilaçlar
Robotik cerrahi
Kanser ve Alzheimer tedavileri.
Patentli yeni ilaçlar
İnsülin pompaları
Online kan ölçüm cihazları
Kalp pili teknolojileri
MR CT Anjiyografi cihazları
Nano teknoloji ürünleri.
mRNA - CRISPR Gen sürüşü teknolojisi nelere kadir?
Zolgensma ilacı vücutta eksik ya da çalışmayan SMN1 genini, çalışan bir SMN geninin çalışan bir versiyonuyla değiştirerek SMA hastalığını tedavi ediyor. AAV9 adlı kendi DNA’sı çıkarılmış bir virüs olan yeni SMN genini taşıyan vektör, motor nöron hücresinin çekirdeğine oturur ve hücreye yeni SMN1 proteini yapmasını iletir. Gen hedefine ulaştığı zaman vektör parçalanarak vücuttan geride hiçbir iz bırakmadan atılır ve tedavi noktalanır.
Aşılardan kanser tedavisine kadar trilyonlarca dolarlık potansiyeli olan mRNA teknolojisi, bu devrimden habersiz ülkeleri ekonomik olarak çökertmeye hazır. Sadece aşıya kaç milyar $ ödedik? Küresel aşı, ilaç ve cihaz sektörünün reklam ve pazarlamasıyla, DSÖ papağanlığından başka becerisi olmayan bilim dünyası yüzünden bilim ve teknolojik sömürü devam ediyor. Son 30 yılda ilaç, aşı ve teknolojiye trilyonlarca $ ödedik dersek modern sömürü daha iyi anlaşılır. Kısırlıktan artan hastalık salgınına kadar kedinin kuyruğu peşinde koştuğu gibi para ve zamanımızı boş işlerle harcarken dünya 5. devrime koşuyor.
Modern sömürü ve zihinsel esaretden kurtulmanın yolu, akademiden teknolojik üretime, ilaçtan aşıya kadar başarmamız gereken yeni teknolojik devrimdir. Artan ithalat, cari açık, borç, faiz, enflasyon sarmalından başka türlü kurtulamayız. Ancak müsilajdan kısırlığa, enflasyondan işsizliğe geleneksel anlayışımız bu proaktif yaklaşıma izin vermiyor. Geleneksel davranış modelimiz şu : Önce Marmarayı, nehirleri, gölleri, cennet vatanı kirleteceğiz. Sonra da milyarlarca lirayı temizlemek için aptalca işlere harcayacağız. Şimdi herkes müsilaj araştırması yapıyor. Yıllardır Marmarayı klozet olarak kullanırken neredeydiniz? Kirletmeden yaşamak, önlemleri en baştan almak sosyetemizi bozuyor. Örnek o kadar çok ki... Önce çürük binaları yapıyoruz, sonra çürük diye milyonlarca binayı yıkıyoruz. Kaynaklarını akılsızca çarçur eden sonra da borç bulmak için kıvranan başka bir ülke var mı? 50 yıldır milyonlarca çürük binayı kim yaptı? Bunları kontrol eden resmi görevliler nerede? Projelerin altında imzası olanları kim yetiştiriyor? Sonra da binalar çürük diye ahkam kesiyorlar. Mağara adamının binlerce yıllık binaları tarihe meydan okurken neden çürük binaları yapıyoruz, sonra da yıkıyoruz? Neden göl havzasında havaalanı yapıyoruz, sonra da göl oldu diye şikayet ediyoruz? Önce dere yataklarına göstere göstere çok katlı binalar dikiyoruz, sonra da sel baskını ve heyelanla bir sürü canımız ve kaynaklarımız yok olurken ağlıyoruz. Bu binaların plan ve projelerini yapanları, çürük binalara ruhsat ve iskan verenleri, bunlara göz yumanları, yetkilerini kullanmayanları yetiştiren bilim dünyası ne diyor acaba?
Her çeşit hastalıktan kısırlığa, müsilajdan çevre kirliliğine kadar önlemek daha ucuz ve kolay olmasına rağmen neden tersini yapıyoruz? Bilimin gereğini yapmadıktan sonra, milyon tane üniversiten olsa ne yazar? Bilimden nasibini almayan bir ülkenin kötü kaderi bu. Fastfooddan mısır şekerine, içkiden sigaraya kadar artan ithalat, işsizlik, cari açık, enflasyon, diyabet ve her çeşit hastalık artışına yol açarken, kıt kaynakları ilaç ve teknoloji ithaline harcıyoruz. Sadece içki sigaraya ve yol açtığı hastalıkların tedavisine her yıl 25 milyar $ harcıyoruz, sonra da dünyada ençok MR ve tomografiyi biz çekiyoruz diye övünüyoruz. Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf. Hasta olmadan sağlıklı yaşamak mümkün değil mi? Halk sağlığını hukuken koruyamayan AYM, küresel şirketlere tazminat ve hukuki yaptırım kararı alamıyorsa, hiç değilse bunları kendimiz üretsek olmaz mı? Sadece içki ve sigarayı ithal etmek yerine kendimiz üretsek, hem işsizlik önlenecek, hem de milyarlarca dolar ülkemizde kalacak, faizler düşecek, borç almaktan kurtulacağız ama idrak edemiyoruz. Ya da borç verenler buna izin vermiyor. Önce kısırlık artacak, sonra tüp bebek merkezlerine milyarları harcayacağız, sonra da Güney Kore gibi harcanan milyarların bir işe yaramadığını görüp dövüneceğiz. Düzenli olarak yıllık kısırlık artışını ve nedenlerini ortaya koyan bilimsel araştırmaları bile yapamıyoruz.
Pandeminin çaresi olarak sunulan aşılamada aşı şirketleri arasında pazarlama savaşları olanca şiddetiyle devam ediyor. Reklam ve pazarlama için konunun uzmanları canhıraş çalışıyor. Ülkeler ise bunların ağzına bakıyor. Ortada bilimsel kanıt olmadan tuttuğu tarafı pazarlayanlar, rakip firmaları kötülüyor. Halbuki çıkar ilişkileri araştırılsa reklam ve pazarlama açığa çıkacak ama araştırılmıyor. Varyantlar için yeni aşılar hazırlanırken eski aşılar gariban ülkelere pazarlanıyor. Konu mankeni yerine konulan milyonlar, medyanın korku ve panik pandemisinde o aşıdan bu aşıya koşuyor. Herkes nükleerden aşıya bilim dünyasının insanlık için çalıştığını zannediyor. Oysa ki trilyon dolarlık piyasada kimse Kızılaya çalışmıyor. Bilim dünyasına bilimsel araştırmaları finanse eden küresel akıl yön veriyor, kimse farkında değil. Finansmanın amacı kazanmak.
Trilyon dolarlık aşı ve ilaç pazarında sömürge olmaktan kurtulmanın yolu, kıt kaynakları bu teknolojik devrime yatırmaktan geçer. Aksi takdirde Küresel aklın güdümüne giren ülkeler sömürge pazarı olmak bir yana tarihten silinebilir. Küresel aklın altın tepside sunduğu zehirli tekliflere sazan gibi atlamamak için Türkiyeyi felakete sürükleyen küresel oyunları ve komploları siyaset, medya, bürokrasi ve yönetimlere ders olarak okutmalıyız. Yoksa bunlarla başedemeyiz. Liderlere öğüt verenlerin sadece tarihi gerçekleri ve geçmişi değil, geleceği de öngören bilimsel anlayışı rehber edinmesi gerekiyor. Karar vericiler bir ülkenin gözü, kulağı, aklıdır. Bu göz kulak akıl olmadan milletler göremez, duyamaz, akıl edemez, komplolar ve felaketler kaderi olur. Pandemiden işsizliğe, asgari ücretli esaretten artan faizlere, sorun üreten küresel akılla ulusal sorunları çözemeyiz. Küresel formata göre değil, İHA, SİHA, GÖKTÜRK, ALTAY, AKINCI, MİLLİ AŞI... üretimini sağlayan milli formata ve milli çıkarlara göre çalışan zihinlere yani milli akla ihtiyaç duyuyoruz.
YIL 2021
KAYNAKLAR
1. https://www.trthaber.com/m/haber/saglik/her-yil-sigaraya-25-milyar-dolar-harcaniyor-306615.html
2. Bilimsel veriler, erkeklerde kısırlık oranının yüzde 45'e çıktığını ortaya koyuyor.
https://www.aa.com.tr/tr/saglik/erkeklerde-kisirlik-orani-artiyor/679102
3. https://www.hurriyet.com.tr/kelebek/saglik/erkeklerde-kisirlik-23-yil-once-yuzde-30ken-bugun-yuzde-50ye-ulasti-41772561
4. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dogum-Istatistikleri-2020-37229
5. Avrupa Birliği'nin yaptığı bir araştırmaya göre 2050 yılında insanların ancak yüzde 5'i doğal yollarla çocuk sahibi olabilecek.
https://www.yenisafak.com/saglik/sismanlik-anne-olmak-icin-de-buyuk-risk-392496
6. Hastane kanalizasyonunu nehre bağlamışlar
https://www.sozcu.com.tr/2021/gundem/hastane-kanalizasyonunu-nehre-baglamislar-6513474/
7. https://tr.sputniknews.com/20210826/japonyada-16-milyon-doz-moderna-toplatiliyor-yabanci-madde-tespit-edildi-1048352205.html
8. Aşı üreticisi Pfizer'in çok sayıda ülke ile imzaladığı gizli satış sözleşmesi, ulusal yasaları ihlal eden “efendi-köle” şartlarını ortaya koyuyor.
https://t.co/ea8018diNu
9. J. A. Doudna, et al. (2018). Yaratılıştaki Çatlak: Gen Düzenlemenin Evrime Hükmeden İnanılmaz Gücü. ISBN: 9786052116777. Yayınevi: Koç Üniversitesi Yayınları
10. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Dogum-Istatistikleri-2010-8615
11. https://www.mepanews.com/2020de-turkiyede-dogum-oranlari-sert-bir-sekilde-dustu-42538h.htm
12. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Adrese-Dayali-Nufus-Kayit-Sistemi-Sonuclari-2021-45500&dil=1
Yorumlar
+ Yorum Ekle