Kalp sağlığımız alarm veriyor. Ülkemizde koruyucu önlemler yetersiz. Sigara ve 50 yaş altı kalp krizinde Avrupa şampiyonuyuz. Koroner hastaların bile yarısından fazlası sigara içmeye devam ediyor ve sedanter yaşıyor. Bu hastaların üçte biri obes ve şeker hastası. Tedaviye rağmen 3 hastadan ikisinde tansiyon ve lipitler yüksek.
Happy isimli araştırmanın sonuçları unhappy.
Ülkemizde kalp yetmezliği oranı; dünya ortalamasının 3 katı bulundu. Önlemek çok daha kolay, ucuz ve mantıklı olmasına rağmen milyarlarca doları da organ nakilleri için harcayacağız.
Sağlık Bakanlığı ile Başkent Üniversitesi’nin yaptığı araştırma 2005’te yayınlandı. Ancak diziler ve maçların arasında kaybolup gitti.
Türkiye’de ölen 430 bin kişiden 372 bini, yani yüzde 86’sı önlenebilir nedenlerden ölüyordu. Yıllardır ölen milyonlarca insanımızı hastalık üreten yaşam tarzı yüzünden kaybediyoruz, yazık değil mi? Bu bir felaket. Yüzyıllardan beri bu topraklarda böyle bir düşmanla karşılaşmadık. Bu haberin toplumu, bilim ve aydın dünyasını sarsması gerekiyordu. Ama sarsmadı. Uçurumdan atlayan 372 koyun haberiyle toplum uyutuldu. Gündem fındık fıstıkla, sihirli gıdalarla ve dizilerle değiştirildi.
Önlenebilir ölümlerde dünya ve olimpiyat şampiyonuyuz.
1994-99 yılları arasında 37 ülkenin bulunduğu sıralamada erkeklerde koroner kalp hastalıklarından ölüm oranı Kore ve Çin’de 100 binde 50 iken, Türkiye’de 650. Yani 13 misli fazla. Bu felaketin bir gün bile olsa, TV’lerde tartışıldığını gördünüz mü? UFO’larla, dizilerle, maçlarla, abuk subuk programlarla uyutulan zavallı bir toplumun içler acısı hali bu.
Nerede yanlış yapıyoruz? Eksik olan nedir?
Hastalıklara değil, sağlığı korumaya ve hastalıkları önlemeye kafa yormalıyız. Avuç avuç ilaç yutan, son 9 yılda hastalık harcamaları 8 kat artan bir toplum sağlıklı değildir. Ölümlerin % 86’sı önlenebilir nedenlere bağlı ise niye önleyemediğimizi sorgulamak zorundayız.
Bugünün sağlık anlayışı şu:
Hastalanan, kirlenen balıkları temizleyip yine aynı hasta eden akvaryuma atmak. Peki tartışılan ne? Tartışılan şu: hasta balıkları 1000 euro’luk stentle mi yıkayalım, yoksa 400.000 euro’luk kalp nakli öncesi takılan kalp cihazı ile…? Her iki yöntem de, ne ölümü önlüyor ne de hastalığı. Peki hastalığı önleyen, ölüm oranını azaltan daha kolay ve ucuz yöntemler yok mu? Tabii ki var: Ayda 5-10 euro ile hipertansiyonu ve damar sertliğini kontrol edebilir, buna bağlı hastalıkları önleyebilir, ölümleri azaltabilirsiniz. Dünya Sağlık Örgütünün önerilerine göre yılda 2 TL ile 5 önemli hastalığı azaltabilirsiniz. Çok zengin ülke olduğumuz için bu ucuz ve kolay yöntemler sosyetemizi bozuyor.
İNTER-HEART araştırması,
Kalp krizinin sigara, şişmanlık, zararlı kolesterol, diyabet, hipertansiyon gibi %90 yaşam tarzıyla ilgili önlenebilir nedenlere bağlı olduğunu gösterdi. Yani yaşam tarzı, ölüm ihtimali % 17 olan Rus ruletinden daha tehlikeli idi.
Harvard Halk Sağlığı Fakültesi araştırması;
5 kronik hastalık olan kanser, şeker, ruhsal bozukluklar, kalp ve solunum hastalıklarının, 20 yıl içinde küresel ekonomiye getireceği yükün 47 trilyon ABD dolarını bulması bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü ise kişi başına yıllık 1,2 $ (2 TL) harcanarak bu hastalıkların önemli oranda önleneceğini, sağlık sistemlerinin iflas etmesinin de önleneceğini bildirdi.
Zengin ülkeler bile hastalıkları önlemek için uğraşırken biz ne yapıyoruz?
Sağlıklı nesil yetiştirmek, okul kantinlerinde sağlığa zararlı şeyleri yasaklamak ve beden eğitimi derslerine önem vermekle başlar. Sağlıklı yaşam kılavuzu ders olarak okutulmalıdır. Medyada bedensel, ruhsal, sosyal ve zihinsel sağlığa zararlı reklam ve mesajların yasaklanması ve sağlık bilinci verilmesi gerekiyor. Sağlık bilinci yerine, hastalık bilinci aşılanıyor. Teknolojik rüyalarla ve sihirli (!) gıdalarla otlarla toplum büyüleniyor. Gündem fındık fıstıkla işgal ediliyor. Fındığı tek tek mi yoksa avuçla mı yiyelim ? Geçen yıl keten tohumu moda idi. Sağlık mehdilerimiz şimdi de inciri keşfetti.
Kirlenmiş akvaryumu temizlemek gerekirken, içinde yaşayan balıkları önce temizlemek, detokslamak ve sonra tekrar kirli akvaryuma atmak ve tekrar detokslamak… Detoks, pozitif enerji masalları, mucize bitkiler ve sihirli gıdalarla uyutmak, sağlıklı yaşama hakkını paraya çevirmenin en kestirme yolu. Moda olan küresel sağlık anlayışı bu.
Her taraftan zehir akarken, detoks yaptırmanın faydası kime?
Soluduğumuz hava zehir, yediğimiz içtiğimiz herşey sağlığa zararlı katkımaddesi içeriyor. Her taraftan zehir akarken, detoks yaptırmanın faydası kime? Zehirlenmeden yaşamak mümkün değil mi? Balıkları tek tek detokslamak yerine, sağlık ve hayatımızı kirleten bu akvaryumu detokslamak ve akıllı filtreler takmak aklın ve bilimin gereği değil mi? Bu soruları sormak negatif enerji yüklemek oluyormuş. Pozitif enerji yüklemenin yolu ise basit: Hastalık üreten akvaryumu görmezlikten gelecek ve bu kirlenmiş akvaryumda yaşamaya devam edeceksiniz. Her balık kendini detoks ettirecek, tabii parası varsa. Küresel köyün kavalcıları böyle söylüyor.
Peki sonuç ne?
1923 yılı hekim sayısı : 554
1960 yılı hekim sayısı :9826
2011 yılı hekim sayısı :120.000
2023 yılı hedefi : 300.000
100.000 doktor ithal edilecek.
Herkese bir doktor olsa ne yazar?
Günümüz de herkes sonuçlarla uğraşıyor.
Çünkü sonuçlarlarla uğraşmak karlı bir iş, altın yumurtlayan trilyon dolarlık dev bir sektör. Hastalık üreten yaşam tarzının sebeplerini ortadan kaldırmak ise, altın yumurtlayan tavuğu kesmek. Hipertansiyon, şişmanlık, şeker hastalığı, koroner kalp hastalığı, kalp krizi sonuçtur. Bu sonuçlara yol açan sebepler ne olacak?
Bilim; sebep – sonuç ilişkisi kuran disiplinin adı ise, kötü kader gibi yakamıza yapışan sonuçları önlemenin yolu, sebepleri önlemekten geçer. Kaynaklarımızı kuyruğu peşinde dolanan kedi gibi, bitmek bilmeyen sonuçların peşinde koşarak çarçur ediyoruz. Son 22 yılda % 1000, son 10 yılda da % 100 artan şeker hastalığını önlemeyi akıl edemediğimiz için her yıl 4 milyar doları şekerle ilgili hastalıklara harcıyoruz. Bunca hastalık, ölüm ve ızdırap kendi eserimiz. Demek ki bilimin sadece lafını ediyoruz. Hayata yansıyan sadece cehalet.
Harcanan paraya rağmen, halkımız daha sağlıklı değil.
Sağlık savaşında hastalıklara harcanan para, son yıllarda kat kat artmasına rağmen, halkımız eskisinden daha sağlıklı değil. Hatta giderek daha hasta bir topluma dönüşüyor. Sigara – alkol ve diğer risk faktörlerine harcanan para, sağlığa harcanan parayı geçiyor. Yani kendimizi hasta etmek için harcadığımız para, güya tedavi için harcadığımız paradan daha fazla. Ayağımıza kurşun sıkıyoruz buna da özgürlük diyoruz. ‘Paramla rezil oldum’ deyimi sadece bizim dilimizde var. Şimdi bir de ‘paramla hasta oldum’deyimi dilimize yerleşiyor. ‘Sağlam gittim hasta çıktım’ gibi. Harcamalar topluma irade, akıl ve sağlık olarak geri dönmüyor.
Sebepleri yok etmek yerine kaynakları sonuçlara harcıyoruz.
Bu yüzden ne dev hastaneler, ne sağlığa harcanan milyarlar ve ne de giydiğimiz kırmızılar sağlığı korumuyor. Hastalıklar hızla artıyor. Önleyici Kardiyoloji, Önleyici Tıp ve Halk Sağlığı Fakülteleri bizde neden yok? Hastalıklar önlenirse hastalıktan beslenen sistem çöker, bu yüzden her şey hasta olup tedavi olmamız üzerine kurulu.
Her çeşit kirlenme, felaketlerin asıl nedeni.
İçinde yaşadığımız akvaryumu hastalık üreten bataklığa çeviren her çeşit kirlenme, felaketlerin asıl nedeni. Bu yüzden, ‘şunu yiyin, bunu yapmayın’türünde öneriler içeren sağlık kitapları, sağlık ve hayatımızın kilitlendiği kara kutunun şifrelerini ne yazık ki çözemiyor. Bizler bu öneriler peşinden koşarken, yaşam tarzımız hastalık üretmeye devam ediyor.
Sağlık ve hayatımızı kirleten akvaryumda debelenip duruyoruz.
Akvaryumu kirleten kanalları yok etmeden ve akvaryumu temizleyen akıllı filtreler takmadan sağlıklı bir hayata geçmek mümkün değil. Küresel sağlık anlayışı ise akvaryumla ilgilenmiyor, sadece hasta balıklara moral ve akıl veriyor. Beyinlere kazınan şu: Hasta olmaktan korkma, geç kalmaktan kork ve akıllı ol. Akıllı hasta nasıl olunur?
Hastalıklar ve sağlık harcamalarının birlikte artması yüzünden, sektör giderek dev bir pazara dönüşüyor. Bu trilyon dolarlık sektörün başarısı için, herkes senaryoda verilen rolleri çok iyi oynuyor, kimse bindiği dalı kesmek istemiyor. Sektörün büyümesi gelişeceği yönü de belirliyor : Getirisi olan sonuçlar. Götürüsü olan sebepler ne olacak? Bu sorular sektörün yönlendirdiği bilim dünyasını aşıyor.
Sağlığa ticari meta olarak bakıldığında, bundan doğal bir şey olamaz. Neden acaba? Müşterilerini azaltan bir şirket yaşayabilir mi? Sağlığın korunması ve hastalıkların önlenmesi için gerekli harcamaları kim finanse edecek? Sağlıklı yaşamasını sağladığınız, hastalanmasını veya ölmesini engellediğiniz insanlardan hangi gerekçeyle para alacaksınız?
Amerikayı ne zaman keşfedeceğiz ?
1948’de ABD kongresi patates zararlısı için 500 bin dolar ayrılmasına karar verdi. Savaş sonrası patates önemliydi. Ancak savaş bitmesine rağmen savaşta ölenden daha fazla Amerikalıyı öldüren gizli düşmanı araştırmak için de bütçeye 500 bin dolar gibi küçük bir para konuldu. İşte meşhur FRAMİNGAM araştırması böyle başladı. 13 yıl sonra bu araştırmanın ilk sonuçları yayımlandı:
ABD’nin yeni düşmanları belli olmuştu: Hipertansiyon, şişmanlık, sigara ve kolesterol. Önleyici vuruş stratejisine göre bunlar ABD’yi öldürmeden yok edilecekti. Bunlara karşı amansız bir savaş açıldı. Kalp ve damar hastalıkları ve buna bağlı ölümler bu mücadele sonucu yüzde 53 azaldı. Bu savaş, diğer savaşların aksine ABD’ye her yıl 200 milyar dolar kazandırmış oldu. Bilimin gücü işte bu: yarım milyon dolarlık bir araştırma, her yıl bire 400 bin para kazandırıyor. Ne kadar karlı ve akıllı bir yatırım değil mi? Ayrıca her iki mezardan biriyle her iki hastaneden biri açılmadan kapanıyor. Demek ki kazanmak için önce hasta olmak, sonra da hastanelerde ömür tüketmek ve mezar doldurmak gerekmiyor. Kalp ve damar hastalıkları ve buna bağlı ölümleri yüzde 53 azaltan yöntemleri uygulamak yeterli.
KALP DAMAR HASTALIKLARI TEDAVİSİ VE KORUNMASI YETERSİZ !
Vasküler risk araştırması sonuçları, utanç belgemiz ama okuyup idrak edenler ve ibret alanlar için.
STENT VE BAYPASS ORANI %90 ARTARKEN, KALP KRİZİ VEYA İNMEYE BAĞLI ÖLÜM ORANI SON 5 YILDA % 7.2’den % 19.5’e YÜKSELDİ. YANİ % 270 ARTTI. BU FELAKETİ SORGULAYACAK BİR ALLAH’IN KULU YOK MU?
http://www.aciamagercek.com/?p=5266
Harvard Halk Sağlığı Fakültesi araştırmasını SGK için bir kere daha özetliyelim;
5 kronik hastalık olan kanser, şeker, ruhsal bozukluklar, kalp ve solunum hastalıklarının, 20 yıl içinde küresel ekonomiye getireceği yükün 47 trilyon ABD dolarını bulması bekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü ise kişi başına yıllık 1,2 $ (2 TL) harcanarak bu hastalıkların önemli oranda önleneceğini, sağlık sistemlerinin iflas etmesinin de önleneceğini bildirdi.
Peki biz neyle uğraşıyoruz?
Kıt kaynaklarımızı nereye harcıyoruz?
SGK neden açık veriyor? Milyarlarca lira hastalıkları önlemek yerine nereye gidiyor?
Aşağıdaki 2 haber, kıt kaynaklarımızı hastalıkları önlemek yerine başkalarına nasıl hediye ettiğimizi gösteriyor. Harcamalar bize sağlık olarak geri dönmüyor. Dönmüş olsa helal olsun. Bu gidişle binbir emekle kurulan sağlık sistemi sürdürülebilir olmaktan çıkacak ve ekonomiyi krize sokacak. Bizden söylemesi. Okuyalım:
BOŞUNA MI PARA HARCIYORUZ ?
Doç.Dr.Çağatay BARUT, MEDİMAGAZİN DIŞ HABERLER 05 Haziran 2012
ABD’de Sağlık Reformu Yasası’nın “da Vinci robotu” ve benzeri icatları desteklemeyeceği, koruyucu hekimlik uygulamalarına vurgu yaparak, gerçek tıbbi icatlara tam koruma sağlayacağı kaydedildi
Tıpta kullanılan bazı teknolojik icatların, hastaların sağlık durumları üzerinde iyileştirici bir etkisi olmadan maliyetleri arttıran sahte icatlar olduğu ileri sürüldü. Gösterişli, dört kollu bir robot olan “da Vinci” prostat cerrahisi gibi ameliyatlar için bir teknolojik atılım olarak lanse edilmişti. Üreticileri, potansiyel olarak çok daha az ağrı çekme, daha kısa süre hastanede yatma ve günlük yaşama çok daha kısa sürede dönme gibi faydaları olacak kusursuz bir tedavi vaadinde bulunmuştu.
Sağlık Reformu Yasası’na muhalif olan kesim tarafından tam da etkileyici görünen bir icat olarak tanımlanan robotun, yeni cihaz ve ilaçların maliyet kontrolü ve etkinliği nedeniyle yeni yasa tarafından engelleneceği iddia edildi. Wisconsin Senatörü Ron Johnson, yeni yasanın yaratıcılığı özendirmek yerine baltaladığını iddia etti.
Bir milyon dolardan daha yüksek bir maliyeti olan “da Vinci robotu” gibi icatlar söz konusu olduğunda muhaliflerin haklı olduğuna dikkat çekilirken, söz konusu robotun prostat kanseri tedavisi sonuçları üzerine etkilerinin henüz herhangi bir randomize klinik çalışma ile gösterilmemiş olduğu ifade ediliyor. 2009 yılında yapılmış bir çalışmada, robotik cerrahi uygulanan hastaların hastanede kalış sürelerinin kısaldığı ve kan kaybı gibi cerrahi komplikasyonlarla daha az karşılaştıkları belirtilirken, bu hastalarda ilerleyen dönemlerde inkontinans ve erektil disfonksiyon gibi sorunların daha sık ortaya çıktığı saptandı. Robotik cerrahi uygulanan farklı türdeki kanser hastalarında da benzer sorunların meydana geldiği ifade edildi.
Yeni Sağlık Reformu Yasası’nın, buna benzer icatları desteklemeyeceği belirtildi. Ancak Yasa’nın hastanelere enfeksiyonları, tıbbi hataları ve yeniden başvuruları azaltmak için teşvikler sağlayacağı, doktorlara tıbbi icatların karşılaştırmalı etkinliğiyle ilgili daha fazla bilgi vererek ve koruyucu hekimlik uygulamalarına vurgu yaparak, gerçek tıbbi icatlara tam koruma sağlayacağı kaydedildi. Bunların çok gösterişli olmadığı, hatta hastaların bunların farkında dahi olmayabileceği, ancak sağlık hizmetlerine olumlu katkı yapacağı ve maliyetleri düşüreceği ifade edildi.
Kaynak: http://opinionator.blogs.nytimes.com
http://www.medimagazin.com.tr/ana-sayfa/dis-haberler/tr-bosuna-mi-para-harciyoruz-1-76-44028.html
DÖRTYÜZ BİN(400.000) EURO’LUK YAPAY KALBİN BEDELİNİ DEVLET ÖDEYECEK !
16 Eylül 2011
Kalp hastalarına sevindirici haber. Durumu hayati derecede acil olan hastalara takılan ve fiyatı 400 bin Euro’yu bulan yapay kalp destek cihazının ücretini artık devlet karşılayacak. Eski uygulamada cihazın parasını hasta cebinden ödemek zorunda kalıyordu. Parası olmayan vatandaşlar ise çaresizlik içinde uygun bir kalp bulunmasını bekliyordu.
Devlet, son evre kalp yetersizliği nedeniyle bir yıldan az yaşam beklentisi olan hastaların hayatta kalması için kullanılan ve fiyatı 400 bin Euro’yu bulan yapay kalp destek cihazlarını ödeme kapsamına alıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), Sağlık Bakanlığı, dernekler ve hastane temsilcileriyle yapılan görüşmelerde son noktaya gelindi. Pahalı cihazlara en uygun rakamın bulunması için yapılan fiyat araştırmasından sonra cihazların ücretinin ödenmesi için Sağlıkta Uygulama Tebliği’ne (SUT) dahil edilecek. Yedi yıla kadar yaşam süresini uzatan cihazlar, özellikle kalp nakli için bekleyen hastalarda hayati önem taşıyor.
Yapay kalp destek cihazları, son evre kalp yetersizliğindeki hastada kalbin pompalama görevini üstlenen, ileri teknoloji bir ürün. Türkiye’de her yıl 100 kişi acil nakil için sıra beklerken bunların yarısı uygun kalp bulunamadığı için hayatını kaybediyor. Bu cihazların, senede en acil 500 hastaya takılması planlanıyor. Devlet güvencesinde olmadığı için hastanelerin birçoğu bu cihazları kullanmıyor. Sınırlı sayıda kullananlar ise parasını hastanın cebinden ya da döner sermayeden karşılıyor. SGK sadece bu cihazların takılması aşamasında ameliyat ve yoğun bakım masraflarını karşılıyordu.
SGK Tıbbi Malzeme Daire Başkanı Hanefi Gök, yapay kalp cihazının devlet tarafından ödenmesiyle ilgili son görüşmenin Ankara’da yapıldığını belirtti. Ortak bir kararın alındığını ve imzaya açıldığını anlatan Gök, farklı kullanımları olan 6-7 değişik yapay kalp destek cihazının ödeme kapsamına dahil edileceği bilgisini verdi. Gök, “Bu konuda bu işlemin hangi hastaya uygulanacağı şartlara bağlandı ve imzaya açıldı. Şu anda imzaların yüzde 80′i atıldı. Diğer taraftan fiyat araştırması devam ediyor. Yurtiçi ihale fiyatları ve yurtdışındaki fiyatlar karşılaştırılıyor. Daha sonra bu rakamlar fiyatlandırma komisyonuna sunulacak. Sonra SUT’a dahil edilecek.” dedi. Türkiye’de en çok kalp nakli yapan merkezler arasında yer alan Koşuyolu Kalp Hastanesi yetkilileri, Amerika’da yılda 3 bin 500 kişiye bu cihazın takıldığını belirterek, ihtiyaç ve gereklilik oranında bu cihazın acil hastalara takıldığını ifade etti.
Yapay kalp destek cihazlarının pahalı olması nedeniyle ciddi tedbirler de alınacak. İlk aşamada Türkiye’de kalp nakli yapan Ege ve Akdeniz üniversiteleri ile İstanbul Koşuyolu, Siyami Ersek ve Ankara Yüksek İhtisas hastanelerinde bu cihazların devlet güvencesinde hastaya takılması için verileceği öğrenildi. Türkiye’de çeşitli seviyelerde 500 bin kalp yetersizliği hastası bulunurken, uzmanlar “kalbiniz az da çalışsa en iyi yapay kalpten daha iyidir” uyarısında bulunuyor. Bu cihazların artık kalbi işlevini yitirmiş son evre hastalar için kullanılması gerektiği vurgulanıyor.
AYRANIMIZ YOK İÇMEYE
http://www.kemalyesilcimen.com/haber.php?haber_id=83
TÜM YAZILAR İÇİN ALTTAKİ KUTUYU TIKLAYINIZ
Twitter:@YesilcimenKemal
Yorumlar
+ Yorum Ekle