En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
21 Eylül 2018

SAĞLIKTA MİLLİ ÇÖZÜMLER




Türkiyenin cari açığında son 30 yılda trilyonlarca $ harcadığımız son teknoloji akıllı dijital hastaneler, yüksek tıbbi teknoloji ve ilaç harcamalarının payı çok büyük. Harcamalar dağınık olduğu için dikkat çekmiyor ama milli ve yerli üretimin yolunu açamazsak kan kaybı giderek artacak. İlaç ve tıbbi teknoloji ithalatını yani cari açığı azaltmada gerçek çözüm ise sağlıklı toplumdan, milli ilaç ve teknolojiden geçiyor. Hastalıklar azalırsa, astronomik hastalık harcamaları azalır, hem de sağlığın keyfini yaşarız.

Eskiden halk içinde muteber nesne sağlık idi. Ama şimdi hastalık moda oldu. Şimdi artık insanlar gittiği hastaneler, aldığı ilaçlar, takılan stent ve protezler ile övünüyor. Ne tuhaf değil mi? Demek ki hastalık, ilaç ve tıbbi teknoloji satmak için önce moda yaratmak gerekiyor. Hastalık sektörü işini iyi biliyor : önce hasta et, sonra cebini boşalt. Giderek büyüyen bu dev sektör,  uğruna kanlı savaşların yapıldığı petrolün önüne geçmiş bulunuyor. Silah üreticileri terör ve savaşların bitmesini istemeyip  teşvik ettiği gibi, hastalık sektörü de hastalıklar bitsin istemiyor.

Sağlıklı toplumun yolu ; bu yüzyıl milyarlarca insanın ölümüne ve hastalanmasına yol açacak olan sigara, alkol, fastfood, mısır şekeri ve gazlı içecekleri yasaklamaktan geçer. Sigara her yıl 7 milyon, alkol ise 3 milyon insanın ölümüne yol açıyor. Bu terör değil mi? Sadece sigara yılda 25 milyar dolarımızı tek başına götürüyor. Gazlı Amerikan içeceklerin faturası ilaç faturasını geçiyor. 3 milyar hamburgere 30 milyar TL ödemişiz. Yani bizi hasta eden maddeleri yasaklasak, hem bu yolla zengin olacağız, hem de hastalık, ilaç, tıbbi teknoloji faturası azalacağı için ihya olacağız. Hem de sağlıklı toplum olacağız. Ama gel de anlat ; akıllı ve ucuz çözümler sosyetemizi bozuyor. 

İnancımızın hedefi sağlıklı toplumdur : Bedensel, sosyal, ruhsal ve zihinsel sağlık.

Zihinsel sağlık ne demek : bu konuyu yüz kere anlatmanıza rağmen toplum anlama sorunu yaşıyor ve sağlık toplum olmak yerine, kedinin kuyruğu peşinde koştuğu gibi hastalıklar peşinde koşuyor ve kaynaklarını, sağlık ve hayatını bozuk para gibi harcıyorsa, zihinsel sağlığımız bozuk demektir. Sağlık Allahın emanetidir. Sağlığı korumak asıldır. Sağlık en muteber nesnedir. Her işin başı sağlıktır. Cihanda bir nefes devletten bile önce gelir. 

SAĞLIK SEKTÖRÜ MİLLİ KURTULUŞUN YOLU OLABİLİR

Dünyada ve Türkiyede büyüyen sağlık sektörü, Türkiye için bir şans ve fırsat da olabilir. Nasıl mı? İzah edelim : Türkiye sağlıkta yaptığı devrimle komşu ülkeler için sağlık turizminde lider olabilir. Bu devasa sektörün son 30 yılda trilyonlarca $ harcadığımız ilaç, aşı, tıbbi cihaz ve malzemelerini biz üretmeye ve satmaya başlarsak, bu devrim ülkemiz için milli ve yerli kurtuluş çaresi olur. Tabii hastalıkları da önlemek şartıyla. Çünkü hasta toplumlar üretemez.

TEKNOLOJİK DEVRİMİN YOLU 

Biyoteknoloji ve mRNA Üniversitesi ve Araştırma merkezi acilen kurulmalı

Yıllardır anlatıyoruz ama başaramadık. Bütçe açıkları ve cari açığın temel nedeni ilaç, aşı ve teknoloji harcamaları. Buna hiçbir hazine dayanamaz. Bu harcamalar postmodern tıbbın çok pahalı faturası nedeniyle giderek artıyor ve artacak. Buna hazırlıklı değiliz. Sağlık harcamaları 9 yılda 8 kat arttı ama yine de yetmiyor. Ekranlarda ağlayan bebekler, hastalar ve anneler giderek artıyor. Sadece bir hasta için SMA ilacı fiyatı 2.4 milyon $ dersek konu daha iyi anlaşılır. SGK kanser, diyabet  kalp, böbrek... ilaçları için sürekli açık veriyor. Bilim teknolojideki vesayet zihinleri küresel çıkarlara kilitlediği için bu deli gömleğinden çıkamıyoruz, çıkmamız mümkün değil. Beyin gücümüz mandacılık nedeniyle milli çözümler üretemiyor. Önümüzdeki yıllarda mRNA CRISPR teknolojisiyle yeni tedaviler gelecek. Bazı tedaviler geldi zaten. Mesela  SMA tedavisi. Ama fiyatı 2.4 milyon $. Sadece aşıya 5 milyar dolar ödedik. Bu tedaviyi almak isteyenler neyini verecek? Her şeyin tedavisi bulunuyor diye kimse boşuna sevinmesin. Vatandaş yılda 40 milyar TL tutan çok ucuz ilaçların katkı payını bile ödemekte zorlanıyor. Sağlık bütçeleri sürekli açık veren ülkeler milyon dolarlık mRNA ilaçlarının parasını nasıl ödeyecek? Küresel sistem Kızılaya çalışmıyor. Tek çare, kaynakları tek yerde toplayan Biyoteknoloji ve mRNA Üniversitesi ve Araştırma merkezini kurmaktan geçiyor. Acilen. Yoksa ağlayan hastalar, bebekler, anneler kaderimiz olacak. Kaynak yok diyenlere, her yıl 110.000 kişiyi öldüren milyonlarca kişiyi de hastalıktan süründüren sigara, alkol ve zararlarına her yıl 25 milyar harcadığımızı hatırlatalım.

Trilyonlarca dolarlık ilaç ve tıbbi teknoloji sektöründe dünyada 20-30 şirket mevcut. Ticaret savaşları ve pazarlama sorunu nedeniyle bunların çoğu ekonomik sıkıntıda veya batmak üzere. Türkiye bunlardan bir ikisiyle ortaklık kurabilirse, bu şirketlerin arge deneyimlerine ve patentlerine anında sahip olabilir. Böylece arge ve patentden habersiz kısırlaştırılmış bilim dünyamız, bu tüp bebek yöntemiyle teknolojik devrimi başarabilir. Aksi halde önümüzdeki yıllarda çığ gibi artacak pahalı teknolojiler, dijital hastaneler ve akıllı ilaçların milyarlarca $ tutan faturalarını ödeme şansımız yok. Medyada sürekli izlediğimiz SMA hastası bir yavrumuzun sadece 1 yıllık tedavi masrafının 4 milyon TL olduğunu söylersek konu daha iyi anlaşılır. Türkiyede genetik hastalığı olan kişi sayısı bilimsel tahmine göre 6 milyon civarında. Kendi biyoteknolojiniz yoksa yabancıya avuç açacaksınız.

 

Peki bu şirketler ortaklığa yanaşır mı? Batma riskinde olan şirketler tabii ki yanaşır ve şartlarımızı kabul eder. Avantajlar, ortaklık yapacak şirketlerimizin pazarlık yeteneğine bağlı. Türkiye metro, tünel, otoyol, sanayi, IHA, SIHA, ALTAY, ATAK, GÖKTÜRK modelini ilaç ve tıbbi teknoloji sektöründe de başarabilir. Türkiye gibi alım garantisi olan dev bir pazar, 2 milyarlık Türk - İslam alemine de bu üretimi pazarlayacak potansiyele sahip. SGK ve modern hastanelerimiz zaten tek alıcı pozisyonunda. 


Amacımız, dünya çapında teknoloji öncüsü olan şirketlerin arge deneyiminden yararlanmak ve patentleri sayesinde teknolojik devrime en son noktadan başlamaktır. Çığ gibi gelişen teknolojik devrime başka türlü yetişemeyiz. Sıfırdan başlarsak kıt kaynakları çarçur ederiz. Şimdiye kadar yaptığımız gibi her yıl milyarlarca doları arge yapacağız diye arge nedir bilmeyen kadrolara aktarırsak bir gazoz kapağı patenti bile üretememin ezikliğini tekrar yaşarız.


70 yıldır liyakat abidesi diye sunulan kadroların sadece batıya komisyon ve pazarlama yaparak modern sömürü düzenini kurduklarını unutmayalım. Bizim liyakatsiz kadrolara da kongreler yoluyla aynı hastalığın bulaştığını  görüyoruz. Osmanlıdan beri adam yok diye özetlenen aynı sorunu yaşıyoruz. Liyakatli diye pazarlanan kadrolar yabancıya uşaklık ederken milli kadroları liyakatsiz diye suçluyor. Liyakatin yolu modern sömürü sisteminee girmekten geçiyor. Yabancı kolejlerde yetiştiği için birkaç dil bilen kadrolar iki asırdır her yeri işgal etmiş durumda. Bürokrasi ve iş aleminin ithal ilaç ve tıbbi teknolojiyi pazarlama ve komisyonculuğu yani modern sömürü düzenini,  teknolojik gelişmeden yararlanma gibi yutturmasına artık son verilmeli ve bu oligarşik kadrolar tasfiye edilmelidir.

Dünyada ve Türkiyede büyüyen sağlık sektörü, Türkiye için bir şans ve fırsat da olabilir. Nasıl mı? İzah edelim : Türkiye sağlıkta yaptığı devrimle komşu ülkeler için sağlık turizminde lider olabilir. Bu devasa sektörün son 30 yılda trilyonlarca $ harcadığımız ilaç, aşı, tıbbi cihaz ve malzemelerini biz üretmeye ve satmaya başlarsak, bu devrim ülkemiz için milli ve yerli kurtuluş çaresi olur. Tabii hastalıkları da önlemek şartıyla. Çünkü hasta toplumlar üretemez.

Bir kere daha anlatalım :

Hastalıklara yol açan sigara, alkol, kola, fastfooda harcadığımız para 20 milyar dolar azalırsa, yol açtığı hastalık harcamaları da en az bu kadar azalacaktır. Azalan hasta sayısını sağlık turizmiyle kazanca çevirsek daha mantıklı olmaz mı? Sağlık turizmiyle her yıl ayrıca 20 milyar $ daha kazanabiliriz. Şimdilik 5 milyar $. Bu milli seferberlik ile her yıl toplam 60 milyar dolar tasarruf ederek ekonomik krizle Türkiyeyi teslim almak isteyenlerin oyunun bozmuş olacağız.

Türkiye sağlık sektörünün 2023'te 170 milyar $ olacağı öngörülüyor. Ülkemizin gerçek ihracatını bile sollayan bu sektör, gerekli atılımı yaparsak Türkiye için fırsat olabilir. Gerekli önlemler alınmaz ve dışa bağımlılık devam ederse, büyük bir yıkıma da yol açabilir. İzah edelim : Gerekenler yapılmazsa neden yıkıma yol  açabilir : Hastalıklarda dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz dersek tehlike daha iyi anlaşılır. Eğer hasta sayısı şimdiye kadar olduğu gibi çığ gibi artmaya devam ederse milli felaketimiz olur. Çünkü giderek artan hastalık harcamaları ve hasta toplum, ekonomiyi çökertir. Diyabet, kanser, kalp damar hastalıkları harcamaları bile geleceğimizi karartır. Sadece diyabet bile hastalık harcamalarının dörtte birini yutuyor. Bu yükün altından kalkamayız. Ayrıca hasta bir toplum, düşünemez, sorunlarını çözemez, kendini savunamaz, ayakta bile kalamaz ve üretemez.

Hastalıkların önlenmesi, pahalı ve zor olan tedavilere göre çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olduğuna göre hasta olup tedavi olmanın mantığı yoktur. Koyunların bıle tehlike anında üstüne takılı çipten çobanına mesaj gönderip önlem aldığı bir dünyada, bu önlemi biz de alabiliriz. İnancımızın ve milli iradenin hedefi : sağlıklı toplumdur.

HASTALIKLARI ÖNLEMEYE BİR ÖRNEK VERELİM :

Ülkemizde 4 milyon civarında hepatit B ve C hastası var. Hepatit tedavi faturası 120.000 TL. Şimdi daha da artacak. Üstelik başarı oranı da % 50. İthalatın toplam maliyeti ekonomiyi çökertir, milli üretim ise kurtarır. Hepatit bulaşmasını önlemek daha kolay daha ucuz daha garantili.

BİZİ HASTA EDEN KÜRESEL YAŞAM TARZI

Peki insanı ve dünyayı hasta eden modern uygarlık çağında durum nasıl? Hasta sayısı artmış, muayene sayısı rekor kırmış herkes bununla övünüyor. Herkesin elinde dosyalar dolusu tahlil ve tetkikler, emarlar, tomografiler, anjiyo raporları... Sanki hasta olmak imtiyaz, tedavi olmak bir lütuf! Ne biçim bir moda, nasıl bir anlayış? Sağlıklı yaşamanın bilimsel formüllerini uygulamak neden kimsenin aklına gelmiyor?

Çözüm diye dayatılan her şey, trilyon dolarlık küresel sektörü şişirmekten başka işe yaramıyor. Artan sağlık harcamalarına rağmen, toplum daha sağlıklı değil. Şişmanlıktan kansere, hipertansiyondan diyabete kadar bir dizi sağlık sorununa getirilen çözümler, yaşam tarzını değiştirmek yerine yaratılan sektörü daha da büyütmek esasına dayalı. Daha şimdiden, 5-6 ilacın ayrı ayrı veya bir tek tablet halinde alınacağı ilginç bir döneme giriyoruz. Sadece yüksek tansiyon için bile çok sayıda ilaca mahkum olabiliriz. Bunu alamayanların akibeti ise kötü. Yüksek tansiyon ve kalpten ölümler bu yöntemle kontrol altına alınabilirse, şeker hastalığı ile boğuşan şişman bir dünyada yaşıyor olacağız.

Sonuçta ne mi oluyor? Hastalıklar daha şimdiden rekora koşuyor. Kanser çığ gibi artıyor, önümüzdeki yıllarda 1 numaralı ölüm nedeni olacak. Kalp hastalıkları ise zaten 1 numaralı ölüm nedeni. Herkes anjiyo yaptırmak için sırada. Parmağa yüzük takar gibi damarlara stent taktırmak, baypas ameliyatı olmak moda oldu. Bu gidişle haftanın her günü ayrı bir uzmana ihtiyacımız olacak: Kalp, damar, akciğer, böbrek hastalıkları, kanser, diyabet…  Önce hastalıklı Amerikan yaşam tarzında yaşamaya çalışan ve sonra da tedavi için çırpınan kadersiz bir toplumun acı hikayesi bu.

Sağlık Bakanlığı - Başkent üniversitesi işbirliği ile yapılan araştırma, hastalık ve kayıpların % 86’sına hastalıklı yaşam tarzının sebep olduğunu söylüyor. Bilim, ‘sebepleri yok edin, hastalık ve ölüm üreten bataklığı kurutun’  diyor, biz ise kedinin kuyruğu peşinde dolandığı gibi hastalıkların vahim sonuçlarıyla ömür tüketiyoruz. Bu yüzden bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen hasta sayısı azalacağına artıyor. Başarısızlığın nedenlerinden ve çarelerinden habersiz, hasta olmaya ve tedavi olmaya devam ediyoruz. Sonuçta, fast-fooddan sigaraya, sağlığa zararlı katkı maddeleri ve genetiği bozuk gıdalara, alkole, çevre kirlenmesine ve küresel ısınmaya kadar küresel şirketler özgürce rol alırken, küresel sektör de tedavi etmek için fedakarca(!) çalışıyor. Hasta eden ve sonra da tedavi eden bu sistem, emme basma tulumba gibi çalışırken, hasta eden yaşam tarzımızı devam ediyor. Pahalı ilaç ve teknolojiye dayalı bu cendereye girenlerde ise zaman içinde teşhis ve tedavi olmaya yönelik ‘sağlık bilinci’ gelişmiş oluyor. Bilincin temeli akıllı hasta olmaya dayanıyor. Çekap madenlerinin bitmek bilmeyen rezervi olan hastalar, yaratılan trilyon dolarlık sektörün can damarı ve hayat kaynağı. 

Bu dev sektör iki kaynaktan besleniyor: 

Birinci kaynak; 'Akıllı olamayan hastalar',  'bana bir şey olmaz' yargısıyla, çekap denilen kontrollerle önlem almadığı için gün gelir hasta olur. Bu umursamaz hastalar hayatlarının kalan kısmında sektörün en sadık müşterisi olur. Kalp krizi ve felç geçirenler, şeker hastaları, aşırı şişmanlar, organ nakli bekleyen hastalar, kanser hastaları, kalp, böbrek, karaciğer yetmezliği ve daha niceleri…

İkinci kaynak; 'akıllı hastalar' 

Akıllı hastalar, taşıtların servisten geçtiği gibi yıllık sağlık kontrolleri sonucu, erken teşhis ve tedavi için işlenmeye hazır bekliyor. Korku ve panik sektörünün körüklediği bu milyonlar, en pahalı cihazlar yardımıyla yapılan sayısız incelemelerin konu mankeni. Medyada gündeme gelen ani ölümler ve hastalıklar defileyi başlatmak için yeterli. Eğer her şey temiz çıkarsa, bir şeyim yok diyerek derin bir oh çeker, cebleri hafiflerken rahatlar. Petrolden altına kadar tüm rezervler tükenirken, dünyanın bitmeyen tek kaynağı olan çekap madenleri sürekli işlenmeye hazır. Pahalı yöntemler ve sayısız kontrollerle, ileri de çıkacak hastalıklara bu günden önlem almak akıl ve bilime uygun değil mi? Tabii ki uygun. Ancak gerekli - gereksiz milyarlarca dolarlık harcamayı kim karşılayacak?

Okinawa veya Hazar Türklerinde olduğu gibi sağlığı koruma ve hastalık üreten akvaryumu temizleyerek 120 yaşına kadar sağlıklı ve mutlu yaşamak mümkün değil mi? Hasta olmak zorunda mıyız? Sanki hasta olmak hak ve özgürlük, tedavi olmak ise lütuf ve ayrıcalık. Kirlenmiş yaşam tarzında başka çıkış yok. Eğitim sistemi ve küresel medya bu sorulara karşı beynimizi kilitlemiş bulunuyor. Varsa yoksa sihirli gıdalar. Sağlığa zararlı maddeler ne zaman yasaklanacak? Bunlardan bahseden yok. Çünkü bunlar reklamla yaşayan medyanın ve küresel yapının yaşam kaynağı. Kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Sistem hasta olup tedavi olmanız üzerine kurulu. Trilyonlarca dolarlık dev sektörün yaşaması buna bağlı. Hastalıkları önleme bunların işine gelmiyor. Sloganı : Hasta olmaktan korkma, geç kalmaktan kork !

Reklâmlarla bilinçaltı kurgulama sonucu, sürekli  ye-iç şişmanla, sonra aşağıda belirtildiği şekilde zayıfla. İster liposakşınla yağlarını aldır, ister radyofrekans dalgasıyla erit. İster ameliyatla mideni küçült, midene kelepçe taktır veya mideyi daraltan balonla fazla yeme isteğini frenle. İster koşu bandı al, ister 5 bin dolara tenis kulübüne üye ol. Paran varsa dert etme, her şey kolay!  İster akupunktur, ister ayrıntılı binbir diyet.  Bizim kendi irademizle yapamadığımız her konu hakkındaki yetki, yaşamak adına ve güya kısa bir süre, bize yaptırması için bir başkasına devredilir. Fakat bu kısa süreler hiçbir zaman bitmez ve bir de bakmışız ki yaşam tarzımız olmuş. Böylece özgürlük ve bağımsızlığımız kendi gönlümüzle, kendi elimizle başkalarına devredilmiş oluyor. Sonuçta yaşam tarzını değiştirmemiz, beynimize kaydedilen girdileri kontrol edemediğimiz takdirde mümkün değildir.

Küresel sistem, sağlıksız yaşam tarzıyla hasta ederken de sağlıklı olma ayrıcalığını sunarken de çok geniş bir sektör yaratıyor. Trilyonlarca dolarlık bu sektör, insanların hayır dualarını almayı da ihmal etmiyor. Zaten bu sektörü diğer sektörlerden ayıran kutsanmış özelliği bu! Sivrisinek üreten bataklığı kurutmak, hastalık üreten bataklığı önlemek yerine cibinlik, şaplak, tablet, krem ve sprey. Ne kârlı iş değil mi? Sistem bu! Yaşadığımız akvaryumu yani yaşam tarzını temiz tutmak gerekirken, içinde yaşayan balıkları önce temizlemek ve sonra tekrar kirli akvaryuma atmak ve tekrar detokslamak. Detoks ve pozitif enerji masallarıyla ve sihirli gıdalarla uyutmak, sağlıklı yaşama hakkını paraya çevirmenin en kestirme yolu. Soluduğumuz hava zehir, yediğimiz içtiğimiz gıdalar sağlığa zararlı katkı maddesi içeriyor. Her taraftan zehir akarken, detoks yaptırmanın yararı kime? Zehirlenmeden yaşamak mümkün değil mi? Balıkları tek tek detokslamak yerine, sağlık ve hayatımızı kirleten bu akvaryumu detokslamak ve akıllı filtreler takmak aklın ve bilimin gereği değil mi? Hastalık üreten yaşam tarzını görmezlikten gelecek ve yaşamaya devam edeceksiniz. Her balık kendini detoks ettirecek, tabii parası varsa. Küresel köyün kavalcıları böyle söylüyor.

Bilim dünyası hastalıkları önleme ve tedavide ilk önce ve ısrarla yaşam tarzını değiştirin diyor ama bilimsel araştırmalar bireysel çabaların işe yaramadığını gösteriyor. Kısa bir süre sonra bizi hasta eden yaşam tarzına tekrar dönüyoruz. Yani hastalık üreten bataklığı önlemeden çözüm imkansız. 

KÜRESEL SAĞLIK ANLAYIŞININ ŞİFRELERİ 

Küresel sağlık anlayışı, hastalık üreten yaşam tarzının daima sonuçlarıyla ilgilenir. Sonuçları düzeltmek için araştırmalar ve keşifler yapar, çözümler üretir. Çünkü sonuçlarla uğraşmak karlı bir iştir; altın yumurtlayan trilyon dolarlık dev bir sektördür. Hastalık üreten yaşam tarzının sebeplerini ortadan kaldırmak ise, altın yumurtlayan tavuğu kesmektir. Hastalık üreten yaşam tarzının doğal sonucu olan hasta sayısındaki patlama, trilyon dolarlık sağlık sektörünün can damarıdır. Sektörün sadece 2007 yılı ABD cirosu bile 2.3 trilyon dolar. Dünya cirosu ise akıl almaz boyutta. Bu verimli kaynağın değerlendirilmesi için ne gerekiyorsa yapılır, hiçbir fedakarlıktan kaçınılmaz. Milyar dolarlık bilimsel araştırmalardan, onbinlerce bilim adamı ve doktorun dünyanın bir ucundan öbür ucundaki kongrelere taşınmasına kadar her çeşit harcama finanse edilir. Ancak, hastalık üreten bataklığın önlenmesine gelince, gerçek anlamda hiçbir mücadeleye yani yasaklara izin verilemez. Sigara uyuşturucudan fazla insan öldürüyor ve süründürüyor ama serbest. Sonucu etkilemeyen göstermelik çabalar, ‘dostlar alış verişte görsün’ türünden reklama yönelik çalışmalar vaziyeti kurtarmak için zorunlu.

Bunların hepsi gerçektir. Hastalıklar ve sağlık harcamalarının birlikte artması yüzünden, bu sektör giderek dev bir pazara dönüşüyor. Hasta eden yaşam tarzının mimarları, hasta ederken de tedavi ederken de cebini doldururmayı ve  herkesin hayır duasını almayı ihmal etmiyor. Herkes Allah razı olsun diyor. Ne güzel bir dünya değil mi? Hastalık sektörünün, dünyayı kan revan içinde bırakan silah ve petrol sektöründen farkı bu. Bu trilyon dolarlık sektörün başarısı için, herkes senaryoda verilen rolleri çok iyi oynuyor, kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Sağlığa ticari meta olarak bakıldığında, bundan doğal bir şey olamaz. Neden acaba? Müşterilerini azaltan bir şirket yaşayabilir mi? Sağlığın korunması ve hastalıkların önlenmesi için gerekli harcamaları kim finanse edecektir? Ölmesini veya hastalanmasını engellediğiniz ve sağlıklı yaşamasını sağladığınız insanlardan hangi gerekçeyle para alacaksınız?

Sağlığın korunması ve hastalıkların önlenmesinin finansmanı ayrı bir sorun, azalttığınız müşteriler nedeniyle dev bir sektörün çöküşü başka bir sorun. Trilyon dolarlık masrafları ve kayıpları kim karşılayacak? Örneğin, hipertansiyona yol açan risk faktörlerini doğuran yaşam tarzını değiştirdiğiniz zaman, ilaçları kime satacaksınız? Bu anlayış, bilimsel araştırmaların yönünü de belirlemiş oluyor: Altın yumurtlayan tavuğu kesmeyen ve bu tavukların sayısını artıran araştırmalar.

Obesiteyi başımıza bela eden gıda sektörü ve gdo lu mısır şekerini hizaya getirmek yerine, obesler için binbir çeşit diyetler, zayıflama klinikleri, mide ameliyatları, ilaçlar, uzmanlar, yaşam koçları, spor salonları, yüzme havuzlu siteler... Ne kadar karlı bir sektör değil mi? ABD de yılda 300.000 kişi obesite ameliyatı olurken bilim dünyamız bizde niye az diye üzülüyor.

Araştırmaların finansmanı, getirisi olan hastalıklara dayandığı için geri dönüşü olmayan bilimsel araştırmalar bilimin çıkmaz sokağı. Risk faktörleri ve hastalıkların önlenmesi geri dönüşü yok ediyor. Bu yüzden hastalık üreten bataklığı kurutma görevini şimdilik üstlenen yok. Bu görevi üstlenmesi gereken sosyal güvenlik ve kamu kurumlarının ise ayırabileceği kaynağı yok. 

Sektörün büyümesi ise bilimi teşvik ederken, gelişeceği yönü de belirliyor: Getirisi olan hastalıklar! Götürüsü olan sebepler ne olacak?  Hastalıkları önlemek, bindiğiniz dalı kesmek anlamına geliyor. Hastalıkları önlerseniz trilyon dolarlık dev sektör nasıl yaşayacak? Zincirleme iflasları nasıl önleyeceksiniz. Hastalıktan beslenen sektörün yaşaması için hasta olmanız gerekiyor. Hastalıklar azalırsa, sağlam yani sağlıklı insanlardan hangi gerekceyle para alacaksınız? Bu sorular bilim dünyasını aşıyor olmalı. 

İşte bu hastalık üreten bataklığı göz ardı ederek para getiren sonuçlarla uğraşan ‘bırakınız hasta olsunlar’ anlayışı, küresel sağlık sisteminin temel şifresidir. ‘Erken teşhis hayat kurtarır’ kampanyalarına destek veren küresel şirketler, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın korunması savaşına her nedense destek vermezler. Çünkü erken teşhis kampanyaları sonrası, tedavisi gereken dev bir hasta potansiyeli keşfedilir. Bu zengin maden yatağı ilaç, teknoloji ve hizmet sektörü için piyangodan çıkan büyük ikramiyedir. Satışlarda patlama yaşanır. Böylece sektör yeni bir kampanya için gerekli enerjiyi fazlasıyla toplamış olur. Bir taraftan hastalık üreten yaşam tarzının pompalanması, diğer taraftan hasta edilen bu verimli madenlerin işletilmesi küresel sistemin yaşam kaynağıdır.

Hastalıkların önlenmesine yönelik kampanyalar bu sektör için çok zararlıdır. Çünkü hastalıkların önlenmesine harcanan her kuruş hasta sayısını azalttığı için, hastalık madenlerinin işlenmesiyle büyüyen bu dev sektör çökecektir. Bu yüzden perde arkasından küresel şirketlerin desteklediği sağlık kampanyalarında şu gerçeği görürsünüz: Bu kampanyalar hastalardan oluşan pastayı küçültmeye değil, büyütmeye yöneliktir. Bu nedenle hastalıkların önlenmesi ve sağlığın korunması savaşını yönetmek, bu çeşit küresel desteğin ne anlama geldiğini idrak eden sivil toplum kuruluşlarına ve bağımsız ulus devletlere düşer. Bizi hasta ederek ekonomiyi krize zorlayan değişik bir savaş yöntemiyle karşı karşıyayız ama bu felaketin henüz farkında bile değiliz.

Aslında bu satranç oyununda yadırganacak bir durum yoktur. Yaşam tarzı dediğimiz bu hayat oyununun bir tarafında insan, toplum ve toplumun organize gücü olan ulus devletler vardır. Oyunun diğer tarafında ise insanın özgür iradesini yok ederek toplumun yaşam tarzını kendi istediği şekilde kurgulamaya çalışan küresel sistem vardır. Bu mücadelede gelişmiş ülkeler dahil tüm dünya ülkeleri, kendilerini mat edecek kadar zekice hazırlanmış bir oyunla karşı karşıyadır. Bu oyunun ilk hamlesinde, toplumun beyni olan aydınlar, küresel sistemin ödül ve cukkalarıyla memnun edilir. Her çeşit yayından bilimsel çalışma ve kongrelere kadar, toplum ve devletten destek alamayan aydınlar ve bilim adamları mecburen bu desteği, ilgi ve şefkati gördüğü küresel safa geçmek zorunda kalır.

Bu satrancın kalan hamlelerinde beyin gücünden yoksun kalan ve körebeye dönen toplum ve devletler için, küresel oyunlar karşısında mat olmaktan başka bir seçenek yoktur. Çünkü bu oyunu, beyin gücünü kendi safına çeken kazanacaktır. Ve ilk saf değiştirmeye zorlanan da toplumun organize güçleri, aydınlar ve bilim adamları olacaktır. Bu saftan sökülen her çivi, toplum ve devlet binasının çöküşü demektir. Özellikle en büyük değerin para olduğu toplumlarda, bu oyunun galibi daima küresel sistem olacaktır. Beyin gücünü kaptıran devlet ve toplumlar ise, her çeşit sosyal, bedensel, ruhsal ve zihinsel hastalıklar içinde kıvranacaktır. Bundan daha doğal bir sonuç olamaz. Yılda 800 milyon hasta hastanelere başvuruyorsa, bunun iki anlamı vardır : 

1. Doktora, hastaneye, ilaca ulaşmak çok kolaylaşmış demektir. Bu sağlıkta devrimdir. Toplama kampına dönen hastanelerden 5 yıldız sağlık hizmetlerine geçiş gerçekten bir devrimdir.

2. Bu toplum hasta demektir. Bu ise madalyonun önlemeye karar verdiğimiz öbür yüzüdür.

Unutmayın ; hasta toplumlar üretemez ve sorunları çözemez, çünkü idrak edemez. Hastalıklar içinde kıvranan toplumlar sadece tüketir, tüketir, tüketir... Sadece sağlık ve hayatını değil, aynı zamanda ülkenin kıt kaynaklarını da tüketir. Şimdi vakit, sağlıklı Türkiye vakti.

 

 

 

KAYNAKLAR

1. http://gundem.milliyet.com.tr/kanada-da-58-milyarliksigaradavasi/gundem/gundemdetay/09.06.2012/1551346/default.htm

1999'da ABD'de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda 246 milyar dolar ödemeyi kabul etti

2. 21. YÜZYILDA BİR MİLYAR KİŞİ SİGARADAN ÖLECEK http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/03/150319_sigara_olum

3. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor. http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/24/gun101.html

4. SAĞLIĞI KORUYAN SİSTEM NASIL KURULUR

http://www.kemalyesilcimen.com/?haber,82/saglikli-sistem-nasil-kurulur---i

5.  Türkiyede ölümlerin yüzde 23'ü sigaraya bağlı.

http://www.haberaktuel.com/olumlerin-yuzde-23-u-sigaraya-bagli-cikti-haberi-967579.html

6. Kanada'da tarihi sigara kararı. http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/29169972.asp

7. Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz.

http://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/58911.aspx 

8. https://www.medikalakademi.com.tr/10-olumcul-hastaliktan-6sinin-sebebi-sigara/#menu

9. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI.

http://www.medimagazin.com.tr/hekim/sgk/tr-saglik-harcamalari-9-yilda-8-kat-artti-2-18-34892.html

10. Amerikayı ne zaman keşfedeceğiz?  http://www.kemalyesilcimen.com/?artikel,208/ 

11. 230 milyar lira ''duman'' oldu. http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=358195

12. https://www.express.co.uk/life-style/health/1018151/Preventing-illness-will-save-NHS

13. DUMAN ALTINDAYIZ

 http://www.haberturk.com/ekonomi/ekonomi/haber/1087798-5-turkten-2si-duman-altinda-calisiyor

 14.http://www.sabah.com.tr/dunya/2015/06/02/kanadada-sigara-firmalarina-15-milyar-dolar-ceza

15. https://www.medikalakademi.com.tr/1-sigara-hayattan-12-dakika-caliyor/

16. https://www.yenisafak.com/amphtml/ekonomi/dolarasagliktokadi-3389723

17. https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC2509609/

18. http://www.onkder.org/pdf/pdf_TOD_881.pdf

19. https://www.makaleler.com/polonyum-nedir-ozellikleri-kullanimi-zararlari

20. https://onedio.com/haber/suikast-amaciyla-kullanilan-ve-insani-once-surundurup-sonra-olduren-bir-madde-polonyum-740869

21. http://www.internethaber.com/48-yildir-saklanan-sigara-gercegi-154829h.htm

22. https://odatv.com/sigara-tekelleri-bu-sirri-sakliyor-22071815_m.html

23. http://t24.com.tr/haber/sigarada-polonyum-panigi/3419

24. https://www.theguardian.com/society/2018/aug/30/modern-medicine-major-threat-public-health

25. http://ofpof.com/merak/amp/bilinen-en-oldurucu-madde-polonyum-210-hakkinda-bilmeniz-gerekenler

26. http://www.milliyet.com.tr/atom-bombasi-kadar-tehlikeli--pembenar-detay-genelsaglik-1387924/

27. http://m.t24.com.tr/haber/turkiyenin-sigara-icki-ve-akaryakit-kacakciligindan-kaybi-yilda-20-milyar-lira,245509

 28. http://www.radikal.com.tr/politika/abdli-elciden-gezi-tepkisi-tabii-ki-icislerinize-karisiriz-1137552/

29. http://m.iha.com.tr/haber-turkiye-her-yil-25-milyar-dolari-sigaraya-harciyor-689786/

30. Türkiye sağlık sektörü 67 milyar $. 2023'te 160 - 170 milyar $ olabilir. http://m.haberler.com/uluslararasi-biyoteknoloji-kongre-ve-fuari-chicago-4553370-haberi

31. Türkiye sağlık harcaması 2015’de 63 milyar $ oldu.

https://www.medikalakademi.com.tr/turkiye-saglik-sektor-harcama-milyar-dolar/

32. https://www.medikalakademi.com.tr/sgk-gecen-yil-2-milyar-kutu-ilaca-18-milyar-tl-odedi/

33. https://www.medikalakademi.com.tr/bir-yilda-2-milyar-kutu-ilac-ictik-10-milyon-mr-cektirdik-ve-5-milyon-kisi-ameliyat-oldu/

34.  https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-45292539

35. http://www.milliyet.com.tr/8-5-milyar-lira-ciro-acikladi-ekonomi-2618738/

36. https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-kronik-hastaliklarin-turkiye-ekonomisine-toplam-maliyeti-677-milyar-olarak-aciklandi-11-681-78386.html

37. https://www.medimagazin.com.tr/guncel/genel/tr-kronik-hastaliklarin-global-ekonomiye-maliyeti-47-trilyon-dolara-ulasacak-11-681-75585.html

38. https://m.sabah.com.tr/galeri/yasam/120-yil-yasayan-hunza-turklerinin-yasam-sirri-kanser-olmamalari

39. http://m.newsroom.heart.org/news/unhealthy-diets-linked-to-more-than-400-000-cardiovascular-deaths?preview=ef83

 



Bu yazı 3,470 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    10,177 µs