Yıllardır devam eden şekliyle, okullar ve dersaneler bilimsel ve teknolojik gelişimi engelleyen ve kaynakları tüketen ezberci teste dayalı zihinsel soykırıma dönüşmüş bulunuyor. Dünyadan, ülkesinden, kendi kültür ve tarihinden habersiz, atasözlerini bile bilmeyen, zihinsel, ruhsal, sosyal ve bedensel yönden sağlıksız nesiller yetişiyor. Milletin istediği bu değil. Boşaltılan milli eğitimin içi sağlıksız gayri-milli programlarla dolu. Halbuki bunların içini dolduracak yegane güç milli irade olmalıdır. Milli iradenin zaafa uğradığı dönemlerde, küresel irade, bu eğitimle sistemi kendi çıkarlarına göre tanzim ediyor. Bu yüzden arkası bitmez dertlerden bıktım illallah diyoruz.
Eskiden adli olaylar nadir görülürdü. Şimdi maalesef sürekli üzücü ve yüz kızartıcı olaylar yüzünden kahroluyoruz. Kadına şiddet, taciz, tecavüz, gasp, hırsızlık, cinayet... Üstelik bunları yapanların çoğu eğitimli insanlar. Eğitim düzeyi arttıkça ahlak, vicdan, adalet, merhamet gibi duygularımızı, insani değerlerimizi, kültürümüzü kaybediyoruz.
İşte eğitimin eseri : Giderek artan hırsızlık, gasp, soygun, cinayet, tecavüz, şiddet… Zihinsel ve bilimsel işgal işte budur. Tarihinden, kültüründen, insani ve ahlaki değerlerden, ülkesinden ve dünyadan habersiz zombi nesli çoğalıyor. Kendini akıllı zannedenler ise ülkeden kaçıp kurtulma planları yapıyor. Bu nasıl bir eğitim ki ileri derecede yozlaşma ve çürümeye yol açıyor. Bunu sorgulama zamanı gelmedi mi? Karıncayı incitmeyen bir milletin milli değerlerini yükleyen Milli eğitim ne zaman?
Öğretim kalitesi daha da kötü. Diplomalı cehalet giderek yayılıyor. Milyarlarca dolar harcadığımız anlı şanlı okullar hatta üniversiteler bile diplomalı işsiz yaratmaktan başka ne işe yarıyor? Göl olacak bölgeye havaalanı yapanlar, depremde enkaza dönen şehirleri, hatta dönüşümle yıktığımız çürük binaları inşa edenler nerede yetişiyor? Bunları eğiten, öğreten, yetiştiren bu okullar değil mi?Başkasının keşfedip ürettiği akıllı telefon ve tabletler, bilim ve teknolojik akıl olarak yansımıyor çünkü bunu sağlayacak eğitim sistemi felçli. Bu eğitim yüzünden kahvede pinekleyen işsizler ordusu artarken, hayvan yemini bile ithal ediyoruz. Cari açığın, borçlanmanın ve asgari ücretli köleliğin nedeni işte bu eğitim ve öğretim sistemi.
Bu sistem yüzünden gözlükten kol saatine, telefondan bilgisayara teknoloji çöplüğü oluyoruz. Çağımızda telefondan bilgisayara, aşıdan enerjiye keşfeden ve üreten kazanıyor. Bunu sağlayan eğitim öğretim ne zaman? Bilgi ve teknoloji çağında keşfettiğiniz kadar özgür ürettiğiniz kadar bağımsızsınız. Bilim ve teknoloji üretemezseniz yaşama hakkınızda yoktur, şansınızda. Keşfettiği ile değil tükettiği ile övünenin özgür yaşama şansı yok. Milletler ancak bu şekilde ayakta kalabilir, yoksa ayaklar altında kalır. Filistin’den Afganistan’a İslam aleminin sefaleti ve acıklı halinin nedeni bu. 57 İslam ülkesi, bir İtalya etmiyor.
Nerede kendi sorunlarımızı çözen araştırmalar? Nerede kendimizin ürettiği teknolojiler? Nerede projeler ve patentler? ABD’ de 600.000 patent başvurusunun 100.000 ‘i patent alırken, bizler komik bir şekilde parmaklarımızı sayıyoruz. Patent sayısı ile bilimsel araştırmaların teknolojik üretime dönüşme oranı bizdeki eğitimin kısırlık belgesi. Bilim ve teknoloji üretemeyen, yaşamsal sorunlarımızı çözemeyen dış kaynaklı eğitim öğretim anlayışı ne işe yarıyor? Eğitim ve öğretimin önündeki en büyük engel, insanları çözüm üretemeyen robotlara dönüştüren işte bu çoktan seçmeli, ezberci dayatma.
Dış görünüşe yatırım sorunları çözmüyor. Bando mızıka, giyim kıyafet değişimi nasıl ki Osmanlıda sorunu çözemedi ise, şaşalı binalar ve devasa okullar da ulus devletlerin tasfiye edileceği yeni dünyada ayakta kalmayı, özgür ve bağımsız olmayı sağlamıyor. Sınıfların modern olması, bilgisayar ve gelişmiş teknolojilerin kullanılması eğitimin kalitesini yükseltmiyor, iyi eğitim ve öğretim anlamına gelmiyor. Eğitimli insanlar kırmızı ışıkta geçiyor, başkasının hakkına tecavüz ediyor, kurallara uymuyorsa iyi eğitemiyorsunuz demektir.
Milyonlarca insanın önlenebilir nedenlerden ölümünü tartışmıyoruz da neden uçurumdan atlayan koyunları, ahlaksız dizileri, anlamsız maçları saatlerce tartışıyoruz? Nedeni basit : Eğitim ve öğretim sistemimiz maalesef, toplumsal beynimizi kilitliyor ve zombi topluma dönüştürüyor. Bir nevi kendimize karşı yapılan zihinsel soykırım, bizi bitkisel hayata sokuyor. Kurbağa bacağından Missisipi nehrine kadar zihnimize yüklenen gereksiz moloz bilgiler yüzünden zihnimiz yavaşlıyor ve kitleniyor. Hindistanı sömürgeye çeviren yöntemin logaritma cetvellerini ezberleten İngiliz eğitimi olduğunu unutmayın.
Teste dayalı ezberci eğitim sistemi, lüzumsuz bilgileri ezberle zihinleri işgal ederken, genç beyinleri düşünemez ve sorun çözemez hale getiriyor. Bu sistem bilinen sözleri hıfz etme ve şiir yeteneğini geliştirmede yararlı olsa da, yeni bilgi ve yeteneklerin keşfi ve geliştirtirilmesine manidir. Yani bu sistem, İbni Sina, Mimar Sinan veya Edison gibi dahilerin ortaya çıkmasını engeller. Nasıl çıksın ki? Beyinleri işe yaramaz moloz bilgiyle doldurursanız, çıkacak dahileri de yok edersiniz. Yat yat uyu diye beyinlere kazınan Fulbright sisteminin hedefi, yüklenen ezber yazılıma uygun robotlar yetiştirmek. Bu sistem bilim, teknoloji ve uygarlığın gelişimi için gerekli olan yeni bilgi, yetenek ve keşifleri engellediği için yerimizde sayıyoruz.
Seçenekleri dayatan teste dayalı ezberci yazılım yüzünden zihnimizde, kendi değerlerimizi yükleyecek yer ve zaman kalmıyor. Çünkü çocuklarımız yarış atı gibi anlamsız testlerin ve ezberlerin peşinden koşuyor. Kan dökmeden, işgal etmeden sömürmenin en kolay yolu bu olmalı : Zihinleri işlemez hale getirmek. İngiliz sömürgeciliğinin geçen asır logaritma cetvellerini ezberletmek suretiyle Hintlilere yaptığı zihinsel soykırımın benzerini, biz kendimize yaparken kimse bu durumu sorgulamıyor. Bu zulmü kendimize neden yapıyoruz, kimse sormuyor. Zihnimize yüklenen zararlı, virüslü yazılım beynimizi haşat ediyor. Bize ait değerler yok edilirken yerine yüklenen virüslü, zararlı programlar, ahlak ve karakter bozukluğu olan inançsız robotlar yetiştiriyor, kimsenin umurunda değil. Haberleri izleyin veya trafiğe çıkın bolca görür, gelecek için endişe edersiniz. Giderek artan tecavüz, şiddet, hırsızlık, gasp, cinayetler… eğitimle düzelmezse neyle düzelecek?
Böyle bir toplum hiçbir yönden sağlıklı değildir ve olamaz. Bedensel, sosyal, ruhsal veya zihinsel. Çünkü yaşam tarzımız sakat. Eğitimin eseri olan yaşam tarzımız, her çeşit hastalık üretiyor. Böyle bir ortamda herkes üniversiteyi kazansa, en yüksek puanları alsa ve üstüne 5 tane de üniversite bitirse ne yazar? Son 10 yılda cep telefonu ve GSM hatlarına 250 milyar dolar harcayan, kıt kaynaklarını bilim ve teknoloji yerine taşa toprağa gömen, doğal kaynaklarını Afrikalı gibi işlemeden satan, bindiği taşıtların %80'ini ithal eden, kendine ait patenti bile olmayan, montajcı bir toplum olduktan sonra neye yarar?
Genç nesillerin zihinsel enerjisini, teste dayalı ezberci eğitimle yok etme stratejisi, modern sömürgeciliğin yeni yöntemi. Bu zihinsel savaş ülkeleri bitirir, zavallı hale getirir. Bu yöntemle zihinsel soykırıma uğrayan toplumları tüketici yaşam tarzına hapsedip sömürmek çok kolay. Artık buna dur diyelim. Çağımızda küresel aktör olmanın yolu bilim ve teknolojiden geçiyor. Cep telefonundan tablete, aşıdan enerjiye keşfeden ve üreten kazanıyor ve yaşıyor. Keşfettiği ile değil, tükettiği ile övünenin özgür yaşama şansı yok. Teste dayalı ezberci eğitimle, zihinsel enerjiniz tüketilirse nasıl keşfedeceksiniz? Nükleerden tüp geçide başkasının eline bakar, pazar oluruz. Eğitim işini çözelim, bizi kimse tutamaz.
Beynimize giren her çeşit bilginin çıktısı yaşam tarzıdır. Zihnimize giren zararlı ve işe yaramaz virüslü programlar ve bilgiler değişmediği sürece hastalıklı yaşam tarzımız değişmez. Şaşalı binalar, tablet bilgisayarlar, akıllı tahtalar olsun ama sorunları idrak eden, çözmesini bilen, hakka hukuka saygılı, tarihte olduğu gibi insanlığa örnek akıllı bir nesil yetişsin. Şimdi öyle mi? Zihni boş, dünyadan habersiz, baba parasıyla caka satan, ülkesinden kaçmayı fırsat bilen tüketici Y ve Z nesli yetişiyor. Batı hayranlarının takdiri boşuna değil. Onlar satacak, biz de onlardan aldığımız tabletlerle, akıllı telefon ve tahtalarla pazar olacağız. Akıllı cihazlar bize akıl olarak yansımıyor. Bunları üretmemiz gerektiğini idrak edemiyoruz. Bilim ve teknoloji odaklı, ahlak ve fazilet sahibi düzgün bir toplum olmak istiyorsak eğitim ve öğretim sistemimiz, bunu sağlayacak nitelikte olmalıdır. Tüm sorunların nedeni, bilim ve teknolojik ilerlemeye yaramayan, tüketici insan yetiştiren teste dayalı ezberci eğitim ve öğretim sisteminin kökten değişmesi gerekiyor. Yani eğitimde devrim şart. Yoksa halimiz harap.
Önemli olan, eğitimin konforu değil özü ve hedefidir. Milli olmayan eğitim, yabancı değerleri yüklerken zihinleri köreltiyor, bilimsel düşünmekten, idrak ve muhakeme etmekten, sorun çözmekten aciz robotlar imal ediyor. Eğitime harcanan milyarlarca dolarla kendi kendimizi esir alıyor, modern sömürge oluyoruz. Yabancı kolejlerde okuyan gençlerimiz dahil eğitim sistemi küresel sistemin çıkarlarına uygun robot devşiriyor. Nesilleri zombiye çeviren Fulbright eğitimi yerine, zihinleri geliştiren, bilimsel düşünceyi ve milli değerleri formatlayan eğitime geçmeliyiz.
Gereksiz bir sürü bilgiyi moloz gibi üzerimize boşaltan eğitim sistemi yüzünden beynimiz can çekişiyor. Bu enkazdan kurtulmadan hangi sorunu çözebiliriz? Kurbağa bacağından Missisippi nehrine kadar bir sürü işe yaramaz palavra bilgiyle beyinlerin işgal edilmesi bilimsel esaretimizin asıl nedeni. Teste dayalı ezberci eğitim, resmen zihinsel soykırım. Ne zaman kurtulacağız?
Bir ülkenin gündemi, sorunlara yaklaşımı, tartışma adabı, yaşam tarzı o ülkenin zihinsel düzeyini gösterir. Eğitimin yüklediği zihinsel gözlük yüzünden hayatı ve dünyayı yanlış algılıyor, anlamsız konu ve tartışmalarla ömür tüketiyoruz. Sorun yaratan eğitimle sorunları çözemeyiz.
Teste dayalı ezberci eğitim sistemi, lüzumsuz bilgileri ezberle zihinleri işgal ederken, genç beyinleri düşünemez ve sorun çözemez hale getiriyor. Bu sistem bilinen sözleri hıfz etme ve şiir yeteneğini geliştirmede yararlı olsa da, yeni bilgi ve yeteneklerin keşfi ve geliştirtirilmesine manidir. Yani bu sistem, İbni Sina, Mimar Sinan veya Edison gibi dahilerin ortaya çıkmasını engeller. Nasıl çıksın ki? Beyinleri işe yaramaz moloz bilgiyle doldurursanız, çıkacak dahileri de yok edersiniz. Yat yat uyu diye beyinlere kazınan Fulbright sisteminin hedefi, yüklenen ezber yazılıma uygun robotlar yetiştirmek. Bu sistem bilim, teknoloji ve uygarlığın gelişimi için gerekli olan yeni bilgi, yetenek ve keşifleri engellediği için yerimizde sayıyoruz.
Ezbere dayanan bu sistemde öğrencilerin farklı yeteneklerini keşfetmek ve geliştirmek mümkün değildir. Gereksiz bilgileri ezberleme, sadece keşif ve yaratıcılığı öldürmez, bilim ve teknolojik yönden gelişimi de önler. Çünkü ezberle hafızayı işgal, sorun çözme, sorgulama, araştırma, keşif ve inovasyon yeteneğini köreltiyor. Sonuçta matematik, fen, biyoloji, okuduğunu anlama, idrak gibi bilimsel gelismede esas alınan PİSA testinde nal topluyoruz. Toplumu okuduğunu anlamayan idrakten yoksun robotlara dönüştüren bu eğitim sistemi yerine nasıl bir eğitim olmalı? Okulların işlevi ne olmalı?
Tabii ilkokuldan üniversiteye kadar tüm imtihanlar bu esasa göre yapılmalıdır. Türkiye’nin kaderini değiştirecek kadar önemli olan eğitim ve öğretim devrimi bu şekilde yapılırsa hem çatışmalar önlenir, hem de asırlardır bizi geri bırakan yanlış eğitim ve öğretim sistemi yerine bilim ve teknolojide dünyanın en ileri ülkesi olmanın yolu açılır. Başka çıkış yolu yok.
Çocuklarımızı körelten değil, saklı yeteneklerini bile keşfedip geliştiren bir eğitim istiyoruz. Süpergüç olmanın yolu, ahlaksız yazılımla zombileştiren sömürge eğitimden değil, gençlerin teknolojik ve entellektüel yeteneğini açığa çıkarıp üretime katan bilimsel eğitimden geçer. Bizi millet yapan geleneklerimizi, milli kültür ve değerlerimizi yok eden değil, tam tersine genç nesillere öğreten bir eğitim istiyoruz. Batının dikte ettiği toplumu çileden çıkaran ahlak dışı değerlerin modernlik ve LGBT maskesiyle körpe beyinlere yüklenmesini istemiyoruz.
Bu eğitim sistemiyle 4. Sanayi devrimine koşan dünyaya yetişmemiz mümkün değil. Bu ezberci teste dayalı eğitim, süperzeka çocuklarımızı maalesef aptallaştırıyor. Milyarlarca lirayla ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Bizi okuduğu anlamayan idrakten yoksun robotlara dönüştüren bu eğitim sistemi değişmeden bu coğrafyada tutunamayız. Bilimsel eğitime geçemezsek batı ülkelerinin asgari ücretli kölesi oluruz.
Dijital devrime, Türkiyeyi süpergüç yapacak olan her bireyin özel yeteneklerini keşfedip geliştiren bilimsel ve milli bir eğitimle gireceğiz. Ya da küresel sistemin mikroçiplerle yönettiği asgari ücretli robotları olarak gireceğiz. Fulbright eğitimin 80 yıldır yetiştirdiği ucuz işgücümü olacağız, yoksa milli uçaktan tanka, milli ilaçtan aşıya kadar teknolojik devrimi yapan bilimsel ve milli bir eğitime mi geçeceğiz? Seçim bizim.
Kaynaklar
Yeşilçimen K: Hastalık Üreten Yaşam Tarzımız Nasıl Değişir. Hayy kitap, 2006
Değerli okuyucumuz,
Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
· Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
· Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
· Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
· Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
· Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
· Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
· Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.
Yorumlar
+ Yorum Ekle