En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
20 Şubat 2017

OSMANLI NEDEN YIKILDI



MODERN SÖMÜRÜ KİMİN ESERİ?

Üç asırdır başımıza gelen yenilgilerin, kriz, felaket, sefalet ve çöküşün esas nedenini bir türlü çözemedik. Hazine boşaldığı zaman, bankerlerden alınan borçlarla sorunu çözmeye çalıştık. Parayı kazanan aklın, ucuz hammadde ve işgücü sağlayan dev gemilerden üstün silahlara kadar teknoloji üreten ve bunların ticareti yoluyla paraya hükmeden akıl olduğunu bir türlü idrak edemedik. Halbuki neden ortada : bilim ve teknolojiniz yoksa yabancıya muhtaç olursunuz. Zenginlik ve gücün kaynağı yüksek teknolojidir. Yüksek teknolojik gücünüz yoksa, parasını ödediğiniz gemileri bile alamaz, muhtaç olursunuz. Muhtaç olan borç alır, borç alan emir alır, emir alan sömürge olur. Sömürülen ülkeler çöker. Bu basit kuralı akıl edip gereğini yapamadık. Batılı gibi giyinmekle, mehter yerine bando mızıkayla kötü kaderimizin değişeceğini zannettik. Yeniçeri ordusu topa tutuldu, Nizami Cedid kuruldu ama yazılım ve teknoloji  milli olmadığı için, 3 yıl sonra Yunanistan elden çıktı. Batılılar ne dediyse yaptık. Batının dayattığı fermanlar, reformlar, alınan borçlar fayda etmedi. Dökme suyla değirmen dönmez, anlamadık. Bilim ve yüksek teknolojik üretim olmazsa çökeceğimizi bir türlü idrak edemedik. İngiltereye ısmarlanan iki gemi için dünyanın parasını verdik ama alamadık. Ve yine Türk bayrağı çeken 2 Alman gemisiyle kurulan kumpasla I. Dünya savaşına sokulduk. Sonuçta yenik sayıldık ve koca imparatorluk, topraklarımız ve milyonlarca insanımız şehit düştü ya da sömürüye terk edildi. Atatürk, yegane mirasım bilim ve akıl dedi ama kavrayamadık. Sömürgeci batı karşısında yaşamanın başka yolu yoktu.


II. Dünya savaşı sonrası ise dünyada modern sömürgecilik düzeni kuruldu. Bunun özü ; acıtmadan sömürmek, yeterince sömüremezse acıtmak esasına dayanıyordu. Vahşi sömürü yerine modern yaşam tarzını empoze etmek, acıtmadan sömürmek için daha uygundu. İnsanlar cep telefonu, fastfood, kola, içki, sigara… kullanırken trilyonlarca doları modern sömürü düzenine gönüllü olarak hediye ettiler. Bu yolla milletleri maddi ve manevi değerlerinden koparma  ameliyatı bağırtmadan yapıldı. Sosyal, kültürel ve zihinsel soykırım ve sömürü milletlerin kolunu bacağını kesmek gibi bir ameliyattır, toplumlar feryat ederek karşı koyar. Bunu önlemenin yolu ise pembe dizilerle verilen narkozdur. 80 darbesi sonrası medya narkozuyla bu ameliyatlar başarıyla yapıldı. Dallas ile başlayan yozlaştırma, milli değerleri ve ahlakı yok etme operasyonu pembe dizilerle ve Fatmagülle gelişti. Tarihimizi aşağılayan, kültür ve medeniyetimizi  dinamitleyen dizi ve çizgi filmlerle devam ediyor. Artık yeni nesil her çeşit sömürüye müsait bedensel, ruhsal, sosyal, zihinsel hastalıklar içinde kıvranan tüketim toplumu oldu.

Ekonomiden üretime, siyasetten savunmaya kadar herşeyin temeli teknolojidir. Teknolojiniz yoksa akıllı telefondan uçak ve otoya kadar dışa bağımlı olduğunuz için ekonominiz bozulur, borç almak zorunda kalırsınız. Borç alan emir alır. Düyunu umumiden, Dervişe mahkum olduğumuz 2001 krizlerine kadar bu acıyı son 2 asırdır yaşıyoruz.Sadece oto ithali bile modern sömürünün nasıl yapıldığını gösteriyor. Yergök ithal araç dolu. 30 milyon aracı ülkemizde üretseydik, bunlara harcadığımız yüzlerce milyar dolar içerde kalır, dış borcumuz olmazdı. Yüksek faizle borçlanmak ve borç verenlerin dayatmaları sonucu asgari ücretli bir ülke olmazdık. Modern sömürü budur. Kazandığımız parayı faize ödüyoruz. Borçlar ise sürekli artıyor. Sömürü lobisi ise bunları biz üretelim, dövizi teknolojik devrim için harcayalım demiyor. Aksine yerli otoda milli teşebbüslere karşı çıkıyor, şeftali üretin diye dalga geçiyor. Ülkeyi modern sömürü ve asgari ücrete mahkum eden bu lobi tasfiye edilmeden Türkiye düze çıkamaz.

MODERN SÖMÜRÜ NASIL YAPILIYOR?

Önce reklam ve pazarlama ile maddi gücünüzün ötesinde tüketime dayalı yaşam tarzı pompalanarak talep yaratılır. Akıllı telefondan ithal taşıta, ilaçtan aşıya ve her türlü teknolojiye kadar herşeyi, paranız olmadığı için borçla alırsınız. Size bu borcu nasıl verirler?

Borç olarak istenen rakamı ekrana yazıp hesabınıza enter yaparlar, hepsi bu kadar. FED, son 200 yılda bastığı karşılıksız doların 8 katını pandemi döneminde basmadı mı? Nasıl bastı? Mürekkep bile harcamadan enter tuşuna basarak. Devşirme ekonomistlerin görevi ise laf ebeliği ile halkı uyutmak, modern sömürüye aracılık etmek. Türkiyenin tasarruf edecek parası yokmuş, mecburen borç alarak yaşamak zorundaymışsınız. Verdikleri hayali doların karşılığında hem faiz alırlar, hem de isteklerimizi yapacaksınız diye dayatırlar. Pandemi nedeniyle 650 milyar dolar dağıttılar. Küresel ısınma bahanesiyle 3.5 milyar euro dağıttılar. Tabii bedavaya değil. Ne dedilerse yapmanız kaydı şartıyla. Modern sömürgecilik işte böyle parmak oynatarak, emir ve talimatları kibarca ileterek yapılıyor. Karşı çıkarsanız önce parmak sallar, sonra mehdi kılığında Derviş gönderirler. Derviş, 15 günde 15 kanun çıkararak isteklerini aynen dikte eder. İnat ederseniz papaz olayında olduğu gibi doları yükseltir, ekonominizi perişan ederiz diye açıkca ve terbiyesizce söylerler. Adamların gizlisi saklısı yok artık. Darbeler, postmodern darbeler, 15 temmuz gibi işgal denemeleri, direnen yönetimleri hizaya getirmek içindir. Sözün özü, ekonomi, modern sömürünün aracısı olan ekonomistlere bırakılmayacak kadar önemlidir.

Silah, füze kalkanı, uçak, nükleer teknolojiniz yoksa, savunmanızda dışa bağımlı olursunuz, Milli güvenliğiniz ve siyasetiniz vesayete dayanır. İkinci dünya savaşı sonrası dayatılan Marshall misyonu ve Fulbright anlaşmasının hedefi vesayet altına almaktı. Fulbright eğitimi, zihinlere vesayet yazılımı yani bilimsel mandacılık yüklemektir. Eğitim dış kaynaklı olursa, zihinleriniz, yaşam tarzınız, kültürünüz milli olmaktan uzaklaşır, gayrimilli olur. Savaşların hedefi, sömürüyü pekiştiren yaşam tarzını dayatmaktır. Acıtmadan yapılan bu savaşın adı zihinsel savaştır. Hedefi bilim ve teknolojiden uzak, tüm değerlerini kaybetmiş zombi toplum yaratmaktır. Ülkeleri bilim ve teknolojiden uzaklaştırmanın yolu da, mistik yaşam tarzını empoze eden uydurma bir din ile bunu empoze eden bir avuç din adamından geçer. Koca Hint kıtası bu yöntemle acımasız bir şekilde sömürüldü. Bilim ve teknolojik üretimde bir İtalya etmeyen 57 İslam ülkesi de yine bu yolla acımasız bir şekilde sömürülüyor. 

MODERN SÖMÜRÜ KİMİN ESERİ? 

Zihinlere gayrimilli yazılımı yükleyen Fulbright eğitimi ve yabancı kolejler yozlaşmaya ve beyin göçüne yol açarken akademiyi bilim ve teknolojide mandacılığa mahkum etti. Zihinsel işgalin kadroları, milli aşıdan milli uçağa kadar yaptığımız üretimi engelledi. Milli teknolojik hamleler darbelerle, gayrimilli medya ve iş dünyasıyla önlendi. Trilyonlarca doları dışarıya transferle görevli sömürü dünyasının içimizdeki taşaronları ve komisyoncuları, yerli oto yerine şeftali üretin diye dalga geçtiler. Vesayetin kadroları teknolojik üretimi engellemek için akademinin üniversite-sanayi işbirliğini yok ederek, akademiyi batının papağanı yaptı. Bunlar yüzünden ilaç, aşı, tıbbi teknoloji, oto, uçak ithalatına trilyonlarca dolar ödedik. Cari açığın, ekonomik krizlerin, yoksulluk ve yozlaşmanın, siyasi kargaşa ve kaosun gerçek nedeni Modern sömürgecilik işte budur.

Millet, çocuklarının sömürüye alet olmasını istemiyor. Kaynaklarımızı dışarıya pompalayan emme basma tulumbaya  evlatlarını kaptırmak istemiyor. Servet ödeyerek yetiştirdiği beyinlerin yabancıya uşak olmasını istemiyor. Modern sömürüye asker yetiştiren yabancı kolejlere karşı bulabildiği çözüm bu. Milyarlarca dolar harcadığı çocuklarını beyin göçü virüsüne kaptırmak istemiyor. Ancak Milli ve yerli anlayışla yetişen nesiller bilim ve teknolojik atılımın motoru olacaktır. Güçlü Türkiyeyi, sömürüye alet olanlar değil, milli ve yerli anlayışın temsilcisi olan imanlı nesiller kuracaktır. Beğenin veya beğenmeyin milletin 70 yıllık Fulbright sisteminden kurtulmak için bulduğu çözüm bu.

Şimdiye kadar sömürüye çanak tutan gayrimilli eğitim yüzünden ilaç, aşı ve ithal teknolojiye trilyonlarca dolar ödedik. Modern sömürü yüzünden paralar, önlenemeyen hastalıklar yüzünden ilaç, aşı ve teknoloji ithalatına gidiyor. Bütün sıkıntıların nedeni teknolojik mandacılık yoluyla yapılan modern sömürü. İşte bu yüzden bilimsel araştırma ve teknoloji yatırımlarına para kalmıyor. 

Batı ülkelerinde hastalıkları önleyen, 'Önleyici kardiyoloji, Önleyici tıp' bilim dalı ve uzmanları var. Halk sağlığı enstitüleri ve fakülteleri var. Görevleri toplumu hastalıklardan korumak. Bizim tıp eğitimi ise hastalık odaklı. Bu yüzden hastalıklarla boğuşuyoruz, bu yüzden kaynaklar dışarı pompalanıyor. Halbuki inancımızın temeli hastalık ve kötülükleri önlemek üzerine kurulu. Gayrimilli anlayış ise hastalık ve kötülükten besleniyor. Devşirme yapılar hastalık ve kötülük yani sömürü sisteminin değişmesini bu yüzden istemiyor.

Bilim dünyamız ve üniversiteler, asırlardır bilim ve teknolojik yönden kastre edilmiş ve ülkeyi pazar haline getiren küresel sisteme harem ağası gibi bağlanmış bulunuyor. Harem ağası yapmanın yolu, önce bilim ve teknoloji üreten yolu budamak, sonra da teknolojik üretime ve kazanca dönüşmeyen sözde bilimsel çalışmalarla kıt kaynakları tüketmek : Bilimde kendi kendini tatmin. Yapılan anlamsız araştırmalar ve ithal edilen akıllı telefonlar kendini tatminden başka bir işe yaramıyor. Yozlaşmış akademi, bu acı gerçeği neden gizliyor : Teknoloji geliştirir satarsan paran olur. İthal malların reklamcısı olursan borcun olur.

Teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunları çözemeyen akademi ne işe yarıyor? Başkalarının ekmeğine yağ süren araştırmaların bize ne faydası var? Sadece makale yayınlamakla, atıf almakla sorunlar çözülmüyor. Nerede kendi sorunlarımızı çözen araştırmalar? Nerede kendimizin ürettiği ilaç, aşı ve teknolojiler? Nerede projeler? Nerede patentler? Dünyadaki donanım, yazılım, bilgi teknolojileri ve telekomünikasyon pazarı yılda dört trilyon $. Dünya bu dört trilyon doları paylaşırken, keşif, patent ve teknoloji üretme yerine laf üretenler yüzünden cep telefonu ve GSM hatlarına son 10 yılda 250 milyar $ harcadık. 

Bilim, teknoloji, tasarım, üretim ve para, Da Vinci'nin şifresidir. Bu şifreyi kesintisiz çözen ülkeler zengin ve gelişmiş oluyor.Da Vinci şifresini çözmek bu nedenle önemli. Bu şifreyi çözemediğimiz için kendini bilim adamı zanneden yüzbinlerce insanımız yıllardır havanda su dövüyor. Herkes bilim yapacağız diye kıt kaynakları, kuruş para getirmeyen sözde araştırmalara gömüyor. Arabın gülyağı misali, her yerine sürüyor, çarçur ediyor. Trilyon dolarları cebe indiren batı dünyası da bizim bu ahmaklığımızı, bu zavallı halimizi zevkle izliyor.

Çağımızda telefondan bilgisayara, aşıdan enerjiye keşfeden ve üreten kazanıyor. Keşfettiği ile değil, tükettiği ile övünenin özgür yaşama şansı yok. Milletler ancak bu şekilde ayakta kalabilir, yoksa ayaklar altında kalır. Milletler, ancak bilim ve teknoloji ürettiği kadar özgür ve bağımsız olabilir. Artık sokaklarda bağırarak özgür ve bağımsız olma dönemi bitti. Bağımlılığın dipsiz kuyusundan ancak bilim ve teknoloji ipiyle çıkabiliriz. Gerçek dünyada keşfettiğiniz kadar özgür, ürettiğiniz kadar bağımsızsınız. Bilim ve teknoloji üretemezseniz, yaşama hakkınızda yoktur, şansınızda. Filistin'den Afganistan'a İslam aleminin sefaleti ve zavallı durumunun asıl nedeni bu. Doğal kaynaklara sahip 57 İslam ülkesi bilim ve teknolojide bir İtalya etmiyor. Modern sömürgecilik adı verilen bu sistemin amacı, cep telefonundan uçağa, ilaçtan aşıya ülkeleri acıtmadan sömürmektir.

Modern sömürüye çalışan bilimsel mandacılıkla gidilecek yer, sömürge pazarı olmaktır. Küresel cephede yer alan yozlaşmış imzacı akademinin özerklikten anladığı, devletin ve halkın bu sömürüye boyun eğmesi. Modern sömürü devam ederken kimse bunlardan hesap sormasın, bunlar kaynakları tüketmeye devam etsin. Bilim bunların umurunda değil. Yüzbinlerce molekülün pazarlandığı dünyada bunların keşfettiği bir tek ilaç var mı? Milyarlarca $ ödediğimiz ilaç, cihaz ve teknolojiyi üretmeye yönelik multi-disipliner bilim dallarının çözümler ürettiği ulusal kongreler neden yapılmıyor?  Kongrelerde yabancı çıkarların pazarlamasını yapmak, kendi çıkarlarımıza ihanettir. Tıptan mühendisliğe tüm bilim dallarında yapılan kongrelerde, Üniversite, Sanayi, Bilim Teknoloji Bakanlığı katılımını sağlayan oturumlar ne zaman düzenlenecek? Küresel şirketler de tabii ki bu toplantılara katılacak ama birlikte üretim için. Herkes kazansın. Alnımızda enayi yazmıyor. Son 30 yılda trilyonlarca doları, bu yozlaşmış akademi yüzünden telef ettik. Modern sömürü böyle yapılıyor. Küresel çıkarlara pazarlama yapmayı, bunlara uşaklık etmeyi kimse bilimsellik numarasıyla satmasın. Kimse ülkeyi ithal teknoloji mezarlığına çevirmesin. Hiç kimse yabancı bilimsel rehberlerin bile onay vermediği ilaç ve teknolojiyi bize kakalamasın.

Üniversitelerin öncelikle kendi bilimsel rehberlerimizi hazırlaması ve hayati sorunlarımıza çözüm arayan ulusal kongreleri yapması gerekiyor. Üniversiteler beyindir. Bu beyin milli ve yerli yazılıma kavuşmadan, son 30 yılda ilaç, aşı ve teknolojiye harcanan trilyon dolarlık faturadan kurtulamayız. Üniversitelerin hedefini peşpeşe yapılan darbelerin küresel insan yetiştirmek olarak değiştirdiğini hatırlatalım da neden işlerin sürekli ters gittiği anlaşılmış olsun. Domuz gribi skandalını unutmayalım. Her yağmurda göl olan göl havzasına havaalanı yapanların bu üniversitelerde yetiştiğini bilelim. Deprem bölgesi ülkemizde mağara adamının evleri tarihe meydan okurken riskli diye yıkılan ve yıkılması gereken 20-30 yıllık milyonlarca binanın plan, proje, yapım ve onayını verenleri kim yetiştirdi. Üniversiteler deprem uzmanı kaynarken, 30 milyon insanın hayatını koruyacak Marmara deprem araştırmalarını, Ermeni soykırım yasasını çıkaran Fransa araştırma gemilerinin yaptığını bilelim. Milyonlarca dolarlık araştırma fonunu bile Avrupa vermedi mi? Soykırım yasası çıkaran ülkeler mi bizi koruyacak? Unutmayalım : İki yıl süreyle penisilin hammaddesini vermediler, paramızla ithal bile edemedik.  Füze kalkanını söküp götürdüler, Kilis’e atılan füzeleri seyretmek zorunda kaldık. Teknolojisi olmayanın ne can güvenliği olur ne de ekonomisi. Yarın çıkacak bir salgında ilaç ve aşılar için bilim ve teknolojide mandacılık yüzünden yabancıların vicdanına mahkumuz.

MİLLİ İRADE NE YAPMAK İSTİYOR?  

Milli irade, modern sömürüyü önlemek ve her yönden sağlıklı toplumu kurmak istiyor. Çünkü hastalıklı toplum bunları başaramaz. Bunun için yapılması gerekli olan ne? Modern sömürgecilikten kurtuluş yollarını araştıran milli kongreler. Milli ve yerli anlayışın ışığında bu hedefi gerçekleştirecek bilimsel kongreler yapmak istiyor. Sömürgeci batının vesayetinde yapılan pazarlama kongrelerinde, milli çıkarların gözetilmesini istiyor. Bilim ve aydın dünyamızı küresel çıkarların öncüsü olmaktan kurtarmak istiyor. Çünkü, Orta Asyadan İslam ülkelerine kadar çok geniş ve zengin bir pazar bizim ağzımıza bakıyor. Sömürü ve zulümleri önleyecek, hak ve adaleti götürecek lider ülke Türkiyedir. Modern sömürü için küresel çıkarların reklam ve pazarlama dürtüsünün bayi toplantısına çevirdiği kongrelerle bu hedefe gidemeyiz. Konularını bile yabancıların dikte ettiği kongrelerde konu mankeni oluyoruz. Kongrelerden amaç yeni bilgiye ulaşmak ve bunu tartışmak ise e-kongreler herkese açık, ucuz ve gayet kolay bu amacı gerçekleştiriyor. Üstelik zamandan tasarruf. Turistik kongrelerin başka amaçları olsa gerek. Kongre sonrası pazarlanan ürün satışlarındaki patlama bu amacı gayet açık gösteriyor.

Bilim ve teknolojik gelişimi ve sağlıklı toplumu engelleyen oligarşik yapılardan ve modern sömürü yazılımından kurtulmalıyız. Öncelikle bilim ve aydın dünyamızın ve eğitim sisteminin bunlardan kurtulması gerekiyor. Bu yazılımı milli yazılımla değiştirmek için, Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Milli Sağlık Enstitüsü, Halk sağlığı kurumu ve TUSEB kuruldu. Kötü kaderimizi bunlar değiştirecek. Milli ve yerli sistemi bunlar kuracak. Milli olmanın ölçüsü belli : küresel değil milli yazılım ve milli çıkarlar. Hastalık odaklı eğitimin sağlık odaklı yapılması ölçümüzdür. Kongrelerin içeriği ölçümüzdür. Eski sistemin benzerini yapmak, vesayetin devamı demektir.

2014 yılında çıkan kanunla kurulan TÜSEB, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu'nun sağlık bilimi ve teknolojileri konusunda aldığı kararları uygulayacak, Ar-Ge yapacak, Ar-Ge'lere mali ya da bilimsel destek sağlayacak, bunları koordine ve teşvik edecek, izleyecek, bu amaçla program ve projeler geliştirecek. TÜSEB bünyesinde, Biyoteknoloji Enstitüsü, Anne, Çocuk ve Ergen Sağlığı Enstitüsü, Halk Sağlığı ve Kronik Hastalıklar Enstitüsü, Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Enstitüsü, Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü kurulacak.

TÜSEB görevleri : Ar-Ge sonucu üretilen veya geliştirilen aşı, ilaç, tıbbi cihaz ve ürün ile teşhis ve tedaviye yönelik teknik ve yöntemlerin üretimini, tanıtımını, kullanılmasını ve bunlardan yararlanılmasını sağlamak. Teşhis ve tedavi standartlarının oluşturulmasına ve yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunacak Ar-Ge yapmak veya yaptırmak. Ar-Ge’nin özendirilmesi maksadıyla seminer, sempozyum, kurs, konferans ve benzeri etkinlikler ve sertifika ile değerlendirilecek eğitim ve öğretim programlarını düzenlemek ve uygulamak. Teknopark, kuluçka merkezi, teknoloji merkezi, teknoloji transfer ofisleri, proje geliştirme ve bilgi aktarım merkezleri, bilim merkezi, bilim parkı kurmak. Proje pazarı, bilim fuarı, yarışmalar düzenlemek ve desteklemek.

ADIM ADIM TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE

Milli irade son 10 yılda mağlubiyet ve çöküşün nedenlerini idrak ederek bu savaşın inceliklerine göre mücadeleye başladı. Devletimiz bu milli devrimi başarmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor. Son 10 yılda milli irade, her yıl 6 milyar TL bilim teknolojiye harcadı. Bu yıl 7.5 milyar TL harcanacak. Bütün bu işlerin finansmanı, kesilen hortumlarla sağlanıyor. Milli DNAsı bozulmamış kurumların eserleri henüz başlangıçtır ve arkası mutlaka gelecektir :

İNSANSIZ UÇAKLAR, SİHA ATAK HELİKOPTERİ, HÜRKUŞ, GÖKTÜRK UYDUSU, ALTAY TANKI, MİLGEM, MİLLİ DENİZALTI, MİLLİ FÜZELER, MİLLİ AŞI, MİLLİ İLAÇ, ELEKTRİKLİ YERLİ OTO... MODERN SÖMÜRÜ KAFESİNDEKİ TÜRKİYE ARTIK ÖZGÜRLÜĞE UÇUYOR. 

Palaskada bile NATO’ya, Anıtkabir bayrak direği ipinde bile dışarıya muhtaç ve bağımlı Türkiye’den, kendi silah ve uçağı ile operasyonları özgürce kimseden izin almadan yapan Türkiye’ye geçiyoruz.

1 milyon dolar için Avrupa ülkelerinin kapısında dilenen, yakıt yokluğu nedeniyle tir tir titreyen Türkiye yok artık.

Türkiye artık köklerinden koparılıp saksıya esir alınan, kurudukca sulanan, yeşerdikce budanan süs bitkisi değil.

Teknoloji ithaline bağımlı yapan Modern sömürü düzenini yıkan ve kötü kaderimizi değiştiren bu milli devrimi durdurmak artık imkansız.

Bilim ve teknolojide bunları yapabilen irade ve güce kavuşmamız, küresel ve yerli oligarşiyi çıldırtıyor. Trilyonlarca dolarlık ballı pazar ellerinden kaçtığı gibi, Türkiye kendilerine dişli rakip olacak. Adamları ürküten ve panikleten bu. Krizler içinde kıvranan batının krizden çıkması, bizim krize girmemize bağlı. Türkiye’nin elini ayağını bağlayan suni sorunları çözmesi, bilim ve teknolojide devrim yapması istenmiyor. İlaçtan aşıya biz üretirsek kimi sömürecekler? Küresel irade ile birlikte iç ve dış sömürü düzenini kuranlar, milli iradeyi çeşitli oyun ve dümenlerle esir almaya çalışıyor. Bundan sonra her çeşit kumpas, tezgah ve krize hazır olun.

SÖMÜRÜ VE HASTALIK LOBİSİ  

Dünyadaki yoksulluk, işsizlik, açlık, kıtlık, küresel ısınma ve sömürü kimin eseri? Küresel ısınmanın sigortası olan Brezilyanın yağmur ormanlarını talan eden kim? Bir asırdır kanlı enerjiyle karbon emisyonunu artıran kim? 4 milyar insanın gelirinden fazlasını 26 aile sömürüyor. Aile sayısı artarken sömürü oranı da artıyor. Trilyon dolarları basan, paraya yön veren, süpergüçlere bile borç ve emir veren bunlar. Devletlerin bunlara 260 trilyon dolar borcu var. Vietnamdan Cezayire devletler eliyle emperyalizmi organize eden bunlar. Bize Akdenizde ne işiniz var diyen bunlar ve uzantıları. Dış güç neymiş diyenler bunların adamları. Bunlar petrol doğalgaz madenler için dünyayı kana boyuyor, fiyatları belirliyor, adamları da benzine niye zam yaptın diye devlete saldırıyor. 

Milyarlarca insanı açlık, susuzluk ve savaşlarla günde 2 dolara mahkum eden, sonra da yardım tezgahıyla aşılarla kısırlaştıran bir avuç oligarşi. Sömürü ve yoksullukla mücadele etmesi gereken solun genlerini değiştirip sömürünün aracı yapan bunlar. Petrol ve sömürü için dünyayı kana boyayan, devletleri borca bağlayan kim? Faiz, döviz, altın, borsa spekülasyonuyla dünyayı sömüren, sonra da halkı devletine zam yapıyor vergi alıyor diye kışkırtan kim? 

Siyaset, STK, medya, sendikalar, Dünya Bankası, FED, İMF, BM, Fox... aklınıza gelen her türlü kuruluş bunların kontrolünde. En son Biden olayında bunu gördük. Venezuella, Türkiye dahil sömürüye taş koyan milli liderleri devirin diye küresel şebekeye emir veren kim? Çevreyi kirleten, küresel ısınmayı başımıza bela eden, sonra da küresel ısınma ile mücadele ediyor görünen kim?

İç ve dış savaşlar çıkaran, terör kaos ve krizlerle sömürüyü gizleyen, terör örgütlerini kuran, besleyen kim? Hastalık ve kötülük üreten yaşam tarzıyla dünyayı ve insanı önce hasta eden, sonra da çözüm diye trilyonlarca dolarlık sömürünün kurbanı yapan kim? Dünyadaki biyolojik savaş ve virüs araştırma laboratuvarlarına milyarlarca dolar yatıran kim? Bunlar şimdi virüsü kullanarak dijital devrim, yapay zeka ve robot teknolojiyle işsizlik ve yoksulluğa mahkum ettiği kitleleri, devletleri yıkmak için kışkırtıyorlar. Milli irade Türkiye için ölüm kalım savaşı yaparken takoz olan çatlak sesler küresel düşmanın piyonudur. Devlete, milli iradeye, milli değerlere, milli çıkarlara sürekli saldıran bu piyonların küresel sömürüye karşı çıktığını hiç duydunuz mu?

Devşirilen imzacı aydın ve bilim dünyasıyla uğraşmaktan hiçbir iş yapamıyoruz. Zihinsel savaş toplumun zihnini karıştırdı. Kim dost, kim düşman bilemiyoruz. Yeni savaşın özelliği bu. Sizin bir bölümünüzü size karşı kullanıyor. Bunlar köprüden baraja, havaalanından nükleer ve termik santrala kadar her türlü gelişmeye karşı çıkıyorlar. Elektrikli yerli oto yerine şeftali üretin diyorlar. Bilim ve teknolojik atılım için milli iradenin her türlü girişimini engellemeye çalışıyorlar. Faiz, döviz, borsa hortumları kesilen sömürü lobisi, bu devrimi engellemek için her yolu deniyor : terör, kaos, kriz, iç ve dış savaş. 

Bilim ve teknolojik gelişimi engelleyen ithal lobisi 70 yıldır kaynakları sömürmeye devam ediyor. Önceki bilim Bakanımız Fikri Işık, son 1.5 yılda sayıları %50 artmasına rağmen Ar-Ge merkezlerinden nitelikli proje çıkmadığından yakınıyor. Çünkü arge, patent, projeyi engelleyen sistem daha yeni değişiyor ve bu işi yeni öğreniyoruz. Dijital devrime yetişmek için bu işi bilenlerle akılcı ortaklıklar kurmalıyız yoksa 20 yıl geriden takip ederiz.

Modern sömürünün askerleri, bilim teknolojide devrim ve sağlıklı toplum amacını gerçekleştirecek yapıların kurulmasını önlemek için önce karşı çıktılar. Bunu başaramayınca bu kurumlara sızmaya, ele geçirmeye ve etkisiz hale getirmeye çalışıyorlar. Çünkü milli irade yolundan dönmüyor. Bu yüzden yeni hedefleri bu kurumları amacından saptırmak ve ne yapıp edip küresel vesayeti sağlamak. Küresel hegamonyayı kırmak isteyen milli ve yerli arayışı çaktırmadan küresel yazılımla değiştirmek, küresel sistemle işbirliği yaparak parlak laflarla toplumu uyutmak. Cebimizi dolduran değil, cebimizi boşaltan teknolojik işbirliği ile kendi ceplerini doldurmak. Yani küresel sistem pahalı teknolojiyi bize satacak, biz de sanki bunları kendimiz keşfetmiş gibi kullanacağız. Oligarşide payını alacak, ne güzel değil mi? Milli güvenliğimiz için, sağlık ve hayatımız için hayati öneme haiz olan ilaç, aşı, cihaz, enerji, silah, füze kalkanı dahil bunları kendimiz üretmek zorundayız. Can güvenliğimizi küresel sistemin, vahşi batının insaf ve merhametine terkedemeyiz. Eski sistemin adamlarıyla geldiğimiz yer teslimiyet ve çaresizlik. Aşı ve füze kalkanında bunu yaşadık. Sorunları yaratan anlayışla, mandacı kadrolarla ve köhnemiş sistemle hiçbir sorunu çözemeyiz. Darbelerle dayatılan modern sömürü sistemini değiştirmek gerekiyor. Sömürüye aracılık eden sistemin baştan sona değişmesi gerekiyor. Hastalık üreten yaşam tarzı, bizi hasta eden sistemin bir ürünüdür. Sistem değişmeden sağlıklı yaşam tarzı mümkün değil.

TÜRKİYE İÇİN SON ŞANS

Türkiye için son şans ; bilim teknolojide devrim ve sağlıklı toplumu kurmaktır. Artık sadece bilim teknolojik atılım yeterli değil. Hastalıklı toplumdan sağlıklı topluma geçme gibi bir hedefimiz olmalı. Çünkü sosyal, zihinsel ve bedensel hastalıklar içinde kıvranan bir toplum bu savaşı kazanamaz. Bu yüzden 2 cephede birden savaşmak zorundayız.  Artık 2 hedefimiz var : Bilim teknolojide devrim ve sağlıklı toplum. 

KAYNAKLAR

1.Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı'na bağlanması tasarısına, 91 tıp fakültesi dekanı itiraz etti :http://www.medimagazin.com.tr/hekim/universiteler/tr-saglik-yokune-itiraz-2-15-59524.html

2. REDDEDİYORUZ!  http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/tuseb-4657.html

3. Üniversitelerimiz ne kadar üretken?

http://www.milliyet.com.tr/universitelerimiz-ne-kadar-uretken-/gundem/ydetay/2135142/default.htm

4. http://www.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2015/12/24/ar-ge-destegi-nasil-verilmeli 

5.http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2014/11/20141126-3.htm

6.http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2015/04/20150415-1.htm

7. http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/sbu-5293.html

8. http://www.ttb.org.tr/kutuphane/tuseb_rpr.pdf

9.http://www.thsk.gov.tr/dosya/birimler/cok_paydasli_saglik_sorumlugu/dokumanlar/cok_paydasli_saglik_sorumlulugu/tedavi/Saglik_iletisiminin_Gelistirilmesi.pdf

10.http://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-ar-geye-gecen-yil-62-milyar-lira-harcandi-11-681-70635.html

11.http://www.sabah.com.tr/yazarlar/oguz/2014/08/16/tubitaktaki-bilim-ceteleri

12. http://archinte.jamanetwork.com/article.aspx?articleid=2528290

13. http://www.kemalyesilcimen.com/artikel.php?artikel_id=361


Bu yazı 1,253 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,780 µs