En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
11 Ekim 2021

TÜM SORUNLARIN ANASI



NEDEN  BAĞIMLIYIZ - 2013

Tüm sorunların nedeni Osmanlı’dan beri aynı : Bilimsel ve teknolojik mandacılık sonucu, her konuda dışa bağımlılık. İlaçtan uçağa, füze kalkanından borç paraya dışa bağımlı olursanız, yüksek faiz, cari açık, hayat pahalılığı kaderiniz olur. Tüm sorunların anası olan modern sömürünün sebebi, beyin gücünün bu zinciri kırmak yerine, orta sahada top çevirmesidir. Modern sömürüye aracılık eden bilim ve aydın dünyası, teknolojik kısırlığı aşmak yerine bu sömürüyü orta gelir tuzağı, ekonomik kaynak kıtlığı, sermaye ve yatırım azlığı, işsizlik, ithalat artışı, döviz kıtlığı, cari açık… gibi laflarla gizler ve halkı uyutur. Hatta ilaç, aşı ve her çeşit pahalı teknoloji ürünlerine kadar küresel şirketlerin reklam ve pazarlamasını yaparak ülkesini ithalata peşkeş çeker. Bilim teknoloji merkezleri açalım, biz de yüksek teknoloji üretelim diyen var mı? Yerli kömür yerine ithal kömür, rüzgar ve güneş santralleri ithal edelim diyorlar. Bunları biz üretelim diyen yok. Hepsinin nakarat halinde söylediği ; borç döviz bulmak için faizi artıralım ve borç verenler ne diyorsa yapalım. Alınan yüksek faizli borçları da lüks ithalata ve betona gömelim. Muzu, mısırı, pirinci, sarımsağı... bile ithal ederken biz neyi tartışıyoruz? İthalat ve cari açık neden artıyor? 

İlaçtan aşıya, uçaktan cep telefonuna yüksek teknoloji üretemediğimiz için bunları dışarıdan almaya mecbur ve mahkumuz. Parasını verdiğimiz uçakları bile alamıyoruz. Bunları almak için fındık fıstık satmak yetmiyor. Yeni dünyada incir üzüm satarak bir ülkenin gelebileceği yer asgari ücretli sefalettir. Toplumun çoğunluğu asgari ücrete ve yardımlara mahkum ve muhtaç olur. Çünkü ilaçtan gübreye her şey ithal. Hasta başı tedavisi 4 milyon $ olan SMA hastalığı ilacını almasına alalım da, almak için neyimizi vereceğiz? Postmodern tıbbın çok pahalı ilaçları bütçeyi çökertecek. Küreselleşen dünyada içe kapanma ve yerli malı haftaları da derde derman olmuyor. Aldığımız borçları ve tasarrufları da çok gerekliymiş gibi taşa toprağa gömünce, stratejik ürünleri ithal etmek için tek yol kalıyor : 

TEKRAR BORÇLANMAK,
TEKRAR İLAÇ, AŞI, ENERJİ, TEKNOLOJİ İTHALATI,
TEKRAR BORÇ VE FAİZ BATAĞINA SAPLANMAK

Bu esaret zincirini kırmadan faizi ve enflasyonu düşüremezsiniz. Elin adamı bedava para verir mi? Lafı uzatmadan acı gerçeği söyleyelim : Nitelikli yani teknolojik üretim yapamıyoruz. Aldığımız borçları da ilaçtan cep telefonuna tüketime gömüyoruz. Sonra da modern sömürünün devşirme ekonomistleri aynı şarkıyı söylüyor : Yapısal reform. Yapısal reform ve evrensel hukuk dedikleri, borç verenlerin dayattığı kurallar. Modern sömürü ve gizli esaret işte budur. Küresel akıl bilim dünyasını vesayet altına aldığı için, akademi ve üniversiteler modern sömürü sistemi ve çözüm yollarını ders olarak okutmuyor, yönetimleri ve halkı uyarmıyor yani milletlerin beyin gücü Küresel akla çalışıyor. Sömürünün devamı ve devletlerin Küresel finansa 330 trilyon $ borcu bu yüzden. Borçlu ülkeleri seçilenler değil borç verenlerin gizli iktidarı yönetir. Buna vesayet sistemi diyorlar. Bu sistemin taşaronu borç alanlar, mimarı ise borç verenlerdir. ABD, AB, Japonya gibi gelişmiş ama borç içinde yüzen ülkeler bile halkının değil küresel gizli vesayetin askeridir. Vietnamdan Irak işgaline kadar kararları halk değil küresel irade vermiştir. Dünya savaşları sonrası yenilgi ve yıkımlar üzerine kurulan bu sistem, darbeler, borçlar ve baskılarla güncelleniyor.

Küresel akıl borç ve faizle iktidarları kontrol altına alırken STK, sendikalar, vakıflar ve muhalefetle iç çatışma ve kaos yaratarak küresel sömürüyü gizler. Ülkeler borcun faizini bile ödeyemez hale gelir. Buna ABD gibi gelişmiş ülkelerde dahildir. Borçlarını ve faizini ödemek bir yana, her yıl trilyonlarca dolar borç almak zorundadır. Küresel yazılımla devşirilen muhalefet, aydın ve bilim dünyası ise küresel düzeni yıkmak yerine, bu düzene karşı çıkan iktidarları devirmek için her yola başvurur. İktidarlar ise bu kıskaç altında Küresel gizli iktidara boyun eğer. Zaten borç alan emir almak zorundadır. Gizli iktidarın emir ve talimatlarına uymayanlar darbelerle uzaklaştırılarak vesayet yeniden tesis edilir. Halka rağmen 14 günde 14 yasa geçiren ve anayasayı bile küresel kurallara göre değiştiren güç, gizli iktidardır. Etnik, dini, kadın-erkek, laik-antilaik gibi kışkırtmaların nedeni, hedef saptırmaktır. Sömürüye karşı sözde mücadele eden sol hareketlerin genetik yazılımı ve yönetimi sömürünün kontrolünde olduğu için solun hedefi, petrolden faize dünyayı sömüren küresel iradeyi gizlemek, buna karşı çıkan milli iradeleri devirmektir. Devletleri zam ve vergilere mecbur eden  küresel oligarşiye karşı tek laf etmezler. Sonuçta borç ve faizle sömürülen ülkeler, iç çatışmalarla enerjilerini tüketir, hayat pahalılığı, cari açık, işsizlik, borçlanma, faiz, ekonomik kriz ve kaos içinde debelenir dururlar.

MODERN SÖMÜRÜNÜN TEMELLERİ

Modern sömürü, pahalı teknolojik ithalatla ülkeyi pazar haline getiren yüksek faizli borçlanma ile başlayıp cari açık, işsizlik, yoksulluk, enflasyon, asgari ücret, ekonomik kriz ve kaosla devam eden sömürü yöntemidir. Bu sömürünün iki ayağı vardır : dış sömürü ve iç sömürü. 

Dış sömürü, ülkenin kaynaklarını yüksek faiz, ucuz hammadde, pahalı ithalat, borsa, döviz, emtia spekülasyonuyla çalan sömürüdür. İç sömürü ise sömürüye yardım ve yataklık eden ve bundan payını alan sömürüdür.

İç sömürünün mimarı, dış sömürünün uzantısı olan oligarşik yapılardır. Bunlar iç sömürüden payını alır. Seçilen yönetimlere borçlanma ve yolsuzluk dışında kaynak bırakılmaz. Yatırım ve hizmetleri devam ettirmek için yönetimler bu yöntemle planlı olarak yüksek faizli borçlanma uçurumuna itilir. İtiraz eden ve bu sömürüye karşı çıkan yönetimler medya, oligarşik yapılar, aydın ve bilim dünyası baskısıyla hizaya getirilir. Zaman içinde yönetimler, bu sömürü düzenine karşı çıkarsa darbelerle veya ayak oyunlarıyla indirilir, yerine yenisi getirilir. Yoksulluk, yolsuzluk ve iç çatışmanın nedeni, halktan gizlenen işte bu modern sömürüdür.

İdeal yönetim iç ve dış sömürüyü önleyen, bu kaynakla teknolojik devrim ve üretimi artıran ve oluşan zenginliği halka yansıtan yönetimdir.


NEDEN BİLİM VE TEKNOLOJİ ÜRETEMİYORUZ?

ll. Dünya şavaşı sonrası kurulan modern sömürü sistemi, beyin gücünün küresel çıkarlara hizmet edecek şekilde devşirilmesi esasına dayanıyordu. Yabancı kolejler ve Fulbright eğitimi, modern sömürüyü yürütecek kadroları devşirdi. Ezberci, teste dayalı Fetöcü dersane sistemi altın vuruştu. Sorular çalındı, kripto yapılara verilerek bürokrasi, akademi, medya, iş dünyası modern sömürüye göre dizayn edildi. Bu maksada uygun kurulan yabancı dergilerde yayınlanan palavra makalelerle beyin gücü ele geçirildi. Bilim ve argeye harcanan paralar da Fetö ve benzeri yapılar tarafından devleti ele geçirmek için kullanıldı. Binlerce akademisyen Türkiyeyi kötülemek için imza yarışına girdi. 1812den itibaren faaliyet geçen yabancı okul ve kolejler, üçgen yapılar, Fetöden kediciklere kadar bir sürü kripto yapıyla ve sınırsız parayla stratejik makamları ele geçirmek için çalıştı. Bilim insanlarımızı katlettiler. Milli projeleri yok ettiler. Her yıl milyarlarca dolar güya argeye harcandı ama bir gazoz kapağı bile keşfedemedik. Bilimsel kongrelerde küresel şirketlerin reklam ve pazarlamasını yapanlar, bilimin sadece lafını etti. Sonuçta keşfettiğimiz bir ilaç veya aşı bile olmadı. Medyada bilim adamından geçilmiyor ama para getiren keşif ve teknolojik üretim yok.

Beyin gücünü ele geçiren her şeyi ele geçirmiş oluyor. Beyin gücünü küresel çıkarlara kaptıran ülkeler ilaç, aşı ve teknoloji üretemez ve bunları almak için borç - faiz sarmalına girerek modern sömürüye mahkum olur. Modern sömürü, beyin gücünü küresel çıkarlar için kullanarak yapılan sömürüdür. Sömürü ve fakirliğin nedeni beyin gücünün yabancıya çalışmasıdır. Bunun yolu da yabancı kolejler ve Fulbright sömürge eğitiminden geçiyor.

Dijital devrimle birlikte postmodern sömürü çağına geçiyoruz. Postmodern sömürü, kendi gönlüyle sömürüye koşan ve sömürüden zevk alan bir dünya yaratıyor. Küresel akıl, zihinsel formatla insanı zombiye çevirecek olan 6G teknolojisine geçiyor. Dünya etrafındaki yüzbinlerce uydu, ulus devletlerin bittiğini ilan ediyor ama ulus devletler farkında değil. Herkes bedavadan uydu internete bağlanacak. Hatta uydudan gönderilen parazit dalgalar, ulusal interneti bile engelleyecek. Big datayı kontrol eden Küresel irade reklamlarla zihinlere istediği formatı atacak. Dünya bedava internete sazan gibi atlarken postmodern sömürünün gönüllü kölesi olacak. Kripto paralarla ulus devletlerin egemenlik hakkı sona eriyor. Küresel eğitim, içi boşaltılan milli eğitimin yerini alıyor. Küresel hukuk ve küresel değerler ulusal değerlerin üzerine çıkıyor. Zihinlerin küresel iradeye bağlandığı bir dünyada, sınırlar ve bayraklar sembol olmaktan öte bir anlam taşımıyor. Böyle bir dünyada, biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait özgür yaşam nerede?


KÜRESEL YAZILIMLA 

ULUSAL SORUNLAR ÇÖZÜLMEZ

 

Ekonomiden teknolojiye çalışmadan, üretmeden, teknolojide ilerlemeden borsa faiz döviz spekülasyonuyla gelinen yer burası. Ekonomik sorunlar küresel akılla çözülmez, teknolojik keşif ve üretimle çözülür. Bunun yolu da arge ve teknolojik yatırımdır. Pahalı ithalat ve tüketime dayalı küresel reçeteler, sorun çözmez aksine borç ve faiz bağımlısı yapar, sonra işin içinden çıkamazsınız. İç çatışma yaratan küresel reçete ve sözleşmelerin amacı, enerjimizi tüketmek, dikkatimizi dağıtarak modern sömürüyü gizlemek içindir. İstanbul sözleşmesinde bunları yaşıyoruz. Etnik, dini, ideolojik, sağ-sol, laik-antilaik, LGBT çatışmalarını körüklemenin amacı da aynı : modern sömürüyü gizlemek. Modern sömürüyü gizlemenin en önemli yolu, vergi ve zamlarla halkı vahşice sömüren devlet algısı yaratmaktır. Küresel medya ve muhaliflerin bu algıyı yaratmak için sürekli iktidarı suçlaması gerekir. Halbuki ulus devletleri sömüren ve 300 trilyon dolar birikmiş borcunu almak için enerji ve ulaşım fiyatlarını artıran, devletleri vergi ve zamlarla borcunu ödemeye mecbur eden küresel oligarşik sömürüdür. Küresel köyün çomarları, benzine 10 kuruş zam geldi diye devletine küfrederken, milyon dolarlık SMA ilacına, petrol, borsa, döviz, faiz oyunlarıyla dünyayı sömüren küresel efendilerine tek laf etmezler. Sömürü ve yoksulluğun nedeni, vergi ve zamlar için devletine küfreden, küresel sömürüye tek laf etmeyen bu oligarşidir.

Modern sömürü sonucu 26 ailenin serveti, dünyanın yarısının gelirini aşmış durumda. 350 küresel şirket dünyanın adeta sahibi. Ülkeler ve 8 milyar insanın büyük çoğunluğu modern köleler olarak bu mutlu azınlığa hizmet ediyor. Bu sömürü sonucu gelişmiş ülkelerin modern sömürüyü organize eden bir avuç oligarşiye borcu, 300 trilyon doları aştı. Bu borç giderek artıyor yani bunların ödenme şansı yok. Ödedikce artan borçluluk hali, modern sömürünün en önemli özelliği. Borçları toplayan bir avuç oligarşi, dünyayı parmağında oynatıyor. Enflasyon, yoksulluk, vergi ve zamların suçunu devletlerin üstüne atarken devletlere verdiği yüksek faizli borç ve kapitülasyonlar halkın sırtına biniyor. Devşirilen medya, aydın ve bilim dünyası bu oligarşiyi gizleyerek ve kendi devletini suçlayarak, ülkesinde etnik, dini, kadın- erkek,  laik- antilaik gibi suni çatışma alanları yaratarak modern sömürüye hizmet etmek zorunda. Dünyada medyadan bilim teknoloji merkezlerine kadar çoğu alanı finanse eden bu akıl, ülkelerin beyin gücüne yön veriyor. Parayı veren düdüğü çalar, yani kuralı koyar. Parayı alan ise kurala uyar yani emir alır. Vietnamdan Afganistana, Koreden Irakın işgaline kadar bu aklın emir ve talimatları geçerli. Trump ne dedi : Irak işgalinde binlerce ABD askeri öldü, 6 trilyon dolarımız gitti ama petrole bu şirketler çöktü. Dünyayı yöneten gizli iktidarın gücü; sınırsız servet, sınırsız güç, olağanüstü organizasyonla, küresel akıl ve iradeye dönüşüyor. Tüm evrensel kurumlar işte bu aklın hizmetinde : Dünya Bankası, BM, İMF, FED, NATO, CFR, DAVOS...

Ulusal sorunlara ulusal çözümler gerekir. Masa başı finans oyunlarıyla gelinen yer cari açık, yüksek faiz ve borçlanma. Cari açık artarsa faizi artır, tüketimi artırmak için faizi düşür, döviz azalırsa borçlan, krediler ve likiditeyle oyna... 40 yıldır uygulanan fakat yararlı netice vermeyen küresel anlayıştan bir an evvel kurtulmak gerek. Asıl yapısal reform, yüksek gelir getiren yüksek teknolojik üretim, biyoteknolojik ilaçlar, aşılar, tıbbi cihazlar, güneş ve rüzgar enerji santralleri, uçaklar, füze kalkanı, arge ve patentlere dayalı üretimdir. Patenti yabancıya ait montaj üretim zenginlik getirmez, bizi asgari ücretli ırgat yapar. AVM ve otellerde garson, bulaşıkcı, temizlikçi, güvenlikçi yani ucuz işçi veya amele yapar. Bu işleri bulabilen bile kendini şanslı sayıyor. Üretime yatıracağımız kaynakları, gereksiz tüketime harcadığımız için işsizlik artıyor. Robotik ve dijital yeni dünya ise bu sorunları kat kat artıracak, haberimiz yok.

Zenginlik üreten teknolojiler yerine ottan sarımsağa, muzdan mangoya kadar ithal edersek buna hiçbir hazine dayanmaz. MR, BT, DA VİNCİ ROBOTLARI, ANJİYO gibi pahalı cihazlarını üretmek yerine ithal edersek buna hiçbir hazine dayanmaz. Yağ, Buğday, Mısır, mercimek, pirinç üretmek yerine ithal edersek buna hiçbir hazine dayanmaz. En kolay iş olan hayvancılığı bile ithal yemle yaparsak buna hiçbir hazine dayanmaz. Belediyeler vergileri har vurup harman savurursa buna hiçbir hazine dayanmaz. Kamu, kendi taşıtın binmek yerine pahalı ithal taşıtlarda yabancıya çalışırsa buna hiçbir hazine dayanmaz. 

Küresel oyunları idrak eden, milli çözümleri uygulama becerisi olan liyakat, sadakat, milli anlayışa sahip kadrolar olmadan çözüm zor. Osmanlıdan beri aynı dert : Etrakı bi idrak. Temel sorunu idrak edemiyoruz. Eğitim sistemi milli aidiyet vermediği için, milyarlar harcadığımız nesiller de ülkesinden kaçmaya çalışıyor. Acilen yapılması gereken, temel sorunları idrak eden, modern sömürüye değil ülkesine çalışacak beyin gücünün yetiştirilmesidir. 

Ecnebi tıynetli aydınların koro halinde söylediği şarkı değişmiyor : Yatırım ve istihdam için dış sermayeye muhtacız, çünkü tasarruf edemiyoruz. Peki neden? Asırlardır tabi olduğumuz faiz ve gizli sömürü düzeni yüzünden tasarruf edecek para mı kalıyor? 70 yıldır aldığımız borçları da, bilim ve teknolojiye yatırmak yerine, Arap’ın gülyağı gibi gereksiz tüketime gömünce geriye tasarruf edecek para kalmıyor. Tarım ve hayvancılıkta aklımızı kullansak bu zincirleri kırarız ama gelen sermaye buna da izin vermiyor. Ucuz ithalat, pahalı üretime taş koyuyor. Gelen sermaye babasının hayrına mı geliyor? Adamlar bir taraftan bize sosyo-ekonomik politikalarını dayatıyor, öbür yandan yüksek faizle bizi sömürüyor. ‘Şunu yap bunu yapma’ diyor. Çünkü borçlanmanın temel kuralı : Parayı veren düdüğü çalar, para alan dinler. İMF’yi niye kovduk? Tam bağımsız Türkiye başka nasıl olur? 

İkinci dünya savaşı sonrası, taş üstünde taş kalmayan Almanya ve Japonya çadırlarda idare edip kıt kaynaklarını bilim ve teknolojiye yatırmaları sonucu dünya devi oldu. Halbuki biz savaşa katılmadık. Perişan olan biz değildik. Nasıl oldu da kısa sürede davulla zurnayla Almanya’ya işçi gönderir hale geldik? Kore bile 3 markayla trilyon dolarları kazanırken paraları taşa toprağa gömdük, pazar olduk. 

AYDINIMIZ BİTKİSEL HAYATTA

Aydın ve bilim dünyamız bitkisel hayatta olduğu için, teknolojik gelişmeden habersiz yaşıyoruz. Bu acı gerçeği halktan gizleyen küresel yapının aydın ve ekonomistleri, hala ‘orta gelir tuzağı’ gibi laflarla toplumu uyutmaya devam ediyor. Yabancı patentlerin montajcısı olmak bizi zengin etmiyor. Teknolojik devrimin önündeki engel, yerli elektrikli otoya karşı çıkan, tenekeyi yerli oto diye yutturan ve şeftali üretin diye dalga geçen ithal lobisi. Başımıza gelen tüm kötülüklerin sorumlusu, sömürüyü gizlemek için halkı aldatan ecnebi kafa. Bermuda şeytan üçgeni ; yüksek faiz ve döviz spekülasyonuyla ekonomiyi kumara çeviren, ithalata dayalı tüketimi artıran, emme-basma tulumbayla kaynakları dışarı aktarıp yıllardır bizi sömüren bunlar. Küresel teknolojinin reklamıyla yaşayanlar, teknolojik üretimi neden teşvik etsin? İşte bu yüzden sabahtan akşama faiz ve döviz ne olacak diyerek, kaderimizi FED ve sıcak paraya bağlayanlar bizi uyutuyor.

Sömürüyü akıl oyununa dönüştüren ve pekiştiren ‘yapısal önlemler’ gibi şifreli laflar, acı gerçekleri halktan gizlemek için. Bunlara göre toplum aptal olduğu için ecnebilerin uydurduğu şifreli sözleri anlamaz. Küresel sistemin sürekli para basmasının adı parasal genişleme yani Q… veya varlık alımı gibi şifreli laflarla basılan dolarları, kaos ve kriz çıkarılan ülkelerin bankaları ve zenginleri alıyor. FED 200 yılda bastığı paranın 3 katını 2020de 3 ayda bastı. Adamlar, karşılıksız kağıtlarla haraç almayı bize kurtuluş diye satıyor. Üstüne bir de faiz alıyor. Sömürülen ülkelerin adı bu yüzden ‘gelişmekte olan ülkeler’ ama 40 yıldır bu lafı kullananlara kimse sormuyor : Ne zaman gelişmiş ülke olacağız? Gelişmiş ülke ne demek? Bilim ve teknoloji üretmeden gelişmiş ülke olmak mümkün mü? Keşfettiğimiz bir tane ilaç veya molekül var mı? Ülkeleri sömüren İMF’nin adını bile para fonu oldu. Sanki paraya sıkışınca bedava para veren hayır kurumu. İMF’den aldığımız borç parayı Oigarşik yapıya vereceğiz, onlar da ithal ve montaj ürünlerle kaynakları dışarıya pompalayacak. Borç ve faizi biz öderken, yapısal önlemler şarkısını onlar söyleyecek.

TÜKETİM ve İSRAF KUYUMUZU KAZIYOR

Binbir güçlükle kazandığımız paraları tüketimle çarçur etmek yerine, yerli taşıttan ATAK helikopterine teknolojik yatırımlar için halka yol göstermeliyiz. Yoksa tasarruflar, haraçcı ülkelerin bastığı karşılıksız dövizlere ve bitcoine gider ve gidiyor zaten. Küresel yapıya son 10 yılda, sadece cep telefonları ve gsm hatlarına çeyrek trilyon dolar hediye ettiğimizi hatırlayalım. ‘Bağlar hayata, bağlan hayata’ reklamıyla beyinler yıkandı, çoluk çocuk herkes eroin gibi cep telefonu bağımlısı yapıldı. Bu sadece devede kulaktır. Alkol, sigara, uyuşturucu, kumar, fastfood, kola, meşrubat, kahve, janjanlı gıdalar, GDO, kimyasallar, ilaçlar, petrol, taşıt, uçak, turizm, medya… yoluyla küresel dev şirketlere aktarılan trilyonlarca dolar, küresel sistemin her şeyi satın alan ve yöneten, kimsenin karşı koyamadığı görünmez ama hissedilir gücünü oluşturuyor.

Her yıl 60 milyar doları petrol ve doğal gaza, sıkışık trafikte çevreyi kirletmeye harcıyoruz. Avrupa’nın Marmaraya kaydırdığı aşırı enerji tüketen çimento ve hurda demir gibi kirli sanayi için harcıyoruz. Adamlar çevre kirliliğini satıp teknoloji ve finansmandan köşe olurken, hastalıklar ve tedavi masrafları bize kalıyor. Hastalıkları önlemek yerine, her yıl milyarlarca doları ilaç ve ithal teknoloji için yabancılara hediye ediyoruz. Ülkemiz tıbbi cihaz çöplüğü olurken başkalarının keşfettiği teknolojik ürünlerle övünmeyi marifet zannediyoruz. Saatten gözlüğe her şeyi ithal ediyoruz. Bir saat pilini bile yapmaktan aciz durumdayız. Amerika gibi tüketip, Afrika gibi üretirsek Afrika’dan beter sömürge oluruz. Onlar hiç değilse tüketemiyor.

TEMEL SORUN : BİLİMSEL MANDACILIK

Gerçek nedeni söyleyelim : Teknolojik üretimi sağlayacak yapıların ARGE, tasarım, patent ve üretimi engelleyecek şekilde hadım edilmesi, üniversite - sanayi bağının engellenmesi. Akademiyi bilimsel papağanlığa dönüştürecek şekilde format atılması. Bilim Çin’de bile olsa… emrine rağmen toplumun öbür dünya ile meşgul edilmesi, teste dayalı ezberci eğitimle beyinlerin kilitlenmesi. Soruları çalan Fetöyle modern sömürüye yardım ve yataklık eden bürokrasi ve akademik yapıların devşirilmesi. Fetö ; küresel çıkarlara hizmetin kod adıdır. İslam ülkeleri bu nedenle geri kalıyor. Milli irade yerli oto isterken, küresel şebekenin adamları hemen karşı çıkıyor. Bilim dünyamız, keşfederek değil başkasının ürettiği ile caka satarak rol model oluyor. Apple trilyon dolara koşarken, bizim en büyük 500 şirketimiz bir Apple etmiyor.

Bu sistemden beslenenleri hizaya getirmeden, bunlara milli nitelik kazandırmadan, bilim ve teknoloji alanında atılım için eğitim, üniversite ve sanayi arasındaki bağlantıyı kurmadan, iç ve dış sömürüyü engellemek mümkün değil. Bu bağı kuramıyoruz çünkü küresel kucakta al-sattan beslenenler buna izin vermiyor. Tüm sistem bunların kontrolünde. Bu topraklarda bu millet sayesinde zengin olmalarına rağmen milletin kültür ve sanatına da en ufak katkıları yok, tek bildikleri taşeronluğunu yaptıkları batı kültürünü empoze etmek. Bienal ne demek? 

Bunlar nasıl milli hale getirilir izah edelim : Milli irade öncülüğünde sanayi üniversite bağını kurarak teknolojik üretime öncü olurlarsa işte o zaman milli olurlar. Örneğin elektrikli yerli oto, milli ilaç, milli aşı, milli savunma, milli bilişim, milli enerji… İHA, SİHA uçağından GÖKTÜRK uydusuna, ALTAY tankından ATAK helikopterine kadar, bağımlılığı kırmak için çalışanlara, bilim ve teknolojik üretim için çırpınanlara minnettarız. Bilim ve teknoloji üretirsek, trilyon dolarlık soygun sona erer. İlaç, aşı, enerji, taşıt, uçak, telefon… kime satacaklar? Bilim ve teknolojide lider olursak sömürü düzeni çöker.

BU SAVAŞ KÜRESELLE MİLLİ İRADE ARASINDA

Milli irade, milletin değerlerini geçmişten geleceğe taşıyan iradedir. Milli irade, şehitlerin ruhudur. Milli irade, milletin çıkarlarını koruyan iradedir. Bu yüzden Milli iradeyi yok etmek istiyorlar. Bu savaş, hamburgerle etli ekmeğin, pizzayla lahmacunun savaşı. Gayri milli olanla milli olanın mücadelesi. Bir asırdır değişen sadece savaş ve işgalin şekli. Şimdiki işgal ; ekonomik, teknolojik, kültürel ve zihinsel işgal. Hedef ; bilim ve teknolojide mandacılık yoluyla modern sömürü sistemini perçinlemek. Dün resmen ve cebren işgal ettikleri topraklarda, bugün zihnimiz dahil her alanda modern sömürü düzeni kurmak istiyorlar. Güzellikle ya da zorla. Sömürüye karşı çıkarsanız, Irak gibi, Mısır gibi olursunuz verilen mesaj bu. Nükleer santrallerden yerli otoya, ilaçtan aşıya kadar her çeşit teknolojik atılıma karşı çıkmalarının nedeni, kurdukları sömürü düzeninin tehlikeye girmesi. Bir anda ülke çapında başlatılan kaos ve iç savaş provalarının nedeni bu. Hamburgerden, kahveye, çaya, suya, tohuma, telefona, enerjiye… her şeyi ele geçirip bizleri asgari ücretli köle yapmak istiyorlar. Bundan daha iyi, bundan daha güzel acıtmadan sömüren başka hiçbir düzen yoktur. 

Yönetimler, modern sömürü düzenini bozan milli ve yerli hedeflere yönelir, küresel çıkarlar ve formatın dışına çıkarsa, ekonomik kriz ve kaos ortamı yaratarak medya ve muhalefet saldırısıyla yıpratılır, halk desteği buna rağmen devam ederse iç ve dış tehditlerle, muhtıra ve darbelerle halkın iradesi yok edilir. Küresel sömürüye son verecek ulusal akıl, bilgi, deneyim, irade, akıl ve organizasyon yoksa yenilgi kaçınılmazdır. Bu oyunu uyuşturulmuş toplumların anlaması çok zor. Bu oyun, ateş suyu denen alkolle Kızılderili kardeşlerin, kutsal denen kitapla da Afrikalı kardeşlerin uyutulup her şeylerinin ellerinden alındığı oyunun aynısı. Borç veya kredi ver, tüketime alıştır, sonra da her şeylerini satın alıp borçlu yap. Oyunun esası, toplumu tüketim denen uyuşturucuya alıştırmaya dayanıyor. Hedef ; keşfetmeden, üretmeden baba parasıyla en iyi markaları tüketmeye alışan, her şeyin en iyisini isteyen bir nesil. Ondan sonrası kolay.


Tüketime bağımlı yapılan ülkeler, krediye ve borç almaya bağımlı. Bankalar yoluyla her çeşit krediye dönüşen sıcak para, bağımlı ülkeler için bir nevi morfin oluyor. Bu ülkeler yalvarırcasına morfin istiyor. FED para basmayı azaltmasın diye herkes yalvarıyor, çünkü bağımlı. Morfin, bağımlı ülkeler için kurtuluş. Sıcak parayla yaşayan ülkeler, serum ve morfinin kesilmesiyle her an krize ve şoka girebilir, yoğun bakıma düşebilir. Yoğun bakımın doktorları hazır ; IMF, Dünya Bankası ve yabancı fonlar. Ama bedava yardım yok. Ne derlerse yapacaksınız. Acı ama gerçek. Ülkeleri acıtmadan sömüren bundan daha kibar ve akıllı bir yöntem yoktur.

KANIMIZI EMEN OLİGARŞİ

Ülkenin kaynaklarını hortumlayan oligarşi, iç sömürge düzeninin de mimarı ama bunların nasıl milli hale getirileceğini kimse bilmiyor. Bu konuda en ufak fikri olan bile yok. Bu oligarşik yapı, dış sömürge sisteminin de taşeronu. Bunların distribütörlüğü sayesinde ülkenin kaynakları dışarıya pompalanıyor. Bilim ve teknolojik esaretimizin nedeni bunlar. Elektrikli yerli otoya, milli ilaç ve aşıya karşı çıkanlar da bunlar. Sebep basit : İstanbul Ankara arasını elektrikli yerli otoyla 5 TL ye giderseniz, yılda 60 milyar dolarlık enerji sömürüsü biter. Kendi ilaç ve aşınızı yaparsanız iç ve dış sömürü düzeni çöker. Modern sömürünün taşaronları bu yüzden yerli taşıta ve milli teknolojiye karşı. Yollar Alman, Amerikan, Fransız taşıtlarıyla dolsun istiyorlar. Görevleri, sömürüye yardım ve yataklık. Yolsuzluktan yoksulluğa, terörden kaosa başımıza gelen bütün felaketlerin nedeni, bunlar. Milli iradeyi çeşitli oyun ve dümenlerle esir almaya çalışan da bunlar. Sürekli ithalatla ülkeyi sömüren, üniversiteler ile sanayinin bağını koparan ve bu yolla bilim ve teknolojik gelişimi hadım eden yine bunlar. Adamlar yapısal reform lafıyla bu soygunu gizlemek istiyor. Tam iki asır sonra ‘İslam ülkeleri, bilim ve teknolojide neden geri kalıyor’ derken daha yeni yeni bu kısırlığı tartışıyoruz.

Halbuki, dünyayı sömüren çevreyi kirleten küresel asalakları temizlemeden, tüketim ve sıcak para bağımlılığını kırmadan hastanın ayağa kalkma ihtimali yok. Spekülasyonlarla hasta ekonomilerin  kanını iliğini sömüren tenyaları, parazitleri, solucanları dökmeden, hasta ekonomilere sürekli serum vermenin faydası yok. Zaten bir damardan verilen serum, sömürüyle öbür damardan geri alınıyor. Yatalak ekonomiler bu sömürü nedeniyle iyileşmiyor. Faiz ve döviz oyunlarıyla insafsızca sömürülen halkın alım gücü kalır mı? Dünyayı sömüren küresel parazitler temizlense, hasta hemen ayağa kalkacak, bunu bilen biliyor ama kimse cesaret edemiyor. Hasta ekonomiler için gerçek çözüm; cari açığı kapatacak yüksek teknolojik üretim yani kan yapıcı tedavi : ATAK helikopteri, İHA ve SİHAlar...

Hastayı iyileştirecek ve ayağa kaldıracak gerçek tedaviyi kim uygulayacak? Borsa, faiz, döviz ve emtia spekülasyonuyla beslenen oligarşik akıllı yapılar, bu sömürüye karşı çıkan milli iradeye saldırıyor, halkı kışkırtıyor ve tedaviyi engelliyor. Çünkü gerçek tedavi, sömürüyü önleyen tedavi, adamlar bunu bildiği için kendince önlemler alıyor. Küresel parazitlerle, sömürülen ülkeler arasındaki gerilim bu yüzden giderek artıyor.

Yıllardır yapılan oyalayıcı tedavinin sonucu şudur : Küresel sistemin haracı, sürekli basılan sıcak paralar, emme-basma tulumbayla küresel sisteme tekrar geri çekildiğinde hasta kötüleşiyor, şoka giriyor. Tüketim ve cari açığı kapatan sıcak para yani morfin, önce zevk verse de, yoğun bakıma düşen ülkelerin akibeti hüsran : Bitkisel hayata girecek bu ekonomiler, küresel makinaya bağlanacak. Emme basma tulumbayla; borsa, faiz, döviz, emtia oyunlarıyla zenginlikleri emen, dünyayı sömüren, krize ve şoka sokan akıl oyununun emar görüntüsü bu.

ÇÖZÜM : BİLİMSEL ve TEKNOLOJİK DEVRİM

 

Bilim ve teknoloji neden bu kadar önemlidir ve neden en büyük güçtür? Türkiye, mRNA teknolojisiyle genetik hastalıkların ve kanserin milyon dolarlık ilaçlarını ve Alman Biontec aşısını keşfedip dünyaya pazarlasaydı, her yıl yüzlerce milyar dolarla supergüç olur, tüm sorunlarını çözebilecek güce kavuşurdu. İşte bilim ve teknoloji, kötü kaderi değiştiren böyle bir güçtür.

Özgürlük, demokrasi, insan hakları ve adalet diyenlere hatırlatalım : Bağımlı iseniz özgür olamazsınız. Nasıl olacaksınız ki? Bağımlı iseniz güçlünün hukuku olur, adalet olmaz. Bağımlı iseniz medyanızda bağımlı olur, milli iradeye baskı olur demokrasiniz çalışmaz, darbeler kaderiniz olur. Yoksulluktan yolsuzluğa tüm sorunlar bağımlılığın bataklığında gelişir. Sorunları çözmenin ilk adımı Milli iradeden geçer. Milli irade milletin değerlerini ve çıkarlarını koruyan iradedir. Milli irade yoksa kedinin kuyruğu peşinde koştuğu gibi dolanıp dururuz. Bu güç olmazsa güçlü olana bağımlı olursunuz. Hergün meydanlarda toplanarak, direniş yaparak bu devrimi yapamayız sadece fakirlik ve kaosu paylaşırız.

Keşfettiği ile değil, tükettiği ile övünenin bu savaşı kazanma şansı yok. Bu savaşı kazanmanın yolu, bilim ve teknolojide devrim. Milletler ancak bu devrimle ayakta kalabilir, yoksa ayaklar altında kalır. Artık sokaklarda bağırarak özgür ve bağımsız olma dönemi bitti. Filistin’den Afganistan’a İslam aleminin sefaleti ve zavallı durumunun asıl nedeni bu. Bilim ve teknolojide 57 İslam ülkesi, bir İtalya etmiyor. Bilim ve teknoloji üretemezseniz yeni kurulan dünyada sömürge olacaksınız. Yani kendi uçağınızı, kendi tankınızı, kendi helikopterinizi, kendi silahınızı, kendi aşı ve ilacını yapamazsanız, sömürge olacaksınız. Mesele bu kadar açık ve net. Kaosa düşen toplumlar, bunları yapmaya vakit bulamayacağı için sömürge olacak. Bizi kaosa sokanlar, bilerek veya bilmeyerek sömürge yapmak için çalışıyor.

Bağımsız olmanın, bu savaşı kazanmanın yolu, bize güç verecek teknolojik devrimdir ve çoktan başlamıştır. İHA, SİHA, ALTAY TANKI, ATAK HELİKOPTERİ, GÖKTÜRK UYDUSU, HÜRKUŞ, MİLGEM, MİLLİ DENİZALTI, LASER VE ELEKTROMANYETİK SİLAHLAR...

Şimdi sıra, son 30 yılda trilyonlarca dolar ödediğimiz milli ilaç ve teknolojinin üretimini planlayan Milli kongrelere geldi. Patent ve teknolojisini bizimle paylaşan ülke ve şirketlerle, üniversitelerin teknokent ve ARGE merkezleriyle, TÜBİTAK ve Sağlık ve Teknoloji Bakanlığı öncülüğünde bu teknolojik devrimi mutlaka yapacağız, yapmak zorundayız. Ama önce, bizi gizli esarete mahkum eden modern sömürü lobisinden kurtulmalıyız.

BAŞKA ÇIKIŞ YOK.


Bu yazı 1,185 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,583 µs