En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
28 Mayıs 2015

KAYNAKLAR SONSUZ DEĞİLDİR



Ama ihtiyaçlar sonsuzdur. Sonsuz ihtiyaçların karşılanması, sınırlı kaynakların akıllı kullanımını gerektirir. Akıllı kullanım, ekonomi ve bilimsel rehberler demektir ama batıdan birebir kopya edilen değil, kendi sosyo-ekonomik durumunuza göre uyarlanmış rehberler. Her toplumun kültürel, ekonomik, genetik özellikleri, eğitim ve sağlık durumu aynı değildir. Ayrıca uygulanan sağlık sisteminin, hastalık veya sağlık odaklı olması da önemlidir.

Mesela ABD, Küba’nın 24 katı sağlık harcaması yapmasına rağmen Küba’dan daha sağlıklı değildir. Çünkü ABD, bizim gibi hastalık odaklı bir sistemin pençesindedir. Küba’dan anlaşılacağı üzere, sağlığa ayrılan paranın, hastalıkların önlenmesi ve sağlığın korunmasına harcanması durumunda çok az bir parayla toplumun daha sağlıklı olacağı açıktır. Ancak küresel sağlık anlayışının tuzağına düşen ülkelerde, ne hikmetse kaynaklar hastalık sektörüne aktarılır ama toplum hiçbir zaman sağlıklı olamaz. Çünkü sistemin yürümesi, hastalık üreten canavarın beslenmesine bağlıdır, yoksa sistem çöker. Bu nedenle hasta olacak ve güya tedavi olacaksınız. Aydın ve bilim dünyası, geçinmek için beynini küresel sisteme kiraya vermişse yapacak fazlaca bir şey yoktur. Parayı veren düdüğü çalar.

Kopya ettiğimiz küresel sağlık anlayışı, robot yerine koyduğu hastalarda fabrikasyon tedavileri kutsuyor. Seri üretimi yapılan ilaç ve teknolojinin maksimum tüketimi için, hasta kuyruklarını kar amacıyla işleyen dev hastaneler fabrika gibi çalışıyor. Hastayı müşteriye indirgeyen bu anlayış, doktorluk mesleğini de sanat olmaktan çıkarıp seri imalata geçen konfeksiyon işine çevirdi. 

Bu anlayış yüzünden soğuk makinaların içinde, bilgisayarların teşhis ve tedavisine sunulan, ölçülüp biçilen, borsada işlem gören ve menkul değerlere çevrilebilen hastalık dünyasında yaşıyoruz. Sağlık ise paranın gücüne göre alınıp satılan tüketim malzemesi oldu. Artık hekimin ve hastanın robotlaştığı, sağlığın ise metalaştığı duygusuz ve vicdansız bir dünyada yaşıyoruz. Bu yeni dünya, modern tıbbı tabulaştırırken sektörün yönlendirdiği milyar dolarlık araştırmaların özeti olan bilimsel rehberleri kutsal kitaba dönüştürüyor. Dün yumurtayı yasaklayan, bugünse helaldir diyen kutsal(!) metinler karşısında, hastalar ve hekimler ne yapacağını ve kime inanacağını bilemiyor.

Araştırmaları, ilaçları ve teknolojiyi kutsallaştıran bu yeni tıp anlayışı, sağlığı korumak ve hastalıkları önlemek yerine, gittikçe büyüyen dev bir sektör yaratıyor. Sağlığın önündeki en büyük engel; hayatımızın her noktasına burnunu sokan, kurallar koyan, özgürlüğü kısıtlayan, tehdit eden ve hatta aforoz eden işte bu modern tıp anlayışı. Hastayı müşteri olarak gören bu sistem, hekimin iyileştirici gücünü de paranın gücüne devrediyor yani ne ka para, o ka sağlık. Bu anlayış insanlık vicdanını kanatıyor.

Sağlığı koruma ve hastalıkları önleme yerine, sektöre para getiren tıbbi işlemlere odaklanan bu anlayış, sağlığın önündeki en büyük engel. Çünkü herkesi hasta, hastaları da müşteri olarak gören bu sistem, sağlığın önünde bir duvar gibi duruyor. Sağlığa kavuşmak bu yüzden parasal engellerle dolu zorlu bir yarış. Bu engele takılanlar için sağlık, hastalık çölünde Leyla gibi bir serap. Hastalık ise bu hasta yaşam tarzında herkes için mecburi istikamet.

Hastalıkların önlenmesi, hastalık oluştuktan sonra tedavisine göre, çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olmasına rağmen, trilyonlarca dolarlık sektörün yaşaması için bizlerin hasta olması gerekiyor. Bu yüzden sağlık odaklı değil, hastalık odaklı bir anlayışa mahkum oluyoruz. Sağlığı ticarileştiren ve daha fazla para kazanmaya dayanan bu anlayış; zincir hastaneler, ithal doktorlar ve milyar dolarlar getiriyor. Hastalıkları önleme, sağlığı koruma yani yaşadığımız akvaryumu temizleme ise sektör için çöküş getiriyor. Hastalıkları önlerseniz zincir hastaneler, ilaçlar, cihazlar ve gittikçe büyüyen trilyon dolarlık sektör ne olacak?

Hastaların kanı, canı ve gözyaşını paraya çeviren bu anlayışın gayesi sağlık değil, bitmek bilmeyen kazanma hırsı. Sağlık ve hastayı metalaştıran bu sistem, pazarlama görevi verdiği hekimi komisyoncu duruma düşürüyor. Kutsal vakıf şifahanelerinin yerini, kar etmezse kapatılmakla tehdit edilen hastaneler alıyor. Bu dev hastanelerin sağlığı koruma ve hastalıkları önleme işlevi ise budanmış durumda. Sosyal Güvenlik Kurumları ve hazinenin oluk gibi akıttığı harcamaların devamı için gerekli olan bu! Yoksa hastaya susayan ve sürekli hasta üreten bu sistem her an çökebilir. Oysa ki bu sistem yüzünden devlet ve toplum yapısı çöküyor, kimse farkında değil.

Modern tıbba yön veren sektörler, para getiren hastalık ve risklere dayandığı için, hastalık madenlerinin keşfi sektörün yaşam kaynağı. Sektörün kucağındaki yapıların görevi ise, erken teşhis numarasıyla yeni rezervler ve satılık hastalıklar. Bilim ve sağlık maskeli bu organizasyon yüzünden hastalık rezervleri sürekli artıyor. Binlerce sanal hastalık bu nedenle uydurulup keşfedildi. Sektör destekli erken teşhis hayat kurtarır kampanyaları bu amaçla yapıldı. Ama iş, kanser ve hastalıkların önlenmesine gelince, göstermelik eylemler hariç ne kaynak ayrılıyor ne de kampanya yapılıyor. Sebep basit: hastalıkları önlerseniz ilaç ve teknolojiyi kime satacaksınız. Zincir hastanelerin çalışması, sizlerin hasta olmasına bağlı.

Erken teşhis hayat kurtarır kampanyaları ve gizli saklı tüm hastalıkları ortaya çıkarmak için yapılan çekap taramaları cebi şişkin akıllı hastalar için. Dünyadaki tüm kaynaklar azalırken, çekap madenleri sürekli artıyor. Pahalı genetik analizler ve kanser belirteçleri ile ileride çıkacak hastalıklar bile biliniyor, yeter ki akıllı hasta olun. Her yıl milyarlarca doları hastalıktan beslenen modern tıbba hediye ediyoruz.

Hastalıkları önlemek yerine mahalle aralarına kadar yayılan klinikler ve dev hastaneler fabrika gibi çalışıyor. Herkes önüne gelen hastaya MR, BT… çektiriyor. Da Vinci robotlarıyla ameliyatlar yapılıyor. İlaç ve pahalı teknoloji ithalatı astronomik şekilde arttı ve artmaya devam ediyor. SGK açıklamasına göre, hastalık harcaması 9 yılda 8 kat arttı. 2013 hasta muayene sayısı 700 milyon. Başka rakam vermeye gerek var mı?

Peki sonuç ne? Daha mı sağlıklıyız? Elinde çekiç olan çakmak için çivi arıyor, herkesi çivi gibi görüyor. Sistem hastalık odaklı. Frost & Sullivan’ın Hitachi için yaptığı çalışmaya göre, dünya sağlık harcamaları 2020 yılına kadar 12,7 trilyon dolara ulaşacak. Hastalık önleme, muayene ve takip yatırımlarının 2014 yılında toplam harcamalar içinde yüzde 30 olan payı ise 2020 yılında yüzde 45’e kadar çıkacak. Hastalıkların tedavisi için harcanan tutarlar, önleme ve muayeneye yönelik harcamaları geride bırakacak.

Belli başlı 5 kronik hastalık olan kanser, şeker, ruhsal bozukluklar, kalp ve solunum rahatsızlıklarının gelecek 20 yıl içinde küresel ekonomiye getireceği yükün 47 trilyon ABD dolarını bulması bekleniyor. Dünya Ekonomik Forumu'nun Harvard Halk Sağlığı Fakültesi ile yürüttüğü araştırmaya göre, her yıl 36 milyon insanın ölümüne yol açan bu hastalıkların dünya ekonomisine getireceği yükün küresel gayrisafi hasılanın yüzde 4'ünü temsil edeceği öngörülüyor. Dünya Sağlık Örgütü ise bulaşıcı olmayan hastalıklar nedeniyle ölenlerin sayısının 2030 yılında 52 milyon kişiye ulaşacağını tahmin ediyor.

Bulaşıcı olmayan hastalıklar, sanılanın aksine, yağlı ve şekerli gıdaların çok tüketildiği, insanların daha az hareket ettiği ve fazla alkol ile sigara tüketiminin olduğu zengin ülkelerden ziyade fakir ülkelerin insanlarını daha çok etkiliyor. Bu tür hastalıkların yol açtığı ölümlerin yüzde 80'i az ve orta gelirli ülkelerde meydana geliyor. Halbuki, Dünya Sağlık Örgütü, kişi başına yıllık 1,20 dolar harcanarak 5 kronik hastalığın yol açtığı sağlık sorunlarının tedavisinde önemli ilerlemeler sağlanabileceğini açıkladı. Örgüt, özellikle fakir ülkelerin küçük miktarlarda yapacağı sağlık harcamaları sayesinde, sağlık sistemlerinin iflas etmesinin de önüne geçilebileceğini bildirdi. Bildirdi ama ucuz yöntemler sosyetemizi bozuyor. Dünya Sağlık Örgütü uzmanları, hükümetlere bir dizi öneride bulunarak sağlık alanında atılabilecek adımları da sıraladı. Buna göre, tütün ve alkol vergilerinin artırılması, kapalı alanlarda sigara içilmesinin yasaklanması, tuz ve transyağ içeren gıdaların tüketim seviyesini düşürecek kampanyalar düzenlenmesi ile diyet ve fiziksel aktiviteyi artırmayı amaçlayan bilinçlendirme kampanyalarının başlatılması, bulaşıcı olmayan hastalıkların neden olduğu ölümleri azaltabilir.

Örnek olarak sadece obesiteyi önlerseniz, bir düzine hastalığı da önlemiş olursunuz ki, hastalıktan beslenen modern yapı çöker ve bu yapıdan beslenenler aç kalır. İşte bu yüzden hipertansiyondan diyabete, böbrek yetmezliğinden kalp ve damar hastalıklarına kadar milyonlarca insanımız hastalıktan kırılıyor ve her yıl yüzbinlerce insanımız ölüyor ama önleyici araştırmalar yok. Neden? Kimse bindiği dalı kesemiyor. İlaç ve teknolojiyi kime satacaksınız? Bu yüzden Kanamalı Kırım Kongo virüsünden insanlarımız ölüyor, çünkü modern bilim merkezleri bunun aşısını karlı bulmuyor. Devletlerin ise bilime harcayacağı parası yok çünkü küresel sermaye bu amaçla borç vermiyor. Önce koladan mısır şekerine, hurda demir eriten fabrikalardan çimento yatırımlarına kadar sayısı belirsiz hasta eden yatırımlar giriyor, sonra da tedavi eden ilaç ve teknoloji. Ne kadar insancıl değil mi? Sigara içimi azalmasına rağmen KOAH ve astım neden artıyor? 

Dünya Akciğer Vakfına göre, bu yüzyılda 1 milyar kişinin sigara yüzünden ölecek. Sadece 2013 yılında 6 milyondan fazla kişinin sigaradan öldüğünü açıkladı. Türkiye'de her yıl 83 binden fazla kişi tütün kullanımı nedeniyle hayatını kaybediyor. Bilimsel analizler böyle diyor ama hasta olmaya ve ölüme mahkumuz. Sigara, akciğer kanserinin yanı sıra, diğer pek çok hastalığın da en önemli nedeni. Sigaranın maliyeti ve hastalık harcamaları ise tam bir felaket. Kalp damar hastalığı, beyin kanaması, yüksek tansiyon ve ölümler önlenebilir nedenlerin başında geliyor ama önleyemiyoruz. Nedeni basit : Küresel baskıya direnemiyoruz. Bu yüzden sağlık ve hayatımızı ve trilyonlarca doları, hastalık canavarına kurban veriyoruz. 'Bu sigara halkımızı öldürüyor ve hasta ediyor, bu yüzden yasaklıyoruz' diyemiyoruz. Çünkü gücümüz yetmiyor. Bu yüzden sigara içindeki katkı maddelerini azaltın diye adeta yalvarıyoruz. Eski dünyanın elini kolunu bağladığı hastalıklı eski Türkiye işte bu. Bağımlılığın zincirlerini kıracak olan Yeni Türkiye'nin temeli ; sağlık, özgürlük, bilim ve teknoloji olacak. Başka türlü yaşamak mümkün değil.

Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesinin 2005 te yayınlanan ortak araştırmasında ; 250 bin kişi tarandı; Türkiye'nin hastalık haritası çıkarıldı. Ölen 430 bin kişiden %86'sının, yaşam tarzını değiştirmediği için pisipisine öldüğü açığa çıktı. Yaşam tarzı değişse, milyonlarca insan hayatta olacaktı. Hesaplayın bakalım 10 yılda ölen milyonları. Sağlığa dikkat edilse ölümlerin %86'sı önlenebilecekti. Önlenebilir demek, önlenmiyor demek. Her yıl 372.000 kişi önlenebilir nedenlerden dolayı ölüyorsa, her gün 3 Soma felaketi yaşıyoruz demektir. Önlem diye yırtınanlar nerede? Yediğimiz, içtiğimiz, soluduğumuz, yaşadığımız çevre bizi hasta eden kimyasallar, katkı maddeleri ve sağlığa zararlı maddeler içeriyor. Küresel şirketler çevreyi kirletirken, sigara, alkol, fastfood, kirli hava… ile bizi zehirlerken, kimsenin sesi çıkmıyor.

Pisipisine ölmek sözlükte : Niyazi olmak. 'Ölürsek şehidiz kalırsak gazi' anlayışı, yerini 'ne şehittir ne gazi pisi pisine gitti Niyazi' anlayışına bıraktı. Malum, Osmanlıda halkın 2 görevi vardı. Mehter marşından hatırlayın : Ölürsek şehidiz kalırsak gazi, haydi aslanlar düşman üstüne. Buna cumhuriyette üçüncüsü eklendi. Önlenebilir nedenlerden Niyazi oluyoruz.

ABD’de her yıl 300.000 kişi şişmanlık nedeniyle ameliyat olurken, bilim dünyamız ameliyatlar bizde niye az yapılıyor diye üzülüyor. Binbir çeşit diyetler, zayıflama ilaçları ve merkezleri, bitkisel numaralar, uzmanlar… Modern tıbbı ne kadar güzel özetliyor. Şişmanları öğütüp paraya çevirirken GDO’lu mısır şekeri, fastfood, kolalı içecekler ve alkol sağlık ve hayatımızı çökertiyor kimsenin umurunda değil. Hangisini önlemek kolay? Bu sağlık düşmanlarını mı yoksa diyabeti, şişmanlığı, hipertansiyonu ve bunlara bağlı bir düzine hastalığı mı? Bilime ve modern tıbba yön veren sektörler, para getiren hastalık ve risklere dayandığı için, tıp kurumu ve bilim dünyası bindiği hastalık dalını kesemiyor. Adamlar, bizi otla çöple, alternatif masallarla meşgul ederken 400.000 euro'luk yapay kalp cihazlarını, 20.000 dolarlık kalp kapaklarını(klips), 10.000 dolarlık kalp pillerini(ICD) bize satarak köşe oluyorlar.

Ülkelerin kaynakları ilaç, pahalı teknoloji ve tüketime harcanıyor. Geriye kalan az miktar paranın paylaşımı ise kavgaya yol açıyor. Halbuki sorun, küresel teknolojik sömürüden kaynaklanıyor. Gelişmekte olan ülkeler masalıyla bizim gibi ülkeler uyutuluyor, tatlı bir pazara dönüşüyor. Hem de aydın ve bilim dünyasını kullanarak. Onlarda bir şekilde payını alıyor. En hayati aşıları ve Penisilini bile şimdilik üretmekten aciz durumdayız. 2 yıl önce penadur yoktu ithal bile edemedik. Ama EMAR çekiminde dünya şampiyonuyuz. Da Vinci robotlarıyla ameliyatlar yayılıyor, şimdi de doktor robotların reklamları başladı. Bunu dövemezsiniz, bir sürü para.

Sadece astım hastalığının Türkiye’ye maliyeti bile 9 milyar lirayı aştı. Bu rakama kontrolsüz hastalar dahil değil. Türkiye’de 2 milyon 292 bin yetişkin astım hastası bulunuyor. Bir milyondan fazla astım hastası, “kontrol edilemeyen” kategorisinde yer alıyor. Astımı kontrol edilmeyenlerin maliyetinin diğerlerinden 2,5 kat daha yüksek olduğu dikkate alındığında, 1 milyon astım hastasının kamu kaynaklarına maliyeti de 2,5 kat daha fazla.

KALP, DAMAR, HİPERTANSİYON, DİYABET, DİYALİZ, ORGAN NAKİLLERİ, KANSER...

Hesaplayın bakalım. Bu kadar faturayı ödemek için paramız çıkışmazsa ne yaparız? Bırakın 2 maaş ikramiyeyi emekli maaşlarını bile ödeyemez hale gelebiliriz.

Küresel sağlık anlayışı yüzünden sağlık harcaması son 12 yılda 16 kat arttı. SAGEM'in verilerine göre, 1999'da 4,9 milyar olan toplam sağlık harcaması, 2011'de 76 milyar seviyesine çıktı. SGK batağı ise 58 milyar.

Milli ekonomiyi, sağlık ve hayatımızı tehlikeye atan bu sistem mutlaka değişmeli ama nasıl? Değiştirmek yerine hala bu sistemde ısrar edersek, hastalık ve sömürü devam edecektir. Çevrenize bakın, herkes hasta. Hasta sayısındaki artış yüzünden mezar ve hastanelerde boş yer kalmayacak. Artan ithal ilaç, teknoloji ve hastalık giderleri yüzünden cebimizde ne var ne yok boşaltacaklar, haberiniz olsun.

Bilim dünyası, koyunlara kalp hızına duyarlı çip takmış, vahşi hayvan görünce korkudan kalp hızı artıyor, çobanına kurtar beni baba diye mesaj atıyor. Tehlike anında kalp hızı arttığında takılan çiple otomatik olarak çobanına mesaj atarak koyunları bile koruyan dünyada, insanımızı koruyan bir sistemi kurmak zorundayız. Fırat kenarındaki koyundan bile Hz. Ömer'i sorumlu tutan inancımız, insanı koruyan bu sistemi kurmayı emrediyor. 4600 yıl önce yazılan tıbbın ilk yazılı metnini bir kere daha hatırlatalım : Süper doktorlar hastalıkları önler, vasat doktorlar erken teşhis ve tedavi eder, adi doktorlar ise hastalıktan rant sağlar. 

AŞAĞIDAKİ KAYNAKLARI İNCELEYİN LÜTFEN :

1. http://www.bugun.com.tr/saglik/saglik-harcamalari-71-milyar-artti-haberi/206471

2. http://www.gazetevatan.com/57-6-milyar-liralik--batak--551944-ekonomi/

3. http://www.aksam.com.tr/ekonomi/sgk-butcesi-alarm-veriyor-hedeflenen-acik-asilabilir/haber-223271

4. http://www.aa.com.tr/tr/saglik/516163–astimin-turkiyeye-maliyeti-9-milyar-lirayi-asti

5. HASTA VİZİTLERİNİ ARTIK ROBOTLAR YAPACAK  http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-hasta-vizitlerini-artik-robotlar-yapacak-1-11-65667.html

6. 21. YÜZYILDA BİR MİLYAR KİŞİ SİGARADAN ÖLECEK          http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2015/03/150319_sigara_olum

7. Yılda 372 bin kişi pisi pisine ölüyor.  http://arsiv.sabah.com.tr/2005/07/24/gun101.html

8. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-turkiyede-olum-orani-yuzde-47-artti-1-11-65558.html

9. Erişkin diyabetli sayısı 1990'da 1 milyon. TKD Arşiv 2000; 28: 20-26. KKH riskini yükselten diyabet hızla artıyor. 

10. Kalp krizi ölümlerinde Avrupa'nın zirvesindeyiz.http://www.turkiyegazetesi.com.tr/saglik/58911.aspx 

11. Türkiye'de şişmanlık ve diyabet alarmı ! PURE – 2010.http://www.sagliktagundem.com/haber/turkiye_de_sismanlik_ve_diyabet_alarmi.htm 

12. SAĞLIK HARCAMALARI 9 YILDA 8 KAT ARTTI. http://www.medimagazin.com.tr/hekim/sgk/tr-saglik-harcamalari-9-yilda-8-kat-artti-2-18-34892.html 

13. Diyabetin Türkiye'ye maliyeti 25 milyar dolar. http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-2025te-iki-kisiden-biri-diyabet-hastasi-olacak-2-12-64767.html 

14. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-dunya-saglik-harcamalari-127-trilyon-dolara-cikacak-1-11-65015.html 

15. 230 milyar lira ''duman'' oldu. http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=

16. 30 YIL SONRA TÜM TÜRKİYE DİYABET OLACAK : http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-30-yil-sonra-tum-turkiye-diabet-olacak-2-12-65643.html

17. Yılda 2 milyar kutu ilaç tüketiliyor. http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/guncel/tr-yilda-2-milyar-kutu-ilac-tuketiliyor-1-11-65858.html

AMELİYAT SAYISINDA REKOR ARTIŞ

Sağlık Bakanlığı’nın istatistik yıllığına göre, Türkiye’de 12 yılda tam anlamıyla bir ameliyat patlaması yaşandı. 2002’de 1 milyon 598 bin 362 olan ameliyat sayısı, 2014’te 14 milyon 742 bine yükseldi.

Türk Tabipleri Birliği artışı ‘performans’ sistemi ve ‘ciro’ kaygısına bağladı. Verileri değerlendiren Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı Bayazıt İlhan, ”Veriler her 5 kişiden birinin ameliyat olduğunu gösteriyor” dedi.

SAĞLIK Bakanlığı, Kamu Hastaneleri İstatistik Yıllığı 2014 rakamlarını açıkladı. Yıllığa göre 2014’te hastanelerde 392 milyon muayene yapıldı.

Acillere başvuru, geçen yıllardaki yüzde 30 oranını korudu. Yıllıkta, ‘ameliyat artışı’ göze çarptı. 2002’de sadece Bakanlık hastanelerinde yapılan ameliyatlar 1 milyon 72 bin 417 iken, bu rakam 2010’da 5 milyon 658 bin 819’a, 2014’te ise 10 milyon 269 bin 694’a yükseldi.

Tüm hastanelerdeki ameliyatların sayısı 1 milyon 598 bin 362 iken, 2014’te 14 milyon 742 bin oldu. Hastanelerde ortalama yatış gün sayısı ise son 10 yılda 5.7’den 4.2’ye düştü

 Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanı Bayazıt İlhan, verileri şöyle değerlendirdi:

‘5 KİŞİDEN BİRİ AMELİYATLI’

“Veriler her 5 kişiden birinin ameliyat olduğunu gösteriyor. Bu, öteden beri eleştirdiğimiz kamuda performans sistemi, özelde ciro baskısının sonucu. Bakanlık personeline düşük maaş veriyor ve ‘gelirini yükseltmek istiyorsan çok muayene et, çok ameliyat yap’ diyor.”

Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29179339.asp

 



Bu yazı 1,745 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    8,031 µs