En Sıcak Konular

Dr.<br />Kemal Yeşilçimen


Dr.
Kemal Yeşilçimen
31 Ekim 2011

KOLESTEROL-2



 

Madem bu ilaçlar yararsız ve hatta zararlı yasaklansın

Sayın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta,

Bu yazılardan sonra hastalar panikliyor ve ilacını bırakıyor. Çünkü insanlar verilen mesaja bakar. Zararlı mesajı alırsa ilacı bırakır. Tedaviyi bırakan hastalar ya canından olur ya da hastalıkları ilerler. Bu yüzden acil servis ve yoğun bakımlar dolup taşıyor.
Madem bu ilaçlar yararsız ve hatta zararlı, o zaman bu ilaçlar yasaklansın. Türkiye dünyaya model ülke olsun. Milyarlarca dolar tasarruf olur, SGK kurtulur, eczacılar kurtulur, doktorlar kurtulur, hastalar kurtulur, dünyadaki ekonomik kriz belki bu yolla sona erer. Vatandaş böyle düşünür.
Bu konuların tartışma yeri medya olmamalı. Tartışma, konunun uzmanları arasında olsa bile, değerli düşüncelerinizi tartışmak için Kardiyoloji Kongrelerinin ilgili toplantılarına bekliyoruz. Şansınıza bu yıl ki kongre 28-29-30 ekimde, Haliç kongre merkezinde.

Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen Kardiyoloji ve iç hastalıkları uzmanı
Kemal Yeşilçimen / 22 Ekim 2011 13:53

Sayın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın yazısı

Çok değerli meslektaşım Kemal Bey,

“Tüm kardiyologlardan cevap bekliyorum” başlıklı yazıma göndermiş olduğunuz cevabı dikkatle okudum. Alâkanıza çok teşekkürler.

Ben de size kendi düşüncelerimi aktarmak istiyorum:

BİR: Bu tür yazılardan sonra hastaların panikledikleri ve ilaçları bıraktıkları iddianıza hiç katılmıyorum. Hele de acil servis ve yoğun bakımların bu yüzden dolup taştığı görüşünüz gerçekle asla bağdaşmıyor.

İçinde ateroskleroz, enflamasyon, statin, sekonder profilaksi gibi kelimelerin geçtiği yazıları herkes okumaz; okuyanlar ise böyle bir yazıya dayanarak ilaçlarını bırakmazlar. Bunların yapacakları şey kendilerine bu ilaçları yazan hekimlerini bu konuda sorgulamak olur ki bu da çok doğru bir şeydir.

Bazı hekimlerin -sizi tenzih ediyorum- hastalarının bu tür sorularından hiç mi hiç hoşlanmadıklarını ve böyle bir teşebbüste bulunan hastaların şiddetle “azarlandıklarını” siz de iyi bilirsiniz.  

Acil servislerin bu yazıları okuyup ilaç bırakan hastalar yüzünden mi yoksa çok daha başka sebeplerden mi dolup taştığını bir daha düşünmenizi rica ediyorum.

Fikrinizde ısrarlıysanız ben yazmaktan vazgeçerim ama acil çalışanları işsiz, yoğun bakımlar kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalır haberiniz olsun!

Bir de, bu ilaçları bırakıp zarar görenler olabileceği ihtimali kadar, hiç gerekli olmadığı halde bunları kullanan ve yan etkilerinden zarar gören hatta ölenler olabileceğini de hesaba katmanızı isterim.

İKİ: Türkiye’ de de tüm dünyada da ilaç endüstrisinden kaynaklanan çok ciddi bir ilaç israfı olduğunu, milyarlarca liranın çöpe gittiğini siz de biliyorsunuz. Hatta keşke sadece çöpe gitmekle iş bitseydi. Bu yüzden zarar gören, sakat kalan ve ölen milyonlarca insan var tüm dünyada!

Yazımı tekrar dikkatle okuyacak olursanız; ana fikrinin kalp damar hastalıklarının sadece kolesterol düşürücü ilaçlarla tedaviye edilmeye çalışılmasındaki ve her kolesterolü yüksek insana (hasta demiyorum) kolesterol düşürücü ilaç yazılmasındaki yanlışlıkları ortaya koymak olduğunu açıkça göreceğinizi umuyorum.

Ülkemizde herhalde yüz binlerce insanın gereksiz yere kolesterol düşürücü ilaç aldığını, bu yüzden pek çok sağlıklı insanın ciddi risklerle karşı karşıya kaldığını, çok büyük ekonomik kayıplarımız olduğunu sizin de kabul edeceğinizi sanıyorum.

Hâl böyle iken, bu konunun uzmanlarının başta da kardiyologların ve derneklerin sessiz kalması beni gerçekten hem üzüyor hem rahatsız ediyor.

Onların, hekimleri, hastaları ve bu ilaçların neredeyse tamamını ödeyen SGK’ yi bu ciddi israf için uyarmasını ve bunun önlenmesi için teklifler getirmesini bekliyorum ama kimseden çıt çıkmıyor.

ÜÇ: Bugüne kadar hiçbir yerde hiçbir zaman herhangi bir ilacın yasaklanmasını isteyen bir yazı yazmadım, böyle bir konuşmam da olmadı. İlaç düşmanı değilim; doğru hastaya doğru ilacın verilmesinin mücadelesini yapıyorum.

Statinler hakkındaki görüşüm de özetle şöyledir: Bu ilaçlardan sadece daha önce kalp krizi, felç geçirmiş veya ileride geçirme riski yüksek olan insanlar yarar görebilir. Statinlerin, kalp hastalığı olmayan her yaştaki kadınlar ve 69 yaşın üzerindeki erkeklerde kullanılmasını haklı gösteren yeterli bilimsel kanıt yoktur. Bu ilaçların üzerinde durulmayan çok ciddi yan etkileri vardır ve bunlar adeta gizlenmeye de çalışılmaktadır.

Benim nazarımda kalp damar hastalıklarını sadece statinlerle tedavi etmeye kalkışmak, bakteriyel bir iltihapta antibiyotik yerine kemik iliğinde lökosit yapımını azaltmaya yönelik ilaç kullanmaktan farklı değildir!

DÖRT:  Dediğiniz gibi Türkiye bu konuda dünyaya model olabilir; milyarlarca dolar tasarruf da eder. Bunu yapmak için ilaçları yasaklamak değil, onları sadece “yerinde ve doğru kullanmak” yeterlidir.

BEŞ: Kemal Bey, bence bu konuların tartışma yeri kapalı kapıların arkası değil, tam da medyadır ve ayrıca da bu tartışmaları çok gerekli ve sağlıklı buluyorum.

Bu seneki Kardiyoloji Kongresi bu sene bir ilki gerçekleştirse de  “Kolesterol ilaçlarının neden yanlış kullanıldığını, sağlıklı insanların boş yere kolesterol ilacı içerek hayatlarını tehlikeye attıklarını ve devletin zarara girdiğini, bunların önlenmesi için ne gibi tedbirler alınması gerektiğini” bildiren bir basın açıklaması yapsa çok iyi olmaz mı?

Bunu ben olmadan da başarabileceğinize inanıyorum.

Selâm ve saygılarımla.

İLAÇ KULLANMA ORANI ÇOK DÜŞÜK(Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen’in yazısı)

Çok değerli meslektaşım,

Sayın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta

Kolesterol ilaçları kullanan hastalar, medyadan edindikleri olumsuz intibalar nedeniyle, bu ilaçların yararsız hatta zararlı olduğunu düşünerek ilaçlarını terk etmektedir. Hatta çok ciddi yan etkileri olduğu intibası edinen hastalar panik halinde kardiyoloji hekimlerine koşmaktadırlar.

Sizlere gelmemelerinin nedeni, sizin göğüs hastalıkları konusunda otorite olmanız nedeniyledir. Size gelen mutlu intibalar ise, ilaç kullanmaktan kurtardığınız yazılarınız nedeniyledir. Çünkü insanlar sürekli ilaç kullanmayı sevmez, özellikle kötümser yayınlar varsa.

Acil servis ve yoğun bakıma akut koroner olaylar nedeniyle gelen hastaların bir bölümü, ilaç karşıtı kampanyalar sonucu ilacını bırakan hastalardır. Bu hastalar, tabiî ki size değil konunun uzmanlarına ve kalp merkezlerine  gitmektedir.

Tıkanmış ve bozulmuş damar yapısına sahip yüz binlerce  baypaslı ve stentli hasta, kolesterol düzeyleri normal bile olsa ancak ve ancak yoğun kolesterol ilaçları tedavisi ile koroner olaylardan güçbelâ korunabilmektedir. Yani sizin zannettiğiniz gibi biz bu ilaçları kolesterol düzeyini düşürmek için değil, ölüm dâhil koroner olayları önlemek için veriyoruz.

Çünkü bilimsel araştırmalara, bunlardan derlenen meta-analizlere ve bilimsel rehberlere uymak zorundayız. Tüm ileri ülkelerde bu bilimsel yönetmelik uygulanmak zorundadır. Ta ki yeni rehber bilimsel kurallar çıkana kadar. Amerikan Kalp Birliği, Avrupa Kalp Birliği, Türk Kardiyoloji Derneği bu kurallara titizlikle uymayı tavsiye eder. 

Ayrıca Türk Kardiyoloji Derneği kalp damar hastalıkları ve buna bağlı ölümleri önlemek için 400 sayfalık bilimsel bir raporu Sağlık Bakanlığına vereli tam 4 yıl olmuştur. Bu raporda sizlerin karşı çıktığı bilimsel gerçekler ve uygulanması gereken tedavi kuralları bilimsel kaynaklarıyla birlikte www.tkd.org sitesinde  istifadenize sunulalı yıllar olmuştur.

Bilimsel açıklamalar böyle yapılır. Sizin istediğiniz gibi açıklamalarda ayrıca medyada yapılmaktadır, lütfen sitemizi inceleyin. Bu raporlar yüzlerce seçkin akademisyen tarafından yazılmıştır. Okuyup incelemenizi, yazılarınızı buna göre yazmanızı beklemektedir.

‘Tüm kardiyologlardan cevap bekliyorum’ başlıklı yazılar yazmadan önce bu siteyi, bu raporları incelemeniz ve konunun uzmanı hekimlerle fikir alışverişinde bulunmanız daha uygun olmaz mı? 

Konunun uzmanı olan kendi bilim adamlarımıza ve söylediklerine itibar etmiyor iseniz, kime itibar edeceksiniz?  Ancak  tüm çabalarımıza karşı, sizin anlamsız ve gereksiz gördüğünüz, bilimsel kurulların ise şart koştuğu kolesterol düzeylerine indirme başarımız maalesef çok düşüktür. Çünkü hastalar bu yazıların medyayı kuşatması yüzünden, ilaçlarını almıyor. Bunda sizlerin katkısı olduğu için övünebilirsiniz.

Peki bu başarısızlığımızın sonucu nedir? Ülkemiz kalp damar hastalıkları ve buna bağlı ölümlerde dünya ve olimpiyat şampiyonudur ve bu tedavi karşıtı kampanyalar devam ettiği sürece şampiyon olmaya devam edecektir. Kalp damar hastalığına bağlı ölümler hala artmaya devam etmektedir. Türk toplumunda Avrupa’dan 2 kat yüksektir. Nüfusumuzun genç olmasına rağmen koroner ölümlerin, yaşlı nüfusu olan batı toplumundan yüksek olması hem günümüz için hem de gelecek için kaygı vericidir.

Bunun nedeni hipertansiyon, hiperkolesterolemi gibi risk oluşturan nedenlere yönelik tedavinin Avrupa toplumunun çok gerisinde olmasına bağlıdır. Türk toplumunda hipertansiyonun beşte birinden azı yeterli tedavi almaktadır. Hiperkolesterolemi tedavisinde ise durum daha da kötüdür. Dolayısıyla bu ilaçların çok yazılması değil, az yazılması söz konusudur ve daha çok kişinin ilaç kullanmasını teşvik eden önlemler alınması zorunludur.  Bu son söylediklerimizin tekrar tekrar okunmasında yarar var. 

Haklı olarak bu hastalıkta, sadece kolesterol mü risk faktörü diyebilirsiniz. Ancak en kolay (günde 1 tane  hap içerek) önleyebileceğimiz en önemli risk faktörüdür.

Serum kolesterol ve LDL seviyeleri direk olarak koroner arter hastalığı ile ilişkilidir. Bu ilişkinin sürekli, dereceli ve güçlü olduğu tespit edilmiştir. Kolesterol düzeyinde 200 mg üstünde her 40 mg/dl lik artışla koroner damar hastalığı oranı, %35 artmaktadır.

Terk harf çalışmasında LDL kolesterolün Türk toplumu için de bir risk faktörü olduğu ortaya konmuştur. Kolesterol düşürülmesi, kardiyovasküler riskin azaltılmasında temel kilometre taşıdır. Kolesterolün düşürülmesinin, kardiyovasküler olay ve ölüm riskinde azalmaya neden olduğu kanıtlanmıştır.

Kolesterol düzeyleri 250-300 mg/dl olanlarda kolesterolde % 1 düşüş sağlamak, koroner kalp hastalığında % 2 lik düşüş sağlar. Yüksek riskli koroner  hastalarda bu kazanç daha da fazladır. Bu hastalarda LDL kolesterolün düşürülmesine yönelik tedavi, sadece kolesterol yüksek olduğu zaman değil kolesterol orta düzeyde yüksek iken bile etkili olmuştur. 

Kalp damar hastalıklarını önlemek için yapılan kolesterol düşürücü  ilaç tedavisinin, LDL kolesterol düzeylerinin hafif yüksek olması durumunda bile, acil servis ve yoğun bakımları işgal eden kalp ve damar olaylarında azalma sağladığı gösterilmiştir.

Özetle, statin tedavisi ile yapılan primer ve sekonder koruma araştırmalarında, kolesterol ve trigliserit düzeyinde azalmaya bağlı olarak kalp damar olayları ve ölümlerinde  belirgin düşme gözlenmiştir. Koroner kalp hastalığı gelişme riski yüksek olan hastalarda ise daha yoğun ilaç tedavisi gereklidir. Yüksek kolesterollü kişilerde diğer bir risk faktörü olan hipertansiyon oranı da çok yüksektir. Hipertansiyon ilaçlarının yan etkileri, kolesterol ilacı statinlere göre çok fazla olmasına rağmen, nedense tansiyon ilaçlarına karşı kampanyalar fazla değil. Aynı şey aspirin içinde geçerli. 

Bilimin sükûneti içinde, bilimsel değerlendirme konusunda eğitim almış kişilerin, kapalı kapılar ardında tartışması gereken konuları, halkın gözü önünde tartışması zararlıdır diyoruz. Neden mi? Halkımız otorite kabul ettiği aile, din, bilim gibi kavramlarla, bilim ve din adamlarının medyada kavga etmesini istemiyor çünkü otoriteye olan güveni sarsılıyor, zihinsel dengesi bozuluyor. 

Tartışmalardan ve çelişkili ifadelerden kafası karışıyor, rahatsız oluyor. Çünkü ülkemizde ‘bilimsel değerlendirme’ konusu ders olarak okutulmuyor. Bu yüzden insanımız bilimsel değerlendirme yapamaz. Bırakın halkı, aldığımız eğitim daha seçmen sayısını veya Van depreminin derecesini bile doğru olarak tespite imkân vermiyor kaldı ki halkı eleştiriyoruz.

İlaçların yan etkisi zehirliyor ve öldürüyor, doktorlarımızda hala bu ilaçları bize yazıyorlar söylemini işiten hastaların, poliklinikte kendilerine ilaç yazan doktorları dayaktan geçirmediğine şükredelim.

Toplumda artan şiddet dalgası giderek yayılıyor. Ve bu felaket yasayla filan önlenemez. Önce her konuda  halkın kafasını karıştıran tartışmalara medyada son vermek gerekir. Halkımız ne yapacağını, madde madde öğrenmek ve uygulamak istiyor yani çelişkisiz bilgiler istiyor.

Teravih namazında bile çelişkili bilgilerin nelere yol açtığını gördük. Sizler bilimsel tartışmaları, bilimin sükûneti içinde kapalı kapılar ardında yapın ve halka çıkan doğruları madde madde söyleyin. Ya da halkımıza, ‘bilimsel değerlendirme’ dersini ilkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar tekrar tekrar öğretin.

Halk, doğru ile yanlışı ayırt etmeyi, bilimi, bilimsel tartışmayı, bilimsel araştırmaların nasıl yapıldığını, bizim neden bilim ve teknolojide nal topladığımızı bu dersle öğrensin. Toplumun bu derece bilinçli ve bilimsel olması istenmiyor ki bu ders okutulmuyor.  Çünkü halkımız o zaman her şeyi sorgular.

Neden bilimsel sömürge olduğumuzdan, neden aşı üretemediğimize, domuz gribi aşısına kadar neden hep başkasının eline ve ağzına baktığımızı, ilaç ve aşıları neden hep ithal ettiğimize kadar her şeyi sorgular. Bu ise bu sistemden yarar sağlayanların işine gelmez. Bu yüzden, bu dünyanın sorunlarını çözmek yerine, öbür dünyanın konularıyla ve televole ile medyada halkı uyutmaya devam etmek gerekir ve öyle de yapılıyor.

 Okuyucuyu sıkmamak  için diğer soruları önümüzdeki günlerde cevaplamak uygun olur diye düşünüyorum.

Saygılarımla.

Doç. Dr. Kemal Yeşilçimen

Kardiyoloji ve iç hastalıkları uzmanı

KALP DAMAR HASTALIKLARI VE ÖLÜMLER NEDEN ARTIYOR?

Sayın Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın yazısı

Değerli meslektaşım Dr. Kemal Yeşilçimen,

“İlaç kullanma oranı çok düşük” başlıklı mektubunuzdaki eleştirilerinize cevap vermek istiyorum. 

BİR: “Biz bu ilaçları kolesterol düzeyini düşürmek için değil, ölüm dâhil koroner olayları önlemek için veriyoruz” diyorsunuz.

Buna göre her kalp hastasına kolesterol düzeylerine bakmadan statin vermek gerekir ve aterosklerozun kanda yükselen kolesterolle alâkasının da olmaması icap eder. Bu ifadelerden statinlerin kolesterolü düşürdükleri için değil daha farklı bir mekanizmayla (mesela anti-enflamatuar olarak) etkili oldukları gibi bir sonuç çıkar ki bu da sizin yüksek kolesterol=ateroskleroz teorinizle çelişir.

İKİ: “Çünkü bilimsel araştırmalara, bunlardan derlenen meta-analizlere ve bilimsel rehberlere uymak zorundayız” diyorsunuz.

Bu rehberler bilim adamları için değil pratisyen doktorlar veya tecrübesiz uzmanlar için hazırlanır. Bilim adamlarının dernek rehberlerine “gözü kapalı” uymalarını doğru değildir.

Bunlar tıbbın “Hastalık yoktur hasta vardır” temel prensibi ile bağdaşmadığı gibi büyük ölçüde de ilaç endüstrisinin çıkarları doğrultusunda hazırlanmış rehberlerdir.

Hatırlarsanız domuz gribi salgınında ilaç endüstrisinin DSÖ’ nü etkilediği ortaya çıktı. Onlara kalsa tüm dünyanın aşı olması gerekiyordu; birçok ülkede aşılanma oranları yüzde 10’ un bile çok altında kaldı. Milyonlarca doz aşı ve milyarlarca lira ilaç firmalarının kasasına gitti. (Bu İşte Bir Domuzluk Var! isimli kitabımda bu konuyu tüm ayrıntılarıyla ve belgeleriyle bulabilirsiniz).

Bilimsel araştırmalar ve bunlardan hazırlanan meta-analizler ve rehberler eleştirilmez ve değişmez değildir; zaten bunlar da daha önceki bilgilerin eleştirilmesiyle oluşmuştur. Benim yaptığım tam da bu meta-analiz ve rehberleri eleştirmektir.

Bilimin temel niteliği “eleştiri” ve “sorgulamaya” açık olmasıdır. Din kitaplarındaki bilgiler sorgulanamaz ve zaten bilim ve dinin farkı da buradan gelir. 

ÜÇ: “Acil servis ve yoğun bakıma akut koroner olaylar nedeniyle gelen hastaların bir bölümü, ilaç karşıtı kampanyalar sonucu ilacını bırakan hastalardır” diyorsunuz.

Bu konuda bir araştırmanız var mı yoksa bu sizin birkaç hastadan edindiğiniz intiba mıdır?

Bir bölüm ne demektir (yüzde kaç?), kaç kişi ilaç karşıtı kampanyalar veya benim yazılarımı okuyup ilaç bırakmış merak ettim.

Bu hastaların acil servis ve yoğun bakıma “Hastalık üreten yaşam tarzımız” ve nazarı itibara alınmayan diğer risk faktörleri yüzünden gelmiş olma ihtimali için ne dersiniz?

DÖRT: “Tıkanmış ve bozulmuş damar yapısına sahip yüz binlerce  baypaslı ve stentli hasta, kolesterol düzeyleri normal bile olsa ancak ve ancak yoğun kolesterol ilaçları tedavisi ile koroner olaylardan güçbelâ korunabilmektedir” diyorsunuz.

Yoğun kolesterol ilaçları kullanmanın bir işe yaramadığı gösteren sayısız literatür var. İki örnek:

http://www.accordtrial.org/public/index.cfm/

 http://www.nejm.org/doi/full/10.1056/NEJMoa0800742

BEŞ: “Bu raporda sizlerin karşı çıktığı bilimsel gerçekler ve uygulanması gereken tedavi kuralları bilimsel kaynaklarıyla birlikte www.tkd.org sitesinde  istifadenize sunulalı yıllar olmuştur” diyorsunuz. 

İddialarımın tümünün de bilimsel kaynakları vardır. Hangi iddiamın mesnetsiz olduğunu düşünüyorsanız size o kaynakları gönderebilirim. Bir de raporların sayfa sayısı değil, niyeti, muhtevası ve yorumların bağımsızlığı mühimdir.

ALTI: ‘Tüm kardiyologlardan cevap bekliyorum’ başlıklı yazılar yazmadan önce bu siteyi, bu raporları incelemeniz ve konunun uzmanı hekimlerle fikir alışverişinde bulunmanız daha uygun olmaz mı?” diyorsunuz. 

Yazılarımı bilimsel kaynakları inceleyerek yazıyorum.

Takdir edersiniz ki ülkemizin tüm kardiyologlarıyla teke tek görüşmem mümkün değil. Ben size sadece onlardan ikisinin bu tartışma vesilesiyle yazdıkları mektuplardaki cümlelerini sunuyorum. Karar sizin:

Kardiyolog Dr. Olcay Emel: “Günümüzde milyonlarca gencecik insanın statin kullanması hekimlerin cahilliği ve ilaç firmalarının şişirmesinden kaynaklanıyor olabilir.”  

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/10/24/bir-tavsiye/kolesterol-ilaclarini-devlet-odemesin/

Kardiyolog Dr. Sinan Coşkun Turan: “Uygulamada işin şirazesinden çıktığını, tıpkı pek çok konuda olduğu gibi kolesterol ilaçlarının da gerçek endikasyonların çok ötesinde reçete edildiği konusunda size katılıyorum, ama bu başka bir konudur.”

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/10/25/sizden-gelenler/dr-sinan-coskun-turan-in-yorumu/

TKD, bu konuda bir araştırma yapsa ne güzel olur aslında.

YEDİ: “Ancak  tüm çabalarımıza karşı, sizin anlamsız ve gereksiz gördüğünüz, bilimsel kurulların ise şart koştuğu kolesterol düzeylerini indirme başarımız maalesef çok düşüktür” diyorsunuz…

Biraz yukarıda kolesterol düzeyleri önemli değildir demiştiniz. Bu bir çelişki değil midir?

SEKİZ: “Ülkemiz kalp damar hastalıkları ve buna bağlı ölümlerde dünya ve olimpiyat şampiyonudur ve bu tedavi karşıtı kampanyalar devam ettiği sürece şampiyon olmaya devam edecektir” diyorsunuz.

Ülkemizin dünya ve olimpiyat şampiyonluğunu gösteren kanıtlardan da tedavi karşıtı kampanyalardan da haberim yok; kimler yapıyor, kanıtlarınız nedir ortaya koyun ki tartışalım.

Bu sözlerle beni ve yazılarımı kast ediyorsanız, benim yaptığım “bilimsel kaynaklara dayanarak sadece ilaç endüstrisinin işine gelen yayınları gören, ötekilere gözlerini kapatan bir anlayışa yanlışlarını göstermekten” ibarettir. 

DOKUZ: “Kalp damar hastalığına bağlı ölümler hala artmaya devam etmektedir. Türk toplumunda Avrupa’dan 2 kat yüksektir. Nüfusumuzun genç olmasına rağmen koroner ölümlerin, yaşlı nüfusu olan batı toplumundan yüksek olması hem günümüz için hem de gelecek için kaygı vericidir” diyorsunuz.

Kalp damar hastalıklarından ve özellikle de genç nüfustaki ölümlerdeki artışı tedavi karşıtı kampanya bağlamanız gerçekten inanılır gibi değil.

Benim haberim olmayan bu kampanyamız bir işe yaramış olsaydı kolesterol ilaçlarının satışı katlanarak artar mıydı acaba?

Ben tam tersini düşünüyorum: Statin, stanol, omega 3, niasin, fenofibrat gibi ilaçların satışları her sene katlanarak artarken… insanlar yumurtayı, yağlı sütü, yoğurdu, peyniri bırakıp kolesterolsüz gıdalarla beslenirken… girişimsel kardiyoloji hızla gelişirken… ve de kolesterol mafyası tarafından pek çok kampanya yürütülürken kalp damar hastalıkları ve ölümlerin artması, bu uygulamaların bir sonucu olmasın sakın?

ON: “Haklı olarak bu hastalıkta, sadece kolesterol mü risk faktörü diyebilirsiniz. Ancak en kolay (günde 1 tane  hap içerek) önleyebileceğimiz en önemli risk faktörüdür” diyorsunuz.

İşte yaptığınız en büyük yanlış, halka verilebilecek en yanıltıcı mesaj budur.

Sizin bu mantığınız yüzünden hasta kolesterol hapını içmekte ama hipertansiyon, şeker, obezite, yanlış beslenme, sigara, hareketsizlik gibi esas önemli olan risk faktörleri sizin anlayışınızdaki doktorların umurunda olmayınca elbette hastalar tarafından da dikkate alınmamaktadır.

Acil ve yoğun bakımların dolup taşmasının sebebi bu yanlış yaklaşımınızdır!

ONBİR: Birbiri ile çelişen bu cümleler sizin yazınızdan:

“Serum kolesterol ve LDL seviyeleri direk olarak koroner arter hastalığı ile ilişkilidir. Bu ilişkinin sürekli, dereceli ve güçlü olduğu tespit edilmiştir.”

“Tıkanmış ve bozulmuş damar yapısına sahip yüz binlerce  baypaslı ve stentli hasta, kolesterol düzeyleri normal bile olsa ancak ve ancak yoğun kolesterol ilaçları tedavisi ile koroner olaylardan güçbelâ korunabilmektedir. Yani sizin zannettiğiniz gibi biz bu ilaçları kolesterol düzeyini düşürmek için değil, ölüm dâhil koroner olayları önlemek için veriyoruz.”

“Kolesterolün düşürülmesinin, kardiyovasküler olay ve ölüm riskinde azalmaya neden olduğu kanıtlanmıştır.”

ONİKİ: “Kalp damar hastalıklarını önlemek için yapılan kolesterol düşürücü  ilaç tedavisinin, LDL kolesterol düzeylerinin hafif yüksek olması durumunda bile, acil servis ve yoğun bakımları işgal eden kalp ve damar olaylarında azalma sağladığı gösterilmiştir” diyorsunuz.

Başka yöntemlerle (koroner damar kalsiyum skoru) aterosklerozları ve dolayısıyla da kalp damar hastalığı ve buna bağlı risklere sahip olduğu gösterilen hastaların yarısında kan kolesterol seviyeleri normaldir.

http://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140-6736(11)60784-8/abstract

Hani kolesterol yüksekliği kalp hastalığı riskini artırıyordu?

ONÜÇ: “Statin tedavisi ile yapılan primer ve sekonder koruma araştırmalarında, kolesterol ve trigliserit düzeyinde azalmaya bağlı olarak kalp damar olayları ve ölümlerinde  belirgin düşme gözlenmiştir” diyorsunuz.

Primer korunmada statin tedavisinin işe yaramadığını gösteren iki yeni ve önemli araştırma var:

http://www2.cochrane.org/reviews/en/ab004816.html

http://archinte.ama-assn.org/cgi/content/short/170/12/1024

Trigliseritleri düşürmenin de işe yaramadığını gösteren araştırmalar mevcuttur.

ONDÖRT: “Hipertansiyon ilaçlarının yan etkileri, kolesterol ilacı statinlere göre çok fazla olmasına rağmen, nedense tansiyon ilaçlarına karşı kampanyalar fazla değil. Aynı şey aspirin içinde geçerli. “ diyorsunuz.

Madem böyle bir yanlış yapılıyor o zaman bu kampanyaları sizin başlatmanız da daha uygun olur.

Kampanyanıza ilk katkıyı isim babası olarak ben yapıyorum: “SEYEÇ-HİH” yani “Statine Evet, Yan Etkileri Çok Hipertansiyon İlaçlarına Hayır” ve “SEYEÇ-AH” yani “Statine Evet, Yan Etkileri Çok Aspirine Hayır” kampanyaları vatana millete şimdiden hayırlı olsun. 

ONBEŞ: “Bilimin sükûneti içinde, bilimsel değerlendirme konusunda eğitim almış kişilerin, kapalı kapılar ardında tartışması gereken konuları, halkın gözü önünde tartışması zararlıdır diyoruz” diyorsunuz.

Size hiç katılmıyorum. Bunlar “halkın gözü önünde” de tartışılmalıdır. Bütün dünya da böyle yapıyor.

ONALTI: “Halkımız otorite kabul ettiği aile, din, bilim gibi kavramlarla, bilim ve din adamlarının medyada kavga etmesini istemiyor çünkü otoriteye olan güveni sarsılıyor, zihinsel dengesi bozuluyor” diyorsunuz.

Bu bir kavga değil, bilimsel tartışmadır. Düşüncelerimi, şu anda da yaptığım gibi bilimsel araştırmaları ve yazınızdaki sayısız çelişkileri göstererek ifade ediyorum. Konuya ilgi duyup yazınızı ve cevabımı okuyanların doğruyu bulacaklarına inanıyorum. 

ONYEDİ: “İlaçların yan etkisi zehirliyor ve öldürüyor, doktorlarımız da hala bu ilaçları bize yazıyorlar söylemini işiten hastaların, poliklinikte kendilerine ilaç yazan doktorları dayaktan geçirmediğine şükredelim” diyorsunuz…

İlaç yan etkilerinin hastalardan saklanması değil tam tersine ‘varsa ölüm de dâhil bütün yan etkilerinin’ anlatılması bir zorunluluktur. Amaç, hastayı korkutmak değil; tam ve doğru bilgilendirmektir.

Asıl büyük hata hastalara “Kolesterol ilaçlarını için, hiçbir yan etkisi yoktur” demektir.

ONSEKİZ: “Önce her konuda  halkın kafasını karıştıran tartışmalara medyada son vermek gerekir. Halkımız ne yapacağını, madde madde öğrenmek ve uygulamak istiyor yani çelişkisiz bilgiler istiyor” diyorsunuz. 

Halkımızın çelişkisiz bilgiler istemek hakkıdır ama en başta sizin bu yazınız çelişkilerle dolu.

ONDOKUZ: “Neden bilimsel sömürge olduğumuzdan, neden aşı üretemediğimize, domuz gribi aşısına kadar neden hep başkasının eline ve ağzına baktığımızı, ilaç ve aşıları neden hep ithal ettiğimize kadar her şeyi sorgular. Bu ise bu sistemden yarar sağlayanların işine gelmez. Bu yüzden, bu dünyanın sorunlarını çözmek yerine, öbür dünyanın konularıyla ve tele-vole ile medyada halkı uyutmaya devam etmek gerekir ve öyle de yapılıyor” diyorsunuz.

Katılmamak mümkün mü?

Gelelim neticeye 

Kalp damar hastalıklarının, bunlara bağlı komplikasyon ve ölümlerin artmasının sebebi kolesterol karşıtı kampanyalar veya kolesterol tedavisinin eksik yapılması değil bunlara yol açan sigara, diyabet, obezite, beslenme yanlışları, hipertansiyon, hareket azlığı gibi risk faktörlerine ve bunların ortadan kaldırılmasına, tedavisine gereken önemin verilmemesidir.

Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta



Bu yazı 2,441 defa okundu.






Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.





    Diğer köşe yazıları

     Tüm Yazılar 
    • 4 Mart 2024 NASIL ÖZGÜR OLURUZ ?
    • 13 Ekim 2023 GÜCÜ DOĞURAN TEKNOLOJİK AKILDIR
    • 27 Eylül 2023 ÇARE SİZSİNİZ 2008
    • 17 Temmuz 2023 NEDEN BÖYLEYİZ?
    • 20 Nisan 2023 GÜCÜN KAYNAĞI NEDİR? - 2016
    • 14 Şubat 2023 BİLİMDE KANITIN GÜCÜ
    • 8 Şubat 2023 SÖMÜRÜ VE YOLSUZLUK KADER Mİ?
    • 4 Mayıs 2022 YAŞAM TARZIMIZ NEDEN DEĞİŞMELİ?
    • 12 Mart 2022 HEKİMLİK ÖLDÜ, YAŞASIN DOKTORLUK !
    • 11 Ekim 2021 TÜM SORUNLARIN ANASI
    • 10 Ekim 2021
    • 9 Ekim 2021 ASIL PANDEMİ BU !
    • 8 Ekim 2021 POSTMODERN SÖMÜRÜ
    • 7 Ekim 2021 EĞİTİM NASIL OLMALI?
    • 1 Ekim 2021 YÜZ YIL SONRA...
    • 20 Ağustos 2021 GERÇEK ÇÖZÜM BU
    • 11 Ağustos 2021 KÜRESEL SAVAŞI KİM KAZANACAK?
    • 10 Ağustos 2021 SOSYAL OLAYLARDA BİLİMSEL YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
    • 27 Haziran 2021 ASIL PANDEMİ BU
    • 6 Haziran 2021 ÇEVRE SAVAŞI

    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    7,200 µs