En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
18 Aralık 2015



 MEDYA AKADEMİSİ KURULMALI

Zihinsel savaş ve algı yönetimi ile sosyal medya konusunda gelişmeleri takip eden ve bilimsel araştırmalar yapan bir merkez olmadığı için genç nesli kaybediyoruz. Dijital devrim çağında modadan beslenmeye, inançtan alışkanlıklara kadar her şey insanların özgür iradesi tarafından değil küresel irade tarafından belirleniyor. Talep ve seçeneklerin listesi önceden zihinlere yükleniyor, sonra da bunlardan seçim yapmamız bekleniyor. Bunun neresi özgürlük. Akıllı telefon ve çiplerle yönetilen insani ve ahlaki değerleri yok edilmiş transhümanizm denilen robotlar alemi küresel şeytanın yeni hedefi. Vegan beslenmeden, bayrak, vatan, devlet ve ordu düşmanlığına kadar milleti yeniden formatlayan yazılımlar zihinleri esir alıyor. Genç nesiller kısa sürede farkında bile olmadan milli ve dini değerlerini kaybedebilir.

Sosyal medya yoluyla beyinler formatlanıyor. Mesajlarla milyonlar sokaklara dökülüyor. Bu yeni savaş öncekilere benzemiyor, medyada ve zihinlerde yaşanıyor. Bilinçaltı laboratuarları bu yeni savaşın komuta merkezi. Üniformasız sivil kuvvetler ekranlarda savaşıyor. Kalemi kuvvetli, ağzı laf yapan akademik askerler ön cephede. İnsan beyninin uçsuz bucaksız kıvrımları, kıyasıya çatışmaların yaşandığı yeni savaş alanı. Barış içinde cereyan eden bu zihinsel savaşta herkes sivil kamuflaj içinde, kim dost kim düşman belli değil. Hoca kılığına girmiş gizli kardinaller, yeni çağın Lawrensleri olarak dini değerleri silah gibi kullanıyor. Şeytan sürekli aldatıyor, çünkü misyonu bu. 

Zihnimize sürekli olarak felaket haberleri ve senaryoları yükleniyor. Yaklaşan kıyamet senaryosu beyinlere işleniyor. Kirli bilgiyi süzen zihinsel filtreler bozulduğu için felaket korkusu ve tortusu zihinleri kaplıyor. Basılan yer kayıyor, tutulan kopuyor, aşağısı uçurum. Korku filmi gibi ama sürekli. Buna can mı dayanır? Depremler, tayfunlar, hortumlar, sel baskınları, salgınlar, göçler sürekli işleniyor. Gelecek diye anons edilen sosyal ve ekonomik deprem ve krizleri bekleyen toplumun sinir sistemi bozuluyor. Toplumun bilinçaltı kodlarıyla oynanarak her çeşit şiddet körükleniyor. Kutsal değerlere yapılan hakaretlerle inananlar sokağa dökülürken planlı olarak İslamik terör sloganı beyinlere işleniyor.

Ülkeleri  kaosa sokmak, kriz çıkarmak ve milli iradeleri yıkmak için Geziden Sarı yelek eylemine kadar her türlü düşman faaliyeti masum istekleri bahane ederek halkı isyana teşvik ediyor. Birlikte harekete geçen medyadaki terör timleri, zihinsel savaşla terörün etkisini milyon kat artırıyor. Sivil halkın zihnine atılan kin, intikam ve nifak tohumları bu savaşın karşı konulamaz yeni silahı. Stadlardan sokaklara, evlere kadar yayılan zihinsel terör yakıyor, yıkıyor, yok ediyor. İnternet ve medya yoluyla beyinler formatlanırken, cep telefonlarına gelen mesajlarla milyonlar sokaklara dökülüyor. Sosyal medyayı iyi kullanmayı becerenler ülkeleri sarsıyor, iktidarları alaşağı ediyor. Yeni yöntem : zihinsel darbe, olay beyinlerde bitiyor.

Zihinsel savaş, derin üniversitelerinin bilinçaltı laboratuvarlarından facebook tweeter gibi sosyal medyaya kadar yayılıyor. Milyarlarca insanın sosyal medyadan elde edilen bilinçaltı profilleri ve hassas sinir uçlarını ekonomik krizden isyanlara, darbelerden iktidarları belirlemeye kadar sinsice kullanılıyor. İnsanların sevgi, şefkat, korku, tutku gibi kişisel özellikleri küresel hakimiyet savaşına meze yapılıyor. Bilinçaltı yöntemlerin kullanıldığı zihinsel savaştan habersiz ülkeler küresel iradenin oyuncağı olmuş, ne yapacağını bilemiyor. Sürekli değişen gündemin peşinden koşan zombileşmiş kitleler yakıp yıkmaya hazır.

Zihinsel savaş, bunlarla sınırlı değil. En sağlam inançlar, dini kurumlar ve örgütler bile, medya bombardımanıyla sarsılıyor. Yeni biliçaltı kurgulama yöntemleriyle iradesini biat ve itaat zincirine bağlayan zombilerden terör örgütleri devşiriliyor. Zihinsel veya fiili olarak işgal edilen ülkelerin çocukları Haşhaşilere dönüşüyor. El kaide budur. DAEŞ budur. FETÖ budur.  Demek ki klasik eğitim kurumları, hain üreten küresel planı önlemede yetersiz. Zihinlere milli ve yerli yazılımlar yüklenmediği ve zararlı yazılımlar önlenmediği için, meydanı boş bulan düşman kendi yazılımını kolayca yüklüyor. Milyarlarca lira harcadığımız eğitim kurumları ve Diyanet maalesef yetersiz ki Fetö ve benzeri örgütler milyonları zehirleyip her yeri sarmış. Demek ki akıl ve bilim olmazsa para ve klasik yöntemler bir işe yaramıyor.  

Alkolizm ve uyuşturucu giderek artıyor. Yiyecekten içeceğe, modadan hangi marka taşıta bineceğimize kadar her şeyi zihinlere formatlayan algı savaşı nedeniyle sadece bedensel ve ruhsal hastalıklar artmıyor. Dizi filmlerle bilinçaltına yüklenen zihinsel yazılımlar, ahlaki değerleri yok ederken lezbiyenlik ve homoseksüellik gibi sosyal patolojiler de hızla artıyor. Aile içi şiddet, hırsızlık, gasp, cinayet, terör ve katliamlar dizi filmler ve haberlerde çaktırmadan toplumun bilinçaltına kazınıyor. Toplum birbirine saygısız ve düşman haline getiriliyor. Doktora, kadına, çocuğa şiddetin nedeni terminatör küresel anlayış. Hedefi güven, sadakat, vicdan gibi insani, ahlaki, milli değerleri yok ederek toplumu atomlarına ayırmak ve kolayca çürütmek. Silahı medya, kurşunu yasak elma diziler. % 98 müslüman diye gurur duyduğumuz ülkemizde bile ateizm, deizm, satanizm değerleri yok edilen toplumda hızla artıyor. Gençliğimiz manevi boşluk içinde uyuşturucu, alkol, sigara girdabında debeleniyor. 

HEDEF : ZİHİNSEL KAOS, ZİHİNSEL İŞGAL, ZİHİNSEL SOYKIRIM

İnançları bile sarsan bu zihinsel savaşla beyinler çözülüyor. Bilgi bombardımanı altında toplum ne yapacağını bilemiyor. Derin tarihi geçmişi olan milletler bile gözlerine far tutulmuş tavşanlar gibi şaşırmış ve çaresiz. Milletleri köklerinden koparan zihinsel soykırımla bütün tarihi değerler biçiliyor. Osman Gazi’den Fatih’e, Muhteşem Süleyman’dan Atatürk’e yapılan saldırılar sebepsiz değil. Şaşalı dizilerle, filmlerle, tarih sohbetleriyle, ‘gerçekler gizli kalmasın’ plağı eşliğinde sinsice beyinler yıkanıyor. Kadın kız peşinden koşan, zevk-i safa içinde yaşayan, halkı ezen, kardeş ve evlat katili vahşiler algısıyla ecdadımız kötüleniyor. Tarihe ve medeniyete yön vermiş bir milletin  tarihine olan saygı ve sevgisi yok ediliyor.

Tarihimizi küçümseyen, aşağılayan, kötüleyen bu saldırıların amacı, ‘insanı yaşat ki devletin yaşasın’ anlayışını dünyaya egemen kılan bir milleti köklerinden koparıp süpürmek. İslam alemine ve tükenen, çürüyen dünyaya umut olan inanç ve kültürümüzü kötüleyip, lider olacak milletimizin önünü kesmek. Milyarlarca dolar bunun için harcanıyor. Dev prodüksiyonlar bunun için yapılıyor. Zihinleri tarümar eden bu savaşın askerleri bir düzine yönetmen, senarist, tarihçi, araştırmacı, yazar, çizer, bilim adamı. Her çeşit entrika, kumpas, kehanet Türkiye’nin bölünmesi, çökmesi, yıkılması üzerine kurulu. Yazılan, çizilen, söylenen yalanların amacı zihinleri çelmek, ümitsizlik aşılamak, moral bozmak. 

Doğrudan beynimize saldırıyorlar, farkında değiliz. Tüm değerler siliniyor, beynimiz biçimlendiriliyor, bilgisayarımıza yeni programlar yükleniyor. Bizi biz yapan değerler elden giderken habersiz seyrediyoruz. Beş duyumuz ve zihnimiz gizlice ele geçiriliyor. Sonuçta algımız giderek değişiyor, dünyayı artık bu pencereden görüyoruz. Bizi yanıltarak irademizi ele geçirmeye çalışan bu karanlık savaş uyutuyor, aldatıyor ve tüm değerlerimizi yok ediyor. Görmemiz istenenleri görüyor, yapmamız istenenleri yapıyor, sinsi bir savaşın kurbanı oluyoruz. Yaşamsal sorunlarda bile beyinler donmuş, insanlar boş boş bakıyor. Her çeşit zihinsel aldatma sonucu dostu düşman, düşmanı da dost görmeye başlıyor, kendimizden bile şüpheye düşüyoruz. Sanki zaman tünelinde aklımız ve dimağımız kayboluyor. Akıl tutulması işte bu! Bilinçaltına gönderilen sinyallerle körpe beyinler yıkanıyor, geleceğin küresel robotları hazırlanıyor. İnsan ve toplumun yaşam tarzını kurgulamanın en kestirme yolu bu.

Eğitim ve medyanın eseri; kendi değerlerinden habersiz, dizi filmlerde gördüğünü taklit eden saygısız, bilgisiz, boş beyinli tipler giderek artıyor. Zihinsel soykırım işte bu. İnsan beynini ve yaşam tarzını kurgulayan kültürel salgın, sessiz ve derinden bulaşıyor. İnsan beynine en yoğun bilgi girişinin olduğu ortamlar; eğitim kurumları, medya, internet ve eğlence mekanları bu salgının yayılma yerleri. Çünkü bu virüs eğitim, öğretim ve medya yoluyla zihinlere kolayca nüfuz ediyor. Öncelikle aydın, sanatçı, toplum önderleri ve bilim adamları seçiliyor. Stratejik beyinlerin sessiz ve derinden ele geçirilmesi, her çeşit işgalden daha kolay ve etkili bir yöntem.

TV kanalları adeta uçak gemisi olmuş, toplumun algısını bombalayan haberler, diziler, programlar uçak ve helikopter gibi birbiri ardına sortiler yapıyor. Kıtalararası balistik füzelerin yerini uzaklardan gönderilen toplumu sarsan önemli dosyalar almış. Makyajlı ve süslü kuvvetler, bilgi verirken bütün yetenekleriyle zihnimizi ele geçiriyor. TV kanallarına konuşlanmış sivil kuvvetler, bildiklerimizi tersyüz eden dosyalarla beyinleri haşat ediyor. Devlet, hukuk, ekonomi ve sağlık alanındaki algılar tamamen değişiyor. Asırlardır düzgün ve tutarlı yaşayan bir toplum, bu hızlı değişimi kaldıramıyor. Gece gündüz yapılan bombardımanlar sonucu olup biteni şaşkınlıkla izliyoruz. Sanki hızlı trene binmiş gibi asırlık değişimleri sanal alemde bir anda yaşıyoruz.

HEDEF ; ZİHİNSEL KÖLELİK

Sosyal medya, çocuk ve gençlerimizin zihinlerine dizi ve oyunlarla bize ait değerleri yok ederken modern kölelik yazılımını yüklüyor. Hedef ; çiplerle yönetilen kuklalar alemi. Zihinleri ele geçiren, zihinlerin sahip olduğu kaynakları ve herşeyi ele geçirir. Sorun özgürlük sorunu, Çözüm bilim ve akıl oyunu.

Bu savaşın en etkili silahı medya. Planlanan davranış modeli, toplumun bilinçaltına binlerce kere işlenerek tüm değerler ve bilgiler alt üst ediliyor. Yüklenen dosyalar, algı ve yaşantıyı yeniden formatlıyor. Algıyı ele geçiren, algı sahibine ait herşeyi ele geçirmiş oluyor. Ülkeleri işgal etmeye veya varlıklarını satın almaya bile gerek yok. Sahibinin algısını etkilemeniz yeterli. Seçeneklerin listesi önceden hafıza kartımıza işleniyor, biz de güya özgür seçimler yapıyoruz. Bunun neresi özgürlük? Gereksiz bilgiyi moloz gibi zihinlere boşaltan eğitim ve medya yüzünden beyinler enkaz altında can çekişiyor. Bilimsel mandacılığa göre formatlanan beyinler sorun çözemiyor, başkasından medet umuyor. Çağımızda milletleri köleleştirmenin en kestirme yolu bu. Bunun adı ; modern kölelik.

Uzaktan kumanda elimizde, ekran karşısında hipnotize oluyoruz. Morfinli diziler ve reklamlar toplumun bilinçaltını uyuşturuyor, teslim alıyor. Bağımlılık artarken özgürlükler kayboluyor. Algıyı yöneten toplumu esir alıyor. Kanlı ve acımasız savaşlar, kıyamet sahneleri, soygun, hırsızlık, kapkaç, tecavüz ve insanlık dışı ne varsa hepsi, sıradan olaylar gibi zihinlere işleniyor. Amaç, insanlık vicdanını yok ederek vahşet dolu kötü bir dünyaya ve kötülük yapmaya alıştırma. Toplumsal şiddetin asıl nedeni bu. Bu yüzden dünyadaki vahşeti film gibi izliyoruz. Beyinlere kazınan algı aynı: kötülük o kadar da kötü değil, hayatın parçası. Kötülük dünyasında kötülerle ve kötülüklerle yaşamaya alışmalıyız. Kötülük bulaşıcı hastalık gibi hızla yayılıyor. Kötülük dünyasına hoşgeldiniz. Her çeşit  kötülük, ahlaksızlık ve sapıklık normalize ediliyor. Ne yiyeceğimizden ne içeceğimize ve nasıl yaşayacağımıza, hangi markayı alacağımıza kadar her şey zihnimize yüklenirken, kirlenmiş akvaryumda biz kimin hayatını yaşıyoruz? Kaybolan bize ait yaşam nerede?

Artık her türlü kriz, çatışma, kaos, felaket beklenir ve normal karşılanır oldu. İnsanlar, vahşeti seyrederken afiyetle yemeğini yiyor. Medyada şiddet, tecavüz ve kötülükleri zihnine kaydeden bunalım halinde bu kayıtları uyguluyor. Sigaraya yapılan kamuflaj tecavüze, vahşete neden yapılmıyor? Bilinçaltına yüklenen vahşi batının şiddet programları yerine, karıncayı bile incitmeyen kültürümüzü yüklemek gerekiyor ama aydınımız, çağdaş uygarlık diye sorun yaratan anlayışta çözüm arıyor, ondan medet umuyor. Beyin nakli nasıl yapılır?

Milli kültür ve medeniyetimizi tarihin tozlu raflarından çıkarıp toplum modeli olarak insanlığa ve milletimize sunacak olan akademidir. Üniversitelerin çoğu sosyal bilimler ama sadece laf üretiyor.  Milli toplum modelini geliştirmesi gereken kurumların açıkca belirttikleri misyon ve vizyonları ise, dünya ve insanı hasta eden, kan revan içinde bırakan güya çağdaş batı medeniyeti. Mültecileri vahşice döven, aç bırakan ve denizlerde boğulmaya mahkum eden çağdaş batıya ulaşmak üniversitelerin hedefi oldu. Vahşi batıya ses çıkarmayanlar, Suriyeli milyonlarca mülteciye insani ve vicdani kucak açtı, misafir etti diye kendi ülkesini topa tutuyor. Bunları yetiştiren eğitim nasıl milli olur? Halbuki akademi dünyadaki vahşeti batının yüzüne çarparken milli toplum modelimizi çağımıza göre geliştirecek bilimsel araştırmalar yapmalı, yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlamalı. Bunları yönetimlere, topluma ve insanlığa sunmalı. Küresel ısınma ile felakete sürüklenen dünyanın ve çağdaş sömürü ve yaşam tarzıyla her çeşit hastalığın pençesinde kıvranan insanlığın tek ilacı, Anadolu erenlerinin tüketimi yasaklayan ve karıncayı incitmeyen gönül anlayışı. Aydın ve bilim dünyamız bu anlayışı milletine ve insanlığa sunamazsa, milli kültür ve medeniyetine yabancı ve hastalıklı çağdaş yaşam tarzına mahkum olacağız.

ÇÖZÜM : MEDYA AKADEMİSİ

Bu zihinsel savaşa karşı bilimsel yöntemleri geliştirecek olan sosyal medya akademisi acilen kurulmalı. Zihinsel savaş, Milli güvenlik sorunudur. Bu zihinsel savaş ve işgale ancak akademik bir yapıyla karşı koyabiliriz. Akademik merkez, sosyal medya uzmanları yetiştirecek, bu konudaki bilimsel gelişme ve yöntemleri takip ederek yeni yöntemler geliştirecektir. Toplumun milli değerlerini koruyarak geleceğe taşıyacaktır. 

Hergün milyarlarca barsak hücresi gaytaya karışıp yok olurken beyin hücreleri ölünceye kadar üstünlüğünü koruyor. Beyin hücrelerini üstün ve ayrıcalıklı kılan nöronlar arasındaki iletişimdir. Beyin, yeteneklerin yönetim etrafında kenetlenme ve network merkezidir. Bizde ise öyle değil. Birbirinden değerli yüzlerce aydın ve bilim adamımız var ama bunlar birbirinden habersiz olduğu için milli hedefleri gerçekleştirmekte başarılı olamıyoruz. Bu yeteneklerin akademide nöronal yapı gibi sürekli iletişimde olması halinde gücümüz milyon kat artacaktır. Bu akademide görev yapan yetenekli araştırmacı ve strateji uzmanlarına ve bilimsel formata uyanlara Doç. Prof. ünvanı verilmesi bu akademinin gelişmesine katkı sağlıyacaktır. Bu konuda yüzlerce yetenekli ve bilgili insanın akademik platformda bir araya getirilmesi, bu akademide ders vermesinin sağlanması ve bu yapı altında bilimsel yöntemlerin geliştirilmesi ülkemizi zihinsel işgal ve esaretten kurtarabilir.

 

Zihinsel savaşa bilimsel yöntemlerle karşı koymalıyız. Sosyal medyayı ve sahte hesapları takip etmek ne yazık ki hızla ilerliyen dijital dünyanın yürüttüğü zihinsel savaşta yeterli olmuyor. Ekonomiden siyasete, sağlıktan zihinsel savaşa düşmanın sosyal medya faaliyetlerini tesbit eden, buna uygun planlar hazırlayan, milli hedefleri planlayan akademik bir merkeze ihtiyaç duyuyoruz. İstihbaratın böyle bir merkezi şüphesiz vardır ancak yeterli değildir.

 

Çağımız algı çağı. Algıyı yöneten kazanıyor. Akademi beyindir. Akademik örgütlenme yani bilimsel bir üst akıl olmadan büyük devlet olamayız. Çağımız bilim teknoloji çağı. Artık istihbarat savaşları her çeşit medya üzerinden yapılıyor. Bunu bireysel takip etmek yeterli değil organize takip gereklidir. Medyadaki teknolojik gelişmeleri takip edecek ve PROAKTİF önlemleri alacak kurumun adı Medya Akademisidir. 200 Üniversite ve 170 binlik bilim ordumuz niçin var? Çağımızda sürdürülen zihinsel savaşı bilim ordusunu organize etmeden kazanamayız. Başımıza musibet gelmeden proaktif önlem alamıyoruz. Düşmanın silahıyla zafer kazanılmaz. Tweeter, facebook, instegram... Her alanda milli medyamızı kurmalıyız. Tek çare : En gelismiş bilimsel ve teknolojik yöntemleri kullanan Medya Akademisidir.

 



Bu yazı 1,350 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,023 µs