En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
8 Şubat 2017

BİNDİK BİR ALAMETE...



Tüm yazılar için alttaki kutuyu tıklayınız

Küresel şirketlerin planlarına göre, 2023 yılı Türkiye sağlık sektörü büyüklüğü 170 milyar $ olacak. Nasıl olacak? Önce herkesin hasta olması lazım. Yetmez, herkeste birçok hastalık lazım. Sorun değil : Alkol, sigara, fastfood, kola, şekerli gıdalar, transyağlar, kimyasallar... Gıda ve çevre terörü ölüm ve hastalık saçıyor. Sonra da bunları teşhis ve tedavi için ithal yüksek teknoloji ürünleri, genetik temelli kişiye özgü akıllı ama pahalı ilaçlar ve genetik tahliller... 

Son model MR, BT, Anjiyografi cihazları, Suni kalp, kalp pilleri, stentler, ortopedik protezler, göz ve isitme cihazları... Kişi başına düşen son model cihaz sayısında dünya şampiyonu olduk. Sağlık sektörü büyüklüğünün 170 milyar dolara ulaşması için bu cihaz ve ilaçlara ihtiyacımız var. Hastalık harcamaları deyince sadece SGK aklınıza gelmesin. Modern hastanelerden özel hastanelere dev bir sektörden bahsediyoruz. Kayıtdışı harcamaları da unutmayın. 

Bütün kaynaklarımızı bizi hasta ederek tüketen hastalık savaşı, milletleri hasta etmenin, ülkeleri ve iktidarları çökertmenin yeni yöntemi. Bu savaşta kullanılan hastalık harcamalarına hiçbir devlet dayanamaz. Hele biz gibi ilaç ve yüksek teknolojinin tamamını her yıl dışardan ithal eden ülkelerin dayanma şansı hiç yok. Mecburi istikamet, artan ilaç ve teknoloji faturalarını karşılamak için astronomik zamları yapmaktır. Zam demek enflasyon demek, enflasyon ise ülkemizin son 10 yılda kazandığı başarıların harcanması demektir. Zam ve enflasyon, milli iradeye sabotaj demektir. Bu sinsi plan oya gibi işleniyor. Halbuki bu planı bozmak çok basit : Milli üretimin yolunu açan ve hastalıkları önlemeyi esas alan MİLLİ KONGRELER. Ama önce yabancı çıkarlara reklam ve pazarlama yapan bilim dünyamızın ve akademinin küresel boyunduruktan kurtulması yani yabancı çıkarlara hizmet etmekten kurtulması yani özgür ve bağımsız olması gerekiyor. Özgürlük olmadan bilim olmaz. Bağımlılık ve modern sömürü bunların eseri.

Milli kongreler başlamazsa ne olacak?

Hemen söyleyelim : küresel tahminlere göre 2023 yılında Türkiye sağlık sektörü büyüklüğü 170 milyar doları bulacak. İlaç ve yüksek teknolojinin ülkemizde üretimini tartışan milli kongreler yapmayan akademi yüzünden, son 30 yılda trilyonlarca doları yabancı çıkarlara hediye ettik dersek konu daha iyi anlaşılır. SGK 2011 açıklamasına göre sağlık harcamaları son 9 yılda % 800 artmış bulunuyor. Hastane sayısı, doktor sayısı ve ilaç satışı artmasına rağmen, tedavi nedeniyle azalması gereken hasta sayısı ise azalacağı yerde arttı. Hastalıklar daha şimdiden rekora koşuyor. Kanser çığ gibi artıyor, önümüzdeki yıllarda 1 numaralı ölüm nedeni olacak. Türkiye’de her yıl 200 bine yakın kişiye kanser teşhisi konuluyor. Böyle devam ederse bu rakamın 2030’da yarım milyona ulaşabileceği belirtiliyor.  Kalp hastalıkları ise zaten 1 numaralı ölüm nedeni. Herkes anjiyo yaptırmak için sırada. En pahalı cihazlarda anjiyo olmak, parmağa yüzük takar gibi damarlara stent taktırmak, baypas ameliyatı olmak moda oldu. Bu gidişle haftanın her günü ayrı bir uzmana ihtiyacımız olacak: Kalp, damar, akciğer, böbrek hastalıkları, kanser, diyabet… Elinde çekiç olan çakacak çiviyi buluyor. Buna SGK dayanır mı? Buna doktor dayanır mı? Sivrisinek kurbanlarıyla uğraşmak çözüm mü? Hastalık üreten bataklığı kurutmak kimin görevi? Bu sonuçlara yol açan bataklığı kurutmak yerine, son 10 yılda 2 kat artan ve önümüzdeki 10 yılda 2 kat artacağı öngörülen koroner kalp hastalarının teşhis ve tedavi sorunlarıyla uğraşmaktan sağlık sistemimiz yorgun. Hayatımızı karartan felaketin boyutunu çizelim: Bu sinsi sağlık savaşında ülkemizin kalp damar sağlığı alanındaki kayıpları bile, günümüzün işgallerinden, tsunamiden ve beklenen depremde tahmin edilen kayıplardan daha fazla. Kirlenmiş akvaryumda yaşamaya çalışırken hastalıkların dipsiz bataklığına gömülen ve sonra da tedavi için çırpınan kadersiz bir toplumun acı hikayesi bu ! 

Sektörün daha da büyümesi nasıl olacak? 

Performans artışı nedeniyle ameliyatlar ve pahalı cihazların kullanımı artacak, sağlam insanlarda bundan yararlanacak. Genetik analizler ile gelecekte çıkacak hastalıklar, sektöre ilaç olacak. Bedava çekapların faturası teşhis edilen hastalık madenlerinden çıkacak. Cep telofanlarına gelen bedava çekap mesajları boşuna değil. Da Vinci robotları ile ameliyatlardan fakir hastaların da yararlanması lazım. Onlar da bu gelişmeden nasibini alacak. Sonuçta milyarlarca dolarlık pahalı ithal teknolojiyi bize satan gelişmiş batının ekonomik krizden çıkması sayemizde olacak. Hastalar normal cerrah beğenmiyor, robota ameliyat olmak istiyor. Milyon dolarlık robotlar 300 hastanede hizmet veriyor. İlaç faturamız 20 milyarı aşıyor. Sadece İstanbuldaki MR sayısı İngiltereden bile fazla. Anahtar teslim dijital hastanelere harcanan milyar dolarlar olduğu gibi dışarıya gidiyor ama bunları ülkemizde üretmenin yolunu tartışan Milli kongreler ithalatta övünen bilim dünyamızın umurunda değil. Bu kadar astronomik harcamaya hazine olsa dayanmaz.


Amerikanın bile halkından esirgediği sağlık hizmetini devletimiz aslanlar gibi verirken hiçbir fedakarlıktan çekinmiyor. Halkımız çok değil 15 yıl önce Hitlerin toplama kamplarına benzeyen hastanelerde sağlık ve hayatını kaybederken, şimdi 5 yıldız şehir hastanelerinde tedavi oluyor. Devletimizle gurur duyalım ve kadrini kıymetini bilelim. Tek sorun hasta sayısı ve hastalıklar bu kadar artarsa, sağlam insan kalmayacak. Peki üretimi ve askerliği kim yapacak? Zaten yaşlanıyoruz. 2023 te yaşlı nüfus 15 milyonu bulacak yani tedavisi son derece pahalı olan hastalıkların sayısı artacak. Amerikada tüm hayat boyunca yapılan hastalık harcamalarının yarısı, hayatın ilk ve son 15 gününde yapılıyor. Çeşit çeşit hastalığı olan yaşlıların harcamalarını nasıl karşılayacağız? İlaç ve teknoloji üreten zengin ve gelişmiş Japonyanın Başbakanı, yaşlılara sizin yüzünüzden çöküyoruz, ülkenize yük olmayın diyor. ABD 60 milyon fakir hastaya bakmak istemiyor. Hayır duasına muhtaç olduğumuz yaşlılar bizim için toplumun temel direğidir. Zengin ülkelerin bile vermediği sağlık hizmetini herkese veren devletimizle gurur duyalım.


Sağlıklı olması gereken çocuklar ve gençler de bile obesite ve diyabet artıyor. Üretimi kim yapacak ve bu kadar büyük faturayı ödemek için ne üretecek? Bu kadar hastaya evde kim bakacak? İncir üzüm satarak 170 milyar doları ödemek zor. Gazoz kapağı büyüklüğündeki bir kalp cihazını almak için kaç kamyon üzüm satman lazım? Asgari ücrete talim eden milyonlarca insandan kesilen komik primlerle diyabet tedavisini bile karşılamak imkansız. Kilosu 8 liraya satılan mısır şekerli tulumba tatlısını yiyenler diyabet olduğunda acı acı geğirecek. GDOlu mısır şekerinden, sigaraya... kimsenin görmediği tehlike işte bu : 

Sigara, akciğer kanserinden kalp krizine, beyin kanamasından KOAH’a kadar dünyadaki en ölümcül 10 hastalıktan 6’sının sebebi. Türkiye’de eğer çok ciddi önlemler alınmaz ise sigaraya bağlı ölümler 2030’da yılda 100 binden 240 bine yükselecek. Bundan daha büyük bir felaket olabilir mi? Son 10 yılda sigaraya harcadığımız para 230 milyar TL. Kaçak sigara ve alkol bu rakama dahil değil. Her yıl hastalıklara harcanan para ise 63 milyar dolar.

Sonuçta bizi hasta eden üst akılla başa çıkmak zor. Mecburen önce hasta olacak sonra da tedavi olacağız. Rakamlar hasta sayısının hızla arttığını gösteriyor. Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesi'nin yaptığı araştırma 2005'te yayınlandı. Ölümlerin yüzde 86'sı önlenebilir nedenlerden ama aydın ve bilim dünyamız bunu da bilmiyor. Alkol, sigara, fastfood, kola kısıtlanmasına karşı çıkan sahte özgürlük şampiyonları bu hayati konuda duyarsız. Koroner kalp hastalığı, 1990 yılından beri her yıl % 7 artıyor. 2012'de akut koroner sendromla yatan hasta sayısı 420.000, yıllık ölüm oranı %32. TEKHARF araştırması 2013 verilerine göre, kalpten ölümlerde Avrupa şampiyonuyuz. Kalpten ölümler İngiltere ve Almanya'nın 3 - 4 katı.

'Vasküler Risk' isimli araştırma sonuçlarına göre, ülkemizde 5 yıllık dönemde stent ve baypas gibi tedavi yöntemleri % 90 artarken, kalp krizi, felç ve ölüm oranı azalacağına, % 170 neden artmış bilmiyoruz. Her yer hastane doldu. Yoğun bakımlarda ve mezarlarda yer kalmadı, aydınımız bakıyor ama görmüyor.  

CREDİT isimli ulusal araştırmaya göre, Türkiye`de 8 milyon böbrek hastası bulunuyor yani her 7 erişkinden biri böbrek hastası. Şeker hastası sayısı 1990'da 1 milyonken şimdi 10 milyonu geçti. CREDİT 2  araştırması ise cahillerde ölüm oranının 13 misli fazla olduğunu söylüyor.

Kalp yetmezliği oranı HAPPY isimli araştırmaya göre, dünya ortalamasının 3 katına çıkmış, yani dünya ve olimpiyat şampiyonu olmuşuz haberimiz yok. Bu araştırmanın adı neden HAPPY, kim happy bilmiyoruz. Bildiğimiz şu : yapay kalp cihazı için SGK 400.000 euro ya kadar veriyor. Mutlu olan kim?

EUROASPIRE-III araştırmasının sonuçları ise ürkütücü : Kalp sağlığımız alarm veriyor. Ülkemizde koruyucu önlemler yetersiz. Sigara ve 50 yaş altı kalp krizinde Avrupa şampiyonuyuz. Koroner hastaların bile yarısından fazlası sigara içmeye devam ediyor ve sedanter yaşıyor. Bu hastaların üçte biri obes ve şeker hastası. Tedaviye rağmen 3 hastadan ikisinde tansiyon yüksek. 

HASTALIKLAR NEDEN ARTIYOR?

Artan hekim sayısı hastalık savaşının seyrini çok güzel özetliyor : 1923 yılı hekim sayısı : 554, 1960 yılı hekim sayısı : 9826 , 2013 yılı hekim sayısı : 130.000, 2023 yılı hedefi : 300.000. 

ABD’de 30 yıl önce günümüze göre % 400 fazla olan kalpten ölümler ve kalp damar hastalıkları, önlemler sonucu azalırken, bizde  neden azalmıyor ve sürekli artıyor? Hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, diyabet ve şişmanlık adeta salgına dönüşmüş durumda. 17 milyon kişi hipertansiyon hastası, çoğunun bundan haberi bile yok. Bir düzine hastalığın anası olan diyabet patlama yapmış, sebebi ne?

Hastalıklar ve sağlık harcamalarının birlikte artması yüzünden, sektör giderek dev bir pazara dönüşüyor. Trilyon dolarlık küresel sektörün başarısı için, herkes senaryoda verilen rolleri çok iyi oynuyor, kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Eline çekiç alan, çakacağı çiviyi buluyor. Mahalle aralarına kadar yayılan dev hastaneler, bakacağı hastayı yaratıyor. Salgın halini alan hastalıklar neden önlenemiyor? Herkesin elinde torba torba ilaçlar, tahliller, MR ve tomografi filmleri... Sohbet konuları bile hastalık oldu. Zaten yaşam tarzı hasta ve hastalık üretiyor, küresel sistem de bunu çok güzel paraya çeviriyor. Para içeride kalmıyor, dışarı pompalanıyor yani kan kaybediyoruz. Hayati ilaç ve teknolojiyi biz üretemezsek yakında şoka gireceğiz. Millet kefen parasıyla milli seferberliğe katılırken, asıl darbeyi buradan yiyor farkında değil. Kazandığımızı hastalık lobisine vereceğiz, yetmeyecek ayrıca hastalıktan sürüneceğiz. Şöyle etrafınıza bir bakın, herkes hasta.  

İçinde yaşadığımız akvaryumu hastalık üreten bataklığa çeviren her çeşit kirlenme, felaketlerin asıl nedeni. Bu yüzden, ‘şunu yiyin, bunu yapmayın’, 'yürüyelim arkadaşlar' türünde öneriler, sağlık ve hayatımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini ne yazık ki çözemiyor. Bizler bu öneriler peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık üretmeye devam ediyor.Sağlık ve hayatımızı kirleten akvaryumda debelenip duruyoruz. Hastalık üreten bataklığı kurutmak yerine neden sivrisineklerle uğraşmak zorunda kalıyoruz? 

Akvaryumu kirleten kanalları yok etmeden ve akvaryumu temizleyen akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçmek mümkün değil. Küresel sağlık anlayışı ise akvaryumla ilgilenmiyor, sadece hasta balıklara moral ve akıl veriyor. Beyinlere kazınan şu: Hasta olmaktan korkma, geç kalmaktan kork ve akıllı ol. Küresel anlayış, sağlıklı yaşamak yerine akıllı hasta olmayı dayatıyor. Bilim, ‘sebepleri yok edin, hastalık ve ölüm üreten bataklığı kurutun’ diyor, biz ise kedinin kuyruğu peşinde dolandığı gibi hastalıkların vahim sonuçlarıyla ömür tüketiyoruz.

2008 yılında muayene olan hasta sayısı 6 yıl öncesine göre % 500 artarak 500 milyon hastaya ulaşmış. Bu dönemde İlaç tüketimi % 300 artarken hasta sayısı azalacağına % 500 artmış. Sağlığa harcadığımız para ise Sosyal Güvenlik Kurumu 2011 verilerine göre, son 9 yılda 8 kat artmış. Burada bir çelişki yok mu? Haybeden ölümler ve hastalıktan sürünmek bir yana, 30 yıldır trilyonlarca dolarlık bir serveti, ithal ettiğimiz ilaç, aşı, cihaz ve teknolojiye ödedik ve hala ödüyoruz. Sadece bu yıl sağlık harcaması 120 milyar olurken, ilaç harcaması 24 milyar oldu. Üstelik bunlar devletin kayıtlı harcamaları. Halkın kayıtdışı harcamaları hariç. Daha mı sağlıklıyız? Ölümlerin % 86sı ise önlenebilir yani önlemediğimiz hastalıklardan kaynaklanıyor.

Bunca hastane, doktor, ilaç ve parayla yaptığımız, hasta balıkları son sistem makinalarla temizleyip yine aynı bataklığa atmak. Bataklık oluşumunu önlemeyi idrak edemiyoruz. Bataklığı önlemek, kurutmaktan daha mantıklı ve bilimseldir. Bunun yolu ise hastalıklı sistemi ve tıp eğitimini değiştirmekten geçiyor. Eğitim sistemi sağlık odaklı yapılmadıkça, yeni tıp fakülteleri ve sağlık okulları açmak sorunu çözmez.

Çözüm diye dayatılan her şey, trilyon dolarlık sektörü şişirmekten başka işe yaramıyor. Artan sağlık harcamalarına rağmen, insanlık daha sağlıklı değil. Ülkemizde son 9 yılda hastalıklara harcanan para % 800 artmasına rağmen hastalıklar daha da arttı. Hastalıktan beslenen canavar doymak bilmiyor. Bunca hastalığa yol açan bataklığı kurutmak, kimsenin aklına gelmedi. 50 yıldır yapılan; sivrisinek mücadelesi. Bataklık oluşumunun engellenmesi ise kurutmaktan daha mantıklı ama bizi hasta edip sömüren sistemin kökten değişmesi gerekiyor. Hastalık ve kötülükten beslenen hastalık lobisi ve uzantılarını rahatsız eden işte bu! Çünkü bataklık kurutulursa bunlar yok olacak. Sigara, alkol ve toplumu hasta eden risklerden alınan vergi ve küresel şirketlerin çıkarları  sistemin sigortası. 

Hastalıkların önlenmesi, pahalı ve zor olan tedavilere göre çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olduğuna göre hasta olup tedavi olmanın mantığı yoktur. Koyunların bıle tehlike anında üstüne takılı çipten çobanına mesaj gönderip önlem aldığı bir dünyada, bu önlemi biz de alabiliriz. İnancımızın ve milli iradenin hedefi : bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel yönden sağlıklı toplumdur.

Artan sağlık harcamalarına rağmen, insanlık daha sağlıklı değil. Bu riskleri üreten bataklık oluşumunu önlemek çok daha ucuz ve kolay olmasına rağmen idrak sınırlarımız ötesinde. Bilim dünyası ve bilime yön veren sektörler ise, para getiren hastalık ve sonuçlara odaklandığı için tıp kurumu dahil hiç kimse bindiği dalı kesemiyor. Bu yüzden bataklık kurutma görevini üstlenen yok. Küresel sistemle bütünleşen ülkelerin ise böyle bir işe girişmesi oldukça zor.

DA VİNCİ’NİN ŞİFRESİ BU :

Önce hasta et sonra cebini boşalt. Yaşam tarzı bizim bilinçli tercihimiz değil, küresel planın eseri. İrademiz önce bağımlı yapılıyor, sonra da yaşam koçları, diyetisyenler, çeşit çeşit uzmanlarla göstermelik özgürlük formülleri parayla satılıyor. Önce bağımlı hayatın modern köleleri oluyoruz, sonra da parası olanlara kısmi özgürlük veriliyor. Parası olanlar için yüzme havuzları, tenis kortları, koşu bantları, organik gıdalar, mucize bitkiler, duvarlar arkasında lüks yaşam. Gökdelen beton mezarlarda çağdaş köleliğe dönüşen hayatın kontrolü piyasa tanrısının vicdansız kurallarına geçiyor.

Şişmanlıktan kansere kadar bir dizi sağlık sorununa getirilen çözümler, yaşam tarzını değiştirmek yerine yaratılan sektörü daha da büyütmek esasına dayalı. Daha şimdiden, 5-6 ilacın avuçla alınacağı ilginç bir döneme giriyoruz. Sadece yüksek tansiyon için bile çok sayıda ilaca mahkum olabiliriz. Bunu alamayanların akibeti ise kötü. Yüksek tansiyon ve kalpten ölümler bu yöntemle kontrol altına alınabilirse, şeker hastalığı ile boğuşan şişman bir dünyada yaşıyor olacağız. Şeker hastalığı ve şişmanlıkla ilgili araştırmalar ise son sürat devam ediyor. Yediğiniz içtiğiniz kalorilerin emilmeden atılması da dahil olmak üzere bir sürü çözüm(!) hizmetinizde. Mideye konan kelepçe ve balonlar, karında toplanan yağların ameliyatla alınması, midenin ve barsakların bir kısmının kesilip biçilmesi, iştah artıran reklamlardan sonra alınan iştah kesen ilaçlar ve daha niceleri…

ABD'de her yıl 300.000 kişi şişmanlık nedeniyle ameliyat olurken, bilim dünyamız ameliyatlar bizde niye az yapılıyor diye üzülüyor ama kimse mısır şekeri yasaklansın demiyor. Binbir çeşit diyetler, zayıflama ilaçları ve merkezleri, bitkisel numaralar, uzmanlar… sistemi ne kadar güzel özetliyor. Bu sistem, şişmanları öğütüp paraya çevirirken GDO'lu mısır şekeri, fastfood, kolalı içecekler, alkol ve sigara sağlık ve hayatımızı çökertiyor, aydınımız bunu özgürlük olarak görüyor. Bilim, ısrarla hastalıklı yaşam tarzınızı değiştirin diyor, bizimkiler yaşam tarzımıza karışmayın diyor. O zaman hastalıkları nasıl önleyeceksin? Hangisini önlemek kolay? İçkiden sigaraya... sağlık düşmanlarını mı yoksa diyabeti, şişmanlığı, hipertansiyonu ve bunlara bağlı bir düzine hastalığı mı? Hastalıkları önlemek yerine sektöre çalışan bilim dünyamız yüzünden, her yıl milyarlarca doları, hastalıktan beslenen canavara hediye ediyoruz.

Piyasa tanrısının sağlık mehdileri ise sihirli gıdalarla ve yüksek teknolojiye dayalı rüyalarla toplumu uyutmaya devam ediyor. Yeter ki hastalık üreten bu sistemi değiştirmeyi kimse aklına bile getirmesin! Zaten isteseniz bile değiştiremezsiniz. Verilen mesaj bu! Dayatılan yaşam tarzını zorunlu olarak yaşıyoruz. Önce, kirletilen akvaryumda yaşamaya ve hasta olmaya zorlanan ve sonra da tedavi olmak için çırpınan  zavallı bir toplumun kısa hayat hikayesi budur...

Bu arada gerçek ihracatımızın 60 milyar dolar olduğunu hatırlatalım. İlaç ve pahalı teknoloji ithalatı, ülkemizi hem bağımlı yapıyor hem de ekonomik krizi tetikliyor. Tek çözüm sağlıkta milli ve yerli çözümler. Yani ilaç, aşı ve teknolojiyi Türkiyede üretmek ve 2 milyarlık Türk - İslam alemine pazarlamak. Ama bunu organize etmek için öncelikle ve acilen Milli kongreler yapmak gerekiyor. Peki kim yapacak? Üniversiteleri yani bilim dünyamızı kim harekete geçirecek? Kısırlaştırılmış bilim dünyamız, kongrelerde yerli ve milli üretim için kafa yormaya tenezzül etmiyor. Hastalıkları önlemeyi tartışan kongreler yerine harem ağası gibi gezmek hoşuna gidiyor. Bayi toplantısına dönen kongrelerde fink atan akademi, küresel çıkarlar için reklam ve pazarlama yapmayı bilim diye yutturmayı seviyor. Batı hayranlığı bilimsel ve teknolojik mandacılığa dönüşmüş. Batı keşfedip üretecek, bizimkilerde reklam ve pazarlamasını yapacak. Çünkü biz yapamayız önyargısı genlerine işlemiş. Kolaycılık hayat tarzı olmuş. Bu acı gerçekleri duymazlıktan geliyor. Bir kısmı da ülkeyi yıkmak isteyenlere akıl veriyor, imza topluyor.  170 milyar dolar olacağı beklenen modern sömürü pazarına aracılık etmek dururken, nereden çıktı bu Milli kongreler? 

Bu yozlaşmış akademiyi ikna etmek gerekiyor : Önce hasta eden, sonra da astronomik hastalık harcamalarıyla cari açığı artıran küresel oyunu bozmanın iki yolu var : Birincisi sağlıklı toplum yani kolay ve ucuz yoldan hastalıkları önlemek. İkinci yol ise ithal ilaç, aşı ve pahalı teknolojileri ülkemizde üretmek yani milli ve yerli üretim. Bu iki yol, bizi süpergüç yapacaktır. Türkiye sağlık turizmiyle ve milli üretimle 2 milyarlık Türk - İslam aleminin parlayan yıldızı olacaktır.

Akvaryumu kirleten kanalları kesmeden ve akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçmek mümkün değil. Bu kirli akvaryumda, bu deli gömleği içinde debelenmeye devam edeceğiz. Öncelikle bizi hasta eden ve sömüren sistemin değişmesi gerekiyor.

KAYNAKLAR

1. http://onedio.com/haber/insanlik-tarihinin-en-kanli-10-savasi-369639  

2. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor. http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/24/gun101.html 

3. Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006 

4. Erişkin diyabetli sayısı 1990'da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: 20-26. 

5. Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz. http://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/58911.aspx

6. Vasküler risk çalışmasının sonuçları açıklandı.http://www.sdplatform.com/Haberler/Haberler/2510/Vaskuler-Risk-Calismasinin-sonuclari-aciklandi.aspx 

7. Türk Kardiyoloji Derneği Ulusal kalp sağlığı raporu - 2007 

8. 'Happy' kalp yetmezliği araştırması.http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-kardiyologlar-istanbul8217da-toplandi-676-405-6680.html 

9. Yapay kalbin trilyonlık faturasını devlet ödeyecek.

http://www.sgk.com.tr/616-Haber-400-bin-euro%60luk-yapay-kalbin-bedelini-artik-devlet-odeyecek.html

10. TURDEP-1 ve TURDEP-2 (2010) HEM BEL HEM KALÇA BÜYÜYOR.  http://www.milliyet.com.tr/turk-insani-genisliyor--diyabet-artiyor----pembenar-detay-sagliklibeslenme-1301390/ 

11. Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı!http://www.sagliktagundem.com/haber/turkiye_de_sismanlik_ve_diyabet_alarmi.htm

12. Hastalıkların maliyeti 47 trilyon doları bulacak. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/dis-haberler/tr-hastalklarn-maliyeti-47-trilyon-dolar-bulacak-1-76-37482.html 

13. Sigaraya yılda 15 milyar dolar harcıyoruz. http://www.ntvmsnbc.com/id/25101255/ 

14. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI.http://www.medimagazin.com.tr/hekim/sgk/tr-saglik-harcamalari-9-yilda-8-kat-artti-2-18-34892.html 

15. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-dunya-saglik-harcamalari-127-trilyon-dolara-cikacak-1-11-65015.html

16. SAĞLIK HARCAMASI 12 YILDA 16 KAT ARTTI.http://www.bugun.com.tr/saglik/saglik-harcamalari-71-milyar-artti-haberi/206471 

17. KAÇAK SİGARA TERÖRÜ FİNANSE EDİYOR. http://www.milliyet.com.tr/kacak-sigaranin-para-trafigi-gundem-2058743/ 

18. Kanada'da 58 milyarlık Sigara Davası.http://www.milliyet.com.tr/kanada-da-58-milyar-lik-sigara-davasi/gundem/gundemdetay/09.06.2012/1551346/default.htm

19. http://www.medimagazin.com.tr/medimagazin/tr-kalp-damar-hastaliklarinin-tedavisi-ve-korunmasi-yetersiz-kaliyor-olum-vakalari-artiyor

20. http://www.medimagazin.com.tr/ilac-sanayi/genel/tr-ilk-9-ayda-ilaca-195-milyar-euro-harcandi

21. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-ilacin-devlete-faturasi-artiyor

22. 230 milyar lira ''duman'' oldu.  http://mobil.hurriyet.com.tr/230-milyar-lira-duman-oldu-28699012

23. 1999'da ABD'de sigara şirketleri sağlık masrafları için 25 yılda 246 milyar dolar ödemeyi kabul etti  

http://gundem.milliyet.com.tr/kanada-da-58-milyar liksigaradavasi/gundem/gundemdetay/09.06.2012/1551346/default.htm 

24. 30 YIL SONRA TÜM TÜRKİYE DİYABET OLACAK :http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-30-yil-sonra-tum-turkiye-diabet-olacak-2-12-65643.html

25. 21. YÜZYILDA BİR MİLYAR KİŞİ SİGARADAN ÖLECEK.  http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/03/150319_sigara_olum

26. BÖBREK HASTALIKLARINDA DÜNYA ŞAMPİYONUYUZ. http://www.gencdiyaliz.com/forum/showthread.php?tid=2812

27. http://www.ulusalpost.com/prof-dr-erhan-babalik-turkiyenin-kalp-damar-hastaligi-haritasini-cikardi-53931h.htm

28.  http://m.milliyet.com.tr/-en-az-3-4-milyon-kiside-kalp-yetersizligi-var--magazin-1008728/

29.  http://mobil.hurriyet.com.tr/yasam-tarzimiz-f-tipi-gibi-629114

30. http://m.haberler.com/uluslararasi-biyoteknoloji-kongre-ve-fuari-chicago-4553370-haberi

31.  http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-turkiyenin-kanser-gercegi-1-11-37770.html

 



Bu yazı 2,179 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,321 µs